29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 1996 PAZAR 14 KULTUR IŞARET FIŞECI ZEKİ COŞKUN Ölmeye yatmak -hayır!• Söz ya da yazı hayata öykünmüyorsa, onu taklit etmiyorsa yeniden kurguluyordur. Bu da bir şey, önemli bir şey: Hayatı olduğu haliyle, biçimiyle kabul etmeme, teslim olmama çabası. Gerçi hayatın o ferah. rahat. aydınlık, güzel yüzü esirgenmişse, uzaklardaysa, bağ kopmak üzereyse, yazının-sözün hükmü biter. Yine de karşı duruş devam ediyorsa, hayatı okumaya devam edelim. "İnsanın kendi kendine yeni bir hayatın içine doğru yürümesini. ölüme yürümekle eşdeğerde, onun kadar gözüpeklik isteyen bir iş olarak gör- diim." Böyle dı>or 11 Eylül 1980'in uzun gece yol- culuğunda, darbe (12 Eylül) arifesinde yeni bir hayatın ıçıne doğru yürümekte ötekı tarafa; ölü- me yürümek arasında gıdip gelen "Üç Beş Ki- şTden Kısmet. Üç Beş Kişi'de olduğu gibi, roman ve bütün ya- zı türlen. sözler. olanca sahicıliğine karşın bıli- >oruz, sonuçta birer kurgu. Söz ya da yazı haya- ta öykünmüyorsa, onu taklit etmiyorsa yeniden kurguluyordur. Bu da bir şey. önemli bir şey: Hayatı olduğu haliyle, biçimiyle kabul etmeme. teslim olmama çabası. Gerçi hayatın o ferah, rahat. aydınlık, güzel yüzü esirgenmişse, uzaklardaysa, bağ kopmak üzereyse. yazının-sözün hükmü bıter. Yıne de karşı duruş devam edıyorsa. hayatı okumaya devam edelim. Yaşamaya diyemiyo- rum: Onu senın keyfine. ısteğıne. seçimine bırak- mazlar. bırakmıyorlar. Anlatmaksa herbabayiğı- din harcı değil. Haddimizi bilelim. Okumaya. okuduklanmızdan kalanı paylaşmaya devam edelim. • • • Bunlann sana ulaşıp ulaşmayacağını bilmiyo- rum. Büy ük olasılıkla elıne bıle geçmeyecek yaz- dıklarım. Mucıze olsa geçse elıne, canın istemez şöyle bir bakmayı. Canın ıstese halın elvermez. Epeydır açlığa mahkûm edılmış bedenın, beyni- nın.gözlerinınfersızliği.güçsüzlügüengellerbu- luşmayı. Oysa nasıl ıstenm gücüne güç katabilmeyi... Tümceler tılsımlı, kanatlı olup ulaşabilse sana. sözcükler pınltılı, cıvıltılı bırer ışık seli gibı akıp ağabilse. yağabilse üstüne. hayata doğru... Çekip alabılse s.eni o karanlıktan. Beceremem. bilıyo- rum. Ama hiç deöılse deneyelım. • • • ' Evet, deneyelim. Orada, senin elinde zaptedil- miş. hapsedilmiş bedenin varsadece. Yağmalan- mış hay attan kala kala bir dal beden. Açlığa. ölü- me yatınlmış. (Senin iradi seçimınden. eylemin- den önce de öyleydi: Açlığa, ölüme yatınlmış.) Malumu ilam edıyorsun şimdi... Bu dayatılmış bir şey. Senınkısı dayatmaya dayatma. Burada. benim elimde sadece sözcükler var. Son ve tek silah. sözcükler. Ne senin eylemin, ne benim sözlerim kör yüreğe. göze, beyne bir şey söyler. Bize kalan bırbirimizle söyleşmek, halimizi paylaşmak. Böylece hayatı bir parça, bir sayfa da- ha okumaya çalışmak. Deneyelim. Türiü çeşitli açlık Belkı gülecek, belkı kızacaksın. ama dışanda denn bir açlık v ar. Seninki gibi dayatmaya dayat- ma türünden değıl. Bedenle (metabolizma) ruhun (psikoloji) ça- tışmastndan doğan basbayağı zorunlu bir açlık. Yenı bir hastalık. "Asalet hastalığı, kibar hastab- ğk zengin hastalığı" deniyor. Daha çok onlarda, özellıkle de kadınlannda görülüyor. Zavallıcıklar korkudan bir şey yiyemiyorlar. Yenilerde nedenı v e nasılı meçhul olarak evin- de ölü bulunan Margau\ Hemingwa> de bu tu- haf hastalığın pençesine düşen ünlülerdenmiş. (Rahmetli, ünlü bir manken ve film yıldızıydı. Aynı zamanda Kilimanjaro'nun Karlan gibi müt- hiş bir ölüm-hayat oyununun yazan ve aktörü Ernest Hemingwa> "in torunu.) 'Dışandan" haberler böy le. Açlığın türlü çeşit- li halleri, kurbanları var. Niye mi anlatıyorum bunlan? En özgür görünen. en varlıklı çevre insanları- nın da bedenlerı üzerinde tasarruf olanağından yoksunluklannı anımsatmak ıçın. Bir mücadele içindeki ve mahkûm insanın zorunluluk halınde 'ölmeye yatma'sının anlamını araştırma nıyetiy- le anımsatıyorum 'modern açlık hastalığı'nı. Ölümseriik Yerlerse kusuyorlar. Hastalık. fazla kiloları atma çabasıyla başlayan nıspı açlık grevınden doğu- yor. Çabalaya çabalaya mıdeler küçülüyor, faz- İalıklar atılıyor. Tamam, denivor, boğaza ve bedene yeniden özgürlük tanınıyor. Vücut refleks göstenyor, tı- kıştınlanlann hepsini yukandan aşağıdan dışan püskürtüyor. Gırtlak. mıde. bağırsaklarallakbul- lak. gözler yermden oynuyor, kaslar tır tir titri- yor. Bir daha mı yemek? Asla. Her şeye karşı korkuyla karışık bir tiksintı. Fakat bu kez beden enmeye başlıyor. Gönül çekiyor, boğaz durmu- yor. Derken yeniden aynı hal. Ingiliz Sarayf ndan uzaklaştırılan Prenses Di- ana'mn aynı dertten mustarıp olması nedenıyle son olarak 'prenseshastalığı''adı verılmişti buna. Kayıplar'a bir sesIşaret Fişeği'ndeki ilk yazılardan biri Cumartesi Anaları'nın - kayıp yakmlarının eylemini konu ediyordu (41 Kere Kaybolmak, 25 Şubat 1996). Kaybedilmegerçekl'iği ve acısının Costa Gavras'ın "Missing"i kadar ilgi görmediğine ışaret ediyor, o ilgısizlikle birlikte bir şeyleri daha da kaybettiğimizi. her kayıpla insanlığımızdan bir şeylerin eksildiğini, kokuştuğunu belirtiyorduk. Kamunun ilgi göstermediği duruma 50. haftadan sonra devlet güçleri ilgi göstermeye başladı. Kayıp analannın. yakınlannın toplanma yerı kolluk güçlerince işgal edildi. 'Cumartesi AnalarT gösterisı, polislerin tekme tokat, yumruk, cop, küfür gösterisine. insanlan ve karanfilleri gözaltına alma eylemine dönüştü. Sezen Aksu, düzenlediği Cumartesi Türküsü'yle kayıplara, yakınlanna, toplumun sağır yüreklerine bir ses gönderiyor: Bekleye bekleye geçiyor giinler Giin sağır dilsi/, sustu bülbüller Kemiğim etim kapı önlerinde Can kayıp. can kayıp Allah'ım bu nasıl dünya Bu nasıl bir ayıp Ben anayım Yanmaz canım dışardan Kora koysalar İ midimi kaybedemezsiniz ölsem de Ahım tarihi karalar Hoşa gidecek, iç açıcı şey ler deği 1 bunlar. Ama böyle. Dedik ya, hayatı okumav ı siirdürmeye ça- baîıyoruz. Hepsi bu. Telev izyonda bir ana. yeni hükümetin sizlerle ılgıli kararlanna ınanmadığını söylüyordu. Yenı iktidarın dınibütün mılletvekillerinden birinin kendisıne 'Gebersinler" dıye bağırdığını açıklı- yor, 'Nasıl güveneyim' diye soruyordu. Ölümseriik, dınibütün olmanın gereği herhal- de. 2Temmuzyangınını yaşayanlar. 'Miisliiman- lann iktidannı engelleme \ ebalini taşımamak için kerhen' yeni hükümete destek v eren partınin mi- litanlarınca 'Geberin orospular' nidalanyla, so- palarla alev ler dumanlar ıçındekı Madımak Ote- li'ne püskürtüldüklerıni anlatırlar. Şimdinin başbakanı. daha yenılerde (25 mayıs- ta) yıne Sıvas'takı konuşmasında RP'den kor- kanlara seslendi: "Her giin korkacağına bir giin kork, geber insallah!" Ölüm. 'inananlar' ıçın rahmete kavuşma. On- lara göre'dinibütiin' olmayanlar için rahmet şöy- le dursun, 'ölüm' sözü bile çok. Mundar -kanı Müslüman elıyle akmadan öl- müş- hayvan ya da o anlama gelmek üzere 'kâ- firler' ıçın kuflanılan 'geberme' sözü uygundur. dinibütünler dışındakiler için. Tabii. Allah'ın verdıği canı Allah alacağı için de kışının kendı ıradesiyle -hangı gerekçeyle olursa olsun- ölmeye yatması, 'gebermek'ten başka bir şey olmayacak onların gözünde. Hayır... Hayır, böylesi bir aşağılanmayı. böy- lesi sonuçsuzluğu kimse hak etmiyor. •Kımse de kabul etmemeli. Eğer yazı. eğer eylem bir 'hayır' deme biçımiy- se, 'hayır' yokluğu. yokoluşu, eksiyi, eksilmeyi söylemez. 'Hayır'demek, kabul etmemektir, red- detmektır. varolanınötesıni ışaret etmektır. Öte- ki köy, her zaman ölüm değıldir. Ölümden öte köy de vardır. Karacaoğlan'ın dızelerıyie 'üç beş kişi kal- mış'sa 'türkü diyenler/al üstüne yeşil donu giyen- ler'; 2.000'ı aşkın siyasal tutuklunun içinde 50- 60 kışınin ölüme yatması deöıldir 'hayır' demek. • • • " Hayatı okumaya devam edelim, Hayır..'a ba- kalım: "Varlığın -sonsuz özgürlüğün- tekliğini seçen- ler: Sanatçılar. yazarlar, düşünürier. dolayısıyla bazı roman kahramanları; bütün seçilmiş ölüm- ler. istençli silinişler ve reddedişler. yinelenişe ve uzlaşmaya ° Hayır..' diyenler... Yannı şimdide. şim- diyi yannda yaşayanlar: şimdiyi şimdiden seçile- biiir kılan bilinçler... Bilincin bu aşamasında bir nüftıs artışı beklemektedir. Fakat aynı nedenle de, bilinçlerdeki fazlalıklar hemen budanmakta, y a- şanan güne uv um sağlamaktadır: -Hayatın yakasını hiçbir anlamda koyverme- yelim dostlarım."ı *) ...Ve hiçbir şekılde! (*) Adalet Ağaoğlu'nun Hayır... mmamndan. Girişteanılan 'L'ç Beş Kişi' ve 'Ölmeye Yatmak da aynı yazann yapıtları. KOŞEBENT ENIS BATUR Deprem Oncesi Geçen haftaki yazımı tamamlayan "özelhamişle- rin sonuncusunda değinmiştim: Yaklaşık bir buçuk aydıryoktum burada, yayımlanan yazılarım "yedek- lediğım"yazılardı. insandagarip bir duygu yaratıyor bu, sonradan bakınca: Bambaşka bir bağlamda günleriniz akıp giderken, buradaymış-gibisiniz: Cum- huriyet'tekı yazılarım değil bir tek. Açık Radyo'daki programlarım da, gene yedeklediğım için, ben yok- ken sürüp gidiyordu her pazar: Sesimle, sözümle, ya- zımla, belki görüntümle (fotoğraf, TV aracılığıyla) is- tanbul'daymışım-kendim uzakta, "dışan"dayken. Iyi ama, yakında, "ıçeride" olmak tam ne demek acaba? Buradayken içeride, içinde, işin içinde mi- yiz? Yanında, yakınında sayılabilir mıyiz olup-biten- lerin? Görebiliyor muyuz burayı, burasını: Burası gö- rünüyor mu, nasıl görünüyor? Yokluğumda Cumhuriyet'ler bırıkmiş: Hemen he- men 1000 sayfalık bir toplam. Postayla gelen dergi- ler, kitaplar, mektuplar, fakslar birikmiş. Bu satırları yazarken, henüz Cumhuriyet'te toplananlara ulaşmış değilim, ama "depo" şimdiden ürkütücü. Özel yan- ları üzerinde durmayacağım işin. 1000 sayfalık, bir buçuk aylık Cumhuriyet sayfalarının arasından bir gecede geçmek ne demek, nasıl bir görünümle kar- şı karşıya kalınıyor, ondan söz etmek ıstiyorum, ta- bii başarabilirsem. Denılebılir ki. ınsan hangi ülkeden bir buçuk ay uzaklaşsa ve döndüğünde, birikmiş gazeteîeri bir gecede tarayarak durumu kavramaya çalışsa, aynı karmaşayla karşılaşır. Emin değılım bundan: Türkıye, sanıyorum, yeryü- zünün çalkantılı suları arasında başı çekenlerden bi- ri. Mesafe, bakmaya koyulan kişiye gerilimın nabzı- nı daha ıyi gösteriyor: Asit dolu bir kazan fokurdu- yor sanki. Isı öylesine yükselmiş, içerık hacimden taşmaya o kadar geridönüşsüz biçimde yaklaşmış kı, bırakın müdahale etme cüretini bulmayı, kazana uzak durmanın yolunu aramak tek çözüm gibi görü- nüyor burada. Ustelik. bu görünüm, geleneksel çızgisinden kop- muş, alıştığımız üzere toplumun belli bölgeleriyle, kesimleriyle sınırlanmış değıl artık: Parlamento ıle Cezaevi. Okul ile Fabrika bırbirlerine yakın ünlemle- re sahne oluyor. Gerçeğin dili çorap gıbı söküldü Türkiye'de. Hıç kimsenin kurduğu cümlenın, dile getirdiği anlamın, hatta ima ettığinin sahici bir boyutu kalmamış. Gün- den güne geçerken, sözlerin ve fikirlerin, şahısların ve kurumların, sürekli kılınmış kanlt bir maskeli balo salonunda durmadan kılık ve kımlik değıştırdığını dehşetle farkedıyor ve gözünüzün gördüğünden, da- ha da kötüsü aklınızdan şüpheye düşmeye başlı- yorsunuz. Bütün bu ızlenımler gelip tek bir kelimeye toşluyorlar sonuçta: Ülkemiz cinnet geçiriyor. Bunlan dışandan bakıp söylüyor değilim elbette: Içerıdeyım, ıçindeyim, ışın ıçındeyım herkes kadar, başka türlüsü elde değil ki. Her şey, ama her şey, Rıchter ölçeklerini darma- dağın edecek bir depremın altımızda hazırlandığını gösteriyor ve bir kubbe çökecekse üzerimize, onu biz bunca yükselttik ve zayıflattık, diye düşünüyo- rum. Türkiye'de onursuzluk, şiddet, sefalet, adamsen- decilik, haksızlık, saygısızlık, yalan, utanç duygu- sundan yoksunluk borsanın sarsılmaz kâğıtları ara- sına mı girdi.. Türkiyede kırmak, yıkmak, dağıtmak, bozmak, çürütmek fiilleri mi bir tek şimdikı zamanda çekilir ol- du? Türkiye geleceğe bunca inançsız, gelecekten bun- ca korkak, geleceğine bunca kayıtsız bir ülke haline gelirken bız ne yaptık? Cehennem başkaları değildir. Sokaklar. ekranlar, gazeteler, kır ve kent bize şu- nu göstermıyor mu: Her şeye, bir defa daha, sıfırdan başlamak zorundayız. Miimtaz Soysal haklıdır, "devrimci cumhuriyet- çilik"ten söz ederken. Kirlenmemek için direnenler nasıl bırleşir? Hamiş: Türkiye'de müziğin sevilmediğinin en güç- lü kanıtı, onun her yerde her an çalınması. 23 sanatçıya onur ödülüKültür 'Servisi- Uluslararası Plastık Sanatlar Demeği (UPSD) ve Tüyap ışbırliğıyle bu yıl ikın- cisi gerçekle^tinlen "GençEtkin- lik^in açılışı öncekı gün Tüyap Fuar Merkezı'nde yapıldı. Ana temabi "^urt - Yersizyurdsuzlaş- raa" olarak belırlenen sergmın açılışı öncesinde UPSD tarafın- dan plastik sanatlara katkıda bu- lunan sanatçılara ödülleri y erildi. -50. V d Hizmet Onur Ödülle- ri" töreninde bir konuşma yapan dernek başkanı Hüsamettin Ko- çan. sanatçıların ve gençlenn her zaman sorunlan olduğuna ve bunlann yeterince üzenne gidil- medığıne dikkatı çekerek. genç- lerle sürekli genç olanları bir ara- ya getıren etkinlığın bu anlamda ileriye donük önemli bir adım ol- duğunu söyledi. Türkıye"de sana- tın ve gençlerın önünün yeterin- ce açılamadığını bıldıren Koçan. etkınliğın aynı zamanda yaratıcı zıhniyetı de öne çıkarması bakı- mından önem taşıdıöını vurgula- dı. Özellikle sanat alanında ku- rumsallaşamamanın büyük bir sorun olduğuna değınen Koçan, UPSD olarak kendı alanlarında son altı yıldır kurumsallaşma üzerinde çalıştıklannı ve bunun sonucunda da"Genç Etkinliğı" oluşturduklannı bıldırdı. "Türki- ye'dc siyasi yaşam hep dalgalanır ve bu dalgalann en hırçınları hep sanatçıların sahiline \ urur. O za- manlarda sanatçılar yeryer ten- kit edilir, cezalandınlır y a da san- süıie karşüaşırlar. Burada temel sorun özerkleşememekten kay- naklannıaktadır" diyen Koçan. tüm sanat dısiplınlerinın de bir- likte çalışmaya yönelmesinden yana olduklarını ve bu nedenle etkınlik içinde sinema. tiyatro. dans. fotoğraf ve plastık sanatla- rı biraraya getirdiklerine işaretet- ti. Açılış konuşmasının ardından geçılen ödül töreninde. eskı Mıl- li Eğıtim Bakanı A\ni Ak>ol ve eskı Kültür Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu yer ahrken. MSÜ Re- sim Heykel Müzeleri Derneğı başkanı Leyla Bellive genç sanat- çılardan Mürteza Fidan bulundu- lar. Kalabalık bir davetlı grubu- nun izledıği törende. Nuri Abaç. Salih Acar ve Mustafa Aslıerö- düllerini A\ni Akyol'dan ahrken. geçtiğimiz aylarda yaşama veda eden Mustafa Ayataçın eşı Ce\- riye Ayataç. Semiha Berksoy ve Şadan Bezeyiş'e ödüllenni Mü- kerrem Taşçıoğlu verdi. Tören sırasında kısa bir konuş- ma yapan Avni Akyol. kendi ba- kanlıgı döneminde ilk olarak açı- lan Güzel Sanatlar Liselen'nin sayısının çoğaltılması gerektiğini söyledı.Kemal Bilensoy. Zerrin Bölükbaşı v e Hakkı Baha Çavıış- gil ıse Leyla Belli'nın elınden ödüllenni ahrken. törene katıla- mayan Adnan Çoker'ın y erıne eşi Alan Goya'ya. Habip Gerez ve Hasan Ka\ruk'a ödüllerinıHüsa- mettin Koçan. Osman Zeki Oral. Abdurrahman Öztoprak. kristin Saleri ve Süleyman Yelioğlu'na ödüllerinı Mürteza Fidan verdı. UPSD'nin belirlediği 23 sanatçı- ya verilen bu onur ödülü torenı- ne katılamayan sanatçılardan Nev'zat.\koral, İbrahim Balaban. Şeref Bigalı, Sadi Diren. Turan Erol, Hakkı Karayiğitoğlu \e Ad- nan Turani'ye odüllerı daha .son- ra iletilecek. 'Anadohı Rock' Rıılıi Su'yu anıyor •'Anadolu rock'ın çeyrek yüzyıldır ayakta duran kaleleri Moğollar ve Edip Akbayram- Dostlar. Ruhi Su Kültür Merkezi'nin oluşumuna katkıda bulunmak amacıyla 18 temmuzda bir konser verecekler. CU.MHLR CANBAZOĞLU Harbıye AçıkhavaTıyatroj.u'ndaki konser dızısi bıtmıyor. 15 temmuzda Keith Jarrett konserıy le sona erecek 3. Uluslararası İstan- bul Caz Festivalı'nin hemen ardından Fahir Atakoğlu'nun solo konseri var Açıkhava'da. Ikı gün sonra da Ruhi Su Kültür Merkezi'nin oluşumuna katkıda bulunmak amacıyla •Anadolu rock'ın çeyrek y üzy ıldırayakta du- tan kalelen Moğollar ve Edip Akbayram- Dostlar sahneye çıkacak. 18 temmuz saat 21.00'de başlayacak konserın bılet fiyatlan 300 bın. 500 bin, 700 bin TL. Ruhi Su adına bir kültür merkezi kurma fıkrı ıkı ay önce ciddı şekılde gündeme gel- mış ve projeyı yürütecek bir yönetım kuru- lu oluşturulnıu^tu. Sıdıka Su'nun öncülük ettiği projenin ana hatları şöyle belirlendi: Ruhi Su'nun anısını canlı tutmak. y aşatmak ve sanatsal anlayışını yaygınlaştırmak. Ruhi Su dostlannın her tür yardımlarını bekleven merkez. sanatçının ürettiklerınin arşıvlennıesı vedeğerlendınlmesı.bırmüzık atölyesının oluşturulması \e çeşitli kültürel etkınlıklenn dıizenlenmesını amaçlıyor... Perşembe günü saat 21.00'de başlayacak konserin ilk bölümünde Moğollar sahneye çıkacak. Seslendirilecek parçalar Kısa süre önce y ayımlanan Dört Renk adlı albümleriyle söylemlerını sertleştiren Moğollar'ın konserde hangı parçaları seslendireceklerinı. grupta tuşlu çalgılan kullanan Serhat Ersöz'den oğrendik : 'Eski ve \eni parçaları bir araya getireceğiz perşembe gecesi. Garanti parçalar Issızlığın Ortasında, Ağn Dağı Efsanesû Bu Dünya Biz- im, Gari Gari, Bişey ^apmalı, Ke>- fim \erinde, İpler Kimin Elinde? olacak. Süreye göre bir, iki parça daha ekleyebiliriz'... Ahmet Koç (bağlama). Ali Koç (flüt. klavye). Berç Venal (gıtar). Cem Özkan (bas gitar) ve Saygun ArpalTdan (dav ul) oluşan Dostîar'la sahneye çıkacak Edip Akbayram ise on üç parçalık bir repertuvar hazırladıklarını açıkladı : ' 1970'li yıllardan bugüne dek hit olmuş parçalanmla y eni albümden örnek- lerle karma bir repertuvar oluşru- racağız. Eşkıya Dünyaya Hüküm- dar Olmaz, Aldırma GönüU Bekle Bizi İstanbul, Türküler Yanmaz. Ben Ölürsem. Hava Nasıl Oralarda?, Değil misin ?, Anneler Günü, SeyTey le Gönül. Şehir Kabristam'nuı yanına üç parça daha koya- cağız'. Ruhi Su'nun halk müziğımızi evrenselleştirnıe çabalanna rock kulvarında eşlik edenlerden Moğollar ve Edip Ak- bayram-Dostlar'ın konsen Anadolu Rock'ın da önemli bir kesıtinı getirecek Açıkhav a'ya. Nasreddin Hoca Büyük Odülü Mert Ali Başapır'ın H Kültür Servisi- Akşehır Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği ile UNESCO'nun düzenlediği yanşmada. Prof. Dr. Bozkurt Güvenç. Prof. Dr. Cevat Çapan. Tan Oral, Cengız Bektaş. Tamer Levent ve Ismet Senoğlu'ndan oluşan jüri. Onur Ödülü'nü Prof. Dr. Pertev N'ailı Boratav \e Prof. llhan Başgöz'e; Büyük Ödülü ise Macar türkolog Edit Tasnadi ve Mert Ali Başanr'a verdı. Gazetecı-yazar Mert Ali Başanr'a "Nasreddın Hoca Büyük Odülü'. gülmece röportajlan, afonzmalan. toplumsal etkınlıklerdekı happenıng'leri ve telev izyonda yazıp oynadığı skeçlerle Nasreddin Hoca ruhunu yaşamın her kesitınde günümüze taşıdığı ıçın venldı Başanr. kendisine verilen ödülle ilgili olarak yaptığı konuşmada. "Nasreddin Hoca'nın mutluluğu nıce Nasreddınlerın yetışmesıdır. tnsanın dılinden. gönlünden gelenı korkusuzca ifade edebilmesidir" dedı Şanlıurfa'da apkeolojik kazılap • Kültür Servisi- Şanlıurfa'da arkeolojık kazılar başlıyor. Bu sezon yedı höyük ve ören yerinde başlanacak kazı çalışmalannı yerlı ve yabancı ekipler yürütecek İl Kültür Müdür Vekili Hüseyın Kendirici'nin yaptığı açıklamaya göre ilk kazılar 15 temmuzda. Bırecık ılçesi Hacınebı Höyük'te Norrvvestern Cnıversitesi öğretim üyesı Prof. Dr.Gil. J. Stern başkanlığında. Bozova ılçesı Tıtrış Höyük'te ABD San Dıego Ünıversitesf nden Prof. Dr.Guillermo Algage başkanlığında \e Merkez ilçe Kazene Höyük'te ABD Chıcago Üniversitesi'nden Dr. Patnicıa vAattemmaker başkanlığında başlayacak. Mevsım şartları nedeniyle 1 eylülde başlaması planlanan diğer kazılar ise Göbeklıtepe'de Şanlıurfa Müze Müdürü Adnan Mısır ıle İstanbul Alman Arkeoloji Enstıtüsü . Müdürü Prof. Dr. Harald Haugtmann, tarafından, Harran ören yerinde Kültür Bakanlığı adına Dr. Nurettın Yardımcı tarafından ve Bırecik Tilbeş Höyük'te yıne ıl müze müdürü Adnan Mısır ile ! Madrid Üniversitesi'nden Prof. Dr. Gil. Jazuse Zuensantase tarafından gerçekleştırilecek. 7. Tpoya Kültür ve Sanat Şenliği • Kültür Servisi- Troya. Çanakkale. Alexandria Troas ve Bozcaada'daki ören yerlerini kapsayan 7. Troya Kültür ve Sanat Şenlıği 1-15 ağustos tarıhlen arasında yapılacak. Açıkhavada düzenlenecek olan müzık etkinlıklerı kültürlerarası buluşma ve halklararası kaynaşma forumu olacak Mmanya'dan Musik im Konte\t kuruİLüfU şenlığin müzık alanındaki sorumluluğunu üstlenecek •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle