25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 TEMMUZ1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınma Endeksi'inde 18 sıra gerileyen Türkiye 174 ülke arasmda 84'üncü oldu Türkiye, Cezayir'le Iraıı'ın gerisinde Türkiye, UNDP'nin hazırladığı "İnsani Kalkınma Endeksf'nde düşük notlar alarak. ülke sıralama- sında Kazakistan, Bulgaristan. Ronıanya, Cezayir. İran ve Tunus gibi ülkelerin bile gerisine düştü. • Türkiye, sıralamada, sosyalist rejimin çöküşünden sonra ekonomik bunalım yaşanan Romanya, Bulgaristan ile Cezayir ve Irarf ın da gerisine düştü. Yoksulluk sıralamasında Türkiye'nin arkasına düştüğü ülkeler arasında Malezya ve Ürdün de yer aldı. AIVKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Türkiye. Birleşmiş Milletler Kalkınma Prograını (UNDP)tarafından 1990'dan beri heryıl hazırlanan "İnsani Kalkınma Endeksfne göre, 1996'daki ülke sıralamasında geçen yıla göre 18 sıra gerileyerek. 174 ülke arasında 84'üncü oldu. Türkiye. sıralamada, sosyalist rejimlerin çöküşünden sonra ekonomik bunalım yaşayan Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerin de gerisine düştü. Türkiye. UNDP'nin hazırladığı "İnsani Kalkınma EndeksPnde düşük notlar alarak. ülke sıralamasında Kazakistan. Bulgaristan, Romanya, Cezayir. İran \e Tunus gibi ülkelerin bile gerisine düştü. Endekse konu olan verilere göre, Türkiye'de ortalama yaşam süresi 66.7 yıl. yetişkinlerde okur-yazarlık oranı yüzde 81.1, okullaşma oranı yüzde 67 olarak belirlendi. Kanada'nın birinci sırayı aldığı insani kalkınma endeksı sıralamasında Türkiye. 1.000 üzerinden 0.711 puanda kaldı. Kadının toplumdaki yeri Türkiye, UNDP'nin raporunda kadınlann siyaset ve çalışma yaşamında yetki gücünü gösteren "Ğender EmpoMerment Measure" adlı endekste de ülkeler arasında 92. sırada yer aldı. Kadınlann toplumsal yaşamdaki yetki gücünü gösteren verilere göre Türkiye'de kadınlar. mesleki ve teknik personelin yüzde 29.3'ünü oluşturuyor. Kazanılmış gelirde kadınlann payınının yüzde 32 olarak saptandığı raporda. parlamentoda kadın üye oranı da yüzde 1.8 olarak gösterildi. Yoksulluk endeksi UNDP. yeni bir hesaplama yöntemi olan "Yoksulluk Endeksi"ne göre yaptıği araştırmada. göstergeyi "Yoksulluk kapasitesi Ölçütü"olarak adlandırdı. Yoksulluk sınmnın, nüfusun sağlık. eğitim. bilgilenme ve sağlıklı üreme olanaklanna erişebilirlik faktörleriyle belirlendiği yoksulluk kapasitesi göstergelerine göre Türkiye, sıralamada, Malezya. Tayland. Ürdün. Arjantin ve Brezilya gibi ülkeîerin eerisinde kaldı. Yoksulluk endeksi hesaplamalanna göre. Türkiye'de sağlık personeli refakatinde gerçekleşmeyen doğumların oranı yüzde 24, 5 yaşında düşük kilolu çocukların oranı 1985-1995 döneminde yüzde 10. kadınlarda okur- yazar olmayanlann oranı 1993 yılı için yüzde 29.1 olarak gösterildi. Sol 'kaynağı'buldu ÖDP'ye göre iç borç faizleri, savaş giderleri ve vergi kaçağı önlenirse kaynak sağlanmış oluyor. Ekonumi Servisi-Özgürlük ve Dayanış- ma Partısı (ÖDP). REFAHYOL'un memura yapacağı yüzde 50 zanıma kaynak önerdı. Hükümetin maaş zammını karşılayabilmek için kamuya aıt lojman. dinlenme tesısi ve serv is araçlannı satmayı hedeflediğini hatırlatan ÖDP kaynaklann y anlış yerde arandığına dik- kat çekti. ÖDP. hükümetin kaynak ıçın iç borç faiz ödemelerine. savaş harcamalanna ve ödenmeyen vergilere bakmasını istedi. ÖDPyazılı biraçıklama vaparak Refahyol'u kaynak sorununun çözümü için yapılması ge- rekenleri degil yapılmaması gerekenleri or- taya koymakla suçladı. Hükümetin iktidara ge- lırgelmez kamu çalışanlannın refah dağılı- mındakı pay lannı budamaya başladığına dik- kat çekildiği açıklamada. "İç borçlar 25 mil- yar dolara day anıyor. Esas olarak karşılığı ol- mayan iç borç faiz ödemeleri bu > ılın iİk 5 ay ında 575 trilyon olarak gerçekleştirilmişrir. Faiz ödemeleri için bütçeye konulan ödenek 945 triİYondur. Faizler \e borçlanmadaki ar- tış hızı dikkatealındığtnda > ıl sonunda 945 tril- yonun iki kati kadar faiz ödemesi yapılması gerekecektir. Kaynak yaratılmak isteniyorsa bundan vazgeçilmeüdir" denıldı. Kaynak aramaya başlandığında bakılması gereken ikinci yer olarak savaş harcamalan- nın gösterildiğt ÖDPaçıklamaMnda şöyle de- nildı: "Son 10 yıldır personel dışı cari harca- malann yüzde 70'ini güvenlik harcamalan oluştunıyor. Bu yıJ 270 trihonluk diğer cari harcamalar kalemL bütçe açığının ilk öngö- rüde 800 trihona çıkmasıyia300 trilyona yük- selmiştir. Bu rakamın yüzde 70'i 210 trilyona ulaşacaktır ki: bu da yaklaşık 3 milyar dolar savaş harcaması demektir. Bu arada sahil gü- venük, Jandarma Genel Komutanlığı. İçişle- ri Bakanlığı. Savunma Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bütçelerine bütçe dışı sa- vunma sanavi fonunun yaklaşık 300 trilyon- luk kısmi yani 4 milyar dolar savaşa harcan- maktadır. Böylelikle yıllık savaş bütçesi 7 mil- yar dolara ulaşmaktadır." L'çüncü kaynağının vergi ödemelen olarak gösterildigi ÖDP açıklamasında. sermayenin ÖDP'den acil tedbirler • Vergi etkinliği arttıncı tedbirler ahnmah • Sermayeye tanınan vergi bağışıkhkları kaldınlarak emekçilere vergi bağışıklığı sağlanmalı • Temel tüketim mallan ve asgari geçinme düzeyi vergi dışı bırakılmalı • Ekonominin faiz ve ranta dayalı yapısı değiştirilmeli • Kısa vadeli yabancı sermaye girişi kontrol edilmeli • Fiaansal işlemlerin vergilendirilmesi sağlanmalı • Kayıt dışı ekonomi kontrol altına alınmalı • Devletin kamusal yükümlülüklerini özel sektöre devretmesi girişimleri durdurulmalı • Kaynak yaratma bahanesiyle yayılan özelleştirme durdurulmah • Sosyal güvenlik kurumlan hizmet verecek hale getirilmeli • Tarım, hayvancıhk sektörlerinin yeniden yapılanması için kaynak aktanlmah • Ekonominin IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlann yönlendirmesiyle yönetimine son verilmeli yeterli vergi ödemediği belırtildi. 1980-1995 döneminde vergi gelirlerinin içındeki dolay- lı vergilerin payının yüzde 37.2'den yüzde 59.3 e çıktığı belırtilen açıklamada. bu ora- nın 1996'da yüzde 60'ın üzerine çıkmasının beklendiği kaydedildi. "Böylelikleson 15 yü- da dar ve sabit gelirliler enflasyon vergisinden başka birde dolayb vergi yükü altında ezil- nüştir" denilen açıklamada. sermayenin ye- terli vergi ödemesinin sağlanması istendi. Sendikalar 7'nci planın ücretlileri fakirleştireceğine inanıyor Enflasyon çahşanı ezecek CELAL YİLMAZ İZMİR - işçi konfederasyonla- rı yetkıhleri üretim ekonomisinin terk edilerek "kâğıtekonomisi"nin sürdürülmesının emekçi kesimi voksuliaştırdığını belirttiler. Türk- Iş Genel Başkanı Bayram Merat kamu açıklannın emisyon ve borç- lanmayla kapatılmasının enflasyo- nu arttırarak işçileri ezeceğine dik- kat çekerken. DjSK Genel Baş- kanvekıli AtiUaÖngel. yüksek fa- iz politıkasının faturasını emekçi kesimin ödeyeceğını söyledi. Hak- Iş Genel Başkanı Salim Uslu da Yedinci Beş Yıllık Planlı dönem- de öngörülen hedeflerin "biravuç azınbğr mutlu etmeye yönelik ol- duğunu vurguiadı. Yedincı Beş Yıllık Kalkınma Plam'nın 1996 programı konusun- da. Cumhuriyet'in sorularını ya- nıtlayan işçi liderleri, ekonominin bugünkü sorunları ve gelecekten kuşkulanyla ılgili görüşlerini be- lirttiler. DtSK Genel Başkanveki- li Öagel, ekonomik verilerin enf- lasyonun tırmanacağını gösterdıği- nı, bunun doğal sonucu olarak fa- ızlerin yükseleceğini belirterek şunlan söyledi: "Temmuz ayında açıklanan 1996'nın üç aylık \erileri. GSMH'nin program hcdeflerinin üzerinde yüzde 8.9 oranında bü- yüdüğünü göstermektedir. İç tü- ketim \erthalattan kay naklanan bu büyümenin yılın diğer dönemle- rinde süreklillk göstermesi, \ar olan ekonomik politikalann sürüp sürme- yeceğine bağlıdır. Bu politikalann en önemlisi. düşük dövi/ kuru-yüksek fa- izdir. Bu da talebi arttırmaktadır. Talep artışı ise düşük döviz kuruyla ithalab kö- rükiemektedir. Sürdüriileceğine inandı- ğımız bu politikalar. ithal girdi kullanı- mını teş\ikedecektir. Bu aşamada emis- yon artışı ya da daha fazla borçlanma kaçınılmaz olacaktır. Bunun doğal so- nucu olarak faiz oranlan vükselecektir. Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral, kamu açıklannın emisyon ve borçİanmayla kapatılmasınm enflasyonu arttırarak işçileri ezecegine dikkat çekti. rur. Memuıiann foplam maliyc- ti ise 1989"da 100; 1995'te % ola- rak gerçekleşmiştir. Kamu açık- lannın hı/Ja arttığı \e bu açıkla- nn emisyonla ve borçlanmayla fi- nanst edildiği ortamda. faizlerin hiida yükselmesi.enflasyonun art- ması doğaldır. Bu da enfiasyona endekslenmemiş işçileri nıtraur- ları. emekiileri giderek ağııiaşan konuma itmektedir. Yedinci pla- nın 96 programında yer alan de- ğeriendirmelerin. emekçi kesi- min aleyhine olduğu rahatlık- la anlaşılacaktır." Mutlu azmlık için Hak-tş Gene! Başkanı Salim Uslu işyeri kapanmalan \°e işsizliğin yaratacağı tehlikelere dikkat çekerek 1996 programıy la azınlığın mutlu edilmesinin hedeflendiğini söyledi. 1994 yılında ücretler yüzde 30'lara ge- rilemiştir. Ancak 1996'da öngörülen ar- tış, bu kaybı karşılamaktan uzaktır." Türk-ls Genel Başkanı Meralde şöy- le konuştu: "DPTverilerine göre. kamu kesimi iş- yerlerinde işçilik maliyeti 1989 yılında 100 kabul edilirse; 1993"te 201 çıkmış. 1995'te de 143'e inmiştir. Avnı verilere göre. özel sektörde işgücü maliyeti 1989 100; 1993'te 174,1994 de ise 137olmuş- Hak-tşGenel Başkanı Uslu da 1996 programıyla "biravuç azın- lığın" mutlu edilmesinin hedef- lendiğini söyledi. Işyen kapanma- lan ve işsizliğin yaratacağı teh- likeleredikkat çeken L slu. görüş- lerini şöyie dile aetirdi: "Prog'ramda/GSMH hedefi işsizük ve işyeri kapanmalannı getirir. 1995'egöre,yüzde 11 olan özel sektör sabit sermaye yatınm artış hızının yüzde 6.5"eçekilme- si de rant-repo-faiz karakterli eko- nominin süreceğini göstermekte- dir. İç talep artış hızının yüzde 12'den yüzde 5.5'e. tüketimin de yüzde 7.7'den yüzde 4.9'a gerile- mesinin hedeflenmesl,satın alnıa gücünün düşürülmesini doğura- caktır. Bütçedekifaizödemeleri- nin y üzde 125 artışla 576 trilyon- dan 1J katrifyona y ükselmesi. üretim ekonomisinden vazgeçile- rek'kâğıtekonomisi'ninsürece- ği ve destelJeneceği isaretini vermekte- dir. Nitekim bu tür programlar. geçen dönemlerde GSMH içinde. ücretülerin payını j üzde 25.1 'e, buna karşılık rant- repo \e faizin payını yüzde 57.6'ya çıkar- mıştır. Ancak, Türkiye gibi sonınlan ve potansiyeli mevcut bir ülkede hiçbirsey çözümsüz değildir. Bu anlamda, 54. ko- alisyon hükümetinin ilk icraatlan çalı- saııİarve ücretlileraçısından olumludur." ÇİFTÇİ DOSTU / SADULLAHUSLMI Pamukta 200 trilyon liralık vergi vurgunuANKARA - Türk pamuğunu ve mil- yonlarca üreticisini bekleyen tehlikele- ri bundan önceki 4 yazımda belirtmiş- tim. Beyaz altınımız gerçekten ciddi so- runlarla karşı karşıya. Eğer gerekli ön- lemler alınamazsa Türk ekonomisi ve ta- nmı büyük bir darbe yiyecektir!... Hükümetlerin bugüne kadar pamuk- ta izlediği yanlış politikalar yüzünden üreticiler ve ekonomimiz zarar görürken. devlet de kaybediyor!.. Hem de geçmiş yıllardaki kayıplarını bugünün değerle- ri ile ölçersek devletimizin kaybı belki de katrilyonları bulabılir. Necmettin Erbakan, başbakan ol- duktan sonra ilk ciddi sınavını pamuk- ta verecek. Memura, işçiye, emekliye yüzde 50 zam abartıldığı kadar çok önemli bir olay değildı. Aynca "yapıla- maz" veya "kahramanlık"sayılacakka- dar da zorluğu yoktu. Tercıh meselesiy- di. Önceki hükümetler arasında çok da- ha fazla zam yapanlar da olmuştu... Ama şimdi sıralayacağımız önerileri ya- pabılmek için biraz yürek ister!.. Önerilerimiz kaynakla ilgili. Üstelik Erbakan'a şu sıralarda en çok gerekli olan kaynak... Memur ve emeklilerden sonra ordu mensuplarına ve güvenlik güçlerine de aynca ilave zam yapılacak- mış. Sırada çiftçilerimız var!.. Onerilerimizi uygulayabilirse. sıkıntı- larının bir kısmını atlatabilir. Hele tarım ve hayvancıhğımızın sorunlarını kökün- den hailedebilir... Pamukta çırçırcıdan. iplikçiye, doku- macıya, konfeksiyoncuya, toptancıya, ihracatçıya ve perakendeciye kadar uzanan zincir içinde yapılan alım-sa- tımların büyük bir kısmı faturasız yapıl- dığı için 1994 yılında devletimizin kay- bettiğı vergi 70 trılyon lira... 1995 yıfın- daki vergi kaybı ise 130trilyon lira... Bu yıl ise devletin kaybedecegi vergi tam 200 trilyon lira olarak hesap ediliyor!.. Hiç kimse korkmasın veya merak- lanmasın... Önerımizden herkes ka- zarçlı çıkacak. En azından zarar eden olmayacak. Devlet vergi kazanacak... Milyonlarca üretici ilk defa para kaza- nacak... Erbakan hocada "sevgivegü- ven" kazanacak. Tekstilci v e konfeksiyon- cu bıraz kârdan zarar edecek. ama gene de hakkını alacak!.. Ama... Eğer bundan önceki başba- kanlar gibi önerimizi elinin tersi ile iter- se veya itmek zorunda bırakıhrsa Erba- kan hoca da şimdiye kadar sürekli eleş- tirdiği "rantiye"cilerie işbirliği yapmış olacak!.. Işte meydan... Işte Erbakan... HOC Rl MEYDAN!.. 1993 yılına kadar kimse işin farkında değildi. Bir miktar vergi kaçağı olduğu biliniyordu, ama bu kadar vahim bo- yutlara ulaştığı tahmin edilemiyordu. 1993 yılında tanm ürünlerini destek- lemek amacıyla "prim sistemi" uygula- ması getirildi. ilk uygulama da pamuk- ta yapıldı. Üreticiye kilo başına 3 bin li- ra prim ödendi. Üretici sevindi... Pa- muğunu satarken kaybettiğini primle karşıladı. Tüccar ve sanayici de mem- nundu... Çünkü devlet prim verdiği için pamuğu daha ucuz fiyatla toplayabil- di. Sonuçta devlet hepsinden çok se- vindi... Çünkü prim olarak ödediği yak- laşık 4 trilyon 500 milyar liranın karşılı- ğında 15 trilyon liraya yakın fazladan ver- gi topladı... Başbakan ve bakanlanmız da çok sevinmiş olacaklar ki gittikleri her yer- de tanm ürünlerinin tamamına prim ve- rilmesi gerektiğini savunmaya başladı- lar!.. Ben de çok sevinmiştim. Zira yıl- larca "prim sistemi"n\ savunan bir ga- zeteci olarak Türk ekonomisinin ve mil- yonlarca üreticinin kazançlı çıkmasın- dan mutlu olmuştum. Nitekim arka ar- kaya prim sistemine dayalı yeni model- ler üretmeye başladım. Ama itiraf etme- liyim ki tarıma dayalı çok yararlı olaca- ğına inandığım prim sisteminin ardından büyük çapta "vergi kaçağı "nın çıkaca- ğını hiç aklımın kenarından geçirme- miştim. Tabii benim gibi uygulamacıla- nn da aklından geçirmediğinı sanıyorum! Ancak 1994 yılının yaz aylarında hü- kümet yeni ürün pamuk için bin lira prim ilan edince hiç kimsenin beklemediği bi- çimde "ktzılcakıyamet"koptu... Sana- Pamukta izlenen yanlış politikalary üzünden üreticiler ve ekonomimiz zarar göriiyor. yici lobileri hükümete baskı yapmaya başladılar... Herkes şaşkındı... Bir yıl önce 3 bin lira prime sevinenler birden bire çark etmişlerdi... Bin lira prim ve- rilmesine karşı çıkıyorlardı!.. Sonuçta mesele anlaşıldı. Meğer pa- muğa verilen prim senelerden beri sü- regelen trilyonlarca liralık vergi kaçağı- nı ortaya çıkarmış. Sanayici ve bu sek- törde ticaret yapanların prim sistemine karşı çıkmalarının nedeni de buymuş!.. Erbakan'ın bu konuda yaptıracağı bir araştırma belki bilmediğimiz başka ger- çekleri de ortaya çıkaracaktır. Orneğin Ege Üniversitesi'nde bu konuda yapı- lan bir araştırma da var. Bu araştırma- ya göre 1994 yılında pamuktan kaçın- lan vergi 70 trilyon lira. Ayrıca, geçen- lerde feshedilen "Milli Pamuk Istişare Ko- mıtesi" de vergi kaçağını tespit etmiş. Rakamlar yanlış ama, tespitler doğru. Komiteye göre, 1996-1997 pamuk kampanyası döneminde prim sistemi uy- gulanmadığı takdirde çırçırcılarda kay- bolacak vergi 6 trilyon lira... Iplik sek- töründe 7 trilyon. Dokuma sektöründe 14 trilyon... Konfeksiyon sektöründe ise tam 43 trilyon lira... Toplam 70 tril- yon lira!.. Komitenin elimize geçen bö- lümünde hesaplar burada noktalanı- yor... Ama, dahası da var... Eğer, çırçır- cı da, iplikçi de. dokumacı da konfek- siyoncu da vergi kaçağı varsa. ihracat- çıda da, toptancıda da. perakendeci- de de bu rakamın iki veya üç katı vergi kaçağı var demektir... Çünkü işin başın- da başlayan faturasız alışveriş onlarda da sürecektir... Bunlar da hesaba katı- lırsa belki "kaçak vergi" 200 triyon lira- yı bulacaktır!.. Nitekim, bize ulaşan bilgilere göre de 1996-1997 yılında yıllarda prim sistemi uygulanmadığı takdirde vergi kaybı 200 trilyon lira olacaktır!.. iki araştırma ara- sında fark o kadar önemli sayılmaz. 200 trilyon lira da olsa 70 trilyon lira da olsa büyük paradır ve bu para için- de 60 milyon Türkün hakkı vardır... Hükümet bu konuda bir araştırma yapmayı düşündüğü zaman yardımcı olur diye bu konuyu dikkatle izleyen bazı isimleri açıklamakta yarar görüyo- rum. ilk isim Izmir Ticaret Borsası Baş- kanı Hasan Özmen, ikinci isim Tariş Pamuk Birliği Başkanı Mehmet Baka- noğlu, üçüncü isim Ege Çiftçiler Der- neği Başkanı Hulusi Tanman... Aynca. feshedilen "Milli Pamuk istişare Komi- fes/"nin tüm üyeleri... Ege Unıversitesi Araştırma Bölümü'nün de bu konuda yardımcı olabileceğini sanıyooım... Sonuç alınabilmesi için bu konudaki önenierimi şöyle tamamlamak istiyo- rum. Yeni ürün bir kilo pamuğun mali- yeti bazı bölgelerde 70 bin, bazı bölge- lerde de 80 bin liranın üstünde... Yük- sek faizlerin getirdiği maliyet de bu he- sabın içinde değil... 90 bin liranın altın- da verilecek fiyat çiftçinin zaranna yol açacaktır... Bu nedenle kütlü pamuk ta- ban fiyatı 85 bin lira olmalı ve ayrıca 10 bin lira da prim verilmelidir!.. 85 bin lira fiyatın özel sektör tarafın- dan aşağıya çekilmesini önlemek için de Tariş, Çukobiriik ve Antbirlik sıfırfa- izli veya çok düşük faizli kredilerle güç- lendirilmelidir. On bin lira prim verildiği zaman devletin kasasından çıkacak pa- ra yaklaşık olarak 18 trilyon lira tutacak- tır. Ancak, çiftçi primi tahsil edebilmek için pamuğunu çırçırcıya verirken mut- laka fatura istemek zorunda kalacaktır. Çırçırcı da faturalı aldığı malı işledikten sonra iplikçiye faturasız satamayacak- tır. Böylece, ıplikçiden dokumacıya, konfeksiyoncuya, toptancıya, ihracat- çıya, perakendeciye kadar fatura çalış- mış olacaktır. Yapılan tahminlere göre, çiftçiye prim olarak ödenen 18 trilyon liranın karşılığında devlete 200 trilyon li- raya kadar vergi gelecektir!.. Erbakan'a bir de hatırlatma yapmak isteriz. Önceki hükümet döneminde Ya- lım Erez, Tariş, Çukobiriik, Antbirlik, Trakyabirlik, Karadenizbirlik, Kozabir- lik genel müdürlerini geçici görev ba- hanesi ile işbaşından uzaklaştırmıştı. Hasat mevsimine girmek üzereyiz. Şim- di kızakta bulunan bu genel müdürler çok tecrübelidir ve birliklerde başanlı hizmetler vermişlerdir. Tarım ürünlerini desteklerken onların bilgilerine ihtiyaç olacaktır. Nitekim. Danıştay da genel müdürlerin göreve dönmesi yolunda karar vermiştir. Erbakan Danıştay kara- rını uygulattığı takdirde hem hükümet, hem de çiftçi kazançlı çıkacaktır!. • İŞÇİMN EVREMNDEN ŞÜKRAJV SONER Takıyye Değil Hile Dini bilgisi de güçlü ızlenimi veren bir okur, dün te- lefonla önemli gördüğü bir uyanda bulundu: "Bütün köşe yazarlannın yaptığı gibi siz de önemli biryanlışa araç oluyorsunuz. Erbakan ve Refah 'ın uy- guladığı starteji için 'takıyye' sözcüğünü kullanıyorsu- nuz. Onların eskiden beri yapmakta olduklan işe 'ta- kıyye değil hile' denir. Takıyye, gerçekten zayıf olanın, zorbalığa, zulme karşı, kendinı, yaşama hakkını koru- mak üzere gerçek amaç ve düşüncesini saklaması ha- li için geçerli bir durumdur Şeriat iktidan amacı sak- lanırken, demokrasinin araçları kullanılarak, demokra- sinin yok edilrnesi gibi bir yol izlenmektedir ki burada takıyye değil tam tersi bir durum, asıl zorbalık ve zul- mü uygulayacakiann çok tehlikeli bir oyunu ve hilesi söz konusudur.." Okurun uyarısı şeriatçıların Müslümanlık ve inançlar üzerinde ne kadar tehlikeli oyun oynadıklannı daha bir açık sergiliyor. Her din ve mezhepten bütün inananlar ve Türkiye'de çok az sayılarda olduğu tahmin edilen inanmayanlar ve özellikle de çoğunluk Müslümanlar için, inanç özgür- lüğü, güvence olan laiklik, cumhuriyet ilkeleri, Atatürk devrimleri, belli ki "zulüm ve zorbalık" olarak değerlen- dirılmış. Kurtuluş şeriatta gösterilerek, demokrasi ve in- san haklarının güvencesi olabilecek ilkeler, devletin bu anlamda toplumu korumaya çalışan kuralları, zulüm, zorbalık araçları olarak gösterilmiş. Her şey tersyüz edilerek, her tür" oyun, hile, ahlaksızlık, yalanlarını, top- luma benimsetmek üzere "takıyye yapmak zorunda- y/z"denilmiş. Hep birlikte bu büyük oyunu bal gibi de yutmuşuz. Türkiye'de Müslümanların. inananların. inançları ne- deni ile zalimlerin, zulmü altında olduklan propogan- dasının, bilmeden de olsa aracısı olmuşuz. Eğertarikatların kucağına. fanatizmin, yobazlığın ba- tağına düşmemişse, ınanç ve ıbadetinde özgür Müs- lümanın, laik düzenden, cumhuriyet ilkeleri, Atatürk devrimleri, devletin bu anlamdaki düzenlemelerinden bir rahatsızlık duyması, çelişki yaşaması söz konusu değildir. Erbakan ve Refah bugün Türkiye'de, küçükler ara- sında en büyük parti konumuna gelmişse, nedeni oyu- nu veren inanmış Müslüman'ın bu alandaki çok büyük oyunlara rağmen, bu anlamda en küçük bir rahatsızlık duyması değil. Oy verenlerin çok büyük çoğunluğu, ra- dikal dinciler, tarıkatlar, şeriat taraftarların/n beklentile- rinin tamamen dışında, Refah'ın öbür dünyaya değil. asıl bu dünyaya dönük söylemlerinin etkisının altında kalmışlardır. • • • Yeni dünya sömürü düzeni ile Türkiye'de 12 Eylül'ün çakışması, yoksullaşmanın, kimlik erozyonunun, ör- gütlü ve birey olarak hak arama yollarının tıkanması- nın, katlanmasını getirmiştir. Erbakan ve Refah Partisı, bu dünyaya, insanların günlük yaşamına dönük olarak, solun terk ettiği insan haklarından yana bütün söylem- leri en etkili ve başanlı olarak kullanmıştır. Ondan bel- ki de çok daha önemli olarak, örgütlenmeyi, parti ça- lışmalarını ciddi yurütmüş tek parti konumundadır. Keşke Refah iktidara hazır gelmişken bu söylemle- rın bir kısmının olsun gerçekleşmesi için ciddi adımlar atsa. Kimliğini yitiren sola, demokrat ve liberal olmak- tan çok uzakta kalmış merkez sağa biraz ders vermiş olurdu. Bizim kaygımız Refahlı iktidarın ona asıl oyu kazan- dıran söylemlerden çark edip, yeni dünya sömürü dü- zeninin çarklan ile bütünleşip, radikal sağ. şeriatçılar adına kapılan açacak yeni ödünler koparması, ittifak- ları oluşturmasıdır. Batı demokrasilerinin siyasal iktidarlannın, Türt<iye için gerçekten demokrasi kaygısı içinde olduklan soylemi hiçbir dönem için asla doğru ve geçerli olmadı. Aslo- lan bütün dünya ilişkılerinde olduğu üzere, sadece çı- karlarının gözetilmesidir. Refah iktidan iyi bir manevra ile Çekiç Güç'te. Israil anlaşmasında, Kıbrıs'ta, Orta- doğu çıkar ve ilişkilerinde. Batılı güçlerin beklentileri ile uyum içinde olursa, hele bir de serbest piyasa ekono- misinin gereklerine uyarsa, ortada hiçbir sorun kalmaz. ABD Dışişleri'nden ilk adım olarak önceki gün yapılan "Türkiye ile ilişkilerin devamında laiklik şart değil" şek- lindeki açıklamanın devamı da gelir. Anımsayacaksınız. Ecevithükümetini günlük dövize muhtaç bırakan Batılı müttefikler, Türkiye'yi istedikleri noktalarda uzaklaştırmak üzere "cunta" dedikleri 12 Ey- lül askeri ihtılal yönetimine birkaç ayda, birçok yılın 8- 10 katı yardımla destek olmakta hiçbir sakınca görme- mişlerdi. Refah ve Erbakan için daha önceki söylemlerinden gerı dönmek, söylediğinin tam tersini yapmak alışılma- dık bir eylem değil. Erbakan'lı Refah'ın bu konuda Çil- ler'li DYP'yi sollayacağından, hiç kuşkum yok. Dün bir, bugün iki, Çekıç Güç, fsrail Anlaşması kıvırt- malanndan daha önemli olarak, serbest piyasa düze- nine uyum sağlamada, acemilikten kaynaklanan bir-iki pot kırmayı saymazsanız, tam puan almış bulunuyor- iar. Refah çok yakında düzenin en büyük partisi oldu- ğunu kanıtlama yarışı içinde olacak. Üstelik bunu diğerlerinden daha başanlı olarak po- pülıst politikalarla süsleyecek. Şiddetle efeştirdiğı ran- tiye düzeninin en iyi savunuculuğuna soyunurken. ver- gilendirme, faizleri aşağı çekme. özelleştirmeye karşı olma.. türünden söylemter tarihe karışacak. Baksanıza uzun yıllardır verdikleri ödünlerle merkez sağ olmaktan çıkıp, ırkçılığa. militarizme, radikal din ve tarikatlara, şeriata kucak açmış partiler ANAP ve DYP "hile"n'\n asıl ustası Refah'ın iktidar olması ile parça- lanma yolunda sancılı günler yaşıyorlar. Yoksulun, inanmış Müslüman'ın oyu ile iktidar olan Refah, ABD'nin, yeni dünya sömürü düzeninin Türki- ye'deki en güiçü müttefikı, sömürü, vurgun, rant düzenin en güçlü partisi olma yolunda hızla ilerliyor. "Gazalan mübarek olsun", başka ne denir? TUGIAD: Once kamuda verimlilikEkonomi Servisi- Türki- ye Genç İşadamlan Derne- ği'nin "Verimlilik" konulu raporunda. gümrük birliği ve dünyadaki serbestieşme eğilimine dikkat çekilerek. Türkıye'deki nrmalann ulus- lararası pazar paylannı art- tırabilmeleri için öncelikle kamunun tüm faaliyetlerin- de verimliliğin artması ge- rektijii kaydedildi. TLGİAD'ın "2000'Ii Yü- lara Doğru Türkiye'nin Ön- de Gelen Sonınlanna Yaklaşımlar" 1 başlığı altında hazırladığı ra- porlannonyedincisi olan "Verimlilik" ko- nulu araştırmada şöy- ie denıldı: "Türkiyegibi gelişmekte olan ülkelerde özel sektörün gelişebilmesi için kamunun hem uygun çe>Tcyaratma açısından hem de tüm gelişmiş ve gelişmek- te olan ülkelerde olduğu gi- bi mali açıdan desteği gerek- mekte, bu nedenle kamunun sosyal veekonomikalanda fa- alivetlerinin etkinliği ve ve- rimliliği çok daha fazla önem kazannıaktadır." İnsan kavnaklannın ge- liştınlmesinin venmlılığinın temel taşı olduğu kaydedilen raporda. 1994 yılı itibanyia Türkiye'de ışgücünün nüfus içindeki pay ının y üzde 3 7'de kaldığına işaret edilerek şu ifadelere yer verildi: "Ge- lişmiş ülkelerde üretken ki- şi başına bir üretken olma- yan kişi düşerken, Türki- ye'deyaklaşık iki üretken ot- mayan kişi düşmektedir." Raporda "Eğitim konu- sunda tüm bulgular. Türki- ye'de kamunun bu konu- da yeterince başanlı olmadığmı veözel ke- simin katkısının ye- tersiz olduğunu orta- ya koymaktadır" de- nıldi Raporda. "Devletin sosyal güvenliği sağlay arak toplumsal barışa katkıda bulunması ve toplumun yaşam düzeyini yükselt- mesi için sosyal güvenlik alanında yeniden yapılan- manın gereği açıktır" görüşü ifade edıldı. Türkiye'de sağlıktan örürü işgücü kaybının arttığının vurgulandığı raporda. bu alanda da önlem alınması gerektiğine işaret edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle