Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 1997 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Yüreğînıiz Piyer LotTde atarkenATİLLA BİRKİYE
Yılın ılk günü. Eyüp sırtlanndan tstan-
bul, eski kimliğıyle görünüyor: ayağımı-
zrn altındakj adacıklar, tarihin doğaJ tanık-
lan. Hahç'in koyugri sulan Pera'yadoğ-
ruuzaıuyor...
Köprülerin altından geçerek...
Doğudan batıya akan birnehirgibi. Bü-
yûk bir kentin küçük bir semtinden, mer-
kezine doğnı uzanan bir hayret çizgisi.
Belki de, bu doğal bir şaşkınlık.
Içimizde bir burukluk, geçen yıl oldu-
ğu gibi. 1996'nın ilk saatleriydı: Eyüp
sırtlannda, Piyer Loti kahvesinde zama-
na ve Haüç'e birlikte bakıyorduk.
Ve hepimizin yüreğınde kardelen imge-
si vardı.
Yeni yılın ilk saatlerini zamana dönük
bir hayTanlıkJa geçirmek değildi bizi, bu
sultanlar semtine getiren.
Bir vasiyeti. kutsal bir vasiyet olarak
bellediğimiz bir dileği; unutulması güç
bir dostun dileğini yenne getirmek, onu
anmak, ondan sevgiyle, saygıyla söz et-
mekti.
Bizim kuşak, ki hiç sevgisini, yardımı-
nı eksik etmezdi üzerimizden; oraday-
dık...
Geçen yıl, yılın ilk günü. Onat'sız iç-
tik sade kahvelerimizi. Onat'tan ve ede-
biyattan söz ettik. Haliç ayaklanmızın al-
tında bir hüzün ırmağıydı. Bir kenannda
sanki, Sadi, Gülistan'dan Onat için dize-
ler okuyordu: "Bana keskin kılıçla vursan
da eteğinden el çekemem. Senden gayn
yerim yurdum yok; kaçsam biletekrar sa-
na kaçarun!"
Istanbul. Piyer Loti'den başka görünür.
Bu görünüş bambaşka anlamlan içenr.
Haliç'e bakarken, geçmişe doğru da biryol-
culuğa soyunursunuz ister istemez.
Yeni yılın ilk günü Onat, Piyer Loti'ye
gelip sade kahvesini yudumlayacaktı.
1994'ünsongünleriydi. Katilin biri, biri-
leri, onu yaşamdan aldılar!
Yeni yılın ilk gününde Eyüp sırtlannda
Haliç'e bakarak. bir sevinci yaşamak is-
temişti. Yaşama sevincini. Okurlanyla,
dostlanyla, arkadaşlanyla paylaşmak is-
tediği; yazılannda ve sözlerinde hep be-
timleyegeldiği, o yaşama sevincini...
O sevinci hep yazageldi; hep yaşayagel-
di; hep de başkatenyla paylaşmak istedi...
Onat'sız geçen ikı yıl...
Hüzün ıçındeolmamak eJde mı ? Onat'ı
ve öteki dostlan anımsarken. Belkı de gü-
lümseyerek anımsamalı onlan; onlar ki
yaşamımızın vazgeçilmez renkleriydi; an-
lamlanydı... Ama bir cinayet sonrası gel
de öflceni gemle, gel de hüzünden kurtul!
Bugün, yılın ilk günü. puslu, yağmur-
lu belki de hafiften karlı bir günde, Piyer
Loti'de Onat'ın vasiyet bildiğimiz dileği-
ni geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yerine
getirelim.
Günün bir saatinde, Eyüp'e gelip, Pi-
eni yılın ilk
gününde Eyüp
sırtlannda Haliç'e
bakarak, bir sevinci
paylaşmak istemişti.
Yaşama sevincini.
Okurlanyla, dostlanyla,
arkadaşlanyla
paylaşmak istediği;
yazılannda ve
sözlerinde hep
betimleyegeldiği, o
yaşama sevincini... O
sevinci hep yazageldi;
hep yaşayageldi; hep de
başkalanyla paylaşmak
istedi. Onat'sız geçen iki
yıl... Bugün Piyer
Loti'de Onat'ın vasiyet
bildiğimiz dileğini
geçen yıl olduğu gibi bu
yıl da yerine getirelim.
yer Loti'ye çıkalım; yeni yıla, kahvemizi
içerken Onat adına merhaba diyelim.
Onat adına ve ötekiler adına.
Bugün, Piyer Loti'den, dilim varmıyor
ama. hayatın diyalektiği bu galiba, biz
kaybedenler, onun için bir merhaba diye-
lim.
Her yıl olduğu gibi umudumuzu yitir-
meden! Öte yandan, acısı hiçbirimizinki-
ne benzemeyen ve betimlenmesi olanak-
sız birine; bir anneye, Onat'ı doğurup ye-
tiştirdiği için, Onat'ın bir anneler günün-
de yazdığı şu satırlanyla bir kez daha te-
şekkür edelim: "Seksen \ila yaklaşan öm-
ründen ktsa, küçüka> nntılarsunabOdiğim
Asiye Melıha benim anamdır. Bütün ana-
iargibi olağanüstüdür. Onun yaşamı da bü-
tün analannki gibi büyük bir destandır. Bu
küçük j aa, Anneler Günü'nde, tüm ana-
lar için, tüm çocuklar adına bir tutam kır
çiçeği olarak, anamın elini öperken verfl-
mek üzere yazddı."
Piyer Loti kahvesınde, geçen yıl oldu-
ğu gibi bu yıl da onunla birlikteyiz. Her
yıl, yaşadığımız sürece, katillere ve bozuk
düzene yenilmediğimiz sürece, nefes alıp
verdiğimiz sürece; onu ve ötekileri hep
anımsayacağız.
Yanı başırruzda, kasketini masanın üze-
rine koymuş; sade kahvesini yudumlarken
bize Sadi 'den dizeler okuyacak. belki Bos-
tan'dan; belki Gülistan'dan: "Gönlümde
birsusuzhık varki, sulan sormak şöyte dur-
sun. denizJeri içsenı gidecek değfl."
Gün giderek akşama doğru yol alacak;
gitme zamanı gelip çatacak; seneye diye-
rek el sıkışacağız; her birimiz görünme-
yen biriyle.
Gülümseyeceğiz ama, hüzün de yüre-
ğimizin içinde olacak.
Belki de eve gelip, bir şiir kitabının,
sayfalannda dolaşacağız. Geçen yıl oldu-
ğu gibi; çoğu zaman aklımıza düştüğün-
de okuduğumuz dizeleri, bir kez daha oku-
yacağız;
Şimdisesstzdtıruyoruz kıyısında bir dü-
şüncenin
unutmamak için çünkü unutuşun kolay
ülkesindeyiz
ölü banklar geçiyor kınşık bir deniz sof-
rasmdan
ve eUerinde fenerlerle benim arkadaş-
larun
durmadan düşünüyorum ne kadar çok
ötdük yaşamak için.
'Sanata evet' zamanı
T A M E R L E V E N T
İlk gözümüzü açtığımızda dünyaya. ne düşü-
nür, ne bilebilirdık yaşam hakkında? Bize öğ-
rettiklen kadan ile algıladık onu. Hissetmeyi
kimse öğretmedı oysa bilerek? Kurallar çok es-
kidenkurulmuş... fyi; neyegöregüzel,neyegö-
re doğru sorgulanmamış! Neden daha sevinçlı,
daha paylaşunlı ve bırbirine güvenilen bir ya-
şam değil bu? Neden korku ve çile üzerine ku-
rulmuş hep töreler? Atalardan kalan deyişler
neden hep güvensızlıgı duyumsatır? Neden cad-
deler temız değil0
Neden hava, deniz, su, ağaç,
orman, çayır çımen, danalar, kuzular, ınsanlar
kirlenıyor.
Birşey bilmiyorduk. başlangıçta? Nereye gel-
diğimizden de haberimiz yoktu. Ama ağlama-
yı bildiğimiz kadar biliyorduk katıla katıla gül-
meyi? Hangi anne baba istemez çocuğunun mut-
luluğunu, yüzünde çiçekler açarak kıvıl kıvıl
gülmesini? Neden mutluluğu ögretmedi kımse
bize?
tnsanm insana kul olmaması! Peki, kim sa-
vunuyor, yerişkın insan özelliklerini? ICim sa-
vunuyor olması gerekeni \ e önlemlerini? Bilgi-
li, kendi kendini yönetebilen ve duyarlı, Allah
vergisi değil, eğitimlı? Bütün toplumu duyarlı
yapmanın yolunu aradı mı kimse? Sanat, ıyi. gü-
zel ve doğrunun gelişen felsefesi olarak algılan-
dı mı? Tartışması, köyde, kentte, ormanda, ır-
mak kenannda, çayırda çimende yapıldı mı? Ti-
yatro, resim, müzik, edebiyat, mimarhk, şiir,
nasıl ilintilendi bu felsefe ile? Nasıl her bir ak-
törü yaşamın, sanatçı diye anar oldu kendini? Bu
ciddıyet belirtısi mi yoksa sanatçı olmak, hem
de özenilesi... Yoksa aylaklann, baJtaya sap ola-
mamışlann, cırcırböceklerinin uğraşı mı? Kül-
türü oluşturulup, köklü bir gereksinim, bir ter-
bıye haline getirildi mi? Yurtsever olmak tartı-
şıldı politik olarak, peki tartışıldı mı hiç sanat-
sal olarak?
Dünyanm bütün kuşlan, topraklan, ağaçlan,
denizleri, ırmaklan, gökyüzü, yağmuru, kan de-
ğil mi aynı güzellikte? Peki. nedirçeken bizi, doğ-
duğumuz topraklara, ananın, babanın, çocuğun
iklimlerine? Burada her şey daha bir güzel mi-
dir?... Belki de tam tersi? Nedir bu karşılaştır-
malan yaptıran? Nedir özlemlerimiz? Biliyor-
muş gibi olup da ifade edemediklerimiz?
Sanat.. Her şeyden önce bir felsefedir o! Bu
yüzden yaşama biçimi olmalıdır. Tiyatro, re-
sim, müzik, mimarhk, şur, edebiyat, ürünleri
onun... Gelecekten korkan insan, önce sanatsal
gelişimini planlamalı. programlamalı, Bu çağın
er. önemli keşfini yapıp, sonra onu dantel işler
gibi işlemelidir. Çünkü, bu önlemler alınmadık-
ça, demokrat olunmaz. Bu önlemler alınmadık-
ça banş olmaz. Adalet olmaz. Hoşgörü olmaz.
Güven olmaz. Ekonomi olmaz. Siyaset olmaz.
Temiz toplum olmaz. Sevgi olmaz. İnsan, insan
olmaz! Şimdi, SANATA EVET zamanı. Evet.
Tam zamanı.
Umutsuzhıgu ve umudu
yaranda getiren yeni yd
Ö N D E R K Ü T \ H Y A U
İZMİR - Kaygılan ve umutsuzluğu bir yana
bıraktık. Zamanı kendimize göre biçimlendire-
rek doğaya karşı elde ettığimizı sandığımız ut-
kunun yapay mutluluğunu yaşıyoruz. Evet, ye-
ni bir yıldayız. Bütün dostlara kutlu olsun.
Acaba ne getırecek 1997? Yanıtımız karam-
sarolabilir. ama 1996'yı uğurladığımız günler-
de tzmir'de hemen her gün müziği yaşamış ol-
mamız, umut veren bir belirtidir. Aydınlığa doğ-
ru bir değışım geçırdığımiz kesindir. Peki son gün-
lerde müzik neden sürekli gündemde kalmıştır?
Dilersenız. sorunun yanıtını cumhunvetımizın
ikinci büyüğünden alalım: "Baö müzik tekniği-
nin milletin bütün ha\ atında öğretici ve insanla-
n mesleklerinde ve her alanda yaraücı bir kuv-
vet olarak yetiştinne tesirtnde, Atatürk' ün anla-
yışına iyice uymuş bir insan olarak, müzikte ça-
kşan sanatkârianmjza milli eğMnıde büyük ödev-
ler düşmekte olduğunu daima hatırlarmak tste-
dim. Şimdi)e kadar aluıan netkeler çok ümit ve-
ricidir; ancak bibneü ki Garp tckniğindcki mü-
ziği tanırmak. onun zev kini tat-
tırmak ve bu teknik üzerinde
TüriimiBetininrnilBçKgikTİnibu-
hıp yerleştirmek, yeni müzik sa-
natkârlanmızın ödevleridir. On-
bnn başansuıa yardımcı olmak
hepimiz için bir borçtur."
Yukandaki anlamlı tümcele-
ri, lZDSO'nun 20 aralık akşamı
verdiği 'Ismet tnönü'yü Anma
Konseri'nin program notlann-
dan aktardım. Rahmetli büyü-
ğümüz bu demecinde, yasadığı
dönemin insanlanna değii günü-
müzde e\Tensel müzığe düşman
kesilenlere seslenir gibidir. Ka-
dirbilır orkestramız, kendisini
Şef Hikmet Şimşek
Devlet Sanatcısı Prof. Hikmet Şimşek'in yönet-
tiği bir dinletiyle andı. Şimşek, Ferit Tüzün'ün
"Çayda Çıra' bale süitini nefîs bir yorumla ses-
lendırdi. Brahms'ın, op. 98 mi minör 4. senfo-
nisi de son bölümdeki küçük bir aksamaya kar-
şın güzel çalındı. Genç viyolonselci Ümh İşgö-
rür ise D. Kabalevski'nin 2. viyolonsel konçer-
tosımu başarryla yorumladı.
Değerli hocamız dınletinin ikinci yarısında
yaptığa renklı konuşmasında, Inönü'nün müzik
kalkınmasma verdığı önemi ve onun Atatürk'ün
müzik devriminın en yakın izleyıcisi olduğunu
anlattı. Yaptığı yorumlar uyan doluydu. düşün-
dürücüydü.
Bu anlamlı dinletiden bir gün önce IZDOB'un
DEÜ Devlet Konsenatuvan Sabancı Kültür Sa-
rayı'nda düzenlediği 'Şan Reshali'nde, soprano
Aytfll Büyüksaraç, pıyanist Demet Eytemiz'in
eşliğmde söyledı. Programda, Scarlatti, Hândel,
Vlozart, Donizetti, BeDini, Rimski-Korsakof ve De-
ibes'ten aryalarla. Schumann, R. Strauss, D\«-
rak \e Hindemith'ten hedler vardı. Teknik ve
müzik yönlerinden olgunluk aşamasma gelmiş
bulunan sanatçı. koleratür sopranoya özgü usta-
lıklan ve liedlerdeki anlam deraıliğini tam bir inan-
dıncılıkla yansıttı.
tlginç bir sanat olayı da IZDSO oda müziği top-
luluğunun lctâl Kardıçah yönetımindeki Vrval-
di dinletısiydi. Okuma-yazma knrslanna katkı
amacıyla düzenlenen dinletiye ünlü kemancı Vâc-
tov Hudecek de katıldı ve Vivaldi 'nin Op. 8 Mev-
simler konçertolannı çaldı. Hudecek'in yoru-
munu yadırgadım; gösteri havası taşıyan epey ya-
pay bir seslendirmeydi. Dinletide bestecinin
1 'Estro Armanico'sundan iki tane Concerto Gros-
so da seslendirildi. Keman sololan Sema Kulak
ile Vasfi Algan, viyolonsel soloyu da Hakkı Ço-
ban çaldı.
Yeni yıla yaklaşılırken DEL Devlet Konser-
vatuvan öğrenci orkestrası, Sabancı Kültür Sa-
rayı'nda bir dinleti verdi. Prof. Kâzım Aliverdi-
bQ»run yönettiği orkestra, D. Şostakoviç'ın Sen-
fonik Suit'ini çaldı; ardmdan, Strauss'un valsle-
rinde bale öğrencilerine eşlik etti. Coşkuyla kar-
şılanan dinleti ve gösteri, gençlerin küçük bir
uyansı ya da gelecekteki güzel günlerin nasıl
olacağına ilişkin anlam dolu bil-
dirisi olarak değerlendınlebilir.
Öte yandar. fzmir'in kimi ay-
dınlan, yaptıklan bilim ve sanat
toplantılannda geçen hafta yal-
nızca müziği tartıştılar. IZDOB
de yorucu bir çalışmanın ürünü
olarak Çaykovski'nin 'Uyuyan
Güzel
1
balesini sanatseverlere
sunmaya başladı.
Böylesine yoğun geçen mü-
zik etkinlikleri, lZDSO'nun ye-
ni yıl dinletısiyle noktalandı. Pi-
yanist Jef&ey Biegd'uı Ander-
sonkonçertoyla katıldığı dinle-
tiyi Ender Sakpınar yönetti.
Programda, G.Gershwin'in 'Pa-
'TroyaHazineleri'nin öyküsü
ve Pabb Picasso'tuınportreleriKültür Servisi - İlk sayısı
Bahar'96 olarak yayımlanan
'P' dergisi, Kış'96 sayısıyla
biryaşında. Portakal Sanat ve
Kültür Evi'nce üç ayda bir
yayımlanan 'P\ Türk-lslam
sanatlannın şaheserlerini,
Türk resminin klasik ve mo-
dern yapıtlannı, Batı sanat-
lannm başyapıtlannı, ülke-
mizin gerçek koleksiyoncu-
larıyla koleksiyonlardaki
benzersiz örnekleri, çağdaş
bir yaklaşım ve zengin bir
görsellikle sayfalannda bu-
luşturuyor.
'P'nin yeni yayımlanan
Kış'96 sayısının ana konusu,
şu sıralar Moskova'daki Puş-
kin Müzesi'nde sergilenmek-
te olan 'Troya Hazjneleri".
1870lerde Heinricb Schli-
emann tarafından kaçınlan,
önemli bir bölümü II. Dün-
ya Savaşı sonlannda Km-
lordu tarafından Rusya'ya
götürülen 'Troya Hazinele-
ri'nin baştan sona tüm öykü-
sünü, konunun en önemli uz-
manı sayılan D.F.Easton yaz-
dı.
Samih Rifaf ın kaleme al-
dığı Schliemann portresiy-
se, kişiliği hâlâ tartışılan bu
19. yüzyıl serüvencisinin
kimliğıne yeni yorumlar ge-
tiriyor.
Paris'teki 'Portre Sanaü"
sergisi ve Anthony Hop-
kins'in oynadığı 'Surviving
Picasso' filmiyle yeniden
gündeme gelen PaUo Picas-
so,derginin dördüncü sayısın-
da AraGüler'in 1971 yıhn-
da çektiği eşsiz siyah beyaz
fotoğraflanmn yam sıra sa-
nat üzerine sözleri ve benzer-
siz portreleriyle yer alıyor.
Olümünün üçüncü yıhnda
lstanbul ve Ankara'da sergi-
lerle anılan Abidin Dino da
'P'nin yeni sayısının konuk-
lan arasmda. Abidin'in 'Çi-
çekler'ine, ünlü yazar ve ozan
dostlannın sözleri eşlik edi-
yor.
En eski örnekleri 11. yüz-
yıla uzanan yazıyla resim
oluşturma sanatı da, 'P'nin
önemli konulanndan biri.
1970'li yıllarda bu konuda
Jacqueline Türk giysisiyle, 20 Kasım 1955 (üstte), üç boğumlu altuı yüzük (altta).
Anadolu'da kapsamlı araş-
tırmalar yapmış olan Hüsa-
mettin koçao'ın inceleme-
si, değişik koleksiyoncular-
dan 'yazı resimler'le örnek-
leniyor.
KJŞ'96 sayısında Mustafa
Tavlioğlu'nun koleksiyonu-
nun modern Türk resmi ko-
leksiyonunu Ferit Edgü'nün
seçtiİderiyle sunan ' F dergi-
sinde aynca tanınmış Os-
manlı sanatı uzmanlanndan
Tîm Stanfcy îslam sanatı ko-
nusunda dünyanın en seçkin
özel koleksiyonlanndan bi-
ri kabul edilen Khalili ko-
leksiyonunda yer alan Os-
manlı eserlerini tarutıyor.
Rafli Portakal bu sayıda
'P'den' köşesinde, Türk res-
minin son otuz yıldaki fiyat
serüvenini ömeklerle yorum-
larken sanat piyasasındaki
bazı çarpıkJıkJarada dikkat
çekiyor.
i
1
>
>
:
riste Bir Amerikalı'sı. VVeber'in Cats müzika-
linden seçmeler, Anderson'ın "Rddle Faddle'ı. Al-
fie ve Hook fılm müziklerinden seçmeler, bazı
hafıf parçalar ve J. Strauss'un Radetzky Marşı
vardı. Epey uzun tutulmuş olan program bence
fazla coşturucu değildi.
Sakpınar yine de zaman zaman dinleyicilerin
katılımını sağladı; Radetzky Marşı, onlann eşli-
ğinde seslendirildi. Şunu da belirteyim, J. Bi-
egel, alkışlara teşekkür etmek üzere geçmişin ün-
lü piyano virtüözü Godowsky'nin 'Mavi Tuna'
parafrazını büyük bir ustalıkla çaldı. Kusursuz
teknıği ve yumuşak tonuyla ilgi topladı. Prog-
ram uzun ve biraz durgun da olsa orkestramız göz
doldurucu bir seslendirme ortaya koydu. Sayın
Şimşek hocanın yukanda sözünü ettiğim konuş-
masında behrttiğı gibi 20 yıla ulaşılan bu sanat
düzeyi ile gurur duymalıyız; ancak hocanın bu
değerli orkestrayı ısrarla Izmirlilere emanet et-
tiğuıi söylemesi düşündürücüdür. Acaba Izmir hal-
kı, devletin bu değerli sanat kurumunu gelecek-
te bir şeylere karşı koruma gereğini mi duyacak-
tır?
Nasreddin Hoca Özel Sayısı
Turhan Selçuk Mehmet Ali Kılıçbay Abidin Di-
no Necati Abaa Yunus Koray AzSz Nesin Kemal
Tahir Turgut ÇcAker Orhan Veli Prof. Kathîen
R. E Buml S. Agayan Çigdem Erkal İpek Tan
Oral Prof Barbara K. Walker Zeki Beyner Proj.
Dr. Warren Walker Cafer Zorlu Adnan Veli
Mim Uykusuz Kenan Sanaîioğlu Sadık Kara-
mustafa Burhan Felek Refik Halid Karay Ser-
ver Bedi [Peyami Saja] Cüneyd Tandoğan VI-
rich Marzolph Tekdal Resai Okutan Ahmet Ok-
tay Halide Edib-Adıvar Prof. Arnold Toynbee
înci Engnun Faruk Güvenç Güngor Dûmen Kal-
yoncu Yurdaer Altıntaş Metin Yurdanur Sungıı
Çapan hmayü Hakkı Baltaaoglu Gülsüm Se-
petçioğlu Burhan Solukçu Turgut Deınirag Prof,
Samı Şekeroglu Kasım Yargıa Yûdız Obıroglu "
Gûkfiten, Don /^hk Mızah Kuhunı Dergisi, Gfız* 96, Glt t, Sayı 11 • Yazrçma Adresi Guldıken Dcıgıa,
V T * - P K 4 2
Bahan>c8nn Uunbııl • Telefon 0.216 4H3064-65;Telesekreter-Faks 0216 4H3066
1 1 1 5 CcnelDagmra.aty.iy 0 212 V>0 25 04
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FtŞEKÇt
Yeni Yıl
Smoke filmindeki yeni yıl öyküsünü unutamıyo-
rum: Türiü mutsuzluklar içinde olan bir yazar, yeni
yılın yaklaştığı günlerde büyük bir gazeteden bir No-
el öyküsü siparişi alır. Yeni yıla girilirken anlatılacak
öykülerin, okuıiarda geleceğe umutla bakmalannı
sağlayacak insandan yana anlatılar olması bekle-
nir. Yazar nasıl bir öykü yazsam diye düşünürken,
her gün iki paket sigara aldığı tütüncü dükkânının
sahibi ona aradığı öyküyü anlatıverir:
Bir gün dükkânı bir genç tarafından soyulmuş,
ancak soyguncu kaçarken içinde adresi de otan cüz-
danını düşürmüştür. Bir Noel günü soyguncuyu
aramak için gittiği adreste karşısına tanımadığı,
yaşlı ve gözleri görmeyen bir kadın çıkar. Kadın, uzun
şüredir eve uğramayan torunu sanır gelen adamı.
Öylesine sevinir, boynuna sanlır, ama hemen de an-
lar gelenin bir yabancı olduğunu, asıl beklediğinin
ise gelmeyecegini. İki yalnız insan açığa vurmaz-
lar bu yabancılığı. Adam gidip yiyecekler alır gelir.
Birlikte güzel bir yemek yer, geç vakte dek sohbet
ederier, kırk yıllık tanışlar gibi. Gün ağarmak üze-
reyken adam, divanın üzerinde oturduğu yerde
uyuyakalan yaşlı kadını öylece bırakıp sokağa çı-
kar, bir insanı mutlu etmiş olmanın sevinciyle.
Bizim toplumumuzda böyle insanlar kaldı mı bil-
miyorum, hayatı o denli bir hesap kitap uğraşı ha-
line getirdik ki başka bir şeyler düşünebilene aşk
olsun!
80'den bu yana yaşanan süreç sonunda gele
gele insanlann, kentlerin, fabrikaların, madenlerin,
hatta bütünüyle ülkedeki her şeyin kendini satışa
çıkardığı bir noktaya gelip dayanmadı mı?
Varsıllardan vazgeçtim, ya yoksullara ne deme-
li? Başını sokacak bir gecekondu sahibi olabilmek
anlaşılır, masum bir davranışken, on gecekondu sa-
hibi olmak, ya da bir gecekondu arsası üzerine bü-
tün kurallan hiçe sayıp on daireli bir apartman yap-
mak için uğraş vermek nasıl bir duygu? Üstelik bu
süreçte insanların yaşam kalitesi hiç değişmiyor-
sa, bir gecekondu sahibiyken de, on gecekondu
ya da daire sahibiyken de bir insan aynı hayatı sür-
dürüyorsa, bütün bunlarda toplumca yanıldığımız
bir şeyler olmalı.
Oktay Rifat'ın dediği de bu değil mi?
Bakıyorum, ne yeteri kadar ağacım,
Ne çakılım, ne insanım yeteri kadar.
Tûrlü giysilehe çıplağım, üşüyonım.
Bir insanın oturacağı bir evi, karnını doyurabile-
ceği bir geliri varsa, daha fazlasını neden ister?
Işte kapitalizmin insanlara aşıladığı küresel has-
tahk.
Bu küresel hastalığın vardığı noktanın yeryüzü öl-
çeğinde belki de en yalın açıklaması 29.12.1996 ta-
rihli gazetemizde, Hûseyin Baş'ın yazısındaydı:
"Silahlanmaya heryıl 600 milyardolarharcanan bir
dünyada, yılda sadece kırk milyar dolaria gezege-
nin tüm nüfusunun ihtiyaç duyduğu sağlık, eğitim,
beslenme türündeki temel hizmetlerin karşılanma-
sı mümkündür." ', '
Yeni yıl, her şeye karşın bir urnut yine de,tiirbâş
/
-
langıç. Çünkü dünya dönüyor, insanlar alışveriş
dünyası tarafından ne denli kirletilseler de sonun-
da arayacaklan insanca bir sıcaklık. Bu sıcaklık ve
güven duygusundan yoksunluk değil mi insanlan
vahşi, saldırgan, gözü doymaz yapan.
Bireylerin, uluslann, yerkürenin temel gereksi-
nimlerini öne alan yönetimler kalıcı biçimlerde in-
sanlara güven duygusu verebildiklerinde, alım-sa-
tım dünyasının insan doğasını yok eden vahşetinin
açtığı yaralann da sağaltımına başlanabilecektir.
Nerdesin alın teriyle gülen aydınlık
Nerdesin güzel kokularia dolu gece!
ODTU'de 'Modern Sanat Akımları'
semineri
• ANKARA (ANKA) - 19. yüzyılın sonlanndan
itibaren önemli değişiidikler yaşayan sanat
akımlannın daha iyi tanınabilmesi, birbirine yakjn
olan sanat dallan arasındaki aynmın anlaşılabilmesi
amacıyla ODTtİ'de "Modern Sanat Akımlan"
semineri düzenleniyor. ODTÜ sürekli eğitim merkezi
tarafindan 24 ocak günü gerçekleştirilecek olan
seminer, ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasanmı Bölümü
öğretim görevlisi Önder Şenyapılı tarafından
verilecek. Seminerde, 20. yüzyılın belli başlı sanat
akımlan hakkındaki temel bilgilerkarşılaştırmalı
olarak ve ömekleriyle anlatılacak. Seminerde aynca,
tzlenimcilik, Ard izlenimcilik, Çiğrenkçilik,
Dışavurumculuk, Kübizm, Gelecekçilik, Soyut
Sanat, Dadacılık ve Enazcüık gibi akımlar ele
alınacak.
Kâzım Zaim'den fotoğraf sergisi
• Kültür Servisi - Fotograf sanatcısı Kâzım Zaim'in
çoğu ödül almış elliye yakın klasikleşmiş
fotoğraflannın yer aldığı sergi, 4-31 ocak tarihleri
arasında Fotoğrafevi'nde görülebilecek. Sanatçı
sergiyi, 1991 yılında Erzincan, Kemah
yakınlanndaki Munzur daglannda fotograf çekerken
kaybolan fotograf sanatcısı Yusuf Ziya Ademhan'ın
anısına açıyor.
KÜLTÜR # ÇİZİK
KÂMİL MASARACI