Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM 1997 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
Amavutluk: Ne kadar liberalleşelim?
O
hri Gölü'nü geçip. göle yardım
ve yataklık eden dik yamaçlan
tırmandıktan sonra tam tepede
Amavutluk sının başlıyor.
Sınırdan giriş. nasıl bir ülkenin başla-
dığını anlatmaya yetiyor.
Sınır kapılannda vergisiz alışverişin
yapıldığı dükkânlar olur. Burada da var.
Ama dükkân şeklınde değıl de, çanta
şeklinde.
Çantasına Arnavutluk'ta üretilen kon-
yaktan. Türkiye"den getirilen bisküviye
kadar sekiz on çeşıt ürün koyan soluğu
sınırda almış.
Sınırla Tiran arası 115 kilometre. Bu
yolu tam dört buçuk saatte aldık. Yol bo-
yu kı\nmlara en çok şu ad yakışır:
- Yılançatlatan...
Kimi bölümler vardı ki, bir yılan bile
böylesine iç içe kıvnmlarçizemez. Dağ-
lan aşıp uzunca bir vadınin ortasına ku-
rulu Elbasan şehrine geldik. Hemen ya-
nında dev bir demir-çelik fabrikası var.
Bugün kapasitesinin çok altında çalışı-
yor. Çinliler inşa etmiş.
Dev fabrika karşı dağın tepesinden ba-
kınca uyuşup yere uzanmış kocaman bir
hayvanı andınyor.
Yol boyunca beş kez polis kontrolün-
den geçtik. Bu yilın başında patlak veren
bankerolayından beri ülkede gece şehir-
lerarası yolculuk yasak. Otobüslerin yo-
la çıkmasına izin verilmiyor. Gündüz de
sürekli kontrol var.
Banker olaylannın ardından ordu de-
polanndan alınan ^00 bini aşkın silahtan
ancak yüz bini toplanabilmış. Kalanı hâ-
lâ bankerden parasını almayan inatçı
yurttaşlann elinde. evinde, kö\-
ünde. top-
rağının altında...
Yol uzun sürdü ama. zaman kîybı de-
ğildi. Pekçokkişiyletanıştım. Üçüylede
uzun uzun sohbet ettim.
tskender LatifL Cemil ve Gazmend...
tskender Yugoslavya'da Priştine'de
oturuyor. Gazeteci. Arnavutlann hakla-
nnın yendiğıne inanıyor. Sırplan ve Yu-
nanlılan, Arnavutlara karşı acımasız ol-
makla suçluyor. Ona göre Makedonya ve
Yugoslavya topraklan içınde üç milyona
yakın Arnavut var. Iki milyon da Türki-
ye'de var.
Cemil Bey, 50 yaşlannda işadamı. Du-
rup durup, "Türkiye-ArnaMitluk bera-
ber olmalıyiz. Balkanlar'a biriikte girme-
ÜJİ2. Türkiye neden pasif davranıyor?"
diye soruyor.
Cemil Bey. Türkiye'nin Balkanlar "da
çok daha aktif olması gerektigini birkaç
kezyineledi...
Gazmend üniversıte öğrencisi. Ona
göre. Arnavutlarkişiliklenni korusun da
nerede olursa crisun.
Akşamüzeri Tiran"a vardığımda ken-
tin beni karşıhımamasına bozuldum.
Bunca yolculuktan sonra insan 400 bin
nüfuslu Tiran'ı ayakta düşünüyor.
Meydani: Sosyalist
Partiliyim . Liberalim...
Amavutluk"ta da öteki Balkan ülkele-
rinde olduğu gibı pek çok şurrtaşla ko-
nuştum ama, ülkenin üst düzey yönetici-
leriyle de görûştüm.
Yeni yönetim geçen temmuzda şekil-
lendi. Genel seçimler altı temmuzda ya-
pıldı. Banker olaylanna dek cezaevinde
bulunan ve uzun süre özgürlüğüne ka-
vuşması olanaksız görünen Fatos Nano
Sosyalist Parti'nin (SP) başına geçti. Se-
çimlerde, 155 kişilik parlamentoya 101
milletvekili soktu. 23 temmuzda Cum-
hurbaşkanı Demokrat Partili Berişa isti-
fa etti. Yerine 24 Temmuz'da SP"den Re-
cep Meydani seçildi. 25 Temmuz'da Na-
no hükümeti kurdu.
Meydani'yle Cumhurbaşkanhğı Ça-
lışmaOfisi'nde görûştüm. Bina. 196O'lı
yıllann başında Sovyetler Bırliği Büyü-
kelçiliği olarak inşaedilmeyebaşlanmış.
Ama tamamlanmasına az kala iki ülke
ilişkileri bozu'.muş. Bunun üzerine Cum-
hurbaşkanhğı binası olmuş.
Meydani fizik profesörü. Önlerine
koyduklan hedefleri şöyle sıraladı:
- Öncelikle demokratik kurumlan te-
sis etmemiz gerekiyor. Meveut kurumla-
nn çoğu işlevini yerine gedremiyor.
- Adalette reform yapmamız gereki-
yor. Yargıyla öteki devlet organlannı bir-
birinden ayınmamız gerekli. Bugün için
pek çok şey iç içe girmiş durumda.
- Avrupa'yla bütünleşmeyi, ulaşmak
istediğimiz son nokta olarak önümüze
ARNAVUTLLK'UN KİMLİK KARTI
Nüfus: 3 milyon 400 bin.
Yüzölçümü:28 bin 748 km2.
Dinler: Müslüman vüzde 70. Ortodoks vüzde
20. Katolikyüzde 10.
Etnikyapı: Yüzde 97.8 Arnavut, yüzde 2 Yunan,
yüzde 0.2 Makedon.
Para birimi: Lek. Bir dolar 100 Lek.
Kişi başına düşen milli gelir: 650 dolar.
koyduk. Bunun için A\rupa'dan da >ar-
dım göriiyoruz.
Meydani kendisinin de cumhurbaşka-
nı seçilmesini sağlayan Sosyalist Parti'yi
ıse şöyle tanımlıyor:
-Partinin adı sosyalist Ama, uygula-
maya konan program sağdır. Hatta eko-
nomi politikamız merkez sağdaki parti-
den daha sağdadır. Buna profesyonel li-
beraiizm di> ebiliriz. Evet, liberalizmi pro-
fesyonelce uygulamak."
Devlet Bakanı Kastriot lslami'yle soh-
betimiz ise daha siyasi geçti. SP'li tsla-
mi de temel hedefleri şöyle sıraladı:
- Halkın elindeki silahİann toplanma-
SL
- Ordunun yeniden yapılanması.
ı vKia. î\.;;i'nin(DP)iktidardayken po-
lis alımında sadece kendi parti örgütle-
rinden gelen listeleri dikkate aldığına
ilişkin. Öteki de ordunun depolanndan
alman silahlann bir bölümünün DP'li-
lerce yandaşlanna verildiğini gösteriyor.
Bu belgeler kimi Arnavut gazetecile-
re dağıtılmış. Ama, buna sahip ilk ya-
bancı gazeteci benmişim. Tabii. "Bubel-
gelerdeki iddialarda şaşıracak ne var?"
demedim.
Kaynanaya kızan gelln...
Zeri Popillit (Halkın Sesi) gazetesi
194O'lı yıllardan itibaren Arnavutluk'un
geçmişinde önemli bir yer tutuyor. Ga-
" kaynanaya kızan gelin değirmenci-
nin yatağına gjrer."
Konu. Balkanlar'ın yannına gelince
Çota deneyimini konuşturdu:
"Arnavut'la Sırp, Arnavut'la Make-
don, Makedon'la Yunan. Yunan'la Tür-
kiye. dokunsan kanşır. Dünya siyasetini
elinde rutan ülkeler için bu zor bir şey de-
Cota »adece L'PI'yle değil kimi Avru-
pa dergileriyle de ilişki halinde. Türki-
ye'den de gazete ve ajanslarla çalışmak
istiyor. Standardını koymuş:
Haber başı olursa her habere 35 dolar.
gazeteye giren satır başına olursa her sa-
tır iki dolar. aylık olursa en az 200 dolar.
Zeri Popillit'in Yazıişleri Müdürü Lu-
Bektaşi tekkesi Tiran'daki Bektaşi Tekkesi'nde bizi mücerretler. yani hiç e\ lenmeyen tekke üyeleri kar-
şıladı. Baba Reşat Bardi Balkanlar için tek dileğinin banş olduğunu söylüyor.
- Uuslararası kuruluşlarla daha sıkı
işbiriiğine gidilmesL
- Yabancı sermaye akışının arttınlma-
sının sağlanması.
Islami de Cumhurbaşkanı gibi. parti-
nin adının sosyalist olduğunu ancak, eko-
nomi programının sağ olduğunu söyledi.
Sordum:
- Peki neden sosyalist adını kullanma
gereği duydunuz?
Islami açık konuştu:
- Seçımi kazanmak için...
Partı Başkanı Nano seçimden sonra
ekonomi programını anlattıktan sonra ar-
kadaşlanna seslenmiş:
"Arkadaşlar kutsal kitabunız bundan
sonra bu program. Tamam mı?"
tslami. **Hepimiz tamam dedik. Arûk
bizi o program bağlar" diyor.
Enver Hoca dönemini sorunca tek
tümce etmekle yetindı:
"Bizim onunla hiçbir bağlantımız yok-
tur."
lçişleri Bakanı Neritan Ceka ile de
"belgeli" sohbet ettik. Ceka, tipik bir lçiş-
leri Bakanı. Yönetimin her zaman haklı
olduğunu düşünüyor. Güvenlik sorunu-
nu da kabul etmeİc istemiyor. Ona göre.
Arnavutluk'un her yerinde sürekli öz-
gürce dolaşılabilir.
Arada dayanamayıp sordum:
- Ama gece yolculuğu yasak. Terönst
baskınına karşı otobüs seferleri yapılmı-
yoımuş?
Cekayanıtladı:
- Trafik kazası olmasın diyedir...
Bakan çekmecesinden iki belge çıkar-
dı. Fotokopi çektirip bana verdi. Biri, De-
zete tkincı Dünya Savaşı'nda ve sonra-
sında Komünist Partisi'nin ardından da
Emek Partisi'nin yayın organı olarak ak-
tif işlev üstlenmişti.
Dış Haberler Editörü Lulzini Çota ile
gazetenin hemen altındaki kafede sohbet
ettik. İki kart birden uzattı.
Birinde gazetenin adı ve kısaltılmışı
Z.P. var.
Ötekinde şuyazılı:
UPI, Unıted Press International.
Konuşma sırasında arada bir. •'Şündi
UPI'nin Tiran temsilcisi olarak konuşu-
yorum"dedi.
Eşi yakın geçmişte Amerikan \ atanda-
şı olmuş.
Pek çok Arnavut gıbi biraz hassas ko-
nuya gireceği zaman söze şöyle başlı-
yor:
"Bunlan 1992 öncesinde söyieyemez-
dim."
Çota'ya göre. Amavutluk'taki partiler
arasında hiçbir fark kalmadı. SP DP'den
sağ. DP SP'den sol.
"1992'de toplumun böyük kesiminde
komünistlerden nefret vardı" diyor ve
şöyle devam ediyor:
"Bu yüzden DP silip süpürdü. Ama bir
süre sonra ekonomik sıkıntılar çekilmez
hale gelince bu kez Sosyalist Parti umut
oldu. Siyaset yapanlar arasında Emek
Partisi'nin en uzun süre üyeliğini yapan
kişi Berişa. Şündi en antikomünLst o gö-
rünüyor.*1
Çota'ya halkın yeniden Sosyalist Par-
ti'yi seçmesinin nedenıni sorduğumda.
"Kr Arna\ııt atasözü \ardir'" dedi, deva-
rrunı da onun ağzından aktaralım:
an Rama. halen SP'den milletvekili.
DP'ye yakın Albenia gazetesinin edi-
törü Vİli Rakibi ise SP hükümetinin hep
Güneyli milletvekillerinden oluştuğunu
söylüyor. Ona göre bu durum tam bir Yu-
nanistan politikası.
Arada anımsatalım. Yunanıstan, Gü-
ney Amavutluk'taki yurttaşlanyla bağla-
nnın biçimini arada bir gündeme getiri-
yor.
Rakibi'ye göre, SP iktidannın tek da-
yanağı dış güçler. Onlar devreye girdi ve
Berişa yönetiminidevirdi.DP'lilerözel-
likle güneydeki illerin çoğunda propa-
ganda bile yapamamışlar.
Rakibi, kime kızdıysa. "*O devrimci-
dir" diyor. Bu sözcüğü bir aşağılama na-
karatı olarak kullanıyor.
En ucuz araba Mercedes
Türkiye"de Mercedes se\dası olur da
Ama\iitluk'ta olmaz mı? Olur tabii.
Ama bu konuda Arnavutlar daha şans-
h.
İki güçlü kuruluş. İtalyan matyasıyla
Amavut mafyası kafa kafaya vermış. Bi-
zim de yurttaşlanmıza bir nevi katkımız
olsun demiş, isteyeni Mercedes'lendır-
miş.
Bu öyle bir ticaret ki. herkes kazanı-
yor. Yolu özetleyelim.
Efendim. Mercedes isteminizı pek sa-
yın mafya elemanına iletıyorsunuz. Fiyat
(aldığım bilgiler sağlıklı ise) dört beş bin
dolar. tsteğe uvgun Mercedes Italya'dan
uygun bir yerden çalınıyor ve Ama%xıt-
luk'a getinliyor. Ülke içinde hiçbir dene-
tim yok. İtalya'dan çalma da danışıklı
oluyor. Mercedes'i "çalmacak" kişiyle
önceden anlaşılıyor. Durumdan mağdur
olan İtalyan sigortadan Mercedes'ini alı-
yor.
Hem İtalyan arabasını yeniliyor hem
Amavut Mercedes'leniyor.
Stajını İtalyan mafyacılann yanında
yapan Arnavut mafyasının ciddi bir kal-
kınma hamlesi içinde olduğu söyleniyor.
Bu hamlenin önemli halkası inşaat
sektörü. Diyelim ki. bir parkın ortasında
çok hoşunuza giden alan buldunuz. İn-
şaatı yapıp istediğiniz gibi kullanıyorsu-
nuz. tskender Bey Alanı'nın hemen ya-
nındaki Gençlik Parkı son dönemin göz-
de inşaat yerlerinden olmuş. Bakıyorsu-'
nuz park yolu bitmiş, karşmızda iki kat-
lı bir bina...
Mercedes konusunu bitirmeden
u
Cemsedes"lere de girelim. Geçen ocak
ayında ordunun depolanndan sadece si-
lah alınmamış. araçlar da götürülmüş.
Özellikle kırsal kesimde gözde araç
Cemselermiş. Yük de taşıyabildikleri
için çok benimsenmiş.
Bana bunlan anlatan kişiye takıldım:
"Dcmek Id onlar da kırsal kesimin
CemsedesL."
Tiran'daki hergörüşmenin biryerinde,
"Enver Hoca"yı sordum. Herkes o döne-
mi reddediyor. Kentin ana merkezi Is-
kender Bey Alanı'yla Cumhurbaşkanh-
ğı binası arasındaki bölge Enver Hoca
döneminde yurttaşlara kapalıymış. Ho-
ca'nın evı de bu alanın içinde. Parti üst
düzey yöneticilerinin oturduğu bu bölge-
de kimi evler kullanıma açılmış. Enver
Hoca'nın evi ise konukevi olarak kulla-
nılıyor. Enver Hoca'nınsokağınabugün-
kü Amavutlar gereken önemi vermiş. Gi-
rişine, "VİP Bar" kurmuşlar...
O döneme yönelik içeriksiz bir dışla-
ma var. Herkes. "Çok kötüydü" deyip
kapatıyor.
Köklü değişikliklerin yaşandığı ülke-
lerde kısa süreli geziler kesin gözlem
yapmak için yetersizdir. Ama Tiran"da
görünen oydu ki. yerine oturmuş bir şey
yok.
Bektaşi tekkesinde
Amavutluk'ta patlama yapan hareket-
lerin başında dini kurumlann atılımlan
geliyor. Yehova Şahitleri dahil dünyanın
dört bir yanından din temsilcileri geliyor-
muş Tiran "a.
Şimdilik gündeme gelen her din, "der-
nek" statüsünde resmi kayda gıriyor. Bir
Tiranlı takıldı.
- Adını yazdır. Böyle bir dinin temsiki-
siyim, de. Yeni bir din »kna ,ı, .n,-,,^.
Banker olayının ardından yaşanan yi-
yecek sıkıntısında Ortodokslar da yar-
dımcı olmuş. Ama iddia o ki, girdikleri
evde haç var mı diye bakmışlar. Varsa
vermişler...
Tiran'ın kuzeydoğusunda büyük bir
Bektaşi tekkesi var. Bir öğleden sonra
konuk oldum. Baba Reşat Bardi. tki yar-
dımcısı geleneksel giysileri içinde beni
karşıladı. Buradakilerin tümü "mücer-
ret". yani hiç evlenmeyen erkeklermiş.
Kare biçimindeki salonun her tarafı
AJi'nin temsili resimleriyle dolu. Oturdu-
ğumuz taraftaki duvarda ise en büyük re-
sim var:
Hz. Muhammed. Ayşe ve Ali...
Bektaşiler'de resim yasak olmadığı
için peygamber de temsili olarak resme-
dilmiş. Her yıl buradan Hacıbektaş'a bir
heyet geliyormuş. tddialan o ki. burası
dünya Bektaşilerinin merkezi. Atatürk
döneminde tekkelerin kapatılmasından
sonra dönemin "baba"sı Amavutmuş ve
Tiran'a gelmiş. Demek ki. Bektaşiliğin
merkezi Tiran.
Durumu böyle özetliyorlar.
Balkanlar"daki Bektaşi tekkeleri ayn
bir araştırma konusu. Özel olarak ilgile-
nen için. hazine.
Tiran'dan Makedonya üzerinden Belg-
rad'a yola çıkarken otobüs firmasının
temsilcisi, birden altıya kadar Türkçe sa-
yıp sonrasını tek tek yazdırdı. Otobüse
bindim. Ön camın üzerinde kocaman i-
ki resim var. Yabancı da gelmedi, yakla-
şıp baktım. Biri lstanbul Belgrad Orman-
lan. öteki. Arrvin Şavşat'tan güzel bir
yavla göriintüsü...
Yarın: Yugoslavya... Tito
en çok kimi sevdi?
NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Cumhurbaşkanı Süleyman De-
mirel, yönetim sisteminin değiş-
mesini ve Türkiye'nin başkanlık
sistemine geçmesini savunuyor.
Her geçen gün daha önemle üze-
rinde durduğu bu sistemle çağı ya-
kalayacağımızdan söz ediyor. Ül-
kemizin ciddi bir yönetim krizi ya-
şadığı gerçek. Demirel, gerçeğin
ucunu yakalamış. Ya sonrası?
Türkiye'de sistemin ürettiği kriz
giderekderinleşiyor. Derinleşen bu
krizin nedenleri üzerinde kapsam-
lı bir araştırmaya ihtiyaç var. Sayın
Cumhurbaşkanı, hersabah erken-
den kalkıp elinde makas kurdele
kesmek yerine, krizin nedenleri
üzerinde bir araştırma için kolları
sıvasa daha iyi olacak.
Krize yol açan etkenlerin üzerin-
de kafa yorarsak ne gibi bulgular-
la karşılaşırız? Önce ekonomiye
bakalım: Türkiye ekonomisi,
1980'lerin ortalanndan itibaren cid-
di bir değişim içine girdi. ithal ika-
meci ekonominin ve gümrük du-
Derdiniz Başkanlık mı?
varlanyla korunma sisteminin terk
edilmesinden sonra, Türkiye dışa
daha açık ve daha bağımlı bir sü-
rece girdi. Ülke dışına açılan ve
Sovyetler'in dağılmasıyla biriikte
önemli yatırım alanlan bulan işa-
damlan, müteahhitlik ve ticaret yo-
luyla büyük birikimler elde ettiler.
Dışanda ciddi bir işadamlan ordu-
su oluştu.
Içeride ise, 12 Eylül cuntasının
işçi sınıfını bastırması ve sermaye
çevreleri lehine önlemler alması,
büyük sermayenin hızlı bir büyüme
sürecine girmesine neden oldu. Iş-
çileri aşağıya bastıran, kredi ola-
naklarını ve ülkenin maddi kaynak-
larını denetimsiz kullanan büyük
patronlar, bu yolla altyapılannı ye-
nileme imkânı buldular ve modern
tesisler kurdular. Yeni yatınmlara
giriştiler.
1960'h yıllarda Haliç çevresinde
yoğunlaşan Türkiye sanayisi kınk
dökük birkaç fabrikadan ibaretti.
Son yirmi yıl içinde bu manzara ta-
mamen değişti. Şimdi Avrupa dü-
zeyinde modernliğe sahip, ulusla-
rarası rekabete dayanabilecek,
tekstilden otomotiv sanayiine ka-
dar uzanan yeni bir sanayi gücü
oluştu. Bu güç, bir tüccarlar ordu-
suyta da takviye edildi.
Bütün bu gelişme, yoksulların
daha yoksullaşması, hertürlü kara
para, uyuşturucu trafiğinin hoşgö-
rüyle karşılanmasıyla biriikte yürü-
tüldü. Hızlı ve kaotik büyüme, eko-
nomi alanına kapkaççılığı, acıma-
sızlığı, vurgunculuğu da beraberin-
de getirdi. Bir yandan kendisine
sunulan büyük olanaklarla mo-
dernleşen ve yeni kimlik kazan bir
burjuvazi oluşurken, öte yandan
denetimsizliğin, sivil güçlerin ezil-
mişliğinin yarattığı başıboş ortam-
da, spekülatörler etkili güçler hali-
ne dönüştü.
• • •
Bu ekonomik tablo, Cumhuriye-
tin kuruluşundan bu yana ikinci
planda gözüken bazı güçlerin yeni
kimlik talebiyle ortaya çıktığı geliş-
melerle el ele yürüdü. Kürtler, Ale-
viler. siyasi Islamcılar, yeni dönemin
yeni güçleriydiler. Artık siyasi alan-
da eskisi gibi durumlarına razı ol-
mayacaklarını dile getirdiler. Kürt-
ler, kendi kimliklerinin kabul edildi-
ği yeni bir yapılanma istiyorlar. Ale-
viler, Sünni bir devletin ikinci sınıf
mezhebi olmayı kabul etmiyorlar.
Siyasi islamcılar ise daha iddialılar,
Cumhuriyeti kendi istekleri doğrul-
tusunda yeniden yapılandırmak
peşindeler.
Türkiye'deki kriz, bu kimlik talep-
leriyle, 12 Eylül döneminin oluştur-
duğu despotik devlet anlayışı ara-
sında bir uzlaşma sağlanamadığı
için büyüyor. 12 Eylül'ün yeniden
yapıiandırdığı devlet, hiçbir kimlik
talebini kabul edebilecek esneklik-
te değil. Her yeni arayış, yeni birça-
tışmanın da kapısını açıyor. Muha-
lifler de sert ve gerilim üreten bir
tepki içinde, devlete yön veren 12
Eylülcü kafa da.
Türkiye gelişme ve büyümenin
sınırında, demokrasi ve özgürlük-
leri genişleterek çıkış yolu bulabi-
leceği bir süreci, devleti yöneten
12 Eylülcülerin sertliği nedeniyle
acı ve sıkıntı içinde geçiriyor. Baş-
kanlık sistemi gibi afaki tartışmalar
yerine, esnemeyen, eğilip bükül-
meyen 12 Eylül'de iyice sertleştiril-
miş bu devlet yapısını nasıl aşabi-
liriz? Kafayı öncelikle bunayormak
gerek. Sayın Cumhurbaşkanı kur-
dele kesmekle zaman geçirmek
yerine elindeki makası bırakır da
bunlan araştınrsa daha büyük bir
hizmet yapmış olur. Bizden söyle-
mesi.
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGIN YıLDıZOĞLU
İktidarda İlk Kongre
Ingiltere İşçi Partisi yıllık kongresini ilk defa bir hü-
kümet partisi olarak yapıyor, üstelik muhalefeti olma-
yan bir iktidar partisi olarak... Muhafazakâr Parti hâlâ
toparlanamadı. LJberal Demokratlar ise tam bir tesli-
miyet içindeler. Parti başkanı ve Başbakan Blair'in po-
pülaritesi, en son kamuoyu yoklamasına göre yüzde
93. Ancak dikkatle bakıldığında bu toz pembe görün-
tünün arkasında. fokur fokur kaynayan bir parti var ve
yaklaşmakta olan bir fırtınanın ilk işaretlerini görmek
de mümkün.
İşçi Partisi kongresinin en önemli gündem madde-
sini, Tony Blair ve Peter'ın biriikte hazırladığı ve "ikti-
darda ortaklık" ismiyle partiye sunduğu bir proje oluş-
turuyor. Bu proje parti merkezini olağanüstü güçlen-
dirmeyı amaçladığı ıçın sadece partinin en sol kesimin-
den değil South East Cornvvall ve Dagenham gibı ge-
leneksel olarak ılımlı şubelerden dahi büyük tepki çe-
kıyor. Geçen sezon, Thatcher'cı Elektrik Mühendisler
h Sendikası hariç bütün sendıka kongreleri bu proje-
ye karşı oy verdıler.
"İktidarda Ortaklık" projesi gerçekleşirse parti şube-
lerinin genel kongreye doğrudan karar taslağı sunma
hakkı ortadan kalkacak. Bu karar taslaklan parti mer-
kezinın atadığı iki komite tarafından elendikten sonra
kongreye sunulacaklar. Bu taslakların göaışülmesi için
ayrılan süre de büyük ölçüde kısıtlanıyor. Nihayet par-
ti merkez yürütme kuruluna bireylerin ve sendikalann
seçtiklen üyelerın sayısı azalırken, parti liderlerinin ata-
ma yetkisi artacak. Böylece Blair, geçmişte İşçi Parti-
si iktidardayken her "U" dönüşü yapmaya kalktığında
ayağına takılan sol muhalefetten ve sendikalann dire-
nişinden kurtulmayı amaçlıyor.
Ancak bu işçi Partisi hükümetinin geçmiştekılerden
önemli bir farkı var. Bu farkı en iyi bu pazar günü su
yüzüne çıkan bir haber gösterir sanınm. Haber, 1996
sonbahannda Margaret Thatcher ve medya baronu
Rupert Murdoch arasında, bizzat Muhafazakâr Par7
ti lideri Major tarafından ayarlanan bir yemekle ilgili:
Major, Murdoch'un desteğıni sağlamak için Thatcher'ı
devreye sokuyor. Ancak Thatcher yemekte Mur-
doch'dan, "Tony'den endişelenmene gerekyok, o bir
vatanseverdır" dıyerek desteklemesini öneriyor. Bildi-
ğiniz gibı Murdoch grubunun gazetelerı seçımlerde
Blair'i destekledıler. Bir başka anekdot: Mont Pelerin
Derneğı'y\e biriikte neo-liberal hareketın akıl hocalığı-
nı yapan Adam Smith Enstitüsü'ne göre, '7şç/ Partisi
gerçek anlamda birserbestpiyasapartisidir". Kısaca-
sı İşçi Partisi. mümkün olan tüm "U" dönüşlerini daha
muhalefetteyken gerçekleştirdi ve muhafazakâr kam-
pın en önemli kesimlennın desteğını kazandı. Bu yüz-
den bir "U" dönüşü yapma olasılığı pek yok.
Ancak İşçi Partisi'nin bugüne kadar hemen herkesi
memnun eden muğlak ifadelerinin, yerıni, önümüzde-
ki dönemde ister istemez daha kesin ifadelere bırak-
ması kaçınılmaz. Bu "berraklaşma" süreci başlayınca
da Blair ile sendikalann. ışçilerin ve işşizlerin arasının
açılması kaçınılmaz gibi görünüyor. Örneğin Blair'in
hedefledigi "dört modernleşme"y\ elealalım. Bunlar-
dan bin esnekiık, diğeri anayasa reformu, üçüncüsü re-
fah devleti ve dördüncüsü de Ingiltere'ye yeni bir kim-
lik kazandırmak. Anayasa reformu. Iskoçya ve Galler
referandumlanndan sonra hemen hemen tamamlan-
mış gibi. Geride seçim sistemi ve monarşi var. Ingilte-
re'ye yeni bir kimlik kazandırmak ise nereden bakılır-
sa baküsın, içı boş bir hedef. Esneklik ve refah devlej
,,tine geJinca; bunlar.adeta ateşten birer gömlek. Esnek-
lik, daha önce muhafazakâr partinin benımsedıği b»'
hedef. Refah devleti reformu ıse esas olarak sosyal yar-
dım ve emeklilik kurumlarının özelleştirilmesıni içeriyor.
Bu da muhafazakârtarın çok istediğı, ancak korktuk-
lan için el atamadıkları bir hedef. Bu bağlamda The
Economıst, Blair'in, muhafazakârların gündemini ye-
rine getırmekten öteye yeni bır önerisı olmadığını dü-
şünüyor.
Bu yılki kongrenin önemı de burada... "İktidarda or-
taklık" projesı işte bu yüzden çok önemli. Parti içi sol
muhalefetin geleneksel lıderlerinden Tony Ben'in ışa-
ret ettiği gibi Blair bu projeyle yukandakı amaçlanna
uygun yepyenı bir partı oluşturmayı amaçlıyor. Parti içi
sol muhalefetin yayın organı Tribune'e göre de Blair,
Liberal Demokrat Parti'ye bakanlar kurulu toptantıla-
rında iki iskemle vererek sendikalarla partinin bağlan-
nı kopararak ve sol muhalefeti susturarak siyasi yel-
pazenin merkezini, sağ kanadıyla biriikte kendinde bir-
ieştirmeyi ve Muhafazakâr Part/'nın yerine geçmeyi
amaçlıyor.
Blair bu hedefine ulaşabılecek mi? Bu soruya kesin
bir cevap vermek zor. Ancak pazartesi günü yapılan
Parti Merkez Yürütme seçımlerinde. "iktidarda ortak-
lık" projesinin mimarı Mandelson'un solun adayı Ken
Livingston karşısında yenılerek yürütmeye gireme-
mesine bakarak Blair'in işinin zannedılenden daha zor
olacağını düşünmek mümkün. Blair'e rağmen merkez
yürütmeye giren Livingston, Tribune 'deki makalesın-
de, "Parti içinde taban muhalefeti toparlanmaya baş-
ladı" diyordu. Eğer bu tespit aşırı bır iyimserlik değil-
se. yeni toplu sözleşme dönemiyle biriikte Blair'in da-
ha da zorlanmaya başlayacağını söylemek çok yanlış
olmaz. Ne ki yakın tarıh, parti içındeki yeni bır çatış-
manın bu sefer solun toptan tasfiyesiyle sonuçlanma-
sını getirebileceğini söylüyor. İşçi Partisi içindeki solun
daha fazla zaman kaybetmeden kendine yeni bir par-
ti aramasının zamanı çoktan geldi diyenler de var.
Kalemli konsensus
saglanırsa aday
ANK\RA (Cumhuriyet
Bürosu) - Görev süresi bu-
gün dolan TBMM Başka-
nı Mustafa KalemlL yeni-
den adaylık için henüz ka-
rannı kesinleştirmediğini
bildirdi. Meclis Başkanı
seçilecek kişı üzerinde
•'konsensus" sağlanması
gerektığme dikkat çeken
Kalemli. "Adayhkkaranm
10 günlük başvuru süresi
içinde bclü olacak" dedi.
TBMM Başkanı Kalem-
li. göre\ süresinin dolması
nedeniyle dün düzenledıği
basm toplantısında. baş-
kanlık icraatını anlatırken.
gazetecilerin sorulannı ya-
nıtladı.
Gazetecilerin. Meclis
Başkanlığı'na yeniden a-
day olup olmayacağı yö-
nündekı ilk sorusunu. en
son yanıtlamayı tercih e-
den Kalemli. adaylık için
"konsensus aradığı" mesa-
jını verdi. ANAP'tan Ko-
caeli Milletvekili Hayret-
tin L'zun'un adaylığını res-
men açıklamasına karşın
Kalemli, bu konuda şimdi-
lik açıklama yapmamayı
tercih etti. Bazı görevlere
aday olunurken. "yıetenek
ve konsensus"u ölçüt aldı-
ğım kaydeden Kalemli,1
"Türkhe'de maalesef b&
hususlar zaman zaman uy-
gulanır. zaman zaman da
uygulanmaz. TB.\LM Baş-
kanlığı yapacak kişi üzerin-'
de ünce konsonsus sağlan-;
malıdır. bu bircentümenlik
olavıdır" diye konuştu. Ka-
lemli. "Czerinizde uzlaşma.
sağlanacağını düşünüyor
musunuz" sorusuna. "TB-,
>LM'deld 548 milleKekili,
üzerinde uzlaşma sağiana-
cağına inaıur" karşılığını
\erdi.
TBMM Danışma Kuru-
lu da dün toplanarak baş-
kanlık seçimi takvimini
belirledi. Buna göre, TB-
MM Başkanhğı seçimi
için süre bugün başlaya-
cak. 1-10 ekim tarihleri
arasında adaylar TBMM
Başkanlığı'na başvuruda
bulunabilecekler. Adaylar
için başvuru süresinin dol-
duğu 10 ekim cuma günü
saat 24.00'te bıttiği ve iz- •
leyen 3 gün tatil olduğu
için ilk tur seçım 14 ekim
salı günü yapılacak.