Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 1996 PAZAR
14 KULTUR
ISARET FİSECİ ZEKİ COŞKIN
İtilmiş'le Kakılmış çılchrdı!O çılgınlığa. şizofreniye, çaresizliğe,
şıddete bulanmış "şenlik " parodısine:
Itilmiş'le Kakılmış'a aylardır gülüp
duruvoruz.
Şımdı *senaryo"da olmayan
"patlama"yla: camlann çerçevelerın
ınmesıvle. sokaklann onlartarafından
zaptedtlmesivle. ölümüne çığlıklarla
"Biz buradayi2"de> ince ürküyoruz.
kanımız donuvor.
Geçen hafta "Para\icdanlı kültürün
ba>ramı"nı konuştuk burada. Hemen
ardından bavramsızlann. daimi
yastakılerin. "paraticdanlı kültür
w
ün
dışladığı yoksulların. ıtılmis-
kakılmışlann "ba>ramı"'na da
bakacağımızı düşünmemiştim doğrusu.
"Yukarıdakiler~ın başlı başına şiddete
döniişen -hoyrat da olsa. zalimce de
olsa rafıne gıbı duran- şenlığıne
u
aşağıdakiler"in ezık öfkesi işte
patladı 1 Mavis'ta.
• • •
Şehir çoktandır kendine yeni bir düzen.
yeni bir havat edinme çabasında.
Zevklerımiz. ılişkılerımiz. kendımize.
dünvava. havata bakışımız değişiyor
Bırbmmızden, "insan~dan koptukça,
"etik-erdem** gıbi kavramlann ıçeriği
deği:jtıkçe \enı tutamaklar arıyoruz.
Kafestekı kuşlar. akvarvumdakı
balıklar. saksıdakı çıçekler. kendılerine
adlar verdiğımız cıns cıns kediler.
köpekler "canyoldaşlığı"edıyor
çoktandır bize.
Bol nıiktarda "Sizi
se>i>oruz"denildikçe. çokça "Sevgiu""
laf'ı edildikçe se\gimizı verecek şeyler
anyoruz. Her şey ya\an kalıyor.
Oysa ha>van hastanelenmiz. kedi-
köpek kuafbrlenmız de \ar artık.
Öte yanda da ıtilmişle kakılmışlar var:
"Tiıt ki karnım acıktı / Anneme
küstüm / Tiim şehir bana küstü / Bir
kedim bile \ok, anlıyor musun"
gerçeğını yaşayanlar \ar. Dilleri.
duyarlıkları henüz o rafinasyona
erışmedığı ıçin bunları söyleyemeyen,
şarkılaşınca da biraz kendılennden bir
şeyler bulan. "Ne diyor ula bu" diye
kulak kabartan ıtılmişle kakılmışlar
\ar.
Onlann diileri yok.
Sesleri çoktandır satın alındı, kıralandı.
kendılerinin olmaktan cıktı.
Onlann sadece \e sadece
kendılennden başlayıp en vakından en
uzağa; anne babadan komşuya. oradan
dolmuştaki mınıbüstekılere. esnafa.
arabalara \e sahıplerine. ışverene. tiim
"şehre", hayata dünyaya halka halka
>a\ılan. süreklı bastınlma halindeki
ezik-ıç öfkelen var.
Dıllen. sesleri. bunları yaratacak
"organ~lan vok Yek beden olarak
variar. O da bakımsız. ıtılmiş-kakılmış.
Işte o bastınlmış. itilmış-kakılmış olan
patladı 1 Mayıs'ta.
"Hasar tespiti" hemen yapıldı. Fatura
çıkanldı. İtilmelenn. kakılmaların.
onlardan kurtulma gereğinin. uzak
durma gereğinin. şehre ve bize
bulaştınlmamalannm doğruluğu bir
kez daha görüldü. anlaşıkiı!
Suçlu onlar... "Yeni bir ha>at"
kurmanın zamanıdır artık.
Biz bizeyiz
Yeni hayat kuruculuğu yazıyla. sözle
olsa da. imgelem-slogan düzeyinde
kalsa da hep avdınlara düştü. Bu
mısyon. onlan alt tabakalann sözcüsü.
hamısi olmaya yönelttı uzun süre. "İşçi
Ba>Tamı"nın kavgasını onlar verdi.
A>selÖzakın"ın 1 Mayıs 1977"yı arka
fon olarak kullandığı Alnındaki Mavi
Kuşlar romanında. Ali Cengizkanın
Senlereadlı şıinnde (ve kıtabında)
olduğu gibi "işçi ba>ramı"nın
aynasında kendılenne. hayata. dün>a\a
baktılar. Misvonlarının ıtkısiyle
alanlarda yeraldılar.
I977"de o aynava kan sıçradı. Kan.
"yeni hayat" mısvonerlerıni alanlardan
-ve alt tabakalardan- uzaklaştırdı. 1
7
Mayıs 1977 ertesinde
birçok gazete
"objektife takılan
ünlüler"in
resimlerine yer
veriyordu katliamla birlikte.
Sinema ve ses sanatçılan,
yazarlar, çizerler de
" orada"ydı. Ve orada
katliama dek gerçek anlamda
bir "şenlik" vardı. Şenlik
katliamla bitti. Film koptu.
Ondan beri herkes kendi
hayatını yaşıyor. Son
patlamanın yaşandığı 1 Mayıs
1^96'da Türkiye Yazarlar
Sendikası. başkanı ve sendika
afişini taşıyan iki kişi, her
birinin birer arkadaşıyla,
toplam 6 kişiyle yer aldı.
/
rilmiş'le Kakılmış'ın
parodisi kahkaha
ratingleri kırıyordu.
Ama "senaryo"nun,
"parodi"nin ötesi var:
İtilmiş'le Kakılmış ve daha
"teenage" çağındaki çocukları
o kuşatılmış meydanda bir
başlarına kalınca kendilerinin
yanaşamadıkları otomatik
para çekme makinelerine,
bankalara. mağazalara,
büfelere, kafelere saldırıyor.
Kendileri için hep "kırmızı"yı
gösteren trafik lambalannı
kırıyorlar. Bu manzaradan
sonra "yeni bir hayat'
kurmanın zamanıdır artık.
Mayıs I9
7
7 ertesinde birçok gazete
"objektife takılan ünlüler~ın
resimlerine ver verıvordu katliamla
birlikte. Sinema ve ses sanatçılan.
yazarlar. çizerler de ~orada">dı. Ve
orada katliama dek gerçek anlamda bir
"şenlik" \ardı.
Şenlik katliamla bıttı. Film koptu.
Ondan beri herkes kendi hayatını
yaşıyor.
Son patlamanın \,aşandığı 1 Mayıs
1996'da Türki\e Yazarlar Sendikası.
başkanı ve sendika afişini taşı>an iki
kışı. her bınnın birer arkadaşıv la.
toplam 6 kişiyle yer aldı. Sinemacıların
örgütü (Sine-Sen) de. iletışımcilerınki
de (Med-Sen: Medva. iletışım sektörü
çalışanlan) avnı durumdavdı.
Bu artık. sanatsal nıtelıği ne olursa
olsun, yaşananlardan bıre>sel düzevde
etkilenmeyı. iç hesaplaşmavı
sergıleyen Alnında Mavı Kuşlar gibı
romanİar. Senlere gibı şıırler
v/azılmayaeağını gösterivor. (Ki.
Özakın'ın romanı yayımlandığı yıl;
1978"de yazınsal olarak da Madaralı
Roman Odülü'ne değer bulunmu^tu.)
Kopuş öncesınde ?>ehnn ıçıyle dışı.
merkezıy le çe\ resı "ortak dil"
anyordu. Arayışa kendınce aracılık
eden kitaplar. vazılar. filmler üretiliyor.
bunlar karşılık buluyor. hızla
tüketilıyor. yenileri bekleniyor,
aranıvordu.
Aradan geçen süre. kopuşu karşılıklı
"kör öfke"ye dönüştürdü.
İtilmiş'in gerçek yüzû
Onlann zavallılıgı. süflıliği.
"üretimden kopuk"luğu, hazır
yijicılığı. pi\angovla. lotovla. totoyla.
ganyanFa köşeyı dönnıe özlemleri.
beklentıleri ekrana geldıkçe. hele hele
her fırsatta tekme tokat "hayat
arkadaşf'na giriştikçe, "hay-at
arkadaşı"yemege müshil ilacı
katmaktan belediye dozerini tek gözlu
gecekonduya dayavıp canına kast etmiş
adamı eviyîe birlikte jmha etmeye
kalktıkça köröfkemiz kavboluyor, o
gülünç çaresizliğe gülmekten
kınlıyorduk...
İtılmışie Kakılmış'ın parodisi kahkaha
ratingleri kırıyordu.
Ama "senaryo'"nun.
u
parodi"nin ötesi
\ar: hılmış'le Kakılmış \e daha
"teenage"çağındakı çocukları o
kuşatılmış meydanda bir başlanna
kalınca kendilerinin vanaşamadıkları
otomatik para çekme makinelerine.
bankalara. maöazalara. büfelere.
kafelere kaldınyor.
Kendileri ıçın hep "kırmızı">ı
gösteren trafik lambalannı kımorlar.
Bu manzaradan sonra "veni bir hayat"
kurmanın zamanıdır artık.
Yada:
Bu akşam onu mııhakkak bulacağım
Ö\'le ihtivaeım var ki sana Sûzım.
Bıınca çocıık bıınca çocıık bıtncu
çocıık
Ölürken ölürken, komünizme âşık.
Ben nasılyaşanm ağacıgım?
Yanm döndü şair. ölüme alışık,
"Yciicnsm. yaşarsm " deıli
"cancağ'zım..."
(Can Yücel)
Orkestra çukurunda can güvenliği yok!
HÜLVA K.-VRABAĞLI
ANKARA - Alman bestecı Richard
Wagner'ın sahne ıle orkestra arasındakı
mesafeye son veren buluşundan sonra.
Ankara Devlet Opera \e Balesı Orkest-
rası (ADOB)çahşanlan yeni bir aravış
içinde. Bulunduklan mekanı "orkestra
çukuru" olarak nitelendiren sanatçılar.
gösteri sırasında kılıçtan saksıya. hatta
balete kadar pek çok şeyin üzerlerine
düştüğüne dikkat çekerek. olası tehlike-
lere karşı çukurun üstünün biraz daha
kapatılmasını ıstedıler.
Eskı Ankara Dev let Opera \ e Balesı
(ADOB) Genel Müdürü Renginı Gök-
men. üstü biraz daha örtülü olan dünya-
dakı orkestra çukurlannın sahneden ge-
lebilecek tehlikelerı önledığine dikkat
çektı. ADOB orkestra sanatçılarının çu-
kurda ağır koşullarda çaldıklannı belir-
ten Gökmen, kontrabasçılara sahne ge-
risınden uzanan soğuk esintinin yerini
belırlemek ıçın günlerce "mumtestleri"
yaptıklannı sövledi.
Opera \e bale sanatlan sergilenirken
sahnenin hemen önünde esere eşlık eden
•ADOB Orkestrası bulunduğu mekânı
"orkestra çukum", dünyasını "maden
ocağı" diye tanımlıyor.
Orkestra çukuruna özellikle savaş ko-
nulu \ a da hareketli sahnelerde kılıç. ka-
ma. saksı hatta baletlenn düşmesının can
güvenliği gerekçesıyle oyunlarda bazı
degışiklikler >apılmasını zorunlu kildı-
ğı kaydedıldi.
Rengım Gökmen. VV'agner ve Strauss
A nkara Devlet Opera
/• Balesi'nin orkestra
/ l çukuruna özellikle
savaş konulu ya da hareketli
sahnelerde kılıç, kama, saksı
hatta baletler düşüyor.
Sanatçılar olası tehlikelere
karşı çukurun üstünün biraz
kapatılmasını istiyorlar. Üstü
çok açık olan ADOB'nin
orkestra çukuru, sanat
yönünden de sakıncalar
doğuruyor; orkestranm sesi
sahneye ve şarkıcılara az,
seyirciye çok gidiyor.
orkestralannın bulunduklan çukurlann
çalışma koşullan yönünden son derece
sağlıklı olduğunu vurguladı. VV'agner Or-
kestrası çukurunun üstünün biraz daha
kapalı olmasının seyircinin orkestrayı
görmememesine neden olduğunu ka\-
deden Gökmen. "Hatta atlet fanilayla ça-
larlar. Selam \ermeye \alntz şef çıktığı
için üstüııt' daha sonra bir frak geçirebi-
liyor"dıye konuştu.
Esintiye mum testi
Üstü çok açık olan ADOB Orkestrası
çukurunun sanat yönünden sakıncalar
doğurduğunu anlatan Gökmen. orkestra-
nın sesınin sahneye \e şarkıcılara az. din-
leyiciye çok gittiğini temelde ıse. bunun
tam aksi olması gerektiâını söyledi.
Gökmen. DOB Genel Müzik Direktör-
lügü görevindeyken orkestra Çukurunda
geri planda çalan kontrabasçılara gelen
soğuk esintıyi kesmek için günlerce
mum testi yaptıklannı. kesemedikleri
için esintiyi kontrabasçıların yerlerini
değıştırdiklerini söyledi. Gökmen. yeni
yapılacak opera \e bale bınasında bu
olumsuzluklann gözönüne alınmasını is-
tedi.
"Orkestracılann garip bir kaderi var-
dır. Hiçbir orkestracı sahnelenen eseri
görmemiştir" dı>en Gökmen. çukura
sahneden kamalar \ e kılıçların düşmesi-
nı her zaman görülebilecek olayiar bi-
çimde nitelendirerek."Kafa\a küt diye
bir şey düşmesi gerçekten şaşkınhk yara-
tır. Aksesuarlar yu\ arlanır. Tehlike de va-
ratır. Baletler yu\arlanır" dedı.
Eski ADOB Orkestra Müdürü - trom-
bon sanatçısı İ'nal Algın'ın çukurla ilgi-
li anımsadığı anısı da şöyle:
"İstanbul turnesindevdik. Midas'ın
KuJakları sergileni}or. Birsahne \ ar. halk
Midas'ın kulaklannı görmek ister. zemi-
ne tokmakla \ urulur. O tokmak asansör
boşluğuna düşürülür. Da\ ullann yerleş-
tirildiği >erlerle orkestranın durduğu yer
arasında bir boşluk var. Boşluktan patır
kiitür sesler geli>or. Ama biz çalmak için
tokmak sesini beklnoruz. Beklediğimiz
sesten farklı ses geldi. Bu sesin daha son-
ra tokmak boşluğa yuvarlandığı için
a>akla tepinme olduğunu anladık. Ro-
meo Jütiet Balesi'nde balet düştü. Tosca
Operası sahnelenirken bıçak bir fırladı.
konzertmaister ile orkestra şefinin orta-
sına saplandı."
ADOB rejısörlennden \e opera sanat-
çısı Murat Göksu da. Kıss Me Kate'ın
sahnesinde yaşanan olay ı şöyle anlattı:
"Kate oyunculaıia çatıştığı sahnede
saksı atıyor. Yapa> çiçeklerin olduğu bir
saksı bu. Saksı \uvarlanı\or \u\aıianı-
yor orkestra çukurunda bir arkadaşımı-
zın üzerine düşüyor. Aşağıda şok yaşanı-
yor. Ardından gülmeler."
ADOB Orkestrası % iyolonsel sanatçı-
sı Cüneyt Balkız'ın da. eski ustalardan
bugüne aktanlan anılarından sunduğu
demet şö\ le:
"Şimdi İzmir'de olan \ urmalı sazlar
sanatçısı pinpamici çarpan zillerine bir
temsilde o kadar şiddetli > urmuş ki, zi)-
lerden bir tanesi parmağa geçen halka-
sından koparak bü> ük bir hızla korno-
cunun burnunun ucundan geçerek du-
vara saplanmış. Sabahattin Kalender'in
yazdığı, Nönettiği Nasrettin Hoca Opera-
sı'nda sahneye gerçek bir eşek çıkanimış.
Eşek, eserin en sessiz >erinde anırmaya
başlamış > e etrafı pislemiş. Orkestra baş-
lanna pislikdüşmesin diyedualar ediyor-
muş."
KOŞEBENT
ENfS BATL R
Uyuklamaya Övgü
Insan hayatının yaklaşık üçte bıri uykuda geçıyor.
Neredeyse başlı başına. ayrı. özel bir "âlem" bu. Bi-
lim adamları harıl harıl üzerinde çalışıyor; tıp dünya-
sının insanları, sanatçılar, yazarlar da: Hem çok şey
biliyoruz uyku konusunda hem de hiçbir şey. Ne öğ-
reniyorsa insanlık, onu zaten çok yavaş, ağır ağır
öğrenebiliyor.
Uykunun, uyumanın hayattan çalınan bir zaman ol-
duğuna inananlara sık rastlanıyor. Doğru değil bu:
Yeterince dınlenemeyen zihin. yeterınce dinleneme-
yen gövde uyanık olduğu, kaldığı zaman dilimi için-
de verimsız oluyor. Uyumak, olabildığınce iyi uyumak
gerekli kısacası.
Ideal uyku süresı gerçi kişiden kişıye değişiyor,
ama ortalamayı 7-8 saat arasında tutmak önerilıyor.
Düzenli uyku, gövdenin biontmik dengesi açısından
belirleyıcı: Az uyumak kadar çok uyumak da denge-
yi bozabiliyor, zihnı ve gövdeyi yoruyor.
Türtüruyku var, öteyandan: Deliksızuyku. kışuy-
kusu, tavşan uykusu, çeçe sineği sokmuş gıbi uyu-
mak, ölü uykusu. delık deşık uyku. Ben çok iyi uyu-
rum: Delıksiz ve uzun. Bunun. vicdanımın rahatlığın-
dan kaynaklandığını söylerim. Eşim tam tersı kanı-
da: Vicdansız olduğum için böyle uyuduğumu ileri
sürüyor. Uykuya ılışkın pek çok sımge doğmuş ge-
lişmiştir tarih boyunca.
Uykunun üzerinde gereğince durulmayan bir türü
"siesta "dır. Latince, günün 6. saatı (aslında öğle sa-
atı) demeye gelen "sixta "dan türemış, evrensel yay-
gınlık kazanmış bir kavram. Biz daha çok kestirmek,
şekerleme yapmak fııllerine başvuruyoruz. (Ben, "in-
ce dılim yapmak" demeyi yeğliyorum.)
Siesta'nın yararlan konusunda görüş birlığı sağlan-
mış gibidir. Bu alandakı araştırmaların sonuçlannı bir
kitapta toplayan Bruno Comby, siesta'nın nımetle-
rinı onaylayan ünlülerı tanık gösterıyor: Napol-
yon'dan Churchill'e. Edison'dan Dali'ye ve Gide'e
uzayan bir lıste.
Kestirmek yalnızca sıcak ülkelerin insanlarına öz-
gü bir alışkanlık değil: Akdenızlılerın. Meksıkalılann
şapkalarının altında uyuklamalarına bakıp aldanıl-
mamalı, ciddi siesta'cılar görünmezler. Çın'de bir
anayasal haktır şekerleme yapmak: Çalışan, uyu-
maya hak kazanır der 49. madde. Tabii onlar "sies-
fa"yerıne "xıu xı" diyorlar.
Uyuklamak, bütün canlılar âlemınde egemendır.
Günlük yaşamımızdan kesıtleyelım: Kediler, köpek-
ler, kafes kuşları, atlar her gün siesta yaparlar.
Uzmanlar, siesta'nın bırkaç dakika sürebileceğını
ve yararlı olabileceğını derı sürüyorlar, bir saati aşan
siesta'lardan da soz edıyorlar. Burada da aynı yak-
laşım geçerli: Süre, seçılen zaman dilimi, yatma bi-
çimi kışıden kişiye değişebılıyor.
Neyle ilgili uyuklama ısteğı? Sanılanın tersine. ye-
meklerle bağlantılı değil ılle de, kestırme gereksın-
mesı. Gövdenin biorıtminde düşüklük olması yol açı-
yor bu ıstegın doğmasına. Hem de ne ıstek: insanın
içi geçiyor tam anlamıyla. göz kapakları ağırlaşıyor,
gövde şâkûlden ınhıraf içinde zihnı dennlere çekıve-
riyor. Toplantılarda gözlemleyın: Koskoca, ciddi mi
ciddı adamlar. son derece ilgili oldukları bir konu tar-
tışılırken kayıp gıdiveriyorlar, fren yapmak ellerinde
mi?
Birkaç dakika da sürse, bir saat da, siesta alabil-
diğine dinlendıncı bir parantez. Kımileri koltukta ki-
mıleri yatakta, ehlikeyifler hamakta pıneklemeyı se-
viyor. Sırt üstü dümdüz yatanlar. buzüşüp kıvrılanlar
bilihz, bir de ayakta uyuklamayı yeğleyenler varmış
meğer. "Ayakta uyuyor" deyişi laftan ibaret değilmış.
Rekabetin vandal boyutlaraldığı çalışma dünyası
sieasta bağlamında hem hoşgörüsüz hem de çıfte
standart yanlısı. Üst düzey yöneticiler. siesta'yı seç-
kin bir hak olarak benımsıyor, röportaj yapıldığında
hemcinslerıne öneriyorlar bunu. Gelgelelım. ortala-
ma çalışan için "sağlıklı" bulmuyorlar bu eğilimi. öğ-
le paydosunda bıle olsa çalışanların uyuklaması hoş
gelmıyor onlara.
Demek kı, her şeyden önce, "siesta "nın demok-
ratikleştırılmesı yolunda adımlar atılması gerekiyor.
Bereket sonuna yaklaştım yazının: Nokta ile hâmiş
arası ınce dilimler yapma hakkımı kullanmak istiyo-
rum. "lstıhare"den ne çıkacak bakalım?
Hâmiş: Televızyondaki haber sunucularının hangi
firma tarafından gıydirılmiş olmasından bize ne?
Muhsin Ertuğrul anıldı
KültürSenisi-Türk tnatrosunun simge isimlerinden
ve eskı Şehır Tivatrolan Gene! Müdürü Muhsin
Ertuğrul. ölümünün 17. v ılında Zincırlikuv u
Mezariığı'ndakı mezarı başında sanatçılarve
sanatse\erler tarafından anıldı. 1914 v ılında İstanbul
Bü>ükşehır Beledıvesı Şehır Tiyatrolarfna öğrenci
olarak gıren. daha sonra uzun yıllar genel sanat
vönetmenı olarak Şehir Tı\atrolan'na emek veren \e
Dev let Tıyatrolan'nda da genel müdürlük vapmış olan
Muhsin Ertuğrul'u 29 Nısan 1979da vıtirmiştık
Bedia Muvahhlt Ödülü, Bennu
Yıldırımlar ve Sevtap Çapan'ın
Kültür Senisi - Türk Kadınlar Birlığı. tıyatromuzun
ölümsüz adlanndan Bedia Muvahhıt adına ko\duğu
ödülü. Şehır Tivatrolan sanatçılanndan Bennu
Yıldırımlar \e Sevtap Çapan'a vermeyi kararlaştırdı.
Türk Kadınlar Bırliğınin üç yıldır ilk başrolünde
başanlı görjülen genç kadın ovunculara verdığı Bedia
Muvahhıt Ödülü. 6 mayıs günü 12 Gençlık Günlen
kapsamında Harbive Muhsin Ertuğrul Sahnesf nde
oynanacak olan İstanbul Ünıversitesı Devlet
Konsenatuvan'nın sahneledıği "Bugün Git Yarın Gel"
adlı ovun öncesı vapılacak törenle verilecek.
BUGIN
12. GENÇLİK GÜNLERİNDE BLGÜIN
HARBİYE ML HSİN ERTUĞRUL SAHNESİ
12.00 Film Göstenmi: 'Yer Sarsılıyor" (Vıscontı) ve
'Büyuk Umutlar' (Mıke Leigh)
15.00'Konser: Earth Unıon'dan İrlanda müziğı
16.30' Söyleşi-Dia Göstensi: 'Kültiirel Mirasın
Yagmalanmasf (N'azan Atasoy)
19.00 Konser: İstanbul Oda Korosu
KADIKÖY HALDLN TANER SAHNESİ
15.00 Oyun. 'Hoşgeldın Vıctorv' (Yedı Bölge
Oyunculan)
19.00 Oyun. Düğün ya da Davul' (İstanbul
Cniversitesı Tıp Fakültesi)
FATİH REŞAT M R İ SAHNESİ
19.00' Oyun: "Gışe Anahtar Delıöı. Kım Yar Orada?'
ÜSKÜDAR ML'SAHİPZADE CELAL SAHNESİ
15 00 0>un: "Kadıncıklar' (Üsküdar İmar Kültür
Derneği tıyatrosu)
19.00 ^Ovim BırGanp Oyun' (Üsküdar Genç
Ovunçular Toplulusu)
GAZİOSMANPAŞA SAHNESİ
19.00 Ovun: "Bı şe> Yap Met' (Ereğli Erdemir
Musikı)