Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYTA CUMHURİYET 8 OCAK 1997 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Ünlü keman virîüözü Nigel Kennedy, genç müzisyenleri istismar
ettikleri gerekçesiyleplak şirketlerine ateş püskürüyor
Harika çjbcıd
yaşamı berbatKültür Servisi- İlk profes-
yonel sahnepertbrmansını 15
yaşırıda veren ünlü keman vir-
tüözü Nigel Kennedy. genç
müzisyenleri istismar ettik-
leri gerekçesiyle plak şirket-
lerine ateş püskürüyor. Genç
yaşta şöhret olan Nigel Ken-
nedy. CD ve konser bileti fi-
yatlanndaki düşüşe karşı ha-
rekete geçen plak şirketleri-
nin genç müzısyenlere aşırı
derecedeyüklendiğini. küçük
yastaki bu 'harika çocuklan'
kendi amaçlanna alet ettik-
lenni. çocuklan intihara sü-
riikleyecek denli baskj yaptık-
lannı iddia ediyor.
Ünlü caz kemancısı Step-
hane Grapelli ıle birlikte ilk
kez 15 yaşındayken sahneye
çıkan Nigel Kennedy. -10-12
yaşındaki çocuklann çıkıpya-
nş atlan gibi. kendilerine son
derec ağır gelen koşullar için-
de mitzik hayatma atılmalan
zaten yeterince korkunç. Ço-
cuklann ve gençlerin üzerie-
rindeki bu baskıdan kurtula-
bilmek için intihara kalkış-
malan son derece doğal" di-
yor.
1980Mİ yıllarda CD'lerin
ucuz fıyatlarla piyasaya sürül-
mesi, Pavarotti, Domingo,
Carreras gibi tenorlann ön-
cülüğünde başlatılan etkin-
liklerin ve özel klasik müzik
kanallannın popülaritesi üze-
rine satışlannda düşüş olan
plak şirketlerinin satış rakam-
lannı arttırmak için giriştik-
leri yeni pazarlama taktikle-
rinin başında, her zaman iyi
para getiren 'harika çocuk-
İar'a yüklenmek geliyor.
Bu stratejinin sonuçlan. Ni-
gel Kennedy"yi haklı çıkarı-
vor: Genç yaşta ün kazanan
Ingiliz piyanist TerenceJudd,
22 yaş.ında bir uçurumdan at-
ladığında müzik kariyennde
lOyılı geride bırakmıştı... Yu-
nanlı piyanist Dimitri Sgo-
uros. yirmili yaşlanna gelme-
den ateşi söndü. bunalıma gır-
di... Avusturya'nın harika ço-
cuklanndan David" Helfgott
kendisine aşm derecede yük-
lenen babasının etkisiyle. akıl
hastanesine kaldınldı. (Helf-
gott'un yaşamını konu alan
film "Shine" şu sıralar Av-
rupa sinemalannda eösteri-
megirdi). 1980"li yıllarda Ye-
hudi Menuhin'in lanse ettiğı
13 yaşındaki Jin Li'nin artık
adını sanını duyan yok.
Anne babalar sorumlu
Bu yıl 40 yaşına basan Ni-
gel Kennedy ise. şansh han-
ka çocuklardan. Altı yaşın-
dan onaltı yaşina dek Yehudi
Menuhin'in keman okuluna
de\am eden Nigel Kennedy.
DEFNE GOLGESI
TURGAY FİŞEKÇİ
Kültiip Kentr VVeimar
Ne\v York"taki ünlü müzik
okulu Juilliard'da da ikı yıl
eğitim gördü. Kennedy'nin
1990 yılında kaydettiği Vi-
valdinin "Mevsimler"i. tüm
zamanlann en çok satan kla-
sik müzik kaydı olarak rekor-
lar kırdı. Kennedy. gençken
çok büy ük baskılar yaşama-
dığını söy lüyor ama Juilliard
o günleri anımsay ınca şöyie
konuşuyor:
"Juilliard'da her biri bir-
birinden yetenekli bir sürii ço-
eukokurdu.Onlarderslerini
yaparken. anne babalan sınıf
kapılannda bekleşir. ek ders
saatleri koymalan için öğret-
mcnlere baskı yapmaya çalı-
şırlardı. Bu iş son derece tica-
rîbir iş oldu. Yanşta birinci ol-
nıak adına yürütülen bu ça-
balar sonucunda müzik ikin-
ci planda kalıvor."
Nigel Kennedy. çocuklann
çok küçük yaşjarda sahneye
çıkanlmasınakarşr. "Eğerbir
çocuk. müziğe yetenekliyse
ona normal bir çocukluk va-
şatıp. yirmi yaşında sahneve
çıkarmaklakimsebirşeykay-
betmez. Plak şirketleri. bu-
gün artık gerçek müzisyenle-
rin değil, harika çocuklann
peşinde koşuyor. Bu harika
çocuklann dörtdörtlük birer
mü/is\tn olduğu söylenemez.
Ama tabii plaklan çok iyi sa-
tıyor. 30 yaşlannda, saçlan
dökülmeye baslayan müzis-
yenlerin plaklanndan daha
çok satıyor tabii bunlar! Ay-
nca bu çocuklarla kısa vade-
li anlaşmalarim/alıyoriar.Ço-
cukian harcıyorlar. tüketiyor-
lar... sonrası ise umuriannda
bile değil."
Önce para, sonra müzik
Birkaç yıl önce geçirdiği
ıki boyun ameliyatından son-
ra müzik çalışmalarına ara
veren Nigel Kennedy. bu sü-
reçte müzik kanyenni göz-
den geçirmiş. Ticari kayıtlar
yapmasını isteyen anlaşmalı
plak şırketı EMI'nın istekle-
rinı reddetmiş. "Ben. kendi
istediklerimi yapmak istiyo-
rum. Beni bir pazarlama for-
mülü gibi kullanmaya başla-
dılar. Kontrolü yitirdiğim duy-
gusuna kapıldım. Müzik. ar-
ka planda kalnıaya başlamtş-
tı..." diyor. ~Mevsimler"den
kazandığı parayı. kendi seçi-
mi olan çok pahalı bir kema-
na yatırmış Kennedy. Müzik
endüstrisinde pek çok müzis-
yen. ancak sponsorlannın ön-
gördüğü müzik aletlerini kul-
lanıyor.
Nigel Kennedy'nin çocuk
müzisyenler konusundaki du-
yarlılığına müzik uzmanlan ve
psikologlarda katılıyor. Mü-
zıkolog Matthe» Bo\den.
"Sirkltnle iki a>ağı üzerinde
dans eden köpekler \ardır...
Herkesin ilgisini çeker, çün-
kü alışılagelmişin ötesinde bir
görüntüdür bu. İşte harika
çocuklar da bu yüzden insan-
lann ilgisini çeki\or~ diyor.
Müzik psikoterapisti Cathe-
rine Butler-Smith ise. anne
babalan suçluyor: "Çocukla-
nna fazlasıyla yükleniyorlar.
Kendi çocuklannın tann ver-
»isi yeteneğini kıskamyoriar,
onlar aracriığryla zaferkazan-
ma>a çıkıyorlar" di\or.
Juilliard Müzik Okulu. tar-
tışmalann odak noktası. Ba-
zı öğretmenler, genç öğrenci-
lerinin plak şirketleriyle an-
laşmalar imzalamasına ön
ayak olurken. kimisi de öğren-
cilerini korumak adına bu tav-
ra karşı çıkıyor.
r
Deliliğin çarpıcı dehası: 'Shine'
Şimdi40'ına girenNigel Renned) şanslı harika çocuklardan.
KültürSenisi-Sınemaeleştirmen-
leri için 1997 yılınadamgasını vuran
film şimdıden belli oldu. Çünkü A\-
rupa basını şimdilerde AvustraKalı
yönetmen Scott Hicksın 'Shine" adlı
son filmini konuşuyor. New \brk Rbn
ElestirmenleriÖdiilü'hûkazanahfılm
Oscar'ın güçlü adaylarından biri a>-
nı zamanda. Hatta ünlü yönetmen Ste-
ven Spielberg filmden öyle etkılen-
mış ki. yönetmen Scott'u. birlikte ça-
lışmak için iknaturlannabaşlamış bi-
le. Gerçek bir öyküden yola çıkan
Hicks. Avustralyalı konser pıyanısti
Da\id Heögott'un delilik ile dahilik ara-
sında gidıp gelen dramatik yaşamını
beyazperdeye aktarmış. The Obser-
ver gazetesinin film eleştirmeni Phi-
lipFrench yeni yılın ilk günlerini he-
nüz geride bırakmış olmamıza aldır-
madan 'Shıne'ı 1997'nin en ivi filmi
seçi\erdi.
Film hakkındaki eleştiriler. "Shi-
ne'ın başarısının özellikle gerçek bir
ö\ künün son derece çarpıcı bir bıçını-
de anlatılmasından ilen geldığinı ışa-
ret ediyor. Filmin öyküsü kısaca şö\-
lc: Da\ id Helfgort yeteneği çol< küçük-
kenkeş.fedılenbırmüzis\endır. Ancak
çocukluğu tam bir karabasan gibidir.
Nazi kamplarından kurtulmayı başar-
mış babasının otoriter tavırları karşı-
sındaki ezikliği. babasının isteğine
uyarak Londra Kraliyet Müzik Aka-
demısı'ne gırişi ve akademide katıldı-
ğı bir yarışmada gelen hüsran...
Piyanist. Rachmaninm'un '3.Piya-
no konçertosu'yla katıldığı yanşma-
dan sonra tam bir çöküşe girer. Yıllar-
ca sürecek acılı günler başlar... Film-
de Da\ıd Helfgott'u canlandıran üç
avrı aktör Geoffrev Rush. Noah Ta\-
lor ve Alex Rafalovvicz'ın binncı sınıf
oyunculukları filme çok şey katıyor.
Film. \eteneklı ama 'kadersu' sa-
natçıları konu alması bakımından. Ja-
neCampion'ın yazar Janet Frame'in
yaşaınöyküsünden uyarladığı filmiy-
İe dt benzerlikler taşıyor. Her iki fil-
me konu olan sanatçılar da üstün ye-
tenekli insanlar ancak ortasınıfiangel-
dıkleri için daiına yetersiz olan mad-
di durumları yüzünden herkesten çok
dahafazlayorulmak \ealdıklan bur-
su hak etmek amacıyla bıtmek bılme-
yen bir tempoda çalışmak zorunda ka-
iıyorlar. Bu ınanılmaz tempo pek ço-
ğu için sinır hastalığı va da benzen
bir ruh sağlığı probleını ıle atbaşı gi-
divor. 'Vağmur Adam' ve 'Forrest
Gump' \e 'Shme'ın da aralarına ka-
tıldığı filmler belkı de sinemada yep-
yeni birtürün başlangıcını müjdeliyor...
Weimar (Vaymar) Almanya'nın Thüringen Eyale-
ti'nde altmış bin nüfuslu küçük bir kent.
Bu küçük kenti. Almanya tarihinin en önemli mer-
kezlerinden biri yapan olaylar zinciri, henüz yirmi
altı yaşında ve Genç VVerther'in Acıları kitabıyla bir
anda ünlenen Goetiie'nin, VVeimar Dükü kendisin-
den daha da genç Carl August'ün çağnsı sonucu
buraya gelmesiyle başlar.
O yıllarda kent altı bin nüfuslu küçük ve sessii
bir kasabaydı ama, aydın yöneticileri vardı. Almanr
ya'nın başka kentlerinde görülmedik bir biçimde her-
kesin haftada üç kez parasız tiyatroya gitme hak7
kı bulunuyordu.
Goethe'yi kentte ilk etkileyen şey, kenti çevrele1
yen orman içinde yürürken rastladığı bir ev olur. Go-
ethe'nin VVeimar'a yerleşmesini isteyen Dük, bü
evi ona armağan eder. Ardından kente gelişinin da7
ha dokuzuncu ayında onu hükümete bakan olarak
atar. On yıl boyunca Bayındırlık, Savunma ve MaT
liye bakanlıkları yapar. ;
Yazarlığa daha fazla zaman ayırabilmek için res-
mi görevlerini bıraktığında gelirlerinde hiçbir azal-
ma olmaz. Kent içinde bugün Goethe Evi olarak anı-
lan ve kiracı olarak taşındığı ev de Dük tarafından
satın alınıp Goethe'ye armağan edilir ve şair, öleT
ne dek bu evde yaşar.
Goethe'den başka pek çok sanatçı da bu dönenv
de VVeimar'da kendilerine yaşama ve çalışma orf
tamı buldular. Schiller çeşitli kentlerde uğradığfi
hayal kırıklıklarından sonra 1787'de VVeimar'a geK
di ve ölene dek burada yaşadı.
Franz Liszt, 1843'te VVeimar sarayının müzik yöi
netmenliğineatandı. Liszt'in VVeimar'ayerleşmesi;
aralarında Hector Berlioz, Peter Cornelius, Heb-
bel, Smetana, Rubinstein gibi dönemin ünlü bes-
tecilerinin de olduğu pek çok müzikçiyi kente çekr
ti. Müzikte Yeni Alman Okulu adlı akım burada doğ-
du.
Nietzsche, hayatının son üç yılını VVeimar'da ge-
çirde ve burada öldü.
Modern mimarinin önde gelen adlanndan Wal-
ter Gropius 1918-1928 arası VVeimar'da çalıştı,
Bauhaus akımıntn burada oluşmasına öncülük et-r
ti.
1953'te kentte Klasik Alman Yazarları Ulusal Araşi-
tırma Merkezi kuruldu. -:
1965'te elli iki ülkenin yazarlarını bir araya geti-
ren Uluslararası Yazarlar Kongresi VVeimar'da top-
1
landı.
Günümüzde, VVeimar'da yaşamış ünlü sanatçı-
ların evleri müze olarak ziyarete açık tutuluyor. Ni-
etzsche evi, düşünürün arşivi olarak korunuyor,
Kentteki müzik okulu üszt'in adını taşıyor. Kent
Meydanfnda 1919'da Alman Ulusal Meclisi'nin
toplanıp VVeimar Cumhuriyeti'ni ilan ettiği Ulusal Ti*
yatro'nun önünde Goethe ile Schiller'i birlikte gös-
teren büyük bir heykel var.
Çeşitli kültür etkinliklerinin merkezi olmasından
dolayı VVeimar, 1999'da "Avrupa Kültür Kenti" ola-
cak. 1999. aynı zamanda Goethe'nin 250. doğum
ve Bauhaus akımının ortaya çıkışının 80. yılı.
• • • ''•
Bizler bugüne dek "kültür kenti" denebilecekfcıîr
kent yaratamadık. Aydınlarımız çoğunluk hapis yat-
tıkları kentlerin adını ünlendirdiler. Nâzım Hikmet
Bursa'da, Sabahattin AN Sinop'ta. Kemal Tahir
Çankırı'da yıllarını geçirdiler. Günümüzde de kimi
kentler cezaevleriyle kulağımızda yer ediyor: Di-
yarbakır, Eskişehir, Bayrampaşa, vb.
Bakalım gelecek yüzyılda bizim de kültür kent-
lerimiz olacak mı? Nâzım Hikmet'in hiç değilse bir
heykeli Bursa'ya. Sabahattin Ali'nin Sinop'a, Ke-
mal Tahir'in Çankın'ya dikilecek mi? Yazarlanmızın
hapis yattıkları yerlerde onların adını taşıyan yazın-
araştırma enstitüleri kurulacak mı? -
'fyiŞeyler'de
sancılı günler
• iyi Şeyler"in bağlı bulunduğu RPM
Radar Reklam Şirketi yetkilisi Füsun
Gençsu. "sımrlamaya' gittiklerini
söylerken yayın koordinatörü lshak
Reyna. yayın etkinliğinin tümden
sıfırlandığını dile getirdi.
Kültür Senisi - Yayın dünyasına 1991 yı-
lında atılan ve bugüne dek 50'yi aşkın şiir çe-
virisi. 30 düzyazı kitabı yayımlayan İyi Şey-
ler'inyayın alanı "smırlandmldr. Konuylail-
gili olarak. yayınevinin bağlı olduğu RPM
Radar Reklamcılık Şirketi adına bilgi \ercn
Füsun Gençsu. İyi Şeyler'in etkinliklerinin
•daraltılmasf karannda. "unıulan verimin el-
deedilememesi'nin etkili olduğunu söylerken
İyi Şeyler'in yayın koordinatörü İshak Rey-
na söz konusu uygulamanın adma 'daral't-
ma'demenin mümkün olmayacağını. yayıne-
vi faaliyetlennin tümden sıfırlandığını belirai.
RPM reklam şirketinin aldığı bü^me karan
uyarınca 1991 -95 yıllan arasmda yayın prog-
ramını genişleten İyi Şeyler'in son altı ay için-
de 30 kitap yayımladığını belirten Reyna.
RPM tarafınd'an verilen söz uyannca. yayıne-
vinin en az bir yıl daha varlığını devam ettir-
mesi gerektiğine dikkat çekerek 'Üzücü olan
verUmiş sözün tutulmanıasıdır" dedi.
Reyna. tyi Şeyler'ın faalıyetine son \erme
karannın kendisine 24.12.1996 tarihinde bil-
dinldiğini söyleyerek karann yayınevinin kâr
durumunu belirlemek açısından yanlış bir za-
manlama sonucu almdığma dikkat çekti.
Füsun Gençsu ise "Her yayınevinin belli
hedefleri ve fizibUitesi vanür. Fakat bu hedef-
lerde bir şaşma olduğu için yönetimi devral-
dık. Sonuçlardan sapma olması bizi endişe-
lendirdi. Vatuımı doğm yere mi yapıyonız di-
yedüşündük" açıklamasını getirdi.
Yaymcıhğa başlarken nitelık kaygısını ön
piana aldıklannı söyle\en Gençsu, İyi Şeyler'in
önümüzdeki yayın döneminde nitelik'li işin
yanı sıra kazancı da hedeflediğini bildirdi. iyi
Şeyler" in bu yıl daha az kitap yayımlanacağı-
ni bildiren Gençsu. 'daha seçici ve nitelikli' ya-
pıtlara öncelik verileceğini ve bu kapsamda
şıir dizisinin ve düzyazı ürünlerinin süreceği-
' rn ekledi.
Gençsu. İyi Şeyler bünyesinde kitaplan ya-
ymlanan yazarlara yayınev inin kapsamının da-
nlt\lacağı yönündeki karann bildirilmediğı-
r.; anımsattığımızda ise 'Yazarlann endişeet-
mesine gerekyok. Önümüzdeki günlerde ken-
dleri ile temas edilecek. İlişkilerimiz sürecek.
Ancak bu yda mahsus olmak üzere yayın pla-
nmız sınırlı olacağı için baa projelerde erte-
kmeolabilir" yanıtmı vererek; yayınevine yö-
relik yatırımlann süreceğini söyledi.
2. Avrupa Filmleri Festivali'nin konuğu olarak Türkiye'ye gelen üç genç yönetmenle söyleşi
Avrupa'dan geleceğîn ustaları
BUGUN
MURAT OZER
Fransa'dan Thomas Briat, Almanya "dan
VeitHelmer\e Macaristan'dan AttilaMis-
pal. Avrupa sınemasının yeni isimleryetış-
tiremeyeceği karamsarlığını bir yana atan,
geleceğe umutla bakmamızı sağlayan üç
genç yönetmen. Henüz kısa filmler çeki-
yorlar. ama üçünün de uzun metraj proje-
İen yolda...
THOMAS BRİAT (Fransa)
Fransa'dan gelen sempatik, bir o kadar
da "tirlamaThomas Briat'nm (1962) "De-
part Immediat - Ani Gidiş"inı AntaK a'da
seyretmiş. belki fazlasıyla beğenmiştim
Cnlü sinema okulu L'lnstitut des Hautes Etu-
des Cinematographiquez IİDHEC) mezu-
nuydu Thomas. Yılmaz Güney'in "\bl"
fılminin nasıl çekildiği üzerine yaptığı bir
çalışmaylagiımiştilDHEC'e.Güney'eyö-
nelmesinin başlıca nedeni. "YoPun çekin-
süreciydi. bir insanın hapıshaneden filır
yönetme düşüncesi. Bu çalışmayı yapmak.
"YbPun çekim sürecini kendi ağzındar
dinlemek için Yılmaz Güney'le konuşma-
sı gerekiyordu. James Bond filmlerindekı
gibi sürekli onun peşinde\di. Cannes'da. Zü-
rih'te kovaladı onu. sonunda Pans'te karşı
karşıya gelebildi. Çok gizli ve uzun bir söy-
leşi yapma şansını yakaladı Yılmaz Gü-
ney'İe. Ve usta yönetmenden hiç bekleme-
diği birteklif aldı; son filmi "Duvar"m se-
tinde çalışma şansı. Tüm bunlar daha 19 ya-
şındayken oluyordu. henüz okulabaşlama-
mıştı bile. bir sinefildi o sadece. "Duvar"da
çahşmayabaşladığısıralardalDHEC'eka-
bul edil'diği bildinldı. Bu filmde çalışarak
Yılmaz Güney sinemasını keşfetme şansı
oldu Thomas'nın. İlk deneyimiydi. çok et-
kilendı. Güney'in çok sertbır yönetmen ol-
duğunu gördü. sette göz açtırmıyordu. An-
cak onun büyük bir sinemacı olduğunu da
biliyordu...
Okuldan hemen sonra televizyon için
çekilen "Yüz>ılın.Âşıklan"adlı belgeselin
üç bölümünü çekti Thomas. Arşiv görün-
tülerinden oluşan bir belgeseldi bu, Onun
çektiği bölümlerde Federico Fellini-Giuli-
etta Masina. Humphre> Bogart-Lauren Ba-
call, Luis Aragon-Elsa Triolet aşklan \ar-
dı. Sıra "Ani Gidiş"e gelmişti. Bir alışve-
riş merkezinde rastlantı sonucu fotoğrafı-
nı gördüğü kadının peşine düşen. uzun bir
takipten sonra ona ulaşan, ancak ulaştığı an
onu •"baştankaybettiğinranlayanbirada-
mın öyküsüydü "Ani Gidiş". Karşı konul-
maz bir "hüzün" vardı. avrıca bir tür "ça-
resizlik duygusu" da kendini göstenyordu
filmde. Thomas'yagöreysetasarlanmış bir
hüzün yoktu. Ama ikımizin de birleştiği
bir nokta vardı: bu bir "tutkıT filmiydi...
Şimdilerde bir orta nıetrajlı film üzennde
çahşıyor. uzun metrajlı film çalışması da
şu sıralaT senaryo aşamasında. Kısa filmi
uzun filmin bir parçası olarak görüyor:
"Her kısa film, bitmemiş. bir parçadır. bü-
tünün yalnızca küçük bir bolümüdür."
VEIT HELMER (Almanya)
Almanya'dan gelen Veit Helmer'se 11968.)
bol ödüllü filmi -Surprise!-Sürpriz!"in\er-
diği özgüvenle geleceğin ustalanndan bi-
ri olacağına şimdiden inanmışgibi. 14 ya-
şında film yapmaya başlamıştı \'eıt. Bir
"dâhi" edasıyla söylüyordu bunu. Franço-
isTnıffaut'nun "LaNuit Americaine-Gü-
neşte Gece" adlı filmini izleyince kız kar-
deşiyle birlikte bir video filmi çekmiştı.
Veit. halenMünih Film Okulu öğrencisi. Ba-
şanlı biröğrenci olduğuna kuşku yok. Fil-
mi "Sürpriz!"i izledikten sonra bu kanıva
\armak zorolmuyordoğrusu. Birçok film-
de "küçük görevler" üstlenmiş. böylece
okullulukla birlikte alaylılığı da aradan çı-
kanvermiş. Cnlü Alman yönetmen VVim
\Venders de öğretmenlennden biri Veit'ın.
NVenders'den. bunun y ani sıra Truffaut. Jar-
mush gibi daha birçok ustadan da etkılen-
diğini saklamıyor. "Sürpriz!"e gelince...
Sabah sev gılısınden once uyanrp ona "acf
bir ^urp^z h. ı' ' n;n öyküsünü
anlatmış . Oldukça karmaşık bir düzenek
kurulmuş film için. Anlatımını Amerikan
bağımsız yönetmenlennin anlaîım gelene-
ğıne çok benzetınce. "Amerikan bağımsız-
lan. A\ rupalı yönetmenler gibi çalışıyorlar.
o yüzden seviyorum onlan. Doiayısıyla da
etkilenmişolabilirirrr açıklaması geldi Ve-
it Helmer'den. Altı kısa filmden sonra uzun
metrajlı film çekme zamanının geldiğini dü-
şünüyor ilginç sinemacı,
ATTILA MISPAL (Macaristan)
Macar sinemasınm son yıllarda yeni
isimleryetiştıremediğini görüyoruz. Festi-
\ale Macaristan'dan "Angst-Endişe" adlı
filmiyle katılan Attila Mispal (1966), bu
kısırdöngüyü kırmaya niyetli genç bir yö-
netmen. Budapeşte Film ve Tiyatro Aka-
demisi Yönetmenlik Bölümü'nde halen
ögrenciliğmi süvdüren Attila. Macaristan'ın
usta isimîeri Janos Hersko, Gyula Gazdag,
lst>anSzabogibı isimlerden dersleralmış.
Gazdag'ın şimdilerde ünlü UCLA'da eği-
tim \erdîğıni söylüyor genç yaratıcı. ilk
filmini okuldan önce yapmış Attila Mispal.
"Karamsar~birsinemanın izlenni taşıyan
"Endişe"ye gelcne kadar dört kısa film da-
ha yapan yönetmen. çektiği filmlerin "de-
nej'sel"diye nitelendinldiğini söylüyor.
Çeşitli festivallerde filmleriyle birçok
ödül kazanmış... Sözcüklerden çok görün-
tülerle konuşmay ı se\ en sanatçı. Andre) Tar-
ko\skLZoltan Huszarik. Federico FellinL, Lu-
is BunueLStanley Kubrick gibi isimlerin pe-
şınden gıdiy or. Orson NVelles'in "Citizen Ka-
ne - Yurttaş kane"ı de onu çok etkileyen
fimlerden biri... Macanstan'daki sinema
endüstnsi hakkındaki soruyu şöyle yanıt-
lıyor Attila: "İyibiröykünüzvarsa parabu-
labiliyorsunuz. çünkü yapdanmaeskisi ka-
dar kapalı' değil. Eskiden birkaç stüdyo ve
bunun yanında bir tür de sansürvardı. Han-
gifilm dev letedahayararlı olacaksaona pa-
ra verilirdi. Diğer sosvalist ülkeler kadar
"vahım' değildi dunım. ama bu baskı biz-
de de hissediliyordu. Şimdi yeni prodüksi-
yon şirketleri var ve film için para bulmak
kolay değil. ama konu özgürlüğü üst sınır-
da." Son olarak Macar sinemasının gelece-
ğine umutla baktığını \urguluyor. Artık
"eskitüfekler"in de\rinin kapandığını dü-
şünüyor. Yeni bir kuşağın Macar sinema-
sını şekıllendireceğınden emin. Filmi "En-
dişe"yi izledikten sonra ona hak verme-
mek olanaksız doğrusu...
• BEKSAV'da saat 18.00'de Şergeı Eısenstein'ın ;
"Potemkin Zırhlısı' adlı filmi izlenebilir. ,
• LEVENTÖGET saat 22.00'de Andon Dansing'te ,
izlenebilir. (251 02 22) ,
• İSTANBUL DEVLET OPER.\ VE BALESİ saat ,
20.00"de L. Çoker'in "Hayal Yolculan" adlı yapıtını \
sahneleyecek.
• N.ÂZIM KÜLTÜREVİ'nde saat 19.00'da
E.Kıral'ın "Ayna" adlı filmi gösteriliyor.
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 17.30'da 'Nothing but '•>
Trouble" adlı film Ingilizce orijinal haliyle laser-
disc'ten gösteriliyor.
• CRR'de Ayla Erduran ve Ayşegül Şanca keman-
:
piyano ikilisi saat 19.30'da izlenebilir. '
• EVRENSEL KÜLTLR MERKEZİ de saat
17.00'de Alan Parker'ın "Missisipi Yanıyor" adlı filmi;
izlenebilir. 1
• SAHAF CAFE KÜLTÜR MERKEZİ nde saat ]
18.30'da "Şiirin Nüfus Güzdanı* başlıklı söyleşi yer
alıyor.
K U L T U R Ç İ Z İ K
KAMİL MASARACI