Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 1996 PERŞEMBE
14 KULTUR
Ölümünün üzerinden 29 yıl geçmesine karşın bugün caz dünyasında John Coltrane ağırlığmda bir müzisyen yok
Caz tarilıiııiıı gerçek mesilıi
CEVI VEGUL
Caz muhtemelen 20. yüzyılın en önemlı sanat formudur.
Bu yüzden caz tarihı denilen büyük okyanusa daldığınız-
da sizi olmadık dennliklere çeken isimlere rastlarsınız:
KingCMi\er, Kid Ory, Duke Ellington, LOULS Armstrong, Bil-
lie Holidav, Charlie Parkergibi. Caz tarihçiJeri 20. yüzyı-
lın neredeyse tamamına yayılan bu karmaşık yapıyı irde-
lerken işi kişiselleştirmekten kendilerini alamazlar \e ge-
nelhkle bu büyük ustalardan birinı tannsal bir mertebeye
yükseltirler.
Ancak. cazı gerçek anlamda tannsal bir bovuta taşımış
olan üç isimden bahsetmek pek de yanlış olmaz: Sun Ra,
Albert Ayler \e John Coltrane. Muhtemelen caz tarihinde
spintüel meselelerden bahseden ilk müzisyen Sun Ra'dır.
Albert Ayler ise coşkuyu
dinsel bir platformda ele
alıp o kadar yahn \e ya-
lın olduğu kadar karma-
şık bir dil yaratmıştır kı.
pek cokları Av ler'ın dılı-
ni zırvahk olarak nitele-
mişlerdir. Ve Coltrane...
Coltrane hem kendi çağ-
daşlannı hem de kendi-
sinden sonraki tiim nesil-
leri etkilediğı gibr. sade-
ce yeni bir doğaçlama di-
li yaratmakla kalmanıış.
insanüstü bir kuvvet. da-
yanıklılık \e hâkimivet
sergileyerek caz tarihinin
gerçek mesihi olarak al-
gılanmıştır. Caz tanhıni.
Coltrane'den Öncc \e
Coltrane'den Sonra ol-
mak üzere ikiye ayıran-
lar çoğunluktadır. İColf-
rane'in hem Sun Ra hem
de Albert Ayler için neler
düşündüğünü bıldiğimiz-
den. bu iki müzisyen üze-
rinde yoğunlaşan kntik-
leri de fazla cıddiye al-
maya gerek olnıadığını
belirtmekte fayda var.) Coltranc'in bir saksofon ustası. bes-
teci ve liderolarak 1960'lar, 70'ler. 80'lerve90'lardaki et-
kisi o kadar büyüktür ki. onun doğaclama konseptleri sa-
dece saksofoncular tarafından değıl. tiim enstrümantalist-
ler tarafından benimsenmiştir.
Coltrane. 1950'lenn başlarında pek tanınmıyordu.
I955'te Miles Davis ile bırlikte ilk kaydını gerçekleştırdi-
ğinde. o güçlü. kendine has stilini geliştirmişti bile. Ancak
bu.Coltrane için sondurakdeğil. süreklı birdeğişimınbaş-
langıcıydı. Bu değişim ise Coltranein dılinin \e sesinin
kendi içinde gelişiminden ibaretti. Bu yıllarda, Coltranein
hiç alışılmadıkdüzeydeşiddetli birstili vardı. Tonuolduk-
967'de
öldüğünde
bıraktığı mirasın
hiç
tükenmeyecek
kadar zengin
olduğu, sonunda
anlaşıldı.
Coltrane'in
müziği ciddiydi.
Bu müzikte
mizaha yer
yoktu; dinsel,
tannsal bir
şeyler vardı bu
müzikte.
Festival çadırında Juliette Greco
EROLÖZKAN
MÜNİH - Inanılır gıbi değil. ama
gerçek! 196O'lı yıllarda dillerden düş-
meyen şarkılan ve düşlere gıren film-
leriyle tanınan Fransızlann ünlü şarkı-
cısı, daha doğrusu savaş sonrası Fran-
sası'nınünlüyıldızı Juliette Greco, 50.
sanat yılını Münih'te verdiği dev bir
konserlekutladı. Münih'te. heryıl ha-
ziranın son haftalannda (19 haziran-7
temmuz) yapılması gelenekselleşen
TollNVood müzik festı\aline da\et edi-
len sürpriz sanatçıların başinda bu yıl
Juliette Greco vardı ve bü\ ük ilgı çek-
ti.
Geçen aylarda 69. yaşını kutlayan.
ancak sanat gücünden. özellikle sesin-
den. sahnehâkimiyetinden \eo kendi-
ne özgü havasından pek bır şey kaybet-
memiş olan harikulade bir Juliette Gre-
co, Münihli müzikseverleri âdeta bü-
yüledi...
Ince ince vağmurçiseleyen 24 hazi-
ran gecesi. Münih'ın ünlü Olympia
Parkı'ndakı dev festival çadırında ıki
buçuk saate sığan olağanüstü güzellık-
te bir müzik şölenivdı yaşanan...
Fransızlann klasikleşmis ünlü
Chanson şarkıcılarından biri olan Gre-
co, fırtınalarla dolu yaşamını şarkıla-
nnda anlatan. biraz hüzünlü. bıraz ro-
mantik kadınsı duyarlılığını ise hepön
planda tutan ve hiç eskimeven bir şar-
kıcı olarak bilinir.
Ancak yıllardır mikrofonlardan
uzakta olan Greco'yu ikna edip 50. yıl
kutlamaları vesilesivle tekrar
sahneye
çıkaran organizatörleri. gidip bulup
kutlamak gerekir aslında.
Yaşından beklenmeyen bir perfor-
mansla hayranlannı büyüleyen Gre-
co'yu orta yaşın biraz üstündeki mü-
zikseverler çok daha iyı tanırlar.
1946"larda tiyatroya başlayan.Miles
Davis'le büyük bir aşk yaşadıktan son-
ra 1960'larda Paris müzikhollerinin
aranılan şarkıcısı olan Juliette Greco.
afişlerde hep gülümseyen yüzüyle Sa-
int-Germain des Pres'deki 'Le Tabou"
kabaresini meşhur etmekle kalmav ıp
ardı ardına doldurduğu plaklarıyla ve
hafızalardan silınmeyen şarkılarıyla
gönüllerde yer etmişti.
•Si tu T'imagines". ¥
Les Blanches
Manteaux\ "A la Belle Etoile'.
-
je suis
bien\ 'Chambre 33'üıı. onun akıllar-
dan çıkmayan şarkılanndan birkaçı ol-
duğunu bilmem hatırlar mısınız?
196O'lı yıllarda şöhretinın zirvesin-
deki Greco. bu dönemde dillerden
düşmeyen şarkılanyla. özellikle J. Brel
ve Bressens gibi ustalarla birlikte hep
ön sıralarda yer almav ı bilıniş. düşlen
süslemış bir yıldızdır.
Ve hızla geçen 50 yılın ardından Mü-
nih'teki bu konserinde Juliette Gre-
co'yu alkışlayan bınlerce hayranı eski
düşler ve imajlarla geldikleri konser-
de bu kez yenileşmiş bambaşka bir
Greco'y u bulunca hem şaşırdılar hem
sevindiler. Öyle ya. vaşından beklen-
meyen bir enerji ıle sahneyi hâlâ çok
iyı kullanan ve hevecan duvan. kendi
şarkılarından çok Brel ve Bressens
sövleven Greco. olağanüstü duvtutlu-
• Fransızlann ünlü şarkıcısı
Juliette Greco, 50. sanat yılını
Münih'te verdiği dev bir
konserle kutladı. 69
yaşındaki sanatçı, TollWood
Festivali'nde, peşpeşe Brel,
Serge Gainsbourg ve Leo
Ferre gibi ustaların en gözde
şarkılarını sıralayarak *Ne me
Quitte pas' ile tamamladığı
konserinde büyük ilgi topladı.
lukta bir insan her şeyden önce... Ün-
lü şarkıcı. 'Parlez-Nloi D'Amour'un
peşi sıra. Jacques Brel'den "On VOub-
lie Rien'i çocuksu bir sevinç içinde
söylerken mimiklen ve elleriyle duy-
gulannı öylesıne güzel anlatıyordu ki
o kadar olur...
Evet. aslında eski bir sinema ve ti-
y atro ov uncusu olan bu sanatçıyı anla-
mak için geçmişine şöyle bir dönüp
bakmak lazım: 1946'larda ba^ladığı ti-
yatro oyunculuğu serüvenini sinema
ilesürdüren ve I956"daJeanRenoir'ın
'Elena ile Erkekleri" filmiyle ismini
afişlere yazdıran Greco. "Avnadaki
Çatiak' ve onun ardından Otto Premin-
ger'ın 1958"de yaptığı 'Günaydın Hü-
zün' ile sinemada da ünlenmi^ti.
Daha sonra "Büvücii Kadın'(l962)
ve "Generallerin Gecesi" (1967) film-
leriyle hatırlanan sanatçı. Fransız ay-
dınlannın plak koleksiyonlanndan hiç
eksik etmedikleri bir şarktcıdır...
Hâlâ evlerinde cızırtılı. ortası delik
eski 45'likleri çalıp nostalji tazeleyen-
lerin. Parisdüşleri görenlerin yada ın-
cecik vağmurların altında Paris'ı tanı-
yanların bildıği 1950'li yılların ünlü
şarkiM 'Sous le Ciel de P^ris'yı yıllar
sonra Greconun sesinden. vorumun-
dan. y ine yağmurlu bir gecede. bu kez
bir festival çadınnda dinlemek ise te-
sadütlerin en güzelı değil mi?
Evet. öy le ya da böv le. yıllann eski-
nıey en Greco su bugün plakçı dükkân-
larında eski 33'lüklerinin kopyaları
olan CD'leriyle yeni kuşaklara ula^ı-
yor. koleksiyonları süslüyor... Sanatçı-
nın (1955-65) yılları arasında diller-
den düş.meyen şarkılannın yer aldığı
•BonjourTristesse'ıGünaydın Hüzün)
adlı albümdeki ^arkılardan 'Marions-
les' ile 'L'Horoscope', •Deshabillez-
Moi' ve 'Le FeullesdeTabac". sanatçı-
nın bilinen ilkçaliimalarındandı.. Da-
ha bonra (1965-69) yıllarında ünlenen
ijarkıların toplandığı 't)eshabillez-Moi'
adlı albünıde ise 'Madame', "A la mort
de Jaju", 'Cimetieres Militaires' gibi
şarkılar bulunuyor.
Ve ardından 1993 tarihli bir başka
C D ise 'Mvre dans le venir", *Radio Bo-
um Boum'gibi tipik Juliette Greco >ar-
kılannı içeriyor.Artık oyaşarken kla-
sikleşmiş bir eski usta. hatta. yaşayan
bir efsane değil de nedir'.'
Evet, zengin bir repertuvarla yıllar
sonra Münih'te TollNVood Festiva-
li'nde klasik siyah tuvaleti içinde çok
şık, incecik sıluetiyle selamladığı hay-
ranlannı mutlu eden bir Diva demek la-
zım Greco için... Kendisine piyano-
suyla eşlik eden esi Gerard Jouannest
ile arka arkaya sunduğu potporıler. da-
kikalarca süren alkışlarla sanatçıyı
mutlu etti.. Ve pes, peşe Brel, Serge Ga-
insbourg ve Leo Ferre gibi ustaların en
gözde şarkılarını bir çırpıda sıralayı-
verdi konserin sonunda.
lsrarlı alkışlarla ve ıslıklarla defa-
larca sahneye çağrılan Greco. 'Parlez
Moi D'amour'la başlayan konserini.
ünlü 'NemeQuittepas'ile noktalarken
50. sanat yılının sevincini yaşıyordu
ve Münih'ten alkışlarla Paris'e uğurla-
nıvordu...
ça keskin. geniş ve karanlıktı. Muazzam gövdeli ve sürek-
li bir yeğinliği olan bir tondu bu. Tonu çevikliğinden ve in-
ce detayları işleme kapasitesinden hiçbir şey kaybetmezdi.
Dolu dolu ve hedefe her zaman ulaşan nitelikte bir tondu
Coltrane'inkı. 1950"lerin sonlarına doğru ise inanılmaz bir
doğaclama teknigi geliştirmisti Coltrane. Size gelışigiizel
gönderilmiş hissi veren notalar. bütünü duymaya başladı-
ğınızda korkunç biranlam kazanmaya başlıvorveherhan-
gi bir notayı oynattıgınızda büyü bozuluyordu. Coltrane
hiç süphesiz. başkalarının duymadığı bir şeyler duyuyor.
müziği bir bütün olarak göriiyordu. Daha da ileri giderek
şunu söyleyebiliriz: Coltrane kendisini müziğe o derece
teslimediyordu ki, kendisi birenstrümanadönüşüyor, mü-
zik ise adeta kendi dilini yaratıyordu. Coltrane'in en basit
cünıleleri bile büyük bir kuvvet ve yeğinlikle icra edilirdi.
Bu cümleler 60"larda.
70'lerde ve HO'lerde sak-
sofoncuların repertuvar-
lannın önemli bir parça-
sını oluşturdu.
Yine caz tarihinin ki-
lometre taşlarından Al-
bert Ayler şöyle özetle-
meyeçalışmıştı Coltrane
hakkındaki düşünceleri-
ni: "John. bu gezegende
bir ziyaretçi gibiydi. Hu-
zur içinde geldi ve huzur
içinde gitti: ama burada
kaldığı süre zarfında ye-
ni farkındalık, huzur ve
spiritüalite diizey lerine
çıkmak için çabaladı. Bu
yüzden de ben Coltra-
ne'in müziğini dinsel mü-
zik olarak niteliyorum.
John'un Tanrı'ya vakın-
laşmak için seçtiği yolun
müziği."
John Coltrane, Charlie
Parker v e Coleman Haw-
kins'ın kendisinden ön-
cekı dönemlerde yaptığı
gibi "saksofon meto-
du"nu yeniden yazdı.
Coltrane'e başta tepki gösterenler ve caz geleneğini voz-
laştırdığinı iddia edenler bile. çok geçmeden Coltrane'e
sahip çıkanların saflarında yer aldılar. Coltrane'in yarattı-
ğı sesin temelinde yatan kendine has tonu ve hipnotik ruh
hali. kısa zamanda özellikle dönemin saksofoncularının
normu haline geldi. Coltrane'in pek çoklarına yabancı olan
bu ruh hali. onun 50'lerin sonunda ve 60"ların başında cid-
di biçimde ılgilendigi Hınt ve Arap müziklennin etkıleri so-
nunda şekillendi ve topluluğundan çok. bu Coltrane'in ken-
di meselesiydi. Coltrane. Hint müziği moda olmadan çok
öncebu müzikletanışmıştı. 1950'lerde RaviShankar'lata-
nıştı ve kısa bir süre usta sitarcının yanında çalıştı. Coltra-
ne'in tenor saksofondaki ruh hali Doğu'ya
ait bir ruh haliydi. Ancak Doğu tonlarına
yönelmesi. diğer enstrümanı olan sopra-
no saksofonu ele alışıyla başladı diyebi-
lırız. Topluluğun sesine ve kisiligine da-
ha sonralan hâkim olan bilinç ötesi duru-
mun kökleri ise tamamıyla Afrika ayin
geleneğinde yatıyordu ve bu da sadece
Coltrane'in değil topluluğunun da mese-
lesiydi.
Yukanda da bahsettiğimız gibi, doğac-
lama teknikleri Coltranein müziğinin
önemli bir parçasıydı. Eğer armonik ya-
pıyı ön planda tutan doğaçlamadan bah-
sedecek olursak. Coltrane bu doğaclama
tekniğini başka boyutlara taşımakla birlik-
te. Sun Ra Arkestra'nın tenoru John Gil-
more'un bu tekniğe katkılannı sürekli di-
le getirmiş ve Gilmore'a çok şey borçlu
olduğunu defalarca belirtmiştır. Makam-
sal doğaclama tekniğini ise Miles Da-
vis'in yanında gelıştirdı. Coltrane. 50'le-
rin sonlannda, tek tek notalardan oluşan
cümleler kurmak yerine ses bloklanndan
oluşan cümlelere yönelmişti. Daha sonra
Coltrane. Ornette Coleman'ı dinledi ve
müziğinin alması gereken yön iyice açı-
ğa çıktı v e kafasındaki tüm sorular bir an-
lamda cevaplandı.
TÜYAP'taki paneller dizisinde '21. Yüzyıl Perspektifinde Sanat' tartışılıyor
'Plastik Saııatlamı Yaşama Akışı'
Kültür Servisi- Türkiye'de plasfik sanatlann
geleceği. Tepebaşı TÜYAP Sergi Sarayı'nda
düzenlenen "21. Yüzyıl Perspektifinde Sanat/
Türkiye'de Plastik Sanatlann V'aşama Akışı" başlıklı
paneller dizisinde tartışılacak.
Aynı zamanda dinlevicilenn görüşlerinin alınacağı
bir forum niteliğini taşıyan bu toplantılar 19 temmuz
cuma ve 20 temmuz cumartesi günleri
gerçekleştirilecek. Plastik sanatlaralanında bellek
oluşturmak ve önerileri kalıcı ktlmak amacıyla.
etkinlik sonunda gerek konuşmacıların gerek
katılımcıların görüşlerinin yer aldigı bir kitap da
yayımlanacak.
Panellerin ilk gününde >aat 10.00-15.00 arasında yer
alan ve "Sanat \e Eğitim*" başlığını taşıyan
oturumların başkanlığını Hilmi Va>uzve Hasan
Bülent Kahraman yapacak. Konuşmacıların
arasında İrfan Okan, Prof. ZaferGençaydın, Prof.
Sıtkı M.Erinç, Menem Arıcan, Gü\en Turan,Mutlu
Erbay, Mehmet Gülery üz, Mldan Erciyas v e Özgür
Uçkan ver aiıvor. Saat 15.15-16.45 arasında yer alan
ve "Birey Olarak Sanatçı" başlığını taşıyan
oturumların başkanlığını ise Yusııf Taktak yapacak
Konuşmacılar: Bedri Bavkaın, Hüsevin Alptekin.
Mümtaz \ener, Ferhat Ozgür,Ömer L'luç ve Ekrem
Kahraman.
20 temmuzdaki oturumlar ise "Kurumsallaşma"
başlığını taşıvor.Oturum başkanlıklarını Ekrem
Kahraman, Doğan Hızlan, Ali Akay ve Hüsamettin
Kt>çan yapacak. Saat 10.00-13.00 ve 14.00-15.00
arasında yeralacak oturumlara konuşmacı olarak
Hüsamettin Koçan. Tomur Atagök, l'gurcan Özbek.
Saim Buga>, Zey nep Rona, Faruk Alpar. Rabia
Çapa, İbrahinı Demirel, Ta> lan Tegin. Çiğdem Fegel.
Sakıp Sabancı. Hasan Bülent Kahraman. Canan
Beykal ve Mehmet Ergü\en katılacak.
Yeni bir dilin peşindeydi
Coltrane'in müzikal önderliğinin yanı
sıra üstünde durulması gereken bir başka
nokta da. onun ruhani kimhğiy le. izinden
gelen tüm müzisyenler için bir guruyadö-
nüşme.siydi. Nereden bakarsanız bakın
Coltrane mütevazı biradamdı ve yeni bir
dilin peşindeydi. Kendine soracak olursa-
nız. sadece yeni kendini ifade etme alan-
lan aramakla geçiriyordu zamanını.
Kısaca hayatından alıntılar yapacak
olursak. John Coltrane 23 Eylül 1926'da
Kuzey Carolina'da dünyaya geldi. Baba-
sı amatör bir nıüzisyendi. Babası öldük-
ten sonra ailesi Philadelphıa'ya yerleşti
Coltrane de müzik çalışmalannı bu şehir-
de >ürdürmeye başladı. İlk olarak Earl
Bostic ve Eddie Vinson'ın r&b topluluk-
lannda çalıştı. Dizzv Gillespie'nin büyük
orkestrasında saksofon çalmaya başladı.
Johnny Hodges'ın küçük bir topluluğun-
da bir süre çaldıktan sonra. 1955'te Miles
Dav is'in topluluğuna katıldı. 1960'ta ken-
di dörtlüsünü kurana dek Dav is'in yanın-
da kaldtğı söylenebilir. 1961 'egelindiğin-
de Tyner, Jones ve Garrison'dan oluşan
topluluk artık gündemdeydi ve dönemin
en önemli topluluğuydu bu hiç şüphesiz.
Coltrane'in piyanoda McCoy Tyner. bas-
ta Jimmy Garrison ve davulda Elvin
Jones'tan oluşan dörtlüsü. gerçekten de
savaş sonrası dönemin en etkın ve en
önemli topluluğuydu denilebilir. Bu top-
luluk. "Siyah Müzik' olarak da adlan-
dınlan müziğinyaratılmasınakatkıdabu-
lunan tüm unsurlan bir potada eritip. caz
geleneğini yeni bir enlem ve boylamda
ele alıp. bu müziğe sonsuzluğa ait bir dil
giydirerek insanlıkla buluşturdu.
John Coltrane 1967"de öldüğünde
bıraktığı mirasın hiç tükenmeyecek kadar
zengin olduğu. sonunda anlaşıldı. Colt-
rane'in müziği ciddiydi. Bu müzikte
mizaha yer yoktu: dinsel. tannsal bir şey-
ler vardı bu müzikte. John Coltranein
ölümünün üzerinden 29 yıl geçti ve bugün
caz dünyasında Coltrane ağırlığında bir
müzisyenin bulunmadığını rahatîıkla söy-
leyebiliriz. O kadar ki. bugün Coltrane'in
parçalarını yeniden her dinleyişimizde
daha önce duymadığımız sesler duyuyor
ve daha önce farkına varmadığımız renk-
ler görüyoruz. Bazı parçaları ise ilk gün-
lerindeki tazeliklerini hâlâ koruyor. Colt-
rane'i çok özlüyoruz.
DAK VE YFJ P\7F
ATİLLA BtRKİYE
Kelepir...
Kelepir'in sözlük anlamı, değerinden çok aşağı
bir fiyata alınan ya da alınabilecek olan (şey). Eski-
den kelepir mal fısıltı gazetesi gibi kulaktan kulağa
dolaşırdı. Bu tür yerleri bilen anadan doğma kele-
pirciler vardı...
Kelepir, istiklal Caddesi'ndeki Küçükparmakka-
pı Sokak'ta bir iki ay önce açıldı. Ama bu Kelepir
başka kelepir. Ucuz kitap bulabileceğiniz bir dük-
kân. Adı Kelepir...
•
Yayıncılar, çok haklı olarak sık sık dağıtımcı ağı-
nın ilkesizliğinden yakınagelmişler. güçlüklerin altı-
nı çizmişlerdir. Dagıtımın ilkesizliği, alaturkalığı ve
kimi dağıtıcıların batakçılığı kitap satışlannı etkile-
yen önemli nedenler arasındadır. Namuslu, ilkeli
çalışan dağıtıcılann yanı sıra iş dağıtıcıyla da bitmez.
Bir sonraki aşama vardır ki, o da kitapçı aşama-
sıdır. Ne yazık ki istanbul'da bile yeterince kitapçı
yok. Gerçek kitapçı yok. Son zamanlarda -yeni açı-
lan bir iki tanesiyle birlikte- direnen bir avuç kitap-
çı kaldı. Çoğu sergicı. Kaptı kaçtıcı.
Sonuç olarak kitabın satışına dağıtıcı ile kitapçı
karar verir oldu Türkiye'de. Kitabın yalnızca adına,
yazarına bakarak, hatta kapağının güzelliğine çir-
kinliğıne bakarak ısteklerını yapıyorlar...
Bu tür dağıtım sorunlarını aşmak için yayıncılar
zaman zaman bir araya gelerek ilkeli çalışacak da-
ğıtım şirketleri kurmuşlar ya da kurma aşamasına
kadar gelmişlerdir.
Bugüne kadar denemelerden sonuç alınamadı.
Bunların en önemiisi kuşkusuz ki seksenlerin ba-
şındaki Adam Yayınları'nın girişimiyle oluşturulan
Yada'ydı.
•
Bir yenisi de geçen sene kurulan ve faaliyete ge-
çen, yayınevlerinin ortak kuruluşu olan Dada'dır.
Dada'nın kurucuları arasında Cem, Afa, Kavram,
Düşün, Altıkırkbeş gibi yayınevleri var.
Dada aslında yayınevinden dağıtıcıya kitap veren
bir şirket olarak kurulmuşsa da şimdi -sanırım bir-
takım dış etmenlerden. zorlamalardan sonra- doğ-
rudan kıtapçıya dağıtım yapıyor.
Dşda bu alanda yayınevlerinin son şansı. Bu ku-
rum ayakta kalamazsa, bir kez daha kimsenin böy-
lesine birörgütlenmeyi deneyeceğıni sanmıyorum.
Dada otuz yayınevinin tek dağıtımını yapmasına
karşın, bazı yayınevleri sıcak bakmıyor ve birçok
dağıtıcı da düşman, rakip olarak görüyor.
Ama şu soruyu sormadan da geçemiyorum: Yıl-
lardır kitaplann satışlarını, hiç okumadan belirle-
meye çalışanlara. çeşitli nedenlerden dolayı baraj
koyanlara düşman olundu mu?
•
Dada, bu dağıtım ağının yanı sıra yeni bir orga-
nizasyon oluşturdu. Bu, ucuz kitap satışı. Kelepir
de bu tür kitaplann satıldığı dükkânın adı.
Kelepir'in mantığı şu: Yayınevlerinin deposunda
duran, kımıldamayan, yeni basımlan yapılamayan
kitaplan çıkış değerinin epeyce altında satmak. Ya-
ni bir anlamda ikinci el. Birçok kitap Türkiye'nin ta-
nımsız koşullan gereği çıktığı zaman satmtyor; ya
okurun haberi olmuyor, ya yaz dönemi gibi bir dö-
neme denk düşüyor, ya da dağıtımcı, kitapçı be-
ğenmiyor...
Çeşitli nedenlerle güzelım kitaplar yalnızca yayı-
nevlerinin deposunda kendi yalnızlıklarına terk edil-
miş bir şekilde duruyor.
işte Kelepir, bu tür kitaplan bir bakıma yalnızlık-
lanndan kurtarıyor. Kitaplar, hurdaya dönmüş şek-
liyle değil de; temiz bir bir halde, bir kitapçı dükkâ-
nından alabileceğiniz biçimde sunuluyor.
Bunun ilk bakışta rahatsız eden yanları olabilir.
Çünkü ünlü bir yazarın kitabını. bir iki yıl önce ya-
yımlanmış bir kitabını, düşük bir fiyatla görüyorsu-
nuz. Öte yandan da depoda duran, yılda ancak
otuz-kırk adet satan onca değerli kitap, fiyatının
üçte birine, dörtte birine inmesiyle satılabiliyor.
Kelepir'de benzer şekilde yabancı yaymları da
bulmak olanaklı. Sanat kitaplarını, klasikleri. çağ-
daş romanları da... Şimdilik Ingilizce kitapların sa-
tıldığı Kelepir'de, önümüzdeki aylarda Almanca ve
Fransızca kitaplar da satılacak.
•
Kelepir için bir bakıma şöyle diyebiliriz: Okuria bu-
luşmasını bir türlü gerçekleştirememiş kitapların,
okuria buluşma ortamı, olanağı...
Bir hafta sonu istiklal Caddesi'ne çıktığınızda ya
da yolunuz düştüğünde Kelepir'e uğramadan geç-
meyin...
GENÇ ETKİNLİK- IFDE BUGÜN
12:00 Kısa Filmler
2Gösterim
Tehlikeli O> unlar, 5 dak. Ertekin Akpınar
Kafamın İçinde Horatio, 10 dak. Ali Can Yaraç
Kedi Beşiği, 13 dak. Liz Hughez
Kapu 11 dak. Philippe Vauville
13:00 Kent Filmleri
Taksim Meydanesi, 1 dak. İrfan Kuzu
Çığlık.l dak. Özgür Uğraş Akgün
Kavıp Şehir, 1 dak. Ebru B. Yetişkın
.\ra>ış,l dak. Oya Mutlu
Hazine.l dak. Ozgür Poyrazoğlu
Apotheos, 1 dak. Ozgür Şeyben
Evcilik Oyunu.i dak. Faruk Karaçay
Şehrin Dokusuna Tanık Gezgin Kediden Nüllar.l dak.
Hakan Güleryüz
Anastasia. 1 dak. Hüseyin Özdil
Bir Başka Kent Durumu. 1 dak. Ahmet Sönmez
Ben Olsaydım. 1 dak. Meryem Bayar
Maksimum 60 Dakika. 1 dak. Arif Akbayır
Cıvıltınız Bitmesin, I dak. Belma Akgün
ÖlüDoğa. 1 dak. Ahmet Çadırcı
Nereye, 1 dak. Mustafa Ünal
Annem Gönderdi, 1 dak. Mustafa Ünal
Bir Maniniz Yoksa, 1 dak. Mustafa Ünal
14:00 Sinemanın Disiplinlerarası tlişkileri Dizisi
Aklın L'zaklaştinlması 3 kısa film
Meshes Of The ,\fternoon 15 dak.
AtLand 16 dak.
Ritual in Transfıgured Time 35 dak.
Sekiz Kjsa FOm
L'ange 30 dak
Konuşmacılar: Ali Akay. Saffet Murat Tura
18:00 Vldeo Bildiri Performans
Emre Koyuncuoğlu, Nadi Güler
19:30 Kapanış
Gün boyu performans
Tunç Çam
Mekân: Kendi Odası
Gün boyu happening
YusufSayman
Mekân: Serbest