02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 1997 CUMA 14 KULTUR Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan 15. yılını Peter Shaffer'ın "Küheylan"ıyla kutluyor Erotizm ve trajedinin çarpıcı görselliğl GÜL ERÇErtS Hadi Çamaı Yeditepe Ovunculan'nın 1982 yılında-'KMebekler Ozgürdürie başlayan özel tiyatro "serüveni" on be- şinci yılına ghyor. Kurulduklan günden bu yana kabi güldürülerin dışında bir çızgı yakalarrayı amaç edinen Yeditepe Oyunculan 15. yıllannda bu çızgiyi bi- raz daha zorhyor ve ünlü Ingılız yazar Peter Shafferın yazdığı "Küheylan" ad- lı oyunu taşıy:>r sahnesıne. Hadi Çaman kaba güldûriier ûzenndeki tıtızliklerin- den söz ederken hemen bir düzeltme yapmaihtiyacı duyuyor\e ekliyor: "Ba- şanyla. istekie sahnelendikleri zaman ayakta alkışlıyorum elbette. En ivisini de Dormen Tryatrosu sahncliyor. ama Yedi- tepe'nin harcında izleyiciye oyun sonun- da dünyaya bişka bir kapıdan baktırma kaygısı var." 'Ozveriyle ayakta duruyoruz' Bu on beş yıl ıçinde pek çok nitehklı yapıtın yanı >ıra çocuk oyunlan sahne- leyen, kurslar açan. tstanbul'a yenı bir salon kazandıran Hadi Çaman, sezonu Küheylan'la açma nedenlennı şöyle açıkhyor: "1972 yılında Cüneyt Gökçer sahneye koyduğunda çok beğenmiştim Kühey lan'u ama o zamaniar kendi tiv at- romu kuracağım aklımdan bile geçme- mişti. Şiraditiyatromuzon beşinci yılını kutluyor. Biraz da görkemli bir oyunla kutlayalım istedik bu önemli yıh. Ovun- cu kadromuz da oyun için uygun olunca Kühevlan'da karar kıldık.** Pekı 1972'den günümüze gelişen olaylara bağlı olarak Hadi Çaman oyuna yenılik- lerkatmak ıstedi mi° Çaman. oyunun ilk sahnelenişınden bugüne yaklaşık yırmi beş yıl geçmesine karşın oyunun konu açısından kesinlikle eskimediğıne deği- nirken özellikle din sömürüsü konusu- nun giderek güncelleştığıni düşünüyor. "Tann bana nefes verdiği sürece sah- nemden ayrılmak istemi>orum" diyor Çaman ve ekliyor: "Tîyatromuzun adı "Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan" çün- kü başında Hadi Çaman olmasa bile ço- cuklanm yedi ucundan tutsunlar \e ya- şatsın istiyorum tiyatroyu.- Sanatçı. özel tıyatroların bugün sadece özveriyle • Hadi Çaman. oyunun ilk sahnelenişinden bugüne yaklaşık yırmi beş yıl geçmesine karşm, konu açısından kesinlikle eskimediğıne değinirken özellikle din sömürüsü konusunun giderek güncelleştiğini düşünüyor.Yönetmen Şakir Gürzumar da oyunun erotizmi ve trajediyi çarpıcı bir görsellik içmde kaynaştırdığını belirtirken "Söylediği söz, yirmi yıl önce yazılmış olmasına karşın güncelliğini koruyor ve günümüzde bu oyunu sahnelemek daha büyük bir önem kazanıyor' diyor. Şakir Gürzumar'ın yönettigi oyunun dekor \e kostümleri Osman Şengezer'e ait (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ) ayakta durabildıklerine değınınce konu elbette de\let desteğıne geîiyor. Yedite- pe oyunculan bu y ıl dev let desteğı alma- danaçıyorperdelerinı Hadi Çaman'ıbu konuda en çok üzen nokta devletın bir kültür polıtikasının süreklilığinin olma- ması \ e kültürün partı programlanna en- dekslenmeM. Tıyatrolarını Kültür Ba- kanlığfna gü\enerek kurmadıklannı. Kültür Bakan!ığı"ndan artık hiçbır şey beklemedıklenni söyleyen ÇamarTa gö- re tıyatro açısından son dönemlenn tek olumlu gelışmesi ıse bınakım s.ırketlenn sponsorluk aracılığıyla sanatı destekle- melen. Tiyatro yaşamına yakla^ık 3" 1 yıl on- ce Dormen Tıyatrosu'nda başlayan Ha- di Çaman. Yeditepe Oyunculan'nın on beşıncı yaşma gırmesıne karşın hâlâ tı- yatroy la ılgılı ruyalannda kendisinı Dor- men Tiyarrosu'nda NisaSerezli ıle. Altan Erbulak'lagörüyor "Dormenliydikbiz; Dormenlilik iliklerimize işlemişti" diyor. sonra da "kimler geldi kimler geçti" di- ye şöyle bir dalıyor. Yıtirilen her sanat- çıyia Türk tıyatrosunda büyük meteorla- nn açıldığına inanan Çaman'ın en büyük üzüntüsü ise bu meteorlann gençler ta- rafından doldurulmaması. Genç kuşağı suçlamıyor sanatçı. ama Büyük stüdyolar Oscar savaşında geıide • Geçen yıl. ticari açıdan zaferden zafere koşan büyük stüdyolann aynı başarıyı sanatsal alanda yakaladığını söylemek zor. Oscar ödüîlerine üç ay gibi kısa bir süre kala Amenkan film endüstrisi henüz göz dolduran bir yapıt üretebilmiş değil. Bu nedenle çoğunluğunda Ingiliz etkisi görülen 'bağımsız' fılmler adayhk tahtına kurulmuş görünüyorlar. Kültür Servisi - Geçen üç gün içinde Amenka'da 10'u aşkın film gösterime girdi. Bunlar arasında önümüzde- ki günlerde ülkemizde de sı- nema salonlannın dolup taş- masına neden olacak Ma- donna'h "Evfta", Kenneth Branagh'ın "Hamlet~ı \e bir ucuz aşk romanlan y aza- nnın ilham perisini rolünde John Travolta'h "MichaeT adh filmler geliy or. Geçen yıl. ticari açıdan zaferden zafere koşan bü- yük stüdyolann aynı başan- yı sanatsal alanda yakaladı- ğını söylemek zor. Bu bü- yük bütçelı ancak ıçi boş ya- pımlar için eleştirmenler acımasız bir tutum içındey - Alan Parker'in Evita'smda Madonna ve Antonio Banderas, Nicholas Hunter'in 'CnıcibJe'da Daniel Da\ Lewis ve VVinona Rjder oy nu\oriar. dılertüm yıl boyunca. Oscar ödüîlerine üç ay gıbi kısabır süre kala Atnerikan film en- düstrisi henüz göz dolduran bir yapıt üretebilmış değıl. Bu nedenle çoğunluğunda Ingiliz etkisi görulen "ba- ğımsu" fılmler adaylık tah- tına kurulmuş görünüyorlar. Hasılat dökümleri ve "ac- tion" hastalanna göreyse 1996; uzaydan gelen istila- cılann ve dogal afetlenn yı- lı olarak anılacak "Bağım- sızhkGünü" 733 milyon do- larlık bir hasılatla Beyaz Sa- ray dahıl neredeyse tüm dünyayı ele geçırirken. "Twister"\ "Görevimiz Teh- Uke". "Kay^Ne "SUici-4 miKar dolarlık hasılat >ap- tılar. Bunca kazanç Holly- wood ıçın bir bir başka açı- dan yıkımoldu. Oscar"ın ilk \enlis. tanhıolan 1927 yılın- dan bu \ana belirli bir çizgı izleyebılmış büyük stüdyo- lar. 1996 \ılında cıddı bir kalıte dü^üklüğü yaşadılar. Bu yılkı Oscarlar ıçın yal- nızca dört Hollywood yapı- mı arasında çekişme vaşa- nacak gibı görününyor. Alan Parker'in uzun süredir merakla beklenen filmı "Evita" bunlardan bin. Amenkalı eles.tirmenlerden kötü puan toplayan filmın. geçen hafta. göstenme gir- diğı Londra'da hasılat rekor- ları kırması. Oscarda en azından bir ödüle değer gös- terilebılır dedırti\or Yıne de Madonna'nm kendi eli\- le karizmasını batağa sürük- ledıği \olundaki ele^tinle- nn vanı sıra '*E\ita'". Enter- taınment VV'eekly dergisince >ıhn en kötü beş fılmı ara- sında gösterıldi. Dergıde fılmle ilgili olarak "Tdm hi- leleri>le dolu cansız bir \a- pım"de\ışi kullanıldı. \\'o- ody Harrelson'un pornogra- fıyı konu alan "The People vs Larry Flynf adh fıhnin- de. Nırvana'nın aşın doz- dan ölen solistı CurtCoba- in'in eşı Courtne> Lo\e'ın uyuşturucu bağımhsi stnp- tızci rolüyle büyük başan kazanacağı söylenivor Filmde kaçık yayıncı roİün- dekı Edward Northan da kendınden söz ettırecek. Daniel Da>-Lewis \e \V\- nona Ryder'ın. yönetmen Nicholas Hunter'la bırlikte ginştikleri "Crucible"sa Oscar ada>lığına en yakın film olarak görünüyor. Sony Pıctures, yeteneğini başar- dığı tehlıkeli göre\ lerle tüm dunyaya kanıtlamış önemh oşuncu (!) Tom Cruise'un "Jerrj Maguire" adh film- deki spor ajanı rolüyle Os- cara aday olması hayalini kuruyor. Bu sıraladıklarımızdan başka Amenka Ulusal Lis- telen'nde >ıhn en ıvi fılmi başhğı altına gelip verleşen "Shine". Oscar için 'fazla iyi' olarak nitelendinyor. Filmde A\ ustralyalı bir pi- yanistın düştüğü duygusal bunalım. öğretmen rolünde- kı Sir John Gielgud gibi oyunculann usta yorumla- rıyla çok başanlı yansıtıl- mış. Aynı şekilde. tskoçya'da- ki eroin bağımhlannın öy- küsü "Trainspotting". Mike Leigh'ın aşk ve önyargı üze- rine kurulu filmı "*Secrets and Lies* ve savaşın kaosu içinde yeşeren bir aşkın ko- nu ahndığı yedı Altın K.Ü- re'lı "The Engüsh Patient" bu yılın gerek içerik gerek- se sanatsal başan alanında konuşulmaya değer filmle- nndendı. Ebru Özseçen'in izleyiciye meydan okuyan sergisi 11 ocak tarihine dek Maçka Sanat Galerisi'nde 28 kadnı ve çıplakhğın olağanüstü sadeliği AHU ANTMEN Yirmmci yılını genç sanatçılara ayıran Maçka Sanat Galerisi'nde. Genç Etkinbkve HABİTAT çerçe- vesinde düzenlenen Öteki gibi ser- gilerdeyapıtlannı gördüğümüz sa- natçı Ebru Özseçen'in "Tuttuğun Alnn Olsun" başlıklı bir enstalas- yonu (mekân düzenlemesi) sergile- niyor. Genç sanatçı. Maçka Sanat Galerisi için düşündüğü ve kurdu- gu mekânla ilişkili (site-specifıc) ışinde. "hayatadair" göndermeler- de bulunmayı i.maçlamış: Yapıtı, bir anlamda. Fransız sanatçı Gus- tave Courbet'nin 1866 tarihli "Dünyamn Kökeni" adh ünlü res- rrunin, kullandığı malzeme açısın- dan hem güncel bir yorumu. hem de parodisi. Courbet'nin resmi. tu- \ al. boya. bunlann da ötesinde 'au- ra'sıyla ızleyici ile kendisi arasına koyduğu sınırla sanatta erotızmın başhca örneklerden bın sayıhyor. Özseçen de "Tuttuğun Alün'OI- sun^da tıpkı Courbet gibı, kadm cinsellikorganınıbirbüv'üteçaltın- da tutuyor: ancak malzeme olarak bulaşık yünü ve arapsabunu (bunu ancak meraklı izleyiciler fark et- mişlerdir!) kullandığı ışinde. erotik çağnşımlardan çok uzak. son dere- ce çıplak, gerçeğe birebir benze- yen. izleyicinin yüzünü kızartan, kimisinin midesını bulandıran bir tasvırini yapıyor. Courbet'nin res- mi güzel. Özseçen'ın enstalasyonu ıse 'güzel' değıl. çünkü gerçeğın neredeyse bir kopyası. Freud'a göre. 'güzellik' ka\ra- mının kökenine mdığimızde karşı- mıza cinsel coşkular çıkıyor; 'gü- zel* sözcüğünün asıl anlamı ise 'cinsel arzu uvandıran'. Ancak. eklemeden de edemıyor Freud: "Cüısel arzularunızı en yo- ğun biçimde uvandıran cinsel or- ganlann görüntüsünü ise aslagüzel bulmadığımız da bir gerçek." Maç- ka Sanat Galensi'nin kapısından girer girmez izleyicıyi karşılayan gövdesiz. suratsız, başsız. kolsuz, sessiz 28kadm. bir meydan okuyu- şu simgeliyorlar. Burada kadm. ba- zı amaçlar doğrultusunda 'güzel- lestirilen', "bo>anan', 'süslenen', 'pozlanan', kısacası. bir meta hali- ne dönüştürülmek üzere ucuzlatı- lan görüntüsüne karşı çıkıyor. tşte bu nedenle. galen mekânına gıren hıç kımse (tek tük meraklının dışın- da). onlara dokunma\ a cesaret ede- mıyor. Robert Altman'ın moda dünya- sını tüm 'çıplakhğıyla' vermeyı amaçlarken oldukça veren filmı "Pret-a-Porter"nın son sahnesi. film boyunca 'renklT dünyalan. 'renkli' gı>sılen içinde seyrettiğı- miz mankenleri bu kez podyumlar- da çınlçıplak gözlenmızin önüne getınnce, epey bir şaşkınlık yaşat- mıştı. Elı, kolu. bacağı. dudağı ayn ay- n para eden bu insanlann cıscıbıl- dak görüntüsü, doğrusu hıç de gü- zel görünmüyordu. tjstelık ö\le toplu halde. hastalıklı derece zavıf \ücutlarıyla hayaletler gibı salm- malan. yakın tarihin anımsanması hıç de hoş olmayan bazı görüntü- lerinı getinyordu akla... Ebru Öz- seçen'in, Maçka Sanat Galensi'nin fayansh soğuk duvarlanna yerleş- tirdiğı kadmlan - enstalas> onu - da benzer bir etkı yaratıyor. Mımarhktan gelen Ebru Ösze- çen'in ışlennde. mekânla \e izleyi- cıyle kurduğu bir ilişki var. Aslın- da yapıtlanna anlamını \ eren. me- kan ıçindekı 'duruş'lan. ızle\icı- nin onlan nasıl okuduğu. "Tuttu- ğun Alnn Olsun" enstalasyonu ile ilgili kendi kendıne karaladığı. an- cak izleyiciye göstermediğı bir me- tin varyme de: şövle diyor: "Hep- si birbirlerinin a%nıydüar, >oktu birbiıierinden bir farklan. Ancak diğerleri onlar için, onlar diğerleri hakkında konuşurken. Kendi içle- rindebirbiıieri için ürettikleri sıfat- lan >aşar ona göre ha>atlannı dü- zerlerdi. Bu sefer rutunduklan o mekânda, sessizce hiç kıpırdaına- dan, gelenin ne isteyip vapacağına aldırmadan/aldırnuvormuşçasına beklediler." Geçen yıl içinde Genç Etkin- likte "Bıilaşık Hayalleri". Ötekı sergisinde "*Sunuş" gibı ışlerinı 'Sunuş' üstte, •Tuttuğun Altın Olsun" altta.( Fotoğraf: KAAN SAĞANAK) sergileyen Ebru Özseçen. genelde 'kadınlaraözgü* malzemelerkulla- nıyor. Geleneklerimıze özgü. bir kahve tepsısı \e dört fincanın gö- rüntüsünden oluşan "Sunuş T 'ta. iz- leyıcinın a\na\a \ansı\an görün- tüsü aracılığıyla kadın-erkek bütün ızleyicileriışıniçınesokan. dolavı- sıyla cınsiyet aynmını espnli bir bıçımde yok etmıştı sanatçı. •'Bu- laşık HajaUerTnde kadının genel- de valmzhğa itildıği ya da \alnız- lığını >aşadığı mekân olarak 'mut- fak' ka\ramını yeniden kurgula- mıştı. "Tuttuğun Altın Olsun1 * ens- talasyonunda da kadın cinsellik or- ganınm. bir bulaşık yünü ve arapsa- bunuyla tasvir edilmiş olmasını belki bir de bu açıdan değerlendır- mek gerek... Ebru Özseçen'in enstalasyonu. 11 ocak tanhine dek Maçka Sanat Galerisi'nde izlenebilır. Bu işın fi- yatını soracak olursanız. galeri yö- neticısı Rabia Çapa'nın yanıtı: "Muamelesi kadar!" sevgilerinı biraz kıt buluyor. "Bizim işi- miz ancakeskUerin deyimiyle karasevoV lı olmakla yürür" diyor. Çaman'ı en çok da genç veteneklerin ganp garip TV di- zılerinde harcanması üzüyor. Özel tiyat- rolann sahne sorununu çözebıleceklen- ni. Yeditepe'de bunu kendilennin kanıt- ladığınadeğınen sanatçı. artık ozel tiy at- rolann asıl sorunun kadro kurmak oldu- ğunu belırtiyor. 6-7 aylık bir sezon için hiç kımsenin yıllık gelirini tiyatroya bağ- lamak istemediğini söyleyen Çaman. bu noktada da tek yardımcılannın eleştir- meden duramadıklan. ama ekonomik açıdan tiyatro sanatçılannınbır yıllık ge- lirlenni gmence altına alan TY dızileri olduğunu kabul ediyor Hadi Çaman bu dıziler çekılirken en azından belirli bir kalitenın korunması gerektiğine inanı- > or. TRT 1 'de y ayımlanan 'Aksaçlı Dede- ler'in ıse konu ve ıçenk açısından Yedı- tepe'ye ters düşmediğını ve aynı zaman- da ekonomik açıdan Yeditepe Oyuncu- lan'nın ihtiyaçlannı karşıladığını hahr- latıvor. Başrolü Tolga Çevik ûstleniyor Scvgi Sanlı'nın dılımıze kazandırdığı Küheylan'ın kostüm \e dekorlannı Os- man Şengezer hazırlamış Küheyian'da Hadi Çaman GülsenTuncer.Gönen Boz- be>; Nejat Çetinok, Birol Engeler, Oka> Şenol, Tarkan Yılmaz, Emel Pala. Burcu Saraçoğlu gibı sanatçılarrol alırkenovu- nun başrolünde Tolga Çe\ik var. Tıyat- royla Yeditepe O\r unculan'nın kurslan sırasında tanışan Tolga Çevık, Central Missouri State Unnersity'de tı>atro eğı- tımini tamamladıktan sonra Türkive'de ilk kez yine Yeditepe Oyunculan'yla oy- nayacak. Küheylanın kendisi gibı genç bir aktörün başrol oynayabileceğı çok az sayıdaki oyundan bın olduğuna değinen sanatçı canlandırdığı Allan Streng'ın şı- zofren olması nedenıyle oldukça zor bir rol olduğunu düşünüyor. Şızofrenlen her gün sokakta görmediğimızi söyleyen Çevik. rolüne hazırlanırken en çok da oyunda sorgulanan "normal" tanımınm dışındaki insanlan tanımaktan keyif al- mış. tlk başrolünü kendısıni yetiştıren ustalann on beşıncı yıllannda oynamak- tan gurur duyduğunu behrten genç sanat- çı Yeditepe Oyunculan'na bir vefa borcu duyduğunu ve daha uzun vıllar onlarla ça- lışmak istedığini dile getiri- yor. Oyunun yönetmeni Kü- heylan için Ankara Devlet Tiyatrosu'ndan gelen Şakir Gürzumar. Gürzumar'ı ül- kemizde ve dünyada önem- li sahnelerde oynanmış oyu- na çeken en önemh nokta- lardan bın erotizmi ve,traje- diyi çarpıcı bir görsellik içinde kaynaştımnası. Oyu- nun "söylediği söz", yirmı yıl önce yazılmış olmasına kar- şın güncelliğini koruyor ol- ması da etkıli olmuş yönet- menin oyunu kabul etmesin- de. Yönetmen, işlediği hür- nyet, eşitlık. din. hukuk. kardeşlık. laiklik gibi kav- ramlann çıkarlar doğrultu- sunda. değişmez aynı siste- me hizmet için birer araç olarak kullanıldığı; özgür- lük zırvalannın birbınne gır- diği: yeni yetişen kuşaklann gerek ailelen gerek de top- lum tarafından yanlış öğre- tilenn baskısına ahndığı. bunlann sonucunda da yan- lış tapınma. uyuşturucu. anarşi. gerçek dmle ilgisi ol- mayan sahte peygamberle- nn münflen olma gıbi sap- malara yöneldiği. bütün bunlann şızofrenik bileşim- de patlak verdiği ülkemizde bu oyunu sahnelemenin da- ha büyük bır önem kazandı- ğına dikkat çekiyor Ozel tiyatroda ilk yönetmenlik dene>imi Küheylan. Şakir Gürzu- mar'ın bır özel tiyatroda yö- netmen olarak ilk deneyımı. Gürzumar. öncelikle Hadi Ça- man Yeditepe Oyunculan'nın bi' özel tiyatronun olanaklan- nı oldukça zorlayan bu oyunu seçmelennı. böyle bir risk al- malannı tıyatrolann birbirle- rine alternatıf oluşturmaları ve tiyatronun gehşımı adma olumlu bır gelişme olarak de- ğerlendınyor. Ozel bır tiyat- royla çalışan devlet tıyatrosu sanatçısı olarak bu tiyatrolan karşılaştırmasını istediğimiz y önetmen, söze De\ let Tiyat- rolan'nda bugüne kadar yirmi oyun sahneye koyduğunu ve bu kurumla çalışmaktan gu- rur duyduğunu belirterek baş- lıyor. Sonra çuvaldızı önce bu kuruma batınyor. "Devlet Ti- yatrolan'nın olanaklan çok geniştir; oyuncu potansiveli de hem kalite, hem savısal açıdan çok yüksektir. Ancak önemli olan bu potansiyelin doğnı kullanılıp kullanılmadığıdır. Devlet Tryatrolan bugün ko- rumacı bir yayüım içerisinde- dir. Bir yılda 100 kadar oyun sahnelemekte. 100 oyun 100 rejisör demektir. Dünyamn hangi ülkesinde 100 rejisör vardır ki bizim bir tek eom- pany'mizde 100 rej isör olsun." Gürzumar bu duruma önce- likle rekabetı ortadan kaldır- ması ve gereken gelişimı en- gellemesı bakımında karşı çı- kıyor. Özel tıyatrolarda var olan dinamiğin ıse bu bakım- dan tam tersi bır gelişime yol açtığına manıyor Gürzumar. YAHODASI SELİM İLERİ Mustafa Nihat Ozön ün Söyledıkleri Sayın Nijat Özön'den bir mektup aldım. Mektup hayli geç ulaştı elıme. Ne var ki konu güncelliğini ^ bence. yine- koruyor: "29 Kasım 1996 günlü 'Halide Edib'in Anılan başlıklı yazınızda, eski yapıtlann sadeleştlrilme^ çalışmalanndan sözaçarken, Hüseyin Rahmi'n/A dilini sadeleştirenler arasında, Mustafa Nihat Özön 'ü anıyor ve 'Sözgelimi Mustafa Nihat, bir sa- deleştirme uğruna, dilimızde yıilar yılı kulak okşa» mış deyımleri öz Türkçeleştirmeye yanaşmıyordu/' diyorsunuz. Yazınsalyapıtlann özleştirilmesikonu-t sundakı tutumunu bıldığimden, Hüseyin Rahmi'nin yapıtlanndan kimilerini gunümüz diline aktanrkerr, daha önceki yönteminden n'ıye aynldığını ben dö merak etmiş, kendisiyle yaptığım uzun birsöyleşi- de bunu da sormuştum. Bir dergıde yayımlandığı için, gözünüzden kaçmış da olabilir diye, bu söyJ leşiden, konuyla ilgili bölümü aktararak, genelde bu konudaki ve özel olarak da Hüseyin Rahmi'nin yapıtlannın 'ÖzTürkçeleştirilmesi'ncfeto' tutumunun aydınlanacağını sanıyorum: "N. Ö.: Bu konuyla ilgili olarak bır de şunu sora^ yım: Sizin metin yayımlannız, bugün yapıldığı gibı günümüz Türkçesine çevırmeye, özleştirmeye da^ yanmıyor. Metnm aslını değiştirmeden mutlaka ve- hyorsunuz; gerektikçe anlaşılmasını kolaylaştıncı bilgiler, açıklamalar eklıyorsunuz. , "M. N. Ö.: Çünkü metne dokunmak yani metin üzerinde oynamak daima yanlışa yol açmaktadır. En doğrusu, metin, dûpedüz metin olmalı: bu açık-* lamalar, bilgiler ek olarak verılmelidır. Metne bağ- lı kalmak ilke olunca, tabiatıyla, aslını bozmamati gerekir. Örneğin 'Namık Kemal ve Ibret Gazetesi'..J Orada Kemal'in bırçokmakalesı vardır. Bunları bul günün ağzıyla yazmaktansa olduğu gibi aktanp, ar-i kasına ufak bır sözlük koymayı daha uygun gör* düm. "N. Ö.: 'Edebıyat Kütüphanesi' dizisındeki me-> tinlerde de, Evliya Çelebi'de, Sılahtar Ağa'da dâ metinlerin aslına dokunmadınız. ' "M. N. ö: Metin üzerinde oynamanın ünlü yan-1 lışları, sakıncalan görülmüştür. Metinlerin başka türlü venlişinde dehşetli korkunç yanlıshklar ol- muştur. "N. ö.: Yalnız son Hüseyin Rahmi Gürpınar ya- yımlannda özleşttrme yöntemını uyguladınızdı... . "M. N. Ö.: Ama onu yayımcısı öyle istedı. Gür- pınar küliiyatını öyle tasarlamış, değişık kımselere, yaptırmış, benim payıma düşen de o çerçeve için-) de oldu tabıi. Yoksa ben Hüseyin Rahmi'yi önce, Hilmi Kitabevi için bir antoloji olarak hazırlamıştım, orada da metinlere dokunmadımdı. "N. Ö.: Yanı, eskı metinlerin özleştirilmesi bir çe~\ şit çeviri oluyor; Osmanlıcadan Türkçeye bır çeşrt çeviri. O vakit de, her çeviride olduğu gıbi, yanlış. yapmak olasılığı ortaya çıkıyor. Bundan dolayı bir kez, mutlaka metnin aslını vermek, ondan sonrai özleştirme mi, notlarla açıklama mı, sözlük koymati mı, her neyse onu yapmak gerekir diyorsunuz. -î "M. N. O.: Tabii. Kaldı kı, herşeyden önce, mefJ nin aslmın bır kez yenı harflere geçirilmesi, değiş^ tinlmeden, doğru düzgün yeni harfli bir yayımımrv bulunması gerekir. Özleştirme gerekiyorsa, o son-i raki iş. Yoksa her sefennde, yazan, eseri, doğru ola J rak anlamak için yine eski biçimine başvurmak zo-- runluğu vardır.(...)" i Değerlı araştırmacı Nijat Özön bu söyleşinin Ulu^ sal Kültür dergisinin Nisan 1979 tarihli sayısında okura sunulmuş olduğunu da bildıriyor. Ve şu çok önemli saptayımı dıle getıriyor: "Günümüzde yazınsal ürünlerde, yazann yapıtı^ nın aynlamaz, o/mazsa o/maz öğesi olan bi- çem/deyişı neredeyse sıfırlayan 'özleştirme', asıl, metni 'tedavülden kaldırma' pahasına bir yönterrt, olarak kullanıldığından ve yerleştiğinden, bunuri sakıncalarını bir kez daha anımsatmaktan kendimi alamadım." Geçmış zaman. Namık Kemal'in lntıbah'\n\ sa- deleştirilmiş bir basımdan okuyordum. Orada ro-;, manın kahramam, yaşanmış olayların belleğinderj, "bir film şeridi" gibi geçtiğıni, evet, yanlış okuma^; dınız, bir film şeridi gibi geçtiğini söylüyordu. Inti-; bah'ın yazıldığı dönem ve sinema!.. Ama sadeleş- tirici öyle karar vermiştı, öylesıni uygun bulmuştu..ı Yazınsal mirasımıza bu soydan saygısızlıklar bir, değıl, iki değil. Rahmetlı Mustafa Nihat Özön sorv uzmanlardan bıriydi. Onun engin kültürünü, tariH bilgisini, görgü birikimini kaç sadeleştirmecıde bu-, labiliriz? Kaldı ki, Mustafa Nihat Özön'ün işaret ettiği gi- bi, "metnin aslmın bir kez yeni harflere geçirilme^ si" yazınsal mirasımıza saygı borcu değil midır? Sadeleştirilmiş bir Abdülhak Şinasi Hisar dü- şünemiyorum. Halide Edib düşünemiyorum. Sözlük ve açıklama notları. bence, tek çıkaryol. Özden'de yeni sergi • Kültür Servisi-Ressam Türkan Pirinççioğlu Özgüç, - yeni resim sergisını Özden Sanat Galerisi'nde açtı. Daha önce îngiltere'dekı müzayedeciler tarafından ı, görülen ve çok ilgı gören yağlıboya palyaçolardan J oluşan tablolar. 3 ocak ile 25 ocak günleri arasında T Özden Sanat Galensi'nde görülebilir. T KÜLTÜR • ÇtZİKİ KAMIL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle