25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLÜL 1996 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GORUŞLER Dilde de Bağımsızlık Gerekiyordu BAHİR M. ERÜRETEN D il. bırtoplumuıı gerçek bır ulus \e dev let oluşturabıl- mesınin vazgeçılmez ko- şuludur Bır dilin özgünlü- ğü \e zenginliği. ulusıın uyaarlık düzey ınin de öıemli bir göstergesidir Eş anlatımla. dil. brulus oluşturarı halkın. toplumsal kultü- rinün sözel ve yjzınsal anlatımının gücii- ni ve uygarhğının düzey ıııı belırler. Büy ük Atatürk.yenı Türk dev letinın olu- şıununda. dilin önemlı yerini bu nedenle ve brinci öncelıkle ele almış. verdığı buyruk- larlaortaya konulan kurunılann ve etkınlık- lerinin ısrarlı ızleyicısı olmuştur. Türk devrımi surecı ıçinde çok önemlı yeri bulunan Türk Tarıh Kurumu ve Türk Dıl Kurumu gıbi kuruluşlarla devletin bu konuya verdiği önem vurgulanırken. öte yandan bu kurumların. mutlak buyurucu nıteligi almamaM ıçın. bunlann. özel hu- kuk tüzelkişiliği olarak ealı$ma>>ına özen gosterilmıştir. Çünkü dil. ulusa.buyruklar- la kabul ettırılemeyecek öğelerden birisı- dir. Öz Türkçeleştırme etkınligınde. öneri- len kimi sözcükler halk tarafindan beııım- senmeyebilır. O zaman kıışkusuz. günlük konuşma ve yazışmada türetilen sözcükler. bir dayatma nitelığı taşiyabılir Atatürk bu inceliği göz ardı etmey i dii^ünmedıgi için. Türk Dil Kurumu'nu bir özel kuruluş ola- rak öngörmüş. yaşamını saglayabilmesi için de. kendi öz varlıgından kalıtyazı (vasiyet) yolu ile bagış yapmıştır. Büyük Atatürk'ün önderlığinde kurulan halkçı cumhunyetın kuşkusuz. özgün v e ba- gımsız bir dılı olmalıydı. Bu nedenle dev- rım sürecinın ılk y ırmi y ılında. başka etkın- lıkler gibi dil konusunda da büyük atılım- lar v e olumlu çalışmalar y apılmış. öz Türk- çe kökenli. y a da bu köklerden türetilen ger- çek Türkçe sözcükler Arapça ve Farsça söz- cüklerın yerini kısa sürede almış. Ata- türk'ün özlemi olan "Türk dilinin yabancı diller bo>ıındunığundan kurtulması" bü- yük ölçüde saglanmıştır. Atatürk'ün kurdu- ğu Türk Dıl Kurumu. çahşmalarını sürdür- düğü dönem içınde Türk dihnın sadeleşme- si için büyük çabalar gerçekleştirerek. bu- gün kullandığınıız an Türkçenin oluşması- nı sağlamıştır. Her sınıftan halkın. aynı di- li konuşmasını.aynı şekilde yazmasını sağ- larken. ıılusal birlığın oluşumuna büyük katkılarda bulunmuştur. Yüce Atatürk. y ıne kendısi tarafından da- ha önce kurulmuş bulunan Türk Tarih Ku- rumu kurultayında: 11 Temmuz 1932günü. dil konusundaki şu buyruğunu veriyordu: "Dil işlerini de düşünmek zamanı gelmiştir. Türk dilinin. kendi benliğinde. aslındaki gü- zellik ve zenginliğine kavuşması için bütün dev let kuruluşlanmızın dikkatli v e ilgili dav - ranmasını isterizJ" Bu bu> ruğun gereği he- menyennesetirildi. Ertesıgün, 12 Temmuz 1932 tarihinde "Türk Dili Tetkik Cemiye- ti"özel bir tüzelkişilik olarak kuruldu ve ça- lışmalanna başladı. Bu derneğin adı 1934 > ılında "Türk DiliAraştırma Kurumu", 1936 yılında da. "Türk Dil Kurumu" ol- du.Bu kurumdan önce de. dil konusunda bazı çahşma ve etkınlıkler yapılmıştı. Ör- neğın. 20 \la\ıs 1928 de Türk Dilı Tetkik Eneümenı kurulmuş. 3 Şubat 1928 tarıhın- den ıtıbaren hutbelerın camılerde Türkçe okutulması kararlaştınlmış. 1 Eylül 1929'da liselerden Arapçanın zorunlu ders olarak okutulması kaldınlmış, 22 Ocak 1932'de. İstanbul Yerebatan Camisi'nde ilk Türkçe Kuran ve Türkçe ezan okunmuştur. (Ezanın bütün yurtta Türkçe olarak okutulması 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet Işlerı Baş- kanlığı tarafından > ay ımlanan bir buyruk ıle bütün ilgılilere duy urulmuştur.) Türk devrımını gerçekleştırenlenn. dil konusunda böyleMne üzerinde durmaları- nın nedenı çok açıktır. Çünkü daha öncekı dönemde veyüzyıllarda Türk dili üzerinde durulmamış. Arapça ve Acemceden alınan sözcüklerle. anadilimiz unutturulmay a. adı- na Osmanlıca denılen uyduruk bır dilin tü- remesine meydan verilmiş. aydının bu dili ile. Anadolu halkının birbirini anlamasına bile olanak kalmamıştır Aradaki farkın iyi anlaşılabilmesi için. gençlenmize. 1930'lu yıllardan önceki bir yazıyı okumalarını salık \ennz. Aradaki fark bu şekilde ortaya çıkacaktır. 1930'lu y ıllar öncesinde y azıimış bir metın okundu- ğunda. Türkçe sözcüklerin hemen hıç bu- lunmadığı görülecektır. Bu durum. Türk kımliğınin de giderek yok olmay ı başlama- sının nedenlerınden binnı ve en önemlisini oluşturmakta ıdı. Geçmişte Türk dılı üze- rinde de herhangi bir çahşma asla söz ko- nusu degıldi. O halde. yenı Türkiye Cum- huriyeti'nin anayasasında da Türk vatan- daşlarının anadilı olarak öngörülen Türkçe. aerçek özüne. aerçek kimliâine kavuşma- fıydı. Dilin Türkçeleştırilmesi için. kuruma bü- yük hizmetler vermiş dil uzmanlarını. aynı konudadestek veren yazarlarımızı veo dö- nem Mıllı Eğıtım Bakanlığı'nınöncülüğün- de uğraş veren tüm ögretmenlerimızi saygı ile anıyoruz. Türk Dılı Birınci Kurultayı. 26 Eylül 1932 tarihinde Istanbul'da Dolmabahçe Sa- rayı'ndatoplanmıştı. Bu nedenle. her yıl 26 eylül, Dil Bayramı olarak kutlanmaktadır. Ancak aradan geçen bunca y ıla karşin. Türk dilinin sadeleştirilmesınekarşıçıkanlarbu- lunmakta. hatta. zaman zaman dev let yöne- tieilerinın de kars.it e> lemiv le karşilaşılmak- tadır. Bu ey lemlerin bır bölümünü anımsa- makta varar vardır: 1952 >ılında Türkçe metınli anavasa kaldınlarak. dilı. eskı Os- manlıcava dönüştürülmüştür. 1980 sonra- sındaakıl alnıaz\anlişlıklarvapılmış. Ata- türk'ün kışisel vasiyeti iptal edilerek Türk Dil Kurumu'na yaptığı bağışlar ipUİ edil- mış. özel hukuk kurumu konumundakı bır dernek olan kurum, bir dev let kurumu nı- tehğıne sokularaköz Türkçe kökenli bırçok sözcüğün dev let radyo ve televızyonların- da kullanılmaM yasaklanmıştır. Bu neden- lerle. Dil BavTamı.gerçekdeğennıbılenler- ce buruk bır şekilde kutlanmakta. ancak yanlışlıklardan dönülmesi için gereken ça- balar da >iirdiirülmektedır. \apılan olum- suzlukları dıle getıren değerli düşünür ve altmış vılını Türk dilinin özleşmesıne ada- nıış bulunan büv ük üstat Ömer Asım Ak- so>, yaşamının son yazısına (Cumhunyet gazeteiininbusütununda26 Eylül 1992 ta- rıhli yazısını) şu tümce ile noktalıyordu. "Atatürk'ün dil emanetini. iktiarlann oyun- cağı olmaktan kurtaracaLsın. varlığına son \erilen ve adı ile kalıtı gasp edilen Atatürk kurumunun topiumsal gönülde bütün can- lüığı ile vaşavan gücü. bunu başarmayan ve- ter, artar bile." Bütün haksız ve anlamsız dırenmelere karşin. Türk dili. büyük ölçüde kendi özü- ne ve gerçek kımlığine kavuşmuştur. Ata- türk devriminın heralandagerçekleştirdıği aşanıalardaki gıbi bu olumlu süreçten de geriye dönüş asla söz konusu değildir. Bu büyük ve görkemli başarının 64. yıldönü- münde özveri ıle uğraş vermiş tüm dil emekçilerimize saygılar sunuyoruz. Dil Bavramı tüm ulusumuza kutlu olsun... ize bır arkadaşımı tanıtınak istiyorum. Bu arkadaşım 15 f^^ yaşında bir kız. Adı İlknur. Ökıınıamış. okuyamamış. çalışmak zorunda kalmış. llkokuldayken hangi kitapları okuduğunu bılmiyorum ama. son zamanlarda okuduğu kitaplar şunlar: Bir Ses Böler Geceyi (Ahmet Ümit), Toprak Ana (Cengiz A\mato\). Heidi. Yüzbaşı Selahattin'ın Romanı (|lhanSelçuk).BirLise Oğrencisinin Anıları (Hıfzı \eldet Velidedeoğlu). Bir Yaz Gecesi (Fatma Gürel), Du\arın Üzerindeki Tilki (İlhan Selçuk) Yukan Mahalle (John Steinbeck). Bu kitaplara İmam Gazali'nin Ahiret \e Iman adlı yapıtını da eklemeyı unutmamak gerekli. llhan îlknur Selçuk ve Gülav Pınarbaşı en çok sevdiği yazarlar. llknurlar küçük yaşta Ağn'dan Çorlu'ya göç etnıişler. İlknur. Çorlu'nun kültürüne göre yetişmı^. Ailesi ise Ağnlı olarak kalmış. Belki bu yüzden ne Çorlulu ne de Ağrılı olabilnıiş. Onun sevmediği özelliğı düny ay ı y a ak y a da kara olarak görmesi. Sevdiğım yanı ise. olaylar karşısında duyarlılığını yitırmemiş olması. Elimde olmadan üniversıte çıkışlı aydınlarımızın duyarsızlıkları ile ilkokul çıkışlı llknur'un duyarlılığını karşılaştırıyorum. \e ona karşı sevgim ve saygım giderek artıyor. İlknur'un duvarlılıcı bir duşünün... #Jier anlapjda ozgur Ne zaman, nerede olmanız gerektiğini kim bilebilir? 388 /7e işinizden, tatilinizden ve özellikle keyfinizden taviz vermeden iletişim özğürlüğünü yanmızda taşırsınız. Şimdi düşünün... Her anlamda iletişim özğürlüğünü "Lider "den başka size kim sunabilir? ERICSSON Türkıye Yetkiiı Dıstrıbütörlen: K.V.K. Te! 0216 410 85 00 (Pbx) • GEN-PA Te! 0212 287 17 17 (20 hat) yazılarında çok rahat görülüyor tlk düzyazı>ını cezaev lerindeki ölüm oruçlan sırasında yazması bir rastlantı değil. Ölüm oruçlarının ellinci ya da altmışıncı günüydü sanırım. Bu geç haberdar olma. ona büyük bir acı vermişti. O günlerde şunları yaznııştı İlknur: "...Cezae\lerinde vasavanlar da bi/inı gibi bir insan.Onları bir >ana atmak çok yanlış olur. Çünkü onlar -kendileri bilmeseler bile- TC valandaşı. Onlar bi/inı insanııııı/. Bu tür yaralavıcı veTürki>e'>iiçten sarsacak olav lara bir son verilmesini istiyorum. Çok /orluklarla bugünlere geldik. Birbirimizi yok etme>elim..." Sekız yıllık ilköğretim bir türlü ya^ama geçirılemiyor. Okullara giden öğrenci sayısı ve okullardakı eğitim ve öğretimın düzey i düşerken egitimin ederi (fiyatı) vükseliyor. İlknur bu durumdan doğrudan etkılenen bir kişj olarak şöyle anlatmış duygularını: "Okumak isteyen bazı arkadaşlanmın, kardeşimin benim gibi okuyamadıklarını görmek bcnim için çok acı. Belki okuy up. i\ i bir yere gelip yıırdunıu/a yararlı olabilirdik. Her şeyi eğitimsizliğe bağlıyorum. Geçim derdinden dolayı okuyamayan kişilerin ulmaması için egitimin parasız olmasını istiyorum. Beninı gibi eğitimsizliğine yanan kuşakların olnıanıası için herkese eğitim ve öğretim hakkı tanınmalıdır. Gelişmek ve ileıiemek için gerekli olan budur." İlknur. Atatürk ve Atatürkçülük hakkında ne düşünüyor? Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan Saim Sezen'in "Kimler Atatürkçüdür" başlıklı yazısını onu çok etkiledı. Özellikle: "Atatürkçülüğün temel amacı. insanlığın e\ rensel gelişimine katkıda bulunmak ve toplumsal banş amacı içinde bireyleri mutlu yaşatmaktır. Bu anlamda öncelikle. kendisine karşı sorumlu olduğumuz >e hizmetine yetkili kılındığımız ulusa aittir. Llusumuza karşı göre\ lerimi/i \erine getirirken insanlık âleminin e\ rensel çıkartannı da gözetmeliyiz" bölümü. Ilknur'a göre: "Atatürk olmasa bu döneme hiçbir zaman gelemeyeceğimizi düşünüyorum. Atatürk'ün izinden yüriiyeceğime inanıyorum. Doğal olarak türlü zorluklaria karşılaşacağım. Ancak karşılaşacağım her zorluk, cumhurijerten önceki zoıiuklar kadar ağır olmayacak." 2000'li yılların gençliğı için pek olumlu düşünceleri yok tlknur'un. Lyuşturucuya yönelişten. yabancı ülkelere duyulan özentiden şikâyetçi. İlknur adına yabancı olan sizler bir gün İlknur ile tanışacaksınız. ilknur adı ile karşıiaştıgınız zaman onun okumak istediği halde okuyamamış milyonlarca kızdan bıri olduğunu unutmamanız dileğiyle . Gülhan Doğramacıoğlu Çorlu PETVCERE Eskimoda da Kıskançlık Duygusu Var mı?.. Osmanh'da çağdaş tıp ne zaman başladı?.. 19'uncu yüzyılda. 1839 bu yolda bir dönüm noktası sayılıyor. Tıbbiyei- Adliye-ı Şahane açıldı. Ancak okulda hangi dille öğre- tim yapıldığına ilişkin kesin bilgileryok. Kesin olan ne?.. Bir süre sonra "Tıp öğretimı Türkçe mı yapılsın, Fran- sızca mı?" diye bir tartışma başladığı biliniyor. Mek- teb-i Tıbbiye'nın başına Hekim Salih Efendi adında bir ünlü kişi geçince. Türkçecıler ağırlık kazanıyorlar. Salıh Efendi ılgınç biradammış. belediye görevlerinde de bulunmuş: "fahış fiyatla" mal satanlara ağır ceza- lar yazdırırmış: ancak bir çiçekçiye de tersine bir ceza vermiş: "Sana" demiş "cezayazıyorum, ama, sümbülü pa- halıya değıl ucuza saüığın için!.. Insan kış mevsimin- de böyle guzel sümbül yetıştirir de onu bir mecidiye- ye venr mı?.." Salıh Efendi dönemınde Türkçe tıp kitapları yayım- lamafikri okuldayayılmış. Kimi hekim, "Mecmua-iFü- nun"öa. tıp öğretıminın Türkçeyle yürütülmesini iste- yen yazılar yazmış; Hırıstiyan öğretmenler de Beyoğ- lu'nda çıkan Fransızca gazetelerde bunun tersini sa- vunurlar. "hekımlığin yavan ve iptidai bır lisan olan Türk dili ıle ifade edılemeyecek ölçüde yüksek bir bi- lim olduğunu" ilerı sürerlermış. • Tartışmaya Namık Kemal de katılmış. Ne diyormuş vatan şairi? "Lâyıkı ile bılınmeyen bir lisanla tahsil edilen şeyle- rin esası daıma zayıf kalacağı meydandadır. Eskıden Avrupa 'da dersler Latince okutulurken sonradan her millet bilimlerı kendi diline nakletmiştir." Namık Kemal başlangıçta tıp ögretimınin Fransızca olmasına karşı çıkmış: ama. aradan uzun bir süre geç- tikten sonra fıkrinı değiştirmiş. Ancak tarihsel gelişimi kim durdurabılır?.. Tıp öğrencileri arasında Türklerin sayısı gün geçtikçe artmış. başlangıçta yüzde 30-40 oranındayken 1883'te yüzde 90'a ulaşmış; öğretimin Türkçe yapılması eğilımı yoğunlaşmış: "dillerinin bilim bakımından yetersizlığı kendi devletleri tarafından ka- bul edilmiş bir ortamda yaşayan gençler, altında ezil- diklerı aşağılık duygusundan kurtulmuş "lar. "750 Yıllık Hekimlik Dılımize Genel Bır Bakış" adlı incelemesınde Rüştü Ergun diyor ki: "Bu aşağlık duygusundan kurtuluş, giderek onları koyu ve anlaşılmaz Osmanlıcadan kurtulma yollarını aramaya da yonelttı." • Bugun 64'üncü Dil Bayramı. Dil devrıminin gereği, Osmanlı tarihine baktığımız zaman ortaya çıkıyor. Dil düşünce demektir: bir ülkede felsefe yoksa. fel- sefe dili; bilim yoksa. bilim dili; tıp yoksa. tıp dili oluş- maz. Eskımo'da kıskançlık yoksa. Eskımo dilinde kıs- kançlık sözcüğu neden bulunsun?.. Osmanlfya mat- baa 250. teşrih 150 yıl geç girdi; medrese bilim değil, inanç kurumuydu; ünıversite reformu 1933 yılındadır. Türkıye bilim uygarlığına katılmak istiyorsa, insanlığın vardığı en ıleri aşamanın bütün fikir ve kavramlannı Türkçede söyleyebilmelidir. Aydınlanmafelsefesıni içeren 1923 devriminde Türk dilinin ufku açıldı. Karşıdevrimcıler. dil devrımine ilişkin kimi gerçekle- ri vargüçlerıyle çarpıtmaya çabalıyorlar. Burtlara bâkı- lırsa. dil devrımı tepeden inme yapıldı, devlet elryle hal- ka zorla benimsetildi. Yok canım... Türkçecilik akımı Osmanh'da başladı. yazartar ve aydınlar bu bayrağı yükselttiler, cumhuriyet devrimiy- le akım hızlandı. benimsendi. 1950'de sıyasal iktidarı ele geçiren tutucular. devleti kullanarak akımı tersine çevirmek istediler; anayasayı "Teşkilatı EsasiyeKanu- nu" yaptılar; tutmadı. Dil devrimi 1950'den bu yana devlete karşın yürü- yor. FATIH USTUNA r a m ı z d a n a y r ı l a l ı a l t ı y ı l o l d u . . . ÖZLEM VE SEVGİYLE ANIYORUZ FUL AJANS Yapım ve Tanıtım Hlzmetleri A.Ş. 26.09.1996 saat 11.00 I Zincirhkuyu Mezarlıgı FATIH USTUN FATIH SENI SEVTYORUM HULYAI BABA SENİ SEVİYORUM Jean Jacaues Rousseau Bilimler ve Sanatlar Uzerine Söylev Insanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temelleri d'Alembert'e Mektup Toplum Sözleşmesı Yalnız Gezenin Duşlerı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle