25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 TEMMUZ 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Darphane'deki 'Dünya Kenti İstanbur sergisi İstanbul'un karmaşık tarihini ustalıkla gözler önüne seriyor Tarilıiıı görsel aıılatnm DENİZILGAZ Darphane-i Amire'dekı "Dünva Ken- ti İstanbuP sergisi. İstanbul"un katman- lar oluşturan karmaşık tarihini sergile- mcnin güçlüğünü ve bunun gerektirdiği >aratıcı çabayı da sergilemekte. işte be- nı asıl heyecanJandıran bu sergi içindeki sergi oldu. Kımdi ya da kimlerdi Dünva Kenti Is- tanbulsergisinin yaratıcıları, onca bılgi- yi görsel'e aktaranlar. iik kavramlan bu- lanlar. çeşitlı sorunlarla boğuşanlar? Sergının konusu olan istanbul'un ıl- ginç ve görkemli tarihıvle ilgili yazılar basında yeraldı. serginin mekânı olan es- ki Darphane"y!e ilgili bilgiier \erildi. Ama bu serginin iki ay gibi kısa bir süre içınde nasıl hazırlanabıldığine henüz hıçbir yazıda değinilmedi. Yaratma eylemine hep farklı noktalar- dan gmş yapılır. İstanbul Sergisi"nı ya- ratma eylemine başlanan yer işte bu nok- talann çok güç olanı. Masava bır proje konmuş, işte tarıh içınde Istanbul kenti. denmiş. Şu çağları, dönemleri yaşadı. şu günleri gördü. Amaç onun öyküsünü hal- ka anlatmak. Öylesine anlatmak ki. gö- renler bırer tanık olsunlar Istanbul'un eşsızgeçmışme, nereden nereye geldıgı- ne. Ve bu anlatı şu boyutlarda. şu özellık- leri haız bir mekânda panolar halınde sergjlenecek. Eldekı verilerıseesaslıbir ayıklama ve düzenleme gerektiriyor. Üs- telik sergi mekânı olan Darphane yakla- şık 40 >ıldır terk edılmiş duran bir ışye- rinın yıkıntıları. pisliğivle dolu olduğu gibi, insan elinden çıkmış yapılarla do- ğanın amansız bir kavgası içinde 1 ~> bın metrekarelik bir alana senlmış yatmak- ta. Işin bu yanını üstlenmiş olan ayn bir ekip \ar. ama onlar da daha işin başın- dalar. Eskı Darphane'deki "Dünya Kenti İs- tanbur sergisinı tamamlanmış bır ürün olarak göriirgörmez işte bu nedenlerle. bu yaratma eyleminin sıfir noktasına gıt- mek istediğımı anladım. Bu sıfir nokta- da ışı kım ya da kinıler yüklendı. bunu görmek istedim. Bu kişilere ulaşmak zorolmadı. Çün- kü, konusunu olduğu kadar kendini \e oluşumunu da "anTatan" bır sergi bu. Gördüğüm ılk sıstematik dipnotlaması olan bır sergi! Baştaki birkaç panonun bende yarat- tığı şok etkisinı yendıkten sonra yenıden en başa döndünı \e "dipnotlan" fark et- tim. Bunlar. 15 X 15 santım ebadmda. beyaz fay anslara benzer 560 adet kutu- cuktu. Bütün sergiyi dizboyu bir yükseklik- tedolanıyorlar. herbirbilgiyadagörün- tülümalzemenin kaynağını \eriyorlardı. Ve en altta küçücük harflerle iki "kreatif direktör~ün adlan: Eray Makal \ e Şölen Bazman. Bu ikılının asİında üç oldukla- rını. "proje koordinatörü"mıman tasa- nmcı Ahmet Özgiiner ıle bırlikte çalış- tıklannı ögrendim Yaratılmışolan bu zor "iş"teki "ilk"ler olsa olsa bu iki addan kaynaklanmakta- dırdedim ve onlan buldum. Sorgulayan. doğruyu \e iyi\ i hiç yılmadan vorulma- dan kovalavan. bıkkınlık ya da boşver- mişlik nedir bılmeven. maddi çıkar en- dişesinden çok uzakta üç gençle karşılaş- tım. Olanaksıa başarmışlar ODTÜ'de geçen ünıversite vıllann- dan ben sürdürdükleri dostluklan. Era\ ve Şölen'de aynı kişiye aıt iki el gibi ııyumlu bir çalışma ycteneğine dönüş- mtiş. Onlan bu işe da\et eden Ahmet'le birlikte geceyı gündüze katarak çalıştık- lan Arnav utköv'dekı restore edilmiş es- ki bir e\ in giriş katındaki bilgisav arlarla donatılmış bir odada. sergının panolan- nı oluşturmuşlar, mümkiin olamaz gibi görün<"ni başarmışlar. Bu sergiyi hazırlarken tasanmcı olarak karşılaştıkîan tuzakları Eray şövle anla- tıyor: "Kaçınılması gereken en önemli şe>, stilizas>onda dekoratif öğelere fazla >er vermemekti. Bunu vapmamak için orijinal malzemenin kendisini grafik öğe olarak kullandık. Öyle ki. dışandan hiç- bir belirleyici eklenmedi. Geride kalan, tümüvle orijinal malzemenin kendisin- den çıkan bir anlatun dili oldu. Örneğin, Bizans'ta mor renk. emperval bir renk- tir; halkın kuUanmadığı bir renktir. Biz de emperyal yaşantınm anlatıldığı verde kullandık mor rengi >alnızca." Istanburundeğışikdönemlerinisergi- lerken. hep bu tür kodlan göz önüne alan bır dıl belırledıklerinı >,övlüvor Eray. "Her dönem başka başka tasanm dili ge- rektiriyordu. Örneğin basılı matbuata yo- ğun bir biçimde girilmiş olan Cumhuri- yet dönemini anlatırken. baskı tekniğh- İe elde edilen vazılı belge ya da fotoğraf- lan ağırlıklı oiarak kullandık." "Bütün bu dönemsel farklılıklann ta- sanma nasıl yansıdığını ancak dikkatli ^ ^ " X smanlı'da kent bir vücut olarak ele ğ I alınıyor; liman, ticaret, para ve iktidar • M gibi önemli fonksiyonlan, gövdenin \*^r belirli organlanyla özdeşleştiriliyor. Bizans'ta ise böyle bir metaforlar sistemi yerine, dönemi bölümlemek için malzemenin kendi içinden elemanlar kullanılıyor. bir izlevici görebilir" diye eklıyor Şölen. tstanbul sergısınde 370 metrekarelik yer kaplayan 719 adet pano'nun içınde ya kısmen v a detay ıyla > a da bütünüyle yer alan 29Ö0 adet dia kullanılmış. Krono- lojik olarak ele alınmış 6 bölümden olu- şan İstanbul sergisinde, herbirbölümün içınde ayrıca konular belirlenmış. Her bırbölümünbilgılerinı hazırlayan luıra- törler, kendı bölümü için eğer bir meta- forlar sistemi kurduysa. kreatifdirektör- ler de kendilerinın o dönemi kolay anla- yabilmelerinı sağlamak için ortaya konu- İan bu metaforlardan izleyıciler için de vararlanmayı uvgun görmüşler. Örnegın. Osmanlfda kent bır \ücut olarak ele alınıyor; lıman. ticaret, para ve ıktıdargıbi önemli fonksiyonlan. gövde- nin belirli organlan>la özdeşleştiriliyor. Bızans'ta ı.se böv le bir metaforlar siste- mi verine. dönemi bölümlemek için mal- zemenin kendı içinden elemanlar kulla- gidebilecek olan görsel \eriler. gizlenmiş bilgı katmanlan oluşturarak iç içe \ e yer yer sözcüklerle kav naşma içınde bir an- latıma kavuşmuş. Böylece izleyiciye, müthış bir yogunluk içinde yine de hiç- bır şey empoze edilmemekte. "Ne gor- mek isriyorsan onu kendin bul" me^ajı verilmekte. "Nata> düzlemde anlatılan şe>e bir dikey İik. üç bo> utluluk kazandır- ma\a çalıştık" diye açıklı>or Şölen. Gençlerin katkısı Ahmet, serginin yakalayabilmiş oldu- ğu söylemaçısındanöneminı vurguluyor ve bugüne ciek alışılagelmiş bazı tarih görüşlerıne soru ışaretlerı getırebilmiş olmalanylaövünü>or. Buzorişı heryö- nüvle kotaranlann yaş ortalamasının 30 oldugunudaayncabelırtıyor. "Gençler- le valışnıamız bi/j sövenist >aklaşımlar- dan anndırdı" dı>or. Örneğin. Osmanlı İmparatorluğu'nun ması fıkri ağır bastı ve böylece bilgisa- yanakıllıcakullanabilecekbirikıkreatif direktörün nitelık açısından önemi orta- ya çıktı. Türünûn iik örneği Tasanmcılann Türkiye'deörnekalabi- lecekleri bu türde bir tarih sergisi henüz hiç yapılmamıştı. Kataloglara, dergilere. sergi düzenlemelerini gösteren kitaplara baktılar. Sunuş biçimi olarak benzer çö- zümlerle karşılaştılar. ama bu kapsamda, bir kentin yüzyıllar boyunca yaşadığı de- ğişikdönemlerini, herbirdönemiçinde- ki politik, mali, kültürel, günlük yaşam biçimini görsel bir anlatımla aktarmaya çabalayan bır başka tarih sergisi örne- ğiyle karşılaşmadılar. Toplanabilen malzemeninnasılbiriş- lemden geçirildiği sorusunu. Şölen şöy- le yanıtladı: "Kuratörlerin tederi ve an- latımda kullanılacak olan görsel malze- Darphane'deki "Düma Kenti İstanbul" sergisinin krearif direktörleri Era> Makal >e Şölen Bazman, proje koordinatörü Ah- met Özgiiner ilebirlikte(üstte)çalışarak. münıkünolmazgibi görüneni* başarmışlar.(Fotoğraflar: MURAT GERMEN) nılıyor. tktidan anlatan konuda impara- tor görüntüleri yer alırken, kentin dini yönleriyle ilgili bilgiier haç bağlantısıy- la verilmeye çalışılmış. Serginin bütününde simgesel bir işle\ yüklenen sıkkeler ise. hem sergi Darp- hane'de >er aldığından hem de tstan- bul'daki her iktidar dönemıneözgüdoğ- ru bir bilgi aktanm objesı olduğundan. bölümlen birbirinden a>ırmakta kulla- nılmış. Böylece para, sergi bütününde sürekliliği öne çıkaranbırunsuroluştur- makta. Sergi'yle a\nı âdı paylaşan kitapta da yer alan bazı yazılardakı yoğun bilgiier. sergide pano'lann içinde katmanlar ha- linde. üst \e alt figürler oluşturarak su- nulmakta. Izlev ıcınin okuma-görme alış- kanlığınagörederinleştınlebileceğıyer- ler var 'pano'larda. ^'an yana dızilmış olarak sergılense kılometrelerce süriip sınırlarını haritada ğösterirken. fethedil- miş de\ letlerin bugünkü topraklardaki adlannı yazmaktansa. TÜBİTAK tara- findan uzaydan çekilmiş bir fotoğraf üze- rinde, bugünkü ışaretleme yöntemlerını \e grafik düzenlemeyi kullanarak impa- ratorluğun sınırlanni belirttiklenni an- latıyor. Bütün bu işleri elektronik ortamda. bilgisayararacılığıvlavapmakdabirne- \i tarihin akışı içınde gelmışolduğumuz noktayı belirtme açısından önemli gö- rülmüştü. Bu serginin. Teknik Üni\ersi- te'de ya da mimarlık fakültelerinde oku- \an öğrencilere \erilecek çizim ödevle- riyle de halledilebıleceği düşünüldü. ama zamanın kısa oluşu \e aktanlacak bilgının yoğunluğu ancak çağdaş tekno- lojinin olanaklanyla bu serginin gerçek- leşebileceğinı gösterdi. Maketlerin dı- şında. her şeyin CD-ROM'larla yaratıl- me bize ilerili>ordu. Bazen bizim yoğun bir eleme ve a> rıştırma \apmamız. bazen de malzemev i > etersiz bularak ek bilgi is- tememiz gerekhordu. İstediğimiz ek bil- giier bulunamazsa, me\ cutlar içinden bir şeylerle yetinmek durumunda kalıyor- duk. -Mimari, sanat tarihu sosyoloji, ekono- mi tarihi gibi farklı akademik geçmişleri olan 6 kuratörle çauşmalara başladık. Fa- kat bu değerli kişiler için de tarihi görsel bir anlatımla bütünleştirmek birçabage- rektiriyordu. Dola>ısı>la bizimle kura- törier arasında anlatun biçiminde ortak noktalara ulaşmak için voğun çalışmalar yapıldı. \'e her iki taraf için çok eğitici ol- duğunıı düşündüğümüz birdene>im ol- du. Biz İstanbul hakkında inanılmaz öl- çüde çok şey öğrendik. Onlar da tarihi an- latmanın değişik ş öntemleriyle tanıştılar. \almz, bütün bilgiier elimize avnı an- da ulaşmadığı için serginin baştan sona bütününü göremeden çalışmanuzı sür- dürmek zorunda kaldık. O> sa mekânlar önceden temalara bölünmüştü ve biz de temalaria mimari çözüm bir arada olsun istnorduk. Mimari tasanmda ufaktefek oy namalar >apılması için talebimiz oldu- ğunda, Ahmefle koordineli bir tarzda çalışarak bu degişiklikleri gerçekleştir- dik." Bir başka sorun da bu serginin başın- dan sonuna aynı dili konuşmasını sağla- maktı. Ama aynı dili konuşmanın çok zor olduğunu anlayınca, her bir bölümü kendi içinde, kendi kuratörünün tarihi algılayış biçimininde anlaşılır kılmaya çalışma karan aldılar. Önemli olan, be- lirli bir tarih kesitine en doğru tanıklığı sağlamaktı. Sergiye ulaşan malzeme neticede 4 ay- n süzgeçten geçmekteydi. Ilk başta, ya- şadıklan tarihe tanıklık edenlerin bunla- n yazı, gravür, resim, fotoğraf gibi mal- zemelere dönüştürürken ileri sürdükleri yorum vardı; ıkinci aşanıa, kuratörlerin bu bılgileri, verileri değerlendirerek tez- lerinı oluşturmalarıydı; üçüncü olarak kreatif direktörlerin kuratörlerden gelen verileri tasarım kriterlerinin süzgecın- den geçirip elemesiydi ve en sonunda, iz- leyicınin de seçici bir tavırla nihai esere bakışı. 'İş'in bir de teknik/elektronik cephesi vardı. Kimisi yurtdışından müzelerden. kımisi özel arşiv lerden elde edilen dialar önce Dimaj adlı kuruluşta Foto CD'lere uygulanıyordu. Tasanm grubuna dijital ortamda gelen imajlar, "Photoshop" ve "Freehand" adlı grafik tasanm progra- mında önceden yapılan eskızlere göre Apple POvver PC bilgısayarlarda tasarla- nıyordu. Sonra, biten işlertaşıyıcı ünite- ye aktanlarak Dimaj a gıdıyor ve film haline geliyordu. En sonunda. belirtilen büyüklükteki fotoğrafik baskı elde edi- liyordu. u Photoshop r 'ın sunduğu seçenekler sonsuza varan alternatifler oluşturdu- ğundan, Şölen ve Eray bazı tasanm kri- terlerinde karar kılarak işe başlamışlar. Çünkü tasanm çözümlerinde karar al- madan ilerlerseniz siste ilerlergibı olur- sunuzdiyorlar. Üstelik şunun farkına va- nyorlar ki, bu kadar kısa bır çalışma sü- resi içinde sergıyi bütünüyle görebilme- leri mümkün olmayacak. Anlatun grafik elemanlara dayah Seçtikleri temel tasanm kriterine gö- re, bir ana görsel belirli bir konuyu anla- tacak. onun yanıbaşında ya da onunla iç ıçe geçmış başka besleyici unsurlar ise alt başlıklar oluşturacaktı "Gerçekleştirdiğimiz projev u anlatımı grafik elemanlara dayalı bir 'sergi tasa- rımı' olarak göriiyoruz" diyor Şölen. "Aldığıınız tasanm eğitiminin bize ka- zandırdığı niteliklerle, zamanı, mekânı, malzemenin çeşitliliğini ve içerigini. izle- yiciyle kurulacak iletişimi göz önüne ala- rak problemi tanımladık ve çözümler ürettik. Bu işi sadece grafik tasanm ola- rak görmek. projenin bütününü biraz azımsamak olurdu." Ana konseptinın, mımariyle serginin ıç içe olduğu "Dünya Kenti İstanbul'' sergisinin İstanbul sokağı üzerindeki 3.1 'den 3.7'ye kadar numaralanmış olan \e 3000 metrekarelik alanayayılmış olan mekânlannda gezinirken, Darphane-i Amire'nin yerinden oynatılamayarak ol- duklan yerde bırakılmış ilginç kıvnmlı devasa makinelerini \e hantal gereçleri- nı de görmezlikten gelmemek gerekir. 'Pano'lann yanı sıra. Istanbul'la ilgili bılgisayaranimasyonlannın da yeraldı- ğı kısa video filmlerinde de, farklı kül- türlerin etkileşim alanı olmuş olan bu kentle ilgili çok çarpıcı yorumlara tanık olmak mümkün. Bunlardan biri. özellik- le bayrak üzerinde simgeleşmiş olan hi- lal motifi ki bu motif. yeni ay mı, kuyru- ğu kıvnlmış bir palamut balığı mı, yok- sa Boğaz'da çokça dolaşan ticari amaçlı kalyonlar mı? Uç büyük 'maket'in yanı sıra, lstan- bul'la ilgili değişik konularda özel ola- rak sergi için hazırlanmış belgesel film- ler de görülebilmektedir. Bizans, Os- manlı ve Cumhuriyet dönemlerinin top- lumsal ve ekonomik gelişmelerine koşut olarak gelişen iktıdar-halk sınıflannın giyimi, kumaşlann dokuma özellikleri. Müslüman ve gayrimüslim toplulukla- nn örtünme alışkanlıklan ve Batı-Türk etkileşimleri de ele alınmakta. özel hüc- relerde kompakt disklerden eski tstan- bul'un çok çeşitli dini. klasik ya da halk şarkılan, Cumhuriyet'in çağdaş çokses- limüziği.popülerparçalandinlemekis- teyenlere sunulmaktadır. 5.5numaralı AnıEşyasıSatışmekânın- da ve 5.9 numaralı Bibliobarda ise diğer kitap ve objelerin yanı sıra. "Dünya Ken- ti İstanbul" kitabını satın almak ya da Bibliobar'da oturup kitabın sayfalannı şöyle bir kanştırmak mümkün. Avignon Festivali'nde cükkat çeken oyıınlar ^Brancusi Amerika'y a Karşı" o\ ununda rol alan M> r- to Procopiou, festivalin bu yılkj yıldızlanndan biri oldu. Kühür Servisi - 3 ağustosta sona erecek olan 50. Avignon Festivali tüm hızıyla sürü>or. Haftanın ıddi- alıoyunlanndanSilviuPurcarete'nin uyarladığı "Les Danaides"(Danaid- ler)Christian Ristin sahneye koydu- ğu "Ne tue ton pere q u' a bon escientr (Babanı öldüreceksen Bilerek Öi- dür). Jean Louis Hourdin'in "Les Fils de l'amertume" (Acının Oğulla- rı) . Philippe Avron'un "Ma Cour D'Honneur "96". Eric Mgner'ın uyarladığı \e sahneye koyduğu "Brancusi Amerika'ya Karşı", VVil- liam Kentridge'in yönettıği "Faustus in ^rica" Jean Paul VVenzel'ın "La Fin des Monstres" (Canavarların So- nu) oyunları ızleyicinın bü\ük ilgi- sinı gördü. Sahnelenen oyunlar ka- dar \ önetmenlerin \ e o\ unculann da öne çıktığı festivalde çoğu temsılde bıletler gün öncesinde tükeni\or. Eric Vigner'in yönettiği"Brancu- si.Amerika'ja Karşı"adlı oyun. hey- keltıraş Brancusi'nin "Kuş" adlı al- tın heykeline Manhattan gümrüğün- de el konulması üzerine yaşanmış tartışmaları konu alıyor. Heykelin gümrükten çıkışına izin verilmeyışi ve sonrasında gelişen olaylan kapsa- yan oyunda Brancusi've ısmarlanan heykel. büyük bir kutuva konularak Nev\ York'a gönderilir. Ancak hey- kel gümrükte takılır. Çünkü adı kuş olan bu şey gerçek bir kuş değildır. O günün gümrük yasalanna göre de bir şeyin sanat eseri kabul edilip gümrükten geçebilmesi için el yapı- mı olmasının yanı sıra sahibinin ta- nınmış biri olması gerekmektedir. O > ıllarda ise ne Brancusi bır gümrük memurunıın tanıvabileceği kadar ünlüdür. ne de parlatılmış ve yüzeyı bütünü>le püriizsüz hale getirilmiş heykel i el yapımı gibi aözükmekte- dir. Avignon'da öne çıkan yapımlar- dan biri de yönetmenliğini Silviu Purcarete'in yaptığı Eschyle'in "Da- naidler"ı. Oyun şu sözlerİe başlıyor: "Tragedya'da her yer şüphe, korku, tehdit,sürgün_ veölüm kokar!" Tan- rılarınınbirarayagelerek Avrupa'yı yaratmasının öyküsü olan oyun. Fransızca sahneleniyor. Oysa oyun- culann hepsı Romanyalı ve pek azı Fransızca'ya hâkim. Bu yüzden oyunda fonetığe önem v erilerek rep- liklerbirmelodı gibi kullanılmış. Fa- kat ne yazık ki bu durumda replıkler anlaşılırlığını kaybetmiş. Oyunun başrol oyuncusu Coca Bloos'a gelince göğsünün altından bağladığı çuvaldan bozma giysisi, kazınmış kafası ve parlak kırmızı tır- naklanyla sahnede ilgi çekici birgö- rüntü sergiliyor. Saygı uyandıran ba- kışlan yaban görüntüsünü öıterken, sesindeki yumuşaklık izleyicilere huzur veriyor. Ülkesi Romanya'da felsefe okuduktan sonra gazetecilik yapmaya başlayan Bloos, oruzlu yaş- İara geldiğinde "diğerleriyle iletişim kurmanın en iyi yolu bu olduğu için" tiyatroya geçmeye karar venr. Hiç ders görmeden ülkesinin en değerli oyunculan arasına girer. 1974yılının başlarından ıtıbaren Romanva'nın en iyi yönetmenleriyle çalışmaya başlar. Nihayetinde Silviu Puncarete ile buluşur ve bır erkek rolü olmasına karşın ,"Les Danaides"deki Danaos rolünü kabul eder. Daha önce de CharlesQuint'ıcanlandıransanatçı- nın sergilediği performansa bakılır- sa. onun için karakterlerin cinsiyeti- nin de bir kısıtlayıcılığı yok. ALINTILAR TAHSİN \1JCEL Mesneler Sanat Dünyamız'ın Bahar 1996 sayısı nesnelere ay- nlmış. Genellikle günluk yaşamımızda belirli bir yerı olan doksan dokuz nesne birer (kımi zaman da ikişer) görüntü, birer (kımı zaman da ikişer) yazıyla sayfa say- fa önümüze serilmiş. Goruntüier yerlı ya da yabancı sanatçılar elinden çıkmış resim ya da fotoğraflardan oluşuyor, yazılar da aynı bıçımde yerli ya da yabancı sanatçılar elinden çıkmış ş«r, deneme ya da anlatı par- çalanndan. Derginin sayfalannı çevirdıkçe. ıkili, ama yorumsuz bır alırjtı toplamı, bir seçkı karşısında bu- lunduğunuzu görüyorsunuz, vardıgınız iik sonuç da dergıyı hazırlayanlann hertıangi bırtümlük amacı güt- medikleri oluyor. Nesne sayısını doksan dokuzda tu- tarak kendileri de vurgulamak istemişler bunu. Vurgu- lamaları da doğal: en yalın, en yoksul yaşamların çev- resinde bıle, nesneler saymakla biter mi? Ama seçki- yihazırlayanların(konularının "nesne"olmasıdışında) süremsel, uzamsal ya da ızleksel bır butunlük ardın- dan da koşmadıkları anlaşılıyor. Olsa olsa, nesnelerin seçimini daha çok sanatsal yönelimlerin belırlediği soylenebilır. Bu yüzden olacak. pipo, nargıle. daktilo, gözyaşı şışesı, yapay göz, ölum maskesı, giyotin vb. gibi çok da yaygın olmayan bırtakım nesnelerin öne çıktığı, bu arada "pencere" gibi nesne (eşya) niteliği oldukça kuşkulu öğelerin de araya girdiği görülüyor. Bellı ki, kimi zaman bir resim bır yazıyı çağırmış, ki- mi zaman da bir fotoğraf bır şiiri. Bir başka deyişle, seçımi (üstelik, burada tek bır kişının seçımınin söz ko- nusu olmadığı anlaşılıyor) bıraz da rastlantılar belirle- miş. Böylece, "ceket"in resmı de var, yazısı da, ama insan yaşamındaki yerterı daha eskı. daha surekli, da- ha temelli olan "don" ve "gömlek"yok; "pıjama" var, ama kimilerince toplumsal yaşamımızda yüzlerce yıl- lık bır geleneğın çığnenmesının sımgesi olarak değer- lendirilmesine karşın, Anadoiu ınsanmın yaşamında yalnızca kılgısal açıdan değil, simgesel açıdan da ay- ncalıklı bir yer tutan "kasket" yok. Gene de tüm bu ayrışık nesnelerin genel adları al- tında toplanıp özen ve beğeniyle sunulmuş olmaları bile yaşamımızda nesnelerin tuttuğu yeri daha bir de- rinden sezdiriyor bize. Güven Turan da gırış yazısın- da bu yerin önemini ve kapsamını çok güzel vurgulu- yor: "Bizler, nesnelerle kuşatılmışız da farkmda bile değiliz. Nesnesiz ne çınlçıplak, ne de çaresız kalınz. Insanlığımız biraz da nesneler yapmaktan kaynaklan- mıyor mu? Homo Faber'e dönüşmese Homo Sapi- ens ne yapardı? Böyle nesnelerle kuşatılmışız sapta- ması, yalnız çağımızda mı geçerli? Hiç sanmıyorum. Hem kullandığımız nesnelerin büyük bır bölümü, kul~ lanılan malzeme, son şekillen ne olursa olsun, nere- deyse neolitik çağdan beri kullanılıyor örneğin şu çengelli iğnenin taa neolitik çağlardan ben kullanıldı- ğını biliyor muydunuz?" Doğrudur, "tarihsel" insanı hep nesneler arasmda buluruz, ınsanın ınsanlığı da belki her şeyden once nesneler yapmasından ve kullanmasından gelir. Biraz daha ılerı giderek insanlığın tarıhinın bır yerde nesne- lerin tarıhiyle özdeşleştığinı, özellıkle eskı dönemlerin tanhının nesnelerden yola çıkılarak kunjlduğunu da söyleyebilirız. Hatta. denılebılır kı, her dönemde nes- nenin özdegi, niteliklerı, kullanım bıçimleri belırler ta- rihi. Aynca, nesne tarıhçıyı öncelikle bır özdek ve araç olarak çekerken, çoklannı, bu arada romancıyı, yeri doldurulmaz birgösterge olarak çeker: Balzac'ın giy- sileri ve eşyalan inceden ınceye betımleme tutkusu üzerimizdekı ve çevremızdeki her nesnenın kımliğimı- zi ortaya çıkaran birer gösterge olduğuna ınanmasın- dan kaynaklanır. Balzac'ın bıreyler için geçerli gördü- ğü şey toplumlar için de geçerli kuşkusuz, hatta bu- gün bireyierden çok toplumlar için geçerli., Öyle ya, günümüzün dünyasında nesnelerin çoklu- ğu, tek bıçimliliğı, bırbirlerinın yerine konulabilirliği, bunun sonucu olarak kısa ömürlülüğü, bunun sonu- cu olarak da değer düşukluğu belirli bır yaşama biçi- mini ortaya koyduğu kadar bir ınsanlık koşulunu ve bir dünya görüşünü de birlikte getırıyor kuşkusuz. Dıye- lim ki, tüm bu özellikler kişının insana ve doğaya ver- diği değeri de azaltıyor; diyelım kı, tek bıçimlilik ken- disine de yansıdığı için ınsanın tek boyutlu ve yığın- sal bir vârlık olma tehlikesını arttırıyor. Böylece nes- neler kitlelerin göstergesı olurken. bireysellığin göster- gesı olmaktan çıkıyor. Bır başka deyişle, Balzac'ın ev- renını açan anahtar, bızim evrenımizi açmıyor. Belki de hem nesneler, hem bızım onlara bakışımız değiştiği için. Bu yüzden olacak, seçkiyı hazırlayanlar daha çok dünün nesnelerini yansıtan resımler ve yazılar seçmiş- ler; arada bir tutum değıştirerek bugune özgü nesne resimleri kullandıklan. orneğın Ishak Reyna'nın "Ma- sa Lambası" parçasını Philippe Starck'ın lamba ta- sanmıyla. Raymond Carver'ın "Traş Bıçağı" parça- sını Kennet Grange'ın tıraş bıçağı tasanmıyla karşı- ladıkları zaman birkopukluk. bir uzaklık doğmuş. Ama bundan günümüzün nesnelerınin Gaston Bachelard'ın yapıtlarınm çok güzel örneklendırdiğı düşlemlere, Michel Tournier'nin seçkide yer alan ya- zısının gene çok güzel orneklendırdiği simgesel ve söylensel açılımlara hiç mi hiç elvermedıği sonucunu mu çıkarmak gerekir? Ilk bakışta öyle gibi görünüyor, günümüzün nesnelerinin genellikle "sen ımalaf'ürü- nü olmalan ve yerierini yenilerine bırakmak uzere, ya- şamımızdan çok çabuk çekılmelerı de bu sezgiyi doğ- rular gibi görünüyor. Ama Saint-Exupery'nin bızi ye- ni buluşlar, yeni nnesneler karşısında "yeni oyuncak- ları karşısında şaşırıp kalmış yabanıl çocuklar"a ben- zeten derin gözlemıni anımsarsak. kusuru biraz da kendi duyarlığımızda, kendi imgelemimizde. kendi dü- şüncemizde, kendi değer ölçülerimizde aramamız ge- rekecek. Ne olursa olsun, günümüzün dünyasını da- ha iyi anlamak için onun nesnelerı üzerinde daha çok durmamız gerektığı bir gerçek. Sanat Dünyamız'\n "9g nesne"sı, bize bu gereksi- nimi duyurmasıyla bile, sanat, yazın ve düşün evreni- mize önemli bir katkı. Selçuk Belediyesinin üç projesi kabul edildi İzmir(AA)-Selçuk Belc ( j,je s l -n ı n uzun vıllardır üzerinde çalıştığı üç ayn p r c ;j e j z m ı r | N o '-|u K ü j t ü r ve Tabıat Varlıklannı K o r u r n a Kurulu'nda ele alındı ve 'Meryem Ana Çevre D u < e n ı e m e s i - Mer yem Ana'nın evının bulunduğu Bulbül DaCn "na -Telefenk Yapımı* ve 'Antık Kanar projeler, kabul edıldı Meryem Ana Çevre Düzenlemesı Projesi'nın finansmanını ABD'li kuruluşlartarafından kar^ılanacak ve alan içine 5 metre yükseklikte bır he\kel dikilecek. Projenin Meryem Ana Evı'ne yen, bir görünüm kazandırmasi bekleniyor. BUGUN AKSANAT'ta saat 12.3(j%e 18.30'da Lsveç Radyosıı Senfonı Orkestrası'nın sdendıreceöi Mussorusky'ın 'Bır Sergıden Tablolar' haşhklı vapıtı laserdıCcten izlenebilir. ENK.A \AKH yaz dönemj kü l t ü r etkinlikleri kapsammda saat 21.15 V J o e johnston'ın vönettıöi •Jumanjı'adlı fılm gösu,ıiıv o r SAHAFCAFE etkinlıkl;ri tap>amında saat 19 00'da •Oykıı %e Roman lncele^|e r i Yapılıyor' bashklı sövleşı yer alıyor. ^ S H S A İ ? 1 Î^ON ^RLERİ kapsammda saatMFO Grubu n,n k o n s > c r i l z | e n e b i | i r
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle