Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SA*FA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS 1996 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Çelişki (mi)?
Prof. Dr. AHMET MLMCU
Ânadolu Üniversitesi Hıtkuk Fakültesi
S
on tıaftalarda iki önemli olay
üzerinde basmımızda bir
havlı vazrı yayımlandı. Bun-
lardan i'lki rahmetli Emer
Paşa'nın naa:?ının vurdumu-
za getiriüip devlet törenı ile
İ>rarbul<ia. Hürnyet-ı Ebediye Tepe-
si'nceki veni mezanna gömülmesi ola-
şıdır Öbürü de. II. .Abdiilhamit'ten ön-
ceki Osmanlı PadişaHıı V! Murat'ın toru-
ııu olan Bavan Kenıze Muraftan Türki-
ye Cumhun> eti yurtt-a^l ığının (\ atandaş-
İığı) esirgenmesidir. Olaylardan ilki üze-
rinde daha geniş vayınlar yapılmıştır \e
yapılmaktadır. Orneğin (9 Ağustos 1996
tarihlı) Mıllıyet gazetesinde Savın Ha-
san Pulur'un Emer Pa^a hakkında son
dereceıyi bıryazısı çaktı Jkıncıkonu ise
ilkgünlerıslenmekle bırliktebırazsoğu-
du. Ancak güncelliğı nı koruyor. Her iki
olay REFAHYOL hükümeti ikîidannm
ilkfıaftalanndageçtı. 6u konudaki karar-
lar.belkidahaönceki fıükümettarafından
alınmı^tı. Ancak uygxjlanması bugünkii
hükümetin dönemine rastladı. Bundan
dolayı her iki olayı da günümüz iktıdan-
nın icraatı içınde değerlendirmek gerek-
lir. Zira. daha önce \ enlmis, dahi olsa. bu
kararlarla uyuşkun (mutabık) bulunma-
saydı. hükiimet elbetre onları iptal eder.
uygulamaya koymazdı.
En\er Paş.a"nın naa:>ı.Türkiye'ye geti-
nldi \e Istanbul'da yenıden toprağa ve-
rildi. Bu olay üzerinde olumlu-olumsuz
öylesine çok yazı. araştırma vavımlandı
ki biz sjmdi. burada ne söylersek söyle-
yelim. o yazılann bir bölümünü yinele-
mekten öteve gitmemiş oluruz. Ama bir
noktav i belirtmeden de geçmek istemı-
yorum: Rahmetli Enver Paşa'nın Osman-
İı de\ letine ve Türklüğe olan zaran. ya-
ranndan daha fazJadır. Ancak artık tari-
he malolmuş bu kişinın yaptıkları herhal-
de ileride geniş bir biçımde değerlendi-
rilecektir. Türkiye'ye getirilip yakın ar-
kadaşı Talat Paşa'nın yanına gömülme-
si. hoşgörümüzün sonucudur. Bundan
fazlası söylenemez. Fakat bir husus var
ki onun üzerinde galiba hiç durulmadı.
Emer Paşa. Türk tarihinın en önemli ki-
^ilerinden biridir. Biraz yukarıda da söy-
ledığımizgibi hakkında çok çeşitlideğer
yargıları venlmiştir. Belli çevreler, Enver
Pas.a\ ı se\ er, belli çevrelerse nefret eder.
Aydınlanmızın çoğu \e halkımız ise bu
konuda fazla bılgi sahibi değildır. Şim-
di. böylesirre önemli bir kişinın naaşı ale-
lacele. kamuoyu bilgilendirilmeden yur-
dumuza geıirilmiştir. Ne hükümet ne de
yetkili olabiiecek başka çevreler bir açık-
lamayapıp. Türk ulusunu aydınlatma ge-
reöini duymuşlardir. Gerçekten. böylesı-
ne önemli bir olay daha önce kamuoyu-
na duvurulur. ulusan tepkisi öleülür. Ge-
rekenhazırlıklaraçıkçavetartışılarakya-
pılır ve iş bir bilmeceye dönüştürülmez-
di. Her ne kadar. yürütme gücünün başı
sayın cumhurbaşkanımız devlet törenine
katılıp bir konuşma yapmışsa da. bilin-
diği gibi sorumsuzolan de\ let başkanla-
n. böyle konularda sadece kendi düşün-
celerini ifade ederler. Hükümet.Mustafa
Kemal Paşa'nın hiç hoşlanmadıgı. za-
man zaman ters düştüğü.ne düşünceleri-
ni ne de ev lemlerıni tas\ ip ettiği bir kişi
için devlet töreni yapılacagı zaman bu-
nun gerekçelerini açjklamalıydı. Elbette.
hiç kımse Enver Paşa'nın Türkiye">egö-
mülmesine karşı gelmezdi. Ama bu işin
ardında yatan neden. kamuoyuna açık-
lanmalıvdı. İkinci olay Osmanlı padi-
şahlanndan V Murat'ın torunu Bayan
Kenize Murat'ın Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlığına kabulü isteminin hiçbir ge-
rekçe gösterılmeden reddedilmesidir.
Bilindiği gibi 3 Mart 1924 tarihli ve
431 sa> ılı yasa ile halifelik kaldınlmış ve
Osmanlı ailesinin bütün üyeleri bir daha
dönmemek üzeıc yurtdışına çıkanlmış-
lardır. Büyük bir siyasal devrim yapan
cumhuriyetçi kadro, binlerce yıllık ege-
menlik anlayışını değişririrken hanedan
ü>elerinin Türkiye'de kalmaları düşünü-
lemezdi. Bizim gibi Birinci Dünya Sava-
şı'ndan sonra monarşi yönetimıni kaldı-
ran A\usturya da aynı yola başvurmuş-
tur. Rusya'da ise. daha komünistler ikti-
dara gelmeden. cumhuriyet hükümeti.
Romanof sülalesınin bütün üyelerini iğ-
renç bir bıçimde katletti. Fransız devri-
minde (ıhtilalinde) kral ile kraliçe başta
olmak üzere hanedanının pek çok üyesi-
nın can verdiği bilinir.
Türk devriminde ise insancıl bir yol
tutulmuş \e hanedan üyeleri. yurtdışına
çıkartılmışlardır. Ama aradan zaman ge-
çip rejımimiz yerleşınce ilkönce 16 Ha-
zıran 1952 tanhli ve 5958 sayılı vasa ile
hanedanın kadın üyelerine Türkyie'ye
gelme hakkı verilmiştir. Cumhuriyetimi-
zin 50. yılı vesile edilerek çıkartılan 15
Mayıs 1974 tarihli ve 1803 sayılı yasa ile
Osmanlı hanedanının erkek üyeleri de
yurda gelme hakkına kavuşmuşlardır.
Görülüyor ki Türk devriminde. insancıl-
lık niteliği en başta gelir. Tehlike kalkın-
ca Osmanlı ailesı üyelerinin de yurda gel-
melerinde bir sakınca kalmamıştır. Böy-
lece yurttaşhk hakkından yoksun bazı
hanedan üyelerine de bu hakkın tanınma-
sı hukuk duygusunun bir sonucıı olmalı-
dır. Sayın Kenize Murat. büvük zorluk-
larla kendini yetiştirmis.. ama bağh oldu-
|u soyun ve ulusun onurunu hiç unutma-
mış. giderekünlübirgazeteci veyazarol-
muştur
Fransa'da yaşayan bu eski Osmanlı.
yazdıklarıv la Türkiye'ye parayla ölçüle-
meyecek derecede büyük bir propagan-
da olanağı sağlamıştır. Türkiye'ye karşı
sevgi duygulanyla bağlı bu beşandan
yurttaşhk hakkı esirgenmıştir. Neden?
Bu konudaki emsaller. Sayın Kenize Mu-
rat'ın Türki\eCumhuri>eti vatandaşı ol-
masını destekli>or. Osmanlı hayranhğı-
nıdilındendüşürmeven. Bursa">ı birAv-
rupa kentı değil. "Osmanlı kenti' olarak
niteleven ve resmıleşen görüş. giderek
bütün yaşamımızı Osmanı kalıplarına
sokma çabası içindeyken. en kötü padi-
şahlar bile 'tenkitten münezzeh' kalır-
ken, bu soyun bir üyesi Türki>e Cumhu-
riyeti yurttaşlığından neden yoksun bıra-
kılıvor.
Bu tutum hükümetin ideolojisiyle bir
çelişki oluşturmuyormu? Biryandan Os-
manlı ailesine damat olmuş. padişah ve-
kili. Atatürk'ün hiç hoşlanmadıgı Enver
Paşa'nın naaşı yurda getiriliyor ve dev-
let töreniyle gömülüyor. öte vandan Os-
manlı ailesinin gerçek bir üyesine Türki-
ye Cumhuriyeti yurttaşı olma hakkı ve-
rilmiyor. Her iki konudabirbirleriyleçe-
lişmiyorlar mı?
Resmi makamlar. bu iki önemli husus-
ta hiçbiraçıklamayapmadığı için. kendi
görüşlerimize göre düşüncelere dalmak
ve biraz spekülasyona sapmak gerekiyor.
Bize kalırsa her iki olay birbirini pek gü-
zel biçimde tamamlıyor. hiçbir çelişki
yok. Enver Paşa, şimdi. Atatürk'üsevme-
diği için gözdedir. Atatürk de onu her fır-
satta eleştirmiş, yaptıklannın ne kadar
yanlış olduğunu bir bilim adamı gerçek-
çiligi ile anlatmıştır. Bırakın aralannda-
ki kişisel çekişmeleri. Tarih bilgılerinize
dayanarak insaf ile söv ley in: Enver Paşa
mi Mustafa Kemal Paşa mı haklı ıdı? Bü-
tün bunlar bir yana: Padişah damadı.
onun vekili olan Enver Paşa bir Türk mıl-
liyetçisi idi ama o kadar. Hiçbir zaman
Atatürk'ün cumhurivet düşüncesineyak-
laşama>acak derecede tutucu (muhafaza-
kâr) bir kişiydi o. Tam bir Osmanlıcı idi.
Atatürk'e karşı olan bu Osmanlı Paşası-
nın naaşı elbette Türkiye'ye getirilme-
livdi. Yanlış anlaşılmasın: Biz de bu iş
yapıldı. kötü olmadı. diyoruz ama. her iki
yanın gerekçesi çok farklı.
Gelelim Sayın Kenize Murat'a: Bu ha-
nım. \! Murat'ın torunu. V Murat çok kı-
sa süre tahtta kalmasına karşın son dere-
ceaçıkdüşünceli. libera) birkişiydi. Tah-
ta çıkarken Ingiliz usulü bir meşrutiyet
yönetimi kurma sözü vermişti. Modern
düşüncelı, ilerici bırpadişahfı. Kardeşi 11.
Abdülhamit'ten çok ayn bir vapısı var-
dı. Üsrüne üstlük bir de mason olduğu
yolunda soylentiler çıkmıştı. Savın Ke-
nize Murat böyle bir padişahın torunu.
Aynca. Osmanlı ailesinin yaşavan bütün
kadın üyeleri gibi. tesettüre uymuvor;
modern bir vaşamı var Avrupa'daçalışıp
kazanıvor. Dinsel vecibeleri yenne geti-
rip getirmediği bilinmiyor. Siz gerçek v e
trucu bir Osmanlıcı olsaydınız bu baya-
na Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlı0ı hak-
kını tanır mıydınız?
Enver Paşa ve Kenize Murat olaylan
ideolojik bir örgü içinde biribirini ta-
mamlıyor. Haksız oldugumuzu dilemek
isteriz. Amademokrasininenbelirgin ıl-
kelerinden biri olan 'kamuoyunu avdın-
latma'görevini siyasal iktidarsav saklar-
sa. hiçbir açıklamada bulunmazsa. o za-
man bizim gibi kişilere zararlı düşün-
celere sapmayoluaçılmışolur. değil mi?
n
ARADABIR
YETKİN AROZ
"Ne Yiizleh, Ne Sözleri.
Türey Köse'nin Cumhuriyet'te yayımlanan "Sol, çı-
kış arayışında" dizısi. olü toprağı serpıldiği ızlenimini
veren sosyal demokrat solun küllerini eşeliyor. Kıvıl-
cımlarını arıyor. Öncelıkle CHP'nin bu duruma gelme-
sınde büyük ölçüde sorumlu olanların ne düşündükle-
rini topluca okura sundu. Yarar getireceği kuşkusuz.
Dizinin ıkınci gunünde (29 Temmuz 1996) Sayın Mus-
tafa Gazalcı'nın söylediklerı işin özü gibi. Vargısı şu:
"CHP'yı bugünkü duruma getirenlerin, bugünkü du-
rumdan çıkarmaya ne yüzleri, ne sözleri vardır." Sorun
dönüp dolaşıp "güvenirlik" barajına takılıyor. Bütün so-
runlar erteleniyor, öncelikle guvenirlik. her şeyin önun-
de guvenirlik... Sosyal demokratların asıl yitirdiği bu:
"Guvenirlik." Alınan hiçbir rüşvet, yapılan hiçbir yanlış,
hiçbir koltuk hırsı güvenirlıği yrtirmenın bedelleri kadar
-ağır değildir. Bunun yittmi. her şeyi dolara bağımlı kı-
lanlar(endeksleyenler) için söyleyeyim, katrilyonlarta öl-
çülemez. Artık toplum kimin ne söylediğine bakmak-
tan çok, kimin ne yaptığına, yaptıklannın söyledikleriy-
le ne denli uyuştuğuna bakıyor. Sola güvenmiyor Bü-
yük yıkım bu.
Düzeni değıştirmekten, yoksul sınıf ve katmanların
yararına dönüştürmekten. daha aydınlık. daha çağdaş
bir Türkiye yaratmaktan yola çıkanlar neredeler şımdi?
Bu söylediklerine hangı ölçüde bağlı kalabildiler? Ki-
mileri gibi solu sömürme, çıkarlarının aracı olarak kul-
lanma yolunu mu tuttular? iktidar ortaklığı döneminde
bu çizgide ne kadar dırenebildiler? En azından çıkıp
toplumun önune "gücümüz, soluğumuz yetmedi, bu
kadrolarla, bu bırıkımle bu kadar oluyor, eksiklenmiz
şunlardı.." biçıminde biryurekltliği mi gözeald/lar? Hiç-
bir şey yapmadığı için "hatayapmadığını" söyleyen sa-
yın Deniz Baykal birleşme kurultayındaki "özürünü"
sürdüremez miydi? Sosyal demokrat ilkelerden, tem-
sil ettiğini varsaydığı kitlelerden "öbür özürleri" de di-
leyerek çözüm önerilerine geçemez miydi? Partide kök-
lü bir yenilenmenin yolunu açamaz mıydı? Yeni bir inan-
cı, yeni bir coşkuyu yaratmaya öncülük edemez miy-
di? Edemedi. Tersine iktidann "zayıf" ayağı olmaya "ta-
lip" oldu. Çevresinde yer alan bir kesimin bakanlık for-
suna, üç beş üst yöneticı özlemlerine uymayı yeğledi.
Söylediklerime bir de somut öneri getirmek istiyo-
rum. Önerim çok yalın: imam-hatip okulları! Artık bil-
meyen kalmadı. Bu okullar cumhuriyetimizin temel il-
kelerine, devrimlerin çağdaş toplum olma özlemlerine
birerdınamit koyuyor. Cumhuriyeti ortadan kaldınpye-
rine şeriat düzenini getirmeyi amaçlıyor. Bunu da, ar-
tık saklama gereğini duymadan yapıyor. Birtakım "en-
teller" de "Sevr"de olduğu gibi, "sivil toplum" adına,
daha demokratik olma adına bu görüşlere destek ve-
riyor. Hiçbir rejim. hiçbir demokratik yapı kendini yok
edecek oluşumlara izin vermez. Hele kendi eliyle ku-
rup beslemez. Sosyal demokrat olduğunu söyleyen bir
partı. toplumun önüne çıkıp açıkça söyler: "İmam-ha-
tip okullannm 'imam' ihtıyacı dışında kalan fazlasını
devletin temeleğitim okullarına dönüştüreceğim, mes-
lek okulları 'ihtiyaca) göre kurulur, açılır. Bu okullann
kız öğrencilehne de sınır koyacağım. kızdan ımam ol-
mayacağına göre, diyanetın öbür büro hizmetlerinde
çalıştırmak üzere düşüneceğim. Benım partime oy ve-
rirken bunu göz önünde tutun. Verin ya da vermeyin."
Bunları söylerse dünyanın sonu olmaz. Gerçeği dile
getirmiş olur. Laik. çağdaş toplum özlemini gerçekten
savunmuş olur. Böyle kımlıksız. belirsiz söylemler için-
de dolaşarak onların oyunu aiamaz. Bunları söylediği
zaman da istenilen oranda aiamaz. Ama hiç değilse
benim oyumu alır.
Yükselen Kavramlar ve Bilgi Toplumu
Arş. Gör. GUNEY NAİR
Sıvcıs Cumhuriyet Üni. Fen-Edebiycıt
2
1. yüzyıl. kendine özgü, kendi değişme
çizgisini dile getiren kavramlarla tarih-
sel işlevıni üstlenmeye hazırlanırken.
bilım adamlannın yüzyılı tanımlama
ve anlama çabaları büyük bir kavram
karmaşasını da berabennde getirmek-
tedir. Bılım adamları kendi perspektiflerinden ge-
lıştırdiklen yaklaşımlarını çeşitlı kavramlarıyla
güçlendinp. İiteratürleri kendi çizgileri içinde zen-
ginleştirme çabasındadırlar. Ozellıkle Batı top-
lumbilımınde (sosyolojısınde) geleceği açıklama
çabaları büyük bir hız kazanmıştır. Her ne kadar
bu çabalar fütürizm ile özdeş tutulmava çahşılsa
da. neden-sonuç mantığı içensinde toplumsal ku-
ram (teori) ölçeğınde bazı yaklaşımlarıfiitüristele
alışlardan uzak tutmak gerekir. Kuşkusuz 21. yüz-
yıl, 20. yüzyıl sanayi toplumunun üzerinde biçim-
lenen yeni bir toplumsal görünüm ortaya koya-
caktır. Bunun gerekçelerini az sonra belirteceğiz.
Burada. gelişmekte olan ya da azgelişmiş ulusla-
rın 21. yüzyıl sürecınde durumlannın ne olacağı
sorusunun önemli bir araştırma konusu olduğunu
v urgulamak ısti>orum. Bunun vanı sıra bir önem-
li soru ise gelişmekte olan ya da azgelişmiş ulus-
lann toplumbilimcilerinın tutumları konusundadır.
Var olan toplumsal koşulları ırdelevip. değerlen-
dirmek ve vaşanılan toplumu ulusal bir anlayış
içensinde açıklamakla yetinmek mi bilimsel bir
sorumluiuktur. yoksa. uluslararası boyutta top-
lumlann genel değişme yönünü iyi tahlil edip bu
dınamik çerçevesinde hem ulusal hem de ulusla-
rarası boyutta değişmeyi tanımlama çabası içeri-
sinde olmak mı?
Biz burada. toplumbilimin evrenselliğinden ha-
reket ederek. 20. yüzyılın son çeyreği içerisinde
oluşan kavramlar çevresinde bir tablo ortaya ko-
yacağız. Elealacağımızkavramlan "yöksden kav-
ramlar" başlıgı altında degerlendirmemiz, sıkça
kullanılmaya başlanmalan ve2l. yüzyıl sürecin-
de tanımiannın netleşeceğine ve toplumsal yapı-
lan belırleyeceğine olan inancımızdandır.
Yüksden kav ramlar ve toplumsal değişme: 20.
yüzyılın son çeyreğınden başlayarak 21. yüzyıl
sürecınde hızlı bir değişmeden söz ediyoruz. Bu
değişinıi bünyelerinde en fazla hissedenler ise kuş-
kusuz 20. yüzyılı "sanayi toplumu" görünümün-
de geçiren uluslardır. Burada kullanacağımız kav -
ramların kaynagını da bu ulusların biîım \e tek-
nolojisı oluşturmaktadır. Ç'ünkü "büimideideolo-
ji\ı de. genelükJeteknolojisi en ileri \e en güçlü olan
üjke va da ülkeler topluluğu tekeünde tutar. Teke-
linde tutmakla da kalmaz. bütün öteki loplumla-
ra kendi bilinıini ve kendi ideolojisini yavar" ı Kon-
gar, 1981: 303). Dolayısıyla modernden-postmo-
derne. ulus-dev letten mega-dev lete. sanayi toplu-
mundan-bilgi toplumuna. ulusal ekonomilerden
küresel (global)ekonomilere kınlmanın yaşandı-
ğı içinde bulunduğumuz yılların yükselen kav-
ramları da iiteratürleri zorlamaktadır. Değişnieven
tekşe> değişmeninkendisidirdiven filozofun üze-
rinden geçen yüzyıllar 21. yüzyıl başına geldiği-
mızde değişmenın akıl almaz boyutunu ortava
koymaktadır. Pekı değişme nedir? "Değişme, bir
bürünün öğelerinde. öğeler arasındaki iliştdlerin
v apısında daha önceki dunımlara göre farldılıklar
gözlenmesidir." (Güvenç. 1976: 197). Değışme
Fcık. Sosyoloji Böliimü
kavramının kökünde iki temel ilişki veçelişki var-
dır: -Birinci temel çelişki insan-doğa çdişkisidir.
Bunun sonunda orta>a insan-insan çelişkisiçıkar"
(Kongar. 1981:21). Bir başka söyleyişle. insanın
dogaya karşı mücadelesinın ürünü teknoloji, insan-
insan jlişkilerinin ürünü ise ideolojidır. "Günü-
müzde toplunısal değişmeyi /orlav an esasgüç,tek-
nolojik değişmelerdir. Nüfus artişı,yönerim biçim-
lerindeki değişmeler \e teknolojik bufuşlar değiş-
meyi zorunlu lialegetirmiştir." (Sağ, 1991: 6). Gü-
nümüzde teknolojik değişme toplumsal yapılar
üzerinde değışımi beürleven en temel etmendır
(faktördür). Kurtkan'agöre~20.yüz>ılgibibirdö-
nemde durgun bir toplumdan söz etnıek olanak-
Sttdır"(Kurtkan. 1982:293). Hatta değişme o ka-
dar büyük bir hız kazanmıştır ki, dünya tarihinde
elli-yüz yıllarla açıklanan büyük değişimler günü-
müzdeonlu-> irmili yıllara sığmaktadır. "Eğerger-
çekten de tarih bize bir rehber olacaksa. bu deği-
şim de ancak 2010 v a da 2020 vıllannda tamamla-
nacaktır." (Drucker. 1994: 11). İnsanın doğaya
karşı verdiği mücadelenın ürünü olan teknoloji,
günümüzde bilginin anlamını da değiştirmıştır.
Kuşkusuz teknolojinın akıl almaz değişımı karşı-
sında yıne bildiğimiz tek şey hiçbir şey bilmedi-
gimızdır. Fakat dünyanın yakın tarihinde insanın
bilgisi o kadar büyük bir evrim geçirmiştir kı, 21.
yüzyılın toplumsal sınıflarını "bi^fnin belirleye-
ceği savuncaları (tezleri) agırlık kazanmaya baş-
lamıştır. Bugün yükselen kavramlar çatısı altında
andıgımız postmodemizm, mega-dev let, bilgi top-
lumu, kürese!leşme(globalleşme)gıbi kav ramla-
rın temel dinamiği de bilginin anlam ve önemin-
deki değişmedir.Günümüzde özellikle ekonomik
alanda başlayan çokuluslu şirketlerdönemi küre-
selleşme yönünde büyük gelışmelere neden ol-
muştur. Atılan adımlar uluslaröfesidir. Ekonomı-
nın vanında siyasal ortakhklar, 21. yüzv ılda küre-
sel değerlerin önem kazanacagını ortaya koymak-
tadır.
Özellikle Irak'ın Kuveyt'i işgali>le başlayan
Körfez savaşı da yine birçok araştırmacı açısından
birdönömnoktasıdır. Çokuluslu gücünlrak'a kar-
şı başlattığı askersel ve siyasal operasyon. ardın-
dan uygulamaya konan ekonomik vaptmmlar,
ulus-devletin yerinı mega dev letin aldığına ilişkin
görüşleri antırmaktadır.
Değişmenın yönü: Bilgi toplumuna doğnı... De-
ğişmenin yönü konusunda çeşitli kav ramlaştırma-
lar vardır. Bu kavramlara değinmeden önce bilgi-
nin anlam ve önemindeki değişmeyi ortava koy-
malıyız. "Bilgi nedir? SınırJan nelerdir? Bir sonu
var mıdır? İnsanın doğasıvla mı sınırlıdır? Bilgiyi
var eden insanın düşünsel variığı mıdır? Bilgi ni-
ceükst'l bir anlatım mıdır, niteliksel birgöriinümü
\ar mıdır? Bu türden sonılar vüzvıllardır episto-
mologlann, bilgi kuramcılannın gündemini oluş-
turmuştur. Bilgi nedir sorusunun yanıtı kısadır.
Subjeileobjearasındakiilgidir"(Nair. 1995: 87).
Bilginin anlamındaki değişmeyle birlikte top-
lumsal yapılarda görülmeye başlanan başta tekno-
loji>e bağlı (endeksli) toplumsal değişme. karşı-
mıza, değişmenın yönünü bilgi toplumu olarak çı-
karnııştır. Bilginin artık bilgisayar ve robot tekno-
lojisiyle eğitim kummundan ekonomi kummuna
kadar tüm toplumsal kurumlar içerisinde ver et-
meye başlaması. toplumsal değişmeye bilgi toplu-
mu >önünde bir dinamizm kazandırmışür. 21. > üz-
vü sürecinde, vakın gelecekte tam tanımını buJaca-
ğımız en önemli yükselen kavram kammızca bilgi
toplumu kavramıdır. Değişme netleştiğinde v e so-
nuçları alındığında karşımıza bilgi toplumu çıka-
caktır.
Çeşitli yaklaşımlar: Değişme sürecini ele alan
çeşitli bilim adamlannın farklı kavramlar çevre-
sinde ele aldıkları temel konu değişmenın vönü-
dür. Aslında bu yön konusunda ortak bir uzİaşma
noktası vardır. 21. yüzyıla dönük yaklaşımları şöv-
le sıralamak olanaklıdır:
1) Bir dönemin kapanmak üzere olduğunu öne
süren savuncalar (tezler).
2) Yeni bir toplumsal sıstemi açıklayan savun-
calar.
Birinci gruba aldığımız savuncalann başında
karşımıza modernin yenne konmaya çalışılan
postmodern çıkmaktadır. Lvotard. Jameson, kell-
ner,Eco, Boudrillard, Adair.Habermas v b. Birçok
bilim adamının 1950'lerden günümüze irdeleğı
postmodemizm acaba birempervalist anlavış bi-
çimı mi, yoksa değişmenin dınamiginın kaçınıl-
maz sonucu mu? Mimariden edebivata, bilime de-
ğin geniş bir yelpazede yapılan postmodemizm
tartışmalanna en net tepkılerden bırinı koyan Gid-
dens'e göre Toplumsal bilimlerde şimdive kadar
beliıii ve oldukça özgül nedenlerden dolayı jeter-
siz şekilde anlaşılmış olan modernliğin kendi do-
ğasına tekrar bakmalıyız." (Gıddens. 1994: 11|
Postmodern tartışmaların başlamasının en önem-
li katkısı. modernin dogasının venıden sorgulan-
ması gerektiği savuncasına olmuştur. Postmoder-
nizmin vanında "Kapitalist Ötesi Toplum" (Peter
Drucker), Üçüncü Dalga (Alvin Toffler). vakla-
şımlar birinci grup >aklaşımlar çerçevesinde ele
alınabılir. Burada önemli bir nokta da Fukuva-
ma'nın "tarihin sonu" yaklaşımıdır The End of
History And The Last Man (Tarihin Sonu ve Son
Insan) (dilimize kazandırılmıştır) başhklı v apıtın-
da Fukuyama. liberal toplum anla>ışının tarihin so-
nu olduğunu vurgulamakta ve bu modelden daha
öte bir modelin insanın doğasına uymayacağını
belirtmektedir. Başta çok tartışılan bu v akiaşım kı-
sa sürede karşıt eleştirilere hedef olmuştur.
Yeni bir toplumsal sistemin oluştuğuna dönük-
sav uncalardaysa bilgi toplumu, tüketim toplumu.
enformasyon toplumu gibi ele alışlar karşımıza
çıkmaktadır. Bütün bunların temelinde ise bilgi-
nin y enı anlamı. bilginin önemine koşut olarak ar-
tan iletişim teknolojisi vebirdizi dev rimsel süreç-
leryer almaktadır.
Sonuç: Hızlı değişme ve toplumlann yeni gö-
rünümü. karşımıza yeni kav ramlar çıkarmaktadır.
Körfez savaşı sonrası tartışılmaya başlanan ulus-
dev let verini mega-dev let anlayışına mı bırakıyor
sorusu. dünyanın gittikçe küçülmesi. bir mahalle
olarak tanımlanması ve küreselleşme sürecı. sana-
y i toplumunun üzennde bıçımlenen bılgı toplumu.
modernin yerine konmaya çalışılan postmodern
kavramı sadece literaıürleri zorlayan kavramlar-
dan bazılandır. 21. yüzyıla doğru değişme netleş-
tikçe ve toplumsal v apılarda izlerini arttırdıkça bu
kavramiarın tanımı da netleşecektir. Bugün için
önemli soru. bilgı toplumu sürecinde gelişmekte
olan ve azgelişmiş uluslann durumlannın ne ola-
cağınadairaraştırmalannönemi üzerinedir. Gele-
cek kuşaklar. dedelerinin yaşadığı dünyavı al-
aılamakta zorlanacaklardır.
PENCERE
REFAHYOL'un
Alternatifi?..
Erbakan Hoca'nın Islam dünyasında cerre çıkma-
sı, bizim tekelci medyayı dut gibi silkeledi.
İş dünyasında bir şaşkınlık...
Ve çaresiz tepkiler.
Peki, Refah Partisi Tansu Hanım'ı esir alıp iktida-
ra geçtiği zaman, istanbul'dan Türkiye'yi yönettiğini
sanan büyük işadamlarından emır mi alacaktı?..
Özal'dan bu yana Ankara başkentlikten çıkmış, Is-
tanbul payitaht olmuştu.
Sonuç?..
Ortada!..
•
Sözde merkez sağ, Türkiye'de kırk yıldan beri ik-
tidarda değil mi?..
Neyaptı?..
Bugünleri hazırladı...
Peki, Refah ne yapacak?..
Refah Partisi yöneticilerinin gözleri kara.
Yağmayı sürdürecekler... i
imaraffı ne demek?..
Bu ülkenin bileği güçlü ve zekâsı sivri takımı, dev-
letin ve özel kişilerın kent topraklannı yağmalayıp
çarpık yapılaşmayla rant sağlıyorlar: arazi mafyası,
taşradan büyük kentlere akını denetime almış du-
rumda...
Refah. bu takımı arkasına aldı bile...
Hak hukuk gibi sözcükler, çoktan berı bu ülkede
geçerli değil... Büyük sermaye memleketin orman-
larına, kent arazilerine, en değerlı arsalara, ülke kıyı-
larına. koylanna, adalanna, körfezlerine el koyarak
palazlanıyordu: Refah bu yöntemi orta ve küçük öl-
çekli sermaye ile bileği güçlü mafiozi takımına indir-
geyecek...
•
'Neoliberalizm' Türkiye'de devlete sözde karşıdır;
bu yolda edebiyat gırla...
Oysa bizim büyük sermaye devletle haşır neşirdir,
ortaktır, devleti kullanarak palazlanmıştır, Batı'daki gi-
bi devlet dışında sermaye birikimini gerçekleştirmiş
bir kapitalizmin tarihçesini bizde ara ki bulasın...
Son yıllarda medyayı da tekelleştıren devletin ta
kendısı değil mi?..
Refah, merkez sağda odaklanmış büyük serma-
yeye görünüşte bayrak açtı: Erbakan'ın "rehinesi"
Tansu Hanım da bu bayrak altında nutuk atıyor; kü-
çük ve orta ölçekli sermayeye yüzde 30 faizle dev-
let kredisi dağıtılacak, gümrükte. vergide, her şeyde
kolaylıklar gösterilecek...
Özel sektörcülük mü bu?..
Devletçilık mi?..
Özal 1985'te KİT'lerin idam fermanını çıkarmıştı. O
günlerden beri KlT'len yüksek faizle borç sarmalına
bağlamak; ama özel kesıme düşük faizli devlet kre-
disi dağıtmak, merkez sağdaki iktidarlann ortak si-
yasetinedönüştü.
Özelleştirme yağmasıyla 70 yıllık cumhuriyetin bi-
rikimini güçlü özel sermayeye peşkeş çekmek de bu
politikanın bir başka boyutudur.
Refah Partisi, merkez sağın uyguladığı bu yön-
temleri şimdi kendi müşterisı hesabına yürütmeye
hazırlanıyor...
•
Adil düzen bu mu?.. -
Evet...
Refah, Türkiye'deki sermayeciliğı şeriatçı ideolo-
jinin ekonomik altyapısı olarak düzenlemeye hazır-
lanıyor.
Refah sonun başlangıcındadır.
Çatışma sert olacak...
Peki, merkez sağ geçmişte barutunu tükettiğine
göre REFAHYOL'un alternatifi kim ve ne olacak?..
Sol ne düşünüyor?..
Yoksa hiçbir şey düşünmüyor mu?..
ZAFER BAYRAMI
30 Ağustos-1 Eylül Bozcaada
"Tann insanlar uzun örmirlü olsun di>e Bo/caada'yı
yaratmış " HEREDOT UlaşınH-Y.P 7.500 000 TL
30 Ağustos - 8 Eylül Güney Ege
Kelebekier Vadısı.Ölüdenı/.DahaıvBafagölü.Lrtuzıı
Göko\ a.Örea Ilabraoda.MUas'uı dağ köv leri
Ulaşım + Y.P 18 500.000 TL.
18 Ağustos Pazar
1- Çigdem Yaylası 2- Seyrek-Kerpe
Ulaşım+Kumanya 1.500.000 TL,
Arnika
Vis sok 6 < Be>oğ!u Tel:(2l2) :4< 15 9^-249 0646 Fdx-24S 29 76
KADIKO\ 2.SULH HUKUK
ıMAHKEMESİ'NDEN
İLAJN
1995 724Vesa>et
Canan Sok. N'o.: 18 K: 1 Kadıköv adresınde ikametet-
mekteolan Halıde Aranık mevcut rahatsıziığı nedenıvle
vesavet altına alınmış ve kendısıne Ethemefendi Cad.
No: 5 2 Erenköv adresınde ıkametetmekteolan Emel Yö-
rük. vası tajın edılmıştır.
Ilan olunur.
Basın: 10256"
^ALAADDIN HOTEL
••••
ALAADDİN OTEL
İncekum Alaaddin Hotel, Türkiye'ninyeşii turizm beidesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallarkasabasında Akdeniz'in
berrak kıyılannda huzur. spor. eğlence dolu bir ortama sahiptir.
Antalya Havaalanı'na 98 km. uzaklıkta olan İncekum Alaaddin Hotel 232 oda. 500 yatak kapasitelidir.
Yılın 300 gününün güneşli geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdeniz'in bu şirin yöresindekj otelimizin odalan ile tüm
kapalı alanlan merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır.
Özel banyolu odalanmız otomatik telefon, 4 kanal müzik yayını, uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde evınızi aratmayacaktır.
İncekum Alaaddin Hotel'de aynca açık ve kapalı barlar, sauna, kondisyon merkezi, disco, 2 yüzme ha«ızu. özel plaj alanı, iskele, su
sporlan merkezi, tenis kortu bulunmaktadır.
Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu, 500 kişilik restoran, alakart restoran. pasta salonu, televizyon salonu, oyun
odası, alışveriş mağazalan ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır.
İncekum Alaaddin Otel'in mutfak ustaian da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetini sizler e bir kez daha
tattıracaktır.
Rezervasyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) İncekum - ALANYA