25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLUL 1996 PAZAR 14 KULTUR İŞARET FİŞECİ ZEKİ COŞKUN Sesimtenine değiyor mu?Şarkılara kulak \erin: "Yeye ye çıür çıür/ Ye ye ye kıtır krtır" havalanndan geçilmıyor ortalık. Lslelik bu maço. lumpen hava alışılanın tersıne erkeklerden ve kenar mahallelerden -popüler devimle varoşlardan- gelmiyor. "Merkez" konuşuvor ve kadınlar söylüyor. Muhatap erkekler. kenardakıler, aşaâıdakıler: "Seni ham yapar bu zillikr!" • • • Balondan öteye gitmeyen pop patlaması. son durağında tenı kışkırtmaya çalışıyor. Asıl alıciM tüketıcısi şehirli orta sınıfı tüketen pop; ntmıtıı. saziannı. sesinı epevdir vağmaladıgı şehrin alt tabakalanna ve kenar mahallelerine bu kez onlann dilini de alarak rota kinyor. Pop. alttakılenn-kenardakilerin ruhunu avlayıp kalbine gırer. tenine değer. dilıne düşerse asıl yaşama sahasına kavuşacağını seziyor. Ama olmuyor, her şey aslına riicu ediyor: "Onun arabası van. maaksef ruhu vok" diyen şarkı; hedeflediği, ruhunu dillendirmeye çalıştıgı \aroşlara gıtmiyor, şehrin merkezınde otomobi1lerden yayılıyor caddelere \e oradakilerin kulaklanna. Sezen Aksu'nun "Seni Yerler" şarkısı tarifettıği "mahaUeye"gitmivor. Şarkıya kazara sızmış "Kampta sporda $teptc**kiler alıp dınlıyor "seniyeıier/ seni ham yapar bu zUliler" nağmelenni, çerez niyetıne. "Sokak Kızfnın halı de farklı degıl. Orhan Gencebay, Erkin Koray ve Neşet Ertaş harmanlaması. elektro bağlamalı ezgıler eşlığınde "Erkekler de Yanar" diyor Nazan Öncel. Sazlardan ritme, sözlere. gırtlak oyunlanna dek uzanan "harbi"cı hava ıçinde tenselligi sıradana, düzavak bıryerlere indırmeye çabalıyor Bolca yatak ve yatmak var şarkılannda. Şu mınval: "Ğittim yartım biriynen". "Napeaz şimdi/yatcaz şimdi/ gidip banka soyacak/ değüiz ya aan!" Ve nıhayet vıne Sezen Aksu patentlı önce Sibel tiizün'ün. ardından öteki Siberın (Can) söv ledığı Kaçın Kurrası var. Hanı şu "Yavrum baban nereuV Nereden bu kaşın gözün temeli/ Ay seni çıtır çıtır >emeli" dıven şarkı. Ornekler çogaltılabilir. Bir zamanlann "Abone"si. "Bandıra Bandıra Ye Beni"cısi Vonca E\cimikpatroniçeliğe terfi ettı. Kanatlan altına aldığı topluluSa verdiğı isim aözınjza layık: Çıtır Kızlar! ^.U-!. 'fT"". Dedık ya. "kıtır kınr-çıör|^r* : y«ıne"^. yutma havalanndan geçilmiyor ortalık. Ağırlıkta kadınlan öne süren ve ~merkez'"den yürütülen operasvon sokaga sesleniyor: Sesım tenine degiyor mu? Merkez. taklit agızla. ses ve sözle, ona eşlık eden ve daha da azgın görünfülerle (klipler!) kenardakilenn ruhunu avlamaya. tenini yakıp uyarmaya çalışsa da kendi söv leyıp kendi dinliyor. Çünkü kenardakiler-aşağıdakiler ruhlanyla da tenlenyle de aynı yerde. Onlar hâlâ "IVIüslüm Baba"nın peşinde. alonu çabuk sönen pop patlamasının son durağında çıtır çıtır-kıtır kıtır yeme yutmaya dönen, tenselliğin ve lumpenliğin uç sınırlannı zorlayan havada da 'sanaK birdünya, sanal bir kimlik, hayat ve iklim var. Popçular, kenardakilerin- aşağıdakilerin sadece bedenleri ve cinsiyetleriyle var olduğunu, merkeze / merkezdekilere de sadece ten, sadece et olarak baktığını, onu 'ham yapmak' istediğini sanıyor. bütünlük" göstergesi olarak lanse ediliyor. alkışlanıyordu. Şarkılanmız gençleşmiş ve yüzünü sokaga çevirmıştı. günlük dıl kullanılıyordu. Pop darbukayı, udu, neyi, baglamayı alıyor alaturka-türkü, çokca da arabesk havalar Metin Arolafın "Aşk Yakar" kh'binden» O nerede sahne alırsa bütün kenar mahalle bıçkın ya da sünepe delikanlıları. saçı meçli ya da başı türbanlı kızları orada toplanıyor. O tuhaf ses kulaklardan kalbe. ruha gidiyor ve gözyaşı olup akıyor. Tenın adı anılmıyor o şarkılarda. Ama dinleyenler jilete sanlıyor şarkıyla, tenler keyifle kanıyor! Çoktan yanmış çünkü... Şehrin ve hayatın Kompartımanlan Her şey tamam ama bu kıtır kıtır. çıtır çıtır diye düşen, her yere >atak seren tenselliğin, onu taşıyan bıçkın agzın, lumpen dilın nedeni, açıklaması olmalı. Sonuçta bir şey söylüyor bu şarkılar. Onlara eşlik eden kliplerin karaşın erkek, sanşın kız düzeniyle cömert tensel fantezi sahneleri de bir şeyler söylüyor... Salt "cinseNkari sömürii" deyip geçemeyiz. Anlatılmaya çalışılan. dayatan bir şeyler var ortada. • • • Çok degil, daha birkaç yıl önce. "pop patlaması"* bir tür "miHi birlik çalıyordu. Bu' endüstnyel açılım "Kıl oİdum abi"leri, "Aacaipsin- kızhepsi senin mi"leri, "Gül döktüm yollan''na sözü. edası, sesi, tonu.. her şeyiyle milli birlik-bütünlük marşı olarak hıtleştirdi. Ama. Amerikan kaşığıyla Türk popu çabuk tıkandı. tükendi. Çünkü onun naylon bayrağını yükselten hava; hayat. zaman ve gerçeklik riizgârlanyla dagıldı. Sokak, kardeşlığin, beraberliğin, aşkın şarkısını söylemiyor. Tersine alabildiğine rekabet, aynlık ve düşmanlık var. Sokak, şehir seyyaliyetini - akışkanlığını- yitirdi. Sıhrini de. O denli şaşırtıcı ki bu kapalı devre doku, artık hiçbir şaşırtıcılıgı, sürprizi yok yaşadığımız şehrin ve sokağın. Kompartımanlar aynlmış. Her şey. herkes kendi yerini yurdunu, rolüne biliyor. Onun dışına da çıkılmıyor, çıkılamıyor. Yedigi içtiğı, giydiği, gördügü. duyduğu dinledigi.. kısaca yaşadıgı r şeyler ve yerler aynşrruş artık insanlann. Seyyal değil, sabit; akışkan degil. ayrı. Saz. söz, müzik bir şeyler yapabilir ışte burada. Ama ne yaptıgını, ne söyledıgını bilmek kaydıyla! Sırf u pazar işi" olmamak, kalp ve gönül îşi olmak kaydıyla... Sanal hayat/sanal müzik Şehir, sokak ve hayat kendi ritmini. rüzgânnı, sesini yitirince yavanlaşır. Sürprizsiz, kapalı dokular biraz da ölü dokulardır. Akışı olmayan sular gibi kapalı devre yasantı (ve mekânlan. müzigi, sözü, muhabbeti) birikintı hali yaratır, hava almaz: teneffüs etmez. Iş kurguya düşer. Dışa kapalı '• oldugunuz için kendinıze. tek varlıgınız olan bedenınıze düşersiniz. Öte yandan onunla varsayımsal dünyalar, diller kurarsınız. Keyıfli ve eziyetli bir durum. Şenliklı. şiddetlı. Balonu çabuk sönen pop patlamasının son duragında çıtır çıtır-kıtır kıtır yeme yutmaya dönen, tenselliğin ve lumpenliğin uç sınırlannı zorlayan havada da "sanal" bir dünya. sanal bir kimlik. hayat ve iklim var. Popçular, kenardakilerin- • aşagıdakilerin sadece bedenlen ve cinsiyetleriyle var olduğunu, merkeze/merkezdekilere de sadece ten, sadece et olarak baktığını, onu "ham yapmak" ıstedigini sanıyor. Sözler bunu söylüyor, görüntüler bunu gösfpriyor. Ama ış o kadar basitdeğil. Ortada "Müslüm Baba" gerçegi; tenleri gönüllü olarak kanatan jiletler var. Öyleyse? "" Evet, her türden açlıgın yanında tensel açlık da var. Ama bu henüz sokaktakilerin, kenardakilenn, alttakilerin başına vurmadı. Henüz dama çıkmıyor insanlar -evlen başianna yıkılmadıkça. Ne söyleyecek, ne yapacaksanız şımdi yapacaksınız. Başa vurup dama çıkardıktan sonra hiçbir şey kâr etmez zaten. Tensel nağmeler Ye ye ye çıtır çıtır Ye ye ye kıtır kıtır Ye ye ye ye Hey seni yerler yerler Seni ham yapar bu zilliler Yaylannıadan yüru Yoksa günah bizden gider Bu kadar cilvesi Olur mu be erkeğin Delıkanlı mısın kız mısın Anlıyalım artık hop usta Sen başımıza bela mısın (Seni Yerler, Söz-müzik: Sezen Aksu) Gönül gözüm kapalı Bılerek sana yazılıyorum A penceresı aralı Her yerine bayılıyorum Yavrunı baban nereli Nereden bu kaşın gözün temeli Sana neler demeli A> seni çıtır çıtır yemeli (Kaçın kurrası. Söz-müzik: Sezen .Aksu) Erkekler de yanar Hem de nasıl yanar Yanrfıak çözüm degil Bızı nıkâh paklar Bızı yatak paklar Napcaz şımdı Yatcaz şımdı Gıdıp de banka soyacak Değiliz ya aah (Erkekler de Yanar, söz-müzık: Nazan Öncel) Ben sokak kızıyım Bana ıvı davranmayın Türün buldum yerlerden Gittım yattım bırinlen Dayak vedım abimden Korkum yoktur itlerden (Ben sokak kızjyım, söz-müzik: Nazan Öncel) Yaradanın boş vaktıne gelmiş deli yosma : Elüşte gözü'oymlşfa seni zilli 'EHrfie geçirsem mest etsem ah kız seni Yoluma çıkarsan afFetmem yakanm seni Anan babanla yatınca Kızancıklar uyuyunca Aç kapıy ı al koynuna Doya doya sev işelim Ölümüm elinden olsun Kurban ola>ım ben sana (Kızancıklar. söz: Şehrazat, müzik: Şehrazat-Banş Yıldınm) Bertrand Blier'nin 'Erkeğim'i, kuşkusuz haftanın filmi! 'Bende aşk çok ve tükenmez bir stok\.. SL'NGU ÇAPAN 33 vıl öncekı. Nazizm üstüne sosyo- lojikbiranketnitelığındekı ilkfılmı 'Hit- ler, connais pas-Hitler mi, tanımıvo- rum'dan (1963) günümüze kadar. uzun aralarla çalışıp fincancı katırlannı ürkü- ten cinsten. az ama öz film yapan, yarım yüzyıl öncesinin en baba aktörlerinden. (beylik deyışle. tanınmış karakter oyun- cusu) Bernard Blier'nin oğlu Bertrand Blier, her zaman aykın öyküleranlatma- yı pek seven, çagımıza özgü karmaşanın yansıdığı. genelde alışılmışa sırt çevi- ren. sıradan seyırciye rahatsızlık verici, değişık ve keskin eserler sunan. günü- müz Fransız sinemasının önemli yaratı- cı yazar- jönetmenlerinden bıridir, bi- lindiği gibi. 1970'lerin başında yaptığı. gencecik birGerard Depardieu'yle PatrickDewa- ere'i lanşe eden ve o dönemde gençlige. cinselliğe yeni bakışlar, taze duyarlıklar getıren 'Les Valseuses-Valsçiler'le ünle- nerek 1978"ın en iyı yabancı fılm Os- car'ını kazanan 'Preparez Vos Moucho- irs-Mendillerinizi Hazırlayuı", eleştir- menlerden bol öv eü. seyırcıden de alkış alan 'Buffet Froid-~Soğuk Büfe'( 1979) gi- bi fılmlenvle gitgide seçkinleşen Bli- er'nin namı 1980'li yıllarda da yürüdü. Bu dönemde gerçekleştırdıği 'La Fem- tne De Mon Pote*. Natalie Baj e-Alain De- lon'lu 'Notre Histoire-AyTi Odalar 1 . 1986 Cannes'da olay olan 'Tenue DeSoire-Ge- ce Kıüğı' ve 'Trop Belle Pour Toi-Senin İçin FazlaGüzel" filmlenyle aykın sesi- ni daha da güçlü duyurdu. Ve 2-3 yıl ön- ce bizde de gösterilen 'Merci La VTe-Te- şekkörier Yaşam' (1990) ve bir sonraki fılmı 'Un. Deux, Trois SoleU'l 1992) ile ününü pekiştırdı ıyice. Cuma günü gösterime çıkanlan. bu yı- lın Berlin festıvalinden hayli ses getir- miş, son eseri 'Mon Homme-Erke- ğim'de, her zamanki gibi şoke edici bir Bertrand Blier filmi işte. Üstadın 33 yıl- da çektiği 15 fılmin sonuncusu olan 'Er- keğûn'de, büyük bir ciddiyetle yaptıgı işten son derece hoşnut. heryaş, kılık ve cinsten erkegı her zaman dınleyıp mem- nun etmeyi. sorunlannı gıdermeyi, sı- k'mtılannı dindinneyi uğraş edinmiş, ' yöksek topuklu, uzun, siyah file çorap- lı, nprdeyse jartiyer seviyesindeki mi- ni(mini) etekli. davetkâr ve frapan giy- E r k e ğ i m (Mon Homme) Yönetmen, senaryo: Bertrand BBer ' Kamera: Pierre Lhomme Müzik: Henryk Mikolaj Gorecki, Barn \\liite ' Oyuncular: Anouk Grinberg, Gerard Lam in. Valeria Bruni- Tedeschi, Olrvier \lartincz. Mathieu Kassmitz, Sabine Azema. Jean-Philippe Ecoffev Mkhel Galabnı 1996 Fransa (Belge Film- Pınema) Beyoğlu Alkazar. Bakırköy Av şar. Şişli Kent, Kadıköy As sinemalarında. sileri, ufak tefek bedenı ve yüzündenek- sik olmajan gülümsemesiyle, sokaktan topladığı erkekleri dairesine götüren, kendiyle banşık, mutlu, genç. güzel ve seksi birParisli fahişenın. Marienin (es- ki Anouk'u fersah fersah geride bıraka- cağa benzer, harika bir Anouk Grinberg) öyküsünü anlatıyor bu kez Blier. Aşkm binbir gizenıi Erkekleri haddinden fazla seven. hat- ta sevişmeyi nerdeyse hayatının temel varlık nedenine dönüştürmüş bu Ma- rie'nın devamlı müşterileri de var, çalış- ma güzergahındayken. cazibe alanına çe- kip agına düşürerek yoldan çev irdikleri de. Bir apartmanın en üst katındaki kü- çücük dairesınde ağirladığı ve çocuk yö- netir gibi, kâh tatlı sert, kâh a^ın oton- ter bir disiplinle çekıp çevırdıgi. sanki 'hayatın ve aşkın binbir gizemini' ararca- sına takıldığı erkekler üzerine yaşamını kurmuş, tatlı ve seksi Marie'nin fahişe- lik serüvenleri, günün birinde oturduğu apartmanın girişindekı çöpler arasında bulduğu. üsrü başı fena halde dökülen. kir pas içindeki. pek adamdan sayılma- yan, evsiz barksız ve suratsız, irikıyım bir kloşan, hayata küsmüş gibi du- ran, donuk, bezgin ve bedbin Jean- not'yu (Gerard Lamin) evıne alma- sıyla degişik bir yöne dümen kinyor. Jeannot'ya körkütük sevdalanan Mane, bir güzel y ıkayıp paklay ıp te- mizlediğı, yedırip ıçırıp giydirdiği bu hiç konuşmayan, nenirut kloşara kendini de sunuyor çok geçmeden, tatlı bir armagan verircesine. Ma- rienin tüm kazandığını Jeannot'nun avucuna saymasıyla süregelen bu tutkulu beraberliğe, Jeannot'nun başka kadınlarla düşüp kalkması da engel olmuyor. Şık Italyan giysileri içinde, temiz pak, hoş ve karşı konulmaz bir baştan çıkancıya dönüşen Jean- not'muzun, giderek komşu kadın ve kü- çük manikürcü kız Sanguine'le(V'aleria Bnıni-Tedeschi fıstığı) kırdığı cevizler- den sonra, işi büyüfüp Marie'nin pe- zo'luguna soyunması da (hatta dünyanın en eski mesleğıni yüzüne gözüne bulaş- tıran, masum Sanguine'ciğı bıle pazar- lamaya girişir). kaçınılmazdır tabii ki. Fransız polisi ensesine binene ve 5 yıllı- ğina hapse atışına kadar... Çöpte bulup bir aşk cennetine gömü- lürcesıne beraber oldugu sevgili Jean- not'sunu yıtinnce erkekten kesilen Ma- rie'cik bir süre sonra, kahvede rastlayıp hoşlandığı, ülkeyi sarmış ışsızlikten na- sibini almış, yakışıklılığından başka pek bir özellıği bulunmayan bir başka delı- kanlıya (OlivieriVIartinezJaçıyorgönlü- nün kapılannı ve yatağını. Evinın kadı- nı olup iki çocuk bile doğuruyor hatta. Geçinmekte hayli zorlanınca bu kez ai- lesi için yeniden eski mesleğini icra et- meye de kalkişıyor eski sermaye, yeni anne Marie. Bu arada zaman akacak, yıllargeçecek ve Marie'nin eski dostu Jeannot, sıfın tüketmiş olarak ıçerden çıkıp evde kal- mış. dengesiz bir başka kadından (Sabi- ne .Azema) zar zor yakasını kurtanp yi- ne Marie'nin (ve Sanguine'ın) kapısına sıgınacaktır... Her zaman ilginç olabilen ve farklı bir çıkış noktasından hareket eden Benrand Blier sıneması. bu kendi- ne özgü yönetmenın rahatsız ve tahnk edici, gözü kara, kamçılayıcı bakış açı- sını yansıtırken. özgün. iğneleyicı, aynı zamanda da uyancı bir ahlakçırun yak- laşımını da ıçenyor. Cinsellık, yalnızlık, sevgisizlik, aşk(sızlık), işsızlık, aile sorunlan.vb. gi- bi geçerli temalannı bir kez daha, alttan alta vurguladığı. çağdaş bir Paris fahişe- sıyle pezevenginin övküsü çeşıtlemesi niteliğındeki bu son filmi, gerçeklerden beslenerek hayale ve düşe yaslanan Bert- rand Blier'nin. gerçekten oruraklı ve esaslı. yeni bir sarsıcı denemesi sayıla- bilır. Etkıleyici yakın planlardan bütün- lenen akıcı sınema anlatımı, ıroniyle ka- nşık, hınzırca ve eleştirel tavn. ustalıklı görüntü- müzik çalışması ve başaniı oyunculuğuyla göz dolduran bu ilginç ve önemli fabl'da. yönetmenin keşfi. gözde oyuncusu ('Teşekkürler Ya- şam','BirJki.Lç,Tıp', 'Erkeğinı') ve çok- tandır da kansı olan. seksi ve çocuksu Anouk Grinberg'in. Berlin 96'da en ıyi kadın oyuncu ödülüyle taçlandırılmış performansına dikkat! Hem yaş. hem de oyunculuğu bakı- mından iv ice büv üdüğünü gözler önüne seren Anouk Gnnberg'in yer yer yıllar öncesinin "GündüzGüzeli'ndeki. benzer bir rolü canlandıran Catherine Dene- uve'ü antmsartığı bu çarpıcı Bertrand Blier fantezisinde boy gösteren öteki oyuncular da. (onca deneyimli Sabine Azema'sından yeni yetenekli güzeller- den Valena Bruni-Tedeschi'sine. Gerard Lavin'ınden Olıv ıer Martinez'ine kadar) seyre değer kompozısyonlar çıziyorlar baştan sona. Kimı seyırcıyı koltuğunda rahatça oturtmaktan alıkoyarak düşün- celere gark eden. yer yer baş döndünicü, çarpıcı ve sılkeleyici bir ritim rutturan 'Erkeğim', kesınlikle izlenmeyi hak eden. farklı ve sıradışı bir Fransız yapı- mı bizce. Dahası. kuşkusuz haftanın fil- mi nitelemesine layık bir Bertrand Blier fantezisi bu. Kaçırmamalı. KOŞEBENT ENİS BATUR Bir Odülün Anatomisi "Aydın Doğan ödülleri", kültür kamuoyunda en fazla üzerinde konuşulan konulardan biri bugün. Her- kes düşündüklerini söylüyor, kim yazar düşündük- lerini, yazacaktır, bilemiyorum. Aydın Doğan'ın kendi adına ödül koyması, ödül tutannın 6 milyar olması, bu tür bir ödülün jürisinde yeralmasının ürkütücülüğü, duyabildiğim kadarıyla, tartışmalann odak noktaları. Aydın Doğan'ın kendi adına ödül koymuş olması beni biraz yadırgattı: "Isme ödül", genetlikle, aile ta- rafından sonra koyulur. Insanın sağlığında başka çö- zümler bulması daha dogru olur, bunlara değinece- ğim. llk ödülün konusu, roman. Geçen yazımda, ede- biyat ve sanat alanında gerekli yatırımları yapmak- tan kaçındığına değinmiştim Aydın Doğan'ın. Gaze- tesinde, televizyon kanalında, dergilerinde, hatta ya- yınevinde, kültüreasgan ücret boyunda yer açan bir insanın, edebıyata birden bu boyutta bir ödül biçme- sini doğru bulmuyorum. Denilebilirki para Aydın Doğan'ın, dilediğini yapa- bilir. Doğrudur. Şu da doğrudur: Kalem benim, dile- diğimi yazabiürim. Denklemin iki ucuna da dikkatle bakmakta yarar görüyorum. Söylemek istediğim açık: Aydın Doğan'ın, önce, sahibi olduğu basın-yayın kuruluşlannda kültüre sa- hicı yatınmlaryapması beklenir. Bilim ve Teknikder- gisi bağlamında söz alırken bunu vurgulamak iste- miştim: Demokrasi açısından, demokrasi kültürü açı- sından canalıcı önem taşır bu. Bana kalırsa: Görev- dir. Sonra ödül koyarsınız. 1980 sonrası basın dünyasında etkili, yetkili nok- talara gelen, kültür dünyamızın eski isimlerine yöne- lik sert eleştirilerimizin kaynağında da bu yatmakta değil miydi: Türkiye'de yapılacak onca iş varken kül- tür, siyasetin önemli bir parçası olabilecekken çor- ba kâsesi ve Mustafa Sandal posteri dağıtmayı red- detmek gerekirdi. Bakın nereye geldık. "Aydın Doğan Ödülleri"ne, edebiyat dünyasının bir üyesi olarak etik açıdan böyle itirazlarım var. Teknik açıdan, aynca bir itırazım var. Aydın Doğan, "ödül" yerine "fellowship"\ik ya da "araştırma bur- su"benzeri bir çözüm getirseydi, sanırım işin çehre- si enikonu değişirdı. 6 milyar lira, yaklaşık 70 bin do- lar ediyor. Ayda yaklaşık 6 bin dolar. Yılda dört "genç araştırmacı" (hangi aîandan olursa olsun), üçer ay- lığına Nevv York, Tokyo, Nairobı ya da Moskova'ya, kısacası diledikleri yerlere gönderilebilirdi. Ya da tek biryaratıcı, araştırmacı, bir "pro/e "ylejürıyi iknaede- rek bir yıllığına ufuk açmaya gidebilirdi. Türkiye'nın insanı, özellikle kültür dünyasında, dünyaya açılamı- yor: Çünkü olanaklan yok. Bir yatırım anlamı taşır bu tür bir çözüm, ödülün gösteriş yanından iyıdir. Teknik açıdan asıl itirazım, şu, ödül çerçevesinde: ödülü alan kişiye ceza da verilmış olacaktır. Bir ya- zann bir kitabı için 200 milyon lira telıf ücreti -en iyi niyetle- alabildiği bir maddi ortamda 6 milyariık ödü- lü alan yazar kurşun mu döktürür, koruma mı tutar, Yeni Zelanda'ya mı kaçar bilemem. Ama en hafifin- den, çok ağır yüklenmeler gelecektir. Bana kalırsa jürinin işi de kolay değil. Bir roman- cıya verilecek ilk ödül, 1993-96 arası yayımlanan ro- manı ıçın. Jüri, "yazınsal ölçüt"\er\e hareket edebi- (ecek mi? Yoksa "ekonomik ölçütler de etkili oJa- cak mı? "6 milyar lira bir yazar için çok yüklü olur (her iki anlamda), ödülü iki yadaüç kişi arasında bö- lüştürelim mi? " Ya "etik ölçütler", onlar ne kadar et- kili olacak acaba: Yaşlı ve kıdemli bir yazara mı genç ve fakir bir yazara mı? Bir de aday olabilecek, gösterilebilecek romancı- ların isimleri yan yana dizilince, fitil fıçıya ıyice yak- laşıyor. Bu ödül, edebiyat dünyasını sallayacak. Ödü- lün amacı bu mu? Bir paparazzı kuyusu daha mı aç- mak? Ola ki yanılıyorum hepten, ayrıca: Edebiyatın, sa- natın, kültürün eğitime, yatırıma, kurumlara, deste- ğe gereksinmesi yok belki de - Türkiye'de. Hâmış: Alman akademisyenleri, hayli geç de olsa, önemli bir iç soruşturma başlattılar bu yıl: Üniversi- te, Nazi döneminde neden sustu? Her ülkenin üni- versitesi, her dönemde, bu soruyu kendine yönett- meli bence: Susuyorsam, neden? Konuşuyorsam, ne kadar? Kültiirlepin Kesişme Noktalam' Kültür Servisi - fstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dilı ve Edebiyatı ve Almanca Ögretmenligi ana bilim dallan. Salzburg Üniversitesi ile birlikte "Kültürlerin Kesişme Noktalan' başlıkJı bir uluslararası kongre düzenliyor. 17-22 eylül tarihleri arasında lstanbul Üniversitesi Merkez Binasf nın doktora salonunda 9.00- 17.00 saatleri arasında gerçekleştırilecek kongreye 19 ayn ülkeden Alman dili ve edebiyatı, yabancı dil ögretimi ve Alman kültürü konulannda uzman 40 bilim adamı ve Türkiye'dert 50 öğretim üyesi katılıyor. Çeşitli uluslar arasında kültürel etkileşimin giderek önemsendiği, kendi kültüründen "farklı' olana. 'yabancı'ya duyulan ilginin insanlann kendi külrürlerinı daha iyı degerlendirebilmelerine yol açtıgı günümüzde. bu tür bir toplantının lstanbul gıbı farklı kultürlenn kesıştığı bir kentte gerçekleştirilmesi önem taşıyor. 'Demokpasj-Mizah' karikatür yarışması ödülleri Kültür Servisi - Yazıbaşı 1. Ekin Şenligi kapsamında düzenlenen 'Demokrasi- Mizah' konulu kankatür yanşması ödülleri belirlendı. Semih Balcıoglu başkanlığmda toplanan, Kamil Masaracı, Ferit Avcı, Necati Abacı ve Fıliz Taşlıoğlu'ndan oluşan seçıci kurul, büyük ödülü Uğur Pamuk'a verdı. Başarı ödülleri \avuz Özhan Onur, Cem Koç. Hüseyin Çakmak. Marek Brzozovvski'ye. Jüri Özel Ödülü Semiramis Aydınlık'a, Karikatürcüler Derneği Ödülü ise Erol Özdemir'e verildi. Çocuk ve gençlik tiyatro festivali BURSA (AA) - Bursa Buyükşehır Beledıyesı Kültür, Sanat ve Turizm Vakfı ile Uluslararası Çocuk \e Gençlik Tıyatrolan Birligi (ASS1TEJ) Türkiye Merkezi tarafından düzenlenen ' 1. Uluslararası Bursa Çocuk ve Gençlik Tiyatrolan Festivali' 20-26 eylül tarihlen arasında gerçekleştirilecek. VakıfGenel Sekreteri Ekrem Banşık, festıvale Danimarka. Finlandıya, Polonya, Rusya, Ukrayna ve Türkiye"den görsel ağırlıklı özgün çalışmalar üreten. ulusai ve uluslararası platformda kendi kimliklerini kanıtlamış 10 toplulugun katılacagını söyledi. BUGUN BEKSAV'da saat 19.00'da Mask-Kara Tiyatrosu "Güleriz Ağlanacak Halimize" adlı oyunu sahneleniyor. EVRENSEL KÜLTÜR MERKEZİnde saat 15 00te "Türkiye'de Barışın KoşuDan" başlıkJı panel ve saat 19.00'da konser izlenebilir. TOHUM KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 17 00 de Yılmaz Güney'in "Duvar" adlı filmi gösteriliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle