Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 1996 PAZAR
14 KULTUR
IŞARET FIŞECI ZEKİ COŞKUN
Ölmeye yatmak -hayır!• Söz ya da yazı hayata
öykünmüyorsa, onu taklit etmiyorsa
yeniden kurguluyordur. Bu da bir şey,
önemli bir şey: Hayatı olduğu haliyle,
biçimiyle kabul etmeme, teslim
olmama çabası. Gerçi hayatın o ferah.
rahat. aydınlık, güzel yüzü
esirgenmişse, uzaklardaysa, bağ
kopmak üzereyse, yazının-sözün
hükmü biter. Yine de karşı duruş
devam ediyorsa, hayatı okumaya devam
edelim.
"İnsanın kendi kendine yeni bir hayatın içine
doğru yürümesini. ölüme yürümekle eşdeğerde,
onun kadar gözüpeklik isteyen bir iş olarak gör-
diim."
Böyle dı>or 11 Eylül 1980'in uzun gece yol-
culuğunda, darbe (12 Eylül) arifesinde yeni bir
hayatın ıçıne doğru yürümekte ötekı tarafa; ölü-
me yürümek arasında gıdip gelen "Üç Beş Ki-
şTden Kısmet.
Üç Beş Kişi'de olduğu gibi, roman ve bütün ya-
zı türlen. sözler. olanca sahicıliğine karşın bıli-
>oruz, sonuçta birer kurgu. Söz ya da yazı haya-
ta öykünmüyorsa, onu taklit etmiyorsa yeniden
kurguluyordur.
Bu da bir şey. önemli bir şey: Hayatı olduğu
haliyle, biçimiyle kabul etmeme. teslim olmama
çabası.
Gerçi hayatın o ferah, rahat. aydınlık, güzel
yüzü esirgenmişse, uzaklardaysa, bağ kopmak
üzereyse. yazının-sözün hükmü bıter.
Yıne de karşı duruş devam edıyorsa. hayatı
okumaya devam edelim. Yaşamaya diyemiyo-
rum: Onu senın keyfine. ısteğıne. seçimine bırak-
mazlar. bırakmıyorlar. Anlatmaksa herbabayiğı-
din harcı değil. Haddimizi bilelim. Okumaya.
okuduklanmızdan kalanı paylaşmaya devam
edelim.
• • •
Bunlann sana ulaşıp ulaşmayacağını bilmiyo-
rum. Büy ük olasılıkla elıne bıle geçmeyecek yaz-
dıklarım. Mucıze olsa geçse elıne, canın istemez
şöyle bir bakmayı. Canın ıstese halın elvermez.
Epeydır açlığa mahkûm edılmış bedenın, beyni-
nın.gözlerinınfersızliği.güçsüzlügüengellerbu-
luşmayı.
Oysa nasıl ıstenm gücüne güç katabilmeyi...
Tümceler tılsımlı, kanatlı olup ulaşabilse sana.
sözcükler pınltılı, cıvıltılı bırer ışık seli gibı akıp
ağabilse. yağabilse üstüne. hayata doğru... Çekip
alabılse s.eni o karanlıktan. Beceremem. bilıyo-
rum. Ama hiç deöılse deneyelım.
• • • '
Evet, deneyelim. Orada, senin elinde zaptedil-
miş. hapsedilmiş bedenin varsadece. Yağmalan-
mış hay attan kala kala bir dal beden. Açlığa. ölü-
me yatınlmış. (Senin iradi seçimınden. eylemin-
den önce de öyleydi: Açlığa, ölüme yatınlmış.)
Malumu ilam edıyorsun şimdi... Bu dayatılmış
bir şey. Senınkısı dayatmaya dayatma.
Burada. benim elimde sadece sözcükler var.
Son ve tek silah. sözcükler. Ne senin eylemin, ne
benim sözlerim kör yüreğe. göze, beyne bir şey
söyler.
Bize kalan bırbirimizle söyleşmek, halimizi
paylaşmak. Böylece hayatı bir parça, bir sayfa da-
ha okumaya çalışmak. Deneyelim.
Türiü çeşitli açlık
Belkı gülecek, belkı kızacaksın. ama dışanda
denn bir açlık v ar. Seninki gibi dayatmaya dayat-
ma türünden değıl.
Bedenle (metabolizma) ruhun (psikoloji) ça-
tışmastndan doğan basbayağı zorunlu bir açlık.
Yenı bir hastalık. "Asalet hastalığı, kibar hastab-
ğk zengin hastalığı" deniyor. Daha çok onlarda,
özellıkle de kadınlannda görülüyor.
Zavallıcıklar korkudan bir şey yiyemiyorlar.
Yenilerde nedenı v e nasılı meçhul olarak evin-
de ölü bulunan Margau\ Hemingwa> de bu tu-
haf hastalığın pençesine düşen ünlülerdenmiş.
(Rahmetli, ünlü bir manken ve film yıldızıydı.
Aynı zamanda Kilimanjaro'nun Karlan gibi müt-
hiş bir ölüm-hayat oyununun yazan ve aktörü
Ernest Hemingwa> "in torunu.)
'Dışandan" haberler böy le. Açlığın türlü çeşit-
li halleri, kurbanları var.
Niye mi anlatıyorum bunlan?
En özgür görünen. en varlıklı çevre insanları-
nın da bedenlerı üzerinde tasarruf olanağından
yoksunluklannı anımsatmak ıçın. Bir mücadele
içindeki ve mahkûm insanın zorunluluk halınde
'ölmeye yatma'sının anlamını araştırma nıyetiy-
le anımsatıyorum 'modern açlık hastalığı'nı.
Ölümseriik
Yerlerse kusuyorlar. Hastalık. fazla kiloları atma
çabasıyla başlayan nıspı açlık grevınden doğu-
yor. Çabalaya çabalaya mıdeler küçülüyor, faz-
İalıklar atılıyor.
Tamam, denivor, boğaza ve bedene yeniden
özgürlük tanınıyor. Vücut refleks göstenyor, tı-
kıştınlanlann hepsini yukandan aşağıdan dışan
püskürtüyor. Gırtlak. mıde. bağırsaklarallakbul-
lak. gözler yermden oynuyor, kaslar tır tir titri-
yor. Bir daha mı yemek? Asla. Her şeye karşı
korkuyla karışık bir tiksintı. Fakat bu kez beden
enmeye başlıyor. Gönül çekiyor, boğaz durmu-
yor. Derken yeniden aynı hal.
Ingiliz Sarayf ndan uzaklaştırılan Prenses Di-
ana'mn aynı dertten mustarıp olması nedenıyle
son olarak 'prenseshastalığı''adı verılmişti buna.
Kayıplar'a bir sesIşaret Fişeği'ndeki ilk yazılardan biri
Cumartesi Anaları'nın - kayıp yakmlarının
eylemini konu ediyordu (41 Kere Kaybolmak,
25 Şubat 1996). Kaybedilmegerçekl'iği ve
acısının Costa Gavras'ın "Missing"i kadar ilgi
görmediğine ışaret ediyor, o ilgısizlikle
birlikte bir şeyleri daha da kaybettiğimizi. her
kayıpla insanlığımızdan bir şeylerin
eksildiğini, kokuştuğunu belirtiyorduk.
Kamunun ilgi göstermediği duruma 50.
haftadan sonra devlet güçleri ilgi göstermeye
başladı. Kayıp analannın. yakınlannın
toplanma yerı kolluk güçlerince işgal edildi.
'Cumartesi AnalarT gösterisı, polislerin
tekme tokat, yumruk, cop, küfür gösterisine.
insanlan ve karanfilleri gözaltına alma
eylemine dönüştü.
Sezen Aksu, düzenlediği Cumartesi
Türküsü'yle kayıplara, yakınlanna, toplumun
sağır yüreklerine bir ses gönderiyor:
Bekleye bekleye geçiyor giinler
Giin sağır dilsi/, sustu bülbüller
Kemiğim etim kapı önlerinde
Can kayıp. can kayıp
Allah'ım bu nasıl dünya
Bu nasıl bir ayıp
Ben anayım
Yanmaz canım dışardan
Kora koysalar
İ midimi kaybedemezsiniz ölsem de
Ahım tarihi karalar
Hoşa gidecek, iç açıcı şey ler deği 1 bunlar. Ama
böyle. Dedik ya, hayatı okumav ı siirdürmeye ça-
baîıyoruz. Hepsi bu.
Telev izyonda bir ana. yeni hükümetin sizlerle
ılgıli kararlanna ınanmadığını söylüyordu. Yenı
iktidarın dınibütün mılletvekillerinden birinin
kendisıne 'Gebersinler" dıye bağırdığını açıklı-
yor, 'Nasıl güveneyim' diye soruyordu.
Ölümseriik, dınibütün olmanın gereği herhal-
de. 2Temmuzyangınını yaşayanlar. 'Miisliiman-
lann iktidannı engelleme \ ebalini taşımamak için
kerhen' yeni hükümete destek v eren partınin mi-
litanlarınca 'Geberin orospular' nidalanyla, so-
palarla alev ler dumanlar ıçındekı Madımak Ote-
li'ne püskürtüldüklerıni anlatırlar.
Şimdinin başbakanı. daha yenılerde (25 mayıs-
ta) yıne Sıvas'takı konuşmasında RP'den kor-
kanlara seslendi: "Her giin korkacağına bir giin
kork, geber insallah!"
Ölüm. 'inananlar' ıçın rahmete kavuşma. On-
lara göre'dinibütiin' olmayanlar için rahmet şöy-
le dursun, 'ölüm' sözü bile çok.
Mundar -kanı Müslüman elıyle akmadan öl-
müş- hayvan ya da o anlama gelmek üzere 'kâ-
firler' ıçın kuflanılan 'geberme' sözü uygundur.
dinibütünler dışındakiler için.
Tabii. Allah'ın verdıği canı Allah alacağı için
de kışının kendı ıradesiyle -hangı gerekçeyle
olursa olsun- ölmeye yatması, 'gebermek'ten
başka bir şey olmayacak onların gözünde.
Hayır... Hayır, böylesi bir aşağılanmayı. böy-
lesi sonuçsuzluğu kimse hak etmiyor. •Kımse de
kabul etmemeli.
Eğer yazı. eğer eylem bir 'hayır' deme biçımiy-
se, 'hayır' yokluğu. yokoluşu, eksiyi, eksilmeyi
söylemez. 'Hayır'demek, kabul etmemektir, red-
detmektır. varolanınötesıni ışaret etmektır. Öte-
ki köy, her zaman ölüm değıldir. Ölümden öte
köy de vardır.
Karacaoğlan'ın dızelerıyie 'üç beş kişi kal-
mış'sa 'türkü diyenler/al üstüne yeşil donu giyen-
ler'; 2.000'ı aşkın siyasal tutuklunun içinde 50-
60 kışınin ölüme yatması deöıldir 'hayır' demek.
• • • "
Hayatı okumaya devam edelim, Hayır..'a ba-
kalım:
"Varlığın -sonsuz özgürlüğün- tekliğini seçen-
ler: Sanatçılar. yazarlar, düşünürier. dolayısıyla
bazı roman kahramanları; bütün seçilmiş ölüm-
ler. istençli silinişler ve reddedişler. yinelenişe ve
uzlaşmaya ° Hayır..' diyenler... Yannı şimdide. şim-
diyi yannda yaşayanlar: şimdiyi şimdiden seçile-
biiir kılan bilinçler... Bilincin bu aşamasında bir
nüftıs artışı beklemektedir. Fakat aynı nedenle de,
bilinçlerdeki fazlalıklar hemen budanmakta, y a-
şanan güne uv um sağlamaktadır:
-Hayatın yakasını hiçbir anlamda koyverme-
yelim dostlarım."ı *)
...Ve hiçbir şekılde!
(*) Adalet Ağaoğlu'nun Hayır... mmamndan.
Girişteanılan 'L'ç Beş Kişi' ve 'Ölmeye Yatmak
da aynı yazann yapıtları.
KOŞEBENT
ENIS BATUR
Deprem Oncesi
Geçen haftaki yazımı tamamlayan "özelhamişle-
rin sonuncusunda değinmiştim: Yaklaşık bir buçuk
aydıryoktum burada, yayımlanan yazılarım "yedek-
lediğım"yazılardı. insandagarip bir duygu yaratıyor
bu, sonradan bakınca: Bambaşka bir bağlamda
günleriniz akıp giderken, buradaymış-gibisiniz: Cum-
huriyet'tekı yazılarım değil bir tek. Açık Radyo'daki
programlarım da, gene yedeklediğım için, ben yok-
ken sürüp gidiyordu her pazar: Sesimle, sözümle, ya-
zımla, belki görüntümle (fotoğraf, TV aracılığıyla) is-
tanbul'daymışım-kendim uzakta, "dışan"dayken.
Iyi ama, yakında, "ıçeride" olmak tam ne demek
acaba? Buradayken içeride, içinde, işin içinde mi-
yiz? Yanında, yakınında sayılabilir mıyiz olup-biten-
lerin? Görebiliyor muyuz burayı, burasını: Burası gö-
rünüyor mu, nasıl görünüyor?
Yokluğumda Cumhuriyet'ler bırıkmiş: Hemen he-
men 1000 sayfalık bir toplam. Postayla gelen dergi-
ler, kitaplar, mektuplar, fakslar birikmiş. Bu satırları
yazarken, henüz Cumhuriyet'te toplananlara ulaşmış
değilim, ama "depo" şimdiden ürkütücü. Özel yan-
ları üzerinde durmayacağım işin. 1000 sayfalık, bir
buçuk aylık Cumhuriyet sayfalarının arasından bir
gecede geçmek ne demek, nasıl bir görünümle kar-
şı karşıya kalınıyor, ondan söz etmek ıstiyorum, ta-
bii başarabilirsem.
Denılebılir ki. ınsan hangi ülkeden bir buçuk ay
uzaklaşsa ve döndüğünde, birikmiş gazeteîeri bir
gecede tarayarak durumu kavramaya çalışsa, aynı
karmaşayla karşılaşır.
Emin değılım bundan: Türkıye, sanıyorum, yeryü-
zünün çalkantılı suları arasında başı çekenlerden bi-
ri.
Mesafe, bakmaya koyulan kişiye gerilimın nabzı-
nı daha ıyi gösteriyor: Asit dolu bir kazan fokurdu-
yor sanki. Isı öylesine yükselmiş, içerık hacimden
taşmaya o kadar geridönüşsüz biçimde yaklaşmış
kı, bırakın müdahale etme cüretini bulmayı, kazana
uzak durmanın yolunu aramak tek çözüm gibi görü-
nüyor burada.
Ustelik. bu görünüm, geleneksel çızgisinden kop-
muş, alıştığımız üzere toplumun belli bölgeleriyle,
kesimleriyle sınırlanmış değıl artık: Parlamento ıle
Cezaevi. Okul ile Fabrika bırbirlerine yakın ünlemle-
re sahne oluyor.
Gerçeğin dili çorap gıbı söküldü Türkiye'de. Hıç
kimsenin kurduğu cümlenın, dile getirdiği anlamın,
hatta ima ettığinin sahici bir boyutu kalmamış. Gün-
den güne geçerken, sözlerin ve fikirlerin, şahısların
ve kurumların, sürekli kılınmış kanlt bir maskeli balo
salonunda durmadan kılık ve kımlik değıştırdığını
dehşetle farkedıyor ve gözünüzün gördüğünden, da-
ha da kötüsü aklınızdan şüpheye düşmeye başlı-
yorsunuz. Bütün bu ızlenımler gelip tek bir kelimeye
toşluyorlar sonuçta:
Ülkemiz cinnet geçiriyor.
Bunlan dışandan bakıp söylüyor değilim elbette:
Içerıdeyım, ıçindeyim, ışın ıçındeyım herkes kadar,
başka türlüsü elde değil ki.
Her şey, ama her şey, Rıchter ölçeklerini darma-
dağın edecek bir depremın altımızda hazırlandığını
gösteriyor ve bir kubbe çökecekse üzerimize, onu
biz bunca yükselttik ve zayıflattık, diye düşünüyo-
rum.
Türkiye'de onursuzluk, şiddet, sefalet, adamsen-
decilik, haksızlık, saygısızlık, yalan, utanç duygu-
sundan yoksunluk borsanın sarsılmaz kâğıtları ara-
sına mı girdi..
Türkiyede kırmak, yıkmak, dağıtmak, bozmak,
çürütmek fiilleri mi bir tek şimdikı zamanda çekilir ol-
du?
Türkiye geleceğe bunca inançsız, gelecekten bun-
ca korkak, geleceğine bunca kayıtsız bir ülke haline
gelirken bız ne yaptık?
Cehennem başkaları değildir.
Sokaklar. ekranlar, gazeteler, kır ve kent bize şu-
nu göstermıyor mu: Her şeye, bir defa daha, sıfırdan
başlamak zorundayız.
Miimtaz Soysal haklıdır, "devrimci cumhuriyet-
çilik"ten söz ederken. Kirlenmemek için direnenler
nasıl bırleşir?
Hamiş: Türkiye'de müziğin sevilmediğinin en güç-
lü kanıtı, onun her yerde her an çalınması.
23 sanatçıya
onur ödülüKültür 'Servisi- Uluslararası
Plastık Sanatlar Demeği (UPSD)
ve Tüyap ışbırliğıyle bu yıl ikın-
cisi gerçekle^tinlen "GençEtkin-
lik^in açılışı öncekı gün Tüyap
Fuar Merkezı'nde yapıldı. Ana
temabi "^urt - Yersizyurdsuzlaş-
raa" olarak belırlenen sergmın
açılışı öncesinde UPSD tarafın-
dan plastik sanatlara katkıda bu-
lunan sanatçılara ödülleri y erildi.
-50. V d Hizmet Onur Ödülle-
ri" töreninde bir konuşma yapan
dernek başkanı Hüsamettin Ko-
çan. sanatçıların ve gençlenn her
zaman sorunlan olduğuna ve
bunlann yeterince üzenne gidil-
medığıne dikkatı çekerek. genç-
lerle sürekli genç olanları bir ara-
ya getıren etkinlığın bu anlamda
ileriye donük önemli bir adım ol-
duğunu söyledi. Türkıye"de sana-
tın ve gençlerın önünün yeterin-
ce açılamadığını bıldıren Koçan.
etkınliğın aynı zamanda yaratıcı
zıhniyetı de öne çıkarması bakı-
mından önem taşıdıöını vurgula-
dı.
Özellikle sanat alanında ku-
rumsallaşamamanın büyük bir
sorun olduğuna değınen Koçan,
UPSD olarak kendı alanlarında
son altı yıldır kurumsallaşma
üzerinde çalıştıklannı ve bunun
sonucunda da"Genç Etkinliğı"
oluşturduklannı bıldırdı. "Türki-
ye'dc siyasi yaşam hep dalgalanır
ve bu dalgalann en hırçınları hep
sanatçıların sahiline \ urur. O za-
manlarda sanatçılar yeryer ten-
kit edilir, cezalandınlır y a da san-
süıie karşüaşırlar. Burada temel
sorun özerkleşememekten kay-
naklannıaktadır" diyen Koçan.
tüm sanat dısiplınlerinın de bir-
likte çalışmaya yönelmesinden
yana olduklarını ve bu nedenle
etkınlik içinde sinema. tiyatro.
dans. fotoğraf ve plastık sanatla-
rı biraraya getirdiklerine işaretet-
ti.
Açılış konuşmasının ardından
geçılen ödül töreninde. eskı Mıl-
li Eğıtim Bakanı A\ni Ak>ol ve
eskı Kültür Bakanı Mükerrem
Taşçıoğlu yer ahrken. MSÜ Re-
sim Heykel Müzeleri Derneğı
başkanı Leyla Bellive genç sanat-
çılardan Mürteza Fidan bulundu-
lar. Kalabalık bir davetlı grubu-
nun izledıği törende. Nuri Abaç.
Salih Acar ve Mustafa Aslıerö-
düllerini A\ni Akyol'dan ahrken.
geçtiğimiz aylarda yaşama veda
eden Mustafa Ayataçın eşı Ce\-
riye Ayataç. Semiha Berksoy ve
Şadan Bezeyiş'e ödüllenni Mü-
kerrem Taşçıoğlu verdi.
Tören sırasında kısa bir konuş-
ma yapan Avni Akyol. kendi ba-
kanlıgı döneminde ilk olarak açı-
lan Güzel Sanatlar Liselen'nin
sayısının çoğaltılması gerektiğini
söyledı.Kemal Bilensoy. Zerrin
Bölükbaşı v e Hakkı Baha Çavıış-
gil ıse Leyla Belli'nın elınden
ödüllenni ahrken. törene katıla-
mayan Adnan Çoker'ın y erıne eşi
Alan Goya'ya. Habip Gerez ve
Hasan Ka\ruk'a ödüllerinıHüsa-
mettin Koçan. Osman Zeki Oral.
Abdurrahman Öztoprak. kristin
Saleri ve Süleyman Yelioğlu'na
ödüllerinı Mürteza Fidan verdı.
UPSD'nin belirlediği 23 sanatçı-
ya verilen bu onur ödülü torenı-
ne katılamayan sanatçılardan
Nev'zat.\koral, İbrahim Balaban.
Şeref Bigalı, Sadi Diren. Turan
Erol, Hakkı Karayiğitoğlu \e Ad-
nan Turani'ye odüllerı daha .son-
ra iletilecek.
'Anadohı Rock' Rıılıi Su'yu anıyor
•'Anadolu rock'ın çeyrek
yüzyıldır ayakta duran kaleleri
Moğollar ve Edip Akbayram-
Dostlar. Ruhi Su Kültür
Merkezi'nin oluşumuna katkıda
bulunmak amacıyla 18 temmuzda
bir konser verecekler.
CU.MHLR CANBAZOĞLU
Harbıye AçıkhavaTıyatroj.u'ndaki konser
dızısi bıtmıyor. 15 temmuzda Keith Jarrett
konserıy le sona erecek 3. Uluslararası İstan-
bul Caz Festivalı'nin hemen ardından Fahir
Atakoğlu'nun solo konseri var Açıkhava'da.
Ikı gün sonra da Ruhi Su Kültür Merkezi'nin
oluşumuna katkıda bulunmak amacıyla
•Anadolu rock'ın çeyrek y üzy ıldırayakta du-
tan kalelen Moğollar ve Edip Akbayram-
Dostlar sahneye çıkacak. 18 temmuz saat
21.00'de başlayacak konserın bılet fiyatlan
300 bın. 500 bin, 700 bin TL.
Ruhi Su adına bir kültür merkezi kurma
fıkrı ıkı ay önce ciddı şekılde gündeme gel-
mış ve projeyı yürütecek bir yönetım kuru-
lu oluşturulnıu^tu.
Sıdıka Su'nun öncülük ettiği projenin ana
hatları şöyle belirlendi: Ruhi Su'nun anısını
canlı tutmak. y aşatmak ve sanatsal anlayışını
yaygınlaştırmak.
Ruhi Su dostlannın her tür yardımlarını
bekleven merkez. sanatçının ürettiklerınin
arşıvlennıesı vedeğerlendınlmesı.bırmüzık
atölyesının oluşturulması \e çeşitli kültürel
etkınlıklenn dıizenlenmesını amaçlıyor...
Perşembe günü saat 21.00'de başlayacak
konserin ilk bölümünde Moğollar sahneye
çıkacak.
Seslendirilecek parçalar
Kısa süre önce y ayımlanan Dört Renk adlı
albümleriyle söylemlerını sertleştiren
Moğollar'ın konserde hangı parçaları
seslendireceklerinı. grupta tuşlu çalgılan
kullanan Serhat Ersöz'den oğrendik : 'Eski
ve \eni parçaları bir araya getireceğiz
perşembe gecesi. Garanti parçalar Issızlığın
Ortasında, Ağn Dağı Efsanesû Bu Dünya Biz-
im, Gari Gari, Bişey ^apmalı, Ke>-
fim \erinde, İpler Kimin Elinde?
olacak. Süreye göre bir, iki parça
daha ekleyebiliriz'...
Ahmet Koç (bağlama). Ali Koç
(flüt. klavye). Berç Venal (gıtar).
Cem Özkan (bas gitar) ve Saygun
ArpalTdan (dav ul) oluşan Dostîar'la
sahneye çıkacak Edip Akbayram ise
on üç parçalık bir repertuvar
hazırladıklarını açıkladı : ' 1970'li
yıllardan bugüne dek hit olmuş
parçalanmla y eni albümden örnek-
lerle karma bir repertuvar oluşru-
racağız. Eşkıya Dünyaya Hüküm-
dar Olmaz, Aldırma GönüU Bekle
Bizi İstanbul, Türküler Yanmaz.
Ben Ölürsem. Hava Nasıl Oralarda?, Değil
misin ?, Anneler Günü, SeyTey le Gönül. Şehir
Kabristam'nuı yanına üç parça daha koya-
cağız'.
Ruhi Su'nun halk müziğımızi
evrenselleştirnıe çabalanna rock kulvarında
eşlik edenlerden Moğollar ve Edip Ak-
bayram-Dostlar'ın konsen Anadolu Rock'ın
da önemli bir kesıtinı getirecek Açıkhav a'ya.
Nasreddin Hoca Büyük Odülü
Mert Ali Başapır'ın
H Kültür Servisi- Akşehır Nasreddin Hoca ve Turizm
Derneği ile UNESCO'nun düzenlediği yanşmada.
Prof. Dr. Bozkurt Güvenç. Prof. Dr. Cevat Çapan. Tan
Oral, Cengız Bektaş. Tamer Levent ve Ismet
Senoğlu'ndan oluşan jüri. Onur Ödülü'nü Prof. Dr.
Pertev N'ailı Boratav \e Prof. llhan Başgöz'e; Büyük
Ödülü ise Macar türkolog Edit Tasnadi ve Mert Ali
Başanr'a verdı. Gazetecı-yazar Mert Ali Başanr'a
"Nasreddın Hoca Büyük Odülü'. gülmece röportajlan,
afonzmalan. toplumsal etkınlıklerdekı happenıng'leri
ve telev izyonda yazıp oynadığı skeçlerle Nasreddin
Hoca ruhunu yaşamın her kesitınde günümüze taşıdığı
ıçın venldı Başanr. kendisine verilen ödülle ilgili
olarak yaptığı konuşmada. "Nasreddin Hoca'nın
mutluluğu nıce Nasreddınlerın yetışmesıdır. tnsanın
dılinden. gönlünden gelenı korkusuzca ifade
edebilmesidir" dedı
Şanlıurfa'da apkeolojik kazılap
• Kültür Servisi- Şanlıurfa'da arkeolojık kazılar
başlıyor. Bu sezon yedı höyük ve ören yerinde
başlanacak kazı çalışmalannı yerlı ve yabancı ekipler
yürütecek İl Kültür Müdür Vekili Hüseyın
Kendirici'nin yaptığı açıklamaya göre ilk kazılar 15
temmuzda. Bırecık ılçesi Hacınebı Höyük'te
Norrvvestern Cnıversitesi öğretim üyesı Prof. Dr.Gil. J.
Stern başkanlığında. Bozova ılçesı Tıtrış Höyük'te
ABD San Dıego Ünıversitesf nden Prof. Dr.Guillermo
Algage başkanlığında \e Merkez ilçe Kazene
Höyük'te ABD Chıcago Üniversitesi'nden Dr. Patnicıa
vAattemmaker başkanlığında başlayacak. Mevsım
şartları nedeniyle 1 eylülde başlaması planlanan diğer
kazılar ise Göbeklıtepe'de Şanlıurfa Müze Müdürü
Adnan Mısır ıle İstanbul Alman Arkeoloji Enstıtüsü .
Müdürü Prof. Dr. Harald Haugtmann, tarafından,
Harran ören yerinde Kültür Bakanlığı adına Dr.
Nurettın Yardımcı tarafından ve Bırecik Tilbeş
Höyük'te yıne ıl müze müdürü Adnan Mısır ile !
Madrid Üniversitesi'nden Prof. Dr. Gil. Jazuse
Zuensantase tarafından gerçekleştırilecek.
7. Tpoya Kültür ve Sanat Şenliği
• Kültür Servisi- Troya. Çanakkale. Alexandria Troas
ve Bozcaada'daki ören yerlerini kapsayan 7. Troya
Kültür ve Sanat Şenlıği 1-15 ağustos tarıhlen arasında
yapılacak. Açıkhavada düzenlenecek olan müzık
etkinlıklerı kültürlerarası buluşma ve halklararası
kaynaşma forumu olacak Mmanya'dan Musik im
Konte\t kuruİLüfU şenlığin müzık alanındaki
sorumluluğunu üstlenecek •