Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 1997 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
er dikkat
[ANKARA(AA)-
Yargıtay, ışçınin raporlu
olduğu sırada rakıp
bir işyerinde çalışmasını,
"iş akdmin haldı
fesih nedeni" saydı.
Yüksek Mahkeme,
bu durumda işçiye kıdem
ve ihbar tazmınatı
ödenemeyeceğine
karar verdi. Kararda,
bir ışçinın raporlu iken
rakip olabilecek bir
başka işyerinde
çalışmasının, doğruluk ve
bağlılık kurah ile
bağdaşmayar ağına işaret
vdildi.
Leman
*1ergisine dava
a VNKARA(A\>-
knkara Cumhur * et
Başsavcılığı. Len v
Dergısi'nde yayunlanan
birki- ' --"rle,
BB , ecmettin
Erı ..w kişilik
haklan.ı r>asın yoluyla
' kar^ı edıldişi
gerekçesiyle deıgınin
Sorumlu Yazı İşleri
Müdürü Kutlu Esendemir
hakkında 4 aydan 16 aya
kadar hapis cezası
istemiyle ceza davası
açtı. Ankara Basın
Cumhuriyet Savcısı Metin
Sezgin tarafından
hazirlanan iddianamede,
Leman Dergisi'nin 30
Hazıran 1996
tarihli sayısının
kapağında müşteki
Başbakan Necmettin
Erbakan'ın yançıplak
karikatürünûn
yayımiandığı belirtiidi.
Af örgütü
İzmir'de
• İZMİR(AA):
Uluslararası Af Örgûtü,
Izmir'de de örgütlenecek.
Orgütün Jzmır
Komitesi'nin
oluşturulması için ilk
toplanti, 18 ocakta
yapılacak. Uluslararası Af
Orgütü'nün lzmir'deki
toplantısına, örgütün
Avrupa Geliştirme
Merkezi 'nden Heather
McGill ile Julia Shervvood
da katıfacak. Örgütün
izmir Grubu'nun
oluşturulmasında, fzmir
Tabip Odası, Izmır
Barosu, Çagdaş
Gazeteciler Derneği Ege
Şubesi gibi meslek
örgütlerinin de katkıda
bulunacağı bildirildi.
Bakan, mide
kanaması
geçirdi
• ANKARA (AA)-
Gençlik ve Spordan
Sorumlu Devlet Bakanı
Bahattın Şeker, mide
kanaması geçirdi. Geçen
hafla sonundan bu yana
Bilecik'in ilçe ve
köylerinde incelemelerde
bulunan Bakan Şeker'in
aşın yorgunluk ve
halsizlik nedeniyle
başvurduğu Bilecik
Devlet Hastanesı'nde
yapılan tetkiklennde,
mide kanaması geçirdiği
anlaşıldı. Ilk tedavisi
Bilecik'te yapılan Şeker,
Ankara Baymdır Tıp
Merkezi'nde tedavı altına
alındı.
Tüpk milletinin
ppoblemleni
• ANKARA (AA) - BBP
Genel Sekreter Yardımcısı
Hanefi Çelik, Türk
milletinin öncelikli
probleminin •'çahşanların
ve gerçek üreticilerin
içinde bulunduğu zor
durum" olduğunu
söyledi. 1996"nın
özelliğinın, artan geçim
sıkıntısı olduğunu
kaydeden Çelik, DYP-
RP koalisyonunun her
firsatta "ülke
ekonomisinin topraktan
geçimini sağlayan
vatandaşlar ile orta ve
küçük ölçekli işlehnelere
dayandığını" dile
getirdiğini, ancak bu
kesimlerin meselelerine
çczüm getirilemediğini
savundu.
TRT'ye ntüdür
yeni yılda
• ANKARA (AA) - TRT
Genel Müdürü'nün
belirlenmesi, yeni yıla
kaldı. TRT Genel
Müdürlüğü için Radyo ve
Televizyon Ost
Kurulu'nun (RTÜK) 3
aday belirlediğini belirten.
Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi öğretim
üyesi Prof. Metin
Günday, boşalan adaym
yerine yeni bir aday
belirlemeye gerek
olmadığını, Bakanlar
Kurulu'nun iki adaydan
birini atayabileceğini
söyledi.
Gümrük birliğinin bir yıllık ürünü patlayan dışalım bir türlü gelişemeyen dışsatım
Ekoııoım
4
bavuPa emanetÖZGENACAR
ANKARA - Tûrkiye'nin, Avrupa Bırliği
(AB) ile yaptığı gümrük birîiği (GB) anlaş-
masının bir yıllık uygulaması sonucunda it-
halat patladı, ihracat gelişemedi. dış ticaret
olağanüstü boyutta açık verdi. AB Ankara
Temsilcisi Büyükelçi Mkhael Lake ve Dış
Ticaret Müsteşan Osman Doğangün,Türki-
ye'yi bavul ticaretinin önemJı bir ekonomik
bunalımdan kurtardığını açıkJadılar.
Henüz dört aylık rakamlar açıklandığı için
GB'nin Tûrkiye'nin dış ticareti üzerinde bir
'illık etkisi de tam olarak değerlendirilemi-
yor Devlet Istatistik Enstıtüsü'nün (DlE)
a7ikladığ] dört aylık rakamlar milyon dolar
jiarak şöyle:
I995'1996Yüzdesi
thracatö.6177.2759.9
Ithalat9.83813.03132.4
Ticaret açığı-3.221-5.75678.7
Buna karşılık bir yıllık GB uvgulamasın-
da Türkiye'nin ABden ithalatı yüzde 57.9
artarken ihracatında ancak yüzde 5 oranında
bir gelişme görüldü. Bir başka deyişle güm-
rük bırliğinden AB kazançlı çıktı. Dışişleri
Bakanlığı yetkılileri bu konuda şu bilgiyi ver-
dilerj
"Özellikle, makinc. teçhizat ve bunlann
içinde de tekstil ağıriıklı makinelerin ithalatı
artü. Bu makinelcrin hi/mete girmesinin
olumlu etkileri. ancakgelecekyıl abnabitecek.
jthalatta arüş, beklenen bir olaydı. Sonucu
bir yılda anlaşılmaz. İkinci yılın sonunu bek-
lemek gerekir. Ticaret açığı ölümcül noktada
degfl."
Gerçek fatura değerieri
Dış Ticaret Müsteşan. açıklamasında. itha-
lattaki artış konusunda ilginç bir görüşe yer
verdi. Doğangün'e göre GB öncesinde var
olan yüksek vergiler nedeniyle ithalatçılar,
fatura değerlerini küçük gösteriyorlardı, şim-
di vergıler sıfirlanmca faruralannı gerçek de-
ğer üzerinden göstermeye başladılar. Bu fark-
lılık da ithalat rakamının doğal artışına neden
oldu. Doğangün, "Fiili ithalat aynı kakk, fa-
tura ölceginde rakamlar büyüdü" diyor.
tktisadı Kalkınma Vakfi ise şu değerlendir-
meyi yaptı:
"Yıl sonu için yapılan bir tahmine göre it-
halaön yaklaşık 44 milyar dolar, ihracann ise
24 milyar dolargibi bir rakama ulaşması bek-
leniyor. Ancak AB ile ilgili ticaret verikrinin
gedkmesinden kaynaklanan yetersiztik nede-
niyle, sağhklı bir değeıiendirme yapılamıvor.
İthalat beklenen artışın üzerinde değildir.
Ozellikle yaonm mallan ve yan mamul mad-
deterden öluşnıaktadır.
Ihracatta lokomotif olan tekstil \e haztr gi-
yim sektöriinde yaşanan \e Alrnanya'daki re-
sesyona bağtı olan dış pazar daralması, bek-
lenen arbşın >aşanmasını engdledi.
Bununla birükte Türk ekonomisinin reka-
betgücü tahminferin ötesinde bir düzeyde ol-
duğunu göstermiştir. İhracarjmız genel ola-
rak gerilemedi. az da olsa bir artif gösterdL"
Türkiye'nin AB içinde en önemli ekono-
mik ilişkide buiunduğu Federal Almanya'nın
Ankara Büyükelçisi Dr. Hans-Joachim Ver-
gau'nun GB'nin ithalat. ihracat ilişkileri ile
ilgili değerlerlendirmesı ise şöyle:
"Türkiye'deld ihracat, istenilen bir bicim-
de geo'şmedi. beklenilenin çok alünda kaldı.
BunakarşıJıkA\Tupa'nınTürkiye'yeihraca-
d artn. Burada bir şeyi göz ardı etniemek ge-
rekir. İthaJ edilen mailann çoğu tüketim ma-
lı değiL tesis ve yatinm mahdır. Bö>lece, Tür-
Idye'deki üretim işlefmeleri, modernizasyon-
lannı gerçekkştirebilecektir. Orta vadede ti-
caret dengesi sağlanacakor. Tekstildeld geri-
leme. Alman ekonomisindeki şu andaki zafi-
yetten kaynaklanıyor. Çok cüzi bir azabna
var."
Alman Büyükelçisi'nin dış ticaret denge-
si konusundaki yorumu ise şöyle: "GB'nin et-
kileri. bugün Türkiye'de bazı geniş çevreler-
de olumsuzolarakdeğerlendiriliyor. Bunaka-
üljnam mümkün değiL Avrupa ik olan dış ti-
caret ber ne kadar şimdilik Türkiye için bü-
yük açık vermiş ise de büyük çaptaki ek itha-
lat öncelikli olarak üretimin modernizasyonu
için gerekli tcsislerdcn öluşnıaktadır. Yapılan
buyannmlar. kısa sürede Türk ürünJerinin re-
kabetgücünü taioiyeederek dış ticaret bilan-
çosunda olumlu yönde değişinı ve daha fazla
istihdam olanağı sağla\acak(ır."
İKV, bir başka noktaya "Dış ticaret açığı
artmakta, cari işlemkr açığı da bulunmakta,
buna karşılık dövizrezervlerinde bir eksüme
görülmemektedJr" sözleri ile dikkat çekiyor
u
Dışticaretaçığı ekonomimiziçin alışılnıa-
dık öJcülere Drma/ımaktadır" yorumunu ge-
tiren IKV Yönetim Kurulu Başkanı Meral
Gezguı Eriş, değerlendirmesini şöyle sürdii-
rüyor:
• AB Ankara Temsilcisi Büyukelçi Michael Lake ve Dış
Ticaret Müsteşan Osman Doğangün, Türkiye'yi önemli bir
ekonomik bunalımdan kurtaran etkeni bavul ticaretine bağladı.
Bir yıllık Gümrük Birliği uygulamasında Türkiye'nin AB'den
ithalatı yüzde 57.9 artarken ihracatında ancak yüzde 5 oranında
bir gelişme görüldü.
İKV Başkanı Eriş, "1996 yıh yabancı ser-
maye girişleri konusunda büyük düş kınklı-
ğının yaşandıgı bir yıl olmuştur. Var olan si-
yasal belirsizlik döneminin uzaması ve seçim
uygulamalanndan kaynaklanan makroeko-
nomikdengelerdeki bo/ulma bu gelişnıey i ya-
ratan etkcnlerin başücaiandır" diyor.
"Gümrük birfikJeri ve benzer ekonomik
bütünleşmelerde, göreceli olarak daha az ge-
lişmiş ekonominin dış ticaret açıgmın artnıa-
sı doğal bir sonuçtur. Bununla büiikte, Türk
ekonomisinin rekabet gücü tahminlerimizin
ötesinde bir düzevde olduğunu gösterdi."
31 Aralık 1995"'te U milyar774milyondo-
Ekonominin önemsenmcyen çarkı bavul ticareti kurtancı oldu.
lar olan döviz ve altın rezervi, dış ticaretteki
bu olumsuz gelişmeye karşın şimdi 5 milyar
548 milyon dolar artış ile 19 milyar 322 mil-
yon dolara yükseldi.
Bavul ticareti bunahmı önledi
Doğangün. dış ticaret açığının gıderilme-
sinde ve döviz rezervlennin artışında "bavul
ticaretinin dikkatealınması'' gerektiğini vur-
guluyor. Aynı görüşü, AB Büyükelçisi Lake
de paylaşıyor.
Buna karşılık, dış ticaret açığının gideril-
mesinde önemli rol oynaması beklenen ya-
bancı sermaye girdilerindeki büyük düş kınk-
lığıru herkes paylaşıyor.
Hazine Müsteşarlığf nın verilerine göre
I995"in 11 ayındâ 1 milyar 857 milyon do-
larlık bir sermaye başvurusu gerçeklestıği
halde, bu yıl ancak 1 milyar 81 milyon dolar-
lık başvuru yapıldı. GB'nin imzalandığı ge-
çen yılın sadece aralık ayındaki başvurular bi-
le bu yılın ilk on aylık değerine denk. GB ne-
deniyle artması beklenen yabancı sermaye
başvurulan. bu yıl tam tersine yan yan\ a ge-
riledi. "GB'nin lasa vadede olumsuz etkileri-
ni hafifletecek ikinci temel aracın. vabancı ser-
ma> e girişleri olması öngörülmüştür. Var olan
rakamlar çerçevesinde 1996 yılında yabancı
sermaye girişlerinde arûş bir yana, yan yan-
ya varan bir azalmanın söz konusu olduğu
gözJemleniyor. Ozellikle veni yabancı serma-
ye girişleri. 100 miiyon dolarin alünda kala-
rak çok dûşük bir performansa işaret etmiş-
tir. Oysa 1995 yıh, özeUikle aralık ayı yabancı
sermaye girişlerinde olağanüstü iyi ve umut
veren bir dönem olmuştu."
Dışişleri Bakanlığı yetkılileri, bu olumsuz-
luğu, Kardak bunalımı ile GB çerçevesinde
Türkiye ile AB arasında öngörülen kurumsal
yapılanmanın gerçekleşmeyişine bağlıyorlar.
Buna karşılık Alman Büyükelçisi Dr. Ver-
gau'nun açıklaması ise şöyle:
"Her şeyden önce. bir şeyi kesinlikle müm-
küngörmemekteyim. Oda hükümetin. koaös-
yonun bir bölümünün İslami bir vön i/Jeme-
si nedeniyleyannmiann eksikliğini va da azaJ-
dığını sanıyorum. Bir şeyi kabul ediyorum ki
kısa vadede A\ rupa'dan beklenilen >annm)ar
gerçekleşmedi. Bunun kesinlikk GB ile bir il-
gisi yoktur. Bu, kesinlikle ne bir ortağın İsla-
mi olmasından ne de GB ile ilgüidir. Bu. Tür-
kive'de uygulanmakta olan nıali politikanın is-
tikrarsız olmasından kay naklanıyor. Kanım-
ca. 1997 yılında bu güçlükler, mali poütikada-
ki bu istikrarsızlıklar en aza indirilecek. Çün-
kü Türkiye yarınm açısından çok iyi bir yer.
Gerçektençoketkin bir konumdadır. Her şey-
den önce Türkiye'deinsan kaynaklan var. Bu-
nun performansı yüksek. Birde özel sektörün
dinamik bir vapısı var.
Süratle gelişmektedir. Bu iki nedenle Tür-
kiye'de yaûrun yapmak çok çckicidir. Türki-
ye'de yerleşik olan .\lman firmalan, GB'den
bu yana yaunnüannı genişlettiler. Bu yanrun
genişlemesi, Türkiye'de var olan fırmalarca
uygulandığı için yabancı sermaye yannmlan
ileilgili istatistiklerde görülmüyor. Türkiye'de
yerleşik bu fırmalann. bu biçimde bir giri-
şimde bulunmalan, Türkiye'deki ekonomik
gelişmeve bir şans tanıdıklannı ve güvendik-
ferini kanıtiar.*'
Avrupa Birliği'nin Ankara'da beş yıldır
temsilciligini yapan Büyukelçi Michael La-
ke ile yaptığımız görüşmede konuya bir de
Briiksel'in gözünden bakmaya çalıştık.
-GB'nin 19%'daldbiryılhkuygulamasının
olumlu-olumsu/ yönierini değeriendirebilir
misiniz?
- GB'yi doğru değerlendirmek için üç yıl
geriye, 1993 yılma. GB görüşmelerinin baş-
ladıgı yıla gitmek gerekir. 1993 'te Türkiye ile
AB arasındaki ticaret 20 milyar dolar iken
gümrük büiiğinin kesinleşeceği ardaşılınca,
1995'te 27 milyar dolarayükseldi. 1996'da ise
36 milyar dolarayükselecegini tahmin ediyo-
ruz. Bu üç yılda yüzde 80'lik birartış demek-
tir. Bu bir gerçektir. güçlü birgelişmedir. Bu.
Türkiye'nin AB ile ticaretinde 1993 "te 10. sı-
radayken 1996'da7'nciliğeyükse]diğinigös-
terir. Pek çok eleştiri şu gerçeği dile getire-
cektir: "İlksonuçlar Avrupa Birliği'nin yara-
nnadır."
- Türkiye'nin AB ile 1996 yıhnda dış ticare-
ti nasıl geÛşti?
- Türkiye'nin ithalatı genelde yüzde24art-
ıruştır. Bu şanssız bir tesadüften kaynaklan-
maktadır. GB'nin ek ekonomik siyasası var-
dır. DYP-CHP koalısyonu, Eylül 1995'te bo-
zulduğunda seçim ekonomisi dönemine giril-
di. Siyasal istikrarsızlık ancak 6 ayda gidenl-
di. İthalattalebinin azaltılması büyük bir eko-
nomik sorundur. Bu, gümrük birliğinin soru-
nu değildir. Yüksek düzeydeki ithalatın bile
çok olumlu yönü var. Çünkü bu ithalat, Tür-
kiye'nin üreticiliğinı ve ihracat gücünü arttır-
mayı amaçlayan yatınm mallan ile hammad-
delerdir.
1997 ve hatta 1998 yıllan rakamlanna gö-
re yeni ihracat potansiyelinin ticaretteki boş-
lugu azalttığı görülüyor. Türkiye'nin genel
ihracatı 1996'da yüzde 16 artarak çok iyi bir
gelişme göstermiştir. AB içindeki payı ise
yüzde 3 artmıştır. Türk sanayıinin kullanım
kapasitesi yüzde 80 gibi yüksek bir oranda-
dır. Türkiye, ClS'te tekstil, giysi gibi yılda 4
milyar dolarlık yeni pazarlar bulmaktadır.
Türkiye'nin AB'ye olan tekstil ve giysi ih-
racatından gelen kazancı düşüş göstermiştir
Kazancm düşmesinin nedeni, Türk ıhracatçı-
lannm AB'de kendi aralannda yaptıklan re-
kabettir. Bu konuda kimse Ortak Pazan suç-
layamaz.
Dikkatlerden kaçan birbaşka nokta var. Bu
da ihracat rakamlannda yer almayan ba\
r
ul ti-
caretidir. Bavul ticareti Türkiye'ye yılda 5-10
milyardolar arasında birgirdi sağlıyor. Bupa-
ra, ihracat kayıtlannda yer almamasına kar-
şın, bankalardadır. Önümüzdeki yıldan itiba-
ren Türk yetkililer bavul ticaretinı mümkün
olduğu kadar ihracat kayıtlan içine almaya
çalışacaklar.
Eğer, bunda başanh olurlarsa, ticaretteki
boşluğun boyutlan hakkında da bilgi sahibı
olacaklar. Bundan daha önemlisı. şu anda 6-
7 milyar dolar olan cari açık 5, hatta 2 milyar
dolara düşebilir.
- Türkiye'ye yönetik sermaye yannmlann-
daid durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- AB'den dış yatınm eksikliği düş kınklı-
ğı yaratmışhr. Türkiye yılda dış yatınmlardan
yaklaşık 3 milyar dolar kazanıyor olmalıydı.
Buna karşılık 1996 rakamlan bunu yansın-
dan az olduğunu gösteriyor. Bunun en önem-
li nedeni, dış dünyamn Türkiye siyasasında-
ki değişikiikleri siyasal risk olarak algılama-
sıdır. Türkiye'de uzmanlann sımflandırdığı
gibi bir siyasal risk olduğuna ben inanmıyo-
rum.
Bir başka konu ise Avrupalı şırketlerin Tür-
kiye'de, sadece bır Avrupa ülkesi olarak de-
ğil, aynı zamanda Orta Asya için bır üs ola-
rak değerlendirip yatınm yapmaya devam et-
meleri, ülkenizin yatınm için iyi bir yer ol-
duğunu da kanıtiar. Yatınmı teşvik eden di-
ğer önemli bir faktör, ekonomidekı dina-
mızmdir.
- Bu konuyu biraz daha açar mısınız?
- Türkiye'ye geldiğimde (yaklaşık 5 yıl ön-
ce) yasal ekonominin yüzde 25'i değerinde
yeraltı ekonomisi olduğunu bana dikkatlice
anlatmışlardı.
Bugün ise yeraltı ekonomisinin, yasal eko-
nominin yüzde 40'mdan fazla olduğunu ak-
tardılar. Bu, çok önemli bir ekonomik yapı-
nın varlığını ortaya koyar. Tasarruf önlemle-
rinin uygulandığı 1994'te beklenen iflaslann
olmayışı. bu durumu açıklar. Çünkü, bütün
orta, küçük ya da büyük özel girişimciler, Or-
tak Pazar'ın güçlükleri ile karşılaşabilirlerdi.
Oysa böyle bir durum olmadı. Yabancı ya-
tınmcılara verilen çok şaşırtıcı bulduğum bir
mesaj var. Türkiye'ye yönelik yabancı ser-
mayedeki bu düşüşe karşın, Türk
ekonomisinde en ufak bir zarar oluşmamış-
tır. Türk ticaretinin büyümesi, dünyaya Tür-
kiye'nin yatınm yapılması gereken bir ülke
olduğunu gösterir.
SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected]
Sosyalistler; onlarca yıldır bu
ülkenin vicdanı oldular. Haksızlı-
ğa, eşitsizliğe, adaletsizliğe kar-
şı çıktılar. Çeşitli renkleriyle siya-
si yaşamımızda derin izler bırak-
tılar. Sosyalistler, toplum içinde
bir ağırfık oluşturduklan zaman,
her şey yerli yerine oturuyordu.
Türkiye'nin sağıyla solunun den-
gede olduğu dönemlersosyalist-
lerin sesini çıkarabildiğı dönem-
lerdi.
Sosyalistler eğer, bir ağırlık
oluşturabilıyorsa, sosyal demok-
rasi de merkez sağ da yerli yerin-
dedurabiliyordu. Kurumlardaha
sağlfklı işleyebiliyordu. Değişim
ve ileıiemenin de motoru her dö-
nemde sosyalistler oldular. Tür-
kiye, bugün yeni arayışlara gire-
biliyorsa, kan ve ölümle lekeli son
30 yılını masaya yatırmanın sını-
nnda dolaşabıliyorsa; sosyalist-
lerin bunda büyük bır payı oldu-
ğunu kimse yads/yamaz.
12 Mart ve 12 Eylül askeri dar-
beleri, başlangıçtaki kafa kanştı-
ncı açıklamalara rağmen en bü-
yük baskıyı sosyalistlere yönelt-
tiler. En çok acıyı onlara çektirdi-
ler. Bu dönemde alman önlemle-
rin tamamına yakını sosyalistle-
Sosyalistler sahneye çıkarken
rin sesini kısmaya yönelikti. Ka-
nun değişikliklen, yasal önlemle-
rin can alıcı hedefi hep onlar ol-
du.
Sağ iktidarlar ve sağcı politika-
cılar, solu ezerek büyüyecekleri-
ni ve rahat edeceklerini düşün-
düler, bu nedenle askeri darbe-
lere arka çıktılar. Türkiye'deki
sağcı ıntikamcılık, dünya çapın-
da sosyalizmin buhrana gırme-
siyle en büyük atağını yaptı ve
solu siyasi yaşamımızdan tama-
men silmeye girişti. Solu yok et-
menin en önemli hedefi ise önce-
likle sosyalistleri temizlemekti.
Darbeciler bunu büyük bir keyif-
le yerine getirmekten çekınme-
dıler.
Artık 1997yılındayız. 12 Mart
1971 'in üzerinden 26 yıl, 12 Ey-
lül 1980'nin üzerinden 17 yıl geç-
ti. Solu ezerek Türkıye'yı huzura
kavuşturacağını iddia edenlerin,
ortaya çıkardığı tabloyu şimdi
daha rahat irdeleyebiliriz.
Ne oldu bütün bu önlemlerin
sonunda: Türkiye'de merkez sağ
kalmadı, merkez sol sağa kaydı.
Merkez sağ; dincilikle, şovenizm
arasında paylasıldı. Sosyal de-
mokrasi de millıyetçilikle devlet-
çilik arasına sıkışıp kaldı. Sosya-
listlerin bir kesimi de benzer bir
açmazın içine düştüler.
Solun susturulduğu ortamda
cinayet çeteleri ortalığa döküldü.
Türkiye, şovenist, militarist kıs-
kaçta bir iç savaşın eşiğıne geti-
rildi. Önceleri sağ-sol çatışması
şeklinde sunulan tablonun, ne
kadar yapay olduğu bunca za-
man sonra daha iyi anlaşıldı. Ci-
nayetlerin devlet içinde darbeci
güçlerceorganize edildiği belge-
leriyle kanıtlanır hale geldi. Solu
susturmak için cinayetler işleten-
ler, darbelerle bu cinayetlerine
meşru kılıflar uydurdular.
Tersini ıddıa edenlere soruyo-
rum: 12 Mart ve 12 Eylül asken
darbelerinden sonra yapılan ka-
nun değişiklıklerine baksınlar.
1982 Anayasasf nın neleri hedef-
Iediğini gözden geçirsinler. Hap-
se atılanların ve mahkûm edilen-
lerin listesini çıkarsınlar. Tamamı
sola ve özgüriüklere yönelik uy-
gulamalardan başka bir sonuç
çıkmayacağını göreceksiniz.
Sosyalistleri yok etmeye kal-
kışmak, bu ülkeyi yok edecek bir
noktaya getirdi. Siyasi Islam ve
şoven milliyetçilik büyüdü, cina-
yetler arttı. hiçbir yolsuzluk de-
netlenemez hale geldi. Katiller,
devletin pasaportlanyla, devletin
kimlikleriyle ortalıkta ciht attılar.
Sosyalistler bu ülkenin vicda-
nı; acılara göğüs gerdiler. Öldü-
rüldüler, asıldılar, vatan hainliği
suçlamalanyla mahkûm edildifer.
Kitaplan toplatıldı, yayınevleri
yağmalandı, evleri basıldı, işken-
ce gördüler, satın alınmak isten-
diler. Onlan yıldırmak için yapıl-
madık şey kalmadı. Onlarsız bir
Türkiye yaratmak istedıler. Var-
dıkları sonuçlar ortada.
Bütün bunlara rağmen, Türki-
ye'de sosyalistler varlıklannı sür-
dürdüler. Hatalanndan derslerçı-
kardılar, ülke gerçeklerinden ko-
puk hayalcı projelerini gözden
geçirdiler. Türkiye toprağından
kaynaklanan kaba ve hoyrat an-
layışlannı düzelttiler. Yapay ayn-
lıklan bir kenara bıraktılar ve ye-
niden sıyaset sahnesine çıktılar.
Hâlâ geçmişten kalan ciddi so-
runları olduğu da bir gerçek. Bü-
tün bunlara rağmen onlar, umu-
lanın çok üzerinde bir etki yapı-
yor. Bugün Türkiye, geçmişiyle
hesaplaşabilecek yeni bir arayı-
şın eşiğine geldiyse sosyalistle-
rin bunda çok büyük bir payı ol-
duğunu unutmamak gerekir.
Türkiye, yaralannı sarmaya uğ-
raşırken sosyalistler de yaralan-
nı sanyoriar, üzeıierindeki tozlan
silkeliyorfar ve bir umut ışığı ola-
rak ortaya çıkıyoriar. 1996'nın Tü-
kiye açısından en önemli kazan-
cı, sosyalistlerin yeniden sahne-
ye çıkması. Onlann kendine gel-
mesiyle her şey yerli yerine otu-
racak. Bu dünyada haksızlık ve
eşitsizlik olduğu sürece sosya-
listler de var olacak. Memuruyla,
işçisiyle, çevrecisiyle, feministiy-
le, barış yanlılanyla, liberal işa-
damlanyla, şiddet karşıtı siyasi
güçlenyle ve sahneye yeniden çı-
kan sosyalistleriyle 1997 daha
güzel olacak.
G L O B A L POLİTİKÜLTÜR •
ERGÎIV YILDIZOĞLU j
1996Geleceğe
Dönük Bir Yıl Oldu }
Belki de, 1996'yı, küreselleşmenin yarattığı so:
nuçlara karşı tepkilerin doruğa çıktığı, eleştirej
akademik çalışmalann arttığı ve neo-liberal pro-
pagandanın delik deşik edildiği bir yıl olarak ha7
tırfayacağız.
Bizim neo-liberal basınımızın mümtaz köşe ya-
zarlan, küreselleşmeye tapmaya devam etsinler,
Avrupa'dan Latin Amerika'ya. ABD seçimlerindea
Uzakdoğu'ya kadar geniş kftleler, 1996'da, neo-
liberalizme ve küreselleşmenin yarattığı tahribat-
lara karşı seslerini yükselttiler.
Bir zamandır mayalanan toplumsaJ hareketlilikj
akademik çevrelerde de küreselleşmeyi eleştiren
çalışmalar için uygun bir ortam yaratmıştı. 1996
yılında, akademik çevrelerde de küreselleşmeye
ve neo-liberalizmin etkilerine karşı sesler yükseli-
meye başladı.
Bu alanda en önemli çalışmalardan biri, Imanu-
el VVallerstein'in überalizmden Sonra isimli kita-.'
bı, aslında 1995 yılında yayımlandı, ama esas ola-
rak 1996'da ilgi çekmeye başladı. VVallerstein, ol-;
dukça ikna edici bir şekilde, kapitaJizmin, uzur^
krizini liberalizmle aşmayı denedikten ve başan-
sız kaldıktan sonra, şimdi genel bir çöküş süreci-
ne girdiğini savunuyordu. '
Kapitalizmin gelişme sürecini uzun dalgalar re-'
orisi çerçevesinde ele alan, VVallerstein, gelecek
yüzyılın ortalannda, çok ciddi bir sistemsel çö^,
küşle karşı karşıya kalacağımızı da ileri sürdü. VVal-
lerstein'in kitabına, Foreign Affaires dergisinir>
mart sayısında Fukuyama bir cevap yazmayı de->
nedi.
Ancak, 1995 sonunda yayımlanan Trust (Gü-J
ven) isimli kitabında kendisi de piyasa ekonomi-
sinin toplumunyapısını hızlatahripettiğini, buyüz-'
den geleneksel birleştirici değerlere dönmek ge-'
rektiğini savunduğu için, Fukuyama, en fazla, Wal-
lerstein'i, Çin'in dünya ekonomisine açılmasıyla]
devreye girecek yeni kaynaklan göz ardı etmekle*
eleştirecekti.
Halbuki başkalan bizzat Çin'in yeni süper güç^
olarak devreye girmesine bakarak, burada büyük"
sistemsel çalkantılar, hegemonya mücadeleleri;
hatta savaşlar görebiliyorlardı. Bu damarı işleyert
bir yazar, Samuei Huntington, Medeniyetlerin
Savaşı isimli kitabında, geleceği, üç medeniyet
(Batı - Çin/Japon ve lslam)arasmdaki çatışmala-
nn belirieyeceğini ileri sürerek, neredeyse herke-
se şok geçirtti.
Bu tespitine ek olarak Huntington, "Batı'nın kü-
resel entegrasyon olarak gördüğünü, dünyanın,
gerikalanın Batı emperyalizmiolarakgörüyor" di-,
yerek, Batı merkezli mali sermayenin çıkarlarınt
yaygınlaştıran küreselleşmenin, gelecek çatışma-
lann tohumlarını da ektiğini gösteriyordu. Daha
sonra, 1996 yılını gözden geçiren bir makalesin-j
de Newsweek küreselleşmenin yarattığı tahriba-'
tın giderek ABD düşmanlığına dönüşmesinden
kprkulduğuna işaret edecekti. ':
Bu yaz, yine Foreign Affaires'de küreselleşrrfi^
yi inceleyenbir başka yazar€than Kapstein, "K0-
reselleşme milyonlarca işçinin tepkısini çekiyor.'
Eşitsizlik, işsizlik veyoksullukküreselleşmeninay-)
nlmazparçası oldu" diyerek, küreselleşmenin sı-
nıf mücadelelerini sertleştirerek siyasi istikrarsız-j
lığı tehdit ettiğine işaret etti. j
Le Monde Diplomatique yazarlanysa yıl boyun-j
ca, küreselleşme ve teknolojik devrim sloganlan-
nın aslında mali sermayenin/oligarşinin küresel
projesine hizmet etmekten başka biranlamı olma-
dığını anlattılar. ı
• • • I
1996'da küreselleşmenin ve teknolojik devri-
min birçok bileşeni teorik ve olgusal eleştirilere he-
def oldu. P. Hirst ile G. Thompson'un yıl ortasın-
da yayımlanan Globalisation in Ouestion (Küre-'
selleşmeyi Sorgulamak) isimli kitabı küreselleşme
mitolojisini, olgusal kanrtlarla darmadağın etti.
Hirst ile Thompson'un çalışması küreselleşme-:
nin aslında çok sınıriı olduğunu; bugün dünyanın1
birçok açıdan, 19. yüzyılın sonundan bile daha az-
küreselleştiğini aynntılı bir şekilde gösterdiler.
Bir başka ilginç gelişme de, ABD'de 1980'ler-'
de egemen olan "down sizing" (küresel rekabete'
karşı işçi çıkarma yoluyla direnmek) teorisinin ya-
ratıcısı olan Roach'un hata yaptığını itiraf etme-'
siydi. '.
Çok geniş veri tabanına sahip iki araştırma ise
(D.G Blanchflovver & A.J. Osvvaldo: The VVageÇ
Curve (Ücret Eğrisi) (1995); J.G. Williamson: Glo-.
balisation and Ineçuality, ThenandNovv: TheLa*
te 19th and The Late 20th Centuries (Küreselleş-;
me ve Eşitsizlik, Dün ve Bugün: 19. Yüzyıl ve 20;
Yüzyıl Sonu) (1996) neo-liberal dogmanın iki te-
mel taşını yerinden oynattı.
Bunlardan biri emek pazarının esnekliğinin dün-
yanın her yerinde aynı olduğunu gösterdi. Böyle-
ce, ABD ile Avrupa arasındaki işsizlik farkını, es-
nekliğe bağlayarak, Avrupa'da esneklik öneren'
görüşler çürüyor; üstelik, tüm iddialann aksine,"
bulgular yüksek ücretle, düşük işsizliğin birlikte^
bulunduğunu gösteriyordu.
Bu köşenin yazan da dahil birçok araştırmaci;'
nın bir süredirsavunduğu gibi, küreselleşme, üre^[
tici güçlerin eğilimsel olarak uluslararasılaşma-'
sından farklı olarak, kapitalizmin krizi içinde mal|}
sermayenin otonomi kazanmasının ürünüydü ve'
çok tehlikeli sonuçlar yaratmaya adaydı. «
7
Bir önceki küreselleşme süreci iki dünya sava-^"
şına ve faşizme yol açmıştı. Özetle 1996, uzun bir-
zamandır ilk defa, geleceğe dönük umut veren bir
yıl oldu.
DİKKAT! Yeryuzünde, TEMEL EĞtTÎM'i hâlâ 5
yıl olan yedi geri kalmış ülkeden biri de
TÜRKİYE! ÖDÜNSÜZ - KOŞULSUZ zorunlu 8
yıllık TEMEL EĞİTİM'e geçerek bu ayıptan
kurtulmalıyız!
ÇYDD
(WHO) Dünya i. .ql
kalp ve damar hastal'aannı
"Dünyamn 1 Numaralı
tnsanlık Düşmanı" ilan etti.
TÜRK KALP VAKFI
Tel.: (0.212) 212 07 07 (PBX)
Faks: (0212) 212 68 35