Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 1997 ÇARŞAMBA
10 KULTUR
Türkiye'den seçilecek en iyi yabancı film Oscar aday adayı tartışma yarattı
Bakanbk ^Hamam'ı sevmediCUMHUR CANBAZOĞLU
Oscar yanşında bu yıl Türki-
ye'yi hangi filmin temsil edece-
ği konusunda sinema çevreleriy-
le Kültür Bakanlığı karşı karşıya
geldi. Bakanlığın isteğiyle Antal-
ya Altın Portakal ve Adana Altın
Koza'da sezonun tümfilmlenniiz-
leyen Nur Sürer (ÇASOD), Ni-
daKarabol (SESAM), Selda Al-
kor (SODER), Turgay Aksoy (Fl-
YAP), Erdoğan Tokatlı (Film-
Yön). Belma Baş (TÜRSAK) ve
Kadri Yurdatap (Türk Sin. Vak-
fı), sivıl sinema örgütlen adına
oybirliğiyle Ferzan Ozpetek'ın ilk
uzun metrajlı denemesi Hamam ı
Oscar'a aday adayı olarak seçmiş,
karannı da 14 Ekim tarihli bir ya-
zıyla Kültür Bakanlığı'na bildir-
mişti.
Ancak bakanlık, sivil sinema
örgütlerinı arayıp Hamam'ın ya-
nına iki film daha ekleyip aday
adayı sayısını üçe çıkarmalannı is-
tedi. Örgütler önenyi gen çevı-
rince bakanlık, aralannda Tanju
Gürsu, Burçak Evren, Mahmut
Tali Öngören, Oğuz Onaran gibı
sinema adamlanndan, bakanlıkta
sinema işlenyle görevli yetkili-
lerden oluşan bir komisyonu dev-
reye sokup, adayı seçme yoluna
gitti.
'Demokrasi yok bu işte*
Konuyla ilgili görüşlerinı aldı-
ğımız Bakanlık Sinema Işlerin-
den Sorumlu Müsteşar Yardım-
cısı Halit Toraman böyle bir ko-
rrusyona gerek duyulmasının ne-
denini şöyle açıkladı : "Meslek
birliklcri olarak biz bir tane seçe-
riz, size göndeririz. Siz bunu onay-
lamaya, bütün masrafları karşıla-
maya mecbursunuz denirse bunu
kabuletmemizmümkün değiL De-
mokrasi yok bir kere bu işin için-
de. Ama meslek birliği olarak üç
seçenek gönderelim, siz komite
olarak değerlendirin, gönderin
denseydi olabilirdi. Sonuçta çok
masraflı bir iş bu, 25 mihar mali-
yeti var".
Bu noktada Oscarlan dağıtan
Amerikan Sinema Sanatlan Aka-
demisi'nin şartnarnesıne bakmak
gerekıyor. Akademi, şartnamede,
her ülkenin en iyi filmini sanat-
çılardan ve film alanında çalışan
kışilerden oluşacak bir organizas-
yon, jüri ve konute tarafından se-
çilmesini öngörüyor. Bu tanıma
göre Oscar aday adayını sivil si-
nema örgütlerinın seçmesi nor-
mal. ancak HaBtToraman'ın açık-
lamasına göre bakanlık da kendi-
nı film alanında çalışan kişiler ka-
tegorisinde görüyor ve söz hakkj
olmasını normal karşılıyor. Ayn-
ca. bir çeşit parayı verdiğime gö-
re son sözü de söylerim anlayışı
var işin içinde.
Bu konunun su üzerinde görü-
nen, prosedür yanı. Tabii bir de per-
de arkası varçekişmenın. Bakan-
Bakanlığı ve sinema örgütleri Oscar'a aday adayı Türk fılminin
seçiminde karşı karşıya geldi. Sivil sinema örgütleri, bakanlığın isteğiyle
filmleri izleyerek Ferzan Özpetek'in 'Hamam' filmini seçti. Ancak tek
adaydan hoşlanmayan, gönlü, popülaritesi yüksek olan 'Eşkıya'da olan
bakanlık. yeniden bir komisyon kurup adayı saptayacak.
lığın her yıl olduğu gibi sivil si-
nema örgütlerinin seçtiği filmi,
Altın Portakal galibi. Altın Koza
ikincisi Hamam'ı tekbaşına aday
adaylığına yeterli görmeyip baş-
ka adaylara gereksinim duyma-
sında Eşkıya faktörünün büyük
payı var.
Kendini yanşmalar üstü ilan
edip hiçbir yanşmaya katilmadı-
ğı içın ödülü olmayan ama 2.5
milyon insanı sinemaya çeken Eş-
kıya gibi popülaritesi çok yüksek
bir filmin es geçilmesınden ba-
kanlığın rahatsızlık duyduğu or-
tada. Sanınz bu polemik, daha bir
süre sanat dünyasını meşgul ede-
cek.
Kültür Bakanı İstemihan Talay,
bakanlığın sivil sinema örgütlen-
nin seçimine müdahalesini en iyı-
yi bulma arzusuna bağlıyor:
u
Seçimde kamuoyunun beğe-
nisi. ilgisi gibi bütün özelükler dik-
kate alınmaİL Bakanlık iyi lüyet-
le alternatifli öneri istedi sivil sine-
ma örgütlerinden, ama karşıhğın-
da tek isim çıktı. Önemli olan en
iji)i bulmaktır. Sadece sinemao
lann getirdiği tek öneriye bağlı
kalmanız bu konuda düşünen, fi-
kir üreten, öneri getirebiiecek çe-
şitti kesimleri ihmal sonucunu ge-
tirir. Bu çerçevede bakanlık sine-
ma konusunda bilgisine, değer-
lendirmesine saygı duyulan bilim
adamlanndan. sinema,sanatçev-
reJerinden insanlan davetedip bir
değerlendirmeyoluna gittL Bir an-
lamda bunun bakanlığın hakkı ol-
duğunu düşünü}orum. Kimsenin
ahnganhkgöstermesinegerek yok,
en ryiyi yapmaya gayret ediyoruz.
Türkiye yetenekli sanatçılarryla,
ürünleriyle dünyanm her yanında
yanşmaİıdır, maliyetini tasarruf
anlayışıyla değerlendirmek doğ-
nıolmaz."
Sivil sinema örgütlerinden ÇA-
SOD adına görüş bildiren Nur Sü-
rer, dünyanm her yerinde olduğu
gibi Türİdye'de de Oscar aday ada-
yını sivil örgütlerin seçebileceği-
ni, bakanlığın fikir degiştirmesi-
ni ganp karşıladığını belirtiyor:
"Türkrye bu işe girdiğinden beri
aday filmleri sincmadaki srvil ör-
gütler seçiyor. bakanlıkla u>ıım
içinde hareket ediliyordu. AntaJ-
ya'da da bakanla görüştük, dün-
yanın her yerinde filmleri sivil si-
nema örgütlerinin seçtigini söyle-
dik. Tabii dedi.yardımalanna not-
lar akurdı. Sonra bize bakanhktan
tekfon geldi, sivil örgüderin birer
üyesi Antahya'da ve Adana'da film-
leri teker teker izledi. Oybirliğiy-
le Hamamfilminiseçtik vebakan-
hga bildirdik. Biziyine aradılar, da-
yaöcı bir tavır içinde, 'Bu filmı
seçtiniz ama bir iki aday daha gön-
derin' dediler. O zaman bizi ne-
den rahatsızedKnriar. madem dev-
let bu işi i>i biliyor, kendi yapsın.
Zaten iki film bile seyrettiklerini
zannetmiyorum. İsviçre'de, İtal-
ya'da devlet mi seçiyor yabancı
Oscar adayını, hayır sivil örgütler
seçiyor. Oscar alan "Umuda Yol-
cduk'fflminiİsviçre'nin kültürba-
kanı ya da müsteşan seçmedL"
Inci Aral yeni romanında, ancak 'ölüm düzleminde' buluşan bir anne ve kızı arasındaki iletişimi sorguluyor
Ruhö: mezse, ırFECtRALPTEKÎN
Cemal Süreya. "Türkçe'nin gizemle-
rini elinde tutan önemli bir yazar" de-
mişti İnci Aral için. En başından beri,
içinde yaşadığı dünyayı 'önceKkle ken-
disı için' anlaşıhrkılmak adına yazdı. Us-
talıklı ruh çözümlemeleriyle oluşturdu-
ğu öykü ve romanlan. kendini tanıma
sürecinde her İnci Aral okuruna kılavuz
oldu. Aral, Özgür Yayınlan'dan çıkan
yeni romanı 'Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm'
ile yine sarsıcı, yine belleklerden silin-
mesi güç bir serüvene sürüklüyor biz-
leri; bir 'kadınlık' serüvenine. Sevgile-
rinin hiçbir zaman çakışmadığı koca bir
yaşamın ardından ancak 'ötüm düzlemin-
de' buluşan bir anne ve kızı arasındaki
iletişim sorunu çerçevesinde aşkı, evli-
liği, bağımlılığı, toplumsal koşullan-
mışlıklan ve kadının kimlik sorununu
alabildigine yürekli bir biçimde kurca-
lıyor Aral. Birbirinden çok farklı bu iki
insanı, geçmişleri ile yüzyüze getirirken
okura da ister istemez kendi yaşamını
sorgulama firsatı veriyor. Aral'Ia aşk, ka-
dın, bireyin varoluş mücadelesi ve Hiç-
bir Aşk Hiçbir Ölüm üzerine konuştuk.
Geçmişimizin ağırüğı bûyük
- Öykünüzü zamanın doğal akışı için-
de anlatmak yerine geri dönüşler ve iç
hesaplaşmalara dayanan zor bir kurgu-
yu seçiyorsunuz.
İNCİ ARAL- Bu. öncelıkle teknik ne-
denler, daha sonra da romanın zaman
ka\ramıyla ilgili bir durum. Öykü 5
gunde geçiyor; ama 40 yıllık bir süreci
kapsıyor. Bu kadar uzun bir zaman di-
limini kronolojik bir düzen içinde an-
latmak. konuyu fazlasıyla dağıtabilir.
Benim romanlanm hep kısa sürelerde ge-
çer; ama geriye dönüşler ve geleceği
düşlemelerle çok daha geniş bir dilime
yayılırlar. Bunun. benim zamam kavra-
yışımla da yakından ilgisi var. Ben. tek
bir zaman olduğuna inanıyorum, şım-
diki zaman. Geçmiş ve gelecek de işte
bu şimdiki zaman içerisinde varoluyor.
- Romanlannızda yoğun bir biçimde
yer alan ruh çözümkmeleriyle okuru da
kendi boyutunda bir sorguİama süreci-
ne çağıniığınmn farkında mısınız?
Hayır, bu bilinçli olarak yaptıgım bir
şey değil. Benim tek istediğim, insanı
derinlemesine kavTamak. Eğer okur yaz-
dıklanm karşısında kendi üzerine düşün-
me gereği duyuyorsa ne mutlu bana.
Gündelik yaşamlanmız içerisinde çok
sığ yerlerde dolaşıyoruz; oysa ki geçmi-
şimizin ağırlığı çok büyük.
- Kahramanlannızı içsel yokuluklar
aracılığıyla çok eskilere, kendi çocuk-
luklanna götürmek size nasıl bir tahlil
olanağı sunuyor?
Ben çocukluk çağını çok önemsiyo-
rum. Insanın kişiliği bu dönemde bi-
çimleniyor. Bu donemde yaşanan yok-
sunluklann acısı, sonraki yıllarda da in-
sanı yormayı sürdürüyor. Hemen he-
men bütün kahramanlanmın çocukluk
yıllanna gidip bir bakıyorum. Bu, on-
lann ruh durumlannı daha açıklanırbir
hale getiriyor.
Kadınlann iletişimsizliği
- Kahramanlannızı tüm yanlışlan ve
eksikleriyle ortaya koymanıza karşın,
onlan hırpalamaktan kaçınıyorsunuz.
Edebiyatın sevgisizlik üzerine kuru-
labileceğine inanmıyorum. Kahraman-
lannı seven biryazanm ben. Onlan hır-
palamaktan hoşlanmıyorum. Baştan
olumsuz bir tip olarak tasarladıklanmı
bile roman ilerledikçe hoşgörmeye baş-
Iıyorum. Yanlışlann bile nedenleri ola-
bileceğini anlıyor, bu nedenleri araştrr-
maya girişiyorum. lnsanlann ne yapıp
• 'Ozellikle
kadının bir birey
olarak kendini
gerçekleştirmesi
çok güç. Gönüllü
bir vazgeçiş
kadınlannki. Çoğu
kez aşkı ve erkeği
başka fırsatlara
yeğliyorlar. Öte
yandan baş etmesi
gereken bir de
'anne' kimliği var
kadınlann. Yanlış
yaptıklannı
anladıklan bir
dönem oluyor
tabii; ama o zaman
da iş işten geçmiş
oluyor.'
ne ettikleri, yaşadıklan maceralar beni
pek ilgilendirmiyor zaten. Ben, yaşam
serüveni içindeki belli durumlarda ki-
şilerin ne hissettiklerini anlamaya çalı-
şıyorum.
- Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm'deyaşanan
en büyük sonın iletişimsizlik. Nedir bu
iletişimsizlik çıkmazuun boyutlan?
İletişimsizlik genelde ınsanlar arası ol-
sa da bu romanda dikkat çekici bir ka-
dınlar arası iletişimsizlik var. Buevren-
sel bir sorun; ama insanlann ruh du-
rumlannı, içlerinde yaşadıklan toplumun
biçimlendirdiğini de unutmamak gerek.
Ben kahramanlanmı böyle kavnyorum.
Kitaplanmda toplumsal bir arka fon hep
var.
- Peid bu toplumsal ilişkiler örgüsü
içerisinde bireyin varük kazanabilmesi-
nin sırn nedir?
Önceükle kişinin kendini gerçekleş-
tirmesi aerekli. Örneğin kıtabın kahra-
manı Sara, yaşamı boyunca yalmzca gü-
zelliğiyle var olmayı seçmiş bir kadın;
amabirnoktadan sonra kendini ifadeet-
me ihtiyacı duymaya başlıyor. Resim
yapıyor, hasta yatagında bile yazmayı ta-
sarlıyor.. .Ozellikle kadının bir birey ola-
rak kendini gerçekleştirmesi çok güç. Gö-
nüllü bir vazgeçiş kadınlannki. Çoğu
kez aşkı ye erkeği başka fırsatlara yeğ-
liyorlar. Öte yandan baş etmesi gereken
bir de 'anne' kimliği var kadınlann.
Yanlış yaptıklannı anladıklan bir dö-
nem oluyor tabi; ama o zaman da iş iş-
ten geçmiş oluyor.
- Peki aşk, kadının bir birey olma ger-
çekliğinin önünc geçip, yaşamını nasıl
parsellivor?
Gençken aşksız hiçbir şeyin yürüme-
yeceğini düşünürdüm. Şimdi ise sevgi
ve dostluğun çok önemli olduğuna ina-
nıyorum. Aşkın mayası yüksek dozda
acıyla kanlmış. Kitabımda tam olarak
şöyle bir yer var: "Çekfcüigi, sonradan
bir kadının yıkılmasuıa yol açacak her
şeyin onda bulunmasından kaynaklanı-
yordu'". Aşk, karşındakıni keşfetme. ona
çok yoğun bir şeyler duyma süreci. Faz-
lasıyla heyecan verici, ama bir o kadar
da kısa ömüriü. Acı ve ani bir kopuşla
bitiyor. Ancak geriye bir sevgi kalır ve
o sevgi de bir süre sonra dostluğa dö-
nüşürse, sonsuzluktan söz etmek müm-
kün.
- 'Sıradan düşler kurmamayı öğren-
diği için artık özgürdü' derken tam ola-
rak ne> di anlatmak istediğiniz?
Sıradan düşlerle kadınhğa hazırladı-
lar bizi. Evlenmek. çocuk sahibi olmak
gibi ortak paydalara koşullandık; ama
sonunda da gördük ki bu düşler bir ye-
re varmıyor. Insanın kendi gerçekliği-
ne açılan kapı. ancak iç özgürlüğüne
ulaşmasıyla açılabilir. tnsanın kendi düş-
leri olmalı. Ruh özgürleşmedikçe, düş-
ICT sıradanlaşmaya mahkûmdur.
• 1928-1995ydlanru kapsayan
sergide 1945İen sonra değişen
kadın imgesi vurgulantyor.
Ders kitaplanndaki cinsiyetçilik sergileniyor
Elinde kitabıyiabir'CumhurivetKadını'
(Okuma Kitabı, 2. Sınıf, 1939.)
Kültür Senisi - Atatürk ilke ve devrimlenni yaşatma-
>ı, kadın haklarını geliştirmeyi amaç edınen İstanbulÜni-
versitESİ Kadın Sorunlan Araşürma ve Uygulama Mer-
kezi, Söylev'in 70. yıldönümünde Türkçağ Vakn'na kat-
kı olarak "DersKitaplanmızv«Cmsiye^ilikl928-1997''
başlıklı bir fotoğraf sergisi açtı. Firdevs Heh^cıoğiu Gü-
müşoğlu'nun hazırladığı sergide 1928-1995 yıllanna ait
fotoğraflar lıfan Lnutmaz. 1997 yılı fotoğraflan da M.
Emin Altan'a ait. Sergi önümüzdeki hafta içinde tekrar
edilecek.
Firdevs Helv acıoğlu Gümüşoğlu'nun sergisi 1928 yı-
lından 1997 yılına dek ilkokullarda okutulan ders kitap-
lannın incelenmesinden oluşuyor. Gümüşoğlu sergiyi ha-
zırlarken Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler, Ev Ekonomisi
ve Uygulaması, Yurt Bilgisi, Yurttaşlık Bilgisi, Vatan-
daşlık Bilgisi, Okuma Kitabı, Türkçe, Tanm ve Fen Bil-
gisi kitaplanndan yararlanmış.
Türkiye'de eğitim alanında Osmanlıca'dan kopup La-
tın alfabesine geçiş yılı olması dolayısıyla 1928 yılı te-
mel alınıp. o dönemde kadın ve erkeklik rollerinin na-
sıl yansıdığı araştınlmış. Cumhuriyetin ilk yıllanndaki
ders kıtaplannın dili sade, akıcı ve kolay anlaşılır, ko-
nularo günün gereksinmelerine yanıt verici, dinı telkin-
lere karşı mücadeleci ve kadınlara özgür birer >r
urttaş ol-
Mutfağın ögesi kadın, (Hayat Bilgisi, 1 .Sınıf, 1964)
ma fikri veriyor. 1945 yılına dek yaratılmaya çalışılan
modern kadın imgesi de bu tarihten sonra yavaş yavaş
değişmeye başlıyor ve kadınlann asıl görevinin evi ve
ailesi olduğu vurgulanıyor. Aynca 1945 yılından itiba-
ren halkçı. laik görüşler değişiyor, dil sadelikten çıkıyor
ve konular ezbere dayanıyor. Bir başka önemli nokta da
annelerin kendinden emin ifadeleri silikleşiyor, babalar
da ellerinde gazete ile ciddi bir görünüme kavuşuyor.
îstanbul Cniversitesi Kadın Araştırma ve Uygulama
Merkezi Müdürü Prof. Dr. Necla Arat,yaptığı açıklama-
da "1950'li vıllara dek kız çocuk-erkek çocuk, anne ve
baba eşit birer birey ha> asında yansınhrken bu tarihten
sonraanne tamameneve kapanıyor. laborarırvarlarda kız
ögrenciler yerine erkek öğrenciler deney yapıyBr. Bu ba-
kundan eşitiik politikalanna eğer alfabelerden başla-
mazsak bir sonuç alamayacağımıza inandığunıziçin böy-
le bir sergi düzenledik \e kitap haüne getirdik. Bu sergi
İstanbul'un çeşitli ilçelerinde, Ankara, Izmir ve daha
farklı iDerde de yinelenecek" dedı.
Firdevs Helvacıoğlu Gümüşoğlu, bu araştırmaya na-
sıl başladığıru şöyle anlatıyor: "Dünyaya kadmlar açı-
smdan bakmaya başlayınca yaşamın beralanında kadın-
lara karşı biraynmcılıgın söz konusu olduğunu görüyor-
sunıız. Ozellikle çocuk yaşta alınan mesajlar, daha kah-
cı oluyor. Devlet de bu avnmı. ders kitaplan aracılığı De
daha sistematik hale getiriyor. Ben de bunu ortaya çıkar-
mak ve tartışma konusu yapmak istedim. Araştınnaya
1989 yılında başladım. Cumhurivetin ilk yıllannda ders
kitaplan tamamen eşirJikçi ve modem bir anlay ışla ya-
zılmış. Bu çalışmayı çok önemli buluvorum çünkü 8 yü-
hk eğitinıin başanya ulaşması bu aynmlann ders kitap-
lanndan silinmesiyle mümkün".
DEFNE GOLGESİ
TUBGAY FİŞEKÇt
Kjşilik
Memet Fuat'ın anılar kitabı Gölgede Kalan Yıl-
lar, içerdiği zengin tanıkJıklar nedeniyle farklı bakış-
laıia okunabilir.
Sıralayalım:
Nâzım Hikmet'i sevenler için onunla ilgili yeni
bilgilere, anılara ulaşmanın bir aracı olarak;
Nâzım ile Piraye kitabını okuyup bu ünlü aşk iliş-
kisine ilgi duyanlara yeni tanıklıklar getirdiği için;
Nazım ve Piraye'nin dışmda o dönemin sanat ve
edebiyat dünyasının kişileri, olaylan üstüne bilgi-
lenmek için;
1930'lann, '40'lann Istanbulu'na, o dönemin ya-
pılanna, insanlanna, yaşam biçimlerine ilgi duyan-
lara yeni bilgiler getireceği için.
Ben bütün bu saydıklanmın dışmda başka bir iz
de sürdüm kitabı okurken: Yıllardır yakından tanıdı-
ğım bir ınsanın, kişiliğinin oluşumundaki gelişmele-
ri izlemeye çalıştım.
Memet Fuat, edebiyat tarihimizde yazılı ürünleri-
nin yanı sıra benzersiz kişiliğiyle de iz bırakacak. Yay-
gın ölçülerle degerlendırilemeyecek bu kişiliğin na-
sıl oluştuğunu anlayabilmek için Gölgede Kalan Yıl-
lar zengin ıpuçlanyla dolu.
Nâzım ile Piraye'nin oglu olarak büyümek, bu se-
rüvenin en temel çizgisi. Bir yanda büyük bir şairin
bireysel ve toplumsal olaylar içinde tümüyle eîinde
tutamadığı hayatı, ötede bir doğruluk anıtı gibi net
ve yalın bir kadın. Karşrt kişiliklerde sayılabilecek bu
iki insanın büyük aşklannın yarattığı sevgi dünyası
içinde yaşamakla başlıyor çocuğun eğitimi.
Şu unutulmaz olaya bakın:
Memet Fuat'ın babası Vedat Örfi'nin kendine ka-
lıt olan bütün mallannı satıp çocuklanna bir şey bı-
rakmaması karşısında Piraye'nin öfkelenmesine Nâ-
zım'ın yanıtı: Herkes istediği gibi yaşasın! Benim
Vedat örfi için söyleyecekyalnız güzel sözlerim ola-
bilir. Böyle aslan gibi iki çocuk vermiş bana..."
Böylesi yürek ve sevgi genişliği içinde geçen bir
çocukluk.
Nâzım gibi sıradan düşünce ve davranışlann çok
ötesindeki bir insanın gözetimindeki büyüme yılla-
n. Begenilerin yerli yerine oturması.
Yine görüşme günlerinden bir ders:
"Kaynak" dergisi Yahya Kemal'le ilgili bir soruş-
turma açmış, genç kuşak yazarlar da verdikleri ya-
nıtlaria kendisini yeriyorlar. Nâzım oğlunu uyanr:
"Aman oğlum, bunlar çok büyük sanatçılar, bütün
o sözleri söyteyenler unutulup gider. Yahya Kemal
gene dimdik ayakta kalır. Sonradan pişman olaca-
ğın şeyler söyleme bu çapta ustalar için..."
Bir başka gün de bu dersi pekiştirmek ister gibi
Rabia Hatun'dan şiirfer okur.
Nâzım'ın evrensel genişlikteki kişiliği ve sanat be-
ğenisiyle, Piraye'nin saf doğruluğunun bir bileşeni-
dir Memet Fuat kişiliği. Benzersizliği ile yadırganmış-
tır pek çoklan tarafından.
Şiiri çok seven, ama şiirleri yazan şairlerle arka-
daşlık etmeye geldiğinde kimi zaman onlara duy-
duğu büyük saygıyla, kimi zaman da etkilenir mi-
yim düşüncesiyle ilişkilerini sınırlı tutmaya özen gös-
teren bir düzenlilik. Yıllar boyu onlann şiirierini ha-
tasız, değerlerine yakışacak bir düzenleme içinde
yayımlama çabası. Kendi yazarlığını geriye rtecek den-
li başkalannın yaratılannı öne çıkarma, değerlendir-
me uğraşı.
Oysa yazariığa ağırlık verdiği yıllarda ortaya çıkan
yaprtlan edebiyatımız için olduğu kadar düşün dün-
yamız için de önemli ürünlerdir. Sözgelimi Çağda-
şımız Makyavel kitabındaki yazılarda irdelediği ka-
pitalizmin bozduğu insan kişiliği ile sosyalist dü-
şünceler arasındaki ilişkiler, üzerinde belki de daha
birkaç yüzyıl düşünülecek konular.
Ben Memet Fuat'ı ürünlerinin dışmda kişiliğiyle de
yeni kuşaklar için bir yol gösterici sayıyorum. Yeni
kuşaklar, bugün çok uzaklannda kalmış güzellikle-
ri "keşfetme"nin yollannı aramalılar. Üstelik bunu ko-
laylaştıracak kitaplar da ellerinin altındayken.
Loreena Mc Keraıitt Türkiye'de
• Kültür Servisi - Loreena McKennitt yeni albümü
"The Book of Secrets"in tanıtırtıı için cumartesi
günü îstanbul'a geliyor. 'The Visit', 'The Mask and
Mirror' ve 'The WinterGarden' albümlerinin
Türkiye satışlan ile Altın Plak Ödülü kazanan Mc
Kennitt, son albümünde Marco Polo adlı şarkısına
Mevlana Peşrevi'ni de kattı. Sanatçının geçen yıl
Îstanbul Caz Festivali kapsamında verdiği konser de
müzikseverlerden büyük ilgi görmüştü. 7. Albümü
The Book of Secrets'i bütün dünya ile aynı anda
Türkiye'de de satışa sunan sanatçı, bu buluşmanın
birinci ay dönümü olan 25 Ekim cumartesi günü
saat 17.00'de Akmerkez Uzelli'de düzenlenecek
imza gününde hayranlan ile buluşacak.
Nilüferin konser turnesi
• Küttür Servisi - Nilüfer, iki yıl aradan sonra ilk
kez 24-25 Ekim günleri Bostancı Gösteri
Merkezi'nde iki konser verecek. Bu konserlerin
ardından 27 Ekim'de Türkmenistan'ın Aşkaabat
şehrinde stadyum açılışı yapacak ve buraida 30 bin
kişi için konser verecek olan sanatçı 22 Kasım'da
Ankara Yükseliş Koleji'nde bir halk konseri, 10
Arahk'ta da Dışişleri Bakanlıği'nın organize ettiği
bir Selanik konseri daha gerçekleştirecek.
KULTUR» ÇİZİK
KÂMİL MASARACI