Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 EYLÜL 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
GRAMOFON İCNESİ SELİM İLERt
Bir iki wl önce,
Belgin Domk
havattay ken bir
senar\o tasansıvla
günlerce avunup
durmuşrum. Acı
gtilünç bir
övkihdü... Belgin
Doruk idolünün bin
bir çeşit
değişmeceyle yok
edildiği, kiiçük-
haıumefendilerin
yerine pek yayik
hanımlann. hele o
televizyon afetlerinin
başı çektiği
topiumsaJ ortamda
senaryo ve film
tasanm, yine ancak,
kendi hayallerim
arasında kalmaya
mahkûmdu.
Öyle de oldu.
M
asalsı
duyarhğını
çok
sevdiğim Türk
sineması, uzun
yıllar, yaşı geçkin.
güzelliği eprimeye
koyulmuş,
yakışıklılığı sönmüş,
albenisini ancak
oyunculuk
kudretinde
billurlaştırmış
oyunculara yan
roller vermekle
yetinmiştir. O
'karakter oyuncusu'
deyişi de o
günlerden kalma.
Böylece
sinemamızda orta
yaşlı, yaşlı insanların
öyküleri hemen hiç
belirememiş, ya da,
pek ender, bir iki
filmde bu öyküler
belirip
kaybolmuştur.
atırladığım 'KarakterOyunculan'...
Ahmet Cemal'in Aliye Ronayla do-
nanmiş yazısını. bilmem okudunuz mu?
Ünlü 'karakter oyuncusu'nun ölümün-
den iki giin sonra gazetemizde yayınlan-
dı. Ahmet Cemal o "karakter oyuncusu'
sözü üzerinde duruyor, sinemamızın tu-
haf tutumunu saptıyordu: alıntılıyorum:
"Bugün Türk sinemasının neden bir
türlü "istenen düzeve' gelemediğini, ne-
den 'bunalımda' olduğunu tartışaniar,
önce Aliye Rona gibi bir 'karakter o> un-
cusu'na başrolün \erildiği bir filnıin bu-
güne kadar neden çekilmediğini sorma-
lıdırlar."
Gerçi tecimsel sinema genç, güzel.
alımlı oyunculara başrol vermekte dıre-
tirama. Ahmet Cemal'in yönelttiği so-
ru da sinema sanatının bir ülkede ne öl-
çüde var olabıldıgıni açık se-
çik dile getinr. Masalsı du-
yarlığını çok sevdiğim Türk
sineması, uzun yıllar. yaşı
geçkin. güzelliği eprimeye
koyulmuş, yakışıklılığı sön-
müş. albenisini ancak oyun-
culuk kudretinde billurlaştır-
mış oyunculara yan roller
vermekle yetinmiştir. O 'ka-
rakter oyuncusu' deyişi de o
günlerden kalma.
Böylece sinemamızda orta
yaşlı. yaşlı insanlann öykü-
leri hemen hiç belirememiş.
ya da, pek ender. bir iki film-
de bu öyküler belirip kaybol-
muştur. Basrol oynayan "ka-
rakter oyuncusu', sözgelimi
bir tiyatro standır. Yıldız
Kenter'dir. Yıldız Kenter adı
bu filme yıne belli bir seyır-
ciyi çekebilir düşüncesi başı
çekmiştir.
Oysa Yıldız Kenter'le daha
ne filmler gerçekleştırilebi-
lir! Cumhuriyetin ilk kuşa-
ğından aydın bir kadını can-
landırdığı Hanım'ı nasıl unu-
tabilirim... Hem Halit Re-
fig'in, hem Yıldız Kenter'in
en güzel fılmleri Hanım, bence.
Ya ötekı karakter oyunculanmız? On-
larla yepveni duyarlıklara açılabilecek
öyküler devşırmek büsbütün imkânsız
mıydı?
| Yarım kalan tasan
Bir iki yıl önce, Belgin Doruk hayat-
tayken bir senaryo tasansıyla günlerce
avunup durmuştum. Acı gülünç bir öy-
küydü:
Şişman Küçükhanımefendi, dünün
vualetli şapkalı. sıyah ta>yörlü giysile-
rini şimdiki bedenıne göre yeniden yap-
tırmış, yüksek ökçeli siyah iskarpinlen
ayağında, sete gelıyordu. Sette arkadaş-
lannı soracaktı. Sözgelimi, şoförü ro-
Iünde yine Ayhan Işık'ı görmek istiyor-
du.
Kendisine: "Ayhan Bey öldü Küçük-
hanımefendi". denecektı.
"SadrTBey nerde?"
"Sadri Bey Amerikan Hastanesi'nde
komada..."
"Övle mi?.. Ya Suphi Bey?"
"Suphi Kaner'in ıntıhar ettiğinı bıl-
mıyor musunuz?"
"Suna PekuysaJ?"
"Tehlikelı birkemik hastalığı geçirdı;
ikıbüklüm."
Sonra Avni DilligU? Yanıt: "Öldü .."
Arap Bacı rolünde DursuneŞirin? Ya-
nıt: "Öldü.."
Ötekiler. Aliye Rona'lar, Necdet To-
sun'lar, Nubar terziyan'lar. koskaca Şa-
ziye Morai'lar... Kimı ölmüş, kimi yata-
Sevgili Belgin Doruk. son yıllar.. da-
ha doğrusu çok uzun y ıllar. aşın kilo al-
dığı için ınsanlardan. toplum hayatından
kaçmıştı. Imge korunsun dıye mi?
Ote > andan bu senaryo önerisiyle Bel-
gin Hanım'a gitmeyi çok isterdim. Yal-
nız 'yapımcı'yı nereden bulacaktım?
Başka bir ülkede. sanatçısına. idollerine
saygılı bir ülkede yaşasalardı. Belgin
Doruk, Sadrı Alışık. Ayhan Işık \e ka-
rakter oyuncuları. elbette pek çok >a-
pımcı bulabilirdım.
Sanat eserinden tat alabılme kültür re-
fahıdüzeyineerişmisbır ülkede yasasay-
dık, elbette böylesi fantezıler seyırcınin
ılgısıni çekebılirdi. Böylesi tantezilerin
ardındaki trajedi muhakkak ki gönül ya-
kabilirdi...
li de onlann, Şaziye Moral'lann. Nubar
Terziyan'lann. Dursune Şirin'lerin var-
lığı değil miydi?
Şazıye Moral'ı birçok filmde, ya an-
ne, >a yaşlı bir büyük, ya yaşlı bir emek-
tar rolünde hatırlıyorum. Türk tiyatro-
sunun gelmiş geçmiş en güçlü oyuncu-
lanndan olan Şaziye Moral, nasıl birta-
lihse, tiyatroda da hiçbir zaman hak et-
tiği yerde görülmemış. sinemadaysa hiç
görülmemişti. Onun. adeta Brecht'ın ti-
yatro anlayışına yatkın, yepyeni. taptaze
oyunculuğu kımbilir hangi eserlerle se-
yirciye sunulabilirdi. Geçmiş ola!
Birgeçıttörenineçıkartmayaçalışıyo-
rum rahmetli karakter oyunculanmızı.
Senaryosunu yazdığım Bir Demet Me-
nekşegözümün önüne gelıyor: Kısacık-
Muallâ Sürer Suphi Kaner Diclehan Baban Vahi Oz
ğadüşmüş...
Küçükhanımefendi, hayaller ülkesine
bir kez daha gidebileceğini sanmışken,
yıkımlar ülkesınde kalakalacaktı. Geç-
miş güzel günlenn anılanndan. yine de
cayamıyordu. Belkı de asıl ben geçmiş
güzel günleri anmak ıstıyordum. Ama
bugünün gerçekligi. bugünün koşulla-
nyla.
Tasanyı Aüf Yılmaz'a anlartım. Atıf
Bey: "Çok hainsin", demiştı.
fnanın hainlik söz konusu değıldi. Bel-
gin Doruk'u tam düşündügüm. düşledı-
ğim giysiyle bir margarin reklamında
gördüğüm zaman içim burkulmuştu. Iş-
te o görünrüyü sanatın potasında eritip
yeniden şekillendirebılınz umudunu ta-
şıyordum.
I Hl
E\etama. nelerdeğişmedi kı! Bırakın
karakter oyuncularını, bir zamanların
başrol oyunculan da 'tecimsel değer' ta-
şimıyor bugün.
İşte. Belgin Doruk idolünün bin bir
çeşit değişmeceyle yok edildiği. küçük-
hanımefendilerin yerine pek yayık ha-
nımlann. hele o televizyon afetlerinin
başı çektiği toplumsal ortamda senaryo
\e film tasanm, yine ve ancak. kendı ha-
yallerim arasında kalmaya mahkûmdu.
Ö> le de oldu.
Gelelim karakteroyunculanna: her bı-
rınin emeği nasıl da ziyan olup gitti...
Küçükhanımefendi dizilenni o kadar sı-
cak, sevımli kılan, onlann her birine bir
'salon komedisT havası sağlayan bir hay-
tı rolü Muallâ Sürer'in; bir iki kez pen-
cereden baktı, mahallenin genç kızı kaç-
ta eve giriyor diye gözetledi, sonra da
sezdirili, dokundurmalı bir kahve falı
baktı. Hepsi bu kadar. Ama Bir Demet
Menekşe, onun göründüğü sahnelerle
anlam kazanmıştır.
Muallâ Sürer'i anınca VahiÖz'den söz
açmak gerekir. İkisı. yıllarca birlikte oy-
nadılar. bir çift oluşturdular Bu çift. bir
zamanlar o kadar çok sevılmış romantik
Belgin Doruk-Göksel Arsoy çifti kadar
se\ ildı. benimsendi. \'ahi Öz. Ahmet Ce-
mal'in ıstihzayla sorduğu gibi. acaba ne-
den tek bir filmde başrol ov namamıştır?
Oysa, ilk örneği taa Cemal Nadir'in ka-
rikatürlennde işlenmış yenı zengin tipi-
nin tam karşılığıydı. Hem yalnız güldü-
Y A Y I N E V L E R İ N İ N Y E N İ D Ö N E M İ
Turan Dursun ve îlhan Arserin mektuplan
ÇMYA2URI
Çivıyazılan. önümüzdekı yayın döne-
minde 'yajin ya^amını muhalif bir top-
lumsal pratik olarak kavravan, üzerinde
yaşadığımız dün>a\ı. tarihsel geçmişi ve
bugünkü karmaşası içinde daha iyi ania-
mava, tanıma>a \e vorumlamaya katkı ge-
tireicek' yapıtları yayımlamayı esas alıyor.
Yayınevı yetkilısı Ozcan Sapan'dan al-
dığımız bılgıye göre toplumsal-sı\ asal ya-
şamın her alanında eşitliksizci-egemen-
lıkçı yapılar üreten anlayışlara karşı eleş-
tirel birsöylem kurmayı nıyetedınmış me-
tınler, Çivıyazılan kitaphgının yapıtaşla-
nnı oluşturacak. Etnık azınlık kültürleny-
le ılgıli metınlerin yanı sıra roman. dene-
me, şiır, mızah ve edebıyat metınleri de
yayınevinın programı kapsamında tutulu-
yor. Çıvıyazıları'nın 'Kamera' dızısinde
okurla buluşacak kitaplar şöyle: Demok-
rasmin Geleceğı NorbertoBobbio. Get-
to-Cehennemde Gezınlı' Günther
Schwarberg, 'Oğlıını Che' Emesto Gu-
evara Ljııch. 'Gençlik ve Şiddet- Yeni Kıt-
şak Çatışması ya da Shil Toplumun Çu-
İMJM'G.Bissenserg'R.Granemeyer, 'La-
ıın Amenka Sokaklannda Çocııklara
Karşı Savaş ' l we Pollmann. Irkçdık ve
ModerniteMichelWie\iorka, Gue\ara-
Ekonomık. Sosyal ve Polilık Göıiişlen
Üzerinc'. 'Dan\. m, Marx. H'agner Jac-
ques Barzun. Marksistler-Starh,. Troı-
aky. Lerim, Stahn, Mao Tse-Tımg. Knış-
çex\ Che Guevaru vedığerlen C. Wright
Mills. 'Kadın Erkek £}irst:liğinde fktıda-
rın İzlen ' Günter Dux. Şiddet ve Polıti-
ka ' Yves VVeimar 'Gözaltmda Teçavüz'
MeryemErdaL .-Inf/anm'TomrisOzden.
Reqıııem- Insanhğın Bitmeyen Ki)i' Öz-
can Sapan. Dınle Yankee' C. VV'right
Mills. 'Şeyhühslum Fenalannda Kadın
ıv Cınsellık' GökçeoAn, 'Erotizmm Ede-
bıyan Der. Alıce K. Turner. 'Sanatın Ta-
rihi' Pierre Du Colombier. Sosval Dii-
zerıdeSanat DAV.Gotshah. Faşızm Ja-
mes D. Forman. Calvın e Karşı Casrello
Ya da Kolelığt' Karşı Özgiir Düşiince'
StefanZvveig. 'Avnıpa Tarihi' JohnBon-
le. 'Anti Faşist A\mpa Tarihi 1923- 1939'
Jacaues Droz. Faşıznım Gölgesınde Av-
ntpa Tarihi John VVeiss. SanalçılarHit-
ler 'e Karşı' Gerhard Schoenberner.
Littera Dızısı kapsamında ıse Roben
Johnson'BırBlues Efsanesı 'PeterGural-
nkk, Müzık L'zennc Düşüncelerım ' Ber-
nard Shaw, 'Öykiilenyle Türküler' Mu-
zafîer Ozdemir. Ake- Çocukiuk Yılları'
VNoleSoyinka, Röporrajlar' Sezai Sanof-
lu vayımlanıyor. Çivıyazılan'nın Insan
Haklan Dizısı'nde yenı dönemde karşıla-
şacağımızyapıtlar şö> le: 'Gözaltmda Ka-
yıplar' Ercan Kanar, 'Ctopya ve Özgiir-
liik. Insan Haklan. Bir Ideolojı' M. Be-
nasayag. Etnık azınbk kültürlenyle ılgıli
araştırma ve edebı yapıtlan kapsayan
Mjora Dızısı'nde ise Lazlar' M. Recai
Ozgün, 'Kafkasya Kültür Kökenlı Bır
Topluluk Lazlar İhsan Aksamaz. Giırcü
Yıgıdı Elguca de Çerkes Giizelı M:ağo'
A. Kazbegi. Karadenız ' N. Ascherson,
Lazıın Tekstepe' İskender Bitaşi gıbı ki-
taplar yayıma hazırlanıyor.
KflYNAK YAYMJUy
I996'da 'Müslümanlık ve biurculuk'
Turan Dursun. 'htıhat ve Terakkı' Feroz
Ahmad. 'Imhatçıhktan Kemalızme' Feroz
Ahmad. Kolları Bağlı Doğan ' Osman
Şahin. 'Edebıvat Mılzik ve Felsefe İ'zen-
ne AA.Jdamn. Cemul Siireya Şairuı
Havatı Şııre Dahıl' Feyza Perinçek- Nur-
selDurueL 'Şenat'tanKıssalar IlhanAr-
sel. Dıyanet 'e Cevap İlhan Arsel gıbı kı-
taplan yayımlayan Kaynak Yayınlan. önü-
müzdekı aylarda şu kıtaplan okur karşısı-
na çıkanyor: Turan Dursun'a Mektup-
lar İlhan ArseL 'İlhan Arsel 'e \fektup-
lar' Turan Dursun. Dın t'zenne' Ata-
türfc Çıvıyazılı ve Arkeolojik Belgelere
Göre Ibrahım Peygamber Muazzez llmi-
yeÇığ, Deılet ve Ben ' SeBm Lslu. Tür-
kivede Sosval Sımflar' Şefîk Hüsnü.
'Mehmet Aİaf" Zeki Sanhan (bıyografi),
'Tuhaf Şeylenn Kökeru ' Burçay Anger,
Modern Çağda Asurlar veAsurSorunu'
K.P. Mattijet (çe\: Vahap Kelat), Asur
Soykırımı' Gabriele Vbnan (çev: Erol Se-
ver).
Azerı Gülmeceleri ve Sasreddin Ho-
ca' Nejat Birdoğan, Kötvğlu Bır Toplum-
sal Dıremşm Destanı' Nejat Birdoğan.
KızılKayalar', SBKP,Bolşe\ık Tarihi\
Partı Gıin Işığı ı\'ar Dalı' Ganı Bozars-
lan. TKP-ML Nereden Nereye' Arslan
KJIJÇ. tslaımn Kaynaklan 2 'Erol Sever,
Özel Savaş Teorısi' Adnan Akfirat 'Eş-
ref'Bıtlis Suıkastı'. CIA nın Büyük Ope-
rasyonları' Mark Zepezauer, De\let ve
L'lus Yazıları' Hikmet Gökalp \e 'Ata-
rürk iin Gezı Sotları'.
rü mü? Vahi Öz'ün realist anlayışla çi-
zilmış görgüsüz işadamını ne kadar gü-
zel canlandırabıleceğıni hâlâ düşleyebi-
lıyorum.
Lç Arkadaş elbette Muhterenı Nur'la
Fikret Hakan'm aşkla arkadaşlığıydı
Bununla birlikte filmin unutulmazlığın-
da Salih Tozan'la Semih Sezerii'nin hıç
mi payı yok? Salih Tozan'a hep, Istan-
bul'un kıyı köşe semtlerine sığınmış,
yoksulhayatına bır gurursebebi gibi ba-
kabilen o soylu yaşlı büyüklenmizden
birileriyle özdeş sayarak bakıyorum. Şa-
şakalıyorum...
| Ikinci kemanlar...
Sonra 'ikinci kcman'lar var. Birincı
kemanlara oranla daha usta-
lık.lı oyunlar sergilemelerine
karşın başrolde görünmemiş-
ler. kendileri için öyküler ya-
zılmamış. Oysa her biri top-
lumbilinisel anlam taşıyan
kesıtlerin temsılcisi.
Örnekse, Serpil Gül. Pek
çok filmde izledinı Serpıl
Gül'ü. Mahallenin 'ikinci'
gençkızıydı. Birincı gençkı-
zın aşkına tanıklık eder, ba-
zen mektup taşır. bazen aşk
acısından yıkılan arkadaşı bi-
rinci genç kızı teselli ederdi.
Pekı ama. bu ikinci genç
kızın hiç mı hikâyesi yoktu?
O da se\emez miydi, onun da
hayallen, özlemleri, 'birjıı-
va kurmak' arzusu olamaz
mıydı? Gözlerinden tuhaf bir
se\ecenlik fışkıran Serpil
Gül. sinemamızda. HalidZi-
ya'nın ünlü "MahalleyeMev-
k u f öyküsü gibi. hep bırın-
ci gençkızlar ve onlann mut-
lulukları için yaşadı. Şimdi
nerede yaşıyor?
Rum madamdan büyücü-
ye. bin ayn kompozisyonda
izlediğimiz Muazzez Arçay,
ömrünün son günlenni. Aliye Rona'nın-
krnden de acı biryalnızlık ve yoksuzluk
içinde tüketti. Bırakın filmlenn devingen
görüntülerini. film karelerinın donuk gö-
rüntülerinde bile. Muazzez Arçay bir
'primadonna' canlılığıyla ayakta duru-
yor. Muazzez Arçay'a ikinci keman şan-
sı da tanınmamıştır...
Hiçbir Gece'de orta yaş eşiğindeki bir
sinema 'jilda'ının yalnızlık serüveninı
ışlemeye çahşıyordum. Biryandan kişı-
sel hayatında yaşlanma korkusu çekıyor.
biryandan da sönen sinema ortamına ta-
nıklık ediyordu bu yıldız. Tek bir sahne-
de emektarkomedyen CevatKurtuluş'la
karşılaşacak, Cevat Kurtuluş kınk dö-
kük bir diyalog silsilesi içinde Hüha
Koçviğit'e Yeşilçam'ın tadı tuzu kalma-
dığını söyleyecekti.
Önermediğim halde. "Eskigünler bi-
rer hayal oldu..." derken ağladı Cevat
Kurtuluş. Bir film sahnesi miydi, kendi-
sinden daima yetenefi altında gülünç-
lükler talep edilmiş bir aktörün sahici
gözyaşlan mıydı?..
| Vamp kadınlar
Anmamız gereken ne kadar çok karak-
ter oyuncusu var! Meselâ vamp kadın-
lar... Bu 'vamp' sözcüğünün anlamını
pek bilmezdik de, o hep bol makiyajlı
vamp kadınlann evler barklar yıkmak
için yerli filmlerdegöründüklerini bilir-
dik."
Limon kabuğu sansı saçlan, kalemle
çizilmiş kaşlan, gözlerinin kuyruklu sür-
mesı ve dudaklannın kıpkırmızı rujuy la
kimbilir kaç filmde vamp kadın oluve-
renMuzafferNebioğluoncaevbarkyık-
tı da, bir kez olsun, hayattaki vamp ka-
dınlann dramınr söyleyemedi.
O kadar güzel gözlerini ille vamp ka-
dınlık uğruna yılan bakışlarla kısmış
Diclehan Baban'ın gerçek yaşamöyküsü
başlı başına bir sinema olayıdır. Büyük
bır eşraf ailesınden geldiği. prenseslik
karşılığı bir unvan taşıdığı söylenirdi.
Hangi serüven onu Yeşilçam'ın vamp
kadınlığına getirmiştı?
Kaybolup gittiler. Haklan yendi.
Nasıl üzülmezsiniz?
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bertolt Bnecht'in
Gerçek Mirası
Bertolt Brecht'ın 1989 yıl/nda, Suhrkamp Yayıne-
vi tarafından bütün eserleri kapsamında olmak üze-
re gerçekleştırilen büyük Berlin/Frankfurt yorumlu
basımı, yazann eserlerine ilişkin zengin yan bilgileri
de içeriyor. Örneğin bu baskının 5. cildinde, "Gali-
lei'nin Yaşamı"na aynlan bölümde, eserın Brecht ta-
rafından ayn tarihlerde kaleme alınan her üç metni-
ne, Danimarka, Amerika ve Berfin metinlerine yer ve-
rilmiş. Bu metinlere eklenen bılgiferin yardımıyla, ça-
ğının sorumluluğunu bütünüyle taşımayı amaçlayan
bir oyun yazannın belli bir oyununu, konuya ilişkin ilk
düşüncelerinden metinlere kadar uzanan süreçte
adım adım izleyebilmek olası.
Galilei öncesi dönemınde, Berlin'de antık çağdan
o güne kadar tarihe geçmiş büyük davaların drama-
tizasyonlarını sergileyen bir tiyatro kurmayı amaçla-
yan Brecht, otuzlu yılların başından ıtibaren Galilei
üzerine bir oyun yazmayı planlamaya başlar. Bu dö-
nem, aynı zamanda yazann faşist Almanya'dakt bi-
limin ve bılim adamlarının konumuyla yoğun düzey-
de hesaplaştığı dönemdir. Bılimin toplumsal ilerleme
bağlamında hangi koşullar altında bir değer taşıya-
bileceği, sorumluluğunu çalıştığı alanla sınıriayan bi-
limadamının, toplumun birparçası kimliğiyle sorum-
luluğunu ne öJçüde yerine getirmış sayılabileceği gi-
bi sorular, anılan dönemde Brecht'in düşüncelerinin
odak noktalarıdır.
1937 Kasımı'nda, "Aklın Direnme Gücü Üzerine
Söylev" başlıklı ünlü söylevinde. faşist AJmanya'da-
kı bilim adamlannın konumuyla hesaplaşmasını açık-
ça dile getiren Brecht, bu soylevin bir bölümünde Ga-
lilei'ye de üolaylı bır atıfta bulunur: "Fizikçı, savaş için
çok uzakları görmeyi sağlayan optik aygıtlar tasanm-
layabilmelidir; ama aynı zamanda da en yakınında,
diyelim çalıştığı üniversıtede gerçekleşen, kendisi
için tehlikelı olabilecek olaylan görmemeyı de başa-
rabilmelidir."
1933'te, Galılei'nin Roma'daki engizısyon tarafın-
dan mahkûm edilişinin 300. yıldönümünde, ber-
lin'deki Reichstag yangını davasının sanığı ve kendi
kendisinin avukatı olan Georgi Dimrtroff, Galilei ola-
yı ile o zamanın güncel olaylan arasında koşutluk ku-
rar. Savunmasında, Galilei'ye atfedilmiş olan "Ama
dünya yıne de dönüyor" söylemiyle yargıçlarını kı-
nar; tıpkı bir zamanlarki engizısyon yargıçlan gibi,
onlann da gerçeğın zaferini engelleyemeyeceklerini
söyler. Davayı dikkatle izlemekte olan Brecht, o sı-
ralarda kaleme aldığı 'Dimıtroff' adlı şiırinde Bulgar
işçi liderinin savaşçı tutumu ve düşünce düzlemin-
deki üstünlüğü ile Rönesans büyükleri arasında ilin-
ti kurar; Friedrich Engels, Rönesans büyükleri için
"düşünce gücünün devlen" söylemini yerleştirmiş-
tir. Brecht de adı geçen şiirde şöyle der: "Ama ne öğ-
renci, ama nasıl da dev bir öğrenci!"
Bu arada Brecht, Almanya'daki antifaşist direnişe
katkı olmak üzere yazmayı planladığı bir oyun için ne-
den tarihsel bir arka plan seçtiğini de yine kendisi
açıklar. 1934/35 yıllarında kaleme aldığı "Gerçeği
Yazmanın Beş Güçlüğü" başlıklı yazısında, yazarla-
ra düşünce adına yapacakları propagandayı görü-
nüşte zararsız öykülenn maskesiyle sunmalannı öne-
rir ve şöyle der: "Gerçeğin öncü savaşçılan, kendi-
lerine pek göze çarpmayan savaş alanlan da seçe-
bilirler. Herşey, doğrv bir düşünme yönteminin, bü-
tün nesnelerin ve olaylann geçici ve değiştirilebilir
yanlannı sorgulayan bir düşünme yönteminin öğre-
tilmesine bağlıdır. Iktidar sahipleri köklü değişimlerr
den hiç hoşlanmazlar. Onlar her şeyin, haıtaen iyi-
si bin yıl boyunca, olduğu gibi kalmasını isterier. On-
lara göre en iyisi, Ay'ın durması ve Güneş'in de ar-
tık hareket etmemesidir."
Bugün çoğu Brecht uzmanlarına göre yazarın
oyunlan arasında başyapıtı olan "Galilei'nin Yaşamı",
yaşamın güncelliğıni yakalamayı sanatçı olarak taşı-
dığı sorumluluğun gereğı sayan bir büyük tiyatro ada-
mının, bir düşünceyi çok büyük bir bilgi birikimınin
yardımıyla ne denli sonrasız ve evrensel yörüngele-
re oturtabildiğinin en yetkın örneklerinden biridir.
Brecht, gerek "Galilei'nin Yaşamı"nda, gerekse han-
gi türden olursa olsun- öteki bütün eserlerinde ya-
şadıklarına tanıklığın, çevresinde ve dünyada olup bi-
tenleri sanatın diliyle belgelemenin çabasını yansıtır.
İşte bu çaba ve bu çabada ifadesini bulan sanatçı
sorumluluğu bilinci, belki de Brecht'in kendisinden
sonraya bıraktığı asıl önemli mirastır.
Zaman zaman 'nerede' olduğunu irdelemek gere-
ğini duyan Türk tiyatrosu ıçın bu mirasın yeterince de-
ğerlendirilebilmesi, gerçekten sağlam birölçütün ka-
zanılmasını sağlayabilir. Çünkü "Brecht'ten etkilen-
mek" ya da "onun mirasına sahip çıkmak", yalnızca
onun yazdığı oyunlan çok yetkin düzeyde oynamak-
la eşanlamlı değildir. Daha önce de birkaç kez belirt-
tiğim gibi, yabancı yazarların kaleminden çıkma
oyunlan iyi yorumlamak, bizim ortamımızın tiyatro-
suna "kendi tıyatromuz" dememize yetmez.
Yalnızca son kırk yılda üç darbe ve bu doğrultuda
sayısız gelgit yaşamış, daha Osmanh'dan Cumhuri-
yete geçiş sürecini bilgi temelınde içtenlikle sorgu-
layamamış bir toplumda, kaç oyun yazannın kaie-
minden kaç tarihsel toplumsal tanıklık çıkabilmiştir?
Bir ölçüte götürebilecek yol, sanırım bu sorunun
yanıtından geçiyor...
Adalet Ağaoğlu ikinci kez ameliyat
oluyor
Kultür Servisi - Temmuz ayı sonunda bir trafik kazası
geçirerek başından, göğsünden ve sağ bacağından
yaralanan ünlü yazar Adalet Ağaoğlu. önümüzdeki
hafta sağ bacağından ikinci kez ameliyat olacak. Sışli
Etfal Hastanesi Ortopedi Servisi'nde yatan
Ağaoğlu'nun bir önceki ameliyatı sonrasında ,\arası
geçici deriv le kapatılmıştı; bu nedenle önümüzdeki
hafta yazann sağ bacağına, sol bacaktan alınacak deri
nakledilccek. Sağlığı eskisine göre daha iyi olan
Ağaoğlu'nun başındaki ve göfsündeki ağnlan sürüyor.
ancak doktorlar bu ağnlann iyileşme sürecinin
aşamalan olduğunu bildiriyorlar.
İlhan Irem, Bursa'da resim
sergisi açıyor
Kültür Servisi - Ünlü sanatçı İlhan trem. Bursa Oto AŞ
Kültür Etkinlıkleri çerçevesınde "Işık \e Sevgiyle' adlı
kişisel resim sergisi açıyor. Besteci. söz yazan ve
yorumcu olarak 1973 yılında müzık dünvasına t;iren ve
yalnız kendi yapıtlannı seslendirerek kendine özgü bir
ekol oluşturan İlhan trem, sanatın hemen bütün
dallannda üriinler veriyor 80'li yıllarda uzun soluklu
müzik yapıtlanvla "senfonık rock" tarzında
çalışmalara yönelen sanatçı. aynı dönemde yazı
çalışmalanna da başladı. İlhan Irem bugüne kadar
hikâye. deneme ve şiirleinni ıçeren dört kitap
yayımladı. Bunlann yanında soyut resim çahşmaları da
yapan sanatçı. kişisel resitn sergileri açıyor. ilhan
lremin Bursa'da düzenlenen sergisi 9-19 eylül tarihleri
arasında gezilebılecek. (Bursa Oto AŞ; 267 05 HO)