23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 1997 PERŞEMBE HABERLER Son 10 yıl içinde meydana gelen savaşlarda 2 milyon çocuk öldü, 4.5 milyon çocuk da sakatlandı SavaşLann faturası çocuklara PERŞEMBE 1 ITIİIyon ayrillk Çeşitli ülkelerde çıkan savaşlar yüzünden 12 milyon çocuk evsız kalırken 1 milyon çocuk ailesinden ayn düştü, 10 milyon çocuk da psikolojik sarsıntı geçirdi. İSTANBUL (AA) - Savaşlarm en çok çocuklan etkıledıği \e dünyanın çeşitli ülkelerinde son or. yıl içinde meydana gelen savaşlarda 2 milyon çocuğun öldüğıi, 4.5 milyon çocuğun da sakat kaldığı bıldırildı. Aynı süre içinde 12 milyon çocuk evlennden olurken, 10 milyon dolayında çocuk da yaşadıklan dehşet sahnelen yüzünden psikolojik sarsıntı geçırdi. UNICEF'in 'Dünja Çocuklannın Durumu 1996* kıtabmda >er alan araştırmaya göre savaşlar ve iç çatışmalar. çocuklara büyük acılar yaşatıyor. Uluslararası hukukun çocuklar için getirdıği standartlara rağmen daha sekiz yaşında askere alınan veya asker olmaya zorlanan çocuklar, yaşam hakkından >oksun bırakılıyor. Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Butros Gali, sunuş bölümündekı yazısında. "50 yıl önce UNICEF'in kuruluşunu gündeme getiren, çocukların savaşta çektikleri acılardr dıyor. Çocuklara banş getırmeye yönelık acıl çabalara katkı bekledıklennı ifade eden Galı. çocuklara yönelık şiddete karşı bır etik oluşturmayı. çocukların askere yazılmalarına \e rehin alınıp tutuklanmalanna karşı çıkmayı yaygınlaştırmayı hedeflediklerini kaydedıyor Savaşın faturası Butros Galı. çocukların yaşatılmalanna. korunmalanna \e geliştirilmelenne: ıyı günde. savaşta \e banşta hep üst düze>de öncelik tanınması gerektiğını belirterek son veriyor sözlerine. Dünya çocuklannın durumunun ele alındığı bölümde ıse 1996 yılında çocuklann yıne sa\aşın getirdıği yıkımlarla yüz yüze olduğu kaydedildı. Milyonlarca çocuğun masumıyetlerinın lekelendiği. her gün sürüp giden terörün ortasında, geleceğe dönük umutları boğulmuş biçimde yaşadıklan \urgulandı. Savaşta öldürülen çocuklann. açılan büyük toplu mezarlara sav rulup atıîdığı ıfade edihrken. yaşayanlann ise ana-babalannı yıtirdiğı. kendi başlanna kaldıkları dile getırıldı Çocuklara gösterilen sevgi \e saygtnm insancıl. sıyasal ılerlemenın anahtan olduöu belirtilen kitapta şöyle devam edıldi: "Büründükleri etnik ya da dinsel karaktere rağmen. giinümüzde çözümü güç görünen birçok çatışmanın özünde, yaşamak ve bunun için gerekli kay nakJarı elde etmek uğruna bir mücadele >atmaktadtr. Çocuklara yönelik duyarlılığın. ay nı zamanda günümüzdeki şiddet sorununu ele almada bir yol olduğu nu da unutmamalıyız. Elbette savaş denilen şey bir günde ortadan kalkmayacaktır. Buna rağmen savaşlann yol açtığı sonuçlan hiç olnıa/sa hafîfletebiliriz. topun ağzına gelenlerin çocuklar ve kadınlar olmasını önleyebiliriz. Soy kınm girişimlerinL işkence \e tecavüz gibi olayları kamuoyuna açıklayıp bunlan sistematik biçimde belgelendirebiliriz. Böylece. potansiyel suçlular uyarılmış ve cezasız kalmayacağı kendilerine iletilmiş olacaktır." Çocuklann. savaşın tahribatına özellikle açık bir kesimi oluşturduğu belirtilen kitapta, yara almadan kunulanlann bile. şiddete ve acımasız ölümlere tanık olmanın getirdigı tra\ ma y üzünden yaşamlarının kalan bölümünde de olumsuz etkilendıkleri kaydedıldı. Kıtapta yer alan bilgılere göre son 10 yıl içinde çeşitli ülkelerde meydana gelen savaşlarda iki milyon çocuk öldü. 4.5 milyon çocuk da sakat kaldı. 