Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 EYLUL 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UYGARLIKLARIN IZINDE OKTAY EKINCİ
Göcek'teki Bedri Rahmi Koyu'nda o "duyarlı yülann" sanatçı tanıklığı var...
Mavi gezmin mavi galerisi...
GOCEK-BırçokkiM -Gocek" denın-
ce hıt kuşkusiız hemen Turgut Ozal ı
anımsar Turksıvasetıne "1983ruhunu"
getıren bu eskı Başbakan ve Cumhur-
başkanı nın Gocek ko\ lannda geçırdığı
o renklı "yaz çalışmaları". gerçekten de
kamuoyunda unutulmaz ızlerbırakacak
kadar \ ıllarca gundemde kalmıştı
Turgut Ozal ın yıne 1983 ruhu\la bır
yandan tatılını vapıp obur yandan ozel
yatlar ıçensınde "iş bitırici goruşmeleri-
nP >aptığı Gocek koyları şımdı de Mk
sıkTansuÇillerveaıle^ınıkonukedıyor
\(
e \arkı Gunev Ege'nın bu eşsızde-
nız cennetınde ormaplık kıvılar artık
"koruma altında" olduğundan belkı de
o eskı "arazi tahsisi pazarlıklan" aynı
canlılıkta \apılamı\or Ancak yıne de
"dikkatli olmak" ve koruma kararlarına
ragmen Gocek koylannın her an >ıne
ımara açılabıleteğı kavgısıyla "bu tur
tatilleri"vakından ızlernek oncelıkleyo-
re ınsanının zorunlu bır yurttaşlık gore-
\ı olsa gerek
Tıpkı unlu Bedri Rahmi Kovu'nda
v ıllardır aılece lokantacılık \ apan \ e ora-
dakı su kaynağından yatlara ıçme su\u
satan kargıkuru Koyu muhtarı Celal
Guler ın de \akından ızledığı gıbı
| İNkesbıesevdalısanatçdar'
Aslında Gocek kovları çok daha on-
cekı > ıllarda şımdıkı gıbı ısbıtıncı lıder-
lenn \e onlarla gezıp tozan avncalıklı
yatırımcılann degıl ulkesinı tanıvarak
se\menın coşkusunu vaşamak ısteven
"sevdalı aydınların ve sanatçılann" ılgı
odağı olmuştu
Bodrum surgunu Halikarnas Balıkçı-
sı nınonderlığındedaha 1950 lerdebaş-
la\an o ılk "mavi geziler". zamanla Go-
kova Korfezi nı aşarak guneye doğru
uzanmiş. Marmaris ten sonra Fethive'ye
varmadan yaşanan "binlerce >ıldı/ın ta-
nıklığı altındaki o unutulmaz gece sovle-
şilerinin" dıngın \e bereketlı durağı da
hep Goı_ek \e koylanna rastlatılmıştı
Azra Erhat ın 1960 ta yazdığı "Mavi
Anadolu". 1962'de derledıgı "\la\i Vol-
culuk" ve 1979da vayımladığı "Kar-
ya'dan Pamfîlya'va Mavi ^olculuk" adlı
kıtaplarıyla 20 vuz\ıl edebıyat tarıhı-
mızle de kucaklaşmış olan bu ılk \ e "al-
çakgonullü" ma\ı gezıler ıçın. orneğın
Bedri Rahmi Eyuboğlu nun ressam go-
zuvle betımlemesı şoyleydı
"Mavi gezi bir ağaçtır
Dallan deniz
r
Mavi gezi bir bahçttlir ""'<• •""' -
Gulleri deniz."
Bueşsızcennetın "lurizm'denılenşı-
marık îşgalcının para hırsına kuroan
edılmemesı ıçın de > ıne bır başka mav ı
gezı oncusu Sabahattin Eyuboğlu nun
daha 1960 lardadıle getırdığı şu "uyan"
ne kadar da anlamlıvdı
"Turizm bir bakıma yedi başlı ejder-
ha gibidir. Bır ulkeyi abat da eder. berbat
daeder.(...) Masma\ i denizieri altın dişli.
gumuş guluşlu. para bakışlı madrabaz-
ların çopluğu j apar..."
Işte boylesine "duvarlı yülann" yıne
bır >az ayında. Kapıdağ YanmadasTnı
sessızce donen bırma\ı gezıteknesı Taş-
yaka Koy u na doğru sokulduğunda, bu
koyun "Akpınar" adı verılen su kayna-
ğını bır kez daha zıv aret edebılmenın do-
yumsuz keyfını vaşavan Bedri Rahmi
Eyuboğlu sonunda dayanamadı \e ka-
raya çıkarak fırçasını elıne aldı
Bedros'un tu\alı ıse ne bır bez ne de
kâğırtı Kıy ının hemen gerısındekı y uze-
yı duz ve buvuk bır kaya bırkaç saat
ıçınde avnı buvuklukte bır "balığa" do-
nuştu Izleyeny ıllarda Gocek'ın buma-
v ı koşesının artık hep -Bedri Rahmi Ko-
"Seni duşunurken. içimde bin çakıl ta-
şı ısınır..."
Azra Erhat'a aıt olduğunu bıldığımız
bu duy gulu v e dızelı "doğa v-apıtmın" y ı-
ne y akınındakı bır başka kay ada ıse "bir
yarısıguvercinT
'^eklınde "akbirjurek"
duruyor
Koydakı lokanta çalı^anlanndan Da-
laman'ın Şerefler Koyu'nun aydın delı-
kanlısı Nihat Dundar'ın soy ledığıne go-
re, buyureğı deOğuzAkkan yapmış\e
aynı yılın mavı gezısınde bu koya arma-
ğan etmı^
Bu yapıtlarla bırlıkte sankı bır "sanat
galerisine" donuşen Bedri Rahmi Ko-
vu'nun daha yukan yamacında da zey-
tınlıkler arasına gızlenmış bır "uçurt-
ma" var Benzer şekılde yerdekı ın bır
"kayrak" taiji uzennemavıye bovanmış
çakıl ta^lanvla yapılan uçurtmanın da
"muellifi"*yıne Azra Erhat
Tumune sevgıyle sahıp çıkan ve san-
kı koruma gorevını de ustlenen Nihat
Dundar "\rtıkeskisigibi btırayagelip re-
sim yapan kimse \ok" dıyor Ardından
ıse hemen asil soylemek ıstedığını sov-
luyor a
Son yıllann mavi yokulan -Vzra
Erhat'ı, Bedn Rahmi'yi bile tanımıyor.
Hele onlar. geceleri şiir okurlarmış, şim-
dikiler ıse ya gobek atıyor ya da konken
ovnuvoriar..."
Bedn Rahmı'nin bu koya adını da veren unlu balık resnıi.
altında imzası ve "1974" tarihiyle biriikte o ilk mavi yolcu-
lann ortak sinıgesi gibi kayalan sıısluyor...
O
guzel yılların guzel ınsanları, günlerden
bır gun Göcek'tekı gızlı bır koya
>anaştılar ve ılk ma\ı yolcuların banşa,
dostluğa ve "yurt sevgısıne" dayanan
du\gularını kıyıdakı taşlara ve kayalara o>a gıbı
ı^ledıler Şımdı bu eşsız doğa galerısı, bu ülkede
kıvılar ıçın "yağma>ı duşunmeyen" ınsanların
da >aşadığını belgeleyen anlamlı bır "ma\ı
\olculuk muzesı" olmayı beklıyor..
I'Ah, şu işaretlenmiş
haritalar'
Mavi;yolculardan Oğuz Akkan'nın Bedri Kahnıı koyu'na Azra Erhafın çakıl taşlarıyla gerçekJeştirdiği "mavi göz", 1981'in haziran
armağan ettiği "yıirek dolusu guvercin"
yu" olarak da anılmasına neden olacak
balık motıfı >eklındekı kaya resmının
hemen altına ıse "1974**tarıhı dusuldu
Elbette vıllargeçse bıle \orenın "ve-
falı" ınsanlannın bu re>mı v e ımzay ı goz-
lerı aıbı koruvacaklarından emın oluna-
ayındaki/ivaretin belgesi... (Fotoğratlar OKTAV EKİNC1)
IBir balık, bir göz, bir
guvercin ve uçurtmalar...
Şımdı gerçekten de ıs.te yıllar sonra.
IstanbuTun guzellıklerını korumaktan
hıçyorulmayan MımarlarOdası nınhu-
kukçusu Av Derviş Parlak ve dostlany-
la bırlıkte Gocek iskelesınden tekneye
bındığımızde y ureğımde hem bır sev ınç
hem de "kaygı"
1
var
Sevınç elbette kı "imar parseli olma-
malan içın" vaktıyle vıllarımı \erdığım
bu guzel kovlara venıden kavus.mus ol-
mamdan \ ureğımdekı kaygının nedenı
ıse Bedri Rahmi Koyu \a Bedros'un
resmı hala o kayanın uzennde değıbe'
\assıca \dalan >oyle bır zıvaret edıp
Ta^vaka va doğru voneldığımızde
"uçan balıkların" tıpkı eskisi gıbı denız-
den dısan tırlayarak tekneden kaçışları-
nıgoruncebırazrahatlıvorum Denızde-
kı doğal vaşam henuz bozulmadığına
gore •4
kıyı\avuranouygaryıllann"anı-
sını da bozacak bır tehlıkenın henuz bu-
ralara gelmedığını du^unuvorum
Nıtekım Akpınar'ı ruzgara kar>ı koru-
yan burnu donup de Bedn Rahmi Ko-
y u'na vardığımızda koy a adını veren ba-
lık resmının de "tum anılany la biriikte"
kavanın uzennı vınebezedığını goruyo-
ruz Tahta ıskeleye yana^mamız belkı
de bu nedenle sankı daha bır coşkuyla
oluyor Hemenkarayaçıkıp muhtarCe-
lal Guler ve arkadaşlarıyla tokala^ma-
n. / da
Ashnda bu koyda Bedrı Rahmi nın
•mzası oy le "yalnız
r
'da değıl kı\ ının bı-
raz daha yukansında vıne yassı bır ka-
yanın uzennde "çakıl taşlanylayapılmış
bir goz resmi" var \anı basında "Mavi
Volcular-Haziran 1981" yazısı da bulu-
nan goz resmının uzerıne şu dızeler yı-
ne çakıl ta^lanyla yerlestınlmış
1975 ten bu yana Bedn Rahmi Ko-
yu"nu "bekleven" ve kansı çoluğu ço-
cuğuyla lokantacılık yapan Celal Gu-
ler'e "kovlarda veni imar faaliveti olup
olmadığım" soruyorum
Kıyıdakı Hanp Agacı'nın (keçıboy-
nuzutgolgesınderakı^ışesınıçoktanya-
nlayan Celal Guler "Buyazyine,geten
giden çoğaldı" dıyerek son duyduklannı
şovle ozetlıyor
"Boynuzbuku. Sarsala Kovıı, Gobiın
Koyu, Akbuk ve şu karşıdaki Taşyaka
koyu'nda tesis yapıl-
ması için yeniden izin
verilecek diyoıiar. Ver-
lerin tespitini Orman
İdaresi y apmış. Harita-
lara bile işaretlenmiş-
len.."
Bedrı Rahmi Ko-
yu'ndanaynlırken, bır-
kaç gun once gazetede
Tansu Çıller'ın yıne
"tatil için" Gocek koy-
larında dolaşan ozel
yatına geldığını oku-
duğumu anımsıy orum
VaktıyleOzal da bunu
yaparken "haritalan"
yanından eksık etmez-
dı Şımdı Celal Gu-
ler'ın de sozunu ettığı
hantalann yatlarda ın-
celenıp ıncelenmedığı-
nı doğrusu çok merak
edıyorum Eğerşusadece bırkaç hafta-
sı kalan, bol guneşlı Ege sonbahannda
bır mavı gezı olanağınız varsa yadayo-
lunuz Gocek'e duşerse ne yapın edın
Bedrı Rahmi koyu ndakı "mavi gale-
ri"yı de zıyaret edın
Oradakı doğaya ışlenen resımler. o du-
yarlı yıllann anılannı taşıyor Kımbılır,
bu zıyaretler çoğalırsa, belkı de bınlen
(orneğın Gocek Beledıyesı ve Kultur Ba-
kanlığı) bu guzel koyu açık bır "muze"
halıne de getırebılır
40 yıl once Halikarnas Balıkçısı'nın
onderlığınde yola çıkan o "oncu" mav ı
yolculann bu ulkeye armağan ettıklen
kultur ve doğa sevgısınınuygarlık muze-
sı
SENGİÖZEL
D
26 Evlul ekın vaşamımızın onemlı gunle-
•nnden bındır Gel gelelım en ust orunlarda
îbulunan kı;>ıler de ıçınde olmak uzere etkılı
"yetkılı bırçoklanna "26 Eylul size nevi anımsatıvor" dı-
ye sorulsa yanıtın kara gulmeceve katkıdan ba^ka bır
şev olmavacağınıkestırebılınz Nevazıkkıeğıtımdız-
gelerımız valnızcatanh olay kuralezberletmekleve-
tındığınden bunlar da zamanla uçup gıtmektedır Ke^-
ke 26 E> lul'u gun olarak anıımamakta zorlansa da tum
ınsanlar onemını. kazanımlannı vaşama geçırebılmış
olsalardı
26 Evlul Dıl BayTamıdır 12 Temmuz 1932 de \ta-
türk'un onculuğunde Sanıih Rıfat. Ruşen Eşref L nav-
dın. Celal Sahir Erozan v e \akup kadn Karaosmanoğ-
lu"nun gırişimleny le Turk Dıl kurumu kurulur Bu ku-
rumun çalısma kollanyla konulannı saptayacak ılk
Turk Dılı kurultavı 26 Eylulde Dolmabahçe Sara-
yı'nda toplanır Kurultava venlen ovbırlığı ıle kabul
edılen bır onergev le de 26 E\ lul un Dıl Bay ramı olma-
sı kararla^tınhr Demek kı Dıl
Bavramı Turkçevıbılım sanat dı-
lı olarak dunya dıllerı arasındakı
onurlu yenne tasivacak bır devn-
mın ba^lama v uruşunun v apı Idıgı
gundur Turkçenın butun bılım
sanat teknık kavramları karsıla-
\arak venıleşerek gehşmesı bu
doğrultuda bıhmsel çalışmalann
y apılması ıçın bır sureç baslamış-
tır artık Bu e\ lemın adı dıl de\ -
nmıdır Dıl devnmıvle ekın yasa-
mımızda venı bır donem açılmış-
tır
Bılındığı gıbı 1928'de Arap
abecesı bırakılmış. Latın kokenlı
yenı Turk abecesı v a^ama geçmıs-
tır Turkçevı otekı dıllerden a\ı-
ran en buvuk ozellıklenn basında
ses \e bıçını ozellıklen gelmekte-
dır \enı abece de gosteımı^tır kı
Turkçe "buyuk" olçude vazıldıgı gıbı okunan bır dıl-
dır Dahası eskı abecev le va^anan kımı zorluklar vok-
tur Turkçenın 8 »eslı hartı yazıva yansıtılmakta eskı-
den olduğu gıbı kıl kul kul kol kal kel benzen soz-
cuklerde Turkçe olsun olmasın doğru \azıp okuya-
bılmek ıçın bııtakım ımlenn \ ardımı aranmamaktadır
vUstelık Turkçe baglantılı bır dıldır ımparatorlugun
yuzMİlarca kullandıgı Arap abecesı bukunlu bır dıl
olan Arapçanın mantığmı Turkçeve vansıtmıştır Soz-
cuk v e tumce v apma \ ollaı ı arasında en kuçuk bır ben
zerlık olmavan bu ıkı dılden bırının otekıne eaemen
Dil Bayraınınız kuthı olsıuıî
ıl devrımı \alnizca
tek tek sozcuklerın
Türkçeleştınlmesı
değıldır. sozcukler
duşuncevle bırlıkte
yenıleşırler Kendı dılıyle
yaşamı anlayan, algılayan.
düşünce üreten ınsanlar
çoğaldıkça, kendı
hezeyanlarını düşunce
dıye yoıtturmaya çalışan
açıkgözler bır toplumda
bannamazlar
olu^undan Turkçe buyuk yaralar almis Farsçanın da
ışe kanî.masıv la Osmanlıca dedığımız v apav bır dıl or-
tavaçıkmı^tır CKmanltcanın vapav bırdıloluşununen
behrgın yanı kendıne ozgu ses \e bıçım ozelhklenmn
olmavı^ıdır kendıne ozgu ozgun kurallan da voktur
Kaldı kı kendını Osmanlı dıve tanınılavan ımparator
lugun bırevlerıne ne dıl bılıncı vermış ne de bılgı vo-
lunu açmıştır Bu dılle du^unmek olanaksizolduğu ıçın
de \azan ı,ızem bırakın okur vazar savısı bıle kısıtlı-
dır Elbette vuzv ıllarca bır ımparatorlugun dılı olma
ozellıgını ta^ıv an Osmanliı.av ı da bununla uretenlerı de
yadsımıvoruz Ancak ımparatorluktan gerıve kalanlar
bu dılın vapa\lıgına ılı^kın tum savlanmızı doğruiu-
vor Ekın tanhımızın değerlı anılan olarak bıldığımız
dıvan edebıvatı orneklenvlebunlarlaavnı donemlenn
urunu halk vazınındakılerı kar^ılaştırmak bıle Osman-
lıcanın "hukmunun" nerede surdu-
aunu go^te^Tıe^e veterlıdır
Harf ve dıl devnmlen de vervu-
zundekı tum yenılıklerın kar^ılaştı-
gı karsı-dev nmcı tepkılen almişlar-
dır Bırevlennın ahşkanlıklanndan
bır toplumu kopamıak elbette zor-
dur Kaldı kı genı, Tdıkıve Cumhu-
nvetı nde hart ve dıl devrımlenne
karşı oluşun tek nedenı alışkanlıklar
değıldır Imparatorluktakı tum eskı-
mi!} kurumların verıne bır bır venı-
lerının geçmeve baslamasının bı-
rev lerıne "kul" değıl v urttas.Iık kım-
lığı veren venılıklerın umuldugun-
dan hızlı benımsenmesıııın ustelık
bu venı vapılanmanın "laık" anla-
yısja temellendınlmesının tepkı al-
ması dogaldır Cunku bunun ornek-
lerını dogmalan dınsel egemenlık-
lerı gerıde bııakıp aklın onculügun-
d b l
D
g p
dekı bılımle volunuavdınlatan butun y ^
tır Harf ve dıl devnmlennın karşıtlan daha ılk gun-
den "Eskiv le bağımız kopuyor. dedev le torun birbirini
anlamıvor" demeve başlamışlardır Bunun Turkçesı
"Dinle bağımız kopuyor" demektır Bu tepkıye sonri
ları bırde suslu bırad bulunmu^tur vaşavan Turkçe
Dıldevnmı akıllaniiraTurkçevıoldurmektedır Turk-
çe dedıklerı de Osmanlıcadır Osmanlının adım anına-
dığı Turkçedır bu Kendıne Turk dememıştır kı o Os-
manlı dılıne Turkçe desın kavnaklarortadadır Fu-
zulTnın Osmanlıcasiy la Karacaoğlan'ın Turkçesı de
Hangisı vasavan Turkçe savılıracaba'
"Bağımsızlığını konımasını bilen Turk ulusu. dilini
de vabancı dıller bovundunığundan kurtarmahdır"
dıven Mustafa kemal \e onu destekleven devrımcıler
n,ın "bilınçle ışlendiğınde dunvanın en varsıl dillerin-
den" bın oldugu aı,ıga ı,ıkan Turkçe. 1932 den sonra
bılım sanat dılı olarak hızla vol almış karşılıgı bulun-
mayan ^zmk ve kavramlar ıçın turetılen sozcukler.
halk agzından derlemeler eskı kaynaklardan tarama-
lar Turkçenın varsıllığını ortava kovmustur Okur-ya-
zar savisi çoğalırken bılım sanat adamlarının urunle-
rı de hem say isal hem nıtelık açısından çağda^ dunya-
va seslenıı durumagelmı^tır
Mınarelerden "Tann uludur..." dıve Turkçe okunan
ezanla ulusumuz anadılıvle ınanLinın gereklennı ya-
pabıleLeğınıanlamıstır Anadılıneçevnldığındekutsal
kıtabı da kendisi anlav abılecek ken-
dı vargılannıolusturacak laıkbırul-
kenın dogmalardan uzak bılımın
vararlannı goren vurtta^ları olarak
va^amlannıkuracaklardır Ataturk e
ve devrımlenne kar^ı oluş îste bu
noktada dugumlenır kendını "rnil-
lıvetçi" olarak tanımlavanlar bunun
v unına bır de "muhafazakârlık" ka-
tarlar Bunun geıisinde yatan da
Turk-Islam»entezıdır Ancakbuna-
sıl bır "milliyetçiliktır" kı ozunde
Turkçeve duş.manlıgı da ta^ır bu
nokta pek kolav anlaşılamaz Orne-
ğın 1994 genel seçımlennden once
adında da "millivetçi" sozcugunu
kullanan bır partı ezanın Turkçe
okunmasi gerektığını soyleyen ken-
dı mılleuekılı ada\ina ates puskur-
muş onu hemen dıslamı^tır Dahası
"millivetçi muhafazakârbk"ı sahıp- ^ - ^ ^ — — ^ ^
lenen sıyasal partıleı çogunluktadır ustelık bunlann
hepsı Ataturkçu olduklarını da savlarlar Bu partıler-
den bırının onderının 15 ev lulde bır kultur ^enlığınde-
kı sozlerı nasıl bır "nnllivetçilık"anlayişi tasıdıklannı
bellı etmektedır Bu ondere gore ulkemız Ataturk'un
"ışaretettiği" çagda^ uvgarlıgı "Avrupa'ya bavrakla-
nmı/Ja. ezanımızla" gıtmek *"orj>a camılerimizi taşn
makla" tdnımlanıaktadır Ataturk un ulusçuiugunun
temelındekı bıigı eğıtım dıletkenlerı buondenndun-
vasinda "ırkvedin kavramlan"v la yer degıştırmekte-
dır Lluonder çağda> \euygardunya ılebağlannakıl-
la bılımle kurulacağını "Hayatta en hakiki
murşitilimdir" sozlenyle belırtmıştır Ancak
bugunun kımı onderlerı ıçın "Yurtta banş.
dunyada banş" ozde\ ışı nasıl bıranlam taşı-
mıyorsa. ıletışımın en temel aracı dıl de dılı
kullanmakda hıçbıronem ta^ımıvor Dıllennın ucuna
gelenı soy leyıv ermelen bunun kanıtıdır Yıne bugunun
onderlen ırka dıne davalı "millivetçilik" anlavışlan
gereğı kendılemın vapamadığını vapan 12 Eylulcu-
lennbırhukuklekesmıtaşımaktadırlar Ataturk'unva-
samalan ıçın kalıtından gehr bıraktığı Turk Tanh v e Dı I
kurumlan once eğıtımın ozunden, sonra yeryuzunden
kazınmıştır
Dıl devnmı yalnızca tek tek sozcuklenn Turkçeleş-
tmlmesı değıldır. sozcukler duşuncevle bırlıkte venı-
leşırler Kendı dılıylevaşamıanlayan.algılayan. duşûn-
ce ureten ınsanlar çoğaldıkça kendı hezeyanlannı du-
şunce dıye yutturmaya çalışan açıkgözler bır toplum-
da bannamazlar Anlaşılmamak.bulanık kırlı.dolam-
baçlı söz v e dav ranışlar ardına saklanmak bovlelennın
hıç çıkarmadıklan gıvsidır bu gıysımn nelen kapattı-
ğını onlar ıvı bılırler Dıl bırtoplu-
mun aynasıdır çagdaş goruntule-
nvle kuflennı paslannı gızleyen-
ler ^ımdılerdebuaynavakendı çır-
kınlıklennı vansitmakta yanşıyor-
lar Turk Lırası dolarla Turkçe ln-
gılızcevleboğusuyor bınlendedu-
asını Arapçayla vapmaya halka
"amin" dedırtmeye çalışıyor Bu
goruntu çokları gıbı elbette bızı de
kaygılandırıyor Ancak kaygılara
gomulup karamsarlıkla kapanma-
nın bır başka deyışle "korkunun
eceleyaran" olmadığım bılıvoruz
Ses bavağımız bılım sanat dılı
Turkçev ı dalgalandırarak laık Tur-
kıye nın çağdaş dunvadakı yennı
pekıştırmek zorundayız Dılın ye-
nıleşmesının ınsanı uretıcı varatı-
cı kılan egıtım dızgelenv le bağlan-
^ ^ — " — — ^ — tısını bılerek ozgur duşunen du-
şunduklennıyaşamageçırenbıreylennçoğalması, akıl-
ları toplu tatıle çıkarmaya çahşanlann tum oyunlannı
kursaklannda bırakacaktır Bırakmalıdırda l ygarlık-
lann beşığı Turkıye'nın bu ekırsel bınkımı de v ar bey -
nı de Varsın bınlen ulkemızı dağ taş Amerıkancavla
donattığını sansın Varsinbınlen Dıl Bay ramı naaldır-
maz gorunsun Turkçenın gucu halkın gucudur Dun
bagımsuiıgını korumasını bılen ulusumuz bu guçle
vakında yeniden bağımsızlık turkulen soy leyecek sıl-
kınecektır
Dıl Bayrammız kutlu olsun1
ıl bır toplumun
aynasıdır, çağdaş
goruntülerıyle
kuflennı, paslannı
gızle>enler, şımdılerde bu
aynaya kendı
çırkınhklennı
yansıtmakta yarışıyorlar.
Türk Lırası do'arla,
Turkçe İngılızceyle
boğuşuyor, bınlen de
duasını Arapçayla
yapmaya, halka 'amın'
dedırtmeye çalışıyor
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Ölüme Yabancı Sanat ve
Edebiyat...
Savaşların ıçınde veya hemen ardından edebiyat
ve sanatta neden hep bır hareketlılığe rastlanır'' Ko-
nu kıtlığı çekılırken ansızın uçsuz bucaksız bır konu-
lar dağarcığıyla karşılaşmanın ıtıcı gucu yuzunden
Tek neden, bu degıl dahası bunun temel neden
olduğu bıle soylenemez Asıl neden olumle hesap-
laşmanın, hıçbır bıçımde engellenemeyen o en ke-
sın son uzerıne kafa yormanın engellenememesıne
karşın ona başkaldırmanın ınsanoğlunun temel ıçgu-
dulerı ve eğılımlerı arasında yer almasıdır
Bu temel ıçgudu, oteden berı edebıyatın da sana-
tın da onsuz olunamaz bır parçası olup çıkmıştır in-
sanın yaratıcılığında dıle gelen sonsuzlugu ıle olum-
luluğu arasında uzanan gerılım alanı hep ınsandan
yola çıkan sonunda yıne ınsana varan/varması ge-
reken sanat ve edebiyat ıçın her zaman kendıne oz-
gu bır "sonsuzluk surecını" oluşturmuştur, çunku
sanat ve edebiyat, ınsanoğlunun elınden çıkma ou-
tun kalıcılıkların olumluluğun bılıncıyle orulu bır at-
mofserde yaratılmasını ınsanoğlunun dogasını kav-
rayabılme bağlamında her zaman çelışkılerın en ve-
nmlısı saymıştır Yuzyılımızda olumle sureklı hesap-
laşan yazarların en buyuklerınden olan Ernest He-
mingvvay'ın, Nobel Edebiyat Odulu'nu alması nede-
nıyle yaptığı konuşmada, " yazar, lyı bır yazarsa
eğer, her gun sonsuzlukla ya da bu sonsuzluğun ek-
sıklığıyle hesaplaşmak zoa/ndaoV"derken dıle getır-
dığı, yukarıda sozunu ettığımız gerılım alanı ıçensın-
de olup bıtenlerdır
Buna bır de sanatın ve edebıyatın ınsanı "umursa-
ma" ve "onemseme" kaygusunu eklemek gerekır
Once ınsan yaşamını -o yaşam, nıce karanlıklardan
ya da nıce doruklardan gelme bır ınsanın olsun- te-
mel değer dıye benımsemeyen bır sanatın ve edebı-
yatın, ınsanoğlunun başkaca degerlenne ılışkın he-
saplaşmaları ınandırıcılıktan yoksun kalacaktır Her
şeyden once ınsanoğlunun yaşama hakkını savun-
mayan yaklaşımlarm "ınsan hakları "nı bırer kalıp ola-
rak kullanmaları durumunda kendılennı benımsete-
bılme şansları yoktur Hele sanatta ve edebıyatta
kendını teknık becerının, zanaattakı yetkınlığın çekı-
cılığıne, bu becerının neye hızmet etmesı gerektığı-
nı unutacak kadar kaptırıp kulağa ve goze hoş go-
zukmenın sınırlarını aşamamak, Canettı'nın "Uzun
yaşamanın tehlıkesı, ınsanın ne ıçın yaşadıgını unut-
masıdır" ozdeyışınde dıle geldığı gıbı nereden yola
çıkıldığının artık hatırlanmamasıyla eşanlamlıdır
Gelgelelım yukarıdan berı sozunu ettığımız "olum-
le ve oldurmelerle hesaplaşabılme"sorunu aslında
sanatta ve edebıyatta bıreye ınebılme ınsanoğlunu
hep -aıle, ış çevresı, kentsel çevre ulus uyesı gıbı-
ırılı ufaklı obekler ıçensınde değıl, fakat onu bırıcık-
lık nıtelığını taşıyan/taşıması gereken kışılık yapısıy-
la da ırdeleyebılme sorunuyla sıkı sıkıya bağıntılıdır
Buna, zıhınlere daha "gorsel" yansıyabıleceğı ıçın,
once sınemadan ornek verelım Sınema tarıhının en
başarılı savaş fılmlen en kalabalık fıguran kadroları-
nın kullanıldığı degıl, ama savaşanlar kalabalığı ıçe-
nsınde ınsanın ınsanı oldurme zorunluluğuyla karşı-
laşmış tekıl kışının olme/oldurme anlarındakı çok ozel
konumunu en çıplak yakalayıp yansıtabılmış fılmler-
dır
Bu olgunun dunya edebıyatındakı en klasık ornek-
lennden bırı ıse Tolstoy'un "Savaş ve Banş" roma-
nıdır Romanın başkışılerınden Prens Andrey, Aus-
terlıtz savaşında ağır yaralanır ve kendıne ancak ge-
ce bastığında gehr Onbınlerce oluyle kaplı savaş ala-
nında gozlerı yıldızlara dıkılı arkasıustu yatmaktadır
O anda Prens Andrey'ın kendı kendıne ınsanlığm, ya-
şamanın, olumun ve savaşın anlamıyla yaptığı he-
saplaşma, dokuz yuz sayfalık bu dev romanın bırkaç
odak noktasından bırıdır ve Tolstoy savaş uzerıne asıl
duşunduklerını kıtlesel-gorkemlı savaş sahnelerın-
de değıl, Prens Andrey'ın bırkaç dakıkalık duşunme
surecı çerçevesınde vurgulamıştır Çunku o anda
Prens Andrey, artık Rus ordusunun bır komutanı de-
ğıl, yalnızca ınsanlar tarafından vurulmuş bır ınsan-
dır ve savaşın gerçek anlamını daha doğrusu anlam-
sızlığını hıçbır sahne, artık tek nıtehğı ve rutbesı hem-
cınslerınce vurulup duşmuş bır ınsan olan ınsanı be-
tımleyen sahne kadar gerçekçı anlatamaz
Savaşlardakı ınsanları hep kıtleler ıçerısınde ele al-
mak, surdukçe ınsanlarda alışkanlık yaratan savaş-
lara karşı etkılı bır yol değıldır Boyle bır alışkanlıgı yık-
mak ısteyen sanatın ve edebıyatın yapması gereken,
tekbırolenı seçıp, onu oncesıyle ve ondan kaianlar-
la, yalnızca ınsan çıplaklığıyla olumlerı ve oldurme-
lerı akşam yemeklerını yerken televızyon haberlerın-
den ızlemeye alışmış ınsanlara "Bakın, ustunde ın-
sanlığından başka hıçbır gıysı bulunmayan şu ınsan,
artıkyaşamayan şu ınsan, aslında sızlerden bınydı "
mesajıyla gosterebılmektır
Eğer herhangı bır ortamdakı sanat ve edebiyat ar-
tık gunluk olumlere yabancı kalıyorsa başka deyış-
le yoluna olumlere aldırmaksızın da devam edebıle-
ceğı gıbı bır ınanca yonelmışse gerek o sanatın ve
edebıyatın gerekse o sanat ve edebiyat uzerıne ya-
pılan kuramsal tartışmaların ınsanlığm seruvenıyle
hıçbır ılıntısı kalmamıştır
Çağdaş Türk Dili'nde Dil
Kirlenmesi'
Kultur Servisi- Dıl Dernegrnınaylık dıl ve yazın
dergısı Çağdaş Turk Dılı nın ağustos-evlul bırleşık
savısı Dıl Kirlenmesi' ve dılımızın bu gunku
durumunu ırdeleyen vazılarla çıktı Bu ozel sayıda
Yekta Gungor Ozden Mustafa Şenf Onaran Emın
Ozdemır Ahmet Kocaman \usuf Çotuksoken Erhan
Bener. Omer Yağcı SevgıOzel Talıp Apavdın,
Muzaffer Uvguner ve daha başka vazarlann dılımızın
bu gunku durumuna ılışkın yazıları yer alıyor Ozel
sa>ı \eysel Çolak Ismaıl Doğan \usufAlper Orhan
Tuleyıoğlu Fatma Nur Arzu K Ayçıçek ın şıırlerıyle
renklenıvor Çağdaş Turk Dılı 1996 da bırkaç kez ozel
sayı olarak çıktı Haziran 1996 da 100 sayıyaulaşan
dergının bu nedenle çıkanlan ozel sayısını Temmuz
1996'da Sıvas kıyımına avrılan sayı ızledı Salt
surdurumcu (abone) desteğıyle yaşayan dergının hıç
aksatmadan 103 sayıya ulaşması, Dıl Derneğı
açısından buyuk onem taşıyor Çağdaş Turk Dılı'nı
edınmek ısteyenler Dıl Derneğı nın 30 51 II sayılı
posta çekıne 1 mılyon TL yatırarak surdurumcu
olabılırler
BUGUN
\eni V uksektepe Kultur Derneği nce duzenlenen 1
Uluslararasi Karıkatur Festıvalı kapsamında saat
17 00de Lmut Dınçşahın ın Mızah toplum ve ınsan'
başlıklı konferansı yeralıvor (336 36 llı
EvTensel Kultur Merkezi nde saat 15 00 te Hurnyete
kaçış 1 adlı fılm gostenlecek Mask-kara
Tıyatrosu nun Gulerız Ağlanacak Haiımıze adlı
oyunu ıse saat 19 30'da sahnelenecek
Sahaf Cafe Kultur Merkezfnde saat 18 30da Şıır
Sevdalıları Kendı Şıırlermı Okuyor başlıklı etkınlıkyer
alıyor