Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 EYLUL 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
ALLEGRO EVtN İLYASOGLU
IDSO'dan güvenceK bir program
Bu yılki şefler
Nihan Yapalı
İDSO'yu bu vıl İS şef yönetecek. Orkestramızın
kadrolu şefı Erol Erdinç'ın dört programından birin-
cısı Atatürk'ü Anma başlığı altında. Devlet sanatçı-
mız A>la Erduran'ın Prokofief ikıncı keman konçer-
tosu ıl'e katılaeağı bu konserin diğer yapıtı bır başka
Rus bestecinin. Çavkovski'nın Pastoral Senfonisi. Er-
dınç'ın şubat ayındaki konserine devlet sanatçımız
Ayşegül Sanca. Ravel'ın sol majör konçertosu ıle renk
kaiacak. İzlenimcıhk agırhklı bu konserde Debuss)
\e Franck'in yapıtları ve bir de neo-klasık bir çalış-
ma. Prokofief ın Klasık Senfonisi yer alıyor. Er-
dınç'in nısan konserınde ise ılginç ikı konçerto \e il-
gınç ıkı solıst var: St. Petersburg Senfoni Orkestrası
kemancılarından Shutsin.Giazunm 'un konçertosunu:
Almanva'da ödüller kazanan fagotçumuz Selim Av-
kal da bır Fın bestecisinin. Bernard CnısePın (1775-
1838) fagot konçertosunu çalacaklar. Bahar Konse-
n"nin tüm programı kesmleşmemış. ancak saksofon-
cu AtiIlaŞentin'ın solistlığınde Jacqueslbert"in kon-
çertosu bu konser içın seçılmış renklı bir yapıt.
Diğer Türk şeflerden EnderSakpınar'm yönetece-
ğı konsere genç Türk pıyanıstlerinden Nihan Yapalı.
Rachmanınof un ikıncı pıvano konçertosu ıle katıla-
cak. Ender Sakpınar. programın geri kalan bölümün-
de fılm müzıklerı ve müzıkallerden seçmelerle neşe-
lı. kevıfli \e kalıplardan sıynlmış bir dınletı düzen-
Hakan Şensoy
lar. Berlin Filarmoni'nin çellıstlerinden D. Schvval-
ke'nın çalacağı Şostakovıç vıyolonsel konçertosunu;
geçen yıllardan zevkle dınledığımiz Jiri Barta'nın
çalacağı D\orak viyolonsel konçertosunu; Hovvard
GrifFiths ile CD'de yer alan obuacı K. Meir'ın aynı
konserde hem obua hem de Ingiliz kornosu içın
Kalivoda (1770-1836) \e Rekha'dan (17^0-1836)
çalacağı ikı vapıtı; Japon kemancı Udagawa'nın çala-
cağı Barber keman konçertosunu; Solti'nın ünlendir-
dığı genç pıjanist Patricia Pagny'nin çalacağı Saint
Saens 5. pıyano konçertosunu \e Fransız pıvanist
Bruno Peltre'nin çalacağı Liszt 1. pı>ano konçer-
tosunu merakla beklemekteviz.
Genç şeflerimizden Orhan Şalüel'ı son tstanbul
Festi\ah"nin açılış konsenndekı co^kulu yönetimden
anımsıyoruz. Bu kez programda bır coşkulu solıst \e
dörtcoşkulu Rus bestesı var. Hakan Şenso>. Çaykov-
kı'nın keman konçertosunu çalıvor. Diğer parlak va-
pıtlariseŞostako\iç,Stra>inski\eBort)din'eaıt. Hik-
metŞimşek'ınyöneteceğı konserde çocuk korosuver
alacak. Ancak program henüz açıklanmamış.
Şefler arasında Strugala gıbı artık Türkleşmiş ola-
rak kabu! ettığımız Galati \e Criffiths'ın yanı sıra or-
kestramızı son vıllardaçok sık yönetenlerın adına yi-
ne rasthyoruz. Orneğın: Aslanov, Anguekn. Kahidze,
Vronsky ve Altschulergibı.
Bildik şefler, tanıdık solistler
Strugala'nın ekım konserlerınde yıne tanıdık solist-
ler yer alacak: Güzel tonuvîaanımsadığımızkeman-
cı Slassimo Quarta, Paganını'nın ikı numaralı kon-
çertosunu; Chopın varışması ikıncısi piyanist Sulta-
no\ Chopin'ın ikıncı konçertosunu \egeçen yıllarda
flütçü Ranıpal'ın yanında çok başarılı bır resitai su-
nan arpçı Nordmann. Saınt-Saens ile Pieme'nin arp
vapıtlarını sunacaklar. Nordmann'ın katılaeağı kon-
ser. Lutoslavvskı'nın 4. senfonisi ile mevsimin en il-
gınç dınletılerınden birını oluşturacak.
Fransa'da son yıllarda Rampal'den sonra en ünlü
flütçülerdenbirıolarakanılan PatrickGalk>is,yinees-
kılerden tanıdığımız bir şefin. Erich Bergel'ın \öne-
tımınde lbert'm konçertosunu çalacak. Ve aynı kon-
serde orkestramız ıçm tarihi değeri olan Franck'in re
mınör senfonisi ver alacak (Cemal Reşit Rey'in ku-
rup 1945 'te ı Ik konserinı yönettığı v e bugünkü orkest-
ranın tohumu olan topluluk. ılk konserinde bu senfo-
nıvı çalmi}).
Bır başka bildik şef de Gusta\ Kuhn. Bır zaman-
lar koro yönetmenı olarak operada göre\ yapan. şim-
dılerdeoperaşefiolarakünlenen Kuhn. UNICEFya-
rarına ücret aimadan çalacak. Aynı konsenn solisti
Hüse>in Sermet Mendelssohn'un ikı numaralı piya-
no konçertosunu seslendirecek. Geçen yılki tstanbul
Festısalf nde orkestravı >öneten Ingiliz şef Andrew
Green«ood,Yaughan \Villiams'ın 5. senfonisini çal-
dıracak. Bu konser gerçekten ilk kez duyacagımız
seslerle örülü: Kornocu D. Pyatt, Richard Strauss'un
korno konçertosunu \e vıvolacı Tuba Özkan, Hoff-
meıster'in ( P54-1812) \ ıvola konçertosunu çalacak-
İDSO. 32 Bratislava Festivali'ne katılarak mevsi-
me başlıvor bu vıl. 2 ekımde şef han Anguelov vö-
netimindeki konsere Suna Kan solist olarak katıla-
cak. Programda Ulvi Cemal Erkin'den keman kon-
çertosu. Prokofief'ten Iskit süiti. Mussogrsky'den
Çıplak Dağda BirGece veÇa>ko\ski'den RomeoJıı-
liet var. A\rupa"nın önemli topluluklannm katıldı-
ğı bu festhalde lstanbul Devlet Senfoni Orkestra-
sı'nın adını görmek kıvanç verici. Bu türorganizas-
yonlarda hep son dakikaya dek
bır yürek çarpıntısı vardır.
Umanz Bratislava'ya ulaşmak
konusunda herşey yolunda gi-
der vegüzel birkonservapılır.
Şımdilik kontratlar imzalan-
mış. bakanlıktan yol paralan
çıkmış durumda. Festivaller.
müzikçilerekendilerini kanıt-
lama fırsatı, ülkelere de kültür
düzev lerini tanıtma fırsatı ve-
riyor. Bır tür uluslararası kül-
türel alışveriş pazan. Bu pa-
zarda yer alabilmek için belli
bir ölçütün üstüne çıkmış. e\ -
• İDSO'nun son yıllarda belirli
bir çizgisi oluştu. Olanaklannı,
sınırlarını düşünerek kendini
güvenceye ahyor: Bildiği
şeflerden, güvendiği
solistlerden, tanıdığı yapıtlardan
şaşmıyor. Bunu bir bakıma
"yaptığını iyi yapmak"
politikası olarak
değerlendirebiliriz. Ne de olsa
yeni yapıt demek, yeni nota
larla. büyük riskler aimadan yeni bir konser mevsi-
mtnin programlan hazırlanmış durumda. Örneğin
koro ya da şan içeren hiçbir yapıt seçilmemiş. Çün-
kü koro bulmak. maddi vemanevi zorluklarla dolu.
Orkestranm kendi programına uyacak. elinin altın-
da bırkorosu yok ki!
Sayısı otuz altıyı bulan 1996-97 mevsimi prog-
ramlannda ilk kez nota getirtilip dağarcığa katıla-
cak üç orkestra yapıtı var; Yaughan VVılliams'ın 5
Senfonisi, Prokofiefin Iskit
süiti ve Lutoslawski'nın 4.
Senfonisi.
Me\simin tümü içinde
Türk bestecilerinden üç yapıt
seçilmiş. Bunlardan ikisi he-
men en çok çalınan, en şans-
hlan: Erİdn'in 1943"teyazdı-
ğı "Köçekçe'"si ve Tüzün'ün
1965'te yazdığı "Esintiler''i.
Sinangirin 1953'te yazdığı
"V'ayü Sazlar Sürtj" ise orkest-
ra içın yeni sayılır. tDSO'nun
yöneticilerinden şeflerin ken-
di programlannı kendilerinin^ ^ J ' ^ - ^ t ^ ^ ^ L U l l U O l U l L ^ ^ l n l J l l - ^ ^ ^ * , _ - , « , ~ İ^I 141 L/l V L 1 U 1 1 U U 1 1 M I I \ V I I U I 1 L 1 111111
renselbirdeğerkazanmışola- getirtmek, yeni bir masraf kapiSl vaptıklarını.dolavısıylaTürk
bılmek gerekıyor.
İDSOnun son yıllarda be-
lirli bir çizgisi oluştu. Olanak-
lannı. sınırlarını düşünerek
kendini gü\enceyealıyor: Bıl- ^ ^ — — • — ^ " ^ " ^
diği şeflerden. gü\endiği solıstlerden. tanıdığı yapıt-
lardan şaşmıyor. Bunu bir bakıma "yaptığını iyi yap-
mak" politikası olarak değerlendirebiliriz. Ne de ol-
sa yeni yapıt demek. \eni nota getirtmek. yeni bir
masraf kapısı açmak demektir. L'nlü solist \eya şef
peşinde koşmak. dar bütçesi içinde düş görmektir.
Biraz daha günün bestecisini. çağın müziğini çaldırt-
mak ise üyelerin daha çok çalışmasını. daha çok tar-
tışmayı ve daha çok telıf masrafını gerektırecektir.
Böylece tanıdığımız sanatçılar ve tanıdığımız yapıt-
açmak demektir. Ünlü solist
\eya şef peşinde koşmak, dar
bütçesi içinde düş görmektir.
SolistlerimizBizim usta solıstlerimizden Verda
Erman, Chopin (No 1)
konçertosuyla ve Gülsin Ona\,
Schumann'ın konçertosuyla
katılıyorlar orkestramıza bu yıl.
Aynca uzun yıllardır Amenka'da
yaşayan bir pıyanistimiz, Hüsnü
Onaranda Mozart (No27)
konçertosuyla ılk kez orkestraya
katılacak. Genç kuşağın parlak
solistlerinden Cihaf Aşkın,
Wieniawsky; Fazı) Say, Saint-
Saens (No 2). Tuncaj- Yılmaz,
Bruch konçertolannı çalacaklar.
Birçok usta solistimizin yanı sıra
Cihat Nihan, Tuncay, Fazık Selim.
Hakan gibi genç ve parlak
yeteneklerimizin de bu
programlar arasında yer alması
sevindirici. Ancak Pekineller,
Ruşen Güneş, Gürer A> kaL
Gülşen Tatu. Meral Güne>man.
Güven Yaşlıçam gibi
sanatçılanmıza rastlanmaması da
üzücü.
Ayrıca bir de orkestra solistleri
olayı var. Orkestradaki kimi
kadrolar tepeden inme solist
kadrolanyla doldurulmuş
durumda. Yalnız lstanbul değil.
Ankara. Izmir. Çukurova'da da
durum aynı. Bu iş nasıl başlamış.
bu solistler ne kadar hizmet
vermişler. hangi kıstaslara göre.
hangi kararnameye göre
seçilmekteler. bir karmaşa!
Haftada iki gün konser veren
orkestra üyeleri ile yıl boyu aynı
maaşı alan ve belki de orkestra ile
hiç çalmamış. çalmayacak olan
solistler var. Aynı zamanda
orkestraya gerekli elemanların.
aileyi tamamlayıcı üyelerin
alınması da böylece işgal
altmdaki kadrolarla engellenmiş
oluyor. lstanbul Devlet Senfoni
Orkestrası yönetim kurulu iki
yıldır bu konuvu açıklığa
kavuşturmak üzere kollan
sıvamış durumda. Üstelik haklı
oldukları kanıtlanmış. Yine de
çözüm gelmemiş. tDSO
yönetimindekilerbu vıl kendi
orkestra solistlerine konser
vermemekle bir çeşit protesto
halindeİer. Bızlerde böylece
Pekineller. Gülşen Tatu. Meral
Güneyman. Mehmet Okonşar.
Arın Karamürsel gibi sanatçıları,
lstanbul orkestrası ile
dinlemekten voksun kalmış
durumdayız. Gelecek haftaki
vazımızda "orkestra soüsrieri"
konusunu irdeleveceğiz.
Programa bütünüvle bakıldığında
zengin bir solist kadrosu. pek
yenilik olmasa da sağlam bir şef
kadrosu göze çarpıyor.
Programlann içeriğine gelince
neredeyse tümiiyle 19. yüzyıla
aynlmış. Orkestranın da
dinleyicinin de tanıdığı yapıtlar.
Ilginç bir rastlantı. Rus
bestecilere ağırlık verilmiş
olması. Bol bol Şostakoviç.
Prokofief v e Rachmaninof var.
Yirmınci yüzyıl biterken biraz
daha atak, biraz daha çeşitli
programlarla boyutlanmızı
geliştirmeye yardımcı olacak tek
kuruluş da yine kendi kentinizin
orkestrasıdır. Radvolarda ne
dinleyeceğinizi v a da plak
dükkânından neyi nasıl
seçeceğinızi yönlendiren. eğiten
kuramlardır orkestralar. Bu
nedenle çok boyutlu bir
sorumluluk taşırlar.
Dilediğimiz çeşitliliğin
gerçekleşmesi bütçe sorununda
düğümleniyor. Kurulduğu günden
beri orkestrav a destek çıkmış
Filarmoni Derneği. yine
topluluğun en önemli sponsoru.
Bu yıl ayrıca Oyak Bank'tan
büyük bir destek alınmış. Böylece
sahnedeki akustik panolar
yenilenivor. Nota kiralan ve
haftalık gazete ilanlan bu
kaynaktan destek buluvor.
Böylesi çabalar için İFJSO
yönetıcilerinı kutlamak. özel
kuruluşlan da vüreklendirmek
gerekir.
FaalSay
Cihat Aşkın
bestecılennı de onlann seçıp
getirdiğini öğrendik. llginç
olan Strugala'nın SinangiTi,
Svvoboda"nın Tüzün'ü
~™^^~^^"^^^"~ Kuhn'un Erkin"i seçmiş ol-
malan. Hıçbır Türk şef. hiçbir Türk bestecisi öner-
memiş bu durumda. Biraz sitem etmemek elde de-
ğil doğrusu! Bildik bestecilerimizin hâlâ raflarda
bekleyen nice yapıtı var. Erkın. sadece "Köçekçe"
bestecisi değil. Tüzün de "Esintiler" bestecisi değil
sadece. Cumhurivetten bu yana altı-yedi kuşak bes-
teci yetiştirdik. Onlan kim çalacak. neden yazsınlar,.
neden konservatuvarlarımız kompozisyon eğitimi
yapsın? Genç kuşaklann yurtdışına gitmesıne ora-
larda ortam bulup vapıtlarını canlı tutmalanna artık
kimse engel olamaz. Bu topraklarda
doğup büyüyorlar. öncü bestecileri-
mizle besleniyorlar. buralardakı esin-
lerinı başka ortamlarda geliştirip ün-
leniyorlar. Heryıl orkestra program-
lanna göz altınca nerede bizim bes-
tecilerimiz diye v akınır dururuz. Ni-
ce yabancı bestecinin yıldönümleri
kutlanırken bizımkilerin de uygun ta-
rihlerini bulup anımsatınz orkestra-
lanmıza. Ne yazık ki hiçbir yeni yıl
öncekinden farklı değil.
Anma konserleri
Bu vıl bütün dünyada Brahmsve
Schubertyılı olarak kutlanıyor. Or-
kestralar programlannda bu bestecı-
lereayn biryerverirken. seminerler-
le. yayınlarla onlann daha iyi tanın-
masını sağlıyorlar. İDSOdaanmalar
çerçevesinde değişik tatlarda prog-
ramlar hazırlamış: Brahms'ın 100.
ölüm yılı nedeniyle "Brahms Hafta-
lan" düzenlenmiş. Orkestramıza her
zaman değerli katkılar getiren şef
Strugala. bu yıl altı konser yönete-
cek. Ilk grupta 10 ocaktan 26 ocak ta-
rihine dek Brahms çaidırtacak. Ke-
mancı Kulka. Brahms'ın keman kon-
çertosunu; Idil Biret tek bir konser-
de her iki piyano konçertosunu; bir
başka konserde ise üçüncü senfoni-
nin ardından kendi piyano düzenle-
mesi olan üçüncü senfoniyi ve Schu-
mann'ın Brahms'a ithafettiği *"Giriş
ve Konser Allegrosu'"nu çalacak ve
bu enerjik sanatçımız. böylece yeni
bir maraton oiuşturacak.
Schubert'i anma konserlerinde
hoş bir rastlantı var: Şef Rengim
Gökmen bestecinin tam doğduğu gü-
ne rastlayan 31 ocak tarihinde beste-
cinin "Büyük Senfonisi"ni ve **ttal-
yan Tarzında L'vertür"ünü vönete-
cek. Aynı konserde Fransa'da yaşa-
yan Petrossian ikilisi de Mozart'ın
KV 365 mı bemol majör piyano kon-
çertosunu çalacak. Schubert'in hiç
orkestra-piyano birleşimi çalışması
olmadıgından ona en yakın sanatçı
olarak Mozart seçilmiş programa.
Mendelssohn'un 150. ölüm yılı
anısına baştan sona bestecinin yapıt-
lanndan oluşan bir programı ilk kez
tanışacağımız bir Çek şef yönetecek.
Genç bir Çek kemancı Pavel Sporcl
da bestecinin az çalınan re minör
konçertosunu seslendirecek.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Ölüm Cezası
Şöyleydi o sözler:
"Bana sorarsanız, öncelikle, 'kanı yerde kalmaya-
cak' duyarlığından sıyrılmak, ölümle oynanan her
türlü yüreklilik oyununa son vermenin yollarını ara-
mak gerek.
"Kimse kimseyi düşman bellemesın...
"llişkilerimizde yüreklilik ölçüsü olarak görmekten
de vazgeçelim ölümü göze almayı.
"Ne yasalann yıldırıcılığında kalsın ölüm cezası. ne
de insanlar haklarını ölüm orucuna yatarak arasın-
lar..."
Telefondaki ses soruyor:
- Yani şimdi siz ölüm cezasına karşı mısınız?
- Elbette karşıyım...
- Toplumumuzun ne duruma geldiğinı görüyorsu-
nuz. Sokaklarda insanları tarıyorlar, kahvelerı bom-
baltyoriar, bir otel dolusu aydını yakıyorlar. Ceza/a-
nn caydıncılığını azaltmak mı gerekir? •
Telefondaki sesin kaygılarını anlıyorum. Pek çok ki-
şi bu kaygıları taşıyor.
Yasalann ceza biçerken suç işleyenleri eğiterek
yola getirme, topluma yeniden kazandırma yüküm-
lülüğünün ötesinde, bir de caydırma, suçun ışlenme-
sini önleme yükümlülüğü var.
Ben bu iki yükümlülüğün birbirine ters düşmeme-
si gerektiği kanısındayım.
Suç işleyen bir kişinin eğitilerek yola getirilip geti-
rilemeyeceği, topluma yeniden kazandırılıp kazandı-
nlamayacağı işlediği suçtan belli olmaz.
Oysa ceza.işleyene göre değil, suça göre belirle-
nir.
Ölüm cezası biçilen bir suçu, eğitilerek yola getıri-
lebilecek, topluma yeniden kazandırılabilecek bir kı-
şi de işleyebilir.
Onu ölüm cezasına çarptırırsak yasalann asal yü-
kümlülüğüne olanak tanımamış oluruz.
Yasalann asal yükümlülüğü, hiç kuşkusuz. suçlu-
yu eğitmek, iyileştirmek, topluma yeniden kazandır-
maktır.
Ölüm cezası belli bir süre ya da ömür boyu ceza-
evinde tutulmaktan elbette daha caydıncıdır.
Ama yasalann asal yükümlülüğüne olanak tanı-
mamaktan başka sakıncalan da var.
Diyelim ceza uygulandıktan sonra, yargılama sıra-
sında bir yanılgıya düşüldüğü anlaşılsa, ölüm ceza-
sına çarptırılıp öldürülen kişinin suçlu olmadığı orta-
ya çıksa, ne yapılır?
Arkada kalanlardan özür mü dilenır!..
Olaya bir de yargıç açısından bakalım:
Yargıç ölüm cezası verince kalemini kırıyor...
Bu bir üzüntü gösterisi...
Kendinizi yargıcın yerine koyun:
• Yasalann kıskacında da olsanız, bir insanın ölümü-
ne karar veriyor, bir can alıyorsunuz...
Yasalar sizi tetikçi olarak kullanıyor...
Yaşamları dürüstlük üzerıne kurulu insanlara nasıl
böyle düşlerine girecek, uykularını kaçıracak bir gö-
rev verilebilir!..
Olaya bir de cellat açısından bakalım:
Yaptığınız işi para için istemeye istemeye yapıyor,
uygulamanın öncesinde. sonrasında beyninizi uyuş-
turmak için iyice kafayı çekiyorsunuz.
Toplum içinde bir "cellat"sınız, hiç saygınlığınız
yok, kimse size içtenlikle yaklaşamıyor. Ölüm ceza-
sına karşı olmayanlar da, can vermelerinı sağladığı-
nız kişilerin ölüm cezasına çarptırılmalarını doğru bu-
lanlar da sizin yanınızda bir soğukluk duyuyorlar.
Uygulamaların arası kesılirse. gelirinız azaldığı için
sıkıntıya düşüyor, dört gözle yeniden çağrılacağınız
günü bekliyorsunuz.
Ama çağnlınca da dünyanız kararıyor:
"Içmeden, ayık kafayla kesinlikle gidemem..."
Böyle bir uğraş olabilir mi? Bir insanın böyle bır uğ-
raşla geçimini sağlaması. çoluk çocuğunu geçindir-
mesi düşünülebilir mı?
Olaya bir de ölüm cezasına çarptırılan ınsan açı-
sından bakmak isterseniz bu konuda yazılmış pek
çok kitap. anı, roman, belge var.
Yasayla can alınması korkunç bir şey, ayrıca, veri-
len yargının kesinleşmesiyle uygulanması arasında
geçen süre ise tam anlamıyla bir işkence süresi...
Hem cezaya çarptırılanlar, hem de yakınları için...
Halkının yüzde yetmişe varan bir çoğunluğuyla uy-
garlık yolunda ilerlemek, gelişmek isteyen bir ülke,
kanımca, caydırıcılığa ağırlık veren ilkel tüze anlayış-
lanndan kalma ölüm cezasını yasalarından çıkarmak
zorundadır... Tıpkı kör etmek, organlannı kesmek,
taşlamak vb gibi...
Ortaçağın "kanıyerde kalmayacak" duyarlığından
kesinlikle sıyrılınmalıdır...
En başta da yasalar uzaklaşmalı bu duyarlıktan...
"Çocukla çocuk olunmaz!" diyoruz.
Niçin?
Çünkü biz çocuk değiliz... insanın aklını daha iyi
kullanabildiği biryaştayız...
Yasalara da,
"Katille katil olunmaz!" demek yaraşır...
Goethe idealinde özgür etkileşim
AHMETSA^
ANKARA - Türkıye ile ilişkilerde
Federal Almanja'nın dış politikası.
kültür alanındaki en küçük aynntılara
kadar yansır. Bu ayrıntılardan yola
çıkarak Almanya'nın Türkiye'ye
bakışında son durumun ne olduğunu
kestirebilirsıniz. Örneğin. genç Türk
mıizikçilerin vararlandığı Alman
dev let bursu eğer verilmediyse, bilin ki
o >ıl Almanya ile ilişkilerimiz
**soğuk"tur. Alman
Başkonsolosluğu'nda vize işlerine
bakan görevlilerin yüzündeki ıfade bile
dünden bugüne değışebilır.
Geçici polıtikalar ile bir müzik
olgusunun va da \ıze memurunun
yüzündeki ıfadenin özdeşleşmesi. Türk
avdınları için yadırgatıcıdır.
Gereğinden fazla duyarlıklı ve alıngan
da\ randığımız düşünülmesin. Müzik
"universal" bır dildir ve bizce geçici
polıtikalar kapsamında değildir. Müzik
burslan ise. "uluslararası kültür
etküeşimi'" düşüncesinin doğal bir
sonucu olarak değerlendinlir. Insan
ilişkilerinde davranış biçimlerinın ilk
yörünümü sayılabilecek yüz ifadesinin
geçici politikalara göre değişmesini
anlamak da zordur; çünkü insanlar
arasındaki dostça iletişimin temelinde
>ıne "universar bırvaklaşım vardır.
Ben bu düşünceleri Goethe'den
öğrendim: Johann VVolfgang von
Coethe (1749-18321. benim gözümde
sadece büyük bir şair. romancı. tiyatro
yazan, hukukçu, dev let adamı.
~"W~ "Tİuslararası kültür etküeşimi ideali, Goethe'nin kişiliğinde kök salmış, insanlığa
m I mal olmuştur. Türkiye'de yaygın biçimde 'Alman Kültür Merkezi' sözcükleriyle
• / bilinen kurumun özgün adının "Goethe Enstitüsü' olması anlamlıdır. Böylelikle
^m*S 'uluslararası kültür iletişimi' vurgulanmış olmaktadır. Merkezi Münih'te
bulunan örgütün Almanya'da 17. beş kısadaki 70 ülkede ise 150 şubesi bulunmaktadır.
Ankara, lstanbul ve tzmir cleki kültür merkezleri Münih'in şubesidir.
ekonomist. botanikçi değil. "universal
konzepfin düşünsel v e kültürel planda
bilinçli önderidir. simgesidir.
"lîluslararası kültür etkileşimi" ideali.
onun kişiliğinde kök salmış, insanlığa
mal olmuştur.
Türkiye'de vavgın biçimde "Alman
Kültür Merkezi" sözcükleriyle bilinen
kurumun özgün adının "Goethe
Enstitüsü" olması anlamlıdır.
Böylelikle "uluslararası kültür
etkileşimi" vurgulanmış olmaktadır.
Enstitünün Türkiye'deki çahşmalannı
da tabii ki Goethe'nin düşüncesine
yakınlığı açısından değerlendirmek
durumundayız.
Goethe Enstitüsü
Merkezi Münih'te bulunan örgütün
Almanya'da 17. beş kıtadaki 70 ülkede
ise 150 şubesi bulunmaktadır. Ankara,
İstanbul ve İzmir'deki kültür
merkezleri Münih'in şubesidir.
Ankara'daki Goethe Enstitüsü'nün
etkinliklerini 1970'li yıllardan beri
izlemeye çahşınm. Düşün. vazın ve
müzik alanındaki birkaç etkinlige
küçük katkılanm da olmuştur. 1980 ve
1981 yıllannda yönettiğim "Türkiye
Yazüan1
" dergisi olarak Alman ve Türk
yazarlann. düşün adamlannın katıldığı
"•Çağdaş Hümanizmin Sorunları*"
başlıklı bir sempozyum ve
"Basınıtnız*' üzerine bir dızi açık
oturum düzenledik. Müzik alanındaki
projem ise. Türk bestecilerın
seslendırilmemış olan "solo keman"' ve
•'keman-piyano''" için yapıtlarının u
ilk
seslendirme"sini Türkiye'de
gerçekleştirmekti. Bu amaçla I988'de
Berlin Senfoni Orkestrasf nın
konzertmeister'i ve çağdaş yapıtların
ilk seslendirme çaltşmalanyla tanınan
kemancı Götz Bernau ile eşlikçisi Fazıl
Say Almanya'dan getırilerek Adnan
Saygun. IMuammer Sun, İlhan Baran.
Hayrettin Akdemir ve Fazıl Sayın
yapıtları Ankara'da Alman Kültür
Merkezf nde. Istanbul'da AKM'de
seslendirildi. aynca radyo ve
televizyon kayıtlan yapıldı.
Goethe Enstitüsü Ankara"da müzik
etkinliklerine önem vermekte. müzikal
vaşamımıza veni soluklar getiren ılginç
çalışmalara yönelmektedir. Bu
kapsamda çağdaş Alman bestecilerinin
ve çalgı solistlerinin düzenlediği
"atöhe çalışmalan" (vvorkshop'lar).
müzik öğrencilerinın ufkunu
genişletmekte. müzikal binkimlerini
geliştiren venilikler sunmaktadır.
Merkezin 250 kişilik sevimli konser
salonunda genç müzikçilerimize resital
ve oda müziği konserleri olanağının
tanınmasını ise. •%
etkileşim*'in incelikli
örnekleri olarak değerlendiriyoruz. Bu
olanak. kuşkusuz ki gençlenmizin
kariyerinde ilk önemli adımları
oluştunnaktadır. Uluslararası Ankara
Müzik Festivali'ne enstitünün
katkılanyla gelen Alman müzikçilerin.
beklentilerimizi her zaman karşıladığı
söylenemez. Festıval kapsamında yer
alan bu sanatçılann özellikle "festival
için" gelnıediği, enstitünün olağan
etkinliklerinin bu fırsatla festivale
taşındığı anlaşılmaktadır. Bu
rastlaşmanın getirdiği düş kırıklıklan.
daha çok festival düzenlevicilerinin
sorunudur.
Geçen sezonda. "Rönesans\eerken
barok" müziğinde yetkin bır topluluk
olan "Sequentia". oda müziği
çeşıdınde **TrioOpus8" ~.\felos
Quartet'\ "Mandelring Quartet",
Ankaralı müzikseverlerin beğeniyle
izlediği konserler vermişlerdir. Fiyanist
Thomas Duis'in resitalini de bu
kapsamda değerlendiriyoruz. Öte
yandan. "Südpool Caz Dörtlüsü",
"Modern String Dörtlüsü" v e
"Triocolor" gibi Alman toplulukları.
"Avnıpa cazı
n
nı temsil eden gruplar
olarak görmediğimizi belirtelim.
Ankara Goethe Enstitüsü. önümüzdeki
sezonda Mainz kentindeki Peter
Comelius Konservatuvan ile Ankara
Devlet Konservatuvarf nın işbirliğiyle
bir dizi atölye çalışması
planlamaktadır. Bu tür etkinliklerin,
Almanya'dan getirilmesi düşünülen
rock ve pop gruplanna göre, çok daha
olumlu izlenimler bırakacağı
görüşündeyiz. Birkaç ay önce
Ankara'ya atanan yeni müdür. Bayan
Marion Haase've başanlar dilerken
yıllardan beri üzerinde düşündüğümüz
genel bir uygulama biçimine onun da
eğilmesini bekliyoruz: Türkiye'ye
gelen Alman sanatçılar. Münih'teki
Goethe Enstitüsü tarafından
saptanmaktadır.
Bu uvgulamanın kaliteyi öngören
"seçmeci" bir yaklaşımdan
kaynaklandığinı anlıyoruz. Oysa hangi
gerekçeyle olursa olsun. tek taraflı
u
seçmeci" yaklaşım, "etkileşim"i değil,
"etkileme"yi önplana getiriyor izlenimi
vermektedir. Türkiye'den gelecek
istekleri belli bir oranda yaşama
geçirmek için acaba etkinlikler
geliştirilemez mi? "Goethe ideali"ni
böylece daha özgür, kendiliğinden
gelişen etkinliklerle desteklemeyi
düşünür müsünüz?
İdil Biret bugün Köln'de konser
verecek
BONN (AA> Dûnyaca ünlü pivanist İdil Biret. bugün
Almanya'nın Köln kentinde Betin Güneş'in
yöneteceği Köln Senfoni Orkestrası esjiğinde bır
konser verecek. Köln Filarmoni Salonu'nda verilecek
konserde Bela Bartok. Frederic Chopin. Betin Güneş.
Gustav Hols ve Ferit Tüzün'ün vapıtları
seslendirilecek. Biret'e. Köln Senfoni Orkestrası'nın
yanı sıra yine bu orkestradan kurulu Mondial Oda
Orkestrası eşlik edecek.
Rüştü Koray yarışması
sonuçlandı
Kültür Senisi - Bigadiç Kültür ve Eğitim Vakfı'nın
düzenlediği "Redd-i İlhak Cemiyetleri se Balıkesır
Kongreleri'nin Kurtuluş Savaşımıza Katkılan' konulu
Rüştü Koray yarışması sonuçlandı. Yaşar Aksov
(\azar-araştırmacı). Prof. Sina Akşin (SBF Öğretim
Uyesi). Alev Coşkun (yazar. eski bakan). Şükran
Kurdakul (edebiyat tarihçisi. şair) ve Prof. Bilge
Umar'dan (yazar. araştırmacı) oluşan seçici kurul, ov
çokluğu ile birinciliğe "Ya tstiklal Ya Ölüm' rumuzlu
Zekeriya Özdemir'in. ikinciliğe 'Doktor" rumuzlu Dr.
Hasan Ileri'nin. üçüncülüğe ise 'Kaşıkçf rumuzlu Dr.
Şerafettin Zeyrek'in çalışmalannı seçti. Yarışmacılara
ödülleri 5 eylül perşembe günü saat 17.30'da Balıkesir
Ticaret Odası salonunda yapılacak bir törenle
verilecek. Törende Prof. Bilge Umar. Şükran
Kurdakul ve Yaşar Aksov "Ulusal Kurtuluş Savaşımız"
konusunda konuşma vapacaklar.
Erhan Şakar, Cabaret-Cine'de
Kültür Servisi - Arif Sağ'ın prodüktörlüğünü yaptığı
"Bız N'Olucaz" isimli ilk albümü ile müzik dünvasına
adım atan genç sanatçı Erhan Şakar. pazartesi. saiı.
çarşamba akşamlan saat 23.00'te Arnavutköv
Cabaret-Cıne'de sahne alı>or. Şakar, repertuvarında
gitar ve ağız armonikası ile çok değişik dünva ve Türk
müziklerinden örnekler verivor.