Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAfFk CUMHURİYET 28 OCAK1997 SALI
12 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜLYÜKSEL
Azîz Nesin'in azizlikleri...Genco ErkaTın ve Dostlar Tiyatro-
su'iur AzizNesin'le gönüldeşliği uzun yıl-
lanhr süregelıyor. Önce 7O'lı yıllann 'Aziz-
nane'si. 15 Mart dönemimn suskunlu-
ğında ses getiren çok oyunculu bir gös-
ter. 80'lerin başında. Evren Paşa, 12 Ey-
lül gijsileri içinde ortahğı kınp geçirir-
ket tel kişılikbir oyun olan 'HerGün Ye-
ni Baştan'da, başka yazarlannkilerk bir-
lifce Nesin'in yapıtlanndan da bölümler
çıkanlmış sahneye. 90'h yıllann. dünya-
mr biıçok ülkesini dolaşan 'Merhaba'sın-
dayine yer yer Aziz Usta'dan seçmeler...
vJesin'in köşeyazılan, öyküleri, şürle-
ri, taşlamalan, masallan politik çalkantı
döaernlennde Dostlar Tiyatrosu'nun top-
lurıcu çizgisı içinde önetnli bir işlev ta-
şırnışt. Uyarlamasını. dramatuıjisini. sah-
ne düzeninı ve oyunculuğunu hep Gen-
co Erkal'ın yaptığı bu oyunlar sunuldu-
ğundayazaryaşamaktaydı ve dramatik ol-
msyan yapıtlannın sahne uyarlamalannı
çot sevmişti. BIT anlamda Genco Erkal.
Aziz Nesm'in yazar kişiliğinin sahnede-
ki yansıması olagelmişti.
Birtakım AzizHkler' kotanldı ğında ise
Aziz Nesın aramızda değildi artık. Erkal,
Nesın" in anısına yaptığı bu çahşmada Us-
ta'nın yokluğunda. onun yazar kişiliğinı
herhangi bir çarpıtmaya uğratmadan yan-
sıtmahydı. Nesin'in yapıtlanndan yapı-
lacak seçmeler, ülkesı ve toplumu üstü-
ne sö\ leyeceklerini noktalamış bir yaza-
nn olaylara ve olgulara bakış biçiminin
\e biçeminin bütüncül bir yansıması ol-
malıydı.
Genco Erkal, 'Birtakım Azizhkler'i
oluşturan otuz bir Aziz Nesin parçasını
ekkmlerken hem yazann toplumsal ba-
kış açısından hem de bubakış açısının gül-
mece düzeyinde dışa vuruluşunda yansı-
yan tavn yakalayarâk özgün bir sahne bi-
çemi kotanyor.
Oyunla ilgili olarak basında övgû do-
lubirçokeleştiri yazısı çıktı. Öte yandan,
'işte, her zamanki Genco' saptamasını da
pek çok izleyiciden duydum. Oyunu baş-
ka yazar ve izleyıcilerden gelen bu kar-
şıtetkilenmelerle yeni izledim. Doğrusu-
nu isterseniz, ne övgü dolu eleştiri yazı-
lannın esinlediği biçimde vuruldum sah-
nedeki olaya ne de sahnedeki Genco'yu
•Merhaba\'Bir Detinin Hatıra Defterf ya
da 'tnsanlanm'dakı Genco'ya benzetebil-
dim. Farklı birbiçimde etkilendim oyun-
dan Ben sahnede Azız Nesin'in yazar
G
enco Erkal, "Birtakım Azizlikler'"i oluşturan otuz bir Aziz Nesin parçasını
eklemlerken, hem yazann toplumsal bakış açısında hem de bu bakış açısının
gülmece düzeyinde dışa vuruluşunda yansıyan tavn yakalayarâk özgün bir sahne
biçemi kotanyor. Sahnedeki Genco ne Aziz Nesin'in kendisidir ne de öykülerindeki kişiler.
Sahnedeki Genco, Aziz Nesin'in an gülmeceyle bezeli düşünselliğini yansıtan oyuncudur.
"Birtakım AzizHkler", Genco Erkal'ın Aziz Nesin kumaşından keserek, kendi üstüne göre
dikip, bedenine yakıştırdığı, başka oyuncuya bol ya da dar gelebilecek bir ürün.
Yaratıcısıyla var olan, 'tekran' olmayan bir gösteri. Mutlaka izleyin.
kişiliğiyle bütünleşmiş bir oyunculuk bi-
çemi gördüm. Aziz Nesin'i sahnede vu-
rucu kılmak yerine onun yazarlığının özü-
nü yansıtmayı seçen bıryorum... Kolay-
ca yakalanabilecek yüksek tonlan es ge-
çip alt tonlarda gezınmeyi yeğleyen...
Ülkemizın gelmış geçmiş en zeki ya-
zarlanndan bıri olan Aziz Nesin'in yapıt-
lannda yansıyan en temel özellik olayla-
ra ve olgulara •ilkkezgprüyormuşçasına'
bakabilmesı. Nesin, altrruş yıllık yazar-
lık serûveni içinde toplumda yaşanan
olaylan 'otomatik (kanıksannuş) algıla-
ma'nın ötesine ulaşabılen bir bakış açı-
sıyla gözlemleyebilmişti. Bu nedenle.
otuz yıl önce yaptığı saptamalar sankı
bugûn yazılmışçasına geçerlidir. Yazıl-
dığı yıllarda 'sevinüi abartmalar' olarak
değerlendirilıp 'güMüren' bu parçalar,
günümüzde poiitika, ekonomı. kökten-
dincilik. ınsan haklan, Türkçenin kulla-
nımı, toplumsal duyarlıkbağlamında ya-
şanan açmazlarla 'bir'e 'bir' örtüşmekte-
dir. Erkal gösterisinin belkemiğini, bugü-
nün fotoğrafını yıllar önce çekmiş Nesin
yapıtlanndan oluşturmuştur.
Nesın, olaylara ve olgulara 'ükkezgö-
rüyormuşçasına' bakabilme yeteneğıni
'naiT (çocuksu) bir bakış açısından sun-
ma yoluyla gülmece yazarlığının özgül bi-
çemini belirlemiştir Bu 'bifip de bitaıez-
den gehne' yaklaşımı onun yapıtlannın te-
mel dokusunu ve an gülmecesinin kay-
nağını oluşturur. Erkal, 'Birtakun Aziz-
Kkler'de bu dokuya ve kaynağa yaslanı-
yor. Sonuç. kahkaha atormayan, ama dur-
madan gülümseten, doruklara çıkmaya
yüz vermeyen, hınzırca soğukkanlı bir
güldürü oyunculuğu.
'BiBp de bttmezden gelme' yoluyla oku-
ru şaşırtan, süreklı olarak •yadırgatan"
bir gülmece yaklaşımıdır Nesin'inki. tn-
'Senfonikparçalanmalar'la içdünyatasanmları
MÜMTAZSAĞLAM
Resımde gerecin olanaklanyla
uğraşan ve ifade olasıhklannı
zorlayarak bunu tuval yüzeyinin
organizasyonunda amaç
dunımuna getiren sanatçı, bir
bakıma; gerece duyduğu
yakınlık ve bağımlılılda ulaştığı
saf ve yoğun sonucu, dolaysız
bir şekılde görünür kılmak ister.
Burada. duygu dünyasının tinsel
atmosferine yayılan resımsel
ortam, lirik bir soyutlama
evreninde kendine ilişkin alan
derinliğini belirler.
Tıpkı, bu sürecin koşullanna
uyan soyutlama anlayışıyla
dikkati çeken Çetin Erokay'ın
resimlerinde izlendiği gibi...
Akıl ve duygu çanşması
Ashnda Çetm Erokay; ruhsal
kaynaklı coşkulannı,
bilinçaltında yer etmiş
resimleme güdüleriyle
önlenemez biçimde
görselleştirmeye eğilimli bir
sanatçıdır. Resimleme uğraşını o
denli mutlaklaştırmaktadır İti.
coşku ve gerilimlerini törensi
kompozisyon şemalanyla
kontrol altına alabilmektedir.
Nitekim etkili ve soyut bir
şematizm üzerinde yapılanan
boyasal tavn, Erokay'ın
resmınin hem açıklaması hem
de hedefı olmaktadır bir bakıma.
Erokay, kendi soyutlama
, anlayışının ılkekrmi. "Senfoaik
Parçalanmalar" olarak
nitelediği bir arayış sürecinde
tespit eder. Dahası, akıl ve
duygu arasında yaşadığı çatışma
ve parçalanmayı gerçek bir
müzikal ritim ıçerisinde
görselleştırmeyi dener. Sonuçta
duygu ve coşku kıpırtılannın
simgeci bir dille oluşturulmuş
formel yansımalannı karşımızda
buluruz. Böylelikle, Erokay'ı
resimsel sürece zorlayan her
etken, itici motifler olarak
plastik sonuca iz bırakan
katkı'lara dönüşür.
Erokay kompozisyonlannda
gizli bır simetrik yerlenişi
kurulus, ilkesi olarak benımser;
düzenin dengesi ve uyumu adına
gözetilen, hatta yer yer
müdahale edilmiş sistematik bir
durumdur bu. Sanatçının
metafızik ılgilerine de koşutluk
gösteren ve giderek ikili tuval
kurgusuyla esas anlamını bulan
bir gelışmedira>Tica... Ashnda
Erokay'ın kısmen grafik tatlan
içeren bır tasanm duygusuyla
hareket etmesi, ilk aşamada
resmin oluşma gerekçelerini
zorlayan bır etken gibi
görünüyor. Oysa grafik tatlarla
ilişkilendirdiğimiz geometrik
soyut yapıntılar tuvali boylu
boyunca saran renk lekelerinin
titreşimli etkileriyle ilk adımda
piktural değerlere taşınıyor.
Birtakım sert kenaıU geometrik,
yapılar. amorf kütleler ve yanı
sıra yinelenmiş daircler
aracılığıyla sağlam ve dengeli
bir dip yüzeyin unsurlan
oluyorlar.
Öte yandan Erokay'ın biçim ve
renk ekonomisine yönelme
tercihi. esasmda resmin kuruluş
ve biçim-anlam ilişkisindeki
temel sorunlan önemseme ve
çözme istemine dayanır. ICısmen
geometrik soyut ilgilerden
gücünü alan biçimleme
yaklaşımı. sattçı bir yönsemeyle
dışavurumsal renk lekeleriyle de
dengelenmeye çalışılır. Ve tuval
yüzeyinde oluşan tüm devinim,
seçilmiş ve ara değerleri
karşılayan bir renk armonisiyle
varlığını pekiştınr.
İçtenlikli bir yorum
Erokay, dışsal nedenlere bağlı
gözlem ve deneyleri devre dışı
bırakarak. iç dünya
tasanmlan'na öncelik vermekte
coşkulu kimliğini resimle özdeş
tutan içtenlikli bir yoruma
yönelmektedir. Resmin biçim ve
içerik sorunlanyla olan
hesaplaşmasında, soyuta evrilen
bir kalitede gerçek tavnnı ortaya
çıkardığını görüyoruz.
Gelinen noktada, sanatçının
yaşamı ve us-dışı evTeni
arasında beliren iç dünyasının.
Concerto Grosso. 70X70 tuval üzerine yağh boya.
özel bir resimleme tercihine
yönelmesi, kuşkusuz anlamını
ve yönünü bulmuş bır istencin
de göstergesidir. Bu bakımdan
Erokay'ın soyutlama
yörüngesinde geliştirdiği biçim-
anlam dizgesine karşılık gelen
resimlenni, ruhsal ka>naklı
birtakım arayışlann gerçek
sonucu olarak görmek
gerekiyor.
Aynca; resim alanında bir
kimlik arayışının, tutarlı ve
bütünsel tavnyla özgün olabilme
yolunda harcadığı çaba,
Erokay" ı teşvik etmemiz ve
yüreklendirmemız için yeterli
bir neden oluyor...
Seyircinin tepkisini besleyen bir oyun
ÜSTÜNAKMEN
Bir zamanlar gerçekten deneysel olan
şey, Arthur Hopkins'ın de dediği gibi
bugün iyiden iyiye belirli bir yöntem
halini aldı. Tiyarromsuluk yoîc artık,
tiyatro var. Doğnısu da bu.
"Yeditepe O\Tinculan" tarafindan
sahnelenen "Küheylan" da "tiyatromsu"
ve seyirci topluluğunun birleşik tepkisini
sürekli besleyenybekleyen bir oyun. Her
ne kadar aynntılar tngiltere'ye özgü
olarak yorumlanabilirse de evrenselliği
tartışılmaz. Bilinçh zihinlerden birleşik
bir tepkiyi kolayca elde edebilecek
biçemde sahneleniyor.
Her yönüyle başanh bir oyun
Peter ShafFer'ın iki bölümlük oyununu
Sevgi Sanlı dilimize pek güzel
kazandırmış. Osman Şengezer'in dekor
ve seçımi gene ^Şengezer" gibi. Hakan
Öripek'in ışık tasanmı da iyi ötesi.
Devlet tiyatrolannın genç rejisörü Şakir
Gürzumar'ın, düşünceden doğan
heyecanı değil. heyecandan dogan
düşünceyi öne çıkaran, önce heyecan
tepkisi sağlayan yorumu ise olağanüstü
başanh.
Yargıç Hester (Gönen Bozbey), hafta
sonlan Harry Dalton'ın (Birol EngeDer)
ahırlannda çalışan ve aynı gece içinde
altı atın da gözlerini şışleyen Alan Strang
(Tol^ Çevik) adlı on yedi yaşlanndaki
gencin, cezaevi yerine hastaneye
gönderilmesi gerektiği savıyla arkadaşı
psikivatr Martin Dysart'a baskı yapar.
Yeditepe O>unculan'run sahnelediği
u
Kühe\1an
n
da Hadi Çaman ve Gönen Bozbey.
Dysart (Hadi Çaman) ısrar karşısında bu
çok değişik olayı zorla da olsa kabullenir.
Ancak gel zaman git zaman, düşünde
kendini bir sunakta, çocuklan kurban
eden bir başpapaz olarak görmeye başlar.
Yüzünde bir mask vardır ve mask
y-üzünden aşağı kaydıkça yaptığı işten
iğrenmektedir.
Oyun, doktonın anlattıklan ve Alan'm
geri dönüşleri ile gelişir. Geliştikçe bir
sorgulamaya, sorgulama gerilime
dönüşür. "Yeditepe Oyuncuları" bu
e\Teyi seyirciye düşünme nedeni
vermeden, bütün olup bitenlerin
zorunluymuş gibi görünmesini
sağlayacak biçimde, hiçbir olguyu
zorlamaksızın ortaya getiriyor ve jesti,
hareketi, vurguyu birbirine
kanştırmaksızm sonuca ulaşıyor.
Genç oyuncu Tolga Çevik hiç bencil
olmadan, oyunun bilinçli sindirimine
katkıda bulunmakta. Devlet tiyatrolannın
on altı yıllık oyuncusu. seksenli yıllann
sonunda televizyondaki "Ayaşu ve
Kiracılan"ndaki müthiş yorumuyla da
pek kolay anımsanılan Gönen Bozbey ile
pek yakından tamdığımız Gülsen Tuncer
sahne üstü deneyimlerini bir güzel
kullanıyorlar. Ilİc kez profesyonel olarak
Jill Mason tıplemesiyle sahne alan genç
oyuncu Emel Pala'nın tiyatro tutkusu çok
belirgin. Severek ve "iştiyalda1
" oynuyor.
Yeni bir Jülide Kural mı yetişıyor ne!
Otuz beş yıllık usta Hadi Çaman'a
gelincc. Onun sahne üzerindeki her
anının bır anlamı var. Biçemi zaten belli.
Çaman: "Kendimi göstermek için neler
yapabüirim" yerine, "Dikkati
çekmeksizin, şu rolü en i>i nasıl
oynayabilirim" sorusunu kendisine
sürekli soran ustalardan. Çabalama yok.
Çabalama olmayınca elbette zorlama da
yok. Zorlama olmaymca yapmacık ve
huzursuzluk sahneden kaçıyor. Hele
oyunun sonunda Alan'm "Seçkin'' adlı
atla sarmaş dolaş. olabilmesini, onun
tutkusunu, sevme yeteneğini kıskanışını
ve "kantanna"* denilen, o azılı atlan
zaptetmek için dillerini bastıracak
biçimde yapılmış demir aracı, kendi
ağzında duyumsamasını izlemek başlı
başına bir keyif doğnısu.
Tiyatrodan çıkarken (nereden nereye)
aklıma Hüseyin Cahit Yalçın geldi. Ne
demiş: "Gururu okşanüan bir erkek,
ağzına kantarma geçirilmiş bir küheylan
kadar âcizdir, elinizde esirdir." Dysan'ın
gururu o>Tjnda nasıl ve kim tarafindan
okşanıyor dersiniz? Yanıtı oyunda.
ce tersınlemelerle örülmüş, okurla ara-
sında estetik bır uzakhk bıraktığı için dü-
şündüren bir gülmece yaklaşımı... Erkal,
Nesin'in yapıtlanndaki bu yadırgatma
özelliğinı oyunculuğuna aktararak seyir-
ciyle arasındaki estetik uzaklığı sağla-
mışnr. Sahnedeki Genco ne Aziz Nesin'in
kendisidir ne de Öykülenndekı kişiler.
Sahnedeki Genco, Aziz Nesin'in an gül-
meceyle bezeli düşünselliğini yansıtan
oyuncudur. (Oysa Erkal'ın yıllardır sun-
duğu Nâzffii şiirlerinde ve Nâzım göste-
rilerinde onu neredeyse özdeşleştirmişiz-
dirbüyükozanla!)
Aziz Nesin, her düzeyde okurla bütün-
leşebilmişenderyazarlanmızdandır. Hal-
kına halkının diliyle seslenmiş, yazar kim-
liğini okuruna ozansı bir tepeden baka-
rak değil, halkıyla birlikte (toplumumu-
zun yüzde altmışını 'aptal' sayarken bi-
le) soluk alarak biçimlendirmiş, toplum-
cu eleştiriyi 'popüler' kılmış bir sanat ve
düşüninsanı...
Erkal, Nesin'in dramatik olmayan ya-
pıtlannı sahne olayına dönüştürürken ya-
zann. halkı halk adına eleştıren gülmece
yaklaşımını. geleneksel tiyat-
romuzun naif, yadırgatıcı,
gülmeceye yaslanmış 'gös-
termecr biçeminin 'oyunsu-
luğuna' aktarmıştır. Sahne-
de meddah Genco, Karagöz
oynatıcısı Genco, Pişekâr
Genco, Kavuklu Genco var-
dır. Ancak. 'Birtakım Aziz&k-
ler'i oluşturan kolajda Pişe-
kâr'la Kavuklu hiçbir zaman
karşı karşıya gelip çatışmaz.
Kımi zaman tartışmanın alt-
yapısını sunan Pişekâr'ı gö-
rürüz sahnede (Kavuklu işle-
vini sessizce üstlenen seyir-
cidir), kimi zaman da seyir-
cinin duyarlığında var olan
Pişekâr'la laf tokuşturan K.a-
vTiklu'yu. Erkal, tek kişilik
gösterilerinde benimsediği
çağdaş oyunculuk ve sahne-
leme yaklaşımını bu kez -her
zamankınden çok- popüler
halk üyatrosunun özellikleriy-
le kaynaştırmıştır.
'Birtakım Azizlikler' çok
eklemli bir yapı içermesine
karşın. metinler arası ilişki-
ler açısından ustaca kurgu-
lanmış, bu nedenle de -öteki-
lerle eşit düzeyde kaynaştın-
lamamış bir ikı parça dışın-
da- birtek uzun metnin sunul-
duğu izlenimini veren bir ça-
lışma. Erkal'ın sahne düzeni
ve oyunculuğu da -yine bir-
kaç bölümdışında- metinde-
ki sürekJiliği destekler yön-
de biçımlendirilmiş. Dalgın
bir gününüzdeyseniz, eliniz-
de program broşürü olmasa
-ezbere bildikleriniz dışında-
sürekli olarakbirmetindenbir
başka metne geçildiğini fark
etmeyebilirsiniz. Çünkü par-
ça sonlannı genellikle alt ton-
lara ındirip bir sonrakiparçay-
la bağlantılayan Erkal, ken-
disine ve seyirciye •alkışara-
sı?
bırakmıyor. Erkal taşıdığı
sonımluluğun bilincine var-
rruş, bilinçli bir uyarlamacı,
dramaturg, yönetmen ve
oyuncu olarak incelikli tiyat-
ro adamı duyarhğını bir kez
daha kanıtlıyor.
Yoğun birenerji bırikimi \-e
bvraklık isteyen bu tur dra-
maturji ve oyunculuk yakla-
şımlan daha kısa metinlere.
daha kolayca uygulanabilir
kuşkusuz. 'Birtakım Azizlik-
ler" ise sunulması iki saat sü-
ren uzun bir metin. Drama-
turg ErkaFın, Nesin'in yazar
kışiliğini yansıtmadaki titiz-
liği, ovııncu Erkal'ı bır ma-
raton sürecine yöneltmiş.
Oyuncu yorulmuyor (benim
izlediğim gün. bir öykünün
başmda yaptığı şive taklidi-
ni, öykünün sonunda da sür-
dürmeyi unutmuş olsa da) ve
koşmaya yeni başlamışçası-
na noktalıyor maratonu. .An-
cak seyircinin yorulduğu bir
geTçek.
'Birtakım Azizlikler1
Gen-
co Erkal'ın Aziz Nesin kuma-
şmdan keserek kendi üstüne
göre dikip, kendi bedenine
yakıştırdığı, başka oyuncu-
ya bol ya da dar gelebilecek
bir ürün. Yaratıcısıyla var
olan, 'tekran' olmayan bir
gösteri. Mutlaka izleyin.
YAHODASI
SELİM İLERİ
Çapa
Çapa'yı ben boş arsalı, bostanlı, ahşap evli ha-
liyle haüriıyorum. Rahat ranat bir kırkyıl önceye dön-
mek gerek:
O zamanlar Vatan Caddesi yeni açılıyordu. Ad-
nan Menderes'in yollar açma merakı büyüklerimi-
zi ikiye bölmüştü diyebilirim. Bazı büyüklerimiz ye-
ni yeni yollar, caddeler açılırken tarihi değer taşı-
yan eski yapıların, ata yadigârı anrtlann mirasyedi
savurganlığıyla ortadan kaldınlryor olmasına hop otu-
rup hop kalkarlardı. Bazı büyüklerimiz de Istan-
bul'un hızla kalabalıklaştığı, yollann yakında yetme-
yeceği kanısındaydılar...
Biz, Vatan Caddesi'ne Cihangir'den, ana durak-
tan bindiğimiz bilmem kaç numaralı otobüsle ge-
lirdik. Şimdi bana çok uzun bir otobüs yolculuğu
gibi geliyor. Ya da: Asıl, çocukken öyle gelirdi ve şim-
di yine öyle hatıtiıyorum.
Sonra Çapa'ya nasıl ulaşırdık? Çapa'ya niye gi-
derdik? Bunlar hayii silik.
Bir iki hastane ziyareti aklımda. Hastaya limon ko-
lonyası alındığı da. llle limon kolonyası. Bu yüzden
olacak, limon kolonyası bende hep bir hastane
çağnşımı uyandırır.
Çok şükür, öyle ağır hastalar değildi ziyaretine git-
tiklerimiz. Çapa'da bir apandisrt ameliyatı, Gureba'da
bir doğum. Çapa'ya ulaşır ulaşmaz hep hastane-
ler bölgesine geldik sanıyordum. Bugün de öyle de-
ğil mi? Yolum düştükçe fark ediyorum, yenilerde bir-
çok özel hastane açılmış.
Millet Caddesi'ne gelince, o zamanlar, yani şöy-
le kırk yıl önce, büyük büyük apartmanlar birden-
bire inşa ediliyordu. Oysa iki, bilemediniz üç katlı
ahşap, eski, çökkün Istanbul evleri zamanabirsü-
re daha meydan okuyabiliriz sanmtşlardı.
Az sonra anlatacağım, bu evlerden biri, belle-
ğimde pınl pınldır.
Bu evterin Dirbirterineyaslanmş, birbirterine el uzat-
mış, dayanışmalı birhalleri okunurdu. Karankyüz-
lerinde adeta onurlu bir yoksulluk hissolunuyordu.
Hemen yanlannda, bitişiklerinde biten büyük boy
apartmanlar, semtin o dervışçe yoksulluğuna -ben-
zetme yerindeyse- Orhan Kemal'in romanlann-
daki zengin aileleri, patron babaları, şımank genç
kızları, saçları yapılı anneleri getirivermişti, o şıma-
nk zengin çocuklannı da...
Apartmanlaria birlikte yalnızca ahşap evlerin öm-
rü sona ermiyordu Çapa'da. Her birinin ille meyve
ağaçlı; kirazlı, dutlu, erikli, küçümen arka bahçele-
ri, apartmanların geniş arsalan için feda ediliyordu.
Öyle bır bostan gözümün önünde. Çapa'da, kent
büyürken, o zavallı bostanda hâlâ top top yeşil sa-
latalar duruyor ve yaşlı bahçıvanla karısı salatalan
suluyorlar. Bu salatalann yapraklarını evde yedik-
lerimizden daha yeşil... yemyeşil... zümrüt yeşili
görüyorum.
Ama annem: "Yakında bostan mostan kalmaz..."
diyor. Gerçekten bostan kalmadı oralarda. Her bi-
ri bir 'peyzaj' duygusu bırakırdı.
Çapa'ya bir kez de Çapalı Emine Hanım için git-
miştik. Çapalı Emine Hanım falcıydı. Galiba Aksa-
ray'da falcı bir başka Emine Hanım varmış, ikisini
birbirinden ayırt etmek için, bizim gittiğimize Ça-
palı Emine deniyormuş.
Falcı hanımı sonralan Hüseyin Rahmi'nin ro-
manlannda elimle koymuş gibi bulacaktım. Han-
diyse aynı kılık kıyafet, handiyse aynı konuşmatar-
zı, aynı mimikler, aynı jestler. O, besbelli bir 'Çar-
daklı Bakıcı'yd\.
Çapalı Emine Hanım iki katlı bir evde oturuyor-
du. Fal baktıımaya gelen kalabalık hanımlar, tek tük
bey alt katta, sokağa bakan ön odaya alınıyor; son-
ra sıra geldikçe, sırası gelen üst katta bir arka oda-
ya götürülüyordu.
Üst kattaki arka oda hakikaten çardaklı bir arka
bahçeye bakıyordu. Yaz başlangıcıydı, odanın bir
penceresi kapalı, ötekisi açıktı. Açık pencereden in-
ce rüzgâr esiyor, kirii tül perdeleri uçuşturuyordu.
Çapalı Emine Hanım, "Hanede bir sıkıntı görü-
yorum, büyük sıkıntı görüyorum" demiş; o sonba-
har babam üniversitedeki görevinden 27 Mayıs as-
ken yönetiminin buyruğuyla, 147'ler arasında uzak-
laştınlmış; falcınm her şeyi bak nasıl bildiği ortaya
çıkmış, günlerce konuşulmuştu...
Aynca Çapalı Emine Hanım'ın kahve falına de-
ğil, bir tas suya bakıp istikbali okuması büsbütün
etkilemişti. Bunun artık bir fal değil, büyücülük ol-
duğu söylenmişti.
Hatırladtğım Çapa'da Istanbul folklorunun son iz-
lerine tanıklık ettim. Mesela bakkallann camekân-
lannda beyaz ve şeker pembesi çubuk şekerler
hâlâ asılı duruyordu. Mesela elinde tepsi, tepside
üstü gazete kâğıdıyla örtülü börek, fınna giden, fı-
nndan dönen kız çocuklan gözümün önünde.
Şimdi Çapa, Millet Caddesi'nin uğultulu trafığin-
den mi ibaret?
Nâom Hikmet sergiteri sürüyor
• KültürServisi -Nâzım Hikmet'in 95. doğum günü
olan 15 ocak çarşamba günü açılan Nâzım Hikmet
Kültür ve Sanat Vakfi Kültür Merkezi'nde
düzenlenen 'Sanatçılardan Nâzım Hikmet Portreleri'
ile 'Belgelerle Nâzım Hikmet' sergileri sürüyor.
Nâzım Hikmet Portreleri sergisinde; Mehmet Aksoy,
Avni Arbaş. Önder Aydın, Semiha Berksoy, Celile
Hanım, Abidın Dino, Atila Ergür, N. V. Matus, Rasin,
Rasvan. Sait Rüstem, Yusuf Taktak, Orhan Taylan,
Haluk Tezonar ve Yanes'in resim ve büstleri
bulunuyor. 'Belgelerle Nâzım Hikmet' sergisinde ise,
şairin tstanbul-Bursa-Moskova'da kaleme aldığı bazı
yapıtlannın müsveddeleri. mektuplan, resim
çalışmalan gibi belgeleriyle. çocukluğundan
Moskova yıllanna değin kullandığı kimi eşyası yer
alıyor. Dünya Banş Konseyi tarafindan verilen
'Uluslararası Banş Ödülü'nün de görülebileceği
sergiler, 15 şubat gününe kadar açık kalacak.
BUGÜ1N
• CRR'de saat 19.30'da "Ohvier Charlier-Brigitte
Engerer' konseri izlenebilir.(232 98 30)
• AKSANAT'ta saat 12.30'da lazer-disc'ten Kathleen
Battle 'At the Metropolitan Museum' opera aryalan
konseri ve saat 19.30'da 'Abelard ve Heloise' adlı
tiyatro izlenebilir.(252 35 00)
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 18.30'da
'Çok Kültürlü tstanbul' dizisi kapsamında Cengiz
Bektaş konferansı izlenebilir.(249 45 82)
• EYLÜL MÜZİK KULÜBÜ'nde Deniz Türkali
konseri dinlenebilir.(257 11 09)
• BEKSAV'da saat 18.30'da Bılle August'un
yönettiği 'Ruhlann Evi' adlı film izlenebilir.
• TARANTA BABU KÜLTÜR MERKEZt'nde saat
19.30'da Yılmaz Güney'in yönettiği 'Ağıt' adlı fılm
izlenebılir.(235 28 59)
• PÎMAPEN KÜLTÜREVt'nde saat 19.00'da Isa
Çelik'in hazırladığı dia gösterisi izlenebilir.
(268 33 58)