Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM 1997 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
7 . 1 S T A N B U L S A N A T F U A R I
, karatıhklar içinde bir ışık'
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
7. tstanbul Sanat Fuan ART tST '97'
bugün saat 11.00'de TÜYAP Tepebaşı
Istanbul Sergi Sarayı'ndaaçılıyor. Fuara
bu yıl Fransa, Italya. lsveç ve Avustur-
ya'dan 7 olmak üzere, toplam 50 galeri
yaklaşık bin 200 yapıt ile katılacak. 'Sa-
nat ve Kurumlar' başlığı altında düzen-
lenecek olan fuann bu y ılki 'Eleştirmen
Onur Ödülü' Kaya Ozsezgin'e. 'Kofck-
sivoncu Onur Ödülü1
ise Iş Bankasf na
verilecek. Fuann danışma kurulu: Ha-
şim Nur GüreL Besi Cecan, Ergjn İnaL,
Doğan Paksoy, Kemal İskender, Nevzat
Metin. İnci Bengiserp, Kıymet Girav, Er-
tan Mestçi. Mustafa Plevneli, Ümit İyem,
Yahşi Baraz, Deniz Kavukçuoğlu ve Ne-
şe Erdilek'ten oluşuyor.
Istanbul Sanat Fuan kapsamında bu
yıl üçüncüsü düzenlenecek olan TÜ-
YAP Genç Sanatçılar Resim Yanşma-
sı'nın seçici kurulunda ıse Prof. Ergin
İnan, Prof. Kemal İskender, Prof. Mus-
tafa Plevneli, Prof. Özer Kabaş. Doğan
Pakso>, Ertan Mesçi, Kıy met Gira\, Lüt-
fıye Kalaycı \e Yahşi Baraz yer alıyor.
Yanşma sonucunda binnci yapıta 300
milyon. ikinci yapıta 200 milyon, üçün-
cü yapıta ise 150 milyon TL ödül ven-
lecek.
Kurumsal bir nitelik kazandı
ART tST *97 Fuan'nda ikıncisi dü-
zenlenen TÜYAP Sanat Eleştirmeni Ya-
nşması'nın seçici kurulu ise Ali Akay.
Ahmet Kamil Gören, Abdulkadir Gün-
yaz, Haşim Nur Gürel ve Hasan Bülent
Kahraman'dan oluşuyor. Sanat Eleştir-
meni Yanşması'nın sonucunda ise bi-
'u yıl 7'ncisi
düzenlenecek olan
Istanbul
Sanat Fuan,
1-5 Ekim tarihleri
arasmda
TÜYAP Tepebaşı
Istanbul Sergi
Sarayı'nda
gerçekleştirilecek.
Fransa, Italya,
İsveç ve
Avusturya'dan
7 olmak üzere,
toplam 50 galerinin
katılacağı
fuarda yaklaşık
bin 200 yapıt
sergilenecek.
TÜYAP GeneJ Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu. seçici kurulun yapıüan estetik kay-
güardan yola çıkarak değerlendirdiğini söyledi. (Fotoğraf: KUBlLAY TÜNTÜL)
rinci yapıta 50 milyon, ikinci yapıta 35
milyon, üçüncü yapıta ise 25 milyon TL
verilecek.
7. Istanbul Sanat Fuan kapsamında
aynca. 'Sanat ve Kurumlar'. İş Dünya-
sı ve Sanat', 'Günümüz Sanat Ortamın-
da Gençlerin GeleceğT, 'Sanat ve Med-
ya' konularında paneller. Almanya'da
2000 yılında gerçekleştirilecek olan
'Dünyada Avrupa, Avrupa'da Düroa
Resim Sergjsi' \ e 'Almanya'da Çağdaş
Türk Resim Sergisi' projesınin tanıtım
toplantısı ıle film göstenlen de yer ala-
cak.
TÜYAP Genel Koordinatörü Deniz
Kavukçuoğlu ile Istanbul Sanat Fuan
uzerine konuştuk.
- Istanbul Sanat Fuan bu yıl 7. yaşını
kutluyor. Türldye'de bu rür etkinliklerin
bu denli uzun sürmesi pek auşılagelmiş
bir ola> değiL Fuar Türk sanat ortamı-
na ne gibi katkılar sağlıyor?
DENİZ KAVUKÇUOĞLU - Fuann
yedincı kez düzenleniyor olmasmdan
büyük mutluluk duyuyorum; çünkü
Türkiye'de bu tip sanatsal etkinliklerin
kurumsallaşması çok sık görülen birol-
Usta oyuncu, Atatürk'ün Nutku'nu 15 Ekim'de 6 gün süreyle Ankara'da sahneleyecek
Müşfik Kenter'in yorumuyla
4
Nutuk'
NLRDAN CİHANŞÜMUL
Usta oyuncu Müşfik Kenter. ye-
ni sezonda Atatürk'ün Nutku'nu
yorumlayacak. Atatürk'ün Nutuk'u
okuvuşunun 70. yılı dolayısıyla Öz-
er Ozankaya'nın Türkçeleştirdiği
ve kjsalttığı "Nutuk", 15 Ekim'de
6 gün süreyle Ankara'da sahnele-
necek. 29 Ekim ve sonra ıki gün sü-
reyle Bakırköy Beledive Tiyatro-
su'nda sahnelenecek olan "Nutuk",
sonra da Kenter Tıyatrosu'nda sah-
nelenecek. Iki bölümden oluşan tek
kişilık oyunun ilk bölümü, 23 Ni-
san"da Atatürk'ün Meclıs'ı açma-
sıyla sona ererken ikinci bölümde
de Meclıs'in açılmasından sonraki
dönem ele alınıyor.
- "Nutuk'u sahnelemeye ne za-
man karar \erdiniz?
MÜŞFtK KENTER- -Nutuk"u
sahnelemeye 6 yıl önce karar ver-
miştim. O dönem, fikrimi Uğur
Mumcu'va anlattım ve bu konuda
çok hassas olduğu için ondan me-
tin haline getırmesini istedim. Uğur
Mumcu çok heyecanlandı, benden
tek kişilik oyun metinleri istedı.
Bırlıkte çalışacaktık. ama olmadı.
Aradan bir süre geçti. televizyonda
Prof. Özer Ozankaya'nın hazırla-
dığı "CumhuriyetÇınan" isimli bir
program sunuyordum. Cumhuri-
yet'le ilgılı birprogramdı. Program
esnasında düşüncemi Özer Bey'e
açtım. Özer Bey de 'Ben deneyebi-
lir miyün?' diye sordu. Bu dönem
içinde metni birkaç kez yazdı. dü-
zelttı \e son halinı aldı. Metnin ıyı
\ e her şeyi ifade edebılen bir nutuk
haline geldiğini düşünüyorum.
- Neden 'Nutuk'
MÜŞFtK KENTER - Keşke ilk
karar \erdiğim zaman sahneleye-
bilseydim dıyorum. .Ancak bu yıl
Atatürk'ün Nutku okuvuşunun 70.
yılı olduğu için daha anlamlı ola-
cak. Bu bir oyun değil öncelikle.
Ben yalnızca Atatürk'ün Nutku'nu
yorumlamaya çalışacağım. Ata-
• "Ben yalnızca
Atatürk'ün Nutku'nu
yorumlamaya çalışacağım.
Atatürk, Nutuk'u
okumaya 15 Ekim'de
Ankara'da başlamış ve 6
gün sürmüş. Ben de 15
Ekim'de Ankara'da 6 gün
süreyle Nutuk'u
sahneleyeceğim. Önemli
olan, kendi kendime
duygulanmı saptamam ve
yönlendirmem. Yalın bir
şey yapmak istiyorum,
sonuçta Atatürk de metni
okudu, farklı bir şey
yapmadı. Ben Atatürk'e
layık bir şeyler ortaya
koymak istiyorum ve çok
heyecanlıyım."
(Fotoğraf: UĞUR DEMİR)
türk, Nutku okumaya 15 Ekim'de
Ankara'da başlamış \e 6 gün sür-
müş. Ben de 15 Ekim'de Ankara'da
6 gün süreyle Nutuk'u sahneleye-
ceğim.
- Nutuk'u sahne>e koyarken na-
sıl çahşüıuz?
MÜŞFİK KENTER - Önemli
olan. kendı kendime duygulanmı
saptamam ve vönlendirmem. Yalın
bir şey yapmak ıstiyorum. sonuçta
Atatürk de metni okudu, farklı bir
şey yapmadı.
- Provalar sırasında Atatürk gö-
rüntülerinden yararlandınız mı?
MÜŞFİK KENTER - Nutuk a
ait görüntüler yok. yalnızca 10. Yıl
Nutku'nun görüntülen var. Şu an-
da elımızde. Atatürk nutku okur-
ken çekılmiş bir iki fotoğraf var.
- Kostümler nasıl seçildi?
KENTER - Kostümler Ata-
türk'ün hep yaşadığım düşünerek o
günün kıyafetlerine değil, bugünün
kıyafetlenne uygun olacak. Ata-
türk'ün giydiklerini taklıt etmekten
çok. Atatürk'ün yaşadığım düşüne-
rek bugünün kıyafetlerinı kullana-
cağız. Omeğin iki sahnede hafıf bir
karartmayla ıki kez ceket değiştıre-
ceğim. tkınci perdenın başında ve
ortasında iki ceket daha değiştire-
ceğim.
- Dekor nasıl hazırlandı?
KENTER- Dekoru Metin Deniz
hazırlıvor. Sahnede yalnızca bir
kürsü olacak. Atatürk, Vleclis'in
Halk Partisi toplantı salonunda
okumuş Nutuk'u. Orada onu dinle-
yenler var. ancak sahnede v ahıızca
kürsü olacak.
- Bu dönem Atatürk'ü anmak.
anımsamak için pek çok şey yapıb-
yor. Bu konuda ne düşünüyorsu-
nuz?
KENTER - Umarım tüm bu ya-
pılanlarla Atatürk'ü iyı bir yere
oturturlar ve umanm kı çok fazla
abartıya kaçmazlar. Bir dönemde.
Atatürkçüyüz dıve geçinenler, bir
süre sonra Atatürkçülükle ılgıli ne
kadar kötü şey varsa yaptılar. Ben
Atatürk'e layık bir şeyler ortaya
koymak istiyorum \e bu konuda
çok heyecanlıyım.
- Kenter Tiyatrosu'ndaönümüz-
deld sezonda hangi oyunlar >er ala-
cak?
KENTER-Bir müzıkal çalışma-
mız var Bunun yanı sıra ıki kişilik
bir Fransız oyunu var. "Variations
Anigma" isimli bu oyun, şu anda
Fransa'da Alain Delon tarafından
sahneleniyor. "Bir müziğin çeşitle-
meleri'* anlamına gelen oyuna
Türkçe bir isim bulamadık henüz.
Kuzeyde tek başına yaşayan Nobel
ödüllü bir yazarla görüşmeye giden
bir gazetecının arasında geçenler
anlatılıyor. H isimli sevgılisıyle
mektuplaşmalannı kıtap haline ge-
tiren yazar. kıtabın tüm gelırinı bir
hastalıkla mücadele eden derneğe
bırakmıştır.
Gazetecının H kımdir sorusuyla
başlayan görüşme, ilerler ve bu ara-
da yazann se\ gilisinın, gazetecınin
eşi olduğu ve kadının bu hastalık-
tan dolayı öldüğü anlaşılır. Konuş-
malar ılerledikçe H takma adıyla
mektup yazanın aslında görüşmeye
gıden gazetecı olduğu anlaşılır.
Böylece bu iki insan arasında bir
dostluk başlar. Oyunu Mehmet Bir-
kiye sahneye koyacak ve Bekir Ak-
soy'la ikımiz rol alacağız. Daha
sonra "Maria Callas" sahnelene-
cek.
Amerikalı ressam Roy Lichtenstein, 73 yaşında yaşamını yitirdi
Pop art babasını kaybettiKühür Servisi - Pop art sanatının
yaşayan öncülerinden Amerikalı
ressam Roy Lichtenstein. tedavi
görmekte olduğu Nevv York Üni-
versitesı Tıp Merkezi'nde pazar-
tesi günü, 73 yaşında zatürreden
yaşamını yitirdi.
27 Ekim 1923 yılında Nevv
York'ta dünyaya gelen sanatçı. Sa-
nat Öğrencileri Birlıği (Art Stu-
dents's League) ve Ohio Eyalet
Üniversitesi'nde öğrenim gördü.
ilk kişisel sergisini 1949 yılında
açan Lichtenstein. 1960 yılında
Nevv Jersey 'deki Rutgers Üniversi-
tesi Douglas Kolejı'nde yardımcı
profesör olarak görev yaptı.
Yapıtlan nı. "yaşamımızı istila e-
den kapitalist dünya ve nesnelere
bir başkaldın" olarak nıtelendi-
ren Lichtenstein, pop art resimler
yapmaya 1961 'de "Look Mickey,
İ've Hooked a Big One" adlı yapı-
tıyla başladı. 1962'de Nevv York
Castelli Galerisi'nde kişisel bir
sergi açan ve yapıtlan henüz sergi
açılmadan satılan sanatçı. 1967-
68'de Pasadena Sanat Müzesı'nde;
Mineapolis'teki Walker Sanat Mü-
zesi'nde, Amsterdam'daki Stede-
lijk Müzesi'nde ve Londra Tate
Galeri'de retrospekrıf sergiler açtı.
1969'da Nevv York'taki Salomon
R. Gugenheım Müzesi'nde; Kan-
sas City'de Seattle'da ve Chica-
go'da ayTiı çeşit sergiler düzenledi.
Ro>T
Lichtenstein 38 yaşına ka-
dar "Soyut Espresyonizm" ekolü
ileçalıştı. Daha sonra pop art'a dö-
nerek, asıl ününü pop art sanatıy-
la yapan sanatçımn yaşamı boyun-
ca yaptığı resimleri sanat eleştir-
menlerinin tümüne kabul ettıreme-
menın üzüntüsünü yaşadı. Lich-
tenstein koleksıyonculann en çok
ılgı gösterdıkleri ressamlardan bi-
ri olarak bılinıyor ve yaşamı bo-
yunca resımden, en üst düzeyde
kazanan sanatçılar arasında oldu-
ğu belırtıliyor.
Roy Lichtenstein'm bazı yapıt-
lan geleneksel tarihı resmin anıt-
sal özellıklerini olduğu kadar: Ja-
pon baskılannda az v e öz ifade bi-
çimlenni anımsatır. Sanat deneme-
leri de yapan sanatçı. kendine öz-
gü grafık düzenleme kaynaklannı
1960-61 yıllannda kitle iletişim
araçlannda buldu. Sanatçı. bazı
motiflen resımli dergilerin bayağı
üslubuna aktarma çalışmalannı
sürdürdü. Bu motifler arasında Ce-
zanne, Picasso, Mondrian ve mo-
dernızmin ötekı kahramanlannın
tablolarını: Yunan tapınaklannı,
güneşin batışını gösteren manzara
resmi kartpostallannı; 1920'lerin
Art-Deco desenlerindeki uyarla-
malan sayılabilır. 1965-66'daexp-
resyonist nitelikte iki büyük boyut-
lu dizi resim de yapan sanatçımn
bu resimlen. soyut expresyoniz-
min alaya alınması olarak kabul
edıldi.
Çızgi roman sayfalannın büyü-
tülmüş imajlannı resim sanatmda
kullanarak ün yapan sanatçımn ya-
pıtlan. dünyanın tanınmış müzele-
rinin yanı sıra. t-shirt'lerde ve pos-
terlerde de kullanılıyordu. Başkan
Clinton. Roy Lıchtensteın'ın ölüm
haberinı Beyaz Saray'da. 1997
Ulusal Sanat Madalvası kazanan
sanatçılarla akşam yetneği yerken
öğrendi. Başkan Clinton ıki yıl ön-
ce de Roy Lıchtenstein'e Ameri-
ka'nın en büyük sanat madalvası
ödülünü vennıştı.
Sanatçı, 1963 yılında Neu York
Times'da sanat yazıları yazan Bri-
an O'Doberty tarafından, Amen-
ka'nın en kötü ressamı olarak ta-
nımlanmışh.
1949 yılında Isabel Wilson ile
evlenerek iki çocuk sahıbi olan sa-
natçı. daha sonra eşinden aynlmış
ve 1963 yılında, aynı zamanda ga-
len sahıbi olan DorothyHerzka ile
evlenmışti.
gu değil Fuar. giderek daha yoğunluk
kazanan bir sanat etkinliği haline geli-
yor. Bu yıl fuara katılan galeri sayısın-
da gözle görülür bir artış var. Bu durum,
etkinliğin gelenekselleşriğini ve kurum-
sal bir nitelik kazandığını da gösteriyor.
- Fuara bu yıl yurtdtşından 7 galeri
kaülıyor. Bu seçimde ölçürünüz ne? Fu-
ar için ne derece önem taşıyor?
KAVUKÇUOĞLU - Fransa, Italya,
Isviçre ve Avusturya'dan 7 galeri katılı-
yor bu yıl fuara. Ömeğin Avusturya ilk
defa temsil edilen bir ülke. Yabancı ga-
lerilerin fuarda yer alması, etkinliğin bü-
yüdüğünün ve nitelik kazandığının bir
göstergesi olarak düşünülebılır. Yaban-
cı galerilerin seçiminde de farklılık yok.
Galerilere teklif göndenyoruz ve gelen
dosyalan değerlendiriyoruz. Yurtdışın-
dan gelen her yapıt nitelıklidir diye bir
kural yok. Bunun yanı sıra yabancı ola-
na karşı ek bir ilgi var kuşkusuz. Genel
çerçeve içinde. fuara katılan yabancı ga-
lerilerden hoşnutuz.
Urünü tüketiciye sunuyoruz
- İstanbul Sanat Fuan, vapıtlann salt
tüketim yanının ön plana çıkanldığı ve
estetik kaygüarın arka plana itildiği ge-
rekçesiyle tartışma varddyor. Sizce neden
böyle bir tartışma yaşanıyor?
KAVT'KÇUOĞLU - Bu tartışmalann
nedenını. uluslararası düzeyde benzer
etkinlikleri pek tanımamış olmaya ya da
Türkiye'de bu konuda belli eksikliklerin
olmasına bağlıyorum. Türkiye'de geniş
kapsamlı bir çağdaş sanat müzesi olsa i-
di, bu sorular farklı şekilde yöneltilebi-
lirdi. Sanata yakınlık duyan sanatseveT-
ler, 14 mılyonluk bir metropolde çağdaş
^ ^ ^ ^ _ sanat müzesi olmaksızın
sanat yaşamlannı sürdürü-
yor. Bu yüzden de sürekli
miize türü bir sergi beklen-
tisi içindeler ve bu temel
eksiklıği bu etkinliklerle
gidermek istiyorlar. Oysa
burası bir sanat fuan. Sa-
nat yapıtı da, tüketilmek
üzere üretilmiş bir ürün.
Sanat yapıtlannm da diğer
ürünler gibı bir piyasası,
borsası var. Fuarlar da
plastik sanatlar piyasasını
oluşturan, dengeleyen, ona
kurallar getıren etkinlikler.
Istanbul Sanat Fuan'nın
birincil işlevi. sanatçımn
ürettiği ürünü sanat tüketi-
cisine sunmaküt
- Fuara katılan galerile-
rin seçiminde ölçürünüz
nedir?
KAVUKÇUOĞLU -
Her galerinin kendini ya-
kın hissettiği bir üslup var.
Bu durum, farklılıklar ve
renklilikleri de beraberin-
de getinyor. Seçici kurul,
yapıtlan estetik kaygılar-
dan yola çıkarak değerlen-
diriyor ve fuarda yer alıp
almayacağma karar veri-
yor.
- Fuann bu yüki başlığı
neden 'Sanat ve Kurum-
lar'?
KAVTJKÇUOĞLU -
Türkıye. özellikle plastik
sanatlar alanında yeni ge-
lişen. emekleme çağını ye-
ni yeni geride bırakmış bir
toplum. Ekonomisini çöz-
müş toplumlar, sanatı des-
tekliyorlar. Aynı durum.
Türkiye'de de yeni yeni
oluşmaya başlıyor. tş Ban-
kası, Yapı Kredı gibi ku-
rumlar sanatı destekliyor.
Böyle bir temayı öne çıka-
rarak daha fazla kurumun
sanata yakınlaşmasını teş-
vik etmek ıstedik.
- Fuara kaülan galerile-
rin satış grafiğini nasıl de-
ğerlendirivorsunuz?
KAVUKÇUOĞLU-Sa-
nat. yaşamın izdüşümü.
Yaşamda ne kadar hayal
kınklığı varsa sanatta da
var. Fuarbaşladığından bu
yana, bu açıdan oldukça
başanlı geçiyor. Zaten ba-
şanlı ohnasa fuara katılan
galeri sayısı artmaz. azalır-
dı.
- Düzenlediğiniz yanş-
malarla neyi amaçbyorsu-
nuz?
KAVUKÇUOĞLU -
Genç Sanatçılar Yanşma-
sı'nın bu yıl üçüncüsü dü-
zenleniyor. Yanşmanın
amacı. öğrenim dönemin-
de ürün veren genç yete-
nekleri özendırmek. Genç
Eleştirmen Yanşması da
sanata kalemiyle katkıda
bulunmak isteyen genç in-
sanlara küçük de olsa bir
ışık tutmak, onlan özendir-
mek amacını taşıyor. Bu-
nun yanı sıra 30 Eylül saat
21.00'de insanlar 'SürekB
Aydınük İçin 1 Daldka Ka-
ranlık' eylemine başladı.
Karanlık, Türkiye'nin her
yerinde kendini hissettiri-
yor. Bu eylemin ertesi gü-
nü de tstanbul Sanat Fuan
açılıyor. Bütün bu karan-
lıklar içinde Istanbul Sanat
Fuan bir ışık. Bu tür ışık-
lara olumlu açıdan bak-
mak gerekiyor.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FtŞEKÇİ
'Mektup'
Ali Özgentürk'ün Mektup adlı son filmi, daha
gösterime girmeden basında çıkan haberleri
okuyunca nasıl bir yapıtla karşılaşacağımı he-
men anladım. Çağdaş, bir bireyin iç yolculuğuy-
muş anlatılan.
Son yıllarda çoğu yönetmenimizin içine düş-
tükleri bir çıkmaz var: Tanımadıklan dünyalan an-
latma çabası. Bu eğilim nasıl böylesine yaygın-
laştı, anlayabılmış değilim.
Sanıyorum dünya sinemasının kimi öncü yö-
netmenlerinin yaptıklan çalışmalar etkiliyor yö-
netmenlerimizi. Tarkovski, Godard, Kusturica
gibi kimi yönetmenlerin bütün aykırılıklanna kar-
şın uluslararası alanda büyük saygınlıkları var.
Ancak bu yönetmenler, bu konumlara, yaptıkla-
n çok önemli filmlerle ulaştılar. Zor konulara da
el atsalar anlatmak istediklerini başanyorlar. Kim-
se bu yönetmenler için ele aldığı konuyu işleye-
memiş, ne dediği anlaşılmıyordiyemiyor. Nede-
ni de açık: Ortaya konan yapıtlar başanlı.
Mektup'ta, ABD'de yaşayan nükleer fizikçi Ra-
gıp, istanbul'a gelmiş, yitik babasını aramakta-
dır. Kendisine yardım eden bir de doğu güzeli, ak-
şamlan bir barda şarkı söyleyen rehber-sevgıli
edinmiştir. Birlikte giriştikleri arayış, sözde iç dün-
yalarını, yeni bir ülkenin de keşfine götürür kah-
ramanlanmızı.
Mektup'u görünce benzer bir konuyu sinema
tarihınde görülmedik bir başanyla işleyen, Tar-
kovski'nin benzersiz Nostalghia's\r\] anımsama-'
dan edemedim.
O filmde de bir Rus şairi, italya'nın Toscanayö-
resine gidip, orada on sekizinci yüzyılda sürgün
yaşamış bir Rus müzikçinin izini sürer. Şaire bu
yolculuğunda bir Italyan rehber-sevgili eşlik
eder. Bu iz sürme sırasında içinde giderek artan
özlem duygusu, şairi kendi içıne biryolculuğasü-
rükler.
Tarkovski filminde, hersahnenin her planın en
ince aynntısına dek anlatmak istediği öze hizmet
eden bir bütün oluşturması için çabalar. O uzun
sahneler boyunca. sizi o durgun görüntülere bağ-
layan duygunun ne olduğunu anlamaya çalışır-
sınız. Seçilen olağanüstü mekânlar, hep filmin
kahramanının yolculuğuna katar seyirciyi.
Mektup'ta yönetmen belki ilginç bir konu bul-
duğunu düşünmüş, bunu çekmeye karar ver-
miştir. Ancak, ele aldığı zor konuyu işleyememiş,
sonuçta hiçbir anlamı olmayan, başansız bir ya-
pıt ortaya koymuştur.
Gazetelerde yer alan, filmi tanıtıcı cümleler, ele
alınan konunun ne denli ilginç olduğunu anlatma-
ya çalışıyor:
Ali özgentürk film çekmedi, bir roman yap-
tı. " (Ne Türkçe! Roman yapılmaz, yazılır.)
"Büyük bir kirlenmenin ortasındaki bir aşkın
ayakta kalma, yaşamını yitirmeme mücadelesi-
ni yansıtan Mektup, kirlenmenin ortasında ken-
di duyarlılığını, kendi içsel dünyasını korumak
adınayapılan bir davranışfılmi." „ , , r ı ı ı "''
"Mektupta en guçlü sahneler, belkfkeîimefe-
rin söylenmediği, düşüncelerin görüntülerin ara-
sına gizlendiği sahneler."
Keşke böyle olabilseydi!
Mektup'ta inandıncı tek bir sahne bile bulabil-
mek güç. Kahraman neden nükleer fizikçi de
doktor, kimyacı, jeolog değil. Nükleer fizikçi ola-
rak tanıtılmasının ne anlamı var? Los Angeles'ta.
yaşayan adam neden ortaokul hazırlık sınıfında-
ki çocuklargibi ingilizce konuşuyor? ingilizceye-
rine Türkçe konuşsa filmde ne değışecek?
Olduğu söylenen aşk, nasıl olmuş, hangi ortak
duyguya dayanıyor, filmde buna ilişkin hiçbir şey
yok. Yatalım, deyip sonra da yatınca aşk mı olu-
yor? Iki kadın arasındaki farklar neler? Filmde
gösterildiğı gibi yalnızca birinin kalçalarının pü-
rüzsüz, öbürünün selülitli olması mı?
Seçilen mekânlann filmin anlatmak istedikleri-'-^
ne hiçbir katkısı yok. Ne İstanbul ne de başka yer- ?
lerin görüntüleri filmde bir anlam taşımıyor. De-,-*
nız kenarı olduğu söylenen kasaba istasyonun-,^
da rakım 216 metre yazıyor. Filme yama gibi so-~<
kulan sapık taksi şoförüyle, çocuğunu yitirmiş '.
anne mi günümüz Türkiye'sini anlatıyor? 3
Babanın kişiliği hiç ortaya çıkmıyor.
Daha pek çok şey. Filmi neresinden tutmaya
çalışsanız, elinizde kalıyor.
AliÖzgentürk'üsinemaseverlerHazalveAt'ın
:
başarılı yönetmeni olarak tanıyorlar. Bunu ken- ,
disi de Murat Özer'le yaptığı konuşmada söy-
lemiş: "At, benim filmografimde bana çokyakın, ı
belki de en yakın, çekerken en çok kendim ol- •!
duğumu hissettiğim bir film." \
Işte temel sorun da burada. Bir yönetmenin ;
yapabileceği film vardır, yapamayacağı film. Fel-
lini neden hayatı boyunca yalnızca bildiği şeyle-
ri anlatan filmler yaptı. vlsconti, neden hep soy-
luların dünyasını anlattı? En iyi bildiği şeyler ol-
duklan için.
Ali Özgentürk'ün de çok iyi bildiği ve iyi anla-
tabileceği konular elbette vardır. Bunlan düşün-
mesi, sinemamızın geleceği için kazanç olacak-
tır.
K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K J
K Â M İ L M A S A R A C I :