Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 TEMMUZ 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UYGARLIKLAREN İZİNDE. OKTAYEKINCI ODAK NOKTASI
DPT'nin eşgüdümünde sürdürülen bir çalışmada "Türkiye'nin Koruma Raporu" hazırlanıyor:
Korumada 'durum değerlendirmesi'...Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Var-
lıklannı KorumaGenel Müdürlüğü'nüyö-
netenler, yürürlüktekı koruma ılkelerini ve
SİT kararlannı "törpülemek'' içın voğun
çabalar ıçersindelerken, Devlet Planlama
Teşkilaü'nca (DPT) sürdürülen bır çalış-
mada da "Türİdve'deki kültür ve tabiat var-
lıklannın neden konınamadığı" araştırılı-
yor.
Düııva Bankası tarafından finanse edilen
ve DPT'nin koordinatörlüğünde yürütülen
"llusal Çe\Te Stratejisi ve Ev lem Planı Pro-
jesi"kapxamındakı "Doğal, Tarihi ve Kül-
türel Değerlerin Korunması Çalışma Gu-
rubu'", geçen yıldan bu yana sürdürdüğü
çalışmalarda kapsamlı bir "koruma rapo-
ru" geliştırmeve başladı.
Prof. Dr. R-Raci Bademli'nin danışman-
lıgında hazırlanan raporun ılk taslağmda.
ülke düzeyindekı korunması öngörülen de-
gerlenn genel bırenvanterı. korumayla il-
gili >asal \e kurumsal yapılanmanın bu-
günkü durumu. yıne korumaya doğrudan
etki eden sı>asal ve ekonomık yaklaşımla-
rın ırdelenmesiyle bırlıkte vıllardır süre-
gelen olumsuzlukların giderilmesıne yö-
nelik bir "yeniden vapılanma" önerisi de
yer alıyor.
Koruma raporu taslağı bu bağlamda il-
gılı tüm hukuksal \e yönetsel düzenleme-
lerin de "korumayı engelleyen" kargaşa ve
duvarsızlıktan "anndınlmasını"gündeme
getırıyor.
Kavram ve 'diT karmaşası
Birincı taslak olarak "Nisan 1996" tari-
hiyle çalışma gurubunda değerlendirilme-
ye başlanan Koruma Raporu'nun ılk dık-
kat çektiğı konu, bu alanda Türkıye'de göz-
lenen genel bır "kavram karmaşası".
Örneğın. son yıllarda vaygın olarak kul-
lanılan "korunması gerekll doğal, tarihi ve
kültürel deferler" şeklındekı bır tanımls-
mada "tarihi değer" ıle "kültürel değer"
ayınmının gereksız oldugunu sav unan ra-
por. yine korunması gereklı her tarihi de-
gerin zaten aynı anda kültürel deger nite-
liği taşıdıgını vurguluyor. Öte yandan ko-
Tuma konusundaki temel hedefin de ülke-
deki tarıhsel ve doğal mirasın yok olması-
nı ve bozulmasını önlemek olduğu anım-
satılan raporda, maddi olmayan kültürel
degerlenn de varlıgına dikkat çekilerek asıl
hedefin v urgulanabılmesı ıçın "korunma-
sı gerekli doğal ve tarihi değerler" kav ramı-
nın kullanılması benımsenıyor.
Benzer şekilde yine Türkiye'de dogru-
dan "tarihi değer"* tanımmın da gerek ku-
ramsal ve hukuksal alanda. gerekse uygu-
lamada belirsizlikler varatan bir kavram
karmaşası yaşadığı raporda saptanan so-
runlar arasında.
Örnegın Koruma Kurulları'nın kararla-
nnda, özellikle mimarlık tarihınin erken
ya da geç dönem ürünü olarak korunması
gereklı bınalar ıçin "taşınmaz kültür var-
bğT. "tarihi eser", "eski eser", "shil mi-
marlıkörnegi yapı" vb. gıbi degişik tamm-
lara rastlanabilıyor.
Bu tür bir karmaşanın "doğal değer"
kavramı kapsamında da süregeldığine dik-
kat çekılen raporda. buna örnek olarak da:
"tabiat varuğT. "doğal miras". "tabiat (ya
da doga) "anıtT, "doğal doku" vb. gibi
söylemler göstenlıyor.
Rapora göre. koruma konusundaki bu
"ortak dil eksikliğinin" başlıca nedeni. ko-
nuyla ilgilı "akademik". "teknik", "bü-
rokratik" ve "sivasal" çev relerın hem ken-
di aralannda. hem de birbirlenv le sürege-
len iletişım ve anlavış kopukluğu. Buna
özellikle Türkiye'de etken olan bir de "ge-
çimsizlik*' faktörii eklenebilıyor ve bö>le-
ce ilgilı her kesim. kendı yaklaşımlanna
uygun bır koruma söyleminin - deyim ye-
rindeyse - "takipçisi" oluyor.
Nitekım. DPT raporunda açıkça vurgu-
lanmamış, ama, bu karmaşanın örnegin
"sh*asal" nedenlen arasında özellikle son
yılİardakı "ideolojik yaklaşımlar" da
önemli yer almaya başladı. Sözgelımı Re-
fah Partili beledıye başkanlannın ve aynı
partıye yakın kımi uzmanlann koruma söy-
lemlerınde "ecdadyadigâneserier", "tari-
hi mabetier", "Türk ve Islam mimarisr
vb. gibı tanımlar kullanılıyor.
Tarihsel degerleri öncelikle "din kültü-
rüne" bağlı olarak tanımlamak ve "koru-
ma önceliğini" de yine bu tanıma dayana-
rak belırlemek niyetlenne de hizmet ede-
bilen bu tür kavramlar arasında. ömeğin yi-
ne mimarlık tarihi ve geleneği açısından
"Islam mimarhğı" ayrımı da aslında yeter-
sızkalıvor.
Çünkü sözgelimi Afrika'daki Müslü-
man toplumlann konut ya da dinsel yapı
mimarisıvle. AnadohTdaki yıne Müslü-
man toplumlara ait aynı amaçlı mimartık
ürünleri arasında "iklimden. coğrafyadan,
bûiikte varanılan diğer kültürlerin etkile-
rinden. geleneklerden ve malzeme, işçilik
vb. nedenlerden kaynaklanan" farklılıklar
var. Buna karşın yine aynı coğrafyayı ve
yurdu paylaşan farklı din ve kültürlerden
toplumlara ait mımari gelenek ve biçemler
arasmda da büyük benzerlikler. hatta "ay-
nı" denebilecek ortak çözüm \e tasanm
Tiirkive, sahip olduğu mimarlık tarihi beliielerini korumak için kültür mirasına en az para
ayıran ve en a/ kavnak aktaran ülkeler arasında. Bö\le olunca da eşsiz bir zenginlik, du-
yarsız ekonomi politikalannın elinde çöküntme uğruyor. ı Fotoğraf: ARA GÜLER)
"T^v ünyanın
/ 1 en zengin
-£_—* tarihsel ve
doğal değerler
birikimine sahip
olan Türkiye'de bu
değerlerin neden
yeterince
korunamadığı ve
bundan sonra nasıl
bir politika ve
yöntem izlenmesi
gerektiği
konusunda
kapsamlı bir
çalışma sürüyor.
DPT'nin
eşgüdümünde
1995'tenbuyana
yapılan
çalışmanın ilk
taslak raporu,
sorunları çözmeye
yönelik çok yönlü
bir tartışma
sürecine de
"rehber"
olabilecek
nitelikte...
birliktelikleri hemen her ülkede gözlenebi-
liyor...
Bütün bu farklı amaç ve beklentilerden
kaynaklanan kavram karmaşasım gıder-
mek, yine DPT çalışma grubunun rapo-
runda öncelikle ele altnması gereken so-
runlar arasında belırlenıyor Böylesı bır
"çok diHi" söylemın gıdenlerek ülkedeki
tarıh ve doga degerlerinin "içtenlikle" ve
"aynm gözetmeden" korunabilmesı ıçin
de kavramlarda "ortak doğruyu" bulup
mevzuata ve uygulamava yansıtmak yö-
nünde çalışma başlatılması öneriliyor.
Yetki ve 'statü' karmaşası
Türkiye'nin tarihsel ve dogal degerleri-
nin korunmasında gerek "yetkili kişi ve ku-
rumlar" açısından, gerekse bu değerlerin
baglı tutuldukları "hukuksal statüleri" açı-
sından da artık koruma önünde bır engel
oluşturacak düzeyde karmaşa yaratılmış
durumda.
Yine hemen hiçbırinin arasında ortak bır
davranış ya da yaklaşım birlikteligi sagla-
namayan (bunun için ciddi bır çaba da har-
canmayan) bu sorumluluk birimlennin ko-
ruma yükümlülüklerine giren degerler de
farklı koruma duzenlerine sahip olmaları-
na ragmen. aslında "tarihsel ve doğal mi-
ras nitelikk-ri" açısından büyük farklılık tı-
şımıyorlar.
Örnegin, Kültür Bakanlığı'nın Kültürve
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdür-
lügü. (Koruma Yüksek Kurulu ve Bölge
Koruma Kurullan), Anıtlar ve Müzeler Ge-
nel Müdürlüğü: Orman Bakanlığı'nın Mıl-
lı Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Mü-
dürlügü; Çevre Bakanlığı'nın Özel Çeyre
Koruma Başkanlıgı. Çevre Kırlilığini Ön-
leme ve Kontrol Genel Müdürlüğü. Çevre
Koruma Genel Müdürlüğü.. gibi bakanlık
kurumları ve bunlann birçogunun yurt dü-
zeyinde örgütlenmış "il vc bölge müdürlük-
leri".. korumayla dogrudan ılgıli ve sorum-
lu kuruluşlar.
Bu genış görev ve yetki yelpazesi içen-
sınde yıne örnegin dogal StT'ler, tarihsel
SlT'ler. milli parklar. tabiat parklan. tabi-
at anıtlan. tabiatı koruma alanlan. özel çev -
re koruma bölgeleri. çevre düzenleme alan-
ları. koruma ormanlan vb. gibi tanımlarla
değişik kuruların sorumlulugu altındakı
alanlar da aynı karmaşanın "farklı statülü,
ama benzer degerleri içeren" koruma böl-
gelerini oluşturuyorlar.
Sözgehmı bu bölgeler içerisinde Güney
Ege'de, Foça'da, Pamukkale'de bırçok do-
gal ve tarihsel SİT alanlan aynı ayda Özel
Çevre Koruma Bölgesi'nedealındıgından.
hem Kültür Bakanlığı'nın hem de Çevre
Bakanlığı'nın ilgilı kurumlanna bağlı du-
rumdalar.
Benzer şekılde Orman Bakanlığı'nın de-
netimindekı ormanlık alanlardan özellikle
kentleşme ve yapılaşma tehdidi altında
olan birçok bölge bugün aynı anda "doğal
SİT" statüsü içindeler. Bu gibi yerlerde de
örnegin koruma kurullan ımar ve kulla-
nım kısıtlaması getirirken. Orman Bakan-
lığı kendi yetkisine dayanarak "49 yıOığı-
na tahsisler" yapıyor ve otel, üniversite. ta-
til köyü vb. tesislere olanak sağlıyor.
Ulusal m a l v a r l ı ğ ı m ı z ve y a s a l a r ı m ı z
Türlaye 'nin tarihsel ve doğal değerler stoku
DPT koordinatörlüğünde süren çalışmada. Türkiye'de bugüne
dek "yasal olarak" koruma altına alınmış olan tüm doğal ve
tanhsel değerlerimizin genel dökümü, yine >asal
dayanaklarıyla birlıkte şöyle özetlenıyor:
"a) Orman Bakanlığf nca 2873 sayılı Mıllı Parklar Yasası'na
referansla belirlenmiş Millı Parklar (29 adet). Tabiat Parklan
(10 adet). Tabiatı Koruma Alanlan (32 adet) ve Tabiat Anıtlan
(38 adet) ile 6831 sayılı Orman Yasası bağlamında
tanımlanmış ormanlar. 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasası ve
1380 sayılı Su Ürünlen Yasası uyarınca tanımlanmış Yaban
Havatını Koruma Sahaları (97 adet). Yaban Hayvanlan Üretme
Istasyonlan (39 adet). Balık Üretme ve Yetiştirme Istasyonlan
(20 adet). Tam Kontrollü Balık Yetiştinne Yerleri (3 İ adet).
Balık Yetiştirme Alanlan (24 adet);
b) Kültür Bakanlığı'nca 2863 sayılı Tabiat ve Kültür
Varlıklarını Koruma Yasası uyarınca tescil edilmiş Doğal
Varhklar (907 adet). Doğal SİT Alanlan (310 adet). Arkeolojik
SİT Alanlan (2.768 adet), Kentsel SİT Alanlan (116 adet).
Tarihi StT Alanlan (51 adet). Diğer StT alanlan (147 adet).
Sivıl Mimarlık Ömeklerı (30.084) yapı). Dinsel Yapılar (5.009
yapı), Kültürel Yapılar (4.754 yapı). Idari Yapılar (632 yapı).
Endüstriyel veTicari Yapılar(382 yapı), Mezarlıklar (1.582
adet). Şehitlikler (179 adet). Antt ve Abideler (155 adet) ve
Kalıntılar (676 adet) ile müze envanterlerine girmiş tüm doğal
ve tarihi objeler yanı sıra UNESCO Dünya Mirası Listesindeki
SİT alanlan (7 adet):
c) Çevre Bakanlığı'nca 2872 sayılı Çevre Yasası uyannca
belirlenmiş Özel Çevre Koruma Bölgeleri (13 adet);
d) 3621 sayılı Kıyı Yasası'na göre tanımlanmış Kıyılar ve Sahil
Şeritleri;
e) 2960 sayılı Boğaziçi Yasası'nda sınırlandığı şekliyle
Boğaziçi... Bu stok. 'binncil koruma' stokudur."
Koruma Raporu'nda. ülkemizde yürürlükte bulunan "ilgili
mevzuatın" son durumu ve "çok vasalı" karakten ise şövle
sergıleniyor: "Koruma ile dogrudan ilgili kanunlar "Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu (1983 < 2863)'. "Çevre
Kanunu(1983 2872)'. 'Mılli Parklar Kanunu (1983 2873)'.
•Boğaziçi Kanunu (1983 2960)'. •Kıyı Kanunu (1990
3621)'. "Başbakanlık Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlıgı
Kurulmasına Dair KHK (1989 383)'. -Çevre Müsteşarlığı'nın
Kuruluş ve Görevleri Hakkında KHK (1989 , 3889)' ile Silahlı
Bir Çatışma Halinde Kültür Mallannın Korunması (1965/563)'.
"Dünya Kültürel ve Doğal Mırasının Korunması (1982 / 2658)'
ve 'Avrupa Mimari Mirasının Korunması (1989 3534)'
konulannda imzalanan uluslararası sözleşmelerin kabulüne dair
kanunlardır. "Turizmi Teşvik Kanunu". 'tmar Kanunu'. Imar
ve Gecekondu Mevzuatına Avkırı Yapılara Uygulanacak Bazı
Işlemler ve 6785 sayılı Imar Kanunu nun Bır Maddesinin
Değiştırilmesı Hakkında Kanun'. 'Belediye Kanunu", 'Orman
Kanunu'. "Kara Avcılığı Kanunu', 'Zirai Mücadele ve Zirai
Karantina Kanunu'. "Su Orünleri Kanunu' gibi birçok kanun
ise koruma ile dola>lı olarak ilişkilidir. Söz konusu yasalarla
ilgili kararnameler. yönetmelikler ve yönergeler de dikkate
alınırsa. elimizde doğal ve tarihi değerleri koruma konusunda
kapsamlı. ama kapsamlı olduğu kadar kanşık bir mevzuat
olduğu görülür. .""
DPT Çalışma Grubu'nun raporunda. bü-
tün bu yetki ve statü karmaşasının hem ürü-
nü hem de dayanağı olan "korumayla ilgi-
li tüm yasalar ve vönetmelikler" de sergi-
lendikten sonra, böylesine "zengin" bır
•mevzuata ve binlerce kişinin istihdam edıl-
diği yine zengin bir kurumlar >elpazesine
rağmen, dogrudan korumaya aynlan "pa-
rasal kavnaklann" son derece kıt v e yeter-
sız olduğu açıklanıyor
Buna koşut olarak "genel politika" ola-
rak da koruma konusuna yeterlı bır bılinç
veduyarlılık içerisinde vaklaşılmadıgı ser-
gilenen raporda, tarih ve doga degerlerinin
yitırilmemesi için "gönüllü" ve "yurtaşlık
bilinci" içerisinde çaba gösteren hükümet
dışı kurumlan, siv il toplum örgütlerinin ve
meslek odalannın bu nedenle sürekli ola-
rak "dışlandıklan" da saptanıvor.
Oysa kı bu gıbi 'ilgili/gönüllü kuruluşla-
nn", koruma konusundaki dogrudan gö-
rev li kurumlarla "işbirliği ve koordinasyo-
nunun" önem kazandığını vurgulavan
DPT Çalışma Grubu. yine "politika" ile
bağlantılı olarak da şu çağnda bulunuyor:
"Koruma ile dogrudan ve dolavh ilgili
kurum ve kuruluşlar ile merkezi v nnetimin
ve giderek sivasal partilerin mevcut açık ve
gizli koruma siyasetlerinin ne olduğunun
ortaya konulması, tartışılması ve koruma
politikalan bağlamında ovdaşlaşma yolla-
nnın aranması gerekmektedir-."
Öncelikli görev ler ve eylem planı
Ulusal Çevre Evlem Planı kapsamında
kolları sıvayan Dogal. Tarihi ve Kültürel
Değerlenn Korunması ÇalışmaGrıjbu'nun
yukarda özetlemeye çalıştığım 24 sayfalık
taslak raporu. sergilenen sorunlann gide-
rilebilmesı ıçin başlıca "7 öncelikli alanda"
kısa ve uzun vadeli hazırlıklar önenyor.
Koruma alanında bir tür "yeniden vapılan-
ma projeleri" de denebilecek bu eylem pla-
nının başlıkları ve hedefleri kısaca şöyle:
1- Koruma Bilinci: Koruma Eğhimi: Ko-
rumanın sadece vükseköğrenımde bır uz-
manlık egitımi olarak değıl. anaokulundan
ıtibaren ilk ve ortaögrenim ders program-
lanna da konarak. bır "halkeğitimi" düze-
yindeelealınması.
2- Temel Tanımlar, Kavramlar: Koru-
mada temel ve öncelikli hedefin Türki-
ye'nin tarihsel ve dogal degerlennın yitı-
rilmemesi oldugunu gözden kaçırmayacak
bir genel söylem birlığinin ilgili tümyasa-
larda. kurumlarda ve uygulamalarda sag-
lanması.
3- Envanter ve Stok Belirleme: Genel
söylemdeki "korunması gerekli" \urgula-
masının yarattığı "gereklilik" tartışmasına
gırmeden. Türkiye'nin tüm tarihsel ve do-
gal degerlerinin (ilgili tüm dogrudan ve
dolaylı kuruluşlan devreye sokarak) en-
vanterinin çıkarılması.
4- Koruma Pt>litikasında Netleşme: Söz-
de korumadan yana görunüp uygulamada
bunun tersini sürdüren genel çifte standart
politikadan uzaklaşılabilmesı için yine il-
gilı tüm kunımlann koruma politikalannı
açıkça tartışmaya açmalan v e bu yönde ge-
nel kabullerin yine açıkça belirlenerek net-
leştirilmesi.
5- Parasal Kaynaklan Çoğaltma: Koru-
ma karşıtı uygulamalardan dogan kentsel
rantlara yüksek vergılergetirilerek kentsel
korumaya kaynak olarak aktanlması. tüm
kalkınma projelerinın içıne koruma boyu-
tunun da sokulması ve koruma amaçlı tüm
uygulamalann kredilendinlmesı için bir
"Koruma Bankası" kurulması.
6- Yasal Çerçeveyi Sadeleştirme: Koru-
ma mev zuatının sadeleştinlmesı vebırtek
koruma yasası halıne getirilmesi için yü-
rürlükteki yasa ve yönetmeliklerin tümü
üzenne çalışma başlatıması. bunun için vi-
ne ilgilı tüm kurumlann katılımıyla "işlik"
(vvorkshop) çalışmalarına geçilmesı.
7- Kurumsal Yapılanmada Yenilemeler:
Korumada dev letin ve dev let dışı kesımle-
ringörev vesorumluluklan yeniden tanım-
lanarak bugünkü kurumsal ve yönetsel kar-
maşayı giderecek. aynca korumayla ilgili
gönüllü kuruluşlar ve diğer (akademik-
meslekı) kurumlann da konum ve katkıla-
rını somutlaştıracak bir yapılanma için ça-
lışma başlatılması...
Evet. Görüldüğü gibi Türkiye'de bir yan-
dan koruma kurullanna baskı uygulanır-
ken. korumadan yana ilke kararlan iptal
edılirken. yine korumadan yana meslek
odalarına ve gönüllü kuruluşlara tavır alı-
nırken, StT alanlarının kaldınlması ıçin
her tûrlü çaba gösterilip tarihsel ve dogal
koruma alanlarına yine aynı çaba içinde
ayrıcalıklı imar izinleri verilirken; öbür
yandan devletin başka birimlerinde ve ör-
negin DPT'nin çalışmalan içerisinde tüm
bu "resmi çabalann" tam tersi bir amaç
dogrultusunda ışte böylesı raporlar da üre-
tilebiliyor.
Zaten. hemen her alanda kendini göste-
ren "karanhk bulutlara" rağmen. gelece-
ğin yine de "aydınlık" olacağına dair umut-
•larımızı dırı tutabilmemızin bir nedeni de
bu tür "inadınasürdürülen" duyarlı çaba-
lar değil mi?..
AHMET CEMAL
T ü r k i y e ' d e i l k d e f a
MÜJDAT GEZEN SANAT MERKEZİ
KİLYOS MSM YAZ KAMPI (îo-nYaç)
Tiyatro Bölümü: Müjdat Gezen yönetiminde
Futbol Bölümü: Rıdvan Dilmen yönetiminde
Müzik Bölümü: Melih Kibar yönetiminde
Tıyatro-Futbol-K.Gitar-Voleybol-Org-Solfej-Basketbol-Satranç-Tenis
Resim-Masa Tenisi-Dart ve Hobiler (Her bölüme sadece 20 öğrenci alınacaktir)
Cumartesi Pazar dışmda hergün 09.00-18.00 arası kapıdan kapıya teslim.
Yemek, kahvaltı, spor çantası ve malzemeler.
Adımız Güvencemizdir.
Çocuğunuz kişilik kazanıyor. Bizi arayın. Broşür isteyin.
Ağustos ayı Için kontenjannnız snrbdr. Acde ecfiniz.
Kayışdağı Cad. Ziverbey Durağı No:48 Kadıköy Tel: 348 80 72/73 - 346 51 09 Faks: 348 80 74
FATtH 4. ASLÎYE HLKUK MAHKEMESİ'NDEN
1995/1032
Davacı Hatice Yıldırım (Evlener öz) ve Fatma Yıldınm
tarafından açılan gaip Ismet Yıldınm hakkında davanın ya-
pılan yargılamasfsonrasında: Kastamonu Cide Düzköy C
031 01 S.31 K.12"denüftısakayıtlı Mustafa ve Emine'den
olma 1966 D.lu gaip tsmet Yıldırım'ın 1990 vılında evlül
ayında gemide çalışamta iken geminin Şili'den Japonya'ya
gidişi sîrasında kaybolduğu. kendisinden herhangi bir ha-
ber alınamadığı. adı geçenin bu sebeple ölmüş addolunarak
gaiplığine karar verilmesini talep etmiş olmakla: Yukarıda
ismi bıldirilen şahsın hayat ve mebadı hakkında bilgisi ve
görgüsü bulunan varsa bir yıllık süre içinde Fatıh 4. Aslıve
Hukuk Mahkemesi'nin 1995'1032 sayılı dosyasma müra-
caatlan ilgililere ilanen duyurulur. 12.7.1996 Basın: 98095
Üst Düzey
Yönetici Sekreteri
Yönetıcı Sekreteri olarak en az 3 yıl deneyımlı, ilen derecede
Ingılızce ve Türkçe bılen, yazışmalar, ış programlaması gıbi
konularda bılgılı. bilgisayar ve bûro makınelerını kullanan.
konuşmasına, giyinnine, davranışlarına özen gösteren.
Özgeçmışıntzı en geç
31 Ttnmuz saat 1830a kadar
(0212) 260 07 97 numaraiı faksa.
Hmrika Tunçay adına uiaştınnız
select'
Tarih, Varsayımlara
Dayandırılamaz
Varsayımlardan oluşma bir geçmişe dayandırılan
tarih, gerçek bir geçmişin değil, ama yalnızca bir
gafletin öyküsü olabilir.
Tarih, elbet bir yorumdur. Ama tarih bağlamında
söz konusu olan, olguların ve gerçekten olmuşo/ay-
ların yorumudur. Zaten tarihi. bütünüyle kurmaca
ürünü eserlerden ayıran temel özellik de budur.
Bu özellik unutulup, olaylar ve olgular da kurgu-
lanırsa ve tarihsel yorum, bütünüyle kurguların te-
meline oturtulursa, böyle bir dün örgüsünün bugü-
ne armağan edebileceğı tek şey, bir yanılgılar deni-
zi olabilir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 1950 yılından bugüne
uzanan siyasi ve toplumsal tarihi de genelde tanı-
tıldığı biçimiyle gerçek bir tarih değil, fakat şu ya da
bu nedenle hep varsayımların ağır bastığı, yönlen-
dirdiği bir gaflet ve yanılgılar denizidir. Çünkü 1950
yılından, yani Demokrat Parti'nin iktidara gelişin-
den bu yanaki gelişmeye yansız, önyargısız bir göz-
le bakıldığında ortaya çıkan, gerek cumhuriyetin,
gerekse demokrasinin ılkelerinin vetemellerinin sü-
reklı zayıflatıldığı, bunlann etkinliğini yitırmesi ıçin el-
den gelenin yapıldığı gerçeğinden başka bir şey de-
ğildir. Bugün varılan noktayı lyice anlayabilmek, her
şeyden önce bu gerçeğin bilincine bütünüyle ula-
şılabildiği takdirde olasıdır. Bunun yerine, "Bunca
yıldır süren cumhuriyete ve demokrasi deneyimle-
rine karşın, bu noktaya nasıl varabildik" diye sor-
mak, yalnızca hazin bir gaflet oyununun birinci per-
desidir.
Atatürk ve Inönü dönemleri, gerçek anlamda
cumhuriyet ve yine gerçek anlamda partiler demok-
rasisine geçiş dönemleridir. O dönemler açısından
cumhuriyet ve partiler demokrasisı inançları, birer
olgudur. Andığımız dönemlerde Türkiye'yi yöneten-
ler, "cumhuriyet" adı altında başkaca bır yönetimi
değil, fakat gerçekten cumhuriyet yönetimini amaç-
lamışlardır. O dönemlerin "cumhuriyet" ve "demok-
rasi" sözcüklerinin başında, gizlenmesine çalışılan
bir "sanki" sözcüğü yoktur.
"Sanki" sözcüğü ve bu sözcüğün beraberlndeki
bütün o iğrenç aldatmacalar, Demokrat Parti iktida-
rının "Atatürk ilkelerinin bazılarından taviz verilebi-
lir" anlayışıyla gündeme gelmiştir. Hemen belirt-
mekte yarar var: Demokrat Parti ileri gelenlerinin bu
anlayışlarının, birdevrim sürecindeki katılıklann dev-
rim yerine oturduktan sonra zaman içerisinde yu-
muşatılmasını öngören bır sağduyuyla hiçbir ılintısi
yoktur. Sonraki uygulamalar da göstermiştir ki, De-
mokrat Parti'nin Atatürk ilkelen bağlamındaki taviz-
ci tutumu, aslında toplumu Atatürk devrımlerınin ra-
yına iyice oturtmak hedefinden değil, fakat bunun
tam tersine bir hedeften, en iyi olasılıkla mutlak an-
lamda bir tek parti iktidarına geri dönme tutkusun-
dan kaynaklanmıştır. Beslenen tutku bu olunca, sö-
zü edilen tavizci tutumun takınılması da çok doğal-
dır. Çünkü "fikri hür, vicdanı hür nesiller'"m yetişti-
rilmesini temel amaç edinmiş bir devrimin ilkeleriy-
le tek parti diktasının geleceğini bağdaştırabılmek,
elbet olanaksızdır.
Ne var ki durum, Demokrat Parti iktidarının son
bulmasının ardından da değişmemiştir. Aslında bü-
tün siyasi ömrü, tabelasında yer alan "demokrat"
sözcüğüne ihanet etmekle geçen bu partinin arka-'
sından siyaset sahnesine çıkan "yen/"lerin büyük bir
bölümü de iktidara kolay yoldan gitmeyi, başka de-
yişle demokrasi yolunda eğitecekleri bir kitleye da-
yanmak yerine, var olan bir kitleyi zaaflarından ve
çağdışı eğilimlerinden vurarak oy avcılığı yapmayı
yeğlemişlerdir. Bu bağlamda bir örnek olmak üze-
re, 1950'den bu yana, parti başkanı olur olmaz gös-
terişli cuma namazlarına gitme adetini edinmiş kaç-
siyaset adamının bulunduğunun ve bunların siya-
set dışı yaşamlarında "dıni vecibelerini" ne ölçüde
yerine getirdiklerinin bir dökümünü çıkarmak, her-
halde epey ibret verici olacaktır!
Siyaset terminolojisinin, yine 1950 sonrasından
başlamak üzere, gıderek yozlaşması da cumhuri-
yetin ve demokrasi anlayışının yolundan ne denli
saptırıldığının çok sağlam bir göstergesıdir. Türki-
ye'de siyasi yaşamda uzun süre yer almış olmak,
bir siyaset adamının "deneyimli" diye nitelendirilme-
si için yetertidir. Oysa "bir şeylen yaşamtş" olmak
ile "deneyimli olmak" arasında genelde çok büyük
fark vardır ve ancak "yaşadıklannı deneyime dönü-
türebilmiş", başka deyişle, bir önce yaşadıklarından
bir sonrası için olumlu sonuçlar çıkarabilmiş, gerek-
li dersleri alabilmiş kişiler "deneyimli" diye anılma-
yı hak edebilirler. Bizde ise ancak siyasette geçiri-
len süreye önem verildiğinden, ömeğin karşılıklı
inatlaşma yüzünden bir cumhurbaşkanlığı seçimi-
ni altı ay sürüncemede bırakıp ülkeyi bir askeri dar-
benin kucağına atanlar da günümüzde "deneyim-
li" siyaset adamı diye nitelendirilebilmektedir!
Bugüne nasıl ve neden geldiğimizi gerçekten me-
rak ediyor muyuz? O zaman önce şu 1950'den bu
yana yaşadığımız dönemin bir "partilerdemokrasi-
si" dönemi oldugunu varsayımını bir yana bıraka-
lım ve yakın siyasi tarihimize ilişkin yorumlanmızı,
olguların temeline oturtalım!
Bodrum'da tarihi ticaret gemisi
Kültür Servisi - Bodrum Yassıada sahillerinde
çıkanlan 1350 yıllık Doğu Roma ticaret gemisi. 38
v ıllık bir çalışma sonucunda monte edildi Gemi şu
anda Bodrum Sualtı Eserlen Müzesi'nde sergilenivor.
Bodrum'un karşısındaki Yassıada sahillerinde
korsanlar tarafından batınldığı tahmin edilen gemi.
1961-1964 yıllan arasında dünyanın ünlü suaftı
arkeologlarından Amerikalı profesör George Bass'ın
çalışmalanyla ortaya çıkanlmıştı. Bodrum
Müzesi'nde gerçek ölçülerle yeniden inşa edilen
geminin yanı sıra gemide bulunan şarap. zeytinyağı
ve buğday taşımaya elverişli dokuz yiiz amfora. yağ
kandilleri ve kaptan Georgios'un para kasasındaki
altın sikkelerde sergilenivor.
Ertegün, Açık Radyo'nun konuğu
Kültür Servisi - Atlantıc Plak Şirketi kuruculanndan
Ahmet Ertegün. cuma günü saat 18.00'de, 94.9
frekansından yayın yapan Açık Radyo'da Ömer
Madra ve Cem Yegül'ün konuğu olacak Yanm saat
sürecek söyleşide Ertegün. ağabevı Nesuhi
Ertegün'ün Amerikan caz tarihini nasıl >enı bir
boyuta çektiğini anlatacak. Paris'te Fikret Mualla.
Andre Breton. Coleman Havvkins. Benny Carter gibi
sanatçılarla kurulan dostluklar. VV'ashington'da TC
Büvükelçiliği. Kid Orv. John Coltrane,^)rnette
Coleman, Modern Jazz Quartet gibi marjinal ve 'ileri*
caz müzisyenleriyle tarih vazmak ve bugünlerde Nevv
York'taki çalışmalan üzerine sohbet edecek.