12 milyon çocuk evsizler arasına katılırken. yaklaşık 10 milyon çocuk da psikolojik sarsıntı geçirdi. Aynca bir milyon dolayında çocuk da anasız- babasız kaldı 18 \e 19. yuzyıllardakı savaşlarla 20 yüzyılın başlanndaki savaşlarda ölenlerin yansını sivıller oluşturdu. 1980'den sonrakı dönemde ise sı\il kayıplann toplam kayıplara oranı yüzde 90'a çıktı. Tecavûze uğrayanlar Ginsel şıddetin. emık çatışmalarda özellikle yaygın olduğu belirtilen kitapta. şunİar kaydedildr "Bosna Hersek ve Hırvatistan'ı kapsayan çatışmalarda, genç kızlann ırzına geçip ardından onlan 'karnında düşman çocuğu beslemeye' zorlamak, bilinçli bir politika uygulaması haüne gelmiştir. Av rupa Birliği'nin bilgi-belge toplama ekibinin yaptığı tahminlere göre. 20 bin Müslüman kadın tecavüze uğramıştır. Ruanda'da da ırza tecav üz, topluluk bağlannı koparacak bir etnik temizlik aracı olarak sistematik biçimde uygulanmaktadır. Bazı baskınlarda. milislerin saldınsı ardından hayatta kalabilen genç kızlann ırzına geçilmektedir. Sonuçta hamile kalan kı/lardan çoğu, bu kez aileleri \e topluluklan tarafından dışlanmaktadır. Bu kızlardan bazıları çocuklannı terk ederkcn, bazılan da intihar etmiştir." 3 kamp bombalandı Kuzey Irak'ta operasyon Yurt Haberleri Servisi - Terö- nstlerce Kuzey Irak'ın Sınath bölgesınden sınır bırliklenne ya- pılan tacız ateşi üzerine başlatı- lan hava desteklı operasyonlara dün de devam edildi. Hava Kuv- vetlen'ne bağlı uçaklar. terörör- gütünün 3 kampını bombalaya- rak yerle bir ettı. Diyarbakır kent merkezınde ıkı işyennde meyda- na gelen patlamalarda can kaybı olmadı. Son üç yıldır PKJC'nin özellik- le yenı yıl eğlencelerinın yapıldı- ğı asken bırlıklere yönelık olası saldmlannı engellemek için dü- zenlenen operasyonlar bu yıl da tekrarlandı. Öncekı gece Şır- nak'ın Silopı ve Uludere ılçele- rinin sınır birlıklenne karşı uzun namlulu silah. havan ve roketli saldınlar üzenne başlatılan sınır ötesi operasyonlara dün sabah da devam edildi. Dıyarbakır'dan ha- valanan F-4 uçaklan, Uludere il- çesinın 10 kilometre uzağındakı Sınath bölgesinde. terör örgütü- nün 3 kampını bombalayarak yerle bir etti. Sindi Boğazf nda kaçmaya çalışan teröristler ise Kobra helıkopterleriyle bomba- landı. Sınırda kara birlıklennın operasyonlanna yöredeki geçici köy koruculan aa katıldı. Ope- rasyonlann aralıksız sürdüğü Ku- zey Irak'takı Sındı Boğazı ıle Sı- nath bölgesındekı terörıstlere ağır kayıplar verdırıldığı öğrenı- lirken sayıları ıle ilgılı olarak operasyonun tamamlanmasından sonra bilgı venlebileceğı belırtil- di. Genelkurmay "ın açıklamasın- da sınır ötesindeki sıcak takibın. olumsuz hava koşullanna karşın 30 aralıktan ben sürdüğü kayde- dildı. Açıklamada. Kuzey Irak'ın Sinath bölgesinde dün akşama kadar ele geçirilen milıtan sayı- sının 72'ye yükseldiği belırtildi. Diyarbakır'ın Bağlar ve Huzu- revleri semtmde iki işyerine dü- zenlenen bombalı saldınlar. yıl- başı gecesı Diyarbakır polısını alarma geçirdi. Giresun Valısı tbrahim Şahin. yaptığı yazılı açıklamada. kentın kırsal kesiminde faaliyet göste- ren. temmuz ve eylül aylannda güvenlık kuvvetleri ıle çatışma- ya girerek kaçan terörıstlerden 7'sınin; Isparta. Istanbul. Samsun ve Giresun güvenlik kuv vetleri- nin yaptıklan ortak çalışma ve operasyonlar sonucu yakalandı- ğını. kîmlikleri belirlenen 7'sinin ise arandığını söyledi. Semra Özal hastanede tstanbul Haber Servisi - 8. CumhurbaşkanıTurgut Ozal'ın eşi SenıraOzal,ye- ni yılaçenesi ve sol kolu kı- nk girdi. Önceki gece, Ye- niköy'deki evinde merdi- venlerden kayarak düşen Semra Özal, koruması ta- rafindan Amerikan Hasta- nesi'ne kaldmldı. Çenesi ve sol kolunun kınldığı be- lirlenen Özal, dün Prof. Dr. Onur Erol başkanlığındaki 5 kişilik ekip tarafından ameliyat edildi. Öğleden sonra 13.30 sı- ralannda ameliyata alınan ve saat 18.00 dolaylannda ameliyattan çıkan Semra Özal'ın, ameliyatınm başa- nlı geçtiği ve sağlık duru- munun iyi olduğu belirtildı. Doktorlar, Özal'm kolunun alçıya alındığını. çene ke- miğinin isegerçekleştirilen operasyonla düzeltildigini belirttiler. Bayrağa şeriatçı yorum Refah Partisi'nin alternatif yılbaşı gecesinde partililerin Türk bay rağına \erdikleri şeriatçı \orum, dikkat çekilmesi özellikle istenen bir anlayışı simgeüyordu. (Fotoğraf: KADER TUĞLA) RP'nin, Fetih Gecesinde gazetecilere saldınya Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nden sert tepki AÜernatifgeeedehedefgazetecileniiİstanbul Haber Senisi - RP Fatıh Ilçe Başkanlığı"nca düzenlenen u Fetih Gecesi'nde meydena gelen olaylan görüntülemek ısteyen medya mensuplannın tartaklanarak engellenmesı kınandı. Türkiye Gazeteciler Çemiyeti Başkanı Nail Güreli. "Kamuya açık bir toplantıda meydana gelen olaylann kamuoyuna duvurulmasını engellemek, karanlik ve kapalı rejimlere özgü bir tutumdur" dedı. RP Fatıh Ilçe Örgütü'nun yılbaşı kutlamalanna alternatif olarak gerçekleştırdıği gecede. \'an Mılletvekılı Fethullah Erbaş'ın konuşması sırasında kimlıği henüz bilınmeyen bir kişi kürsüye yaklaşarak içeriği bilınmeyen bir pankart açmak istemiş: ancak, göstericı, RP'li görevliler tarafından hızla kürsüden uzaklaştınlmıştı. Olayın bu anını görüntülemek isteyen gazetecilere Karanlik rejim tUtUmU TGC Başkanı Nail Güreli, toplantıda meydana gelen olaylann kamuoyuna duyurulmasını engellemenin karanlik ve kapalı rejimlere özgü bir tutum olduğunu söyledi. saldıran RP'lıler Kanal E kameramanı Hiizün Alkaya ıle NT\' muhabiri Hilmi AcaJoğhfnu tartaklamıştı. Geceye Rıze MilleUekıli Şevki Yılmazve İstanbul Büyüşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan \e bazı tstanbul mıllervekillen de katılmıştı. Türkiye Gazeteciler Çemiyeti Başkanı Güreli. yaptığı yazılı açıklamada. önceki gece Abdi tpekçi Spor Salonu'nda düzenlenen toplantıda yaşanan olaylann kamuoyuna duyurulmasını engellemenin. karanlık ve kapalı rejimlere özgü bır rutum olduğuna dikkat çektı. Bu olayın. demokrasinin gereği olan say damlığa tahammülsüzlüğün eseri olduğunu söyleyen Güreli. şöyle devam etti: "Örada açılan pankart suç delili midir ki kamuoyu tarafından bilinmesi istenmiyor? Kamuya açık bir toplantıda mevdana gelen olaylann kamuoyuna duyurulmasını engellemek, karanlik ve kapalı rejimlere özgü bir tutumdur. Bu olay lann kahramanlanna denileeek söz şudur: Kamuoyuna yansımasını islemediğini/ bir hareketi yapmavınız. Napıyorsanız. bunun herkesçe bilinmesini kabul ediniz. Demokrasinin gereği budur" Basin Konsey ı Genel Sekreten Nilüfer Yalçın da yapiıâı yazılı açıklamada şunlan dedı: -Gecede RP \an Millenekili Fethullah Erbaş konuşma yapnıak üzere kürsüye geldiği sırada bir kişi pankart açmıştır. Partili olan bu kişi. diğer partililer tarafından dışan çıkanlırken, nıcdya mensuplan fotoğraf çekmek istemişk'rdir. Bu sırada bazı partililer gazetecileri tartaklarken. bir grup da "Medya dışan' sloganı atmıştır. Bunun üzerine mcdva mensuplan salonu terk etmek zorunda kalmışlardır. Görevleri sadece kamuoyunu aydınlatmak olan gazetecilerin haber alnıa ö/«üriüklori kısıtlanmıştır. Kuruliışumuz: iktidara geldiklerinden beri medvaya tahanımülleri olmayan RP'lilerin sergilediği bu son örnek saldınyı şiddetle kınamaktadır ve parti yöneticilerinden. bu tür etkinlikleri sorumlulannı medvaya karşı saygüı olmaya çağırtnalannı beklemektedirr SIFIR NOKTASII OR.4L ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr Her karşılaştığımız insanla önce ne olacak bu işin sonu sorusunu sorup duruyoruz? Çıplak bırgözle bıle, Susurluk sonrası ortaya çıkan tablodan neyin ne olduğunu anlamak mümkün. Devlet, yıllardan be- ri ülke içindeki muhalefeti bas- tırmak ve dikensiz bir gül bah- çesi kurmak için yasadışı yol- lara başvurmuş. ABD'nin Sovyetlerle rebake- tınin en yüksek olduğu dönem- lerde başvurduğu darbe, ıç ka- rışıklık, komünıstleri temızleme gibi hedeflerine uygun olarak kurulan Türkiye'deki devlet ör- gütleri de bu işin uluslararası ayağını oluşturmuş. Bu kap- sam içinde ülkücülerin "vatan- severliği". yeni cinayetler için elverişli eleman potansiyelıni rahatça sağlamalarını berabe- rinde getırmiş. Ortada işlenmış cinayetler var. Kimlerın yaptığı ve kimle- rin yaptırdığı ıse çok fazla zah- mete gerek olmadan kolayhk- la ortaya çıkanlabilir. Çünkü, bütun bu ışler devlet görevlile- Ne Olacak Bu İşin Sonu? rinin bilgisi ve desteğıyle yapıl- mış. Pasaportlan, sahte kimlık- leri temin eden devlet. Uyuştu- rucu kaçakçılarının, kara para aklayıcılannın kimler olduğunu da bılmesi gereken yine devlet. Gelin görün ki bunca gerçe- ğe rağmen; şu ana kadar bir ki- şi hakkındabiledavaaçılmadı, iddianame hazırlanmadı. Ömer Lütfi Topal cinayeti, TV'lerdeki Özel Tım gösterile- riyle çıkmaza sokuldu. Her şey öylesine yavaş yürüyor ki bu gidişle. bütün belgeleri birerbi- rer yok etme olanağı doğacak. En azından, suçlular ne kadar kanunsuzluğa bulaştılarsa. bunlan temizlemeye ve ifade- lerıni ayarlamaya zaman bula- caklar. Yargısız ınfazlarda, faili meç- hullerde, toplu öldürmelerde uzmanlaşmış katillerin, arkala- nndaki destekle ve bu konular- daki binkimleriyle sonunda "uçtu uçtu kuş uçtu" yapıp işin içınden sıyrılabılecekleri kuş- kusu toplumu sarmaya başla- dı. Behçet Cantürk'ten. Ömer Lütfi Topal'a, Abdi İpekçi'den Uğur Mumcu'ya bütün önem- li cinayetlerın kararlarının dev- let içindeki birtakım odaklarca verildiğı neredeyse kesın gibi. Gelin görün ki bunların hıçbiri- nin faılinı ortaya çıkarmak gibi bır gayret gösterılmıyor. RP- DYP ortaklığı ve ucunun DYP'ye dokunacağı ıhtimali ve Içışleri Bakanlığı'nın DYP'lile- rin elinde olması, insanı umut- suzluğa sevk edecek ışaretler veriyor. Bunlan kim öldürdü? Solcu- lar mı? islamcılar mı? Bugüne kadar bırçok olayı ortaya çıka- rabılmek amacıyla ışkenceler- de adam öldürenler, işin ucu devlete dayanınca şaşırıp kal- dılar sanki... Kımseyi sorgula- yamıyorlar, kimseye dokuna- mıyorlar. her şeyi savsaklayıp duruyorlar. Solcular demiyor- lar, İslamcılar demiyorlar, diye- miyorlar. O zaman kim? Tarık Ümit'i kaçıran ve her türlü kanunsuzluğun veyolsuz- luğun altından çıkan Ayhan Akça'nın doğru dürüst sorgu- landığını bile işıtmiş değiliz. En son trılyonluk uyuşturucu para- sında da adı çıktı ve bundan da sütten çıkmış ak kaşık gibi sıy- rıldı. insanların vicdanını böyle- sine rahatsız edecek bır tablo- yu, bu ülkenin ne kadar kaldı- rabileceğı sanılıyor? Ayhan Akça, neden gözaltı- na alınmıyor, neden o çok ye- teneklı polis sorgucularınca sorgulanmıyor? Neden hakkın- da iddianame yazılmıyor? Bun- lara kim engel oluyor? ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, liderler zırvesi sonrası TV'de. "Binin üzennde siyasi amaçlı faıli meçhul cinayet iş- lenmış. Devletin bunların öldü- rülmesınde parmağı olduğunu artık kimse inkâr edemez" di- yordu. Bunu, bu ülkede baş- bakanlık yapmış bir parti lıderi söylüyor. Ama devletin kurum- larından hâlâ ciddi bir ses çık- mıyor. • • • Susurluk, uyutulmak ısteni- yor. Susurluk'tan devlet içinde- ki çeteye yönelen bağlar kesil- meyeçalışılıyor. Duyarlığı ayak- ta tutmak zorundayız. Güney- doğu'da şiddet yanlıları inisi- yatifi elden kaçırmamak için fa- aliyet halındeler. Lice'ye bakın, ne olduğunu anlarsınız. Kurul- muş ölüm makinesi çalışmaya devam ediyor Bombalar, sılah- lar, uyuşturucu trafığıni besle- yen korku ortamı korunmak, savaş sürdürülmek ısteniyor. • • • Yeni yılda en önemlı mesele Susurluk'u unutturmamak ve Susurluk'la Güneydoğu ara- sındaki bağı gözden kaçırma- mak. Bir adım atıldı, ipın ucu yakalandı. ilerleyebilmek için eldeki ipuçlarına iyi sanlmak zorundayız. ORHAN BURSALI Yazarımız yurtdışında bulunduğundan yazısını yayımlayamıyoruz. Anlasmanın birinci yılı Gümrük birliğinde düş kınklığı • Gümrük birliği ile birlikte uygulamalar ve tam üyelik konusu çeşitli sorunlara neden oldu. Ankara; anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği konusunda AB'yi, Brüksel ise Avrupa standartlanna uymayan davTanışlarda bulunmakla Türkiye'yi suçladı. ÖZXİEN ACAR ANKARA - Dışişleri Bakanlığı yetkililerine göre Türkiye ıle Avrupa Birliği (AB) arasında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması'nın (GB) bir yıllık uygulamasında dağ fare doğurdu. Gerek gümrük birliği ile birlikte kurumsal yapılanmaya yönelik uygulamalar ve gerek tam üyelik konusu, yumurta-tavuk olayını andıran çeşitli sorunlaryarattı. Ankara; anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği konusunda AB'yi, Brüksel ise Türkiye'yi Avrupa standartlanna uymayan davTanışlarda bulunmakla suçladı. Mali işbirliği Türkiye ile AB arasında imzalanan GB anlaşması, 1996'da başlayan ve 5 yıllık bir dönem içerisinde bütçe kaynaklı bağış ve uzun kredilerden oluşan, yaklaşık 2.5 milyar ECU tutannda şu beş bölümden oluşan bir malı yardım paketmi öngörmüştü: 1. Bütçe kaynaklanndan 375 MECU'luk bağış. 2. Yenileştirilmiş Akdeniz programı çerçevesinde 400 MECU'luk kredi. 3. MEDA Fonu'ndan yaklaşık 700 MECU'luk bağış. 4. Avrupa Yatınm Bankası kaynaklanndan 750 MECU'luk proje kredisi. 5. Gereğinde Türkiye'nin istemi üzerine uluslararası kuruluşlarla eşgüdüm durumunda kullandınlmak üzere yaklaşık 300 MECU değerinde makro ekonomik kredi yardımı. Bu konuda Türkiye'nin karşısına bin Yunanistan'dan, ötekisi de Avrupa Parlamentosu"ndan iki önemli engel çıktı. Yıne Yunan vetosu Atina, geleiieksel : siyasasın^lCardak qjayı ile de uygulayarak roalî îşbırlığınin çeşitli bölümlerini veto etti. Yunan \etosu bir anda mali işbirliğinin yüzde 80'ini uygulanamaz duruma soktu. Atina yalnız, MEDA Fonu'ndaki vetosunu kaldırdı. 2 ağustosta yürürlüğe giren bu fondan yine de kesin bir tahsis henüz yapılmadı. Türkiye'ye AB'nin dört yıl için 375 MECU'luk bağışı öngörülüyor. Dışişleri BakanlığYndan yüksek düzeyde bir yetkili Cumhuriyet'e şu değerlendirmeyi yaptı: "Türldye bugüne değin AB've katkısı 610 MECU olabüecek dört ayn grupta 90 proje sundu. Ancak 60 MECU'luk 13 projenin finansc edilnıesi kesinleşmişti. Topu topu bu projeve 33 milyon ECU'ya 'evet' denildi, ama anlaşmalan dahi ûnzalanmadı. Dag fare doğurdu. Ilişkiler sivasal buharlaşmaya ugradL" Yunanıstan. Kardak bunalımından sonra AB'ye u ortak savıınmayn day alı. ortak sınır anlayışı kavramının" benimsenmesi yolunda baskıya başladı. Atina'nın. karşılığmı almadan güvence vermek istemeyişinin ardında şu iki nedeni var: Binncisi üye ülkelerin siyasal dayanışmasmı sağlayıp, Ege sorununda güç kazanmak ve böylece Türk Yunan sorunlannı Türkiye- AB sorunlan ile birleştirmek. ikincisi ise Türkıye'yi hızla gelişen Avrupa mimarisinin dışında tutacak koşulları yaratmak. AB'de teraa Atina'dan yana Atina'da yeni yönetim AB içinde istediği desteği sağlamakta gecikmedi. AB'nin be§ yıl önce bu fikri değil benımsemesı, düşünmesi dahi söz konusu olamazdı. Ama şimdi artık, AB'nin 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Türkiye ile Yunanistan arasında izlediği denge siyasasını terk etmeye başladığı gözleniyor. AB'de "doğal dayanışma" kavramı ile belıren bu önemli değişiklik Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği yolundaki kurumsal yapılaşrnasını da engelleme sonucunu doğuruyor. İktisadi Kalkınma Vakfi, bu konuda tepkisini şu sözlerle dile getirdi: "Atina; Yunanistan'ın tümüyle haksız, Türkiye'nin tümüy le haklı olduğu konulurda bütün ağıruğını kullanarak kendi görüş açtlannı AB'ye kabule zorlayabiliyor. 14 ülke, Türkiye'nin tutumunu benirusemediği için de Yunanistan üzennde istenen baskıyı kuramıyor." AB, Türkiye ile gelişmenin ön koşulunu Türk- Yunan ilişicilerindekı ıyileşme olarak görmeye başladı. Türkiye böyle bir yaklaşımda olan AB'yi muhatap almak ıstemıyor. 14 aralikta Dublın'de Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, Türkiye'nin Yunanistan ilediyalog istemesine karşılık. komşunun 10 yılı aşkın bır süredir herhangı bir müzakereye yanaşmamasmı anımsattı. Ancak Dublin'de gözlenen; Türkiye'yi. AB'nin dışanda tutmak çalışmalan belirginleşmişti, Brüksel. Atina'nın dümen suyuna girmişti. Ankara'dakı Federal Alman Büyükelçisi Dr. Bans- Joachim Vergau hükümetinin görüşlerinin farklılığını şöyle anlattı: "Türkiye. kendisine verilmesi öngörülen AB mali yardımını talep etme hakkına sahiptir. Almanya, Yunanistan'ın blokajına kararlı bir biçimde karşı çıkmaktadır. Bundan sonra da söz konusu engellemenin gidcrilmesi için aziınie mücadele edeccktir. Ancak aynı zamanda, Türk tarafi aşın sert bir üslupla taleplerini dile oetinügi takdirde, bunun kendi çıkarianna hizmet edeceği konusunda kuşkuluyum." 1 Almanya'nın bu düşüncesine ve Avrupa Komısyonu'nun tüm uyanlanna karşılık AP, 19 eylül ve 24 ekim tarihlerindeki bütçe müzakerelennde aldığı bazı tavsiye kararlan ile sorunları daha da içinden çıkılmaz bır duruma soktu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle