23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EYLUL 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYGARLIKLARIN IZINDE OKTAY EKINCİ Göcek'teki Bedri Rahmi Koyu'nda o "duyarlı yülann" sanatçı tanıklığı var... Mavi gezmin mavi galerisi... GOCEK-BırçokkiM -Gocek" denın- ce hıt kuşkusiız hemen Turgut Ozal ı anımsar Turksıvasetıne "1983ruhunu" getıren bu eskı Başbakan ve Cumhur- başkanı nın Gocek ko\ lannda geçırdığı o renklı "yaz çalışmaları". gerçekten de kamuoyunda unutulmaz ızlerbırakacak kadar \ ıllarca gundemde kalmıştı Turgut Ozal ın yıne 1983 ruhu\la bır yandan tatılını vapıp obur yandan ozel yatlar ıçensınde "iş bitırici goruşmeleri- nP >aptığı Gocek koyları şımdı de Mk sıkTansuÇillerveaıle^ınıkonukedıyor \( e \arkı Gunev Ege'nın bu eşsızde- nız cennetınde ormaplık kıvılar artık "koruma altında" olduğundan belkı de o eskı "arazi tahsisi pazarlıklan" aynı canlılıkta \apılamı\or Ancak yıne de "dikkatli olmak" ve koruma kararlarına ragmen Gocek koylannın her an >ıne ımara açılabıleteğı kavgısıyla "bu tur tatilleri"vakından ızlernek oncelıkleyo- re ınsanının zorunlu bır yurttaşlık gore- \ı olsa gerek Tıpkı unlu Bedri Rahmi Kovu'nda v ıllardır aılece lokantacılık \ apan \ e ora- dakı su kaynağından yatlara ıçme su\u satan kargıkuru Koyu muhtarı Celal Guler ın de \akından ızledığı gıbı | İNkesbıesevdalısanatçdar' Aslında Gocek kovları çok daha on- cekı > ıllarda şımdıkı gıbı ısbıtıncı lıder- lenn \e onlarla gezıp tozan avncalıklı yatırımcılann degıl ulkesinı tanıvarak se\menın coşkusunu vaşamak ısteven "sevdalı aydınların ve sanatçılann" ılgı odağı olmuştu Bodrum surgunu Halikarnas Balıkçı- sı nınonderlığındedaha 1950 lerdebaş- la\an o ılk "mavi geziler". zamanla Go- kova Korfezi nı aşarak guneye doğru uzanmiş. Marmaris ten sonra Fethive'ye varmadan yaşanan "binlerce >ıldı/ın ta- nıklığı altındaki o unutulmaz gece sovle- şilerinin" dıngın \e bereketlı durağı da hep Goı_ek \e koylanna rastlatılmıştı Azra Erhat ın 1960 ta yazdığı "Mavi Anadolu". 1962'de derledıgı "\la\i Vol- culuk" ve 1979da vayımladığı "Kar- ya'dan Pamfîlya'va Mavi ^olculuk" adlı kıtaplarıyla 20 vuz\ıl edebıyat tarıhı- mızle de kucaklaşmış olan bu ılk \ e "al- çakgonullü" ma\ı gezıler ıçın. orneğın Bedri Rahmi Eyuboğlu nun ressam go- zuvle betımlemesı şoyleydı "Mavi gezi bir ağaçtır Dallan deniz r Mavi gezi bir bahçttlir ""'<• •""' - Gulleri deniz." Bueşsızcennetın "lurizm'denılenşı- marık îşgalcının para hırsına kuroan edılmemesı ıçın de > ıne bır başka mav ı gezı oncusu Sabahattin Eyuboğlu nun daha 1960 lardadıle getırdığı şu "uyan" ne kadar da anlamlıvdı "Turizm bir bakıma yedi başlı ejder- ha gibidir. Bır ulkeyi abat da eder. berbat daeder.(...) Masma\ i denizieri altın dişli. gumuş guluşlu. para bakışlı madrabaz- ların çopluğu j apar..." Işte boylesine "duvarlı yülann" yıne bır >az ayında. Kapıdağ YanmadasTnı sessızce donen bırma\ı gezıteknesı Taş- yaka Koy u na doğru sokulduğunda, bu koyun "Akpınar" adı verılen su kayna- ğını bır kez daha zıv aret edebılmenın do- yumsuz keyfını vaşavan Bedri Rahmi Eyuboğlu sonunda dayanamadı \e ka- raya çıkarak fırçasını elıne aldı Bedros'un tu\alı ıse ne bır bez ne de kâğırtı Kıy ının hemen gerısındekı y uze- yı duz ve buvuk bır kaya bırkaç saat ıçınde avnı buvuklukte bır "balığa" do- nuştu Izleyeny ıllarda Gocek'ın buma- v ı koşesının artık hep -Bedri Rahmi Ko- "Seni duşunurken. içimde bin çakıl ta- şı ısınır..." Azra Erhat'a aıt olduğunu bıldığımız bu duy gulu v e dızelı "doğa v-apıtmın" y ı- ne y akınındakı bır başka kay ada ıse "bir yarısıguvercinT '^eklınde "akbirjurek" duruyor Koydakı lokanta çalı^anlanndan Da- laman'ın Şerefler Koyu'nun aydın delı- kanlısı Nihat Dundar'ın soy ledığıne go- re, buyureğı deOğuzAkkan yapmış\e aynı yılın mavı gezısınde bu koya arma- ğan etmı^ Bu yapıtlarla bırlıkte sankı bır "sanat galerisine" donuşen Bedri Rahmi Ko- vu'nun daha yukan yamacında da zey- tınlıkler arasına gızlenmış bır "uçurt- ma" var Benzer şekılde yerdekı ın bır "kayrak" taiji uzennemavıye bovanmış çakıl ta^lanvla yapılan uçurtmanın da "muellifi"*yıne Azra Erhat Tumune sevgıyle sahıp çıkan ve san- kı koruma gorevını de ustlenen Nihat Dundar "\rtıkeskisigibi btırayagelip re- sim yapan kimse \ok" dıyor Ardından ıse hemen asil soylemek ıstedığını sov- luyor a Son yıllann mavi yokulan -Vzra Erhat'ı, Bedn Rahmi'yi bile tanımıyor. Hele onlar. geceleri şiir okurlarmış, şim- dikiler ıse ya gobek atıyor ya da konken ovnuvoriar..." Bedn Rahmı'nin bu koya adını da veren unlu balık resnıi. altında imzası ve "1974" tarihiyle biriikte o ilk mavi yolcu- lann ortak sinıgesi gibi kayalan sıısluyor... O guzel yılların guzel ınsanları, günlerden bır gun Göcek'tekı gızlı bır koya >anaştılar ve ılk ma\ı yolcuların banşa, dostluğa ve "yurt sevgısıne" dayanan du\gularını kıyıdakı taşlara ve kayalara o>a gıbı ı^ledıler Şımdı bu eşsız doğa galerısı, bu ülkede kıvılar ıçın "yağma>ı duşunmeyen" ınsanların da >aşadığını belgeleyen anlamlı bır "ma\ı \olculuk muzesı" olmayı beklıyor.. I'Ah, şu işaretlenmiş haritalar' Mavi;yolculardan Oğuz Akkan'nın Bedri Kahnıı koyu'na Azra Erhafın çakıl taşlarıyla gerçekJeştirdiği "mavi göz", 1981'in haziran armağan ettiği "yıirek dolusu guvercin" yu" olarak da anılmasına neden olacak balık motıfı >eklındekı kaya resmının hemen altına ıse "1974**tarıhı dusuldu Elbette vıllargeçse bıle \orenın "ve- falı" ınsanlannın bu re>mı v e ımzay ı goz- lerı aıbı koruvacaklarından emın oluna- ayındaki/ivaretin belgesi... (Fotoğratlar OKTAV EKİNC1) IBir balık, bir göz, bir guvercin ve uçurtmalar... Şımdı gerçekten de ıs.te yıllar sonra. IstanbuTun guzellıklerını korumaktan hıçyorulmayan MımarlarOdası nınhu- kukçusu Av Derviş Parlak ve dostlany- la bırlıkte Gocek iskelesınden tekneye bındığımızde y ureğımde hem bır sev ınç hem de "kaygı" 1 var Sevınç elbette kı "imar parseli olma- malan içın" vaktıyle vıllarımı \erdığım bu guzel kovlara venıden kavus.mus ol- mamdan \ ureğımdekı kaygının nedenı ıse Bedri Rahmi Koyu \a Bedros'un resmı hala o kayanın uzennde değıbe' \assıca \dalan >oyle bır zıvaret edıp Ta^vaka va doğru voneldığımızde "uçan balıkların" tıpkı eskisi gıbı denız- den dısan tırlayarak tekneden kaçışları- nıgoruncebırazrahatlıvorum Denızde- kı doğal vaşam henuz bozulmadığına gore •4 kıyı\avuranouygaryıllann"anı- sını da bozacak bır tehlıkenın henuz bu- ralara gelmedığını du^unuvorum Nıtekım Akpınar'ı ruzgara kar>ı koru- yan burnu donup de Bedn Rahmi Ko- y u'na vardığımızda koy a adını veren ba- lık resmının de "tum anılany la biriikte" kavanın uzennı vınebezedığını goruyo- ruz Tahta ıskeleye yana^mamız belkı de bu nedenle sankı daha bır coşkuyla oluyor Hemenkarayaçıkıp muhtarCe- lal Guler ve arkadaşlarıyla tokala^ma- n. / da Ashnda bu koyda Bedrı Rahmi nın •mzası oy le "yalnız r 'da değıl kı\ ının bı- raz daha yukansında vıne yassı bır ka- yanın uzennde "çakıl taşlanylayapılmış bir goz resmi" var \anı basında "Mavi Volcular-Haziran 1981" yazısı da bulu- nan goz resmının uzerıne şu dızeler yı- ne çakıl ta^lanyla yerlestınlmış 1975 ten bu yana Bedn Rahmi Ko- yu"nu "bekleven" ve kansı çoluğu ço- cuğuyla lokantacılık yapan Celal Gu- ler'e "kovlarda veni imar faaliveti olup olmadığım" soruyorum Kıyıdakı Hanp Agacı'nın (keçıboy- nuzutgolgesınderakı^ışesınıçoktanya- nlayan Celal Guler "Buyazyine,geten giden çoğaldı" dıyerek son duyduklannı şovle ozetlıyor "Boynuzbuku. Sarsala Kovıı, Gobiın Koyu, Akbuk ve şu karşıdaki Taşyaka koyu'nda tesis yapıl- ması için yeniden izin verilecek diyoıiar. Ver- lerin tespitini Orman İdaresi y apmış. Harita- lara bile işaretlenmiş- len.." Bedrı Rahmi Ko- yu'ndanaynlırken, bır- kaç gun once gazetede Tansu Çıller'ın yıne "tatil için" Gocek koy- larında dolaşan ozel yatına geldığını oku- duğumu anımsıy orum VaktıyleOzal da bunu yaparken "haritalan" yanından eksık etmez- dı Şımdı Celal Gu- ler'ın de sozunu ettığı hantalann yatlarda ın- celenıp ıncelenmedığı- nı doğrusu çok merak edıyorum Eğerşusadece bırkaç hafta- sı kalan, bol guneşlı Ege sonbahannda bır mavı gezı olanağınız varsa yadayo- lunuz Gocek'e duşerse ne yapın edın Bedrı Rahmi koyu ndakı "mavi gale- ri"yı de zıyaret edın Oradakı doğaya ışlenen resımler. o du- yarlı yıllann anılannı taşıyor Kımbılır, bu zıyaretler çoğalırsa, belkı de bınlen (orneğın Gocek Beledıyesı ve Kultur Ba- kanlığı) bu guzel koyu açık bır "muze" halıne de getırebılır 40 yıl once Halikarnas Balıkçısı'nın onderlığınde yola çıkan o "oncu" mav ı yolculann bu ulkeye armağan ettıklen kultur ve doğa sevgısınınuygarlık muze- sı SENGİÖZEL D 26 Evlul ekın vaşamımızın onemlı gunle- •nnden bındır Gel gelelım en ust orunlarda îbulunan kı;>ıler de ıçınde olmak uzere etkılı "yetkılı bırçoklanna "26 Eylul size nevi anımsatıvor" dı- ye sorulsa yanıtın kara gulmeceve katkıdan ba^ka bır şev olmavacağınıkestırebılınz Nevazıkkıeğıtımdız- gelerımız valnızcatanh olay kuralezberletmekleve- tındığınden bunlar da zamanla uçup gıtmektedır Ke^- ke 26 E> lul'u gun olarak anıımamakta zorlansa da tum ınsanlar onemını. kazanımlannı vaşama geçırebılmış olsalardı 26 Evlul Dıl BayTamıdır 12 Temmuz 1932 de \ta- türk'un onculuğunde Sanıih Rıfat. Ruşen Eşref L nav- dın. Celal Sahir Erozan v e \akup kadn Karaosmanoğ- lu"nun gırişimleny le Turk Dıl kurumu kurulur Bu ku- rumun çalısma kollanyla konulannı saptayacak ılk Turk Dılı kurultavı 26 Eylulde Dolmabahçe Sara- yı'nda toplanır Kurultava venlen ovbırlığı ıle kabul edılen bır onergev le de 26 E\ lul un Dıl Bay ramı olma- sı kararla^tınhr Demek kı Dıl Bavramı Turkçevıbılım sanat dı- lı olarak dunya dıllerı arasındakı onurlu yenne tasivacak bır devn- mın ba^lama v uruşunun v apı Idıgı gundur Turkçenın butun bılım sanat teknık kavramları karsıla- \arak venıleşerek gehşmesı bu doğrultuda bıhmsel çalışmalann y apılması ıçın bır sureç baslamış- tır artık Bu e\ lemın adı dıl de\ - nmıdır Dıl devnmıvle ekın yasa- mımızda venı bır donem açılmış- tır Bılındığı gıbı 1928'de Arap abecesı bırakılmış. Latın kokenlı yenı Turk abecesı v a^ama geçmıs- tır Turkçevı otekı dıllerden a\ı- ran en buvuk ozellıklenn basında ses \e bıçını ozellıklen gelmekte- dır \enı abece de gosteımı^tır kı Turkçe "buyuk" olçude vazıldıgı gıbı okunan bır dıl- dır Dahası eskı abecev le va^anan kımı zorluklar vok- tur Turkçenın 8 »eslı hartı yazıva yansıtılmakta eskı- den olduğu gıbı kıl kul kul kol kal kel benzen soz- cuklerde Turkçe olsun olmasın doğru \azıp okuya- bılmek ıçın bııtakım ımlenn \ ardımı aranmamaktadır vUstelık Turkçe baglantılı bır dıldır ımparatorlugun yuzMİlarca kullandıgı Arap abecesı bukunlu bır dıl olan Arapçanın mantığmı Turkçeve vansıtmıştır Soz- cuk v e tumce v apma \ ollaı ı arasında en kuçuk bır ben zerlık olmavan bu ıkı dılden bırının otekıne eaemen Dil Bayraınınız kuthı olsıuıî ıl devrımı \alnizca tek tek sozcuklerın Türkçeleştınlmesı değıldır. sozcukler duşuncevle bırlıkte yenıleşırler Kendı dılıyle yaşamı anlayan, algılayan. düşünce üreten ınsanlar çoğaldıkça, kendı hezeyanlarını düşunce dıye yoıtturmaya çalışan açıkgözler bır toplumda bannamazlar olu^undan Turkçe buyuk yaralar almis Farsçanın da ışe kanî.masıv la Osmanlıca dedığımız v apav bır dıl or- tavaçıkmı^tır CKmanltcanın vapav bırdıloluşununen behrgın yanı kendıne ozgu ses \e bıçım ozelhklenmn olmavı^ıdır kendıne ozgu ozgun kurallan da voktur Kaldı kı kendını Osmanlı dıve tanınılavan ımparator lugun bırevlerıne ne dıl bılıncı vermış ne de bılgı vo- lunu açmıştır Bu dılle du^unmek olanaksizolduğu ıçın de \azan ı,ızem bırakın okur vazar savısı bıle kısıtlı- dır Elbette vuzv ıllarca bır ımparatorlugun dılı olma ozellıgını ta^ıv an Osmanliı.av ı da bununla uretenlerı de yadsımıvoruz Ancak ımparatorluktan gerıve kalanlar bu dılın vapa\lıgına ılı^kın tum savlanmızı doğruiu- vor Ekın tanhımızın değerlı anılan olarak bıldığımız dıvan edebıvatı orneklenvlebunlarlaavnı donemlenn urunu halk vazınındakılerı kar^ılaştırmak bıle Osman- lıcanın "hukmunun" nerede surdu- aunu go^te^Tıe^e veterlıdır Harf ve dıl devnmlen de vervu- zundekı tum yenılıklerın kar^ılaştı- gı karsı-dev nmcı tepkılen almişlar- dır Bırevlennın ahşkanlıklanndan bır toplumu kopamıak elbette zor- dur Kaldı kı genı, Tdıkıve Cumhu- nvetı nde hart ve dıl devrımlenne karşı oluşun tek nedenı alışkanlıklar değıldır Imparatorluktakı tum eskı- mi!} kurumların verıne bır bır venı- lerının geçmeve baslamasının bı- rev lerıne "kul" değıl v urttas.Iık kım- lığı veren venılıklerın umuldugun- dan hızlı benımsenmesıııın ustelık bu venı vapılanmanın "laık" anla- yısja temellendınlmesının tepkı al- ması dogaldır Cunku bunun ornek- lerını dogmalan dınsel egemenlık- lerı gerıde bııakıp aklın onculügun- d b l D g p dekı bılımle volunuavdınlatan butun y ^ tır Harf ve dıl devnmlennın karşıtlan daha ılk gun- den "Eskiv le bağımız kopuyor. dedev le torun birbirini anlamıvor" demeve başlamışlardır Bunun Turkçesı "Dinle bağımız kopuyor" demektır Bu tepkıye sonri ları bırde suslu bırad bulunmu^tur vaşavan Turkçe Dıldevnmı akıllaniiraTurkçevıoldurmektedır Turk- çe dedıklerı de Osmanlıcadır Osmanlının adım anına- dığı Turkçedır bu Kendıne Turk dememıştır kı o Os- manlı dılıne Turkçe desın kavnaklarortadadır Fu- zulTnın Osmanlıcasiy la Karacaoğlan'ın Turkçesı de Hangisı vasavan Turkçe savılıracaba' "Bağımsızlığını konımasını bilen Turk ulusu. dilini de vabancı dıller bovundunığundan kurtarmahdır" dıven Mustafa kemal \e onu destekleven devrımcıler n,ın "bilınçle ışlendiğınde dunvanın en varsıl dillerin- den" bın oldugu aı,ıga ı,ıkan Turkçe. 1932 den sonra bılım sanat dılı olarak hızla vol almış karşılıgı bulun- mayan ^zmk ve kavramlar ıçın turetılen sozcukler. halk agzından derlemeler eskı kaynaklardan tarama- lar Turkçenın varsıllığını ortava kovmustur Okur-ya- zar savisi çoğalırken bılım sanat adamlarının urunle- rı de hem say isal hem nıtelık açısından çağda^ dunya- va seslenıı durumagelmı^tır Mınarelerden "Tann uludur..." dıve Turkçe okunan ezanla ulusumuz anadılıvle ınanLinın gereklennı ya- pabıleLeğınıanlamıstır Anadılıneçevnldığındekutsal kıtabı da kendisi anlav abılecek ken- dı vargılannıolusturacak laıkbırul- kenın dogmalardan uzak bılımın vararlannı goren vurtta^ları olarak va^amlannıkuracaklardır Ataturk e ve devrımlenne kar^ı oluş îste bu noktada dugumlenır kendını "rnil- lıvetçi" olarak tanımlavanlar bunun v unına bır de "muhafazakârlık" ka- tarlar Bunun geıisinde yatan da Turk-Islam»entezıdır Ancakbuna- sıl bır "milliyetçiliktır" kı ozunde Turkçeve duş.manlıgı da ta^ır bu nokta pek kolav anlaşılamaz Orne- ğın 1994 genel seçımlennden once adında da "millivetçi" sozcugunu kullanan bır partı ezanın Turkçe okunmasi gerektığını soyleyen ken- dı mılleuekılı ada\ina ates puskur- muş onu hemen dıslamı^tır Dahası "millivetçi muhafazakârbk"ı sahıp- ^ - ^ ^ — — ^ ^ lenen sıyasal partıleı çogunluktadır ustelık bunlann hepsı Ataturkçu olduklarını da savlarlar Bu partıler- den bırının onderının 15 ev lulde bır kultur ^enlığınde- kı sozlerı nasıl bır "nnllivetçilık"anlayişi tasıdıklannı bellı etmektedır Bu ondere gore ulkemız Ataturk'un "ışaretettiği" çagda^ uvgarlıgı "Avrupa'ya bavrakla- nmı/Ja. ezanımızla" gıtmek *"orj>a camılerimizi taşn makla" tdnımlanıaktadır Ataturk un ulusçuiugunun temelındekı bıigı eğıtım dıletkenlerı buondenndun- vasinda "ırkvedin kavramlan"v la yer degıştırmekte- dır Lluonder çağda> \euygardunya ılebağlannakıl- la bılımle kurulacağını "Hayatta en hakiki murşitilimdir" sozlenyle belırtmıştır Ancak bugunun kımı onderlerı ıçın "Yurtta banş. dunyada banş" ozde\ ışı nasıl bıranlam taşı- mıyorsa. ıletışımın en temel aracı dıl de dılı kullanmakda hıçbıronem ta^ımıvor Dıllennın ucuna gelenı soy leyıv ermelen bunun kanıtıdır Yıne bugunun onderlen ırka dıne davalı "millivetçilik" anlavışlan gereğı kendılemın vapamadığını vapan 12 Eylulcu- lennbırhukuklekesmıtaşımaktadırlar Ataturk'unva- samalan ıçın kalıtından gehr bıraktığı Turk Tanh v e Dı I kurumlan once eğıtımın ozunden, sonra yeryuzunden kazınmıştır Dıl devnmı yalnızca tek tek sozcuklenn Turkçeleş- tmlmesı değıldır. sozcukler duşuncevle bırlıkte venı- leşırler Kendı dılıylevaşamıanlayan.algılayan. duşûn- ce ureten ınsanlar çoğaldıkça kendı hezeyanlannı du- şunce dıye yutturmaya çalışan açıkgözler bır toplum- da bannamazlar Anlaşılmamak.bulanık kırlı.dolam- baçlı söz v e dav ranışlar ardına saklanmak bovlelennın hıç çıkarmadıklan gıvsidır bu gıysımn nelen kapattı- ğını onlar ıvı bılırler Dıl bırtoplu- mun aynasıdır çagdaş goruntule- nvle kuflennı paslannı gızleyen- ler ^ımdılerdebuaynavakendı çır- kınlıklennı vansitmakta yanşıyor- lar Turk Lırası dolarla Turkçe ln- gılızcevleboğusuyor bınlendedu- asını Arapçayla vapmaya halka "amin" dedırtmeye çalışıyor Bu goruntu çokları gıbı elbette bızı de kaygılandırıyor Ancak kaygılara gomulup karamsarlıkla kapanma- nın bır başka deyışle "korkunun eceleyaran" olmadığım bılıvoruz Ses bavağımız bılım sanat dılı Turkçev ı dalgalandırarak laık Tur- kıye nın çağdaş dunvadakı yennı pekıştırmek zorundayız Dılın ye- nıleşmesının ınsanı uretıcı varatı- cı kılan egıtım dızgelenv le bağlan- ^ ^ — " — — ^ — tısını bılerek ozgur duşunen du- şunduklennıyaşamageçırenbıreylennçoğalması, akıl- ları toplu tatıle çıkarmaya çahşanlann tum oyunlannı kursaklannda bırakacaktır Bırakmalıdırda l ygarlık- lann beşığı Turkıye'nın bu ekırsel bınkımı de v ar bey - nı de Varsın bınlen ulkemızı dağ taş Amerıkancavla donattığını sansın Varsinbınlen Dıl Bay ramı naaldır- maz gorunsun Turkçenın gucu halkın gucudur Dun bagımsuiıgını korumasını bılen ulusumuz bu guçle vakında yeniden bağımsızlık turkulen soy leyecek sıl- kınecektır Dıl Bayrammız kutlu olsun1 ıl bır toplumun aynasıdır, çağdaş goruntülerıyle kuflennı, paslannı gızle>enler, şımdılerde bu aynaya kendı çırkınhklennı yansıtmakta yarışıyorlar. Türk Lırası do'arla, Turkçe İngılızceyle boğuşuyor, bınlen de duasını Arapçayla yapmaya, halka 'amın' dedırtmeye çalışıyor ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Ölüme Yabancı Sanat ve Edebiyat... Savaşların ıçınde veya hemen ardından edebiyat ve sanatta neden hep bır hareketlılığe rastlanır'' Ko- nu kıtlığı çekılırken ansızın uçsuz bucaksız bır konu- lar dağarcığıyla karşılaşmanın ıtıcı gucu yuzunden Tek neden, bu degıl dahası bunun temel neden olduğu bıle soylenemez Asıl neden olumle hesap- laşmanın, hıçbır bıçımde engellenemeyen o en ke- sın son uzerıne kafa yormanın engellenememesıne karşın ona başkaldırmanın ınsanoğlunun temel ıçgu- dulerı ve eğılımlerı arasında yer almasıdır Bu temel ıçgudu, oteden berı edebıyatın da sana- tın da onsuz olunamaz bır parçası olup çıkmıştır in- sanın yaratıcılığında dıle gelen sonsuzlugu ıle olum- luluğu arasında uzanan gerılım alanı hep ınsandan yola çıkan sonunda yıne ınsana varan/varması ge- reken sanat ve edebiyat ıçın her zaman kendıne oz- gu bır "sonsuzluk surecını" oluşturmuştur, çunku sanat ve edebiyat, ınsanoğlunun elınden çıkma ou- tun kalıcılıkların olumluluğun bılıncıyle orulu bır at- mofserde yaratılmasını ınsanoğlunun dogasını kav- rayabılme bağlamında her zaman çelışkılerın en ve- nmlısı saymıştır Yuzyılımızda olumle sureklı hesap- laşan yazarların en buyuklerınden olan Ernest He- mingvvay'ın, Nobel Edebiyat Odulu'nu alması nede- nıyle yaptığı konuşmada, " yazar, lyı bır yazarsa eğer, her gun sonsuzlukla ya da bu sonsuzluğun ek- sıklığıyle hesaplaşmak zoa/ndaoV"derken dıle getır- dığı, yukarıda sozunu ettığımız gerılım alanı ıçensın- de olup bıtenlerdır Buna bır de sanatın ve edebıyatın ınsanı "umursa- ma" ve "onemseme" kaygusunu eklemek gerekır Once ınsan yaşamını -o yaşam, nıce karanlıklardan ya da nıce doruklardan gelme bır ınsanın olsun- te- mel değer dıye benımsemeyen bır sanatın ve edebı- yatın, ınsanoğlunun başkaca degerlenne ılışkın he- saplaşmaları ınandırıcılıktan yoksun kalacaktır Her şeyden once ınsanoğlunun yaşama hakkını savun- mayan yaklaşımlarm "ınsan hakları "nı bırer kalıp ola- rak kullanmaları durumunda kendılennı benımsete- bılme şansları yoktur Hele sanatta ve edebıyatta kendını teknık becerının, zanaattakı yetkınlığın çekı- cılığıne, bu becerının neye hızmet etmesı gerektığı- nı unutacak kadar kaptırıp kulağa ve goze hoş go- zukmenın sınırlarını aşamamak, Canettı'nın "Uzun yaşamanın tehlıkesı, ınsanın ne ıçın yaşadıgını unut- masıdır" ozdeyışınde dıle geldığı gıbı nereden yola çıkıldığının artık hatırlanmamasıyla eşanlamlıdır Gelgelelım yukarıdan berı sozunu ettığımız "olum- le ve oldurmelerle hesaplaşabılme"sorunu aslında sanatta ve edebıyatta bıreye ınebılme ınsanoğlunu hep -aıle, ış çevresı, kentsel çevre ulus uyesı gıbı- ırılı ufaklı obekler ıçensınde değıl, fakat onu bırıcık- lık nıtelığını taşıyan/taşıması gereken kışılık yapısıy- la da ırdeleyebılme sorunuyla sıkı sıkıya bağıntılıdır Buna, zıhınlere daha "gorsel" yansıyabıleceğı ıçın, once sınemadan ornek verelım Sınema tarıhının en başarılı savaş fılmlen en kalabalık fıguran kadroları- nın kullanıldığı degıl, ama savaşanlar kalabalığı ıçe- nsınde ınsanın ınsanı oldurme zorunluluğuyla karşı- laşmış tekıl kışının olme/oldurme anlarındakı çok ozel konumunu en çıplak yakalayıp yansıtabılmış fılmler- dır Bu olgunun dunya edebıyatındakı en klasık ornek- lennden bırı ıse Tolstoy'un "Savaş ve Banş" roma- nıdır Romanın başkışılerınden Prens Andrey, Aus- terlıtz savaşında ağır yaralanır ve kendıne ancak ge- ce bastığında gehr Onbınlerce oluyle kaplı savaş ala- nında gozlerı yıldızlara dıkılı arkasıustu yatmaktadır O anda Prens Andrey'ın kendı kendıne ınsanlığm, ya- şamanın, olumun ve savaşın anlamıyla yaptığı he- saplaşma, dokuz yuz sayfalık bu dev romanın bırkaç odak noktasından bırıdır ve Tolstoy savaş uzerıne asıl duşunduklerını kıtlesel-gorkemlı savaş sahnelerın- de değıl, Prens Andrey'ın bırkaç dakıkalık duşunme surecı çerçevesınde vurgulamıştır Çunku o anda Prens Andrey, artık Rus ordusunun bır komutanı de- ğıl, yalnızca ınsanlar tarafından vurulmuş bır ınsan- dır ve savaşın gerçek anlamını daha doğrusu anlam- sızlığını hıçbır sahne, artık tek nıtehğı ve rutbesı hem- cınslerınce vurulup duşmuş bır ınsan olan ınsanı be- tımleyen sahne kadar gerçekçı anlatamaz Savaşlardakı ınsanları hep kıtleler ıçerısınde ele al- mak, surdukçe ınsanlarda alışkanlık yaratan savaş- lara karşı etkılı bır yol değıldır Boyle bır alışkanlıgı yık- mak ısteyen sanatın ve edebıyatın yapması gereken, tekbırolenı seçıp, onu oncesıyle ve ondan kaianlar- la, yalnızca ınsan çıplaklığıyla olumlerı ve oldurme- lerı akşam yemeklerını yerken televızyon haberlerın- den ızlemeye alışmış ınsanlara "Bakın, ustunde ın- sanlığından başka hıçbır gıysı bulunmayan şu ınsan, artıkyaşamayan şu ınsan, aslında sızlerden bınydı " mesajıyla gosterebılmektır Eğer herhangı bır ortamdakı sanat ve edebiyat ar- tık gunluk olumlere yabancı kalıyorsa başka deyış- le yoluna olumlere aldırmaksızın da devam edebıle- ceğı gıbı bır ınanca yonelmışse gerek o sanatın ve edebıyatın gerekse o sanat ve edebiyat uzerıne ya- pılan kuramsal tartışmaların ınsanlığm seruvenıyle hıçbır ılıntısı kalmamıştır Çağdaş Türk Dili'nde Dil Kirlenmesi' Kultur Servisi- Dıl Dernegrnınaylık dıl ve yazın dergısı Çağdaş Turk Dılı nın ağustos-evlul bırleşık savısı Dıl Kirlenmesi' ve dılımızın bu gunku durumunu ırdeleyen vazılarla çıktı Bu ozel sayıda Yekta Gungor Ozden Mustafa Şenf Onaran Emın Ozdemır Ahmet Kocaman \usuf Çotuksoken Erhan Bener. Omer Yağcı SevgıOzel Talıp Apavdın, Muzaffer Uvguner ve daha başka vazarlann dılımızın bu gunku durumuna ılışkın yazıları yer alıyor Ozel sa>ı \eysel Çolak Ismaıl Doğan \usufAlper Orhan Tuleyıoğlu Fatma Nur Arzu K Ayçıçek ın şıırlerıyle renklenıvor Çağdaş Turk Dılı 1996 da bırkaç kez ozel sayı olarak çıktı Haziran 1996 da 100 sayıyaulaşan dergının bu nedenle çıkanlan ozel sayısını Temmuz 1996'da Sıvas kıyımına avrılan sayı ızledı Salt surdurumcu (abone) desteğıyle yaşayan dergının hıç aksatmadan 103 sayıya ulaşması, Dıl Derneğı açısından buyuk onem taşıyor Çağdaş Turk Dılı'nı edınmek ısteyenler Dıl Derneğı nın 30 51 II sayılı posta çekıne 1 mılyon TL yatırarak surdurumcu olabılırler BUGUN \eni V uksektepe Kultur Derneği nce duzenlenen 1 Uluslararasi Karıkatur Festıvalı kapsamında saat 17 00de Lmut Dınçşahın ın Mızah toplum ve ınsan' başlıklı konferansı yeralıvor (336 36 llı EvTensel Kultur Merkezi nde saat 15 00 te Hurnyete kaçış 1 adlı fılm gostenlecek Mask-kara Tıyatrosu nun Gulerız Ağlanacak Haiımıze adlı oyunu ıse saat 19 30'da sahnelenecek Sahaf Cafe Kultur Merkezfnde saat 18 30da Şıır Sevdalıları Kendı Şıırlermı Okuyor başlıklı etkınlıkyer alıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle