Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 AĞUSTOS 1996 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Yönetmen Irfan Tözüm, üçlemesinin ilk filmi 'Mum Kokulu Kadınlar'ın çekimine başladı
Bir düşün ilk 'mum'u yandı
ZEYNEPSAVGI
Yıldız'da eskı bır konak. yaklaşık yir-
mi kışılik bir grup Haül Ergün'ün pen-
cere önündekı sahnesini. nefeslennı tut-
muş, ızlijor. Halil Ergün derin bir nefes
alıyor, sonra kameraya dönüyor: "Daha
bir şe> yok.- Ama gene de gece>i bekle-
3
-Mum Kokulu kadınlar"m setinde-
yiz. Yönetmen İrfan Tözüm her zaman-
ki gibi soğukkanİ! ve sessız. Arada bir
£sprileryaparak settekı ha\ayı yumuşa-
tıyor. Çekımler başlayalı iki hafta kadar
olmuş. "On giin daha sürer" dıyor set
çaJı^anlanndan bın. "Ama neyse ki gün-
düz çekimleri başladı. Bundan önceki iki
hafta gece çalıştık."
llgınç bır öykü çe\ resinde biçımlenen
senaryo Irfan Tözum'ün adı açıklanma-
yan bir arkadaşına aıt. Bu senaryo Tö-
züm'ün önceki filmlennde yer aİan ka-
rakterlerin bırbulujması gıbı. Ancak Tö-
züm bu fılmde karakterlerin öncekıler
gibı çözümlemesel bıryaklaşımla değıl,
basit tıplemeler olarak ele alındığını be-
lirtiyor.
Ara venldiğinde Halil Ergün'le rolü
(rolleri) üzerine konuşuyoruz. Sanatçı üç
ayn karakteri canlandıyorbu filmde. He-
men hemen aynı mekân \e aynı olayın
parçalan olan \e özünde, filmin ruhu açı-
sından ele alındıklannda, erkek egemen
bir kültürün ürünleri olan bu karakterler
ve kadın yaşamındakı işlevleri hep aynı
Ama sınıfsal ve hayatı yaşamak konu-
sunda seçım farklan var. Biri çok klasik
bir maço. öteki biraz kadın düşkünü.
üçüncüsü (yani anlatıcı) iseyaşadığı acı
bir aşk deneyimınden sonra yaşamı bır
noktada durdurmuş ve kendini bu kona-
ga kapatmış bir karakter. Ancak yine de
bir üçüncü göz olarak çevresinde olup
bitenleri izlemeye devam ediyor. Halil
Ergün bu üç karakterle ilgili olarak şun-
lan söylüyor:
"•Filmde erkek egemen işlev sonucu
ortaya çıkan bir dramatik ruh var. Bunu
yansıtmak için de bu üç erkeğin tek kişj
tarafından canlandınlmasuıa karar ver-
dik. Bu, yent bir renk olarak senanma
sonradan eklendi."
Filmde konağa evlatlık olarak verilen.
köy kültüründen gelmış Fatma'yı, uzun
yıllardır sinemadan uzak kalmış 30 yıl-
lık bir sanatçı. Selma Güneri canlandırı-
yor. Türk sinemasında çok uzun yıllardan
beri gerçek anlamda bir üretım olmadı-
ğını söyleyen Güneri. "Böyle birortam-
da oyuncunun yapabileceği hiçbir şey
kalmıyor. Ben de bu yüzden sinema-
dan uzaklaştım ve farklı işlerle uğraş-
tım. Sonunda önüme gerçekten iyi bir
senaryo ve birlikte çalışmaktan gurur
Mum Kokulu Kadınlar
Yönetmen: İrfan Tözüm / Senaryo: İrfan Tözüm
/Görüntü Yönetmeni: Aytekin Çakmakçı Sanat
Yönetmenı: Annie Pertan / Exc. Production Manager:
Ardahan Uzunatağan Oyuncular: Selma Güneri
(Fatma), Halil Ergün(lhsan ve Ahmet). Sevtap Parman
(Gül). Yasenıin Alkaya (Gülizar.) Hande Ataizi
(Belkıs). Murat Coşkuner (Genç lhsan.oğlan). Ceren
Erginsoy (Natalıe). Hülya Karakaş (Füruzan). Ülkü
Ülker (Şükran). Âyşen Tekin (Çiğdem)
İrfan Tözüm (üstte). Halil Ergün ve Selma Güneri.
duvacağım bir kadro çıkınca ilk işim
olan sinemaya dönmeye karar ver-
dim" diyor. Sanatçıy la rolünü konuşur-
ken, senaryoda irdelenen başka bırkonu-
dan da haberdar oluyoruz: bu konu, gü-
nünıüzde ne yazık ki çok yaygın bir so-
runolan 'ensest'.*Fatma çok mutsuz bir
kadın, kocası kızına cinsel tacizde bulu-
nuyor. Bu. filmde açıklanmıvor: ancak
hissedüiyor. Ve öykünün sonunda büyük
bir intikam var". Günen'nın filmde ho-
şuna gidcn yan, kadınlardan yana bir se-
naryo olması. "Kadınlararası buy ük bir
davantsmaanlatılıvor"dıvor( ıLiııcn Sa-
natçı aynca bu filmı kcndisi içın bir "dö-
nüş' filmı olarak gördüğünü söylüyor ve
bundan böyle hiç durnıak ıstemediğini.
İrfan Tözüm bir üçleme yaratmay ı düşü-
nerek çekimlere başlamış ancak "Sine-
ma bir hayal, üçleme de bir hayal olur
mu, olmaz mı? bilemivorum" dıyor.
Yine de sinemacının yaratım evrenini
farklı olduğunu vurguluyor.
- Bu senaryo nasıl dogdu? " '
İKF\VIÖZİM-Senaryoaslındaba-
na aıt değıl. İki. üç yıl önce Fazilet, Ru-
muz Goncagül v e Cazibe Hanımın Gün-
düz Düşleri'ndeki karakterleri tek bir
filmde bır araya getirmek düşüncesiyle.
bır arkadaşıma bu senaryoyu yazmasını
önermiştım. Ancak filmi gerçekleştir-
meye karar verdigimızde farklı görüşle-
re sahip olduğumuz ıçin o, senaryodan
çekildi. Bu filmde psikolojik analizyok.
Oysa bugüne kadar yaptığım diğer film-
lerde hep bu tür bir çözümleme vardı.
Filmin adı da arkadaşımın armağam. ne-
yi simgelediğıni açıklamaktan kaçınıyo-
rum, çünkü izleyiciye yorum şansı bı-
rakmak istiyorum.
- Eylül ayında Mum Gibi' adlı başka
bir filmin çekimlerine başlayacaksuuz ve
daha sonra da 'Mum' adlı bir film pro-
jeniz daha var. Bir üçlemeden söz edebi-
tirmiyiz?
TÖZÜM -Evet bir üçleme çekmek is-
tiyorum. Bundan sonra sıra 'Mum Gi-
bi'de. 'Mum Gibi" için TUrkân Şoray,
Rutkay Xzu. ve HaliJ Ergün'lü bir 'cast'
düşündük. Senaryoda sorunlar çıktı ve
erteledik. Seümİleri ileçalışacaktık. Baş-
ladığımızda Türkân Hanım olur mu ol-
mazjnı bilmiyorum. Üçüncüsü ise Mum.
- Üçk'tneterde bir ana motif var mı?
TÖZÜM - Biraz yaşamla ilgili olarak
"mum'u seçtim, çünkü üç filmde de bi-
raz ölüm kokusu var. Üçüncü Dünya ül-
kelerinde kadının erkek egemen toplum
düzenı içindeki hâlâ yeri degişmedi,
'Mum Gibi'de gene değışmeyen bir aş-
kı anlatıyorum. Orada mum yandıkça
kendisini aydınlatıyor, fakat erıyor. An-
latılan ilışkide de böyle bir bağ var.
'Mum' ise İlhan Selçuk'un bir yazısın-
dan yola çıkarak yapmayı düşündügüm
üçüncü proje.Yazıda bır pervaneyle mu-
mun öyküsü anlatılır. Sonunda pervane
ölürken muma. onun da yok olacagını
anlatır.
-Fiiminizj kimierin sponsorluğunda çe-
kiyorsunuz?
TÖZÜM - Biz sadece Külfür Bakan-
lıgı'ndan destek alıyoruz. Şu anda imza
attığımız bır sponsor yok. Önümüzdekı
hafta içinde bununla ilgili açıklama yap-
mayı umuyorum. Son ıkı yılda yaşanan
ciddi üretimsizligin ardından, bu yıl on,
onbeş film yapılacak, bu üç dört yıllık bir
birikimin sonucu ve çoğu da Eurimages
destekli. Sanınm bir tek bizim film var
desteksiz çekilen.
- 'Mum Kokulu Kadınlar1
1 sizden din-
leyebilirmiyiz?
TÖZÜM"- Kadın filmi bu. Çok kendi-
liğinden bır kadın örgütlenmesi var. Çok
sıradan ınsanlan anlatıyor film. Baş ka-
rakater, yani anlatıcı, filmde ızleyiciyle
diyaloğa girerek anlatılanlan ciddiye al-
mamalanm söylüyor. Ancak film hiç de
anlattığı gibi gelişmiyor. Sonunda da çok
saçmabiçimdeölüyorzaten. Fakat öykü-
nün aslını ondan başka kimse de bılnıı-
yor. Erkek dünyasının kadına bakışıyla
ilgili farklı biryaklasımı varburada. Ka-
dınlar kendileriyle ve erkeklerle banşık
değiller. Filmin birözellığı de karakter-
lerin sonuna dek bir film kahramanı na-
sıl davranırsa öyle davranmalan. Ve so-
nunda her şeyin fazlaca gerçeğe dönüş-
mesi.
Emmanuelle Beart,
Hollyvvood'la
tanışıyor
Küitür Senisi- Signoret, Bardot, Deneuve ve Adjani'den
sonra bir güzel daha gizemlı Fransız güzelligını ekranlara ta-
şıyor. Beart. güzellığınden söz ettırmeyı pek ıstemıyor aslın-
da. Emmanuelle Beart ilk filmı 'Manon des Sources'deki kın-
cı perı kızı rolünün kendısını Fransa'ya tanıttığını. ama oyun-
culugunu kanıtlamak ıçın yeterince güçlü bır rol olmadıgını
düşünüyor. Sonra da eklıyor: "Nevse ki bazılan birsüs bebeği
olmaktan daha fazJasını da vapabiltceğimi fark ertiler." Be-
art'ın bu fılmle ilgili çekıncelenne kar^ın. film kendısıne he-
nüz 21 yaşındayken sağlam bır karıyer sağladı. Sanatçı daha
sonrakı filmlerindeki başanlanyla da dokuz kez çeşitlı ödül-
lere aday gösterildı.
Emmanuella Beart şimdı çok farklı bir filmle. bır Hol!ywo-
od filmiyle çıkıyor izleyicisinin karşısına. Fransız bır ajanı
canlandıracağı 'GörevinıizTehlike' adlı filmde sanatçıya Tom
Cruise,Jon V'oigh,Jean Reno, Krisrin Scott Thomas ve Vanes-
sa Redgrave gıbı Amenkalı ünlüler eşlik ediyor. Beart. Ame-
nkalılann film çekme yönteminı çok da beğenmemiş. "8121111
kendi filmlerimizin Hollywood'u arattığını düşünmüvo-
rum" dıyor. Kendısinin bu filmı çekme nedenını ise 'Belirli
bir noktadan sonra bütün kapıları denemek istivorsunuz.
Başlangıçta ben pek hevesli değildim ama ben olmazsam
\erime başka bir
Fransız yıldızın
kullanılacağını
öğrenince bu rolü
ben almalıvım de-
dim \e başardım"
dıyerek açıklıyor.
Emmanuella Beart,
Fransız smemasın-
dan kalma alışkan-
lığıyla rolü ile ilgili
aynntılı bılgı almak
isteyince kendisine
sadece silahkullan-
mayı bilip bılmedı-
ğı sorulmuş. sanat-
çı bunun üzerine
başka soru da sor-
mamış zaten.
Emmanuella Be-
art rol arkadaşı olan
Tom Cruise ıçin.
"Sette pozhif bir
enerji vardı, bunun
kav nağı da
Tom'du"diyor \e
ekliyor: "Daha ön-
ce bu kadar rahat çabştıgım bir rol arkadaşım olmamısn."
Emmanuella Beart. Fransada çok tanınması nedenıyle özel
hajatını medyadan gızleyebılmek ıçın çok çaba harcamak zo-
runda kalıyormuş, ama Londra'da gerçekleşen çekimler sanat-
çıya uzun zamandır yaşayamadıgı bır özgürlük tattırmış.
Beart. sadece üç aylık bır oyunculuk eğirimı almış olması-
nınbedelını çokagırödedığıni düşünüyor. Elındekendisini ro-
le hazırla>acak bır tekniği olmadığı ıçın tıpkı bir maraton ko-
şucusu gıbı aylarca hazırlık vapması gerekıyor. Sanatçı.
"L'amaour en douce" adlı filmi içın aylarca bır hayat kadını-
nı takıp etmış. "Avazda Bir Yürek" adlı fîlmı için 18 ay gün-
de Qç saat keman dersı almış . "NeuŞ- ve Mr Arnoud" adlı fil-
mi ıçın on parmak daktilo yazmayı öğrenmış. Sanatçı. "Göre-
vimizTehlike^ye başlamadan önce de yaklaşık dört ay konuş-
maderslen almış ve film başladıgında hemen herkes Bean'ın
anadılınin Ingılızce olmadıgını unutmuş. Elbetteyenı bır ro-
lü kabul ettıkfen sonra Beart'in kendı ya^antısı altüst oluyor-
mus.
Babasından İspanyol ve Rus. annesınden de Yunan ve ltal-
yankanı aldığını söyleyen Beart. rahat bir kişilige sahip olma-
sını göçmen aıle yapısına bağlıyor.
P deı^ismde6
Harem-i Hümayun'
Küitür Servisi- Portakal Sanat ve
Küitür Evi'nin bünyesınde yer
alan ve üç ayda bir çıkan P
dergisinın ikinci sayısı
yayımlandı.
Küitür. sanat ve antika dergisi
olan P'nin bu sayısındakı ilk yazı
Nedim Gürsel'in "Venedik
Buluşması" başlıklı yazısı.
Gürsel'in "Boğazkesen" adlı
kitabını yazarken ressam Gentile
Bellini'nin yaşamı üzerine
araştırma yapmak üzere gıttiğı
Venedik"i anlatan yazıyı. derginin
bu sayıda ana konu olarak
belirlediği Osmanlı Sarayı
Harem-i Hümayun'unu ele alan
biryazı izlıyor.
DemirÖzlü'nün hazırladıgı
yazıda. haremin gizemlı
dünyasından söz edılirken,
haremde kadınların
giyimlerinden, Osmanlı siyasi
yaşamını etkileyen harem içi
entrikalara, haremin mimari
özelliklennden cariyelerin
maaşlanna kadar bir çok aynntıya
yer venliyor. Ara Güler'in
fotograflannın yani sıra. çeşitlı
gravürler ve Gerome, Rogier gıbı
oryantalistlenn resımleny le
canlılık kazanmış yazıda haremin
restorasyonuna da deginılıyor.
Demir Ozlü, hedonist bir
toplumsal yapının en yüksek. en
lüks bir bölümü olarak
nıtelendırdigi 'Harem'm. daha
çok özelfikle sanatçı imgelemınde
çogalarak yansıyan. düş.
romantizm. erotizmle yoğrulmuş
yaratılanyla ilgilenmeyi yeğliyor.
Servetin. iktidann. aşkın.
cinselliğin duygularla isteklenn
en karmaşık hale geldiği.
zengınlık içinde hüzne
gömüldüğü bu yeri. "BirOrtaçağ
podv unıu, bir defile va da güzellik
yanşması, kulisi. sonsuz ölçüde
pahalı. aşkın, hazzın, hiiznün
incilerle, elmaslarla, çok pahalı
armağanlarla birarada olduğu;
haz içinde vaşanırken, arada bir
insanlann içinden çıkan
kıskançlığın, suçun, cinayetin
karanlıkJanna da yuvarlanan bir
mekan" olarak tanımlıyor.
Ferit Edgü ise bu sayıda "eTi
inceliyor Leonardo'nun,
Rodin'in, Abidin Dino'nun
'el'leriyle Edgü'nün el üzerine
çeşitlemelerini okuduğumuz
yazıda "el'in nelere kadir
olduğunu" görüyoruz. Edgü'nün
dergideki ikinci yazısında ise
Italyan asıllı Isviçreli heykeltıraş
Giacometti ölümünün otuzuncu
yılında anılıyor. 'Bir
Karşılaijtırma' köşesınde Semra
Germaner. Claude Monet ile
NazmiZha'yı incelerken.
Monet'den bir yüz yıl sonra
yaşayan Nazrni Zıva'nın sadece
Monet'ye değil izlenimcılerden
Cezanne. Sisleyve Pisarro'ya olan
hayranlığından da söz ediyor.
Derginin ilgınç yazılarından bin
de "Veni Roma'nın Eski
Ozanlan" başlığı altındaSamih
Rifat'ın çev irisı. "İki üç bin yıldır
Abidin Dino, Esrarkeşler Dizisi
şiir vazılıvor olmalı İstanbul'da.
Megaralı Byzas, kentin ilk
tcmcllerini Sara>burnu'na
attığında. yanındaki ozanlar da
vezin sav mava. uvak düşürmcye
başlamışlardır büyük olasılıkla.
Oysa bizler, bu tanrısal kentin yeni
sahipleri. İstanbullu ozanlardan,
yazarlardansöz
açhğımızda, ilgimia
genellikle oldukça
yakın dönemlere
yöneltiyonız"
sözleriyle başlayan
yazıda İstanbul
Theodosius
Sütunu'ndaki
kabartmalan gösteren
fotoğraflarla birlikte
Pavlos, Agathias,
Leontios ve Kyros
isimli dört ozanın
dızelen yer alıyor.
Pde yer alan
köşelerden 'Bir
Koleksiyoncu'
köşesinde Zeynep
İnankur'un
ıncelemesinde
Abdülmecid,
Abdülaziz, Murat ve
Abdülhamid'in
saltanatlan süresince
diplomatlık görevinde bulunan.
Tanzimat döneminin en renkli
kişiliklennden Halil Şerif Paşa'nın
görkemli tablo koleksiyonuna yer
.erilivor. 'Islam dünvasının ilk
resim koleksivoncusu' oldugu
belirtilen Halil Şerif Paşa'nın
satm aldıgı Courbet'ler,
Ingres'ler. Delacroıx'lerbugün
Louvre Müzesı. Orsay Müzesi
gibi dünyanın önde gelen
müzelerinde bulunuyor. 'Bir
Ressam - Bir Şair' köşesinde
CevatÇapan'ın çevirısiyle
Malcolm Lowry'nin şiirleri Ömer
Uluç'un çizımleriyle birlikte
sunulurken, 'Bir Kitap' köşesinde
Ceial Üster cilt sanatını
örneklenyle tanıtıyor. Rafî
Portakal'ın hazırladıgı yazıda ise
yazma eserlere venlen değer
tartışılıyor.
'Osmanlı Sultanlannın Soyağaa'
başlıklı yazıda Günsel Renda.
minyatür sanatıyla birlikte gelışen
portre çizimine dair bilgilerin
yani sıra çeşitli dönemlere ait
soyağaçlanndan örnekler veriyor.
Son yıllarda müzayedelerde
büyük ılgi çeken tombak
eserlerden Demırören
koleksiyonundan beş önemli
örnegın tanıtıldığı yazıda Mehmet
Tataroğlu. tombak tekniğin yani
sıra eserlerin dönemsel
özelliklerine de değiniyor.
Dergide son olarak Cihat Burak
üzerine Tomris Uyar'ın bır yazısı
yer alıyor.
Üyar. 1982 yılında ortak
konulanndan. kedilerden girip
kedılerden çıktıklan söyleşide,
Burak'ın -Bana kadınlarla
kediler, yapı bakımından
benzeşiıier gibi gelir. Kedi
bağımsızdır. özgürdür, > ukardan
bakar, hiç bir şey öğrenmez"
dedıginı aktanyor ve sanatçının
resminde. kedinin özel bir yeri.
çeşitli işlevleri olduğunu
vurguluyor. Hiçbir resim akımına,
hiçbir sanat anlayışına
oturtulmayan Cihat Burak'ı.
îstanbul'un lövanten ve
Müslüman yakalan arasında gidip
gelen. Paris serüvenmi
önemsemeyen kazandıgı ödüllere
burun kıvıran, kalabalıklardan
hoşlanmayan. boş övgülere yüz
vermeyen. pop-art diye bir şey
keşfedilmese onu da
keşfedebilecek atak renkleriyle
belleginize damgasını basan bir
ressam olarak anlatıyor Uyar.
Tutarlılıgını kısa öyküler ve kısa
sahnelerden oluşan bütünlüge
baglayan Uyar'ı. "Öyküyü de,
resmi de proje yapar gibi ele
alınm. Mimar olmasaydım belki
yönetmen olurdum" diye
yanıtlıyor Cihat Burak.
Güleryüzlü
dahinin
biyografisi
yayımlandı
Küitür Servisi- Albert Einstein bilım dünyasinda
eşineaz rastlanan birdahı. Sıradan insanlann hayal dün-
yası üzenndeki etkisı üç kuşaktır devam ediyor. Eıste-
in'la ilgili şaşırtıcı nokta ise bılımadamı nıtelıklerinin
mükemmel örneği olan bu dahinin bııgün kullandığımız
otomatik kapılar. kapı alarmları, radvo. televızvon. nıal
kodu etiketlerinı basma aletlerı gibi gündelik makmelcr
üzerindekı etkisıni görmememiz. Bu pratik aletlerin ica-
dına neden olan fotoelektrık etkiy le ilgili buluşu Eınste-
ın'a 1922 yılında fizık dalında Nobel Ödulü kazandır-
mıştı. Izafiyet Kuramı ile ılgılı çalnmaları nedenıyle
meslektaşlan Einsteın'ı yaklaşık011 yıl bovunca Nobel'e
aday göstermiş fakat Nobel jünsi ve bu lünnın danışman-
lan konuyu tam kavrayamamışlardı. Bu kuramın ortaya
koyduğu **E=mc2" formülü zamanla bıiımsel devrımın
sembolü oldu ve darmadağınık saçlı. çuvalımsı panto-
lonlu. gözlerinden alaylı pırıltılar saçan bilinı adamıvla
özdeşleşti. Denis Brıan'ın yazdığı Eın.stein'ın biyogra-
fisi gözden kaçan ayrıntılan degerlendırerek bılmıada-
mının acılan ve sevinçlerıne yenı bır ışık tutuvor
İzafiyet Kuramı. mesleki yaşamına Zünh'tekı 'İs\iç-
re Patent Dairesi'nde üçüneü sınıf bir teknık gözetmen
olarak başlayan genç bır Alman'dan bcklenmevecek bır
başarıydı. Ama bu başarı da onun otorite veya kurallar-
la arasinı düzeltmedı.
Einstein bu kurumu daha sonra "saygıdeğer federaf
mürehkep zırvasf olarak adlandırsa da buradakı fare ka-
panı test etme gibı ufak ışleri >onrakı yaşamını aslıııda
olumluyöndeetkıledı. Berlın'deakadenıık ba^arıları ne-
denı ile Avrupanın en üst düzey yetkılılennden bın ol-
masına karşın gelinne patent danışmanlığı katkılannı da
ekleniyordu. Einstein daha sonra da Amenka'da ıcatla-
nnı ortaya koydu.
Anekdotlara bol mıktarda >er veren bıyografi Einste-
in'ın deli bır bılım adamı oldugu söylentıİerını örtbas et-
me geregıni duymuyor. Bıyografıde Eınsteın'ın düğü-
nünden sonra kendisini ve eşını eve kapatıp gece gün-
düz denklemlerle ugraştığı. kâğıdı bıtınce yatak çarşaf-
larını kullandıgı
anlatılıyor. Bri-
an Einstein'ın
kendisini tek bir
amaca adadıgını
kanıtlamak ıçin
ilk eşı Milevna
ile ilk çocuklan-
nı yeterli ilgiyı
gösteremeye-
cekleri için e\-
latlık vermeleri
olayınıda anlatı-
yor. Feministler.
Einstein'ın İza-
fiyet Kuramında
bır fizikçi olan
Mılevna'nın da
büyük katkıları
olduğunu sav un-
salardaBnanbu
konuya hiç de-
ginmemiş.
Kitapta aynca
Einstein'ın ev-
renle ilgili sezgi-
lerini etkileyen
gündelik tecrii-
belere deyer ve-
riliyor. Küçük Albert gülleatışlannı ızlerken veya tranı-
vayla yolculuk ederken İzafiyet Kuramrnııı tcmelını
oluşturacak sorularsoruyordu kendisine Kuramını açık-
ladığında ise bilim dünvasını bırbırıne katmı^. Alman-
ya. Hollanda. Ingiltere ve Amenkadaki bilimadamların-
dan sert tepkileralmıştı. Binncı Dünya Savaşı sonlann-
da ise Einstein bütün dünyada ınanılnıaz derecede tanı-
nan ve saygı duyulan bır bilim adamıydı Insanlar Eins-
tein'ın Nevvton'un evrenle ilgili yerleşık görüşlerını na-
sıl olup da altüst edebıldığıni anlayamamı^lardı ama bu
alçakgönüllü. pasaklı adamın bıiımsel birdevnm yarat-
tıgının farkındaydılar 1920'lerden sonra bütün insanlar
vebasın, Einstein'ı ev renın yenı düzenının hayutlarını na-
sıl etkileyecegi konusunda önemsız ve metafizıge daya-
nan sorularfa rahatsız etmeve başladı. Buna karşın Eins-
tein utangaç ama herkese eşit davranan yapısıyla kapı-
sını bütün insanlara. özellıkle banş ısteyen Yahudı dost-
lanna açtı.Sonuçta sav aşhavasınagiren Almanya'da da-
ha Naziler.güçlenmeden Eınsteın'ın komüni.sthatta. Ya-
hudi yanlısı biraynmcı oldugu söylentılen çıkmıştı. Na-
ziler, Einsten'ın buluşlannın yalanlayamadıkları ıçın bi-
lim adamını birnumaralı vatan haini ilan ettiler. Einste-
in da 1932'de bir daha geri dönmemek üzere -\vrupa'>ı
terk etti.
Amerikahlann Einstein'ı göklere çıkarmasına karşın
kendisinin bu ilgıden pek etkilenmemesini anlatan kiMm-
lar kitapta başanyla anlatılmışsa da. kitabın bu orta kıs-
mı oldukça hareketsız. Atom bombasına kar^ı olan sa-
vaşıyla kitap tekrar Avrupagünlenninanlatıldığıbölüm-
ler gibi canlanıyor. Brian'ın en büyük başansi ise dahi-
nin dünyaya bıraktığı en büyük mıras olan 'güler yüzlü-
lügü' başanyla aktarması.
Ahmet Cemal'in şürleri
yayımlandı
Küitür Senisi- Ahmet Cemal'in kendı şıirlerinı
topladığı ilk kitabı. 'Geçmiş Bir Dua Kitabı'ndan'
adıyia fyi Şeyler Yayıncılık tarafından yayımlandı.
Geçmiş yıllarda bir kaç şiın "Yazko Edebiyat" ve
"Gösteri' dergılerinde çıkan Ahmet Cemal. daha sonra
hiçbir dergiye şiir göndermemışti. Bu nedenle kitapta
yer alan 37 şiırinden büyük bölümü ilk kez okurun
karşısına çıkıyor.'Konu bakımından mitolojı ve tanh
agırlıklı olan bu şiirlerde. bır "batıkkent olarak
İstanbul' imgesi de önemli ver tutuyor.
Ahmet Cemal'in "Günah Şiirleri" başlıklı ikinci >iir
kitabı ise 1997yılında yavımlanacak
Hermann Broch'dan 'Kader
Ağrtları'
Küitür Servisi- Yüzy ılımızın en büyük yazarlanndan
Avusturyalı Hermann Broch'un (1886 - 1951).
başyapıtı "Vegilius'un Ölümü' ıçın yazmış olduğu
"Kader Ağıtlan", Ahmet Cemal'ın çevirısiyle lyı
Şeyler Yayıncılık tarafından basıldı. "Kader Ağıtlan -
Vergilius'un Dönüşü" başlıklı kitapta, Broch'un
romanına çıkış noktası olarak kullandıgı
"Vergiılius'un Dönüşü" adlı ünlü öykünün çevırısı de
yer alıyor. Hermann Broch. Kader Ağıtlan'nı 1938'de
Naziler tarafından hapse atıldıktan sonra kalemealmış.
daha sonra. Amerika Birleşik Dev letleri'ne sığınışının
ardından. bu ağıtlan bazı değişıkliklerle •Vergilius'un
Ölümü" romanınııı örgüsüne dahıl etmıştı. "Kader
Ağıtlan'. edebiyat ile felsefeyi yetkin düzey de
birieştiren birörnek olarak ılgı odağı olmayı
sürdürüvor.