03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÜL 1996 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Uygarlıklar Arasındaki Etkileşimler MELİH CEVDET ANDAY ürk lıalkının yüzde kaçının aptal olduğı: konusunda unu- tulan. \.ılnızca bızım ülke- mızde değıl. başka hiçbir üt- kede bövîe bir amaçla hiçbir savılama vapılmadığı gerçe-Tâidir. Yapılamaz da. çünkü böyle bir araştırma- da kullanılmak üzere bir ölçiit bulunamaz: dahası bu sayılamada çalışaeak Lizmanların zekjlarını denetleme sorunu başımıza bü- >ük ışleraçabilir. Bu yüzdendir ki. hiçbir ulus için "*zeki- dir"v a da "aptaJdır** dıye bir y argı ılerı sü- rülmemıştir bugüne değın. Toplumların ze- kâ düze\i. yetiştirdıklerı büvük düşünürle- re. büvük sanatçılara; büvük bilim adamla- rına bakarak saptanır. Onun ıçın de çağda^ toplumlar kendile- rine zengın bir kiiltür tarıhı yaratmak ardı- na düşmüşlerdir. L luslaşma sürecınin getır- dıği zorunlu bir düşkünlüktür bu. Osmanlı buna hıç gerek görmedi. Bizde birkültürgeçmışi yaratma tutkusu yakın ta- rihimızde başlar. Osmanlı, geçmışine me- raklı olmadığı gibi, geleceğini de düşleme- miştir. Aziz dostum Prof. Server Tanüli dünkü telefonunda. yeni kitabı "Felsefeje Giriş" adlı çalışmasından sözederken. "Negarip- tir" diyordu. "Doğuda hiç utop>a yazılma- nuş". fnsanoğlu nerede bulunduğunu geçmişı- ne ve geleceğine bakarak anlayabilir. Ancak bir ulusun geçmişi de, geleceği de. niyetevetasarıyabağlıdırelbette: Nasıl bir ulus olmak istiyoruz? Burada önemli olan, bu iki tasannın tu- tarlığıdır. Bir örnek üzennde durmak gerekirse: Os- manlının son dönemınde ortaya çıkan Türk- çülük akımı. gerçı bir geçmiş tasanmına da- vanıyordu, ama "•jurt" ka\ramı sankı sa\- sandığıiçın. sadece "ııVadayananbır ulus kavramı öne çıkarılmış oluvordu. Oysa "yer" daha önemliydi. Nitekim Osman- lı'dan nefret eden batıda. "Türkleri geldik- leri yere sürelim" düşüncesi bu yüzden or- tayaçıktı. Oturduğun >eri yurt bileceksin! O yerin geçmiş kültürünü benimseyecek- sin! tngilizler. Ada'nın tarihini kendi tarihle- ri olarak beller ve belletirler. Nitekim çağdaş bir ulus yaratma devrimi- nin öncüsü Mustafa Kemal Atarürk. eski Anadolu uygarlıklarını öğrenme ve özüm- seme yolunu açmıştır Yoksa o güne değın Hıtitlerle, Hattılerle hiç ılgilenen olmamış- tı. Bızde arkeolojınin çağdaş bilimler ara- sında öne çıkması da Anadolu uvgarlıkları- nı benimseme akıınının sonucudur. O günler Prof. Köprülü'nün bir sözü ku- lagıma gelmısti: demiş kı. "Bu büciir in- sanlann torunu olmava da gönliim bir tür- lü razı gelmijor". Hıtıtlerin bücür olup olmadıklarını bıl- mivorum. ama Anadolu'da Hıtıtlerin kıyı- ma uğradıklarına ilişkin bir bilgimiz olma- dığına göre. bu halk sonradan gelenlerle ka- rışıp vaşamını sürdürmüştür diyebiliriz. Bu tür konuşmalarda kimin yengin. kı- min yenık çıktığı da bilinemez: bakarsınız yenigelenınadıyerleşmiştirdeeskinmkül- türü süregitmektedir. Halıkamas Bahkçısı takma adı ıle de bı- lınen Ce\at Şakir, sürgün yerinı sev mış çok az bulunur bir kişivdi. Atatürk ıle asıl ben- zerlikleri buradadır. Çünkü Atatürk görev - li olarak gittiği Anadolu'da sürgün vaşamı sürdürdü ve \e sürgün yerinı sevdı. fkisi de eskı Anadolu uygarlıklarına büvük önem vermıştir. Ancak Cevat Şakır'in bu konudakı yak- laşımı ile Atatürk'ünkü gene de benzeştirı- lemez. Şadan Göko\alfnın yayına hazırladığı -Halikarnas Balıkçısı - Biitiin Eserleri 9" adlı kitabı venıden okurken bu düşüncelere daldım gırtim. Kitabm bir adı da "Altıncı Kı- ta Akdeniz". Uygarlık burada başladı görüşü. başlı ba- şınabir sav oluşturuyor: öyle kı, Cevat Şa- kir. bu sav daki pekgözlülüğünden ötürü (bir sav başka nasıl atıîabilir ortaya!| Eski Yu- nan uygarlığını (Atina'vı) yadsımak tutu- muna dek vardı. Tutku ıle bağlanmanın ka- çınılmaz sonuçlarındandır bu. Ben üstadın bu tutumuna bir türlü katıla- mamışımdır: Batı Anadolu felsetesını (bi- lımıni) Atina baltalamasa atom fiziğinin modern buluşlanna çok daha önce v anlabı- lirmiş... Belkı varılabilirdi.amaozamanin- san savsanmış olurdu; insanın neyi. nice. nasıl bileceğı. doğruluk, iyilik kavramları gibi sorunlaratlanmış olurdu. Iki yanın hakkını da tanısak daha ıyı ol- maz mı? Geçenlerde ıkı tanınmış aydınımız ara- sında ve gene burada Eski Yunan uygarlı- ğının özgün bir uygarlık olup olmadığı ko- nusunda çok ilginç bir tartışma geçti. Eskı Mısır ve Sümer uygarlıkları da işın içine karıştırıldı. Ben derim ki. uygarlıklar arasın- daki etkileşimler, bunların hangisının öz- gün olduğuna ilişkin bir yargıya varılması için kullanılamaz. kullanılmamaltdır. Eskı Yunan-Latın uygarlığına dönüş ola- rak bilinen Yeniden Doğuş. yalnız doğa'nın değıl, insanın da önem kazanmasına yol aç- mıştır. ARADABIR AHMET YORUL>IAZ Yazılmayanlar.••• Yazılmamış. yayımlanmamış olaya, düşünceye, Fran- sızı da Yunanlısı da aynı adı vermış: Anekdot. Aynı söz- cük. yenne göre, fıkra anlamına da kullanılıyor. Ama ge- nelde yazılmamışlık. yayımlanmamışhk anlamınadır. Örnegin Uğur Mumcu, kesinkes kanıtlayamadığı ba- zı yolsuzluk, kaçakçılıkgıbi olaylan, macera romanlan ya- zarak topluma ulaştırmak istedığinı bana söylemişti. Ki- şilıksız sıyasetçiler. fırıldak gazetecıler bu romanlann yan tıplerini oluşturacaklardı. Çok acıdır, ömrü yetmedi, yet- tirmedıler! • • • Yaşar Nabi'nın 'Varlık'mm tanıttıgı, bir bakımabızlerin tanımasına. yalın ve içten dıli nedeniyle sevmemize ne- den olduğu öykücü-romancı Dr. Muzaffer Hacıhasa- noğlu. okumasını da yazmasını da üçlü yürütürdü. Evın- de okuduğu kıtapla yazdığı başka, muayenehanesinde başka, yararlanabılecegı boşlugu yakaladığında, hasta- nede başka!.. Yayımlanan çalışmaları. yazdıklannaoran- la azdı. "Ben yazıp yazıp. dosya//yorum" diyordu, "Ister yayımlasınlar, ısteryayımlamasınlar; ben tanıklığımı, yaz- ma görevimı sürdürüyorum!" Bu alçakgönüllü yazarımız. 1947'de ilk öyküsü "BirFo- toğraf Canlanıyor" yayımlandıgmda konu, bıçim ve an- latım ustalığı nedeniyle. Nurullah Ataç ve Yaşar Nabi gi- bi yetkili kişılerin, övgülerıyle karşılanmıştı. Daha 1976'da bugünkü çıkmazımıza parmak basmtştr. "Laiklik tlkesi tüm olarak uygulanmalı. çağdışı düşünceler aşılayan medreselenn açılmasına dur denmeli, öğretim laik ve dinsel olarak ıkıye aynlmaktan kurtarılmalıdır." Ölümünün ardından on bir yıl geçti... Üç çocuguna da pınl pırıl aydınlık öğrenımler yaptırdı: bıraktıgı dosyalann günyüzüne çıkması için yayımcı peşine düşerlerse kim bi- lırnetatlaralacağız!.. • • • Çağdaş Yunan edebiyatının Türk okurunca tam algıla- nıp sevılmesının başmımarı Ahmet Angın'dır! 60lı yıllarda Ege Bölgesi'nın büyük polemıkgazetesi "Demokrat lzmır"öe çalışırken bir yandan da Fransızca- dan sonra çok lyi bıldiğı Yunan dılinden, Nikos Kazan- cakis'in 'Zorba 'sını çevirıyordu. Bu büyük roman, şimdi edebıyat tarihımızin onurlu sayfalarından bırınde, yerini al- mış olması gereken. arkadaşımız Şükran Kurdakul'un "Ataç Kıtabevı" tarafından basıimıştı. Yaptığı çevırı o denlı başarılıydı ki, Istanbullu bir bayan doktor bana, "Aslını okudum" demiştı. "Ingilizce ve Fran- sızca çevirilerinl de okudum; en güzelı Türkçeye yapıla- nıdır!" 1971 darbesi (ünlü deyimıyle "72 Mart") geldiğin- de, sırtında yıne Kazancakis'ten çevirdiği "Toda Ra- öa"dan yedı buçuk yıllık bir mahkûmıyet vardı! Kurtulu- şu Ayvalık'ın Alıbey (Cunda) Adası'nda buldu. Yurtiçindey- di; fakat adresı bılınmMiğinden, kendısini bekleyen ke- sınleşmış mahkûmiyet kararı teblığ edılemeyecekti! Altı ay süreyle adaya hapsettı kendini. Yaşamı yazmakla, çevirmekle geçen bir insan boş du- rabilir mi hiç? Çalışmak üzere, Kazancakis'in "El Greko'ya Mektuplar"m\ sağlam mı istedi. Oysa kitap bendeydı, çevıreceğım günü beklıyordu: bir istanbulludan ödünç almıştım... Bir de sözlük ıstedı. Dıyecegım, Türk okurunun zevkle okuduğu, "El Gre- ko'ya Mektuplar", 71 darbesının kaçkını Ahmet Angın ta- rafından, Ayvalık'ın Alibey Adası'nda tam altı ayda Türk- çeleştırilebilmişti! Yayımcısından. o da bölük pörçük, çe- viri ücreti olarak altı yüz lıra alabılmıştı!.. Yıl 1975... Bana gönderdiğınin ıçıne ıse şunlan yazmıştı: "Al sana El Greko. Ağzına sıçmışlar! Ne kansının ön- sözü var, nebenımyazdığım. Yazılarküçücük. Maksatkü- çük olsun kitap. Hayrını gör... 7.4.7975". Fransızca. Ispanyolca ve Yunancadan irili ufaklı yaptı- ğı çevıhler. kırk kadardır. Bunlar nerede şimdi? Bilmiyo- ruz... Ortada görünen ve aranırsa bulunabilecek olanlar "Zorba" ile "El Greko'ya Mektuplar"ü\r. O. bu ikı kitabı çevirmekle görevıni tamamlamıştı san- ki! Parti Içi Demokrasi B TUNA BALTACIOGLU ugün ülkemizde yerleşmesıne ve gelişmesıne ulusça çaba gösterdi- ğimiz rejimin adı demokrasıdir. Demokrasininvazgeçilmezöğele- ri demokratik örgüt ve kuruluşla- nn yanı sıra siyasal partilerdir. Par- tılerimiz demokrasiye örnek olması gereken önemli kuruluşlardır. Gelgelelım olması gerekenle var olan çoğu kez aynı olmuyor. Örneğin partilerin genel baş- kanları herne kadardelegelerin oylarıyla ve de- mokratik bir yöntemle bu göreve getiriliyorlar- sa da bu görünüm bizi aldatıyor olabılir. Siyasal partilerimizin genel başkanlarına şö> - le birgöz atalım. Turgut Özal ve Sülejman Demirel cumhur- başkanı olmasalardı. bu iki partinin liderlerinın değişebileceğınidüşünebilirmiydiniz'Refah'ın yıllarboyu degişmeyen Genel Başkanı Necmet- rin Erbakan değil midir? Ortanın solundaki par- tılerde de durum aynıdır. Erdal İnönü kendi isteğiyle çekildiği için par- tisinin genel başkanı değişmiştir. Şu gerçeği ka- bul edelim ki genel başkanlar ancak öliim. Cunı- hurbaşkanı olma nedeniyle ya da kendi istekle- riyle göre% den av rılmadıkça seçimle degiştirile- mıyorlar. Bunun birnedeni olmalı. Ö>k anlaşılıyor ki partilerin alt kademe or- ganlan genel başkanların isteği doğrultusunda oluşuvor. Türkdemokrasisininsağlıklıolahilme- si için partilerin bu soruna eğilmeleri ve parti içi gerçek demokrasiyi tabana oturtmalan gerek- mektedir. Taban tam anlamıvla demokratikleş- medikçe parti genel başkanlarının giidümünde- ki genel kurullarla özlenene kav uşmak olanaksız- dır. Genel başkanlar veçevreleri istediklen kadar demokratik bir vapıya sahip olduklarını savun- sunlar. bugüne kadar yaşanan odur ki partiler bir "lider diktası" altında yönetilmektedirler. Tabanın genel başkana ne düzey de bağlı oldu- ğunu göstermek için size bir örnek sunmak iste- rim. Bu örnek her ne kadar bir partinin durumunu gösteriyor olsa da bence tüm partilerimiz için ge- çerlidir. Parti tüzüğünü değiştirme çabas\ içinde olan bir mılletvekili için DSP Edirne ll Başkanı "Bu türdavranış vefaaliyet içine girenlerin aramızda yeri yoktur" diyor ve DSP Genel Başkanı Bü- İent Ece\it ve Genel Başkan Yardımcıst Rahşan Ecevit"e bağlı olduklarını ve onların birer aske- ri olarak göre\ lerini sürdürdüklerini açıklıyor. Görünen odur ki. tabandaki parti örgütleri, parti ilkelerinden çok parti başkanlanna bağlı- dırlar. Partilerin bu kısırdöngüvü aşabilmeleri bugünkü koşullarda kolay görünmüyor. Amade- mokrasimizi güçlendirip vcrieştirmek ve halkın ov verdikleri partilere katkısını sağla\abilmek için bunun aşılmasında varar var. Bu nedenle parti ii> eleri ciddi bir tavır orta> a ko> up gerçek- çi birözveride veözeleştiride bulunarakdeğişmez lider görüntüsünü silmek amacıyla parti üyeliği ve delegelik kurallannı gözden geçirmeli \e par- ti içi demokrasiv i tüm boyutlanyla ra> ına oturt- malıdırlar. Demokrasimizinsağlığ) ve geleceği açısından bu. çözülmesi ve aşılması gereken ciddi bir so- rundur. TARTIŞMA Yönetimin Böylesi Hiç Görülmedi! ok ama çok üzülüyorum. Kalemi alıp yazayım diyorum. vazgeçiyorum. Berelcet her gün yazarlanmız. düşündüğümüz aynı şeyleri yaziyor. ağır eleştirilerde bulunuyorlar; ama kimsenin aldırdığı yok... Şeriatın doludızgin gelişini mi. Mustafa KemaTın Türkiye Cumhuriyeti'nin gencilerin elinde mahvedilişini mi yazayım?.. Hırsizlann ülkeyi yüzlerine gözlerine bulaştırarak idare etmelerinden mi söz edeyim?.. Şaşkın şaşkın ne yaptığını bıhnez. güven vermeyen hallerine mı acıvayım' 1 Bir yandan Irak'ın toprak bütünlüğünden söz ederken bir yandan Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinın yaratılmasına. Amerikan mandasına dönüşmüş demekten başka çare kalmavan, Türk Dışişleri Bakanlığı'nın oyuncak olmuş durumuna mı şaşırayım!.. Ya. devleti çökertenlerin devletin çöktüğünü sıkılmadan ifade etmelerine ne diyeyim!.. Trafik anarşısinin her gün 40-50 kişinin canını almasından. terörün aldığı canlardan mı yazayım!.. Dediğim dedik diyen Sayın Ecevit'ın, ülkenın bu durumuna sevirci kalıp arada sırada bir iki iyi lat" etmeyi muhalefet yapma ve ülkeye hızmet etme zannetmesini, hayretle izüyorum. CHP'ye .sahip çıkıp başa geçmemesini nefretle karşılıyorum. Eski meşhur olmuş CHP'lilerın kendi dönemlerınde çok başarılı hizmet vermiş edasıyla çıkıp sadece ve sadece CHP'yi eleştirmenlerini üzüntü ile karşılıyorum. Bu nasıl bir CHP"liliktir ki sadece yapmava değil yıkmaya çabalıyorlar. \arsa kusurları gidin konuşun. anlatın: ortalıkta bağırmanın ne yarar getireceğini sormak «erekir... Görev almayan herCHP'lininCHPye yüklenmesini esefle karşılamamak mümkün değildir. Nüfus hızla artıyor. Para ön plana çıkmış. değerler ka>bolmuş. Böylesi Bölücülüğe Can Kurban A dı Ali Kariık. Görev ı: Kayabaşı İlkokulu Müdürü. Suçu mu' 1 Ooooooh. saymayla bitmez: Öncelikle bir gazete çıkartmaya başlıyor öğrencileri ile birlikte, çağdaş Atatürkçü bir gazete. Bu da yetmiyormuş gibi okul yaptırmaya. hemi de ilköğretim okulu yaptırmaya girişivor. temelini de atıyor. Bu nedenle de bağlı bulunduğu Milli Egitim Müdürlüğü'nün tüm şimşeklerini çekmekle kalmıyor, yıldınmlar ınmeye başlıvor kafasına. Haberi okudukça kendimi buluyorum sanki. Okuîumun adı Kayabaşı değil Kuvubaşı idi. Ben de gazete çıkartmıştım. adı Hattuşaş'tı. (Hititlerin başkentinin adı). Başlangıçta takdirname bile vermişti Çorum \alisi Nâzım Başlamışlı. Ya sonra? Sürgün edildım. Bu da mesleğimin sonu oldu. Anılar beni konudan ayırmaya çalışıyor. K.endimden değil Kayabaşı Köyü İlkokulu Müdürü Ali Karlık'tan söz etnıek istiyorum aslında. Kariık kardeşim. gazete ile yetinmemiş daha da kötüsünü seçmiş. İlköğretim okulu yaptıracak. Dernek kurmuş. para toplamış. dev letten tek kuruş almadan temel bile atmış. Hani, olanak verilse ökulu bitirecekde... Ammaaa! Bu ülkenin "zinde" güçleri var. uyumuyor. Böylesi 'hain'. böylesi •bölücii* davranışları hemen görüp gereğıni yerine getirivor. "Amacı okul filan vaptırmak" değilmiş bu bölücünün! Amacı sekız yıllık ilköğretim okulu açarak çocuklann imam-hatiplere gitmesini engellemek!.. Eh. amaç böy le olunca durur mu bizim uyanık (!) güçlerimiz. - Öğretmen Ali Kariık bölücülük yapıyor. feryadını basıyorlar. Işin acı >anı. böylesi bir girişimden dolayı kendisini kutlaması, üstün başarı belgesi vermesi gereken ilgililer. soruşturma deviete hizmet için görev almanın amacının kendisi için bir araç olduğunu düşünenler çoğunlukta... En verimli topraklanmız konut ve başka yapılarla, mahvediliyor. Her taraf türbanlılarla doldu. Boyuna imam-hatip liseleri açılıyor. Ne oluyor. ne oluyor bize°.. Ülkem iyi vönetilmivor. bu denlisi hiç görülmedi kötü yönetimin... M.Selim Okçay A\ukat - Emekli Asker açıyorlar. bölücülük yapıyor. diye! Öte yanda. kendi parası ıle okul yaptırıp. adını tabelaya yazdıranlar onurlandırılırken bu iı>i bir öğretmen, kendi köyünde üstlenince "bölücii" oluyor. Güleriz ağlanacak halimize! Ali Karîık kardeşimizin davranışları bölücülük ise tüm yetkililere itiraf edivorum. ben ondan da bölücüyüm. lütfen soruşturma açın hakkımda. Böylesi bölücülüğe can kurban! Saadettin Malkoç PENCERE Erkek Tansu'dan Dişi Özal'a... Gazetede bir haber: "Yalım Erez, Çiller'/ bırakıyor." Vallamı?.. Birisi: - Bu saatten sonra, dedi, bıraksa ne olur, bırak- masa ne olur, ikisi de dönülmez akşamın ufkunda- lar... Marifet bugünü önceden görebilmekti. Ama, kim neyi önceden gördü ki?.. • Anımsayın!.. Ne diyorlardı: - Muz yetiştirmek ne demek?.. Çikita muz ithal edeceğız, ekonomigelişecek... - Fransız peyniri yıyeceğiz.. '. - Vitrinlercicilerledonatılacak, halk bu cicileri al- mak için çalışacak, Türkiye'nin başı göğe erecek, Almanya böyle kalkmdı. - Hollanda'nın tereyağı pek güzel... - Amerikan Doları bakkal dükkânında satılacak, cebimizde dövizlerle dolaşacağız... - Benim memurum işini bilir, herkes köşeyi dö- necek, sürekli devalüasyon, sürekli zam yapıla- cak... Ozal'ın "vizyon"u ö'vülüyor, Turgut Bey, yere gö- ğe konamıyordu; bugün bile geçmişin nostaljisiyle, durmadan sayıklayanlar var: Ah Özal, vah OzalU Oysa askeri faşizmle kapatılmış dört siyasi partinin dört eğilimini bir merkez partisinde birleştirip 2000 yılına gözlerini diken Özal. 1987'de siyasal yasak- lar kalkar kalkmaz iflas etmişti. • Sonuçta Hollanda tereyağı, Fransız peyniri, çjku- ta muz yiyelim derken babadan kalma ayvayı ye- dik; 1980'lerde kurgulanan ekonomik modeli taşis mak isteyen siyasal partilerin tümü perişan oldu. Yh ne de Çiller'de "Dişi Özal"\ görmek isteyenlerle Tan; su Hanım'ı "Demir Leydi"ye benzetenlerin edebi- yatından geçilmiyordu. Tansu Hanım paraşütle iner gibi DYP'nin başına oturup "Kongre Başbakanı" seçilince, palavra baş4 ladı: - Bu kadın yaman!.. , -Yaaa?.. - ABD Cumhurbaşkanı Clinton buna âşık, Av-, rupa bunun gözünün içine bakıyor, Tansu 2000 yı- lına pençesinı koyan Demir Leydı... ,; - Deme!.. - Başbakanlık yetmez, sırası gelince Süleyman Bey'; indirip cumhurbaşkanı olacak... - Etme!.. Bir meraklısı çıksa da medyada Tansu için yazı- lanları kitaplaştırsa... • "Erkek Tansu," çoktan sizlere ömür... "Dişi Özal" yaşayan mevta!.. Geriye ne kaldı?.. Hacı Fışfış... > Nereden çıktı bu?.. Çikita muz toplumunda Fransız peyniriyle geviş getirenler sınıfı, ceketlerinin cebinde şıkır şıkır d ö ' vız taşırlarken, derinleşen.ç'elişkilerin uçurumunda zehirli bitkiler boy attı; bölücülük, anarşi, kirlenmej pislik, terör, düşük yoğunluklu savaş, Avrupa'dan dışlanmak, Amerika'dahorlanmak yetmedi; şeriat-v çılık. haksızlığa karşı adaletin dinci siyaseti gibi yük- seldi... Tansu da şeriatçılığa teslim oldu... ' Şimdi arabesk liboşizm kesiminde Tansu'dan yüz çeviren çevirene... Ancak bunlarınki yüz değil... Ha surat, ha mahkeme duvarı. ; Ç.Y.D.D. GENEL KURUL TOPLANTISI Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ge- nel Merkezi. 19 ekimde Olağan Genel Ku- rulu'nu yapacakttr. Yıllık ödentilerini 5 eki- me kadar yatıran üyeler oy kullanabilecek- lerdir. Önemle duyurulur. (0.212-275 50 82) Arçelik'ler peşin fiyatına taksitle! Hemen Teslim! ARÇEÜK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle