30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
j SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 1996 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI 70'li yıllann başmda yeni söylemlerle tanışan Türkiye'de 'sol' yükselmeye başlamıştı SuitUŞ Bugün 12 Eylül' askeri darbesinin 14. yıldönümü. 12 Eylül 'ûn heryıl dönümünde medya, darbe döneminde yaşananları yeniden gündeme getirir. sivil toplum örgütlen darbe} le ilgili bilinen görüşltriniaçı'klarlar. Cörünen o ki. 12 E) lü askeri darbesi, Cumhuriyet tarihımiz bovıınca gimdemdeki verini hep komyacak. Çiinkii, hiçbir darbe. yaptldığı ülkenin temel (aşlarım bıt denliyerinden oynatmadı. Daha da önemiisi kurıımİuşmadı ve görevi derreıtiği sivil yönetimlerin rehberi olmcıdı. 12 Eylül darbesini doğru algılamanm ve objektifyansıtmamn koşulıı, konuyıı 11 Eylül'iin gerçekleriyle değerlendirmek olsa gerek. Yazımızda bu noktalara dikkat çekerek. ülkemizi adım adım 12 Eylül 'e taşıyan süreci, darbe günlerinin iz bırakan olaylarım ve darbenin kurnmlaşmasını yansıtmaya çalışacağız Adnıı achm 12 EyKiPeALİ ER Türkıye 70"li >ılların başında yeni sövlemlerle tanışıyordu. Türkiyeı Büyük Millet Meclısi (TBMM). 12 Mart generallerinin baskılanna gögüs gererek ve bilinen süreçten geçerek, Fahri Konıtürk'ü Cumhurbaşkanı seçmiş. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)\eni lideri Biilent Ece\it"le "insanca hakça bir düzen" vaat ediyordu. Meydanlarda toplanan yüzbınlerce kişi birağızdan "Bağımsız Tiirkiye, Sömürihe Son, Kalkınma Kövlüden Başlavacak. Düşünceve Özgüriük. Toprak Reformu" sloeanlannı havkırıvordu. Gazeteci Abdi İpekçi de hain kurşun- lara hedef olmuştu. Dünyanın, NV'ashington ve Moskova merkezli iki kutuplu dengeler üzerinde bulundugu yjllardı. Türkiye. Amerikanın önderi olduğu Batı askeri ittifakının güney cephesiydi. Ve bu konumdaki Türkiye'de sol rüzgârlar esiyordu. Siyası yelpazenin sağ tarafında ise Sülevnıan Demirel'ın lideri oldugu Adalet Partisi (AP) \e diğersağpartiler 1961 Anayasası'nın özgürlükçü maddelerinin değiştirlmesi gerektiğini savunuyorlardı. 1961 Anayasası 12 Mart 1971 muhtırası sonrası biraz budanmış ancak bu yeterli göriilmemışti. Sol hızla hayatın her alanmda örgütleniyordu. üniversitelerde, sendikalarda. kentte kırda... 12 Mart'ın hemen sonrasında. bu siyasi atmosfer içinde yapılan ılk genel seçimlerin galibi CHP idi. 1974 yılında kurulan CHP ve Necmettin Erbakan liderligindekı Mıllı Selamet Partisi (MSP) koalisyon hükümetı döneminde ülkede banş egemendi. Eylül 1974"te Bülent Ece\ıt, hükümet etme \e siyaî>et anlayışı bakımından uzlaştınlması güç avnlıklar bulundugu gerekçesiyle MSP ıle koalısyonu sürdüremeyeceğinı açıklayarak hükümetten çekiliyordu Kanlı dönemin başlangıcı Türkıye 1975"e Mıllıyetçı Cephe hükümetleriyle giriyordu. O yıl, sonradan askeri darbeye gerekçe yapılacak kanlı bır dönemin başlangıcı oldu. Üniversitelerde tırmanmaya başlayan ülkücü- devrimcı kavgası kısa sürede silahlı çatışmalara dönüştü. Milliyetçi Cephe Hükümetinin ilk beş ayında bu çatışmalarda yaşamlarını yitirenJerin sayısı 20'yi aşmıştı... Sonraki yıllarda çatışmalann bovutu giderek büyüdü.İlk başlarda. üniversite gençliğini hedef alan ülkücü saldınlar yeni hedeflere ve yeni alanlara yayılıyordu. Demokrat olarak bilinen öğretim üyeleri. basın mensuplan. öğretmenler, sendika liderlerı, sanatçılar, haince kurulan pusularda can veriyordu. Mılliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçL gazeteci Ümit Kaftancıoğlu. Prof Dr. Cmit Doğanay. Prof. Cavit Orhan Tütengil. Doç. Dr. Bedrettin Cömert, Prof. Dr. .Siknonetimle biriikte insanlamı o Bedri karafakioğlu. bu saldınlarda yıtırdıklerimiz arasında ilk akla gelenler.l980'egelindiğinde saldınlar vahşetin boyutlannı çoktan aşmıştı. Maraş ve Çorum'da kitle katlıamlan vapılmış, Istanbul Üniversitesi öğrencilerine düzenlenen bombalı Tiirkiye'nin her yanını ateş sarnuştı ve bu ateş içinde hergün ortalama 20 kişi can \eri\ordu. silahlı saldında 7 öğrenci katledilmiş, kahve taramalan sıradan olaylardan sayılmaya başlanmıştı. Türkiye'nin her yanını ateş sarmıştı. Bu ateş içinde her gün ortalama 20 kişi can veriyordu. Yitirdiğımiz canların sayısı 5 bine ulaşmıştı. Ekonomik durum ve liderler Türkive 70"li yıllann sonunda en ağır ekonomik bunalımlanndan birini yaşıyordu. Özellikle 17 Ocak 1978'de başlayan Ecevıt hükümeti döneminde bu bunalım had safhaya ulaştı. Başta yemeklik yağ olmak üzere pek çok temel gıda maddesı, tüp gaz. yakıt. sigaralvitlıgı yaşanmaya başladı. Stokçuluk yaygınlaştı, kuyruklar dönemı başladı. Türkiye Sanayıci \e Işadamlan Derneği (TÜSİAD) gazetelere verdiği tam sayfa basın bildirileriyle Ecevit'e yüklendi. Hükümetin tedbir olarak gündeme getırdiğı ıthalatın sınırlandırlması ve bazı mailara ıthal yasağı konması, sorunu hafifletmeve yetmedi. Kasım 1979'da MHP \e MSP destekli Demirel Hükümeti kuruldu. Demırel Hükümeti. 24 Ocak 1980'de Turgut Özal'ın mımarıolduğu ünlü "24 Ocak Ekonomik Kararlan'nı" açıkJadı. Kararlar tüketım kısıtlanması \e piyasa ekonomisine geçişi öngürüyordu.Bunun için öncelikle ücretlenn kısıtlanması gerekırdi ama sedikalar en güçlü dönemlerini yaşıyorlardı. Ekonomik paketin bir başka önemli yönü devalüasyonla ilgiliydi. Dolar bir kat artarak nisan başında 75 lira oldu. Ancak. 24 Ocak kararlannı demokratik bir ortamda uygulamak çok zordu.Paket kademe kademe uyglanmaya çahşıhyordu. 1980 Eylül"ünde yıllık enflasyon oranı yüzde 78.4 olarak açıklanmıştı. Siyasi alanda tam bir yönetememe durumu oluşmuştu. Terörün ivmesi hem Ece\ ıt hem de Demirel hükümetleri döneminde sürekli artıyordu. I978"de Istanbul. Ankara ve Izmir'ın de bulundugu 13 ilde ılan edilen ve daha sonra yaygınlaştınlan sıkıyönetim uygulaması da başanlı olamadı. Türkiye'nin ıki büyük partisinin lıderilerinin siyasi tutumlan ise taban tabana zıttı. CHP lideri Ecevit, Demirel "e teröre karşı mücadelede hükümet ortaklığını da kapsayan işbirliği öneriyor. Demirel reddediyordu. \'e Demirel günde yırmi can alan kör teröre bakış açısını şu cümleyle özetliyordu: "Bana Millivetçiler adam öldüriiyor dedirtemezsiniz" Dığer yandan Meclis aylardır Cumhurbaşkanın seçemi>ordu. Sürecek ÖRÜŞ/Prof. Dr. İLHAN ARSEL Divanet Başkanı. görev ınin sınırlannı unutmuş \e "•hoşgöriP kılığına bürün- müş olarak aley hiimde konuşmayı kendı- ne dert edinmişe benzen beni "bütün din- lcre karşı" olmakla suçlamav a devam et- mekte. Batı dünyasının aydınlanmaçağı- na çıkışı hakkında zerrece fikri olmadı- ğı için. söylediklerinin kendisini ne de- rece gulünç durumlara düşürdüğünün farkında değıl. Fakat farkında olmadığı bir şey daha var ki. o da ağzını açtığı ya da saplı bulundugu zihnıyetı dile getirdi- gi her defasında. kendı kendisini suçlu duruma soktuğudur. Bu hususları. çoğu yayınlanmda \e son olarak "Diyanet'e Cevap" adlı kita- bımda belirtmiş olmakla beraber burada kısaca tekrarlayayım ki. bu zatın (Diya- net Başkanı olarak) insanlanmıza bellet- tiği şerıat verilerinin başında şu gelir: -(îslam'dan) başka dinlere rağbet eden- ler, tam bir sapıklık \e ziyan içindedir- lcr."(Bkz. Hutbeler. Dıyanet Yayınları, Ankara 1973, sh. 217.)' Yine bunun gibı Divanet. "möşrikle- rin" (ya da "mürted'lerin") öldürülme- lerinden tutunuz da (tslam'ı) kendilerine din edinmeven kimselerle <Yahudilerle ve Hırıstıyanlarla) sa\aşma\a (\e bu sa- vaşı onların **kiiçüierekelieriyieciz>e(ka- Diyanet Başkanı'nm 'fetva'sı vesilesiyle! fa parası)" vermelenne vanncaya kadar sürdürmeyi hak sayan \ e daha doğrusu yervüzünü "Dar-ül İslamr> ve "Dar-iil harp*" şeklinde iki kamp halinde tutan şeriat verilerinı belletmekle meşguldur. Dıyanet'ın söv lemesine göre "cizye" de- nen şey. hem biryandan "onlann", İslam diyannda oturmaları (ve >aşam hakları- nın korunması) karşılığında ödemekle görev li olduklan bır ödemedır ve hem de asıl. Müslümanlığı kabul etnıcmelerinin cezasıdır. Övle bir ceza ki Müslümanlığı kabul etmedıkleri için. onlan biraz daha aşağı- larmaya yarar nitelıktedir. çünkü ödemek zorunda bırakıldıkları bu "ciz>e"yi. "ze- filâne" bır şekılde. yanı "küçülerek, elle- riyle" v ereceklerdir. Cezanın bu şekle so- kulması. her "cizye" verdikçe onlara. Müslümanlığı kabulden kaçinmalannın kötü bir şey olduğunu hatırlatmak için- dır. Dıyanet yayınlannda bu hatırlatma av nen şöyle: u Ciz>e.» (Yahudilerin ve Hı- ristivanların) Müslümanlıktan inıtinala- nnın cezasıdır. Ayet'în son fıkrasında; bu vergiji deruhte eden muâhidlerin vergi- lerini bizâtihî kendileri getirip zedâne bir \-dz"tk- vermelerinin şart kıfınmış olması da bunu tevid etmektedir ki. muâhidlere her \ergi verdikçe Müslümanlıktan inıli- nâlannın fcnâlığı ihtâredilmiş olacaktır." (Dıvanet'ın yayımladığı Sahih-i Buharî Muhtasarı... küllıyatının, cilt VIII. sh. 451 bakınız). İslam'dan gayrı dinlere karşı Diya- net'ın tutumunu belirleyen şeriat hüküm- leri sayısızdır. Sırf fikiredinilsin diye yu- kanya bunlardan sadece bırkaçını aldım. Imdi böyle bir zıhnıyete saplı \e hal- kımızı da bu zihnıyetı yetıştirmeye heves- lı Dıyanet Başkanı"nın. bırakinız başka- lannı din düşmanlığı ile suçlamaya kalk- masını ve fakat laık bırdevletin kuruluş- lanndan birindeyeralmasını kabul ınüm- kün müdür? Bana gelince: bütün yayınlanmda tek- rarladığım gibi. benım "karşı" olduğum şey akla. mantığa. v ıcdana ve insanın in- sana sevgısıne karşı olan her şeydir, ve- lev ki bu şeyler "gökten indi" dıye karşı- ma çıkarılsın. Dıyanet Başkanı'nın. din duygulannı incıttiğım vedinlealay ettığim şeklinde- kı iddıalarına gelince. bu iddıaları cevap- landırmak ıçın bu kişinin "din" diye ka- bul ettığı ve insanlanmıza bellettigi nice şeriat hükümlerınden ıkı örnek verelim (ki Şeriâftan Kıssa'lar adlı kitabımdan alınmıştır): Bunlardan bin. Diyanet'in yayınlann- dan alınma olarak. harfi harfine aynen şöyle: "...fMûsâ salla'llâhu aleyhi ve sel- lem) bir defa v ıkanmağa gitti. Elbisesini de bir taşına üstiine koydu. Taş. elbisesi- ni alıp kaçtı. Mûsâ (aleyh's^—selâm): -*A- man taş. rubamı! Anıan taş. rubamı!-' di- yerek (ve alabildiğine koşarak) arkasına diiştü. Benî İsrâil onu (bu halde)göriipde: -•Vallâhi Mûsâ'da birkusur>okmuş-'de- v inceve kadar (ardınca gitti). (Ondan son- ra Mûsâ aleyhi's-salâtû ve's-seJâm)elbise- sini alıp taşı döğmeye başladı.- Ebû Hü- reyre (radha'illâhu anh) der ki: - Nallâhi o taşta dayaktan hâlâ altı. vâhud yedi be- re izi kalmıştır." (Bkz. Sahih-ı Buharî Muhtasarı... Dıyanet Yayınlan. cilt l.sh. 21 l.hadîsno. 196) Dığer örnek yıne Diyanet yayınlann- dan harfi harfine alınmış şekliyle şöyle: "Horozlann öttüğünü işittiğinizde(dilek- lerinizi) Allah'ın fazl-ü keremindeıt iste- yiniz! Zirâ horozlar melck görmüşlerdir (de öyle ötmüşler)dir. Mcrkebin anırma- sını işittiğinizde de şe>tan(ın şerrin)den Allah'a sıgınınız (ve: -'Eûzü bi'Uâhi mi- ne'ş- şeytâni'r-râcim) de>iniz. Çünkü merkep şevtân görmüş (de öyle anır- mış)dır." (Bkz. Dıyanet'ın aynı yayını. Sahih-i™ Cilt. 18. sh. 66 v e d j Bu iki örneğe bir de ölü insan vücudu ile ya da hayvanla cinsi münasebette bu- lunan oruçlu kişinin kaza orucu rutması gerektiğini öngören hükmü eklersem oturduğunuz yerden mutlaka sıçrayacak- sınızdır. (Bkz. Diyanet Dergisi, Cilt 18, sayı 100-101. sh. 307). Yukardaki birkaç örnekle bile yetine- rek şimdi sormak gerekmez mı: "İnsan- lanmıza belletilen bu verileri din dıye be- nım semek mümkün müdür? Ya da bu ve- rileri, isteryorumlu. isteryorumsuz ola- rak. her ne şekilde naklederseniz nakle- dinız. karşınızdakinin sızi: "Alayedivor- sun!" şeklindeki ithamından kurtulma- nız mümkün olur mu? Söylemeye gerek yoktur ki bu hüküm- leri akıl süzgecıne vurarak sergilerken. insanlann din duygulanyla alav eden siz değil. fakat bu tür verileri din diye bel- letenlerdır kı bunlann başında Diyanet gelmektedir. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt • ••12 Eylül İşkenceleri Bugün 12 Eylül, 12 Eylül olayının yıldönümü. Sözü uzatmadan; bir 12 Eylül işkencesini yansrtmak istiyorum; işkence olayını anlatan bir bayan; onun da, ışkence gö- renin de adlarını açıklamayacağım, bende kalacak. O- lay, Ankara'da Emnıyet'in arkasındaki "DAL" diye anılan yerde geçer, çokluk. Anlatıyor: - Altmış gün kaldım ben "DMJ'da. Bizımkiler daha uzun süre kaldı. istanbul'dan alındıktan sonra Ankara 'ya uçakla götürüldük; ani bır operasyonla aldılar; askeri bir uçakla Ankara'ya sevk edıldik. ; - Kaç kişıydiniz? - Gözlenmiz bağlıydı, onun sayısını bilmiyorum, arria sekız-on kişi... Eşlerimizle falan, evlerımizde otururken gelip götürüyortar, gözlerinizbağlı. nereye götürüldüğü- nüzü bilmiyorsunuz. Ankara'da "DAL" denıyor, Emni- yet'in arkasında garajdan bozma bıryer. Yerın altına ini- liyor, geniş birkorıdor, biryanda sıra sıra hücreler, öbür yanda da işkence odalan sanıyorum, daha öncelen hep- si doluymuş. Ankara'da çeşitlı operasyonlarda bırsürü insanlan almışlar, koymuşlar... - Siz ne zaman alındınız? 12 Eylül... - Yok, biz 1981 'in ocak ayı gıbı. 12 Eylül'den sonra... Doluymuş orası daha önce, ama bızım geleceğımizi ha- beralınca, bütün hücreleri boşaltmışlar, herkest korido- ra yığmışlar. Koridor tıklım tıklım olmuş; hücreler bom- boş. Bizi tek tek koydular, biraralıkla. Bir hücreyı boş bt rakıp bir hücreye teker teker koyuyortar. Herneyse, kat pılara filan da yazmışlar" " diye. Tabii, bızim ıçın d&- ğilde, bizimkiler için yazılıyor onlar. Bayanlar bir yerde, şey olarak önem taşımıyor, esas bizimkiler... - Onlar mı asıl?.. - Ama, biz zaten siyasal yaşam içinde öyle bir etkinr lığımiz olmadığı için... Bizler de sıradan ınsanlarız yani aslında... - Yetkili filan degilsiniz? - Elbette, elbette... Arkadaşlarımızm adlannı kapılara yazmışlar." "," "Buda,o dışarıda toplanan, ta> ndorda ayakta gözleri bağlı kıtle üzennde etki yaratmak amacıyla. Koridor tıklım tıklım. Moral yönünden, "lıderr lerinizi yakaladık" diye. Çoğu da inanmamış buna zaten, inanmıyoriar, "Olamaz" diyorlar, "Onlar yakalanamaz/ mümkün değil!" » - Sonra? ! - Neyse, tabii sonuçta görüyoriar ki gerçek. Taş hüc'r relerde, hücreler karanlık; dışandan soyutlanmış du- rumda. Bir süre sonra bizimkiler yoğun işkencelerden geçti. Bu süre içinde onlara çok yüklendiler. Daha son- ralan, bızlen 2-3 bayan bır araya koydular. Küçük hüc- reler, ama dört kişi falan kalabılıyorsunuz. - Ranzalı mı? - Hayır, ranza falan yok! Çmlçıplak, kapkaranlık bir yer. Orada öyle şeyleryok, hiçbir şey yok. Taş, paltonu- zun üzerinde uyuyorsunuz 60 gün boyunca. Benım ka- banım vardı yün, onun üzennde uyudum! - Banyo manyo yapmak yok! - Hayır, hayır hiçbir şey... J - Leş gıbi olur insan! - Öyle oluyor zaten, bıtleniyor insanlar. Korkunç bir yer orası. • - Birçok şey okuduk ama, "DAU'da malda diye. î - Neyse ben bütün aynntılan anlatamam, bir-ikı şey anlatabilirim, oradakı bütün insanlann da gözlen önün- de olan şeyler çünkü. Orada zaman kavramı yok oldu- ğu için olaylar birbıriyle kanşıp sıra bıle değiştirebiliyor. Birpolis geldı, 3-4 bayan arkadaşımla biriikte kaldigım hücreden beni çağırdı. Artık o kaçıncı gündeydi, bılmh yoruz. Zaten zaman kavramın yitirmişiz. î - Sivil polis? ; - Orada işkencecıler var; yani biz onlann yüzünü fa- lan göremiyoruz. Çünkü, gözümüz bağlanmadan dışa- n çıkarılmıyonız. - Kelepçe filan yok. - Yok, ama dışan çıkınca takarlar, örneğin sayrıevine götürecekler, o zaman takıyorfar. Ama onlaha yüzyüze gelmeniz çok zor. Çünkü, hücrenızden çıkmadan önce gözünüzü bağlıyorlar sizın. Arkanızı döndürüyorlar, on- lann yüzünü görmenizı ıstemiyoriar yani. Çok korkunç şeyleryaptıklan için... Çağırdılar, bizimle ılgilı hücreye, "üniversıtelilerhücresı" dıyorlardı. Biz, üniversıtede oku- yan birkaç bayan arkadaş. Dığer halktan gelenlere da- ha farklı tavırlar; hep böyle garıp garip şeyler... Neyse, beni aldılar 19 numaralı hücreden. 4 numaralı hücreye götürdüler. Hiçbir şeyanlamıyorum, ne oluyor dıye. Ba- na, "Burada eşın fenalaştı biraz, getirdik, buraya yatır- dık, sen ona su falan içır!" diye. Baktım, orası biraz daha geniş birhücre, ama işte bir masanın iki katı kadar bır hücre. Orada bır köşede ya- tak gibi, ilkel bir şey. Onu (eşimi) oraya yatırmışlar. Gir~ dim ben, tabii karanlıkta ama... '• - Gözünü açtılari . - Orada gözümü açtılar, ama yıne ben adamı görmü- yorum. Zaten kapatıyorkendisini görmeyeyim diye. Içe- riye su filan verdiler," "un durumu çok kötü dıye. Iş- kenceden sonra kötüledi diye paniğe kapılmışlar, kötü- leşmış çünkü. Gırdim baktım, çok kötü görünüyor... ', - Ne gördünüz orada? ' - Birkez, kulağının biri özellikle çokakıyor. O kulağın-; dan süreklisu akıyor. Sonra, kendinde değıl, baygın du- rumda. Bilinci biraz var, bana bazı şeyler söyleyebilıyor, diyorki: "Belkı öldürebıhrier beni, ama bır şey söylemı- yorum onlara!" Bunlan bana söyleyebilıyor. ışkencede direniyor belli ki... BULMACA SEDAT YAŞAYA\ 1 2 3 4 5 6 7 1 2 3 4 5 6 7 SOLDAN SAĞA: 1/ Merkeziyetçı demokrası yanda- şı cumhuriyetçıle- revenlenad. 2/lyı huylu kimse... Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçımi... 3/ Tarlayı sürerek dınlenmeye bırak- ma... Kadınlann omurlannı ört- mek için kullan- dıklan geniş atkı. 4/Sarmateknığıy- le yapılan birtürişieme. 5/ San renklı ve verimli bal- ^ çık... Birçok efsaneye ko- nu olmuş ünlü Frigya kra- ^ lı.6/Çit. perdc.Bahçesu- 3 lamak ıçın açılmış ark. II 4 Iskambillerle oynanan bır ^ tür oyun... Dıvan şiirının ölçüsü. 8/Gürcistan'ınpa- " ra binmı... Bır nota. 9/ 7 Uzun tüylü bir köpek cin- Q sı... Iskambılde bır kâğıt. q YUKARIDANAŞAĞrVA: 3 1/ Dengesini ustalıkla korurken top, bıçak. tabak gıbı nes- neleri havaya atıp tutarak gösterı yapan sanatçı. 2/ Kırkpı- nar güreşlerinın düzenlenmesinı üstlenen kışı... Eğrilmek- te olan yün, keten gibı şeylerın tutturulduğu, bır ucu çatal değnek. 3/tsa Peygamber'in havarileriyle biriikte yedigı son yemeği anmak için, kılısede ekmek ve şarabı kutsayarak ya- pılan tören... Elli şinıklik tahıl ölçeğı. 4/Saz şairı... Vücu- dun yatıştan ayaküstü duruma gelmesinı sağlayan cımnas- tik hareketi. 5/ Esnek ve yumuşak bir derı elde etmeye yö- nelik işlemebanyosu... Müstahkem yer. 6/Yiğit... Yıkık. ha- rap. 7/Amonyak tuzu. 8/Sürtme aglarında yanlarda bulu- nan takviye iplen. 9/ Bir şeyden kurtulma... Bir şeyın fiya-; tını arttırma. !
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle