Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriye(
Sahibi: BerinNadi
Genel Yayın Yönetmem Orhao Erinç •
Genel Yaym Koordınatöru Hikmet
Çetinka\a 0 Yazıışlerı Mudürlerı
ıbrahim Yüdız, DinçTa\anç (Sorumlu)
0 Haber Merkezı Müdurü Hakan Kara
0 Görsel Yönetmen. Fikret Eser
Dı^ Haberler Şinasi Danışoğlu 0 İMıhbarat
Cengiz Yüdınm 0 Kültûr Handan Şenköken
0Spor Vbdülkadir Yücelman 0 Makaleler
Sami Karaören 0 Duzeltme Abdullab Yazıcı
0 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu 0 Bılgı-Belge
Edibe Buğra 0 Yurt Haberlen Mehmet Faraç
YaymKuruIu-İUıaııSelçııklRijkan).
Orhan Erinç, Oktav Kurtböke.
Hikmet Çetinka> a, Şükran Soner,
KrgunBakı.Din<;Tayanç. İbrahim
Yıldız, Orhan Bursalı. Mustafa
Balbav. Hakan Kara.
AnkaraTemsılcısı Mustafa Balba>0 HaberMüdurü Doğan
Akın Ataturk Bul\an No 125. Kat4. Bakanlıklar-Ankara
Tel 4195020(7 hat), Faks 4195027 0 Izmır Temsılcısı
SerdarKıak,H ZıyaBh 1352 S 2ÎTel 4411220, Faks
44191170AdanaTemsılcısı Çetin Viğenoglu. InönuCd
119 S No 1 Kat 1, Tel. 363 12 11. Faks 363 12 15
Muessese Mudüru Erol Erkut 0
Koordmator Ahmet Korulsan 9
Muhasebe Bülent Yener • tdare
Hfisnin Gürer • tşletme Önder
ÇeBk • Bılgı-tşlem Nail İnal •
BılgısayarSıstem Mürmet Çiler
MEDYA C: • Yönetım Kurulu
Başkam - Genel Müdur Gülbin
Erduran • Koordınjtor Reha
Işrtman 9 Genel Mudür \aıdımcısı
Mine Akdağ Tel 514 07 53 -
5139580-513&460-61.Faks 5138463
YtV iia'aı ve Basaı: Yenı Gun Haber Ajansı, Basııı \e Yaymcılık A Ş
c^aOd 39 41 Cagaloğlu 34334 lsı PK 246 ktanbul Tel (0 212» 51205 05 HOhatl Faks (0 2121513 85 95
22OCAK1997 İmsak: 5.46 Güneş: 7.16 Öğle:12 23 İkindi 14.52 Akşam: 17.15 Yatsı: 18.40
Tüp bebekler
yaşama
gülümsedi
• İstanbul Haber Servisi -
Alman Hastanesı Tüp Bebek
ve Jınekclojık Endoskopi
Me-kezi'nde, "tüp bebek"
uygulamasıyla dünyaya
gelen 2V ikız, toplam 5
bebek dün basına tanıtıldı.
Alman Hastanesı Tüp Bebek
Merken Dırektörü Doç. DT.
Mustafa Bahçecı, Türk
toplumunda yüzde 15
oranında görülen kısırlığın,
önemli sosyal
problemlerden bın olduğunu
söyledı. Doç. Dr. Bahçeci,
kanallann tıkalı olması,
tedavı edılemeyen
yumurtalık bozukluklan,
alerjık kısırhk, erkeğe bağlı
kısırlık gıbi
düzeltilemeyecek anatomik
bozukluklan olan kişilerin,
tüp bebek uygulamasından
yararlanabileceklenni
kaydettı.
'Çocuklar İçin
Şefkate Çağrı0
• İstanbul Haber Servisi -
Türkıye Çocuk Hareketı,
ülke genelınde •'Çocuklar
lçın Şefkate Çağn" adıyla
bır kampanya başlatıyor.
Şefkat çağrîsı, dünya
çocuklannı temsilen
Bosnah, Fılıstınh,
Çeçenistanlı, Afganistanlı,
Azerbaycanh \e Istanbul'da
konsolosluğu bulunan
ülkelenn çocuklan
tarafından yapılacak.
Kampanya sözcüsü, Çocuk
Vakfı Başkanı Mustafa Ruhı
Şırin yoksul, kimsesız,
özürlü, ailesı boşanmış,
terör nedenıyle aıleleriyle
göç eden, sanık sandalyesine
çtkanlan. ıslahevlerinde
büyümek zorunda kalan
çocuklar ıle sokak çocuklan
ve çalışan çocuklar ıçin
şefkat çağnsında bulundu.
26 ocak
cüzzam günü
• İstanbul Haber Servisi -
Türkıye'de 200C yıhna dek
tüm cüzzamlı (lepra)
hastalann tedavısinin
tamamlanması ve yeni
hastahk olgusunun
çıkmamasının hedeflendıği
belırtıldi. Cüzzam Haftası ve
26 Ocak Cüzzam Günü
nedenıyle hastalık hakkmda
bılgı venneye yönelık çeşıtlı
etkınlikler düzenleniyor.
istanbul Lepra Hastanesi
Başhekim Yardımcısı Dr.
Mustafa Sütlaş. 1876'da
Norveçh bihm adarm
Armauer Hansen tarafından
tespit edilen cüzzamın,
kronık seyırlı bir enfeksıyon
hastahğı olduğunu söyledi.
Ögretmenlere
zorunlu görev
• ANKARA(ANKA)-
Milli Eğitim Bakanlığı,
zorunlu bölge hızmetıni
vapmayan öğretmenlerden
başvuruda bulunmayanlann
yer değiştırme formlanmn,
okul yönetimlerince
doldurulmasını ıstedi. Millı
Eğıtım Bakanı Mehmet
Saglam ımzasıyla
yayımlanan genelgeye göre
zorunlu bölge hizmetine tabi
olup bu bölge dışındaki
illerde görev yapan ve
adaylıklan kaldınlan
öğretmenler, zorunlu hizmet
bölgesine: zorunlu hizmet
bölgesindeki bir ılde 2 yıhnı
dolduran öğretmenler de
yine zorunlu hizmet
bölgesınde bir başka il
olmak üzere yer değiştirme
talebınde bulunabılecek.
Türkler AIDS'i
önemsemiyop
• ANKARA(ANKA)-
Sağlık Bakanlığı 'nın AIDS
hastalannın "sürekli
yaşadığı yer yurtdışı
olanlann" mılliyetlenne
göre dağılımı konusundaki
venleri, Türklerin 33 ülke
vatandaşı arasında 28 vaka
ile ılk sırada yer aldığını
ortaya koydu. Türkleri 3
vaka ile ABD ve Alman
vatandaşlan ızlıyor. Bu
arada bakanlık yetkılileri,
Türkiye'de 1996 yılında 224
AIDS vaka ve 393 taşıyıcı
olmak üzere toplam 617
AlDSMinin olduğunu
bildirdiler.
Dırejan aşireti kendi filmini çekti, ancak İstanbul'da gösterecek salon bulamıyor
4
Bizi Bucaldar yahmiştir'• Dırejanlara göre
'Dırejan' filminin
îstanbul'da kabul
edilmemesinin nedeni
Bucaklar. Çünkü
onlann kötü reklamı
yüzünden halk
aşiretlerden korkuyor.
Üstelik Dırejanlara
göre, "Bucaklar, üç-
beş çapulci; aşiret bile
degil."
ECE TEMELKURAN
Ak sakalh aşiret büyükle-
ri Malatya'da toplandı. Mec-
listen "Aşiretin fümi yapıla-
cah" karan çıktı. Büyükler
köylere dağıldı. marabalara
emirçıktı, iş güç bırakılacak,
"artiz" olunacak. Şehr-i ls-
tanbul'dan yönetmen, ekip-
man toplanıp geldı. Maraba-
lar dizıldi, "Kamera" den-
di. Aşiret, numaradan göç et-
ti, cınt attı, tura oynadı, dü-
ğûn kurdu. Hepsi filmde oy-
namanın guroruyla eve dön-
dü, ama şimdi Amerikan film-
lenyle dolu sınemalarda "Dı-
rejan" yer bulamıyor Dıre-
jan aşiretine göre suçlu "Bu-
caklar." Onlann yaptığı kötü
reklamla. Türkiye aşiretler-
den korkuyor. Oysa Bucaldar
onlara göre "üç- beş çapuki,
aşiret bile degJT
Oykûcü de aşiretten
"Dırejan" fılmınin öykü-
sünü yazan kendisı de aşiret-
ten Gani Şavata, aynı zaman-
da fılrrun başrol oyunculann-
dan. Şavata, üzerinde bir yıl
çalışılan fılme sinema bulu-
namamasını kabul edemıyor.
K.oca Dırejan aşıretının fil-
rru nasıl gösterilmez? "Yaha-
cagiz filıni Taksiın Meyda-
ru'nda. Fakat, o kadar enayi
degilih,bir kopyasunyakaca-
ğıh" diyor. Bu işten, Susur-
lukkazasıyla gündeme gelen
Bucaklan sorumlu tutuyor: "Sanırsız ki Bu-
caklar aşirettir. Yoh, onlar toprak sahibi.
Anadolu'da 24 aşiret vardir, Bucaklar'ın is-
mi orada vohtir. \şiret bile de^ller yani.
Clç-beşçapulcL Aşiretköktür,tarihtir. Bun-
lann tarihi ne ki? Eşkıyaiıkla ağa mi oti-
ni?"
Filmı izlerken Ganı Şavata anlatıyor.
"CHP'den Ayhan Fırat, Refah'tan Recaı
Kutan, ANAP'tan Metın Emıroğlu, bunla-
ruı hepsi, Dırejan oylanyU seçilmiştir. Hep-
sine haber verecağih. Celsinler, filmie ilgi-
lensinkr. tnanır mısın bacım, her gün tele-
fonlar IdnHenL'Nerede bızım film? Oynat-
30 dilde Türkce sözcük var
Dünyaya 'raki'
demeyi öğrettik
Aşiret büyükleri toplandı. Tüm yapriacalT karan ahndı. 3 bini aşkın maraba "artiz" oldu. Ardından "kamera" dendi. Davartar, atlar, çocuk-
lar hep birlikte seferber olup, aşiretin adıyla "Dırejan" filmini çektiler. Aşirete "özel gösterim", Mala^ca'da dört gözle bekleniyor.
Filmı İslamcı filmlergösteren Feza Fılm-
cilik ıstemiş. Yapımcı Metin Devrim, "Ne
yapalım? Sonunda istemesek de oraya ver-
mek zorunda kalacağız" dıyor.
Işi gücü bırakıp, artiz otmaya
Nasıl çalışıldı fılm içın'
1
Yapımcı Devrim.
"Parayla yapılacak iş değü" diyor, çünkü 3
bının üzennde maraba fıgüranlık yapmış.
bır o kadar da davar, at. Gani Şavata, aşire-
tiyle övünerek anlatıyor:
"Parayla o adamlan tutamazsın. Adam.
köyünü bırahi. bizimle geli. C'irit atı da ya-
nında.C'irit atıda güzel at,iyi bakılacah. Ada-
miyacağ rrusız?' di>
l
esonıyorlar.Kaçıp,du- mın yatacak yeri \oh, atını bağli>acah yeri
riyih." yoh, dolaşi bizimle. Çoluk çocuğ goç ertiler
film için. Gelip bizimle otelde bile kalduar,
o kadar hev eslilcr yani."
Dırejanlar ışi gücü bırakıp. filmde görün-
meye gıttıklennde diğer aşıretler, ömeğin
düşman olanlar ne dediler? Bunu aşiretin
agırhğına yakıştıramayanlar oldu mu?
"Bize düşman aşiret vohtir bacım. Dıre-
janlar "Yallah" dese, sel gibi insan yürür.
Korkarlar bizden, düşman olamazlar."
Gani Şavata'nın anlattıklanna göre Dı-
rejan aşireti "ağasa" bir aşiret. Dogu, Or-
ta Güneydoğu Anadolu'ya yayılmışlarsa
da "genel merkezi" Malatya-Sıvas arasın-
dakı Hekimhan. Aşiret, koruculuğu redde-
diyor.
Alevi ve Sünniler Dırejan aşireti içinde
birlikte yaşıyor ve aşiretin en önemli özel-
liği kadına verdiği önem. Şavata, filmde
kadının sözleriyle sona eren kan davası öy-
küsünün de bunu anlattığını özellıkle söy-
lüyor. Filmin yönetmeni ŞahinGök. başrol
oyünculan Serpil Çakmaku, Levent İnanır
ve Gani Şavata.
Bır aşiret, ılk kez kendı Filmini çekiyor.
Medyatık Dırejan aşireti. Gani Şavata'ya gö-
re hazırlanan Fransızca ve tngilızce altya-
zılarla Avrupa filmlen arasına girecek. Hat-
ta İran ve Irak'takı Dırejanlar için özel gös-
terimler düzenlenecek. Ama sıra sınemanın
başkenti lstanbul'a gelince koca aşiretin
söyleyecek tek bir sözü var:
"Bizi Bucaklar >ahmiştir."
KAYSERİ (AA) - Türk-
çenın yabancı kelimelerden
anndınlması için yasa ıle
korunması gündeme gelir-
ken, 30 dolayında dilde de
Türkçe kelime kullanıldığı
belirtıldi
Erciyes Üniversitesı Fen-
Edebıyat Fakültesı Türk Di-
li ve Edebiyatı Eîölümü Baş-
kanı Prof. Dr. Tuncer Gü-
lensoy'un, "TürkçeninZen-
gmBği'' konulu araşnrmasın-
da. tarihi 4 bın 500 yıl ön-
cesine dayanan Türkçenın,
çok sayıda dilden ödünç ke-
lıme aldığı, Almanca ve
Fransızca başta olmak üze-
re 30"a yakın dilde de Türk-
çe kelime kullanıldığı or-
taya çıktı.
Türkçenin en fazla ödünç
kelime verdiği diller ara-
sında da Almanca ve Fran-
sızca yer alıyor. Almanya ile
1 Dünya Savaşı, Fransızlar-
la da Haçlı Seferleri ile baş-
layan ilişkiler, bu iki dille
Türkçenin sıla bırilişki ıçın-
de olmasına neden oldu.
1956 yılından itıbaren mıl-
yonlarca Türk'ün, ışçı ola-
rak bu ülkelere gitmesı de
bu dıllere yerleşen Türkçe
kelimelerin, deyimlenn, ata-
sözlennın. hatta argo söz-
cüklenn sayısının bınlere
ulaşmasına yol açtı.
"Kelimelerin telaffuzu-
nun Türkçe olması, bu ke-
limelerin, Türkler aracıb-
ğı\la bu dillere sokukluğu-
nu kanıtlıyor" denılen araş-
tırmada, Almanca ve Fran-
sızcada yer alan bazı keli-
meler şöyle sıralandı.
Almanca: "Baschibosuk
(başıbozuk), uhlane (t>ğjan),
pascha(paşa), hodscha (ho-
ca),odaüske (odalık). basch-
Kk(başhk).joghurt(\»ğurtX
tschibuk(çubuk).kajak(ka-
yık), kelim (kilim), heidi
(haydi), spahi (sipahi),wila-
jet (vilayet), giagur (gavur),
raki (raki), tulpe(tülbent).'"
Fransızca• "Agha (ağa).
baboucha (pabuç), barda-
que (bardak), bozuah (bo-
za).caimacam (kaymakam),
caravanserai (kervansaray),
cossack (kazak), chibouque
(çubuk), kara-guez (kara-
göz), khakan (hakan), ko-
umis(kunız). padischan (pa-
dişah), pılaf (pilav), tcharc-
haf (çarşaf), yaourt (yo-
ğurt).''
e-posta : tan ia vol. com. tr
D o k u m ü h e n d i s l i ğ i t ı p t a h a r i k a l a r y a r a t a c a k
pazarı
Biyc-mühendislik insan dokusunun laboratuvarda kültür yoluyla çoğalplabileceğini, bu
yöntemin geçerfi olmadığı durumlarda yapay malzemelerden üretılebileceğını öngörüyor.
Kulak: Laboratuvarlarda kıkıröak
dokusunun kültur yoluyla çoğaltılması
sonucu kullanılmayan hazır kulak
üretilebilıyor Göz çukurlan ve burun da
aynı şekilde üretilebilıyor.
Kaip kapakçığı: Boston'da bılım
adamları kan daman hucrelennden
uretilen kalp kapakçık.lannın
kuzularda sorun yaratmadan
çalıştığını kanıtlamış Laboratuvar
urünü kalp kapakçıklan, yılda 60 bın
kışıye hizmet verıyor.
Karaciğer. Bilim adamlan karacığef
dokusunu kultur yoluyla çoğaltmaya
; çalışıyor. 10 yıl içinde tüm organın
üretıleceğı duşunüluyor.
Rahim: Sıvı ventilasyonu denılen bır
teknık ile 18 haftalık cenınler, avı dolu
şişelerde yaşayabılıyor.
Idrar kesesi: Kıkırdak dokusunu
uygun bır kalıba dökerek ıdrann doğru
yone doğru akmasını sağlayan
kapakçığı üretmevı başardılar
Kemik: Bugüne dek yabancı
maddelerden uretilen takma kemık
parçalannın yenne, vucudun yaşayan
doku ıle kapladığı aşılanmış parçaiar
Beyin: Beynın çeşıtlı bolümlennde
hasar gormüş dokulan onarma
çalışmalan süruyor Hucre ekerek veya
laboratuvarlarda beyın hucresmı
ureterek pek çok beyın hastalığının
lyıleştinlmesı gundemde.
Göc Kımse gozun laboratuvarlarda
uretıleceğını sanmıyor. Ancak
araştırmacılar yapay gorme sıstemlerı
gelıştırerek kafatasının ıçıne
yerieştırmeyı planlıyor.
1
Göğüs: Kadından alman hücrelerden
göğüs dokusunu üretmeyı başardı
Dolayısıyla sılıkon göğuster tanhe
karışacak.
Pankreas: Şeker hastalannın pek
çoğunun pankreasında ınsülın üreten
nücreler noksandır Domuzdan alman
hücrelerın pankreasa naklı ıle şeker
hastalan b\faaç yıl ınsulın ığnesı
olmaktan kurtulur.
Deri: Bıyoteknolojı şırketlerı, kültür
plağında insan dokusunu üretmeyı
başardılar. Bır kışınin siınnet
densınden bınlerce yanık kurbanına
vetecek kadar den üretilebilıyor
Kıkırdak: ABD'de isveç'te cerrahlar,
' dızde meydana gelen hasartan,
j laboratuvarda uretilen kıkırdak dokusu
j ıle tedavı edıyor
Organ ııakliıule devrim
Deri, kemik ve kıkırdak dokusunu laboratuvarlarda kültür plağında
üretmeyi başaran bilim adamlan yapay göz üzerinde çalışıyorlar
Çeviri Servisi - Organ nakli için sı-
ra bekleme işkencesi 2000Tı yıllarda
tarihe kanşacak. Doku veya organ nak-
linde, bundan böyle laboratuvarlarda
kültür plağında uretilen yeni organlar
kullanılacak. Dünyanm dört bir ya-
nında bilim adamlan var güçleriyle
doku üretimi üzerinde çalışıyor. Labo-
ratuvarda kültür yoluyla üretilemeyen
parçalar, vücut tarafından reddedil-
meyecek malzemelerden üretilıyor.
15 yıl önce adı bile bilinmeyen do-
ku mühendisliği bugün harikalar ya-
ratıyor. Deri, kemik ve kılardak doku-
sunu laboratuvarlarda kültür ptağında
üretmeyı başaran bılım adamlan. bun-
lan şimdiden khniklerde kullanmaya
başladı. Organ üretimıni de gündeme
alan araştırmacılar. özellıkle göz ko-
nusunda büyük ilerleme kaydettikle-
rini belirtiyorlar.
Yaşayan doku ıle elektronik tekno-
lojisini büyük bır başanyla birleştıren
bilim adamlan. yapay gözlerin pek
yakmda körlenn hizmetine sokulaca-
ğı müjdesini veriyor.
El, ayak gibi organlann ya da kalp,
karacığer gibi ıç organlann laboratu-
varlarda ürettlmesi olasılığı şımdılık
ufiıkta görünmüyor, ancak bu senar-
yonun çok yakında gerçeğe dönüşece-
ğıne kesın gözüyle bakılıyor.
Deri, kemik ve kıkırdak dokusunun
yani sıra laboratuvarlarda kalp ve ıd-
rar yollan kapakçığı da üretiliyor. Kan
daman hücresinden kültür yoluyla ure-
tilen bu kapakçıklar, şimdilik kuzular
üzerinde deneniyor. Hayvanlardahiç-
bir sorun çıkarmayan kapakçıklar, ya-
kında insanlara da takılacak. Dolayı-
sıyla domuzdan kapakçık naklı veya
mekanık kapakçık]ar tarihe kanşacak.
SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN
'İşçi Sınıfı Tarihi'ne 'Derkenar'
Ona Divanyolu'nda rastlamıştım, epeydır Üniver-
site Kitabevi'nde çalışıyordu; güneşte, gızlı
uçuşan buz tozlarının yaldızlandığı, açık ama soğuk
bir gün; bilinmez hangi iş için yoium o tarafa düşmüş.
Lütfü Ağabey i (Erişçi) görebılmek, ne bahtiyariık!
Alçak gönüllü bir aydın, 'müeddep' bır İstanbul 'çe-
teb/'si; çok çile çekmışlerin bezginliği, saklı umutsuz-
luğu ile konuşuyor:
"...hâlâ anlayamadığım nedir, bilirmisin? Mühim
bir adam değilim, kayde değerbır aksiyonum olma-
mıştır, hepı topu iki küçük broşür neşrettim; beni
acaba neden sürgüne göndermeyi lûzumlu gördü-
ler?"
Lütfü Erişçi'yi kım hatırlıyor? 'Türkiye'de Genç-
lik Meselesi' (1937) ve 'Türkiye'de İşçi Sınıfı'nın
Tarihi' (1951) başlıklı, o küçük ama son derece oz-
lü broşürierini? Türk sosyalizminin, daha yeşerirken
insafsızca budanmış dallarındandır; eğer onun ça-
lışması olmasaydı, oyıllann genç solculan, Türkjye'de-
ki işçi hareketlerinın "evveliyatını' nereden, nasıl öğ-
reneceklerdi?
Onu Asmalımescit'teki Elit Pastahanesi nde ta-
nımıştım: sinsi küf, soğuk izmarıt ve kotü konyak ko-
kan, alaca karanlık bir 'levanten' pastahanesi idi;
oyun oynanabiliyor, içki içilebilıyor; 40 karanlığının son
yıllannda, bazı şairler ve yazarlar. oraya 'takılıyordu';
meselâ Oktay Akbal, Salâh Birsel, Behçet Neca-
tigil, Fazıl Hüsnü, Fahir Onger, vb; arada, benım
çok önemsediğim kimseler de geliyordu, onlarla ta-
nışıyordum:
Sait Faik gibi, Sabahattin Ali gibi, Mustafa Uy-
kusuz, Lütfü Erişçi vb gibi. Onlardan, nelerı oğre-
nebilirim, aslında bunun peşındeydim: hayata, sana-
tave 'kavga 'yadair!
Lütfü Erişçi, kannca gıbı titiz çalışanlardan mıy-
dı, yoksa ben mi öyle sanırdım? 'Özef olarak' yazıl-
dığına özellikle işaret ettiği İşçi Sınm'nın Tarihi'nde,
sadece dipnotlanna şöyle bir göz atmak bile, yaza-
nn gerçeğe ne kadar saygılı olduğunu, belgelere da-
yanmadan hiçbir şeyi yazmak istemediğini kanıtlar.
O belge 'avcılığı' kolay şey mıdir sanırsınız?
Her olay bir ibret'...
"T* ÜRK/IŞ'in 'kıpırdadığı' günlerdi, birakşam, iri çe-
I kirdekli biryağmur, odamın camlarında dağılıyor
eğildim, Lütfü Erişçi'nin eliyle verdiği o iki 'broşürü'
krtaplann arasından buldum çıkardım; meğerse, oku-
duğum sıra, bazı cümlelerin altını yeşil mürekkepli bir
kalemle çizmişim; onlan, sırasıyla, gözden geçiriyo-
rum; yılların acısı, bırikimi ve tecrübesiyle mi nedir,
vaktiyle Lütfü Erişçi'yi neden 'tehlikeli' saydıklannı
o dakika anlıyorum: çünkü bu adam 'doğru söylü-
yor.'
Bakınız, ne demiş? "...1908temmuzunda, saray
istibdadının yıkılmasında, işçi sınıfının âmiller
arasında olduğu asla inkâr edilemez; filvâki ağus-
tos ve eylül aylannda birbirini tâkiben ilân edilen
otuza yakın grevin ekseriyeti, yalnız tahammül-
süz, iş şartlannın haklı tepkisi değil, Manastır'da
başlayan meşrutiyetçi hareketi tamamtayan te-
zahürierdi..." (Aynı eser, s. 8)
Peki, 'otuza yakın grevi' nereden bulmuş çıkarmış?
Dıpnotu, aynen şöyle:
"...bakınız: 1908'de Ecnebi Sermayesine Kar-
şı Ilk Kalkınmalar, Hüseyin Avni, 1935, sayfa 17.
Bu grevlerin ekseriyeti ecnebi şirketlere ait mü-
nakale işletmelerinde yapılmıştır." (Aynı eser, s. 9)
Acaba, 'meşrutiyetçihareketi tamamlayan' işçile-
re, Meşrutiyet ne yapmış? "...bu duruma rağmen,
birdenbire iktidara doğru yükselip hürriyet önder-
liğinden vazgeçen Ittihat ve Terakki Cemiyeti,
henüz istibdat bakâyası olan hükümetin, ecne-
bi sermayedarlanyla elele vererek, grevleri kan-
la bastrmasjna; ve sendika teşebbüslerine bir mu-
vakkat kanunla sed çekmesine mâni olamıyor-
du..." (Aynı eser, s. 9)
Dipnotu derseniz. o ayrı bir 'ibret': "...25 Eylül
1324 (1908) tarihli Tatil-i Eşgal Kanun-u Muvak-
katı. Bu arada Ittihat ve Terakki Cemiyeti, mese-
lâ Balya Mağdenlerf ndeki grevde âmil olmuş,
fakat grev devam ederken oraya gelen Ittihat ve
Terakki Cemiyeti mümessili, eîinde baston, ma-
halli idare âmirteriyle grevcilerin üzerineyürümüş-
tür. 'Mehmet Ali Aynî'nin Hatıraları, istanbul
1945'..." (Aynı eser, s. 9)
Ne hazın değil mi?
Kökleri nerelerde?
TTjrk İşçi Hareketi'nin, başlangıçtakı 'başat' özelli-
I ğı, anti/emperyalisttavndır: Meşrutryet'ten Mü-
tareke'ye, hangı örgütlenme teşebbusune, hangi
greve baksanız, 'ecnebisermayedar'a karşı olduğu-
nu görürsünüz; buna mukabil, )ttıhatçılarJ
ın 'meşru-
tiyeti' hıç de onlara benzemez, örnek mı, ışte örnek:
"...müteakip aylarda Meclis-i Meb'usan'da Ta-
til-i Eşgal Kanunu, hemen eski şekliyle müzake-
re ve bazı meb'uslann bu kanunu 'ecnebi men-
faatterini müdafaa ile' itham etmelerine rağmen
kabul olunuyordu. (27 Temmuz 1325)..."
"...yalnız Meclis-i Meb'usan değil, Meşrutiyet
devrinin idarecileri de müstebrt setefteri kadar, ken-
dilerini evvelâ ecnebi muessese ve menfaatleri-
ne hizmet etmekle vazifeli addediyoriardı..." (Ay-
nı eser, s. 10)
'Sistem'in 'gizli'ya da 'yan' sömürgesı olan bir ül-
kede, başka türlüsü olabilir miydi?
Görüyor musunuz, cumhuriyet 'geç' dönem yö-
netialerinden pek çoğunda görülen, bu 'sağlıksız' dav-
ranışın kökü, taa nerelere kadar uzanıyor?
http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN
http://www.ada.com.tr7-bilgiyay/yazar/ailhan.html