Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 TEMMUZ1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınma Endeksi'inde 18 sıra gerileyen Türkiye 174 ülke arasmda 84'üncü oldu
Türkiye, Cezayir'le Iraıı'ın gerisinde
Türkiye, UNDP'nin hazırladığı "İnsani Kalkınma Endeksf'nde düşük notlar alarak. ülke sıralama-
sında Kazakistan, Bulgaristan. Ronıanya, Cezayir. İran ve Tunus gibi ülkelerin bile gerisine düştü.
• Türkiye, sıralamada, sosyalist rejimin
çöküşünden sonra ekonomik bunalım yaşanan
Romanya, Bulgaristan ile Cezayir ve Irarf ın da
gerisine düştü. Yoksulluk sıralamasında
Türkiye'nin arkasına düştüğü ülkeler arasında
Malezya ve Ürdün de yer aldı.
AIVKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Türkiye. Birleşmiş
Milletler Kalkınma Prograını
(UNDP)tarafından 1990'dan
beri heryıl hazırlanan "İnsani
Kalkınma Endeksfne göre,
1996'daki ülke sıralamasında
geçen yıla göre 18 sıra
gerileyerek. 174 ülke arasında
84'üncü oldu.
Türkiye. sıralamada, sosyalist
rejimlerin çöküşünden sonra
ekonomik bunalım yaşayan
Romanya ve Bulgaristan gibi
ülkelerin de gerisine düştü.
Türkiye. UNDP'nin hazırladığı
"İnsani Kalkınma EndeksPnde
düşük notlar alarak. ülke
sıralamasında Kazakistan.
Bulgaristan, Romanya, Cezayir.
İran \e Tunus gibi ülkelerin bile
gerisine düştü. Endekse konu
olan verilere göre, Türkiye'de
ortalama yaşam süresi 66.7 yıl.
yetişkinlerde okur-yazarlık
oranı yüzde 81.1, okullaşma
oranı yüzde 67 olarak
belirlendi. Kanada'nın birinci
sırayı aldığı insani kalkınma
endeksı sıralamasında Türkiye.
1.000 üzerinden 0.711 puanda
kaldı.
Kadının toplumdaki yeri
Türkiye, UNDP'nin raporunda
kadınlann siyaset ve çalışma
yaşamında yetki gücünü
gösteren "Ğender
EmpoMerment Measure" adlı
endekste de ülkeler arasında 92.
sırada yer aldı.
Kadınlann toplumsal
yaşamdaki yetki gücünü
gösteren verilere göre
Türkiye'de kadınlar. mesleki ve
teknik personelin yüzde
29.3'ünü oluşturuyor.
Kazanılmış gelirde kadınlann
payınının yüzde 32 olarak
saptandığı raporda.
parlamentoda kadın üye oranı
da yüzde 1.8 olarak gösterildi.
Yoksulluk endeksi
UNDP. yeni bir hesaplama
yöntemi olan "Yoksulluk
Endeksi"ne göre yaptıği
araştırmada. göstergeyi
"Yoksulluk kapasitesi
Ölçütü"olarak adlandırdı.
Yoksulluk sınmnın, nüfusun
sağlık. eğitim. bilgilenme ve
sağlıklı üreme olanaklanna
erişebilirlik faktörleriyle
belirlendiği yoksulluk
kapasitesi göstergelerine göre
Türkiye, sıralamada, Malezya.
Tayland. Ürdün. Arjantin ve
Brezilya gibi ülkeîerin eerisinde
kaldı.
Yoksulluk endeksi
hesaplamalanna göre.
Türkiye'de sağlık personeli
refakatinde gerçekleşmeyen
doğumların oranı yüzde 24, 5
yaşında düşük kilolu çocukların
oranı 1985-1995 döneminde
yüzde 10. kadınlarda okur-
yazar olmayanlann oranı 1993
yılı için yüzde 29.1 olarak
gösterildi.
Sol 'kaynağı'buldu
ÖDP'ye göre iç borç faizleri, savaş giderleri ve
vergi kaçağı önlenirse kaynak sağlanmış oluyor.
Ekonumi Servisi-Özgürlük ve Dayanış-
ma Partısı (ÖDP). REFAHYOL'un memura
yapacağı yüzde 50 zanıma kaynak önerdı.
Hükümetin maaş zammını karşılayabilmek için
kamuya aıt lojman. dinlenme tesısi ve serv is
araçlannı satmayı hedeflediğini hatırlatan
ÖDP kaynaklann y anlış yerde arandığına dik-
kat çekti. ÖDP. hükümetin kaynak ıçın iç borç
faiz ödemelerine. savaş harcamalanna ve
ödenmeyen vergilere bakmasını istedi.
ÖDPyazılı biraçıklama vaparak Refahyol'u
kaynak sorununun çözümü için yapılması ge-
rekenleri degil yapılmaması gerekenleri or-
taya koymakla suçladı. Hükümetin iktidara ge-
lırgelmez kamu çalışanlannın refah dağılı-
mındakı pay lannı budamaya başladığına dik-
kat çekildiği açıklamada. "İç borçlar 25 mil-
yar dolara day anıyor. Esas olarak karşılığı ol-
mayan iç borç faiz ödemeleri bu > ılın iİk 5
ay ında 575 trilyon olarak gerçekleştirilmişrir.
Faiz ödemeleri için bütçeye konulan ödenek
945 triİYondur. Faizler \e borçlanmadaki ar-
tış hızı dikkatealındığtnda > ıl sonunda 945 tril-
yonun iki kati kadar faiz ödemesi yapılması
gerekecektir. Kaynak yaratılmak isteniyorsa
bundan vazgeçilmeüdir" denıldı.
Kaynak aramaya başlandığında bakılması
gereken ikinci yer olarak savaş harcamalan-
nın gösterildiğt ÖDPaçıklamaMnda şöyle de-
nildı: "Son 10 yıldır personel dışı cari harca-
malann yüzde 70'ini güvenlik harcamalan
oluştunıyor. Bu yıJ 270 trihonluk diğer cari
harcamalar kalemL bütçe açığının ilk öngö-
rüde 800 trihona çıkmasıyia300 trilyona yük-
selmiştir. Bu rakamın yüzde 70'i 210 trilyona
ulaşacaktır ki: bu da yaklaşık 3 milyar dolar
savaş harcaması demektir. Bu arada sahil gü-
venük, Jandarma Genel Komutanlığı. İçişle-
ri Bakanlığı. Savunma Bakanlığı ve Emniyet
Genel Müdürlüğü bütçelerine bütçe dışı sa-
vunma sanavi fonunun yaklaşık 300 trilyon-
luk kısmi yani 4 milyar dolar savaşa harcan-
maktadır. Böylelikle yıllık savaş bütçesi 7 mil-
yar dolara ulaşmaktadır."
L'çüncü kaynağının vergi ödemelen olarak
gösterildigi ÖDP açıklamasında. sermayenin
ÖDP'den acil tedbirler
• Vergi etkinliği arttıncı tedbirler
ahnmah
• Sermayeye tanınan vergi
bağışıkhkları kaldınlarak emekçilere
vergi bağışıklığı sağlanmalı
• Temel tüketim mallan ve asgari
geçinme düzeyi vergi dışı bırakılmalı
• Ekonominin faiz ve ranta dayalı
yapısı değiştirilmeli
• Kısa vadeli yabancı sermaye girişi
kontrol edilmeli
• Fiaansal işlemlerin
vergilendirilmesi sağlanmalı
• Kayıt dışı ekonomi kontrol altına
alınmalı
• Devletin kamusal
yükümlülüklerini özel sektöre
devretmesi girişimleri durdurulmalı
• Kaynak yaratma bahanesiyle
yayılan özelleştirme durdurulmah
• Sosyal güvenlik kurumlan hizmet
verecek hale getirilmeli
• Tarım, hayvancıhk sektörlerinin
yeniden yapılanması için kaynak
aktanlmah
• Ekonominin IMF ve Dünya
Bankası gibi kuruluşlann
yönlendirmesiyle yönetimine son
verilmeli
yeterli vergi ödemediği belırtildi. 1980-1995
döneminde vergi gelirlerinin içındeki dolay-
lı vergilerin payının yüzde 37.2'den yüzde
59.3 e çıktığı belırtilen açıklamada. bu ora-
nın 1996'da yüzde 60'ın üzerine çıkmasının
beklendiği kaydedildi. "Böylelikleson 15 yü-
da dar ve sabit gelirliler enflasyon vergisinden
başka birde dolayb vergi yükü altında ezil-
nüştir" denilen açıklamada. sermayenin ye-
terli vergi ödemesinin sağlanması istendi.
Sendikalar 7'nci planın ücretlileri fakirleştireceğine inanıyor
Enflasyon çahşanı ezecek
CELAL YİLMAZ
İZMİR - işçi konfederasyonla-
rı yetkıhleri üretim ekonomisinin
terk edilerek "kâğıtekonomisi"nin
sürdürülmesının emekçi kesimi
voksuliaştırdığını belirttiler. Türk-
Iş Genel Başkanı Bayram Merat
kamu açıklannın emisyon ve borç-
lanmayla kapatılmasının enflasyo-
nu arttırarak işçileri ezeceğine dik-
kat çekerken. DjSK Genel Baş-
kanvekıli AtiUaÖngel. yüksek fa-
iz politıkasının faturasını emekçi
kesimin ödeyeceğını söyledi. Hak-
Iş Genel Başkanı Salim Uslu da
Yedinci Beş Yıllık Planlı dönem-
de öngörülen hedeflerin "biravuç
azınbğr mutlu etmeye yönelik ol-
duğunu vurguiadı.
Yedincı Beş Yıllık Kalkınma
Plam'nın 1996 programı konusun-
da. Cumhuriyet'in sorularını ya-
nıtlayan işçi liderleri, ekonominin
bugünkü sorunları ve gelecekten
kuşkulanyla ılgili görüşlerini be-
lirttiler. DtSK Genel Başkanveki-
li Öagel, ekonomik verilerin enf-
lasyonun tırmanacağını gösterdıği-
nı, bunun doğal sonucu olarak fa-
ızlerin yükseleceğini belirterek
şunlan söyledi:
"Temmuz ayında açıklanan
1996'nın üç aylık \erileri.
GSMH'nin program hcdeflerinin
üzerinde yüzde 8.9 oranında bü-
yüdüğünü göstermektedir. İç tü-
ketim \erthalattan kay naklanan bu
büyümenin yılın diğer dönemle-
rinde süreklillk göstermesi, \ar olan
ekonomik politikalann sürüp sürme-
yeceğine bağlıdır. Bu politikalann en
önemlisi. düşük dövi/ kuru-yüksek fa-
izdir. Bu da talebi arttırmaktadır. Talep
artışı ise düşük döviz kuruyla ithalab kö-
rükiemektedir. Sürdüriileceğine inandı-
ğımız bu politikalar. ithal girdi kullanı-
mını teş\ikedecektir. Bu aşamada emis-
yon artışı ya da daha fazla borçlanma
kaçınılmaz olacaktır. Bunun doğal so-
nucu olarak faiz oranlan vükselecektir.
Türk-lş Genel
Başkanı
Bayram Meral,
kamu
açıklannın
emisyon ve
borçİanmayla
kapatılmasınm
enflasyonu
arttırarak
işçileri
ezecegine
dikkat çekti.
rur. Memuıiann foplam maliyc-
ti ise 1989"da 100; 1995'te % ola-
rak gerçekleşmiştir. Kamu açık-
lannın hı/Ja arttığı \e bu açıkla-
nn emisyonla ve borçlanmayla fi-
nanst edildiği ortamda. faizlerin
hiida yükselmesi.enflasyonun art-
ması doğaldır. Bu da enfiasyona
endekslenmemiş işçileri nıtraur-
ları. emekiileri giderek ağııiaşan
konuma itmektedir. Yedinci pla-
nın 96 programında yer alan de-
ğeriendirmelerin. emekçi kesi-
min aleyhine olduğu rahatlık-
la anlaşılacaktır."
Mutlu azmlık için
Hak-tş Gene!
Başkanı Salim
Uslu işyeri
kapanmalan
\°e işsizliğin
yaratacağı
tehlikelere
dikkat çekerek
1996
programıy la
azınlığın mutlu
edilmesinin
hedeflendiğini
söyledi.
1994 yılında ücretler yüzde 30'lara ge-
rilemiştir. Ancak 1996'da öngörülen ar-
tış, bu kaybı karşılamaktan uzaktır."
Türk-ls Genel Başkanı Meralde şöy-
le konuştu:
"DPTverilerine göre. kamu kesimi iş-
yerlerinde işçilik maliyeti 1989 yılında
100 kabul edilirse; 1993"te 201 çıkmış.
1995'te de 143'e inmiştir. Avnı verilere
göre. özel sektörde işgücü maliyeti 1989
100; 1993'te 174,1994 de ise 137olmuş-
Hak-tşGenel Başkanı Uslu da
1996 programıyla "biravuç azın-
lığın" mutlu edilmesinin hedef-
lendiğini söyledi. Işyen kapanma-
lan ve işsizliğin yaratacağı teh-
likeleredikkat çeken L slu. görüş-
lerini şöyie dile aetirdi:
"Prog'ramda/GSMH hedefi
işsizük ve işyeri kapanmalannı
getirir. 1995'egöre,yüzde 11 olan
özel sektör sabit sermaye yatınm
artış hızının yüzde 6.5"eçekilme-
si de rant-repo-faiz karakterli eko-
nominin süreceğini göstermekte-
dir. İç talep artış hızının yüzde
12'den yüzde 5.5'e. tüketimin de
yüzde 7.7'den yüzde 4.9'a gerile-
mesinin hedeflenmesl,satın alnıa
gücünün düşürülmesini doğura-
caktır. Bütçedekifaizödemeleri-
nin y üzde 125 artışla 576 trilyon-
dan 1J katrifyona y ükselmesi.
üretim ekonomisinden vazgeçile-
rek'kâğıtekonomisi'ninsürece-
ği ve destelJeneceği isaretini vermekte-
dir. Nitekim bu tür programlar. geçen
dönemlerde GSMH içinde. ücretülerin
payını j üzde 25.1 'e, buna karşılık rant-
repo \e faizin payını yüzde 57.6'ya çıkar-
mıştır. Ancak, Türkiye gibi sonınlan ve
potansiyeli mevcut bir ülkede hiçbirsey
çözümsüz değildir. Bu anlamda, 54. ko-
alisyon hükümetinin ilk icraatlan çalı-
saııİarve ücretlileraçısından olumludur."
ÇİFTÇİ DOSTU / SADULLAHUSLMI
Pamukta 200 trilyon liralık vergi vurgunuANKARA - Türk pamuğunu ve mil-
yonlarca üreticisini bekleyen tehlikele-
ri bundan önceki 4 yazımda belirtmiş-
tim. Beyaz altınımız gerçekten ciddi so-
runlarla karşı karşıya. Eğer gerekli ön-
lemler alınamazsa Türk ekonomisi ve ta-
nmı büyük bir darbe yiyecektir!...
Hükümetlerin bugüne kadar pamuk-
ta izlediği yanlış politikalar yüzünden
üreticiler ve ekonomimiz zarar görürken.
devlet de kaybediyor!.. Hem de geçmiş
yıllardaki kayıplarını bugünün değerle-
ri ile ölçersek devletimizin kaybı belki de
katrilyonları bulabılir.
Necmettin Erbakan, başbakan ol-
duktan sonra ilk ciddi sınavını pamuk-
ta verecek. Memura, işçiye, emekliye
yüzde 50 zam abartıldığı kadar çok
önemli bir olay değildı. Aynca "yapıla-
maz" veya "kahramanlık"sayılacakka-
dar da zorluğu yoktu. Tercıh meselesiy-
di. Önceki hükümetler arasında çok da-
ha fazla zam yapanlar da olmuştu...
Ama şimdi sıralayacağımız önerileri ya-
pabılmek için biraz yürek ister!..
Önerilerimiz kaynakla ilgili. Üstelik
Erbakan'a şu sıralarda en çok gerekli
olan kaynak... Memur ve emeklilerden
sonra ordu mensuplarına ve güvenlik
güçlerine de aynca ilave zam yapılacak-
mış. Sırada çiftçilerimız var!..
Onerilerimizi uygulayabilirse. sıkıntı-
larının bir kısmını atlatabilir. Hele tarım
ve hayvancıhğımızın sorunlarını kökün-
den hailedebilir...
Pamukta çırçırcıdan. iplikçiye, doku-
macıya, konfeksiyoncuya, toptancıya,
ihracatçıya ve perakendeciye kadar
uzanan zincir içinde yapılan alım-sa-
tımların büyük bir kısmı faturasız yapıl-
dığı için 1994 yılında devletimizin kay-
bettiğı vergi 70 trılyon lira... 1995 yıfın-
daki vergi kaybı ise 130trilyon lira... Bu
yıl ise devletin kaybedecegi vergi tam
200 trilyon lira olarak hesap ediliyor!..
Hiç kimse korkmasın veya merak-
lanmasın... Önerımizden herkes ka-
zarçlı çıkacak. En azından zarar eden
olmayacak. Devlet vergi kazanacak...
Milyonlarca üretici ilk defa para kaza-
nacak... Erbakan hocada "sevgivegü-
ven" kazanacak. Tekstilci v e konfeksiyon-
cu bıraz kârdan zarar edecek. ama gene de
hakkını alacak!..
Ama... Eğer bundan önceki başba-
kanlar gibi önerimizi elinin tersi ile iter-
se veya itmek zorunda bırakıhrsa Erba-
kan hoca da şimdiye kadar sürekli eleş-
tirdiği "rantiye"cilerie işbirliği yapmış
olacak!..
Işte meydan... Işte Erbakan... HOC
Rl MEYDAN!..
1993 yılına kadar kimse işin farkında
değildi. Bir miktar vergi kaçağı olduğu
biliniyordu, ama bu kadar vahim bo-
yutlara ulaştığı tahmin edilemiyordu.
1993 yılında tanm ürünlerini destek-
lemek amacıyla "prim sistemi" uygula-
ması getirildi. ilk uygulama da pamuk-
ta yapıldı. Üreticiye kilo başına 3 bin li-
ra prim ödendi. Üretici sevindi... Pa-
muğunu satarken kaybettiğini primle
karşıladı. Tüccar ve sanayici de mem-
nundu... Çünkü devlet prim verdiği için
pamuğu daha ucuz fiyatla toplayabil-
di.
Sonuçta devlet hepsinden çok se-
vindi... Çünkü prim olarak ödediği yak-
laşık 4 trilyon 500 milyar liranın karşılı-
ğında 15 trilyon liraya yakın fazladan ver-
gi topladı...
Başbakan ve bakanlanmız da çok
sevinmiş olacaklar ki gittikleri her yer-
de tanm ürünlerinin tamamına prim ve-
rilmesi gerektiğini savunmaya başladı-
lar!.. Ben de çok sevinmiştim. Zira yıl-
larca "prim sistemi"n\ savunan bir ga-
zeteci olarak Türk ekonomisinin ve mil-
yonlarca üreticinin kazançlı çıkmasın-
dan mutlu olmuştum. Nitekim arka ar-
kaya prim sistemine dayalı yeni model-
ler üretmeye başladım. Ama itiraf etme-
liyim ki tarıma dayalı çok yararlı olaca-
ğına inandığım prim sisteminin ardından
büyük çapta "vergi kaçağı "nın çıkaca-
ğını hiç aklımın kenarından geçirme-
miştim. Tabii benim gibi uygulamacıla-
nn da aklından geçirmediğinı sanıyorum!
Ancak 1994 yılının yaz aylarında hü-
kümet yeni ürün pamuk için bin lira prim
ilan edince hiç kimsenin beklemediği bi-
çimde "ktzılcakıyamet"koptu... Sana-
Pamukta izlenen yanlış politikalary üzünden üreticiler ve ekonomimiz zarar göriiyor.
yici lobileri hükümete baskı yapmaya
başladılar... Herkes şaşkındı... Bir yıl
önce 3 bin lira prime sevinenler birden
bire çark etmişlerdi... Bin lira prim ve-
rilmesine karşı çıkıyorlardı!..
Sonuçta mesele anlaşıldı. Meğer pa-
muğa verilen prim senelerden beri sü-
regelen trilyonlarca liralık vergi kaçağı-
nı ortaya çıkarmış. Sanayici ve bu sek-
törde ticaret yapanların prim sistemine
karşı çıkmalarının nedeni de buymuş!..
Erbakan'ın bu konuda yaptıracağı bir
araştırma belki bilmediğimiz başka ger-
çekleri de ortaya çıkaracaktır. Orneğin
Ege Üniversitesi'nde bu konuda yapı-
lan bir araştırma da var. Bu araştırma-
ya göre 1994 yılında pamuktan kaçın-
lan vergi 70 trilyon lira. Ayrıca, geçen-
lerde feshedilen "Milli Pamuk Istişare Ko-
mıtesi" de vergi kaçağını tespit etmiş.
Rakamlar yanlış ama, tespitler doğru.
Komiteye göre, 1996-1997 pamuk
kampanyası döneminde prim sistemi uy-
gulanmadığı takdirde çırçırcılarda kay-
bolacak vergi 6 trilyon lira... Iplik sek-
töründe 7 trilyon. Dokuma sektöründe
14 trilyon... Konfeksiyon sektöründe
ise tam 43 trilyon lira... Toplam 70 tril-
yon lira!.. Komitenin elimize geçen bö-
lümünde hesaplar burada noktalanı-
yor... Ama, dahası da var... Eğer, çırçır-
cı da, iplikçi de. dokumacı da konfek-
siyoncu da vergi kaçağı varsa. ihracat-
çıda da, toptancıda da. perakendeci-
de de bu rakamın iki veya üç katı vergi
kaçağı var demektir... Çünkü işin başın-
da başlayan faturasız alışveriş onlarda
da sürecektir... Bunlar da hesaba katı-
lırsa belki "kaçak vergi" 200 triyon lira-
yı bulacaktır!..
Nitekim, bize ulaşan bilgilere göre de
1996-1997 yılında yıllarda prim sistemi
uygulanmadığı takdirde vergi kaybı 200
trilyon lira olacaktır!.. iki araştırma ara-
sında fark o kadar önemli sayılmaz.
200 trilyon lira da olsa 70 trilyon lira
da olsa büyük paradır ve bu para için-
de 60 milyon Türkün hakkı vardır...
Hükümet bu konuda bir araştırma
yapmayı düşündüğü zaman yardımcı
olur diye bu konuyu dikkatle izleyen
bazı isimleri açıklamakta yarar görüyo-
rum. ilk isim Izmir Ticaret Borsası Baş-
kanı Hasan Özmen, ikinci isim Tariş
Pamuk Birliği Başkanı Mehmet Baka-
noğlu, üçüncü isim Ege Çiftçiler Der-
neği Başkanı Hulusi Tanman... Aynca.
feshedilen "Milli Pamuk istişare Komi-
fes/"nin tüm üyeleri... Ege Unıversitesi
Araştırma Bölümü'nün de bu konuda
yardımcı olabileceğini sanıyooım...
Sonuç alınabilmesi için bu konudaki
önenierimi şöyle tamamlamak istiyo-
rum. Yeni ürün bir kilo pamuğun mali-
yeti bazı bölgelerde 70 bin, bazı bölge-
lerde de 80 bin liranın üstünde... Yük-
sek faizlerin getirdiği maliyet de bu he-
sabın içinde değil... 90 bin liranın altın-
da verilecek fiyat çiftçinin zaranna yol
açacaktır... Bu nedenle kütlü pamuk ta-
ban fiyatı 85 bin lira olmalı ve ayrıca 10
bin lira da prim verilmelidir!..
85 bin lira fiyatın özel sektör tarafın-
dan aşağıya çekilmesini önlemek için
de Tariş, Çukobiriik ve Antbirlik sıfırfa-
izli veya çok düşük faizli kredilerle güç-
lendirilmelidir. On bin lira prim verildiği
zaman devletin kasasından çıkacak pa-
ra yaklaşık olarak 18 trilyon lira tutacak-
tır. Ancak, çiftçi primi tahsil edebilmek
için pamuğunu çırçırcıya verirken mut-
laka fatura istemek zorunda kalacaktır.
Çırçırcı da faturalı aldığı malı işledikten
sonra iplikçiye faturasız satamayacak-
tır. Böylece, ıplikçiden dokumacıya,
konfeksiyoncuya, toptancıya, ihracat-
çıya, perakendeciye kadar fatura çalış-
mış olacaktır. Yapılan tahminlere göre,
çiftçiye prim olarak ödenen 18 trilyon
liranın karşılığında devlete 200 trilyon li-
raya kadar vergi gelecektir!..
Erbakan'a bir de hatırlatma yapmak
isteriz. Önceki hükümet döneminde Ya-
lım Erez, Tariş, Çukobiriik, Antbirlik,
Trakyabirlik, Karadenizbirlik, Kozabir-
lik genel müdürlerini geçici görev ba-
hanesi ile işbaşından uzaklaştırmıştı.
Hasat mevsimine girmek üzereyiz. Şim-
di kızakta bulunan bu genel müdürler
çok tecrübelidir ve birliklerde başanlı
hizmetler vermişlerdir. Tarım ürünlerini
desteklerken onların bilgilerine ihtiyaç
olacaktır. Nitekim. Danıştay da genel
müdürlerin göreve dönmesi yolunda
karar vermiştir. Erbakan Danıştay kara-
rını uygulattığı takdirde hem hükümet,
hem de çiftçi kazançlı çıkacaktır!. •
İŞÇİMN EVREMNDEN
ŞÜKRAJV SONER
Takıyye Değil Hile
Dini bilgisi de güçlü ızlenimi veren bir okur, dün te-
lefonla önemli gördüğü bir uyanda bulundu:
"Bütün köşe yazarlannın yaptığı gibi siz de önemli
biryanlışa araç oluyorsunuz. Erbakan ve Refah 'ın uy-
guladığı starteji için 'takıyye' sözcüğünü kullanıyorsu-
nuz. Onların eskiden beri yapmakta olduklan işe 'ta-
kıyye değil hile' denir. Takıyye, gerçekten zayıf olanın,
zorbalığa, zulme karşı, kendinı, yaşama hakkını koru-
mak üzere gerçek amaç ve düşüncesini saklaması ha-
li için geçerli bir durumdur Şeriat iktidan amacı sak-
lanırken, demokrasinin araçları kullanılarak, demokra-
sinin yok edilrnesi gibi bir yol izlenmektedir ki burada
takıyye değil tam tersi bir durum, asıl zorbalık ve zul-
mü uygulayacakiann çok tehlikeli bir oyunu ve hilesi
söz konusudur.."
Okurun uyarısı şeriatçıların Müslümanlık ve inançlar
üzerinde ne kadar tehlikeli oyun oynadıklannı daha bir
açık sergiliyor.
Her din ve mezhepten bütün inananlar ve Türkiye'de
çok az sayılarda olduğu tahmin edilen inanmayanlar ve
özellikle de çoğunluk Müslümanlar için, inanç özgür-
lüğü, güvence olan laiklik, cumhuriyet ilkeleri, Atatürk
devrimleri, belli ki "zulüm ve zorbalık" olarak değerlen-
dirılmış. Kurtuluş şeriatta gösterilerek, demokrasi ve in-
san haklarının güvencesi olabilecek ilkeler, devletin bu
anlamda toplumu korumaya çalışan kuralları, zulüm,
zorbalık araçları olarak gösterilmiş. Her şey tersyüz
edilerek, her tür" oyun, hile, ahlaksızlık, yalanlarını, top-
luma benimsetmek üzere "takıyye yapmak zorunda-
y/z"denilmiş.
Hep birlikte bu büyük oyunu bal gibi de yutmuşuz.
Türkiye'de Müslümanların. inananların. inançları ne-
deni ile zalimlerin, zulmü altında olduklan propogan-
dasının, bilmeden de olsa aracısı olmuşuz.
Eğertarikatların kucağına. fanatizmin, yobazlığın ba-
tağına düşmemişse, ınanç ve ıbadetinde özgür Müs-
lümanın, laik düzenden, cumhuriyet ilkeleri, Atatürk
devrimleri, devletin bu anlamdaki düzenlemelerinden
bir rahatsızlık duyması, çelişki yaşaması söz konusu
değildir.
Erbakan ve Refah bugün Türkiye'de, küçükler ara-
sında en büyük parti konumuna gelmişse, nedeni oyu-
nu veren inanmış Müslüman'ın bu alandaki çok büyük
oyunlara rağmen, bu anlamda en küçük bir rahatsızlık
duyması değil. Oy verenlerin çok büyük çoğunluğu, ra-
dikal dinciler, tarıkatlar, şeriat taraftarların/n beklentile-
rinin tamamen dışında, Refah'ın öbür dünyaya değil.
asıl bu dünyaya dönük söylemlerinin etkisının altında
kalmışlardır.
• • •
Yeni dünya sömürü düzeni ile Türkiye'de 12 Eylül'ün
çakışması, yoksullaşmanın, kimlik erozyonunun, ör-
gütlü ve birey olarak hak arama yollarının tıkanması-
nın, katlanmasını getirmiştir. Erbakan ve Refah Partisı,
bu dünyaya, insanların günlük yaşamına dönük olarak,
solun terk ettiği insan haklarından yana bütün söylem-
leri en etkili ve başanlı olarak kullanmıştır. Ondan bel-
ki de çok daha önemli olarak, örgütlenmeyi, parti ça-
lışmalarını ciddi yurütmüş tek parti konumundadır.
Keşke Refah iktidara hazır gelmişken bu söylemle-
rın bir kısmının olsun gerçekleşmesi için ciddi adımlar
atsa. Kimliğini yitiren sola, demokrat ve liberal olmak-
tan çok uzakta kalmış merkez sağa biraz ders vermiş
olurdu.
Bizim kaygımız Refahlı iktidarın ona asıl oyu kazan-
dıran söylemlerden çark edip, yeni dünya sömürü dü-
zeninin çarklan ile bütünleşip, radikal sağ. şeriatçılar
adına kapılan açacak yeni ödünler koparması, ittifak-
ları oluşturmasıdır.
Batı demokrasilerinin siyasal iktidarlannın, Türt<iye için
gerçekten demokrasi kaygısı içinde olduklan soylemi
hiçbir dönem için asla doğru ve geçerli olmadı. Aslo-
lan bütün dünya ilişkılerinde olduğu üzere, sadece çı-
karlarının gözetilmesidir. Refah iktidan iyi bir manevra
ile Çekiç Güç'te. Israil anlaşmasında, Kıbrıs'ta, Orta-
doğu çıkar ve ilişkilerinde. Batılı güçlerin beklentileri ile
uyum içinde olursa, hele bir de serbest piyasa ekono-
misinin gereklerine uyarsa, ortada hiçbir sorun kalmaz.
ABD Dışişleri'nden ilk adım olarak önceki gün yapılan
"Türkiye ile ilişkilerin devamında laiklik şart değil" şek-
lindeki açıklamanın devamı da gelir.
Anımsayacaksınız. Ecevithükümetini günlük dövize
muhtaç bırakan Batılı müttefikler, Türkiye'yi istedikleri
noktalarda uzaklaştırmak üzere "cunta" dedikleri 12 Ey-
lül askeri ihtılal yönetimine birkaç ayda, birçok yılın 8-
10 katı yardımla destek olmakta hiçbir sakınca görme-
mişlerdi.
Refah ve Erbakan için daha önceki söylemlerinden
gerı dönmek, söylediğinin tam tersini yapmak alışılma-
dık bir eylem değil. Erbakan'lı Refah'ın bu konuda Çil-
ler'li DYP'yi sollayacağından, hiç kuşkum yok.
Dün bir, bugün iki, Çekıç Güç, fsrail Anlaşması kıvırt-
malanndan daha önemli olarak, serbest piyasa düze-
nine uyum sağlamada, acemilikten kaynaklanan bir-iki
pot kırmayı saymazsanız, tam puan almış bulunuyor-
iar. Refah çok yakında düzenin en büyük partisi oldu-
ğunu kanıtlama yarışı içinde olacak.
Üstelik bunu diğerlerinden daha başanlı olarak po-
pülıst politikalarla süsleyecek. Şiddetle efeştirdiğı ran-
tiye düzeninin en iyi savunuculuğuna soyunurken. ver-
gilendirme, faizleri aşağı çekme. özelleştirmeye karşı
olma.. türünden söylemter tarihe karışacak.
Baksanıza uzun yıllardır verdikleri ödünlerle merkez
sağ olmaktan çıkıp, ırkçılığa. militarizme, radikal din ve
tarikatlara, şeriata kucak açmış partiler ANAP ve DYP
"hile"n'\n asıl ustası Refah'ın iktidar olması ile parça-
lanma yolunda sancılı günler yaşıyorlar.
Yoksulun, inanmış Müslüman'ın oyu ile iktidar olan
Refah, ABD'nin, yeni dünya sömürü düzeninin Türki-
ye'deki en güiçü müttefikı, sömürü, vurgun, rant düzenin
en güçlü partisi olma yolunda hızla ilerliyor. "Gazalan
mübarek olsun", başka ne denir?
TUGIAD: Once
kamuda verimlilikEkonomi Servisi- Türki-
ye Genç İşadamlan Derne-
ği'nin "Verimlilik" konulu
raporunda. gümrük birliği
ve dünyadaki serbestieşme
eğilimine dikkat çekilerek.
Türkıye'deki nrmalann ulus-
lararası pazar paylannı art-
tırabilmeleri için öncelikle
kamunun tüm faaliyetlerin-
de verimliliğin artması ge-
rektijii kaydedildi.
TLGİAD'ın "2000'Ii Yü-
lara Doğru Türkiye'nin Ön-
de Gelen Sonınlanna
Yaklaşımlar"
1
başlığı
altında hazırladığı ra-
porlannonyedincisi
olan "Verimlilik" ko-
nulu araştırmada şöy-
ie denıldı: "Türkiyegibi
gelişmekte olan ülkelerde
özel sektörün gelişebilmesi
için kamunun hem uygun
çe>Tcyaratma açısından hem
de tüm gelişmiş ve gelişmek-
te olan ülkelerde olduğu gi-
bi mali açıdan desteği gerek-
mekte, bu nedenle kamunun
sosyal veekonomikalanda fa-
alivetlerinin etkinliği ve ve-
rimliliği çok daha fazla önem
kazannıaktadır."
İnsan kavnaklannın ge-
liştınlmesinin venmlılığinın
temel taşı olduğu kaydedilen
raporda. 1994 yılı itibanyia
Türkiye'de ışgücünün nüfus
içindeki pay ının y üzde 3 7'de
kaldığına işaret edilerek şu
ifadelere yer verildi: "Ge-
lişmiş ülkelerde üretken ki-
şi başına bir üretken olma-
yan kişi düşerken, Türki-
ye'deyaklaşık iki üretken ot-
mayan kişi düşmektedir."
Raporda "Eğitim konu-
sunda tüm bulgular. Türki-
ye'de kamunun bu konu-
da yeterince başanlı
olmadığmı veözel ke-
simin katkısının ye-
tersiz olduğunu orta-
ya koymaktadır" de-
nıldi Raporda. "Devletin
sosyal güvenliği sağlay arak
toplumsal barışa katkıda
bulunması ve toplumun
yaşam düzeyini yükselt-
mesi için sosyal güvenlik
alanında yeniden yapılan-
manın gereği açıktır"
görüşü ifade edıldı.
Türkiye'de sağlıktan örürü
işgücü kaybının arttığının
vurgulandığı raporda. bu
alanda da önlem alınması
gerektiğine işaret edildi.