04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 EKİM 1997 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Kısa... Kısa... • TEKEL tarafından Divarbakır'da kurulan Türkiye'nin ılk tütün damar ayıklama tesisinin, 24 Ekim Cuma günü Başbakan Mesut Yılmaz tarafından açılacağı bildinldi. Tekel Genel Müdürü Mehmet Akbay. Diyarbakır Tütün Ayıklama Tesisleri'nin halen deneme üretıminde olduğunu belirterek. açılışın resmi olarak yapılmasından sonra eksık olan 509 yeni vasıfsız işçınin alımı için sına\ açılacağını söyledi. • GÜMRÜKLER Genel Müdürlüğü. otomobil ithalatında mev/uatın ıngulanmasını sıkılaştırdı. Süresi içinde ilgili gümrüğe teslim edilmeyen arabaları ithal edenler hakkında kaçakçılık işlemi yapılıyor. Otomobil ithalatında gümrük me\/uatının sıkı bir şekikie u>gulanmasından, en fazla bedelsiz ithalat hakkını kullanan \eya satan kişiler zarar gördü. • HAfCKÂRl'nin Yüksekova ılçesinde. 67 işadamının ortak olduğu, gıdadan tunzme. el sanatlanndan petrol üriinlerine kadar çeşitlı alanlarda hizmet verecek bır şirket kuruldu 'Yüksekova Tanm Hayvancılık Tekstil Turizm Yatınm Inşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.' adıyla kurulan şirketin sermayesı 56 milyar 350 mılyon lira olarak belirlendi • KAMU Emekçileri Sendikalan Konfederasyonu (KESK) Genel Sekreteri Faysal Özçift, Bahkesir'de düzenlenen bölge toplantısında 'Ozelkştirmenin amacı bütçe açığını kapatmak değiL çabşanlan örgiitsüzleştirme ve sendikasızlaştırmadır' dcdi. Antaha Bölge Toplantısı öncesi basın açıklaması >apan KESK MYK ihesi Fikret Doğan Lse jiizde 30'luk memur -zaranıınuv*.anıu emekçilerini açlık ve yoksulluğa sürüklediğini beürtti. Hükümetin hazırladığı istikrar paketinde dolaylı vergilere bel bağlandı Rantiyenm payı yüzde 6.\NKARA(CumhumıetBürosu)- 1998de \ergilerin ulasal gelir ıçindeki payı yüzde 24.4"e çıkanlırken, gelecek yıl da vergi yü- künün çalışarüann sırtında olacagı ortaya çık- tı. Dolaylı vergilerin payını yüzde 60'tan yüzde 57'ye düşüren hükürnet çalışanlar üze- rinde büyük yük oluşturan dolaylı vergile- rin ağırlığında önemli bir azalma getırme- di. Vergi reformu hazırlıklan içindeki hü- kümet, 1998 bütçesınde reformdan kaynak- lanacak vergi gelirlerine ver vermedi. TBMM'ye sunulan 1998 bütçesınde, 10 katrilyon 800 trilyon lira olarak öngörülen konsolıde bütçe gelirlerinın, 8 katrilyon 900 trilyon lirasınm vergi gelirlerinden elde edıl- mesi beklenıyor. 1997 bütçe gelirlerinin yüzde 84'ünü sağ- laması beklenen vergi gelirlerinin. 1998 bütçesindekı payı yüzde 82 oldu. 1997 büt- çesinde hayali kaynak paketlenyle gelirle- nn yüzde 23'ünükarşılaması beklenen ver- gi dışı normal gelırlerkalemı, 1998 bütçe- sınde yüzde 7 düzeyinde kaldı. 1997 bütçe- sındekı payı yüzde 7 olan özel gelır ve fon- lar kalemi, Eğitime Katkı Fonu'nun devre- ye girmesiyle 1998 bütçesinde yüzde 1 l'e yükseldi. 300 trilyon liranın birikmesının bek- lendiği Eğitime Katkı Fonu'nun. bütçe ge- lirlerine oranı yüzde 3 olarak öngörüldü. Vergiyi korumayurttaşa düştü ANKARA(Cumburi>«tBörosu)-Yak- laşık yansını çahşanlann ödediği toplam vergi gelirlerinin yüzde 66.6'smın faiz ödemelerine aynlnîası yurttaşlan hareke- te geçirdi. Ödenen vergilerin korunmast, amaçlanna uygun olarak harcanmasını isteyen jnrttaşların kurduğu "Vatanda- şm Yiergisini Koruma Derneği (VÂN'EK)''. vergiyi amaçlanna uygun harcamayanla- n teşhir edecek. VAVEK'in tanıtım broşüründe, yurt- taşlann kazanırken, tüketirken ve tasarruf ederken vergi ve sosyal güvenlik kuruluş- lanna da prim olarak her yıl 35 milyar do- lann üzerinde devlete aktanm olduğu, bu- na karşılık sunulan hizmetlerin yetersiz- liğine dikkat çekiliyor. "Dibi defik havuz gibi ahnan vergüer, toplanan vergiler bu- har olup uçarken yolsuziuk,usulsüziük,is- rafdizboyu iken,yeniyolsuztuklara, usri- sfiztüklere ve israfa kaynak temin etnıek için mi yeni vergiler konacak. oran artb- nmlan yapdacak*' sorusunu yönelten VA- VEK. vergilerin yansı, vergi ödemeyen ke- simlerden alınan borçlann faiz ödemele- nne ayrüırken, yaunm harcamalannayüz- de 5'lik pay bırakıldığına dikkat çekti. Yurttaşlann, 8 saatiik sürenin yansındadev- lete vergi ödemek için çalıştıklan kayde- dılirken devletın malvarhğı dökümünün bulunmadığı, vergilerin nasıl harcandtğı- nın hesabının venlmedığı vurgulandı. Gelirden alınan vergilerden 3 katrilyon 770 trilyon lira, servetten alınan vergilerden de 65 trilyon lira gelmesi beklenirken, dolay- sız vergilerin vergi gelirleri ıçindeki payı yüz- de 43 'te kaldı. Çoğunluğu çalışanlarca öde- nen gelir vergisinın vergi gelirleri içindeki payı yüzde 33 olurken. devlet kâğıtlanndan yüksek faızlerle gelir elde eden rant kesı- minden gelır vergısi stopajıyla 550 tnlyon lira vergi alınması beklenıyor. Büyük hol- dingler ve şırketlerce ödenen kurumlar ver- gisinin vergi gelırlen ıçindeki payı yüzde 9 olurken. servetten alınan vergilerin payı da yüzde 1 'de kaldı. Bütçede, mal ve hizmetlerden alınan ver- gilerin vergı gelırlen ıçindeki payı yüzde 42. dış ticaretten alınan vergilerin payı da yüz- de 15 olarak öngörüldü. Dolaylı vergiler içinde en büyük payı alan KDV'den 1 kat- rilyon 510 trilyon lira, akaryakıt tüketim vergisinden (ATV) 1 katrilyon 340 trilyon lira, ithalattan alınan KDV'den de 1 katril- yon 120 trilyon lira gelir bekleniyor. Bütçede, KDV'nin toplam vergi gelirle- ri ıçindeki payı yüzde 17, ATV'nin payı yüzde 15, ithalattan alınan KDV'nin payı da yüzde 13 olarak öngörüldü. KİT'lerden sağlanacak gelirler 212 tril- yon lira olarak belırlenirken, 70 trilyon li- ranın beklendıği taşmmaz mallar satışınm 35 tnlyon lirası sosyal tesislerin. 35 trilyon lirası da Hazine arazilerinin satışından ge- lecek. Bütçede, lojman kiralanndan gelecek para 15 trilyon lira. taşınır mallar gelirleri de 10.8 trilyon lira olarak belirlendi. 146 tril- yon liranın beklendiği Hazine portfoyü ve iştırakleri gelirleri içinde KİT'lerden 36 tnl- yon, Türk Telekom lisans satışından da 110 trilyon lira gelmesi öngörülüyor. KlT'ler arasında Türk Telekom'dan 85 trilyon lira, TEDAŞ'tan 80trilyon lira. DHMl'den 20tril- yon lira, TEKEUden 25 trityon lira, DM0'dan da 2.5 trilyon lira işletme geliri bekleniyor. Bütçede. cezalardan beklenen gelir ise 65 tnlyon lira oldu. Yılmaz'ı IstanbuPa getiren helikopter zorunlu iniş yaptı 'Devlet kötii bir işletmeci 9 BARIŞ DOSTER SİLİ\Ttl / KIRKLARELİ - ' Başbakan Mesut Yılmaz dev- ] letin kötü bir yatrnmcı ve da- 1 ha da kötü bir işletmecı oldu- ğunu belirterek. "Çağdaş dün- yada de\ letin görevi fabrika kurmak değiL bu işi yapacak özel sektörün önünü açmaknr" dedı. Yılmaz, dün Silivri ve Kırk- lareli bölgelerinde birdızi açı- lışlarda bulundu. Silivri'de ön- ce Türkıye Petrolleri Anonim Ortaklığı'naaitKuzey Marma- ra Dogalgaz Sahası açılışını ya- pan Yılmaz, daha sonra sırasıy- la Zorlu Holding'e ait Linel ve ardından da Kırklareli'ye bağ- lı Büyükkanştıran tlköğretim Okulu'nun açılışını yaptı. Yıl- maz açılışlarda yaptığı konuş- malarda egıtım. kültür, sağlık ve sanayi alanlannda hizmeti esas aldıklannl, sıyasi polemik- lerden, kısırçekişmelerden uzak bır politik zıhnıyeü egemen kıl- Okul açılışlanna kaülan Yılmaz eğitim. kültür ye sağlık hizmetterine öncelik verüeceğini söykdi.(UĞUR GÜNYUZ) maya çalışrıklanmn altını çız- dı. Türkiye'nin enerji açığını kapatmak için yeni tesislere ge- reksınim duyduğunu anlatan Yılmaz açılışını yaptığı doğal- gaz tesisinin, önce günde bir milyon metreküp, kısa zaman içindede 2 milyon metreküp do- ğalgaz üretecegıni kaydetri Yıl- maz. "2010 yılında intivacımız 50 milyar metreküpoiacak. Hü- kümetimizenerji açığını kapat- mak için yoğun çaba harcıyor. Ve bu amaçla 5 termik santra- lın ihalesini yapük. 5'i de dev- rv\v girinceenerji üretim kapa- sitemiz yüzde 25 aratacak" di- ye konuştu. Hükümetlerine. delik deşik bir bütçe bırakıldığı için dev- lete yük olmayâcak yatınmla- ra öncelik verdiklerini belirten Yılmaz. geçmişte enerji alanı- na fazla yatınm yapılmama- sından yakındı. Dönüş karayolu\ia Yılmaz ve bakanlan taşı- yan helikopter, Istanbul'adö- nüşünde anza nedenıyle Silıv - ri'ye zorunlu iniş yaptı. TPAO'nun Kuzey Marmara Dogalgaz Sahası Silivri Pro- ses Tesisi yakınına inen heli- kopterin motorlannda güç azalması meydana geldiği bil- dırildi. Yılmaz, daha sonra karayoluyla Istanbul yönüne hareket etti. Devlet Bakanı Cavit Kavak, helikopterin, de- nız üzerinde uçtuğu sırada. sarsıntı sonucu irtifa kaybet- meye başladığı için zorunlu miş yaptığını söyledi. Kavak, "Başbakan sakindi. Bu haü pilodann üzerinde de olumlu etki >apü. Tarla gibi bir vere inilirse helikopterin takla at- ma ihtimali varmış. O neden- le belirli bir alana indik" dedı. Bütçede Temizel tuzağı ANK\RA (A.NKA) - TBMM'ye sunulan 1998 yılı bütçe yasa tasansında, borçlanma ve harcamalan disiplin altına almak için birçok tuzak maddeye yer verildı. En belirgin özelliği Hazine'nin net iç borçlanrnasına sınır getirilmesı olan bütçeyle, Özelleştirme Idaresi'nin, Hazine'nin garantisiyle yapacağı borçlanmamn da 50 milyar lirayla smırlandınlması öngörüldü. Hazine'nin, KlT'lenn destekleme alımlan ve diğer faaliyetleriyle ilgili finansman ihtiyacı için yapacaİdan borçlanmalara kefalet verebileceğine ilişkin düzenlemeye 1998 yılı bütçesınde yer verilmedi. Boylece KlT'lerin destekleme alımlannın finansmanı için Hazine kefaletıyle borç almalannın önü kapatılmış oldu. Bütçe yasa tasansına konulan bir başka maddeyle de genel, katma ve özel bütçeli tüm kuruluşlar, döner sermayeler, fonlar, kefalet sandıklan. bütçenin transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlanna, tüm paralannı Merkez Bankası veya Ziraat Bankası nezdinde kendi adlanna açtıracaklan hesaplarda tutma yükümlülüğü getirildi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA O Kadar da Değil, İlk Kez Olmuyor, Geri de Çevrilebilir! The Economist (18/10/97) dergısinde ya- yımlanan bır çalışmaya gö- re küreselleşme sanıldığı kadar ileriemiş bir süreç de- ğil; eskiden deyaşandı ve tersine çevrilebilir. The Eco- nomist'in nihayet kabul et- tiği bu gerçekleri, Cumhu- riyet yazaıian uzun zaman- dır savunuyor. Bu yüzden süreklı "Dinozor" (yani hâ- lâ işçilen, emekçileri yeyok- sullan düşünüyor.) "Üçün- cü dünyacı" (yanı 'az ge- lişmiş' ve hâlâ emperya- lizm, bağımhlık gıbi kavram- lar kullanıyor) eleştirtlerine maruz kaldık. Haklı olduğumuzu hatır- latmak gibi bir "ukalalık- tan" sonra, hâlâ "aydın- lanma" geleneğinin etki- sindeki bir yazar olarak, gö- rünüşle yetinmeyip The Economist'in makalesine biraz daha yakından bak- mak istiyorum: de onnibus dubitandum esti (1) Eksik bir değerlendirme The Economisfin maka- lesi, esas olarak gelişmiş ülkelerın beklentılerıni ve sorunlarını ifade eden bir bakış açısından yazılmış. Bu yüzden, makalenin, bi- limsel bir kaygıdan ziyade, artık kaçamadığı gerçekle- ri, küreselleşmeyı mazur gostermede ve savunmada kullandığını söylemek müm- kün. Dergide iyimser bir gö- rüş olarak aktanlan yakla- şım, küreselleşmenin, dü- şük ücretle işçi çalıştıran ül- keierin emek-yogun işlerde, yüksek ücretli işçilerin bu- lunduğu bölgelerin de yük- sek verimlilikli işlerde uz- manlaşmasına yol açarak uluslararası işbölümünü mükemmelleştirdiğini sa- vunuyor. Kötümser görü- şe göre küreselleşme iler- ledikçe, düşük ücretli böl- gelerden gelen rekabetin basıncı. gelişmiş ülkelerde, ücretlerin düşmesine yol açıyor, işsizliği arttınyor. Ma- li pıyasaların bu kadar ser- best ve hareketli olması uluslararası döviz krizleri- ne yol açıyor. İyimser yak- laşım, bir bakıma, küresel- leşmenin gelişmiş ülkeJerin teknolojik üstünlüğünü pe- kiştirdiğini ve düşük ücret bölgelerindeki işçilerin de bir kere işbölümünün tuza- ğına düştükten sonra, bu ücret düzenıne mahkûm olacağını düşünüyor. Her iki bakış açısı da, The Eco- nomist'in sunduğu biçim- de, küreselleşmenin "az gelişmiş" ya da "geliş- mekte olan" ülkelerin re- fah düzeyi, demokratikleş- me süreçleri üzerindeki et- kilerine değinmiyor. Bu, tek yanlı bakış ve sıyasal boyu- tun bu şekilde gizlenmesı. The Economist'in en önemli eksiklerinden biri. The Economisf in ikin- ci eksigi ise, küreselleşme sürecinin en önemli boyu- tunu, daha doğrusu zemi- nini görmezden gelmesi. Önce The Economist'in çözümlemelerini kısaca gözden geçirelim. Dergi, 1. küreselleşme dalgasının, 1. Dünya Savaşı'ndan 50 se- ne önce, yine bir teknolo- jik gelişmeyle (ulaşımın ani- den ucuzlaması) ve ticare- tin serbestleşmesine para- tel olarak başladığını tespit edıyor. Bu süreç makale- nin de işaret ettiği gibi 1. Dünya Savaşı ile duvara tosladı ve küreselleşme dar- madağın oldu, yerini koru- macıliğa bıraktı. Ikinci küre- selleşme dalgası, makale- de işaret edildiği gibi 1970'lerin başında, dolara bağlı sabit kur sisteminin çökmesiyle başladı; döviz, sermaye, mal piyasalannın serbestleşmesi ve yeni tek- nolojilerle haberleşme- nin/bilgi işlemin olağanüs- tü hızlanmasıyla ivme kaza- narak devam etti. The Economisf in bu çö- zümlemelerinin başka çok önemli zaaflan da var. Bu za- aflann yarattığı boşluğa sı- ğınarak küreselleşmeyi sa- vunmak mümkün. Birinci- si, sermaye bırikim süreci- nin içindeki kriz eğilimleri ile küreselleşme süreci arasındaki ilişkiden söz açıl- mıyor. Sermayenin, bu kriz eğilimlerini aşma çabasının ve devletlerin bu konuda üstlendikleri aktif rolün so- nuçlarını göz önüne alma- dığımız zaman, ilk küresel- leşme süreciyle Ingiliz he- gemonyası arasındaki iliş- kiyi ve küreselleşmenin, na- sıl geri çevrilebildiğini ve neden bir değil, tam iki dün- ya savaşına yol açtığını ve bu arada devrimlerin, iç sa- lamsızlaşır ve mümkün ol- maz. Bugünkü "küresel- leşme lobisinin" serbest ticaretin "gizli eline" bu ka- dar iman etmeleri "küre- selleşmeyi öven şarkıla- ra biz de katılalım" baş- lıklı makaleleryazmalan bir tesadüf değil. Ne kadar küreselleştik? The Economist, günü- müzde küreselleşmenin ne kadar ileri gittiğini de ince- Kanada ve ABD arasında- ki ticaret, hali hazırda, Ka- nada'nın herhangi iki böl- gesı arasındaki ticaretin 20 kat gerisinde. Sonra, maka- le sermaye hareketlerine bakıyor ve birçok göster- geye göre uluslararası ser- maye piyasalannın zanne- dildiği kadar bütünteşmemiş olduğunu söylüyor ve hat- ta bazı ölçülerie yaklaşıldı- ğında, yüzyılın başındaki bütünleşme düzeyinin bile gerisinde olduğunu kabul ediyor. Tabii sıra emeğe ge- The Economist küreselleşmenin ilertemiş bir süreç olmadığını kabul etti. vaşlann, faşist diktatörlük- lerin gelip geçtiğini, neden küreselleşmenin 1970'lerde tekrar gündeme geldiğini ve 1980'lerde bu kadar hız- landığını kavramak müm- kün olmaz. Ikincisi, bu kriz-serma- ye-devlet ilişkisini görmez- sek, küreselleşme, devlet politikalanndan, insan ira- desinden bağımsız. "do- ğal", "kendiliğinden" ve bi- raz da mistik bir süreç ola- rak karşımıza çıkar, emper- yalizm kavramını kullanmak ve gelişmiş ülkelerin az ge- lişmiş ülkeler. küresel mali sermayenin de küreselleş- memiş emek üzerindeki baskılarına direnmek an- liyor. Küreselleşmenin hâkim eğilim olduğunu vurgula- dıktan sonra, makale, mer- kez ülkelerdeki (dış tica- ret/üretim) oranlannı ince- liyor ve ülke içi bölgesel ti- caret ile ülkelerarası ticare- ti birbiriyle kıyaslıyor. Bulgu- lar şöyle: 1 - Bugün dünya ticaretindeki bütünleşme, en gelişmiş ülkelerde, hâlâ 1913 dönemındeki düze- yin sadece biraz üstünde, Japonya'da ise gerisinde, 2- Ülkelerin ıç pazarlann- dakifiyatlararasındaki ben- zeşme de zannedildiğı ka- dar güçlü değil. 3- Kültürel olarak birbırine çok benze- yen, aynı dili konuşan ve aynı ticaret bloğuna üye lince durum daha vahim. Makale emeğin he/nen hiç küreselleşmemiş olduğu- nu söylüyor. Avrupa Birli- ği'nde biledil ve kültürfark- ları (başka bir yere taşın- manın ekonomik külfeti- E- Y) emek mobilitesini büyük ölçüde engelliyor. Küreselleşme 'mit'i? Bütün bunlan tespit ve kabul ettikten sonra maka- le, bir "mit" olmadığını sa- vunmak için, küreselleşme- ye geri dönüyor. Küresel- leşmenin bir eğilim olduğu- nu, bu sefer dünyanın da- ha da geniş bölgeîerini kap- sadığını ıleri sürüyor. Küre- selleşmenin birinci döne- minde, Osmanlı imoara- torluğu, Rusya, Çin, Avustralya, Yeni Zelan- da, Latin Amerika ve Af- rika ilk defa uluslararası sermayeye açılryordu. O za- man bunun yaptığı etkinin, bugün eski SSCB'nin ve Çin'in bazı şehirierinin dün- ya pazanna açılmasından neden daha az olduğunu ise makale, bize söytemiyor. Son 7-8 yıldır neden herta- şın altından küreselleşme kavramının çıktığını, kendi- si de dahil neden birilerinin bunu dünyamn en önemli ve yeni bir süreci olduğunu ka- famıza kakmaya özel çaba gösterdiğini; bir başkalan- nın ise bu tartışmalara "VVashington Consen- sus", ya da "mali serma- yenin gündemi" dediğini de The Economist ince- lemekzahmetine katlanmı- yor. Halbuki, The Economist, bugünkü küreselleşme geç- mişe göre çok daha iyi ku- rumsallaşmıştır dediğinde bunun aslında ne anlama geldiğini görmek zor değil. Dün küreselleşme, Ingiliz hegemonyasının zayrflama- sı ve çökmesi sürecinin bir boyutuydu. Bugün de kü- reselleşme ile ABD'nin he- gemonyasını koruma ça- balan arasında yakın bir iliş- ki var. Küreselleşme ve söz konusu kurumları, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgutü ise işte bu hegemonyayı taşıyor ve yansıtıyorlar. Bugünkü ha- berieşme devriminin etki- lerine gelince, ABD ile Av- rupa arasındaki ilk telgraf veya telefon kablosunun döşendiği anı düşününüz ve bunun haberleşme ma- liyeti ve hızı üzerindeki et- kilerini... Küreselleşme gerçekten var olan bir süreç. Bunu herkes görüyor. Burada bır 'mit' yok. Mitoloji, küre- selleşmenin, doğal bir sü- reç olduğu, geri çevrileme- yeceği, nurlu ufuklara açıl- dığı ileri sürülmeye başlan- dığında şekilleniyor. "Kü- reselleşme mrtolojisi" ise küreselleşmeden en büyük çıkan sağlayan ABD hege- monyasının, uluslararası mali sermayenin ve az ge- lişmiş ülkelerde bununla bü- tünleşme çabası içinde olanlann isteklerini ve bu sürecin çok büyük küresel felaketlere gebe olduğunu gizliyor. Bu mitoloji, küreselleş- meden zarar görenlere, bu- na direnmek isteyenlere, bir iktidarsızlık hissi vererek, tepki gösterme refleksleri- ni zayrflatıyor. (1) Herşeyden şüphe et- mek gerekir. İstinye'den En Taze Haberler Borsacı'da B HAFTALK EKONOMİ DEHGİSİ orsacı ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Güz Çîzgileri... Yeşili sarıya dönüştüren devingenliğiyle, güz mevsimi sevimlidir. Rüzgârda uçuşan san yap- raklar, aslında geleceğin tomurcuklarının yolu- nu açıyor; "yeniden doğum" göstergesi oluyor. Doğanın bu dengeli dönüşümünün bir benze- rini toplumların yakalaması hiç de kolay olmu- yor. Toplumsal ilişkilerde eskiler atılamıyor, yeni tomurcukların yolları açılamıyor. Kart yaprakla- nn kaskatıhğı yeni filizlenmelerin önünü kesiyor; onları ya tümüyle öldürüyor ya da eğrı-büğrü doğmalanna yol açıyor. • • • Çalışmalarıyla çok büyük başarılara ulaşan Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı (ka- muoyundaki yaygın adıyla "Tarih Vakfı") "Bir Çağdaşlaşma Projesi Olarak Türkiye Cumhuri- yeti'nin 75 Yılı" adı altında bir dizi projeyi oluş- turma çabasına girmiş bulunuyor. Çalışmalann amaçlan, "... Cumhuriyet tarihınin araştınlmasını, ser- gilenmesini, yansıtılmasını.. gerçekleştıhp Tür- kiye'de tarih bilincini geliştirmeye"; "..ülkemiz- de var olan dinsel, etnik, kültürel kimlikler ara- sında karşılıklı anlayış ve toplumsal uyumun ge- lişmesine ve 2000'li yıllar için yeni bir ivme ka- zanılmasına"; ".. sivil toplum kurvluşlan- özel sektör-yerelyö- netimler ve kamu kuruluşlan arasında bilimsel ve kültürel işbiriiğinin arttınlmasına, demokra- sinin, çoksesliliğin, katılımın geliştirilmesine" katkıda bulunmak biçiminde sıralanıyor. Bu bağ- lamda, "geçit ve şenlikler; sergiler; gençlerin gözüyle cumhuriyet; anılar/sözlü tarih; uluslara- rası kongre; sinema- tarih festivali; yayın dizisi ve iletişim merkezi başlıklı proje taslaklan, tar- tışmaya açılmış bulunmaktadır. Şimdiyedekyalnızca resmi birsöylem olmak- tan öteye geçmeyen "anma ve kutlamalar", bu çaba ile ilk kez bu büyüklükte bır sivil ya da top- lumsal bir katılıma ve kaynaşmaya konu oluyor. Tarih Vakfı bu büyük çabasıyla, cumhuriyetin 75 yılının, "demokratikleşme ve iç barış" ekse- ninde bir toplumsal bütünleşme olmasına uğra- şıyor; var olan koşullarda proje, bir "toplumsal dönüşüm "girişimi özelliğine bürünüyor. Çünkü, demokratikleşme ve banş toplumun gündemin- de çözümü gereken büyük sorunlar özellikleri- ni koruyor. Bu nedenle de "çağdaşlaşma proje- s/"nin başarılı olmasına tüm demokrası ve barış yanlılannın katkılarını koymaları gerekiyor. • • • Bu satırların yazıldığı sırada dünyada çok il- ginç bir gelişme yaşandı. Dış gelişme şöyle, Ingiliz Başbakanı, bir "ka- tılığı kırarak" terör örgütü IRA'nın sıyasal kana- dının yöneticileriyle Kuzey irianda'ya görüşme- yegitti. Katılığı kırarak deniliyor, çünkü 75 yıl bo- yunca ilk kez bu düzeyde bir gönjşme yapılıyor. Genç bir siyasal önder, "banş için" kendisine ve- receği zarara bakmaksızın, "her türlü çabayı göstereceğini" vurguluyor. ingiliz Başbakanı, banş için gösterilecek özverı ve çabaların, birey- sel ve toplumsal kazanç olacağının bilincini ta- şıyor. Banş istemenin "riskini" tam bir kararlılık- la üstleniyor; demokrat kimlikli siyasal önderli- ğin ilkönkoşullanndan birini yerine getiriyor, "ya- şama sahip çıkıyor". "Ölüme övgünün" kısır ve boğucu havasından toplumunu çekip çıkarmak istiyor. ••• Aynı günlerde basında -yalnızca tek bir gün- de ve yalnızca iki gazetede- yer alan, ülkemize ilişkin kimi başlıklara kısaca göz atmaya ne der- siniz? "Türkjetlerisavaşyüküyle Akdeniz'de"; "Ha- va kuvvetleri teyakkuzda";, "Türkaskeri Irak'tan dönüyor"; "Genelkurmay güvenlik için 100 tril- yon 'ek ödenek' istiyor". Bu satırlan yoruma gerek var mı? Gelecek hafta Cumhuriyet Bayramı; Musta- fa Kemal, "Yurtta banş dünyada banş" üzeri- ne kurduğu cumhuriyetin bugünlerini görseydi, "kesinlikle tanımazdı". Sonbahar yapraklan, gençleri ölüme çağınr- casına uçuyor; onların yerini tomurcuklar alamı- yor, gözyaşı alıyor. Ve bu sürecin tersine çevril- mesi gerekiyor. B HAFTALIK EKONOMİ DERGİSİ orsacı GOZDE HISSELERI FİYATI UCUZ KALMIŞ HİSSELER SPK'DA KİMLİK KENT GIDA, NET HOIOING. TAÎ KONSERVE, EGS DIŞ TİCARET, İHLAS HOLDİNG, PARK TEKSTİL, BOIU ÇIMENJO, AURKO SANAYİ, BEKO.HAZNEDÂRTUĞİA BAYIHDIR SIGORTA GEN€L MÛDÜflLİ NUKSİH ARIUN'A GÖftE; "SİGORTAOllâN GEÜSİMİ (ĞİTİMU İIGJÜ" "BORSADAKİ REHBERİNİZ" filf
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle