25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22OCAK1997 ÇARŞAMBA 12 KULTUR İstanbulutnuz'u ve yurdumuzu seviyorsak Tarih Vakfı'na destek olmamız ulusal görevimizdir Bencîl değil, gerçekçi olmahyızEKREM AKURGAL Son yıllarda bılimsel başanlannı hay- ranlıkla izledığımız Tarih Vakfı, özveriy- le çalışan bırkaç bılim adamının öncülü- ğü ve bır avuç ortadirek düzeyindeki ay- dın kişinın kunıcu üye olarak yaptığı mü- tevazı bağışlarla yoktan \ar edildi. Tarih Vakfı'nın kısa sürede birçok önemli çahşmasma ek olarak Habıtat II toplantisı sırasmda ortaya koyduğu "İs- tanbul" ve "Anadolu'da Konuf'kitapla- n. ayrıca onlarla ılgıli olarak Darphane binalan ıçinde dûzenlediği sergi gerçek- ten övgüye değer etkinliklerdir. Tarih Vakfı, adı geçen sergi dolayısıy- la Darphane'nin hiçbir ışlev verilmeden boş bırakılmtş binalannı temizletniş ve kısmen restore etmiş. böylece bu eskı eser topluluğu içınde yarariı işler yapa- bileceğinin kanıtını vermiştir. Bu neden- le iki restorasyon merkezi binası dışmda kalan ve anlaşmalarla kendisine tahsis edilmış olan binmlerin Tanh Vakfı tara- fından en ıyi biçimde değerlendırileceğı inancmdayız. Bu satırlann yazan Habi- tat II etkınliklerinden önce bütün arke- ologlar gibi Darphane bınalannıtı Tarih Vakfı'na verilmesi ısteğıne karşı çıkmış- tı. Çünkü restorasyon merkezi birkaç ay- dın ve yurtsever bilim adamının çabala- nyla kazanılmış. büyük bir eserdir. Ancak bugünkü koşullar göz önünde tutulursa bencil de|ıl akılcı ve gerçekçi olmamız gerekmektedir Devletimiz4-5yıldanbe- ri ekonomık zorluklar ıçindedir ve bu sı- kıntılı durum enaşağı birkaç yıl daha sü- recektır. Kaldı ki devletimizm çok önem taşiNan sorunlan biryanabırakıp "tstan- Tarih Vakfi, Darphane'nin hiçbir işlev bul Müzesi" gibi önemli, ancak ıvedi (aciU olmayan konulara daha yıllar bo- yunca uzak duracağı apaçıktır. Bu neden- le eğer Istanbulumuzu ve yurdumuzu se- viyorsak. Tarih Vakfı'na destek olmamız ulusal görevimizdir. Tarih Vakfı devletimızin bugün içın yapamayacağı bir işi. yanı bir "lstanbul MüzesF'ni kuracak becenye sahıptir. Bu gırışım için bugüne değin 3.5 milyon do- verilmeden boş bırakılmış olan binalannı temizlemiş ve kısmen restore etmiştir. lar harcama yapmayı başaran Tarih Vak- fı, bundan sonra gereken 35^W) milyon dolarlık yardımı da sağlayacak güçtedır. Bilimdaşlanmın, yani arkeologlann bazılanhâlâ"BizTarih Vakfi'nın bir İs- tanbul Müzesi' kurmasına değil, onun Darphane binalan içinde yer almasına karşıyız" diyorlar ise gerçekçi düşünmü- yorlardemektır. İstanbul Müzesi kurula- caksa, onun en uygun yeri Darphane bi- nalandır. Çünkü "istanbul Müzesi"ge- zılmesi, görülmesı gereken bır kompleks olacaktır. Yeni kurulacak"İstanbul Mü- zesi"nin yeri. metropolün herhangı bir semtınde değıl, şüphe yok ki diğer kent müzelerinin bulunduğu bölgede olmalı- dır. Bu bağlamda bugün boş duran Darp- hane, gezilecek ve görülecek bır mekân olmayan restorasyon birimlerine değil. elbette ki tunstlerin büyük ilgi ile ziya- ret edecekleri eserleri sergileyen "istan- bul Mûzesrne tahsis edilmesi doğru ola- caktır. Kaldı kı Tarih Vakfı bugün resto- rasyon konulannda hizmet gören iki bi- naya dokunmak isteğinde değıldir. Öyle ise dediğımiz gibi, tstanbulumu- zu ve yurdumuzu seviyorsak. turizm ge- lirlerimizi arttırmak. kımliğimızi dünya- ya tamtmak istıyorsak Tarih Vakfı'na des- tek olmamız ulusal görevimizdir. Habip Aydoğdu 20. sanat yılını Milli Reasürans Sanat Galerisi'ndeki 30. sergisiyle hutluyorDüşle gerçeğin sarkacuıda hesaplaşmaLartBRAHtM KARAOĞLU L'zun bir sanatsal üretim süreci- nin sonunda dönüp geriye bakan, dünden bugüne uzanan sanatsal çiz- gisinin retrospektif bır hesaplaşma- sını yaşayan sanatçı; ürettikleriyle, düşlediklerinin karşılaşmasını ya- şar. Geride bıraktığı uzun, varyant- lı yolun her dönemecinde yaşadığı değışimin. dönüşümün, yaratıcı du- yarlığını çoğaltan ya da eksilten ol- gulann hesabını çıkanr. Bir sanatçı olarak duruşunu yeniden gözden ge- çirir. Geldiği kıyıdabıriktirdikleriy- le. daha uzaga nasıl yürüyeceğinin hesabını vermeye çalışır. Böylesi bir hesaplaşma sanatçıya kendini yeni- den anlama ve görme olanağı verir. Yirminci sanat yılını lstanbul'da Mılli Reasürans Sanat Galerisi'nde gerçekleştirdiği otuzuncu kışisel sergisiyle kutlayan ressam Habip Aydoğdu, bu son sergisiyle geride bıraktığı yirmi yıllık sanat serüveni- nın hesaplaşmasını yaşıyor. "Yaşam Kavgası" adlı ilk kişisel sergisınden bu yana kendine özgü bır sanatsal bıçemi ve varsıl bir im- ge evreni oluşturarak resim seriive- ninı sürdüren Aydoğdu, görsel anla- tım bıçemini. sürekli bır arayışın, yaşamla ve kendısıyle hesaplaşma- nın sımrlannda gezinerek kuran önemli bir sanatçı. Değişerek kendi kalabilmek Son sergısını, "Yaşadığunız ka- osun gölgesi her yerde buluyor bizi. Düşlerimize çöküyor. Bu gölgeye bir karşı duruş, bir hesaplaşma benim resmim. Düş gücümü özgürleştire- rek, sınırsı/ fantazyalaria, rastlanü- larla. çağnşımlarla dolu bir siireci güncemdeki küçük notlarla bütün- leş,tirip. bu renkJe. bir benekle baş- layan yaşamı savunma uğraşı" söz- leriyle sunuyor. tl'k resimleri doğduğu yörenin, çocukluk günlerinin izlerini taşıyor- du. On iki yıl önce Sanat Olay ı der- gisinde yayımlanan bir söyleşide anlattıklan, resimlerinin sanatsal yöneliminin ve yaratı serüvenini be- lirleyen duyarlılıgının içten yansı- masıdır. "Once bir köy çocuğuyum. Yoksul bir ailenin çocuğuyum. Bir köy çocuğununyaşadığı gerçeklikle- ri ben de yaşadîm. Kırsal kesim in- sanının sorunlan içinde büyüdüm. Onlanyakındantanıdım. O doğanın ve toplumun gerçekleri yoğurdu ha- murumu. Ama çok geride kaldı o günler. O çocukluk gûnlerimin anı- lanndan. izlerinden. bilinçahı biri- kimlerinden çok yararlandım" di- yen Aydoğdu. bozkırda unutulmuş "Yaşam Kavgası" adlı ilk kişisel sergisinden bu yana kendine özgû bir sanatsal bir biçek ve varsıl bir imge evTeni oluşturarak resim serüvenini sürdüren Habiü Aydoğdu, görsel aniabm biçemini; sürekli bir arayışın, yaşamla ve kendisiyle hesaplaşmanın sımrlannda gezinerek kuruyor. Son resimleri onun sanat evreninin doruğundaki hesaplaşmasuun en çarpıcı örnekleri çocukluğundan, metropol varoşla- nna savrulmuş gençliginden yansı- malar yükJer ilk resımlerine. Bu ne- denle kendi gerçeğine ve sanatsal gerçekliğe bakışının önemli bir ev- resıni oluşrurur ilk resimleri. Daha sonraki evrelerde ise bir yandan sanatta \ar olan gerçeklikk- ri sorgularken, bir dığer yandan da kendi gerçekliğini yenı anlatım bi- çimleriyle sunmaya çalıştı. Bu ne- denle onun resminin her evresi "de- ğişerekkendi kalabümenin" yoğun- lugunu yansıttr. iki ay önce Ankara Halkbank Sa- nat Galerisi'nde bir sergi açtı. Ar- dından da tsUnbul Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde son dönem çalış- malannı sunduğu önemli bir sergi gerçekleştirdi. Aydoğdu'nun son re- simleri onun sanat evreninin doru- ğundaki hesaplaşmasının en çarpı- cı örnekleridir. - Renginözyapısındaki ritmi rast- lannsalhğın çeşitUliği içinde,geruim- li bir atmosferîe yansıüyor tuvallerî- ne. Bilinçamnuı uçsuz bucaksız deh- lizkrinde gezinerek. içsel gerçeklili- ğinin pentürel atlasını düşgücüvle boyuyor." Düşsel kuşlann düşü sanki. Law- rance'ın bir dızesini anımsıyorum onun resimlenne baktığımda. "Göklerin yaşamıdır kuşlar, uçar- ken göğün düşüncelerini çizerler." Resminin en gizli yanını okutuyor Habip'in kuş figürleri. Ama tek an- lamlı bir gösterge değıl onun kuş simgesi. Caz şarkıstnın ritmi Resminin anlam evTeninde, renk kümelerinin içinde gizemlı bir belir- ginlikle örgünün en devınimli bo- yutunu oluşturuyor kuşlar. Yalnızca kuşlar değil, algıladığı nesnelerin her birini dolaylı bir düşsellikle yan- sıtıyor resmine. Çünkü renklerin kendi çığlığını, kendi sesini de yük- lüyor tuvallerine. Bunun için renk- ler özgürdür ruval yüzeyinde. Belki de bu özgürlük duygusuyla giriyor resmine kuşlar. lçgüdülerimizin, en insani tutkulanrruzın gölgelendiği yaşam serüvenimize, içsel gerçekli- gimizin gizlenne kuşlarla ortak olu- yoruz. Sonu belirsiz bir biçimde devinen bır caz şarkısının ritmini, yogunlu- gunu taşıyor Habip'in resimleri... Kıyısız, yerçekimsiz, boşluğa fir- latılmış renk kümeleri doğaçlama söylenen bir caz şarkısının notalan gibi. îlk bakışta durağan gibi görü- nen, sonrasında ise öne doğru sıçra- yan kuş figürleri, bir yanı bilinmez denklemlerin gizemini taşıyor. Öğrenilmiş bir tanıma yolunu zorlayan izleyicisıni görüntünün, imgenın ötesine çağıran, başka bir boyut etkinleşmiş son yapıtlannda. lç gerçekliğinin dehlizlerinde dola- nan simgelerle kurulan, yeni anlam- sal bır resim evrenıni anyor. Büyük renk kümelerinin oluşturduğu kat- manlann arasındaki gizli yan silik vizgilerle. kaligrafık bir etkiyle tu- v alîerin belleğini oluşturan fıgürler- le kaotik bir dünyayı oluşturuyor. Kendi resim gramerini; var olanla. bilinçaltından yansıyanlann örtüş- tüğü bır frekansla kuruyor. Yaşanı- lan amn duygulannı; geriye dötıüş- lerle, geleceğin kaygılanyla birleş- tırerek yansıtıyor. Her bir resmi kuşlarla mühürlü olan Habip; düş gücümüzün bile eri- şemediği yerlere. yelkovankuşlan- nın, albatroslann. kırlangıçlann us- lanmadan sonsuzluğa, özgürlüğe uçtuğu bir evTen yaratıyor. Şostakoviç'in operası beyaıperdeye ııyaıiandı Kültür Servisi - Unlü Rus besteci Şostakoviç'in uzun süre yasaklanan, yak- laşık otuz yıl boyunca hiç- bir yerde sahnelenmeyen operasının dünya prömiye- ri Paris'te beyazperde yo- nımuyla gerçekleşti. -RotshchJld'ın Kemanı' başlıklı film az bilinen bır operanın fılmi olmanın ötesinde işin arka planın- daki büyülü hikâyeyı anla- tan; müziği, dramayı, şar- kı sözlerini ve tarihi etkile- yici bir bütün oluşturacak şekilde harmanlayan bir yapıt olmasıyla önem ka- zanıyor. Konusu Anton Çehov'un kısa bır öykûsünden uyar- lanan operayı tkinci Dün- ya Savaşı'ndan kısa bir sü- re önce Yahudi asıllı Sov- yet müzisyeni Benjamin Fieischmann bestelemeye başlamıştı. Ünlü Rus mü- zisyeni Dimitri Şostakoviç ise Fleischmann'ın 1941 yılında Leningrad'ı savu- nurken ölmesi üzerine bes- teyi tamamladı ve yapıtın orkestrasyonunu gerçek- leştirdi. Şostakoviç tek perdelik bu operayı savaştan sonra sahnelemek istediğinde pek çok yurttaşının, ülkesı uğruna ölmüş olsa bile bir Yahudiyi istenmeyen bir yabancı olarak değerlen- dirdiğini gördü. Stalinreji- mi de yapıtın sahnelenme- sini yasakladı. Oyun en so- nunda 1968 yılında sahne- lendiyse de bir gün sonra tekrar durduruldu. Opera bugün artık rast- lanmayan, birbinne sıkı sı- kıya bağlı Yahudilerden oluşan 'shtetT topluluğu- nun yaşamından kesitler de veriyor. Panltılı, canlı ışık- lar altında çekilen fılmin öğeleri, sessiz sinema dö- nemi duyarhlığmı çağnş- tınyor. Filmin konusu şöy- le: Günahlannın bedelini bir cömertlilde ödemek is- teyenbir adamı anlatan öy- künün kahramanı Bronza katı kalpli ve maddiyatçı bir kemancı ve tabut usta- sıdır. Bronzaölmeye hiç de niyeti olmayan yaşlı insan- larla birlikte küçük bir ka- sabada yaşar.. sonuçta pek tabut da yapamaz. Uzun süredir acı çeken kansının ölümü üzerine kemancı ha- yatın anlamsızlığıyla tanı- şır ve anlık bir cömertlilde Rus besteci Şostakoviç çok değerli kemanını kasa- banın sık sık aşağıladığı en fakir çocuğuna verir. Daha önce hiç keman çalamamış olan çocuk ise kendisinden hiç beklemeyen, daha önce duyulmamış melodıler çal- maya başlar. Iyi bir dedektif öyküsü gerilimını yakalayabilen fılme Stalinci yurtseverle- rın tören alaylan ve fanatik Nazi mitingleri de başany- la serpiştirilmiş. Filmin merkezinde yer alan opera ise sık sık yükselen kreşen- dolan ve bunlan izleyen yumuşak pasajlanyla ol- dukça güzel ve güçlü bir yapıt. Hem eğlendirici hem hüzünlü; hem heye- can venci hem de melan- kolik olan müzik 'Kayıp Cennet'i yeniden yaratıyor adeta. Arjantinli fılm yapımcı- sı Edgardo Cozarinsky ta- rafından Rusya'da Rusça çekilen Fransız fılmi, gü- lünç bir rastlantı sonucu. yapıtı zamanında yasakla- mış olan bütün ülkeleri kapsıyor. Gennadi Rozh- devstvensky tarafindan yö- netilen Rotterdam Filar- moni Orkestrası ve Sergei Leiferkus gibi ünlü Rus opera sanatçılan da filmde yer alıyor. Film Şostako- viç'in şu sözleriyle son bu- luyor: "Pek çok insanınuz öldü ve hiç kimse nerede gömülü olduklannı bile bil- miyor. Onlann anısına kim bir anrt dikebüir? Ancak müzik bunu yapabilir." Şostakoviç'in müzik aracı- lığıyla diktiği bu anıtı Co- zarinsky sinemayla su yü- züne çıkanp ölümsüzleşti- riyor adeta.. SEVGİÖZEL Elimızde "Türk Dilinin KullamlmasH na İlişkin Kanun"başlığı taşıyan bır me- tin var. "Kanun"un amacı. 1. maddesin- de kısaca "Türkiye Cumhuriyeti dahilin- de Türk dilinin kullanımı düzenlemek" olarak belirtiliyor Bu tek tümce bile, ya- sayı hazırlayanlann "dfl""e nasıl baktığı- nı ortaya koyuyor. Bu metınde ne dil dev- riminin adı geçiyor, ne Türkçenin 65 yıl- da bilim, sanat dili olarak aldığı yoldan, ne de yenileşerek gelişmesinden söz edi- liyor. Bu yasaya ilişkin tek olumlu kanunız. Türkçenin özellikle son on beş yılda ta- nınmaz duruma gelişinden, umulmadık kişi ve kurumlann da tedirgin olması. Gelgelelim, yasanın 3. maddesindeki "Tereddüt halinde başvurulacak merci Türk Dil Kurumu'dur" tümcesi, yasaya bakış açımızı değiştıriyor. Görünen o ki, bu yasanın hazırlanışında resmi Türk Dil Kurumu başı çekiyor. Yine yasanın içeri- ğinden anladığımız kadanyla, resmi Türk Türkçeyi Yasayla Korumak (1) Dıl Kurumu, oluşturulacak "Dil tzleme Ki'rulu ve Dil İzleme Alt KuruUan"na kı- lavuzluk edecek. Bilindiği gibi Ata- türk'ün öncülüğüyle kurulan, 1983 so- nuna degın, Atatürk'ün kalıtından aldığı payla yaşamını sürdüren Türk Dil Kuru- mu, L'ğur Mumcu'nun deyişıyle "paşa tasamıflan" ıle kapatıldı. 1932'den 1983'e dek tüzelkişiliği olan, demek ya- pısındaki Türk Dil Kurumu. 1982 Anaya- sası'mn 134. maddesine dayarularak çıka- nlan 2876 sayılı yasayla, Başbakanlıga bağlandı. Hem de Atatürk'ün tt vasiyeti" göz önü- ne alınmadan. Türk Dil Kurumu'nukapa- tanlar da Atatürkçüydü. şımdi "Türk di- linin kuUanımını düzenlemeyi" amaçla- yanlar da Atatürkçü. Bundan kimsenin kuşkusu olabilir mi? Atatürkçü oldukla- n için. Türkçeyi "boyunduruğu altuıa alan yabancı dillerden" korumaya çalışı- yorlar. Bütün Türkiye'yi saran yabancı ad- landırmalardan. iletişim araçlannın dilin- den, dilini doğru öğrenmeyenlerden. ana- dili öğretimini iyi yapmayan kurumlardan yakınıyorlar. Yasa taslağını okuyunca, in- sanın inanası geliyor. Bu girişimi ıyi nı- yetle bağdaştırmaya çalışıyoruz, bir de şu sorulan da silebilsek gönlümüzden... • Birçok bilim adamı, uzman, eğitim- ci ve Dil Derneği değil mi, yıllardır ana- dili öğretiminin kişilere dil bilinci verme- diğını, anadilini sevdirmediğini söyle- yen? • Yaygınlaşan yabancı dille öğretime hayır, herkes için sağhklı yabancı dil öğ- retimi demiyor muyduk yıllardır? • TRTde Türkçe sözcükleri yasakla- yanlar, öğretim kurumlannda bu yasaya arka çıkanlar kim, hangi kurumlar? • Atatürk ilke ve inkılaplan diye diye öğretim dizgelerinden Atatürk devrimle- rini kazıyan, birer satırla söz edilmesine göz yumanlar kim? • Yakın geçmişte devlet kuruluşlann- daki dil tartışmalannı 'Anayasa Türkçe- siyle" donduranlar kim, hangi kurumlar? • Dil devrimini, tek tek sözcüklerin de- ğiştırilmesi olarak savunanlar, dilde dev- rim olmayacağını söyleyenler; olur diyen- lere uydurukçu, solcu, İcomünist diyenler kim, hangi kurumlar? • Türkçenin yeTİeşmiş yazım (imla) kurallannı bozarılar, birleşik sözcükleri ayıranlar kim, hangi kurumlar? Bunlara eklenecek daha yığınla soru var. Kimilerinin. kimi kurumlann bu so- rulara yanıt vermeyeceğini biliyoruz. Ör- neğin "paşa tasamıflan" ile oluşturulan resmi Türk Dil Kurumu, yıllarca suskun kaldı. Osmanlıca sözcüklerin Türkçe ol- duğunu kanıtlamaya çalıştı, sonrabirden- bire Batı kaynaklı sözcüklere karşılıklar bulmaya kalkıştı. Bir başka deyişle uydur- maya başladı. Ama nasıl bir anlayışla. Arapça, Farsça kökenli sözcükleri "Yaşa- yan Türkçe" sayan, Ingilizcelerinın yeri- ne bunlan koyan bir yaklaşımla. Elimiz- deki yasa taslağırun 3. maddesine bakıruz: "Ticari umun ve iş yeri adlandırmalann- da kuuanılacakTürkçe için ölçü,Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlük'ünün son baskısmda madde başı olarak yer alnuş bulunmaktadır." Tümce nasıl ama?.. "Türk Dilinin Kullanılmasına İlişkin Kanun" taslağının "diH'" bile gösteriyor ki, bu "kanun"un hazırlanmasına kıla- Mizluk edenlerin "düzenfcmesT ile Türk- çe korunamaz. Hiçbir dil. böyle bir anla- yışla, böyle bir yasayla korunamaz. Dil- leri koruyan dil bilincidir. Dilleri varsıl- laştıran dil sevgisidır. Bu bilinç, bu sevgi yasayla verilemez. Yasayla "Dil İzleme Kunıllan" oluşturmak, tek sözcükle gü- lünçtür. Bu kurullann dilini. hangi kurul- lar izleyecek? Işte özene bezene hazırla- dıklan taslağın aşure gibi dili, sözdizimi bozukluklan, bulanık anlatımlan ortada. DEFNE GOLGESI TURGAY FİŞEKÇİ Memet Fuat Yılbaşından bir gün önce Memet Fuat hastalan- dı. Yeni yılın ilk iki haftasını hastanede geçirdi. Şim- di yine evinde, her geçen gün biraz daha iyileşiyor. Hastalık, insani ıster istemez hayatın olağan akı- şı ve sorunlarından uzaklaştınyor. Oysa "Cumhuriyet'teki 28.12.1996 Cumartesi günkü son yazısında, okurlanndan ve bir süredir şi- ir üstüne tartıştığı şair Ş. 'den bir ay ızin istiyordu, yazmakta olduğu Gölgede Kalan Yıllar adlı anılar ki- tabını tamamlayabilmek için. Araya hafta sonu girdi. 30 aralık günü yayınevine telefon etti. "Sen şimdi beni, oturmuş kitabımı ya- zıyonım sanıyorsun değil mi? Değil bilgisayar ba- şında çalışmak, anılan teybe okuyayım dedim, iki cümle okuyunca soluksuz kalıyorum" dedı. Hay AJ- lah! Ne yapsak diye düşünürken Fethi Naci geldi. "Dûn Memet'le telefonda konuştum. Nasılsın de- diğimde hayatımda ilk kez ondan 'Çok kötüyüm' dediğini duydum, bir şeyler yapmalı" dedi. Yanımıza bir doktor arkadaşımızı alıp gittik. Ok- sijen tedavısine gereksinimi olduğunu, hastaneye gitmesi gerektiğini söyledi. Gençliğinde geçirdiği bir hastalık nedeniyle tek akciğerle yaşamak zorunda kalan Memet Fuat, o tek akciğerinin de su toplamasıyla soluk alamaz dunjma gelmişti. Hastaneye yatışının ertesi günü kanında biriken fazla karbondioksitin etkisiyle kar- bondioksit narkozuna girmesi hepımizi çok korkut- tu. On saat kadar sonra kendine gelıp, yoğun ba- kıma gönderdiği ilk notlarda, "Merak etmeyin, her şeyi hatıriıyorum" dediğinde bir parça rahatladık. Pekçogumuz için o her şeyden önce Nâzım'ın oğludur, cezaevınden "Oğlum, Canım Evladım, Me- medim" diye başlayan mektuplann oğlu. Ülkemizin yetiştirdiğı en büyük şairle, ilkeli bir an- ne olan Piraye'nın birlikte yetıştirdikleri bir çocuk. Nâzım'dan gelen şiir sevgisiyle, annesinden aldığı tutariı kişilik yapısı, onu edebiyat dünyamızın son kırk yılının şiır ve şair üstüne düşünceleri en fazla il- gi uyandıran eleştirmeni yaptı. Ne var ki onun söylediklerine, yazdıklanna ilgiy- le yaklaşan şairlerin ve şiirseverierin, onun düşün- celerinin pek azını paylaştıklan da bır başka gerçek- tir. Çünkü Memet Fuat'ta her insanda görülebilecek hayatın günlük kolaylıklarına kapılma egilimi hiç gö- rülmez. Dünyayı tanıma serüveninde, sanata, top- luma ve ınsana yaklaşımında evrensel kültürün u- laştığı noktadan bakar her şeye. Son on yıllık yazıları, özellikle Çağdaşımız Mak- yavel'de toplananlar, sosyalızm uygulamalarının çö- küşünden sonra bu uygulamalar, insan ve sanat üstüne benzersiz irdelemelerie doludur. "Cumhuriyet"tek\ yazılannda da dönüp dolaşıp bu' konulan irdeledi. insanlik ve kültür sorunlan o denli öne çıkmıştı ki sevenleri şiir üstüne yazılannı özlerken Rilkenin Genç BirŞaire Mektuplan 'ndan esınlenerek şiir sorunlan ve şaırlik üstüne düşünce- lerini tartıştığı "Yaşlı BirŞaire Mektuplar"mabaşla- dı. Masasının üzeri tamamlanmayı bekleyen çalış- malarla dolu: Bugüne dek dört yüz sayfası yazılan Gölgede Kalan Yıllar'\n son yüz sayfası yazılacak. "Yaşlı Bir Şaire Mektuplar", şiır örnekleri üstüne yazılacak gentş oylumkfyazılarta sürdünülerek bir şi- ir kuramı kitabı oluşturulacak. Bugüne dek ancak içlerinden bir seçmenin ya- yımlanabildiği, Nâzım'ın Piraye'ye yazdığı bir san- dık dolusu mektup yayıma hazırlanacak. Çağdaş Türk Şiiri Ântolojisi, bir yandan yeni ku- şak şairleri içine alacak biçimde, öte yandan kuram- sal yazılarla zengınleştırilip gelıştirilecek. "Adam Sanat" dergisı, daha nice güzel yazı ve şiirierle dolu olarak yayıma hazırlanacak. Ve bütün bu işler yapılırken daha kimbılir ne ya- zı, kitap, dergi tasanlan doğacak, gelışecek. Onat Kutlar'ı anma toplantısı • Kültür Ser\isi-PEN Yazarlar Derneği. Onat Kutlar'ı anma toplantısı düzenliyor. Bugün saat 18. 30'da geçen hana açılışı yapılan. Sıraselviler cad. 48 D:4 adresindeki Nazım Hikmet Vakfı Kültür Merkezi'nde düzenlenen toplantıda Onat Kutlar film öyküsü yanşmasının ödül töreni de gerçekleştirilecek. BUGÜ1V • DERGÂH TASAVVUF MLSİKİSİ TOPLLLUĞL' KONSERİ saat 19.30'da CRR Konser Salonu'nda. • TLINCEL KURTİZ & SEMA 'Tangolar" ile saat 21.15'te Jazz Stop Beyoğlu Sahnesf nde. (252 93 14) • ELEŞTİRİ KJTABEVİ VE KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 18.00'de videodan gösterilecek olan Simurg belgeselinde tiyatro sanatçısı Bedia Muvahhit yer alıyor. (373 38 24) • POTEMKtN ZIRHLISI Eisensteın'ın fılmi saat 16.00'da Taranta Babu Kültür Merkezi'nde gösterilecek. (235 28 59) • BABAM İÇİN Jim Sheridan'ın fılmi saat 17.00'de EvTensel Kültür Merkezi'nde gösterilecek. KULTUR • ÇİZİK KÂMİL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle