25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 TEMMUZ 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYGARLIKLAREN İZİNDE. OKTAYEKINCI ODAK NOKTASI DPT'nin eşgüdümünde sürdürülen bir çalışmada "Türkiye'nin Koruma Raporu" hazırlanıyor: Korumada 'durum değerlendirmesi'...Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Var- lıklannı KorumaGenel Müdürlüğü'nüyö- netenler, yürürlüktekı koruma ılkelerini ve SİT kararlannı "törpülemek'' içın voğun çabalar ıçersindelerken, Devlet Planlama Teşkilaü'nca (DPT) sürdürülen bır çalış- mada da "Türİdve'deki kültür ve tabiat var- lıklannın neden konınamadığı" araştırılı- yor. Düııva Bankası tarafından finanse edilen ve DPT'nin koordinatörlüğünde yürütülen "llusal Çe\Te Stratejisi ve Ev lem Planı Pro- jesi"kapxamındakı "Doğal, Tarihi ve Kül- türel Değerlerin Korunması Çalışma Gu- rubu'", geçen yıldan bu yana sürdürdüğü çalışmalarda kapsamlı bir "koruma rapo- ru" geliştırmeve başladı. Prof. Dr. R-Raci Bademli'nin danışman- lıgında hazırlanan raporun ılk taslağmda. ülke düzeyindekı korunması öngörülen de- gerlenn genel bırenvanterı. korumayla il- gili >asal \e kurumsal yapılanmanın bu- günkü durumu. yıne korumaya doğrudan etki eden sı>asal ve ekonomık yaklaşımla- rın ırdelenmesiyle bırlıkte vıllardır süre- gelen olumsuzlukların giderilmesıne yö- nelik bir "yeniden vapılanma" önerisi de yer alıyor. Koruma raporu taslağı bu bağlamda il- gılı tüm hukuksal \e yönetsel düzenleme- lerin de "korumayı engelleyen" kargaşa ve duvarsızlıktan "anndınlmasını"gündeme getırıyor. Kavram ve 'diT karmaşası Birincı taslak olarak "Nisan 1996" tari- hiyle çalışma gurubunda değerlendirilme- ye başlanan Koruma Raporu'nun ılk dık- kat çektiğı konu, bu alanda Türkıye'de göz- lenen genel bır "kavram karmaşası". Örneğın. son yıllarda vaygın olarak kul- lanılan "korunması gerekll doğal, tarihi ve kültürel deferler" şeklındekı bır tanımls- mada "tarihi değer" ıle "kültürel değer" ayınmının gereksız oldugunu sav unan ra- por. yine korunması gereklı her tarihi de- gerin zaten aynı anda kültürel deger nite- liği taşıdıgını vurguluyor. Öte yandan ko- Tuma konusundaki temel hedefin de ülke- deki tarıhsel ve doğal mirasın yok olması- nı ve bozulmasını önlemek olduğu anım- satılan raporda, maddi olmayan kültürel degerlenn de varlıgına dikkat çekilerek asıl hedefin v urgulanabılmesı ıçın "korunma- sı gerekli doğal ve tarihi değerler" kav ramı- nın kullanılması benımsenıyor. Benzer şekilde yine Türkiye'de dogru- dan "tarihi değer"* tanımmın da gerek ku- ramsal ve hukuksal alanda. gerekse uygu- lamada belirsizlikler varatan bir kavram karmaşası yaşadığı raporda saptanan so- runlar arasında. Örnegın Koruma Kurulları'nın kararla- nnda, özellikle mimarlık tarihınin erken ya da geç dönem ürünü olarak korunması gereklı bınalar ıçin "taşınmaz kültür var- bğT. "tarihi eser", "eski eser", "shil mi- marlıkörnegi yapı" vb. gıbi degişik tamm- lara rastlanabilıyor. Bu tür bir karmaşanın "doğal değer" kavramı kapsamında da süregeldığine dik- kat çekılen raporda. buna örnek olarak da: "tabiat varuğT. "doğal miras". "tabiat (ya da doga) "anıtT, "doğal doku" vb. gibi söylemler göstenlıyor. Rapora göre. koruma konusundaki bu "ortak dil eksikliğinin" başlıca nedeni. ko- nuyla ilgilı "akademik". "teknik", "bü- rokratik" ve "sivasal" çev relerın hem ken- di aralannda. hem de birbirlenv le sürege- len iletişım ve anlavış kopukluğu. Buna özellikle Türkiye'de etken olan bir de "ge- çimsizlik*' faktörii eklenebilıyor ve bö>le- ce ilgilı her kesim. kendı yaklaşımlanna uygun bır koruma söyleminin - deyim ye- rindeyse - "takipçisi" oluyor. Nitekım. DPT raporunda açıkça vurgu- lanmamış, ama, bu karmaşanın örnegin "sh*asal" nedenlen arasında özellikle son yılİardakı "ideolojik yaklaşımlar" da önemli yer almaya başladı. Sözgelımı Re- fah Partili beledıye başkanlannın ve aynı partıye yakın kımi uzmanlann koruma söy- lemlerınde "ecdadyadigâneserier", "tari- hi mabetier", "Türk ve Islam mimarisr vb. gibı tanımlar kullanılıyor. Tarihsel degerleri öncelikle "din kültü- rüne" bağlı olarak tanımlamak ve "koru- ma önceliğini" de yine bu tanıma dayana- rak belırlemek niyetlenne de hizmet ede- bilen bu tür kavramlar arasında. ömeğin yi- ne mimarlık tarihi ve geleneği açısından "Islam mimarhğı" ayrımı da aslında yeter- sızkalıvor. Çünkü sözgelimi Afrika'daki Müslü- man toplumlann konut ya da dinsel yapı mimarisıvle. AnadohTdaki yıne Müslü- man toplumlara ait aynı amaçlı mimartık ürünleri arasında "iklimden. coğrafyadan, bûiikte varanılan diğer kültürlerin etkile- rinden. geleneklerden ve malzeme, işçilik vb. nedenlerden kaynaklanan" farklılıklar var. Buna karşın yine aynı coğrafyayı ve yurdu paylaşan farklı din ve kültürlerden toplumlara ait mımari gelenek ve biçemler arasmda da büyük benzerlikler. hatta "ay- nı" denebilecek ortak çözüm \e tasanm Tiirkive, sahip olduğu mimarlık tarihi beliielerini korumak için kültür mirasına en az para ayıran ve en a/ kavnak aktaran ülkeler arasında. Bö\le olunca da eşsiz bir zenginlik, du- yarsız ekonomi politikalannın elinde çöküntme uğruyor. ı Fotoğraf: ARA GÜLER) "T^v ünyanın / 1 en zengin -£_—* tarihsel ve doğal değerler birikimine sahip olan Türkiye'de bu değerlerin neden yeterince korunamadığı ve bundan sonra nasıl bir politika ve yöntem izlenmesi gerektiği konusunda kapsamlı bir çalışma sürüyor. DPT'nin eşgüdümünde 1995'tenbuyana yapılan çalışmanın ilk taslak raporu, sorunları çözmeye yönelik çok yönlü bir tartışma sürecine de "rehber" olabilecek nitelikte... birliktelikleri hemen her ülkede gözlenebi- liyor... Bütün bu farklı amaç ve beklentilerden kaynaklanan kavram karmaşasım gıder- mek, yine DPT çalışma grubunun rapo- runda öncelikle ele altnması gereken so- runlar arasında belırlenıyor Böylesı bır "çok diHi" söylemın gıdenlerek ülkedeki tarıh ve doga degerlerinin "içtenlikle" ve "aynm gözetmeden" korunabilmesı ıçin de kavramlarda "ortak doğruyu" bulup mevzuata ve uygulamava yansıtmak yö- nünde çalışma başlatılması öneriliyor. Yetki ve 'statü' karmaşası Türkiye'nin tarihsel ve dogal degerleri- nin korunmasında gerek "yetkili kişi ve ku- rumlar" açısından, gerekse bu değerlerin baglı tutuldukları "hukuksal statüleri" açı- sından da artık koruma önünde bır engel oluşturacak düzeyde karmaşa yaratılmış durumda. Yine hemen hiçbırinin arasında ortak bır davranış ya da yaklaşım birlikteligi sagla- namayan (bunun için ciddi bır çaba da har- canmayan) bu sorumluluk birimlennin ko- ruma yükümlülüklerine giren degerler de farklı koruma duzenlerine sahip olmaları- na ragmen. aslında "tarihsel ve doğal mi- ras nitelikk-ri" açısından büyük farklılık tı- şımıyorlar. Örnegin, Kültür Bakanlığı'nın Kültürve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdür- lügü. (Koruma Yüksek Kurulu ve Bölge Koruma Kurullan), Anıtlar ve Müzeler Ge- nel Müdürlüğü: Orman Bakanlığı'nın Mıl- lı Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Mü- dürlügü; Çevre Bakanlığı'nın Özel Çeyre Koruma Başkanlıgı. Çevre Kırlilığini Ön- leme ve Kontrol Genel Müdürlüğü. Çevre Koruma Genel Müdürlüğü.. gibi bakanlık kurumları ve bunlann birçogunun yurt dü- zeyinde örgütlenmış "il vc bölge müdürlük- leri".. korumayla dogrudan ılgıli ve sorum- lu kuruluşlar. Bu genış görev ve yetki yelpazesi içen- sınde yıne örnegin dogal StT'ler, tarihsel SlT'ler. milli parklar. tabiat parklan. tabi- at anıtlan. tabiatı koruma alanlan. özel çev - re koruma bölgeleri. çevre düzenleme alan- ları. koruma ormanlan vb. gibi tanımlarla değişik kuruların sorumlulugu altındakı alanlar da aynı karmaşanın "farklı statülü, ama benzer degerleri içeren" koruma böl- gelerini oluşturuyorlar. Sözgehmı bu bölgeler içerisinde Güney Ege'de, Foça'da, Pamukkale'de bırçok do- gal ve tarihsel SİT alanlan aynı ayda Özel Çevre Koruma Bölgesi'nedealındıgından. hem Kültür Bakanlığı'nın hem de Çevre Bakanlığı'nın ilgilı kurumlanna bağlı du- rumdalar. Benzer şekılde Orman Bakanlığı'nın de- netimindekı ormanlık alanlardan özellikle kentleşme ve yapılaşma tehdidi altında olan birçok bölge bugün aynı anda "doğal SİT" statüsü içindeler. Bu gibi yerlerde de örnegin koruma kurullan ımar ve kulla- nım kısıtlaması getirirken. Orman Bakan- lığı kendi yetkisine dayanarak "49 yıOığı- na tahsisler" yapıyor ve otel, üniversite. ta- til köyü vb. tesislere olanak sağlıyor. Ulusal m a l v a r l ı ğ ı m ı z ve y a s a l a r ı m ı z Türlaye 'nin tarihsel ve doğal değerler stoku DPT koordinatörlüğünde süren çalışmada. Türkiye'de bugüne dek "yasal olarak" koruma altına alınmış olan tüm doğal ve tanhsel değerlerimizin genel dökümü, yine >asal dayanaklarıyla birlıkte şöyle özetlenıyor: "a) Orman Bakanlığf nca 2873 sayılı Mıllı Parklar Yasası'na referansla belirlenmiş Millı Parklar (29 adet). Tabiat Parklan (10 adet). Tabiatı Koruma Alanlan (32 adet) ve Tabiat Anıtlan (38 adet) ile 6831 sayılı Orman Yasası bağlamında tanımlanmış ormanlar. 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasası ve 1380 sayılı Su Ürünlen Yasası uyarınca tanımlanmış Yaban Havatını Koruma Sahaları (97 adet). Yaban Hayvanlan Üretme Istasyonlan (39 adet). Balık Üretme ve Yetiştirme Istasyonlan (20 adet). Tam Kontrollü Balık Yetiştinne Yerleri (3 İ adet). Balık Yetiştirme Alanlan (24 adet); b) Kültür Bakanlığı'nca 2863 sayılı Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Yasası uyarınca tescil edilmiş Doğal Varhklar (907 adet). Doğal SİT Alanlan (310 adet). Arkeolojik SİT Alanlan (2.768 adet), Kentsel SİT Alanlan (116 adet). Tarihi StT Alanlan (51 adet). Diğer StT alanlan (147 adet). Sivıl Mimarlık Ömeklerı (30.084) yapı). Dinsel Yapılar (5.009 yapı), Kültürel Yapılar (4.754 yapı). Idari Yapılar (632 yapı). Endüstriyel veTicari Yapılar(382 yapı), Mezarlıklar (1.582 adet). Şehitlikler (179 adet). Antt ve Abideler (155 adet) ve Kalıntılar (676 adet) ile müze envanterlerine girmiş tüm doğal ve tarihi objeler yanı sıra UNESCO Dünya Mirası Listesindeki SİT alanlan (7 adet): c) Çevre Bakanlığı'nca 2872 sayılı Çevre Yasası uyannca belirlenmiş Özel Çevre Koruma Bölgeleri (13 adet); d) 3621 sayılı Kıyı Yasası'na göre tanımlanmış Kıyılar ve Sahil Şeritleri; e) 2960 sayılı Boğaziçi Yasası'nda sınırlandığı şekliyle Boğaziçi... Bu stok. 'binncil koruma' stokudur." Koruma Raporu'nda. ülkemizde yürürlükte bulunan "ilgili mevzuatın" son durumu ve "çok vasalı" karakten ise şövle sergıleniyor: "Koruma ile dogrudan ilgili kanunlar "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu (1983 < 2863)'. "Çevre Kanunu(1983 2872)'. 'Mılli Parklar Kanunu (1983 2873)'. •Boğaziçi Kanunu (1983 2960)'. •Kıyı Kanunu (1990 3621)'. "Başbakanlık Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlıgı Kurulmasına Dair KHK (1989 383)'. -Çevre Müsteşarlığı'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında KHK (1989 , 3889)' ile Silahlı Bir Çatışma Halinde Kültür Mallannın Korunması (1965/563)'. "Dünya Kültürel ve Doğal Mırasının Korunması (1982 / 2658)' ve 'Avrupa Mimari Mirasının Korunması (1989 3534)' konulannda imzalanan uluslararası sözleşmelerin kabulüne dair kanunlardır. "Turizmi Teşvik Kanunu". 'tmar Kanunu'. Imar ve Gecekondu Mevzuatına Avkırı Yapılara Uygulanacak Bazı Işlemler ve 6785 sayılı Imar Kanunu nun Bır Maddesinin Değiştırilmesı Hakkında Kanun'. 'Belediye Kanunu", 'Orman Kanunu'. "Kara Avcılığı Kanunu', 'Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu'. "Su Orünleri Kanunu' gibi birçok kanun ise koruma ile dola>lı olarak ilişkilidir. Söz konusu yasalarla ilgili kararnameler. yönetmelikler ve yönergeler de dikkate alınırsa. elimizde doğal ve tarihi değerleri koruma konusunda kapsamlı. ama kapsamlı olduğu kadar kanşık bir mevzuat olduğu görülür. ."" DPT Çalışma Grubu'nun raporunda. bü- tün bu yetki ve statü karmaşasının hem ürü- nü hem de dayanağı olan "korumayla ilgi- li tüm yasalar ve vönetmelikler" de sergi- lendikten sonra, böylesine "zengin" bır •mevzuata ve binlerce kişinin istihdam edıl- diği yine zengin bir kurumlar >elpazesine rağmen, dogrudan korumaya aynlan "pa- rasal kavnaklann" son derece kıt v e yeter- sız olduğu açıklanıyor Buna koşut olarak "genel politika" ola- rak da koruma konusuna yeterlı bır bılinç veduyarlılık içerisinde vaklaşılmadıgı ser- gilenen raporda, tarih ve doga degerlerinin yitırilmemesi için "gönüllü" ve "yurtaşlık bilinci" içerisinde çaba gösteren hükümet dışı kurumlan, siv il toplum örgütlerinin ve meslek odalannın bu nedenle sürekli ola- rak "dışlandıklan" da saptanıvor. Oysa kı bu gıbi 'ilgili/gönüllü kuruluşla- nn", koruma konusundaki dogrudan gö- rev li kurumlarla "işbirliği ve koordinasyo- nunun" önem kazandığını vurgulavan DPT Çalışma Grubu. yine "politika" ile bağlantılı olarak da şu çağnda bulunuyor: "Koruma ile dogrudan ve dolavh ilgili kurum ve kuruluşlar ile merkezi v nnetimin ve giderek sivasal partilerin mevcut açık ve gizli koruma siyasetlerinin ne olduğunun ortaya konulması, tartışılması ve koruma politikalan bağlamında ovdaşlaşma yolla- nnın aranması gerekmektedir-." Öncelikli görev ler ve eylem planı Ulusal Çevre Evlem Planı kapsamında kolları sıvayan Dogal. Tarihi ve Kültürel Değerlenn Korunması ÇalışmaGrıjbu'nun yukarda özetlemeye çalıştığım 24 sayfalık taslak raporu. sergilenen sorunlann gide- rilebilmesı ıçin başlıca "7 öncelikli alanda" kısa ve uzun vadeli hazırlıklar önenyor. Koruma alanında bir tür "yeniden vapılan- ma projeleri" de denebilecek bu eylem pla- nının başlıkları ve hedefleri kısaca şöyle: 1- Koruma Bilinci: Koruma Eğhimi: Ko- rumanın sadece vükseköğrenımde bır uz- manlık egitımi olarak değıl. anaokulundan ıtibaren ilk ve ortaögrenim ders program- lanna da konarak. bır "halkeğitimi" düze- yindeelealınması. 2- Temel Tanımlar, Kavramlar: Koru- mada temel ve öncelikli hedefin Türki- ye'nin tarihsel ve dogal degerlennın yitı- rilmemesi oldugunu gözden kaçırmayacak bir genel söylem birlığinin ilgili tümyasa- larda. kurumlarda ve uygulamalarda sag- lanması. 3- Envanter ve Stok Belirleme: Genel söylemdeki "korunması gerekli" \urgula- masının yarattığı "gereklilik" tartışmasına gırmeden. Türkiye'nin tüm tarihsel ve do- gal degerlerinin (ilgili tüm dogrudan ve dolaylı kuruluşlan devreye sokarak) en- vanterinin çıkarılması. 4- Koruma Pt>litikasında Netleşme: Söz- de korumadan yana görunüp uygulamada bunun tersini sürdüren genel çifte standart politikadan uzaklaşılabilmesı için yine il- gilı tüm kunımlann koruma politikalannı açıkça tartışmaya açmalan v e bu yönde ge- nel kabullerin yine açıkça belirlenerek net- leştirilmesi. 5- Parasal Kaynaklan Çoğaltma: Koru- ma karşıtı uygulamalardan dogan kentsel rantlara yüksek vergılergetirilerek kentsel korumaya kaynak olarak aktanlması. tüm kalkınma projelerinın içıne koruma boyu- tunun da sokulması ve koruma amaçlı tüm uygulamalann kredilendinlmesı için bir "Koruma Bankası" kurulması. 6- Yasal Çerçeveyi Sadeleştirme: Koru- ma mev zuatının sadeleştinlmesı vebırtek koruma yasası halıne getirilmesi için yü- rürlükteki yasa ve yönetmeliklerin tümü üzenne çalışma başlatıması. bunun için vi- ne ilgilı tüm kurumlann katılımıyla "işlik" (vvorkshop) çalışmalarına geçilmesı. 7- Kurumsal Yapılanmada Yenilemeler: Korumada dev letin ve dev let dışı kesımle- ringörev vesorumluluklan yeniden tanım- lanarak bugünkü kurumsal ve yönetsel kar- maşayı giderecek. aynca korumayla ilgili gönüllü kuruluşlar ve diğer (akademik- meslekı) kurumlann da konum ve katkıla- rını somutlaştıracak bir yapılanma için ça- lışma başlatılması... Evet. Görüldüğü gibi Türkiye'de bir yan- dan koruma kurullanna baskı uygulanır- ken. korumadan yana ilke kararlan iptal edılirken. yine korumadan yana meslek odalarına ve gönüllü kuruluşlara tavır alı- nırken, StT alanlarının kaldınlması ıçin her tûrlü çaba gösterilip tarihsel ve dogal koruma alanlarına yine aynı çaba içinde ayrıcalıklı imar izinleri verilirken; öbür yandan devletin başka birimlerinde ve ör- negin DPT'nin çalışmalan içerisinde tüm bu "resmi çabalann" tam tersi bir amaç dogrultusunda ışte böylesı raporlar da üre- tilebiliyor. Zaten. hemen her alanda kendini göste- ren "karanhk bulutlara" rağmen. gelece- ğin yine de "aydınlık" olacağına dair umut- •larımızı dırı tutabilmemızin bir nedeni de bu tür "inadınasürdürülen" duyarlı çaba- lar değil mi?.. AHMET CEMAL T ü r k i y e ' d e i l k d e f a MÜJDAT GEZEN SANAT MERKEZİ KİLYOS MSM YAZ KAMPI (îo-nYaç) Tiyatro Bölümü: Müjdat Gezen yönetiminde Futbol Bölümü: Rıdvan Dilmen yönetiminde Müzik Bölümü: Melih Kibar yönetiminde Tıyatro-Futbol-K.Gitar-Voleybol-Org-Solfej-Basketbol-Satranç-Tenis Resim-Masa Tenisi-Dart ve Hobiler (Her bölüme sadece 20 öğrenci alınacaktir) Cumartesi Pazar dışmda hergün 09.00-18.00 arası kapıdan kapıya teslim. Yemek, kahvaltı, spor çantası ve malzemeler. Adımız Güvencemizdir. Çocuğunuz kişilik kazanıyor. Bizi arayın. Broşür isteyin. Ağustos ayı Için kontenjannnız snrbdr. Acde ecfiniz. Kayışdağı Cad. Ziverbey Durağı No:48 Kadıköy Tel: 348 80 72/73 - 346 51 09 Faks: 348 80 74 FATtH 4. ASLÎYE HLKUK MAHKEMESİ'NDEN 1995/1032 Davacı Hatice Yıldırım (Evlener öz) ve Fatma Yıldınm tarafından açılan gaip Ismet Yıldınm hakkında davanın ya- pılan yargılamasfsonrasında: Kastamonu Cide Düzköy C 031 01 S.31 K.12"denüftısakayıtlı Mustafa ve Emine'den olma 1966 D.lu gaip tsmet Yıldırım'ın 1990 vılında evlül ayında gemide çalışamta iken geminin Şili'den Japonya'ya gidişi sîrasında kaybolduğu. kendisinden herhangi bir ha- ber alınamadığı. adı geçenin bu sebeple ölmüş addolunarak gaiplığine karar verilmesini talep etmiş olmakla: Yukarıda ismi bıldirilen şahsın hayat ve mebadı hakkında bilgisi ve görgüsü bulunan varsa bir yıllık süre içinde Fatıh 4. Aslıve Hukuk Mahkemesi'nin 1995'1032 sayılı dosyasma müra- caatlan ilgililere ilanen duyurulur. 12.7.1996 Basın: 98095 Üst Düzey Yönetici Sekreteri Yönetıcı Sekreteri olarak en az 3 yıl deneyımlı, ilen derecede Ingılızce ve Türkçe bılen, yazışmalar, ış programlaması gıbi konularda bılgılı. bilgisayar ve bûro makınelerını kullanan. konuşmasına, giyinnine, davranışlarına özen gösteren. Özgeçmışıntzı en geç 31 Ttnmuz saat 1830a kadar (0212) 260 07 97 numaraiı faksa. Hmrika Tunçay adına uiaştınnız select' Tarih, Varsayımlara Dayandırılamaz Varsayımlardan oluşma bir geçmişe dayandırılan tarih, gerçek bir geçmişin değil, ama yalnızca bir gafletin öyküsü olabilir. Tarih, elbet bir yorumdur. Ama tarih bağlamında söz konusu olan, olguların ve gerçekten olmuşo/ay- ların yorumudur. Zaten tarihi. bütünüyle kurmaca ürünü eserlerden ayıran temel özellik de budur. Bu özellik unutulup, olaylar ve olgular da kurgu- lanırsa ve tarihsel yorum, bütünüyle kurguların te- meline oturtulursa, böyle bir dün örgüsünün bugü- ne armağan edebileceğı tek şey, bir yanılgılar deni- zi olabilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 1950 yılından bugüne uzanan siyasi ve toplumsal tarihi de genelde tanı- tıldığı biçimiyle gerçek bir tarih değil, fakat şu ya da bu nedenle hep varsayımların ağır bastığı, yönlen- dirdiği bir gaflet ve yanılgılar denizidir. Çünkü 1950 yılından, yani Demokrat Parti'nin iktidara gelişin- den bu yanaki gelişmeye yansız, önyargısız bir göz- le bakıldığında ortaya çıkan, gerek cumhuriyetin, gerekse demokrasinin ılkelerinin vetemellerinin sü- reklı zayıflatıldığı, bunlann etkinliğini yitırmesi ıçin el- den gelenin yapıldığı gerçeğinden başka bir şey de- ğildir. Bugün varılan noktayı lyice anlayabilmek, her şeyden önce bu gerçeğin bilincine bütünüyle ula- şılabildiği takdirde olasıdır. Bunun yerine, "Bunca yıldır süren cumhuriyete ve demokrasi deneyimle- rine karşın, bu noktaya nasıl varabildik" diye sor- mak, yalnızca hazin bir gaflet oyununun birinci per- desidir. Atatürk ve Inönü dönemleri, gerçek anlamda cumhuriyet ve yine gerçek anlamda partiler demok- rasisine geçiş dönemleridir. O dönemler açısından cumhuriyet ve partiler demokrasisı inançları, birer olgudur. Andığımız dönemlerde Türkiye'yi yöneten- ler, "cumhuriyet" adı altında başkaca bır yönetimi değil, fakat gerçekten cumhuriyet yönetimini amaç- lamışlardır. O dönemlerin "cumhuriyet" ve "demok- rasi" sözcüklerinin başında, gizlenmesine çalışılan bir "sanki" sözcüğü yoktur. "Sanki" sözcüğü ve bu sözcüğün beraberlndeki bütün o iğrenç aldatmacalar, Demokrat Parti iktida- rının "Atatürk ilkelerinin bazılarından taviz verilebi- lir" anlayışıyla gündeme gelmiştir. Hemen belirt- mekte yarar var: Demokrat Parti ileri gelenlerinin bu anlayışlarının, birdevrim sürecindeki katılıklann dev- rim yerine oturduktan sonra zaman içerisinde yu- muşatılmasını öngören bır sağduyuyla hiçbir ılintısi yoktur. Sonraki uygulamalar da göstermiştir ki, De- mokrat Parti'nin Atatürk ilkelen bağlamındaki taviz- ci tutumu, aslında toplumu Atatürk devrımlerınin ra- yına iyice oturtmak hedefinden değil, fakat bunun tam tersine bir hedeften, en iyi olasılıkla mutlak an- lamda bir tek parti iktidarına geri dönme tutkusun- dan kaynaklanmıştır. Beslenen tutku bu olunca, sö- zü edilen tavizci tutumun takınılması da çok doğal- dır. Çünkü "fikri hür, vicdanı hür nesiller'"m yetişti- rilmesini temel amaç edinmiş bir devrimin ilkeleriy- le tek parti diktasının geleceğini bağdaştırabılmek, elbet olanaksızdır. Ne var ki durum, Demokrat Parti iktidarının son bulmasının ardından da değişmemiştir. Aslında bü- tün siyasi ömrü, tabelasında yer alan "demokrat" sözcüğüne ihanet etmekle geçen bu partinin arka-' sından siyaset sahnesine çıkan "yen/"lerin büyük bir bölümü de iktidara kolay yoldan gitmeyi, başka de- yişle demokrasi yolunda eğitecekleri bir kitleye da- yanmak yerine, var olan bir kitleyi zaaflarından ve çağdışı eğilimlerinden vurarak oy avcılığı yapmayı yeğlemişlerdir. Bu bağlamda bir örnek olmak üze- re, 1950'den bu yana, parti başkanı olur olmaz gös- terişli cuma namazlarına gitme adetini edinmiş kaç- siyaset adamının bulunduğunun ve bunların siya- set dışı yaşamlarında "dıni vecibelerini" ne ölçüde yerine getirdiklerinin bir dökümünü çıkarmak, her- halde epey ibret verici olacaktır! Siyaset terminolojisinin, yine 1950 sonrasından başlamak üzere, gıderek yozlaşması da cumhuri- yetin ve demokrasi anlayışının yolundan ne denli saptırıldığının çok sağlam bir göstergesıdir. Türki- ye'de siyasi yaşamda uzun süre yer almış olmak, bir siyaset adamının "deneyimli" diye nitelendirilme- si için yetertidir. Oysa "bir şeylen yaşamtş" olmak ile "deneyimli olmak" arasında genelde çok büyük fark vardır ve ancak "yaşadıklannı deneyime dönü- türebilmiş", başka deyişle, bir önce yaşadıklarından bir sonrası için olumlu sonuçlar çıkarabilmiş, gerek- li dersleri alabilmiş kişiler "deneyimli" diye anılma- yı hak edebilirler. Bizde ise ancak siyasette geçiri- len süreye önem verildiğinden, ömeğin karşılıklı inatlaşma yüzünden bir cumhurbaşkanlığı seçimi- ni altı ay sürüncemede bırakıp ülkeyi bir askeri dar- benin kucağına atanlar da günümüzde "deneyim- li" siyaset adamı diye nitelendirilebilmektedir! Bugüne nasıl ve neden geldiğimizi gerçekten me- rak ediyor muyuz? O zaman önce şu 1950'den bu yana yaşadığımız dönemin bir "partilerdemokrasi- si" dönemi oldugunu varsayımını bir yana bıraka- lım ve yakın siyasi tarihimize ilişkin yorumlanmızı, olguların temeline oturtalım! Bodrum'da tarihi ticaret gemisi Kültür Servisi - Bodrum Yassıada sahillerinde çıkanlan 1350 yıllık Doğu Roma ticaret gemisi. 38 v ıllık bir çalışma sonucunda monte edildi Gemi şu anda Bodrum Sualtı Eserlen Müzesi'nde sergilenivor. Bodrum'un karşısındaki Yassıada sahillerinde korsanlar tarafından batınldığı tahmin edilen gemi. 1961-1964 yıllan arasında dünyanın ünlü suaftı arkeologlarından Amerikalı profesör George Bass'ın çalışmalanyla ortaya çıkanlmıştı. Bodrum Müzesi'nde gerçek ölçülerle yeniden inşa edilen geminin yanı sıra gemide bulunan şarap. zeytinyağı ve buğday taşımaya elverişli dokuz yiiz amfora. yağ kandilleri ve kaptan Georgios'un para kasasındaki altın sikkelerde sergilenivor. Ertegün, Açık Radyo'nun konuğu Kültür Servisi - Atlantıc Plak Şirketi kuruculanndan Ahmet Ertegün. cuma günü saat 18.00'de, 94.9 frekansından yayın yapan Açık Radyo'da Ömer Madra ve Cem Yegül'ün konuğu olacak Yanm saat sürecek söyleşide Ertegün. ağabevı Nesuhi Ertegün'ün Amerikan caz tarihini nasıl >enı bir boyuta çektiğini anlatacak. Paris'te Fikret Mualla. Andre Breton. Coleman Havvkins. Benny Carter gibi sanatçılarla kurulan dostluklar. VV'ashington'da TC Büvükelçiliği. Kid Orv. John Coltrane,^)rnette Coleman, Modern Jazz Quartet gibi marjinal ve 'ileri* caz müzisyenleriyle tarih vazmak ve bugünlerde Nevv York'taki çalışmalan üzerine sohbet edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle