08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 1996 PAZAR 14 KULTUR ISARET FİSECİ ZEKİ COŞKIN İtilmiş'le Kakılmış çılchrdı!O çılgınlığa. şizofreniye, çaresizliğe, şıddete bulanmış "şenlik " parodısine: Itilmiş'le Kakılmış'a aylardır gülüp duruvoruz. Şımdı *senaryo"da olmayan "patlama"yla: camlann çerçevelerın ınmesıvle. sokaklann onlartarafından zaptedtlmesivle. ölümüne çığlıklarla "Biz buradayi2"de> ince ürküyoruz. kanımız donuvor. Geçen hafta "Para\icdanlı kültürün ba>ramı"nı konuştuk burada. Hemen ardından bavramsızlann. daimi yastakılerin. "paraticdanlı kültür w ün dışladığı yoksulların. ıtılmis- kakılmışlann "ba>ramı"'na da bakacağımızı düşünmemiştim doğrusu. "Yukarıdakiler~ın başlı başına şiddete döniişen -hoyrat da olsa. zalimce de olsa rafıne gıbı duran- şenlığıne u aşağıdakiler"in ezık öfkesi işte patladı 1 Mavis'ta. • • • Şehir çoktandır kendine yeni bir düzen. yeni bir havat edinme çabasında. Zevklerımiz. ılişkılerımiz. kendımize. dünvava. havata bakışımız değişiyor Bırbmmızden, "insan~dan koptukça, "etik-erdem** gıbi kavramlann ıçeriği deği:jtıkçe \enı tutamaklar arıyoruz. Kafestekı kuşlar. akvarvumdakı balıklar. saksıdakı çıçekler. kendılerine adlar verdiğımız cıns cıns kediler. köpekler "canyoldaşlığı"edıyor çoktandır bize. Bol nıiktarda "Sizi se>i>oruz"denildikçe. çokça "Sevgiu"" laf'ı edildikçe se\gimizı verecek şeyler anyoruz. Her şey ya\an kalıyor. Oysa ha>van hastanelenmiz. kedi- köpek kuafbrlenmız de \ar artık. Öte yanda da ıtilmişle kakılmışlar var: "Tiıt ki karnım acıktı / Anneme küstüm / Tiim şehir bana küstü / Bir kedim bile \ok, anlıyor musun" gerçeğını yaşayanlar \ar. Dilleri. duyarlıkları henüz o rafinasyona erışmedığı ıçin bunları söyleyemeyen, şarkılaşınca da biraz kendılennden bir şeyler bulan. "Ne diyor ula bu" diye kulak kabartan ıtılmişle kakılmışlar \ar. Onlann diileri yok. Sesleri çoktandır satın alındı, kıralandı. kendılerinin olmaktan cıktı. Onlann sadece \e sadece kendılennden başlayıp en vakından en uzağa; anne babadan komşuya. oradan dolmuştaki mınıbüstekılere. esnafa. arabalara \e sahıplerine. ışverene. tiim "şehre", hayata dünyaya halka halka >a\ılan. süreklı bastınlma halindeki ezik-ıç öfkelen var. Dıllen. sesleri. bunları yaratacak "organ~lan vok Yek beden olarak variar. O da bakımsız. ıtılmiş-kakılmış. Işte o bastınlmış. itilmış-kakılmış olan patladı 1 Mayıs'ta. "Hasar tespiti" hemen yapıldı. Fatura çıkanldı. İtilmelenn. kakılmaların. onlardan kurtulma gereğinin. uzak durma gereğinin. şehre ve bize bulaştınlmamalannm doğruluğu bir kez daha görüldü. anlaşıkiı! Suçlu onlar... "Yeni bir ha>at" kurmanın zamanıdır artık. Biz bizeyiz Yeni hayat kuruculuğu yazıyla. sözle olsa da. imgelem-slogan düzeyinde kalsa da hep avdınlara düştü. Bu mısyon. onlan alt tabakalann sözcüsü. hamısi olmaya yönelttı uzun süre. "İşçi Ba>Tamı"nın kavgasını onlar verdi. A>selÖzakın"ın 1 Mayıs 1977"yı arka fon olarak kullandığı Alnındaki Mavi Kuşlar romanında. Ali Cengizkanın Senlereadlı şıinnde (ve kıtabında) olduğu gibi "işçi ba>ramı"nın aynasında kendılenne. hayata. dün>a\a baktılar. Misvonlarının ıtkısiyle alanlarda yeraldılar. I977"de o aynava kan sıçradı. Kan. "yeni hayat" mısvonerlerıni alanlardan -ve alt tabakalardan- uzaklaştırdı. 1 7 Mayıs 1977 ertesinde birçok gazete "objektife takılan ünlüler"in resimlerine yer veriyordu katliamla birlikte. Sinema ve ses sanatçılan, yazarlar, çizerler de " orada"ydı. Ve orada katliama dek gerçek anlamda bir "şenlik" vardı. Şenlik katliamla bitti. Film koptu. Ondan beri herkes kendi hayatını yaşıyor. Son patlamanın yaşandığı 1 Mayıs 1^96'da Türkiye Yazarlar Sendikası. başkanı ve sendika afişini taşıyan iki kişi, her birinin birer arkadaşıyla, toplam 6 kişiyle yer aldı. / rilmiş'le Kakılmış'ın parodisi kahkaha ratingleri kırıyordu. Ama "senaryo"nun, "parodi"nin ötesi var: İtilmiş'le Kakılmış ve daha "teenage" çağındaki çocukları o kuşatılmış meydanda bir başlarına kalınca kendilerinin yanaşamadıkları otomatik para çekme makinelerine, bankalara. mağazalara, büfelere, kafelere saldırıyor. Kendileri için hep "kırmızı"yı gösteren trafik lambalannı kırıyorlar. Bu manzaradan sonra "yeni bir hayat' kurmanın zamanıdır artık. Mayıs I9 7 7 ertesinde birçok gazete "objektife takılan ünlüler~ın resimlerine ver verıvordu katliamla birlikte. Sinema ve ses sanatçılan. yazarlar. çizerler de ~orada">dı. Ve orada katliama dek gerçek anlamda bir "şenlik" \ardı. Şenlik katliamla bıttı. Film koptu. Ondan beri herkes kendi hayatını yaşıyor. Son patlamanın \,aşandığı 1 Mayıs 1996'da Türki\e Yazarlar Sendikası. başkanı ve sendika afişini taşı>an iki kışı. her bınnın birer arkadaşıv la. toplam 6 kişiyle yer aldı. Sinemacıların örgütü (Sine-Sen) de. iletışımcilerınki de (Med-Sen: Medva. iletışım sektörü çalışanlan) avnı durumdavdı. Bu artık. sanatsal nıtelıği ne olursa olsun, yaşananlardan bıre>sel düzevde etkilenmeyı. iç hesaplaşmavı sergıleyen Alnında Mavı Kuşlar gibı romanİar. Senlere gibı şıırler v/azılmayaeağını gösterivor. (Ki. Özakın'ın romanı yayımlandığı yıl; 1978"de yazınsal olarak da Madaralı Roman Odülü'ne değer bulunmu^tu.) Kopuş öncesınde ?>ehnn ıçıyle dışı. merkezıy le çe\ resı "ortak dil" anyordu. Arayışa kendınce aracılık eden kitaplar. vazılar. filmler üretiliyor. bunlar karşılık buluyor. hızla tüketilıyor. yenileri bekleniyor, aranıvordu. Aradan geçen süre. kopuşu karşılıklı "kör öfke"ye dönüştürdü. İtilmiş'in gerçek yüzû Onlann zavallılıgı. süflıliği. "üretimden kopuk"luğu, hazır yijicılığı. pi\angovla. lotovla. totoyla. ganyanFa köşeyı dönnıe özlemleri. beklentıleri ekrana geldıkçe. hele hele her fırsatta tekme tokat "hayat arkadaşf'na giriştikçe, "hay-at arkadaşı"yemege müshil ilacı katmaktan belediye dozerini tek gözlu gecekonduya dayavıp canına kast etmiş adamı eviyîe birlikte jmha etmeye kalktıkça köröfkemiz kavboluyor, o gülünç çaresizliğe gülmekten kınlıyorduk... İtılmışie Kakılmış'ın parodisi kahkaha ratingleri kırıyordu. Ama "senaryo'"nun. u parodi"nin ötesi \ar: hılmış'le Kakılmış \e daha "teenage"çağındakı çocukları o kuşatılmış meydanda bir başlanna kalınca kendilerinin vanaşamadıkları otomatik para çekme makinelerine. bankalara. maöazalara. büfelere. kafelere kaldınyor. Kendileri ıçın hep "kırmızı">ı gösteren trafik lambalannı kımorlar. Bu manzaradan sonra "veni bir hayat" kurmanın zamanıdır artık. Yada: Bu akşam onu mııhakkak bulacağım Ö\'le ihtivaeım var ki sana Sûzım. Bıınca çocıık bıınca çocıık bıtncu çocıık Ölürken ölürken, komünizme âşık. Ben nasılyaşanm ağacıgım? Yanm döndü şair. ölüme alışık, "Yciicnsm. yaşarsm " deıli "cancağ'zım..." (Can Yücel) Orkestra çukurunda can güvenliği yok! HÜLVA K.-VRABAĞLI ANKARA - Alman bestecı Richard Wagner'ın sahne ıle orkestra arasındakı mesafeye son veren buluşundan sonra. Ankara Devlet Opera \e Balesı Orkest- rası (ADOB)çahşanlan yeni bir aravış içinde. Bulunduklan mekanı "orkestra çukuru" olarak nitelendiren sanatçılar. gösteri sırasında kılıçtan saksıya. hatta balete kadar pek çok şeyin üzerlerine düştüğüne dikkat çekerek. olası tehlike- lere karşı çukurun üstünün biraz daha kapatılmasını ıstedıler. Eskı Ankara Dev let Opera \ e Balesı (ADOB) Genel Müdürü Renginı Gök- men. üstü biraz daha örtülü olan dünya- dakı orkestra çukurlannın sahneden ge- lebilecek tehlikelerı önledığine dikkat çektı. ADOB orkestra sanatçılarının çu- kurda ağır koşullarda çaldıklannı belir- ten Gökmen, kontrabasçılara sahne ge- risınden uzanan soğuk esintinin yerini belırlemek ıçın günlerce "mumtestleri" yaptıklannı sövledi. Opera \e bale sanatlan sergilenirken sahnenin hemen önünde esere eşlık eden •ADOB Orkestrası bulunduğu mekânı "orkestra çukum", dünyasını "maden ocağı" diye tanımlıyor. Orkestra çukuruna özellikle savaş ko- nulu \ a da hareketli sahnelerde kılıç. ka- ma. saksı hatta baletlenn düşmesının can güvenliği gerekçesıyle oyunlarda bazı degışiklikler >apılmasını zorunlu kildı- ğı kaydedıldi. Rengım Gökmen. VV'agner ve Strauss A nkara Devlet Opera /• Balesi'nin orkestra / l çukuruna özellikle savaş konulu ya da hareketli sahnelerde kılıç, kama, saksı hatta baletler düşüyor. Sanatçılar olası tehlikelere karşı çukurun üstünün biraz kapatılmasını istiyorlar. Üstü çok açık olan ADOB'nin orkestra çukuru, sanat yönünden de sakıncalar doğuruyor; orkestranm sesi sahneye ve şarkıcılara az, seyirciye çok gidiyor. orkestralannın bulunduklan çukurlann çalışma koşullan yönünden son derece sağlıklı olduğunu vurguladı. VV'agner Or- kestrası çukurunun üstünün biraz daha kapalı olmasının seyircinin orkestrayı görmememesine neden olduğunu ka\- deden Gökmen. "Hatta atlet fanilayla ça- larlar. Selam \ermeye \alntz şef çıktığı için üstüııt' daha sonra bir frak geçirebi- liyor"dıye konuştu. Esintiye mum testi Üstü çok açık olan ADOB Orkestrası çukurunun sanat yönünden sakıncalar doğurduğunu anlatan Gökmen. orkestra- nın sesınin sahneye \e şarkıcılara az. din- leyiciye çok gittiğini temelde ıse. bunun tam aksi olması gerektiâını söyledi. Gökmen. DOB Genel Müzik Direktör- lügü görevindeyken orkestra Çukurunda geri planda çalan kontrabasçılara gelen soğuk esintıyi kesmek için günlerce mum testi yaptıklannı. kesemedikleri için esintiyi kontrabasçıların yerlerini değıştırdiklerini söyledi. Gökmen. yeni yapılacak opera \e bale bınasında bu olumsuzluklann gözönüne alınmasını is- tedi. "Orkestracılann garip bir kaderi var- dır. Hiçbir orkestracı sahnelenen eseri görmemiştir" dı>en Gökmen. çukura sahneden kamalar \ e kılıçların düşmesi- nı her zaman görülebilecek olayiar bi- çimde nitelendirerek."Kafa\a küt diye bir şey düşmesi gerçekten şaşkınhk yara- tır. Aksesuarlar yu\ arlanır. Tehlike de va- ratır. Baletler yu\arlanır" dedı. Eski ADOB Orkestra Müdürü - trom- bon sanatçısı İ'nal Algın'ın çukurla ilgi- li anımsadığı anısı da şöyle: "İstanbul turnesindevdik. Midas'ın KuJakları sergileni}or. Birsahne \ ar. halk Midas'ın kulaklannı görmek ister. zemi- ne tokmakla \ urulur. O tokmak asansör boşluğuna düşürülür. Da\ ullann yerleş- tirildiği >erlerle orkestranın durduğu yer arasında bir boşluk var. Boşluktan patır kiitür sesler geli>or. Ama biz çalmak için tokmak sesini beklnoruz. Beklediğimiz sesten farklı ses geldi. Bu sesin daha son- ra tokmak boşluğa yuvarlandığı için a>akla tepinme olduğunu anladık. Ro- meo Jütiet Balesi'nde balet düştü. Tosca Operası sahnelenirken bıçak bir fırladı. konzertmaister ile orkestra şefinin orta- sına saplandı." ADOB rejısörlennden \e opera sanat- çısı Murat Göksu da. Kıss Me Kate'ın sahnesinde yaşanan olay ı şöyle anlattı: "Kate oyunculaıia çatıştığı sahnede saksı atıyor. Yapa> çiçeklerin olduğu bir saksı bu. Saksı \uvarlanı\or \u\aıianı- yor orkestra çukurunda bir arkadaşımı- zın üzerine düşüyor. Aşağıda şok yaşanı- yor. Ardından gülmeler." ADOB Orkestrası % iyolonsel sanatçı- sı Cüneyt Balkız'ın da. eski ustalardan bugüne aktanlan anılarından sunduğu demet şö\ le: "Şimdi İzmir'de olan \ urmalı sazlar sanatçısı pinpamici çarpan zillerine bir temsilde o kadar şiddetli > urmuş ki, zi)- lerden bir tanesi parmağa geçen halka- sından koparak bü> ük bir hızla korno- cunun burnunun ucundan geçerek du- vara saplanmış. Sabahattin Kalender'in yazdığı, Nönettiği Nasrettin Hoca Opera- sı'nda sahneye gerçek bir eşek çıkanimış. Eşek, eserin en sessiz >erinde anırmaya başlamış > e etrafı pislemiş. Orkestra baş- lanna pislikdüşmesin diyedualar ediyor- muş." KOŞEBENT ENfS BATL R Uyuklamaya Övgü Insan hayatının yaklaşık üçte bıri uykuda geçıyor. Neredeyse başlı başına. ayrı. özel bir "âlem" bu. Bi- lim adamları harıl harıl üzerinde çalışıyor; tıp dünya- sının insanları, sanatçılar, yazarlar da: Hem çok şey biliyoruz uyku konusunda hem de hiçbir şey. Ne öğ- reniyorsa insanlık, onu zaten çok yavaş, ağır ağır öğrenebiliyor. Uykunun, uyumanın hayattan çalınan bir zaman ol- duğuna inananlara sık rastlanıyor. Doğru değil bu: Yeterince dınlenemeyen zihin. yeterınce dinleneme- yen gövde uyanık olduğu, kaldığı zaman dilimi için- de verimsız oluyor. Uyumak, olabildığınce iyi uyumak gerekli kısacası. Ideal uyku süresı gerçi kişiden kişıye değişiyor, ama ortalamayı 7-8 saat arasında tutmak önerilıyor. Düzenli uyku, gövdenin biontmik dengesi açısından belirleyıcı: Az uyumak kadar çok uyumak da denge- yi bozabiliyor, zihnı ve gövdeyi yoruyor. Türtüruyku var, öteyandan: Deliksızuyku. kışuy- kusu, tavşan uykusu, çeçe sineği sokmuş gıbi uyu- mak, ölü uykusu. delık deşık uyku. Ben çok iyi uyu- rum: Delıksiz ve uzun. Bunun. vicdanımın rahatlığın- dan kaynaklandığını söylerim. Eşim tam tersı kanı- da: Vicdansız olduğum için böyle uyuduğumu ileri sürüyor. Uykuya ılışkın pek çok sımge doğmuş ge- lişmiştir tarih boyunca. Uykunun üzerinde gereğince durulmayan bir türü "siesta "dır. Latince, günün 6. saatı (aslında öğle sa- atı) demeye gelen "sixta "dan türemış, evrensel yay- gınlık kazanmış bir kavram. Biz daha çok kestirmek, şekerleme yapmak fııllerine başvuruyoruz. (Ben, "in- ce dılim yapmak" demeyi yeğliyorum.) Siesta'nın yararlan konusunda görüş birlığı sağlan- mış gibidir. Bu alandakı araştırmaların sonuçlannı bir kitapta toplayan Bruno Comby, siesta'nın nımetle- rinı onaylayan ünlülerı tanık gösterıyor: Napol- yon'dan Churchill'e. Edison'dan Dali'ye ve Gide'e uzayan bir lıste. Kestirmek yalnızca sıcak ülkelerin insanlarına öz- gü bir alışkanlık değil: Akdenızlılerın. Meksıkalılann şapkalarının altında uyuklamalarına bakıp aldanıl- mamalı, ciddi siesta'cılar görünmezler. Çın'de bir anayasal haktır şekerleme yapmak: Çalışan, uyu- maya hak kazanır der 49. madde. Tabii onlar "sies- fa"yerıne "xıu xı" diyorlar. Uyuklamak, bütün canlılar âlemınde egemendır. Günlük yaşamımızdan kesıtleyelım: Kediler, köpek- ler, kafes kuşları, atlar her gün siesta yaparlar. Uzmanlar, siesta'nın bırkaç dakika sürebileceğını ve yararlı olabileceğını derı sürüyorlar, bir saati aşan siesta'lardan da soz edıyorlar. Burada da aynı yak- laşım geçerli: Süre, seçılen zaman dilimi, yatma bi- çimi kışıden kişiye değişebılıyor. Neyle ilgili uyuklama ısteğı? Sanılanın tersine. ye- meklerle bağlantılı değil ılle de, kestırme gereksın- mesı. Gövdenin biorıtminde düşüklük olması yol açı- yor bu ıstegın doğmasına. Hem de ne ıstek: insanın içi geçiyor tam anlamıyla. göz kapakları ağırlaşıyor, gövde şâkûlden ınhıraf içinde zihnı dennlere çekıve- riyor. Toplantılarda gözlemleyın: Koskoca, ciddi mi ciddı adamlar. son derece ilgili oldukları bir konu tar- tışılırken kayıp gıdiveriyorlar, fren yapmak ellerinde mi? Birkaç dakika da sürse, bir saat da, siesta alabil- diğine dinlendıncı bir parantez. Kımileri koltukta ki- mıleri yatakta, ehlikeyifler hamakta pıneklemeyı se- viyor. Sırt üstü dümdüz yatanlar. buzüşüp kıvrılanlar bilihz, bir de ayakta uyuklamayı yeğleyenler varmış meğer. "Ayakta uyuyor" deyişi laftan ibaret değilmış. Rekabetin vandal boyutlaraldığı çalışma dünyası sieasta bağlamında hem hoşgörüsüz hem de çıfte standart yanlısı. Üst düzey yöneticiler. siesta'yı seç- kin bir hak olarak benımsıyor, röportaj yapıldığında hemcinslerıne öneriyorlar bunu. Gelgelelım. ortala- ma çalışan için "sağlıklı" bulmuyorlar bu eğilimi. öğ- le paydosunda bıle olsa çalışanların uyuklaması hoş gelmıyor onlara. Demek kı, her şeyden önce, "siesta "nın demok- ratikleştırılmesı yolunda adımlar atılması gerekiyor. Bereket sonuna yaklaştım yazının: Nokta ile hâmiş arası ınce dilimler yapma hakkımı kullanmak istiyo- rum. "lstıhare"den ne çıkacak bakalım? Hâmiş: Televızyondaki haber sunucularının hangi firma tarafından gıydirılmiş olmasından bize ne? Muhsin Ertuğrul anıldı KültürSenisi-Türk tnatrosunun simge isimlerinden ve eskı Şehır Tivatrolan Gene! Müdürü Muhsin Ertuğrul. ölümünün 17. v ılında Zincırlikuv u Mezariığı'ndakı mezarı başında sanatçılarve sanatse\erler tarafından anıldı. 1914 v ılında İstanbul Bü>ükşehır Beledıvesı Şehır Tiyatrolarfna öğrenci olarak gıren. daha sonra uzun yıllar genel sanat vönetmenı olarak Şehir Tı\atrolan'na emek veren \e Dev let Tıyatrolan'nda da genel müdürlük vapmış olan Muhsin Ertuğrul'u 29 Nısan 1979da vıtirmiştık Bedia Muvahhlt Ödülü, Bennu Yıldırımlar ve Sevtap Çapan'ın Kültür Senisi - Türk Kadınlar Birlığı. tıyatromuzun ölümsüz adlanndan Bedia Muvahhıt adına ko\duğu ödülü. Şehır Tivatrolan sanatçılanndan Bennu Yıldırımlar \e Sevtap Çapan'a vermeyi kararlaştırdı. Türk Kadınlar Bırliğınin üç yıldır ilk başrolünde başanlı görjülen genç kadın ovunculara verdığı Bedia Muvahhıt Ödülü. 6 mayıs günü 12 Gençlık Günlen kapsamında Harbive Muhsin Ertuğrul Sahnesf nde oynanacak olan İstanbul Ünıversitesı Devlet Konsenatuvan'nın sahneledıği "Bugün Git Yarın Gel" adlı ovun öncesı vapılacak törenle verilecek. BUGIN 12. GENÇLİK GÜNLERİNDE BLGÜIN HARBİYE ML HSİN ERTUĞRUL SAHNESİ 12.00 Film Göstenmi: 'Yer Sarsılıyor" (Vıscontı) ve 'Büyuk Umutlar' (Mıke Leigh) 15.00'Konser: Earth Unıon'dan İrlanda müziğı 16.30' Söyleşi-Dia Göstensi: 'Kültiirel Mirasın Yagmalanmasf (N'azan Atasoy) 19.00 Konser: İstanbul Oda Korosu KADIKÖY HALDLN TANER SAHNESİ 15.00 Oyun. 'Hoşgeldın Vıctorv' (Yedı Bölge Oyunculan) 19.00 Oyun. Düğün ya da Davul' (İstanbul Cniversitesı Tıp Fakültesi) FATİH REŞAT M R İ SAHNESİ 19.00' Oyun: "Gışe Anahtar Delıöı. Kım Yar Orada?' ÜSKÜDAR ML'SAHİPZADE CELAL SAHNESİ 15 00 0>un: "Kadıncıklar' (Üsküdar İmar Kültür Derneği tıyatrosu) 19.00 ^Ovim BırGanp Oyun' (Üsküdar Genç Ovunçular Toplulusu) GAZİOSMANPAŞA SAHNESİ 19.00 Ovun: "Bı şe> Yap Met' (Ereğli Erdemir Musikı)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle