Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25MİSAPg 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UYGARLIKLARIN İZİNDE. OKTAY EKİNCİ
Doğan Kuban'ın 70. yaşgünü, Taşkışla'da düzenlenen "koruma paneliyle" kutlandı
Kültürün korunmasında "özgün" kararlar...
Prof. Doğan Kuban
Istanbul Teknık Ünıversıtesı Mimarlık
Fakültesı Restorasyon Anabılım Dalı
Başkanlığı. aynı bılım dalinın kurııcusu
olan Prof. Doğan Kuban'ın "70.
yaşgününü" anlamlı bır toplantıy la
kutladı.
Meslek ve bılim yaşamının hemen
tümünü mımarlık tanhıne ve kültürel
mırasın korunmasına adayan Dogan
Kuban ıçın 8 Nisan 19%günü. (yanı
doğumgününde) düzenlenen panelın
konusu ".Mimari korumada otantiklik
Kavramı" olarak belırlenınıştı.
Taskışla'dakı anılarla yüklü semıner
salonunu dolduran öğrencıler. öğretım
ûyelerı ve mımarlar, bir yandan 70
yaşındaki bılge hocalarının "genç ve
aydınlık" görûşlenni her zamankı
hayranlıklarıyla dınlerken. öbür yandan
Türkıye ıçın artık yaşamsal bır önem
taşımaya başlayan koruma konusunda.
belkı de en önemlı sorunu. hemen tüm
ayrıntılarıyla değerlendırme olanağını
buldular.
Hemen anlaşılacağı gibı bu önemli
sorun, kültürel mırasımızın sadece
yıkılarak değıl. gıderek yaygınla>an
göstennelık uygulanıalarla anık
"restore" (!) edılırken de bır anlamda
Nisan 1996 günü, Taşkışla'nın anılarla yüklü bir sınıfında,
aynı anılann başmimarlarından Prof. Dr. Doğan Kuban için
70. yaşgünü paneli yapıldı. "Mimari Korumada Otantiklik
Kavramı" olarak belirlenen konunun tartışılması sırasında. yine
Doğan Kuban'ın başkanlığını yaptığı Koruma Kurulu"ndaki
artık "sona erdirilen" üç yıllık dönemin özgün kararları da
yeniden ve gururla anımsanmış oldu...
yok edılmesıydı. Doğan Kuban'ın
"binalar için özgün sözcüğünü yeğlemek
daha doğru" dıyerek hocalık
düzeltmesını de >aptığı "otantiklik"
ka\ramı sankı çoktan unutulınuştu.
Sağlam yapılar bıie o guzelım ta\anları.
saçakları. bezemelerı. zarıf nıerdı\enlerı
\e yapıldıgı dönemin uygarlık düzeyım
belgeleven dığer mimari öğelerıyle
bırlıkte onadan kaldırılarak. >erıne
"tarihi görünümlü" betonarme
taklıtlerının ınşa edılmesı --ankı moda
olmuştu. Üstelık özgün yerlerı de
değiştırılerek. lıatta üzeılerıne bu kez
"modern görünümlü" yenı katlarda
çıkılarak...
İstanbul'a sunulan armağanlar
Aslında böy lesıne duygu > uklü bır
yaşgünü panelınde. yıne böylesıne
duyariılık yüklü bır konunun seçilmesı
elbette kı rastlantı değıldı.
İTü Mimari Restorasyon Anabılım Dalı
Başkanı Prof. Dr. Zevnep Ahunbay, tarıh
bılıncı yerıne "rant külrüriiyle"
gerçekleşen sözde restorasyon
uygulamalanna karşı Doğan Kuban'ın
başkanlığındakı Koruma Kurulu'nun
son yıllarda gösterdığı
"direnişi"yakından bılıyordu. Gerçı
kendısı de Kültür Bakanlığı'nca
görevden alındığı şu yakın günlere dek
süren bır başka Koruma Kurulu'ndakı
çabalarıyla aynı türden göstermelik
koruma projelerıne y ıne aynı dırenişı
göstermiştı
Ama. ozellıkle Istanbul'un Bogaziçi.
Kadıköv Adalar «ıbı ımar rantının
olağanüstü düzeylere tırmandığı
semtlerinde. yani 3 Numaralı Kültür >e
Tabiat Yariıklannı Koruma Kurulu'nun
sorumluluk bölgelerındekı restorasyon
uygulamalannda. özgünlükten
uzaklaşmanın \e yozlaşmanın denılebılır
kı "zinedeki" örneklerı yükselmıştı.
Doğan Kuban'ın 1992 sonlarında
başlayan 3 yıllık başkanlık dönemınde
ıse bu tür örneklerın daha da
çogalmaması ıçın Koruma Kurulu'nda
sürdürülen çabalar ve alınan kararlar
dogrusu anılmaya ve anlatılmaya
degerdı...
Yaşgünü panelınde. işte bu dırenişi
anlatmak \e mimari korumada
"otantiklikten neden uzaklaşıldığının"
yaşanan süreç ve gerçek nedenler
açısından örneklerıyle bırlıkte
degerlendirmesini yapmak göre\ı bana
düştü. Taşkışla'dakı toplantı Dogan
Kuban'a nasıl anlamlı bır armağansa.
onun başkanlıgında alınan ve
kentlenmızın uygarlık değerlerıni
koruma adına yok eden duyarsız
projelere "dur" denılmesı sürecını
başlatan bılımsel kararlar da aslında
istanbula sunulan yıne anlamlı
armaaanlardı...
A slına bakılırsa. Türkıye'de \e
^M ozellıkle Istanbul'da gözlenen
JL-M -otanrikten uzaklaşma" egılım-
^, M lerı. yıne Dogan Kuban'ıtıhepıs-
rarla altını çızdıgı "yeni yagma kültürü-
ılün" değışik şekıllerde mimari restoras-
von alanını da etkısı altına almasından baş-
ka bır şey değıldı. Çünkü. sonuçta sadeee
kültür mırasının özgünlügü yıtınlmış ol-
muvor. aynı anda \e "hemen tüm örnek-
krde" bınanın kullanım alanları artıyor. ya
da konumu ve özellıklen yıne hep "imar
rantını > ükseltecek şekilde" değıştmlıyor-
du Bu tur uygulamaların ıse temelde bı-
lımsel kaygılan ıçeımedıgı ve korumacılı-
gın yozlaşmasına hızmet ettıgı ortadaydı...
Kadıköy'de "yürüyen" köşkler
1993 yılı başlarında Dogan Kuban'la ay-
nı Koruma Kurulu'nda göre\ yapmaya
başladığımda. gundemdekı konuların en
genlımlı orneklerını Kadıköv bölgesınde-
kı tarıhı köşkler ıçın "verdeğişikliği" öne-
ren ~resforas>on" I.') pruıelerı oluşturuyor-
du.
Çogu ayakta onarılabılecek durumdakı
bu sağlam köşklerı "yenilemek" adına dü-
zenlenen projelenn hemen tümünde bına
yerle bıredıliyor. sonra da bulundugu par-
selın herhangı bır köşesıne çekılerek, bo-
şalan alana y üksek bir apartman bloku dı-
kılmesı teklif edılıyordu. Böylece bıryan-
danaynı köşkün aynı tarıhı \e küftürüpay-
laşan güzelım bahçesı de elden gıderken.
öbür yandan Istanbul'un bu alımlı semtın-
dekı korunması gereklı özgün kent doku-
sunun da son kalan değerleri yok oluyor-
du.
Öncekı yıllardan gelen bu "alışılagel-
miş" uygulamaya son verebılmek ıçın. Ko-
ruma Kurulu'nda gelıştırılen ve kararlara
da yansıtılan düşünceler. daha sonrakı tar-
tışmalarda da yıne öneekı uygulamalann
-savunulamaz" olduklarını kanıtlamada
bılımsel gerekçelerı oluşturdular
Her şeyden önce eğer tarıhı bır yapı he-
nüz saglamsa ve yıkılmadan restorasyonu
olanaklı ıse. kent ıçın zorunlu ve seçenek-
sız olan kımı çok enderuygulamalardışın-
da (yol açımı vb gıbı). yıkılarak y erını kay-
dırmak uy garca bır koruma olamazdı. He-
le bu. üstelık tanhsel bahçesıne apartman-
lar dıkmeye olanak sağlanması ıçın yapı-
lıyorsa. ortada her yönüyle bır "kültürel
erozyon" \ar demektı. Köşkün aynı anda
bır -tabiat varlığı" olarak korunması gere-
ken bahçesıne bÖ> lesı bır "imardunımu"
veren şehırcılık anlayışının terkedılmesı
gerekıyordu.
Kaldı kı yıne bahçesi çok büyük olan ta-
nhı köşk parsellen içınde. köşkü. agaçları
\e varsa özgün bahçe elemanlannı koru-
mak ko^uluyla \ e eski eserden de olabildı-
gınce uzaklaşılarak ıla\ e bına yapmak. ku-
rulun da kabul edebileceğı bır çözümdü.
Ancak bu yenı bına ıçın kültür mırasını
>ıkmavı ve yennı değıştırmeyı zonınlu kı-
İacalc küçük parsellerde süregelen böylesı
bıruvgulama.tanhe karşı saygısızlığınöte-
sınde getireceğı aşırı yapılaşma voğunlu-
Su nsdenıyle de genelde kente karşı duyar-
sızİKtan başka bır şey değıldı.
Bûtün bunlann yanı sıra. mıman mıra-
sıın^dakı korunması gereklı kültürel zen-
gınl k. aslında yapının -\erseçimi\le" bır-
Iıkte başlıyordu. Bır köşkün bahçe içınde
nereye yapılacagına yönelık 100 yıl önce
\enen karar. bır bakıma yıne o dönemin
mırrarlık ve şehırcılık kültürünün bır ürü-
nü\iü. Özgün kentsel dokuyu da ortava
çıka^n bu geleneksel kararların da kültür
varlığıvla bırlıkte korunmaları önemlı de-
ğıl ınıydi?..
Koruma Kurulu'nda geliştirdığimız bu
düşincelerle. 1993yılındanıtıbaren Kadı-
kö>ılçesınde artık avnı bahçeye ılavebına
dıktbılmek ıçın tarıhı köşklerın taşınmala-
nnıöneren projelere onay venlmedı.
Durdurulatı dııyarsızlıklar
oranda değışmış mahallelerde artık ola-
naksızdı Kurul. bu türömeklerde ıse ımar
planında komşu apartmanlardakı "kathak-
kının" kullanılmasını. hıç değılse "gerive
çekılerek jüksdme" kuralına bağlavarak.
kültür varlıgının en azından sokaktakı
"kütle ve cephe etkisinin" yıne sürmesıne
olanak sağladı. Bövlece. kentsel koruma
anlavı^ından yoksun bır ımar ku^atması
arasında sıkışıp kalan bu tür bıtışık nizam
parsellerdekı eskı yapının kat ılavesıv le ye-
nılenmesı. özgünlügü zedelesebıle. kültür
varlığmın sokak sılüuetındekr "belgeser
kımlıgının sürdürülmesı. uvgulamanın da
gerekçes>ini oluşturdu...
"•Havali" kültür varhklan
İnşaat tabelasında "3. duı up Korunması
Gerekli Kültür \arlığı Rcstitüsvonu" \azan bu
Boğaziçi man/aralı binanın gerçekten 19.
>Ü7>ılla air mimari zenginliğimizi mi; voksa
bugüne ait rant kültürünü mü korumakta
olduğu, hersevdcn önce >ine mimari
görüntüsünden anlaşılıvor... (üstte)
Boğaziçi'ndeki kı\ı miınahsinin ünlü
örneklerinden \rna\ııtköv yalılanönce
**kazıklı volıın" darbesini vcdi. Ardından
"\ ıkılarak" restore edilmeleri gündeme geldi.
Nevarki Koruma kunılu 1993'tealdtğı
kararia vıkılmadan onanlma kosulu getirerek.
kültürel tahribatin "vokoluşa dönüşmesine"
engel oldu. Şimdi bu >alılann özgün »ariıklan
korunarak restore edilmiş olmanın haklı
gunınınu da vansınu>riar... (yanda)
Ne var ki aynı yılm sonlanna
Numaralı Koruma Kurulu'nun >üku çok
fazla" gerekçesıyle. Kadıköv böİgesi. ku-
rulumuzun yetkı alanından çıkartıldı. Do-
gan Kuban hocamız da bu gelışmenın
"normal" olduğunu. çünkü Kadıköv 'de ar-
tık elde kalan az sayıdakı tanhı köşk bah-
çesının de öncekılergıbı artık "imarhak-
kı kazandığı" düşüncesının yavgınlaştığı-
nı. bu nedenle kuruldakı korumacı tutu-
mun aşılabılmesı ıçın böylesı yöntemlere
umut baSlanmış olabilecegini belirtiyor-
cUi-
Bogaaçi'nde "manzara gezjntisi"
Kültür mırası nıtelıgındekı bınaların yer
degışıklıgıyle restore edılmesı salgını as-
lında sadece Kadıköv "de değıl. Bogazı-
çı'nde de yaygınlaşmıştı. Ancak bu kezge-
rekçesı farklıydı ve avnı parselde yenı bır
binaya yer açmak ıçin değıl. \arolan eskı
bınanın "daha hi bir manzara görebilme-
süçin" deyım venndeyse bu "hareketli res-
torasyon" uygulamaları tercıh edılıyordu.
Boğazıçı öngörünüm bölgesındekı ımar
vasağı bulunan parsellerde gözlenen bu
"man/ara gezintilerine" de son vermek
ıçın Koruma Kurulu'na en büvük desteğı
verenler hıç kuşkusuz "komşu parsel sa-
hipleri" oldular.
Çünkü vıne manzara ıçın yeri değıştın-
len hemen her bına. bu kez arkasındakı bır
başka bınanın manzarasını etkılıyordu. Bo-
_ vi K!L M \IM ıııtını\ük>eltenenönem-
h öğelerden bırı de "denizi görebilmek"
olduğundan. bu olanağa kav uşabılmek ıçın
"konumuavarianan". vada ~n<ı\u vükstl-
tilen" bınaların değerı kat be kat artıvordu.
Buna karşın manzaraları zedelenen kom-
şu bınaların "mağdurneti" ıse bu kez "de-
ğer ka\bı" ıle bırlıkte daha da yükseiıyor-
dıı.
Koruma Kurulu. v ıne hcm kültür varlı-
ğmın "öıgünlüğünün korunarak" resto-
rasyonuna engel olan. hem de Boğazıçı'nın
aynı özgünlüktekı tarıhı dokusunda dur-
madan değışıkhk varatan bu duvarsiz u\-
gulamaları da durdurabılmek ıçın. 1993'te
başlanığı çabalarını 1995 >ılı başlarında
Yüksek Kurul'ca alınan venı "ilke karan-
na" görüşlerını yansıtarak noktaladı.
Dönemin Kültür Bakanhğı Müsteşarı
Emre Kongar'ın davetı üzerıne v ıne Dogan
Kuban hocamızla bırlıkte hazırlık komıs-
vonunda görev aldığımız 28 Şubat 1995
gün \e 378 sayılı ılke karan. bundan bö\ le
kültürvarlığı nıtelıgındekı yapıların müm-
kün olduğu kadar ~yıkılmadan"ve mutla-
ka "yerinde" restore edilmeleri gerektıgı-
nı. Koruma Yüksek Kurulu onayıyla aynı
tanhte \ e "yasa gücünde"y ürürlüğe soku-
yordu. Lstelık uvgulamanın denetlenme-
sınden de artık doğrudan doğruya "proje
müeHifTûlan mımarlar sorumlututuluyor.
bövlece rant peşındekı mal »ahıplerının ın-
şaat sırasında varattıkları "fiili durumla-
nn" önüne geçmek için de aynı ilke kara-
r
ı\la "mimari yükümlülükJer"devreyeso-
kuluyordu...
"Boyu uzayan" binalar
Doğan Kuban ba^kanlığındakı Koruma
Kurulumuzun benzer görüşlerle durdur-
maya çalı^tığı dığer bırduyarsız uygulama
da tarıhı bınaların üzerlerıne "yeni katlar"
ılav e edılerek y apılan sözde restorasyonlar-
dı Yıne onarmak ya da yaşatmak ıçın de-
ğıl. "apartmanadönüştürmek"ıçın yıkılan
eskı bınaların yerinde yenisi ınşa edıldı-
ğınde. alt katların cephelerının tahtayla
kaplanması. buna karşın yenı üst katların
cephelerının ıse sözüm ona "bu dönemi"
yansitmak iizere "modern"!') bır görün-
tuy le ınşa edılmesı. neredeyse "çağdaşbir
çözüm" söylemıyle de savunulan yaygın
bır uygulamaydı. Hâlâ önü alınamayan bu
"rantiyeci çözümün" hiç değilse aynk ya-
pı nızamındaki örneklerıne yıne 1993'ten
sonraki kurul kararlany la son verıldı. Böv-
lece bahçe ıçındekı köşklerın. konaklartn
bu dönemin "yozlaşmış kültürünü" değıl.
yapıldıkları dönemin mımarlık kültürünü
yaşatacak şekilde artık "boylan uzatılma-
dan" restore edilmeleri sağlandı.
Nevarkıbudirenişın "biüşiknizam"ya-
pı adalarında ve her ıkı yanında yüksek
apartmanlarla sıkıştınlan "arada kalmış"
kültür varlığı nıtelıgındekı binalarda da ba-
şanya ulaşması. özellikle dokusu büyük
Cumhuriyet okurları anımsayacaktır; 29
Şubat 1996tanhındekı Uygarlıkların Izin-
de köşemızde bu konuyu ayrıntılanyla iş-
lemıştım. 1992 sonlanna dek verılen ızın-
lerle. Boğazıçı bır "göstermelik restütis-
yoncennetThdlıne gelmı>tı. Tanhsel doku-
yu korumak ıçın konulan ımar yasaklan
nedenıyle "tnagdur" olan bo^ parsel sahıp-
lerı. çok eskıden aynı parselde aslında bır
bına olduğu sa\ ını ılerı sürerek. "19. \üz-
yıl mimarisinin görüntüsünü taşıyan haya-
İi tarihi konak projeleriyle" ruhsat alıyor-
lardı. Bılımsel adı restütısyon olan bu pro-
jelere dayanak olarak ıse eskı tapular ya da
özel ıdare kayıtlanndakı "bina olduğunu
belirten"bılgılerı kullanıyorlardı. Bınanın
gerçekten var olup olmadığı bır yana. eger
varsa bik dogru ve gelecd* ku^khın y^ j
nıitmayacak bır restütısyon için mımarısl-
nın. oturma alanının ve yüksekligının na-
sıl olduğuna daır ıse hıçbır bilgı ya da bel-
ge yoktu.
Doğan Kuban başkanlıgındakı yenı Ko-
ruma Kurulumuz. bu tür projelerı hemen
gerı çevırmeye başladığı gıbı, daha önce
onaylanan. ancak hayalı olduğu anlaşılan
projelere göre yenı ba^lamı* restorasyon
(!) ınşaatlarını da duyarlı kentlılerın şıkâ-
yetlerı üzerıne durdurmaya başladı. Koru-
ma etıgıne ve bılımsel davranışauygun bır
restütısyonun nasıl yapılması gerektığını
açıklayan kurul kararlarındakı yaklaşım-
larda Prof Dr. Emre Kongar'ın başkanlı-
gındakı Koruma Yiiksek Kurulu'nun yıne
2H.2.1995 gün ve 378 sayılı ılke karannda
tüm Türkıve'de geçerlı olmak iizere yürür-
lüğe konuİdu
Ev et. 8 N ısan 1996 günü 70. yaşgününü
"korumada özgünlük" konusunu tartışa-
rak kutladığımız Doğan Kuban'la bırlıkte
Istanbul III Numaralı Koruma Kurulu'nda
görev yaptıgımız yaklaşık 3 yıllık döne-
min. aynı konudakı üretilen kararları ve
yaklaşımları özetle böyleydı
Prof. Dr. Erol Türkğenç, Prof. Dr. A>la
Ödekan. Prof. Dr. Nuran Zeren GüJerso>.
bukararlann vc "direnişin" ortak müellif-
lerı oldular. Daha sonra Doğan Kuban'ın
"kitaplannı yazmak üzere" aynlması ve
Erol Türkgençın de 5 y ıllık süresının dol-
ması üzerıen aramıza Prof. Dr. Afife Batur
ile Prof. Dr. Hakkı Önel katıldılar DYP-
ANAP koalısyonu kurulduktan hemen
sonra da Kültüı Bakanlığı'nın başlattığı
"kadro değişikliği operasvonu" ıçersınde
III Numaralı Koruma Kurulu üyelennın yı-
ne bakanlıkça atanan tüm üyelen kurul mü-
dürüy le bırlıkte görev denuzakla^tırıldılar.
Böylece "v'enBenen" koruma kurulu üye-
leri. 1993-1996 dönemınde gelıştırılen tüm
bu kararları v e "konımadan yana ilkeleri"
dey ım yerındeyse bır "kültür mirası" ola-
rak devraldılar.
Onların bu mırası da tıtizlıkle koruya-
caklannaolan ınancımı belırtırken. Doğan
Kuban ve dığer "eski" üyelere de Istan-
bul'a ve ülkemıze yıne uzun yıllar böylesı
armağanlar sunmaîannı dıliyorum. Uygar-
lıkların ızındekı koşumuzda bu armağan-
lar her zaman en güvenilır rehberımız
olacaktır..
Mumcu'dan Hülya Avşar'a bellek parçalan
ECE TEMELKURAN
A.VK.ARA -Gırer gırmez DenizGezmiş.
•*İşt bu beyni yıkanmış militanlar. ölüm
schıasında dahi komüniznı propagandası
yapyor %e kendi arkalanndan gelecek olan-
İancesarct vermek isriyorlar. Onlan astığı-
muiçin Türk Ceza kanunlannı nıillet adı-
na nuhakeme ederek._"
Crtada Denız'ın yüzü. resmın sol yanı.
yar.lı yanı: "Biz varlığımızı hiçbir karşılık
betiemcden Türkive halklanna ve dev letin
bajmsızlığına armağan..."
fessam Mehmet Yıimaz. "Belleğimdeki
P»ıçalar"başlıklı sergısınde. harfı ve yazı-
yırsımsel ımge olarak kullanıyor. Resım-
cîe arattığı soyut mekân üzerıne çızdıgı
yürer l-ğur Mumcu, Mehmet ^li Avbar,
Abti Ipekçi. Xnz Nesin. Deniz Gezmiş. V ıl-
nısGünev. Atillaİlhan'dan Hülya Avşar'a
kjargıdıyor. \üzlerın ımledığı yaşam ve
di-jnce bıçımlerı resımdekı soyut alanlar-
laaılatılıyor. Mumcu'nun yüzünün yanın-
damran kanlı patlama. Abdi Ipkeçı'nın ba-
şmdayadıgı soyutlanmış Mıllıyet sayfala-
rı bundan. Hepsının yazıyla olan "ölüm-
cül" ya da "yaşamsal" ılışkısı de harflere
dönüşmüş resımlerde. Yıtırdiğımız ınsanla-
ra ılışkın resımlenn çoğunda da bır çarpı
ışaretı bannıyor. Bu. ressamın olan bıtene
"hayır" deme bıçımı olmalı. Çarpı. Yıl-
maz'ın resimlerınde, kabullenmeme. anla-
y amama v e bütün bunlardan doğan kafa ka-
rışıklığının ımgesı. İlayda Sanat Galerı-
sı'nde ay sonuna dek açık kalacak olan
"Belleğimdeki Parçalar" sergısı. ressamın
geçen yılkı "Yeni Dünya Düzeninden Gö-
riintüler" başlıklı sergısının devamı. Sıya-
sı v e toplumsal ıçenklı resımlerden bırgrup
sergılenıyor. Ancak bu kez Yıimaz'ın resım
dılı non-figüratıf olanla figüratıf olanı ay-
nı resım ortamında bırleştırmeye y önelıyor
Tuval üzennde foto-gerçekçi ımgeler ile fır-
ça darbelenyle katmanlanarak plastık bır
dennhk varatan soyut mekânlar aynı anda
elealınıyor. Yıimazbunu. "Ikiheyecanıbir-
likteyasamak" dıye nıtelıyor. Foto-gerçek-
çı resımlerde de yağlı boya kullanan Yıi-
maz. Atılla llhan'ı ve Hülya Avşar'ı kahra-
man seçtığı resımlerde. sıcak baskı ıle yağ-
lı boyayı bırlıkte kullanmı* Yıimaz. İlhan
ve Avşar'ın yüzlennı resıne yerle^tırırken
sıcak baskıvı kullanmasının "pop-art"ta
(pop-sanat) olduğu gıbı medyanın ınsanla-
nn görüşlerını değıştırdığı savının y arattı-
ğı bır tav ır olarak değıl. bir deneme olarak
yaptığını söylüyor. Yıimaz. pop-art'ın öıı-
cülerınden Ândy NVarhol'dan örnek verı-
yor: "Andv \\arhol ya da diye pop-art çaln
şanlar, matbaaya telefon edip. 'Bana >unu.
şu boy utlarda bas' dey ip. altına imzasını ko-
yup sergiliyordu. Benimki böyle bir tavır
değil. Resme benim fırçamın değmesi gere-
kivor. emek olmalı."
Sergının bütününde egemcn olan teknık
ve konu hareketlıliğını \'ılmaz "kafa kan-
şıklığı" olarak açıklıyor "Ressam Turan.
Erol,birsergimden sonra, "Bırsürü şey ye-
mışsın. neredeyse mıde fesadına uğraya-
cakmışsın" demisti. Hakiı. kafam kanşık.
Ama bunun, beni düşünmeye ve araştırma-
ya itmesinden dolayı yarariı olduğunu dü-
şünüvorum. Zaten bu dünyada, bu ülkede
yaşayıp da kafası kanşık olmayan. hu/tırlıı
insanlara hay retediyonım. l'ğur Mumcu ile
Hülya \vşar'ın aynı sergide buluşması da
bundan belki. 'Bu kadar cıddı adamın ara-
sında Hüly a Av şar ne an vor'' diyeeleştiren-
ler var. \ma o da benim belleğimdeki bir
parça. Türk erkeğinin düşgücünü gıdıkla-
yan bir imge. hoppa, şımank. Hem niye ol-
masın?"
Yıimaz. bazı resimlerinde de dikdörtgen
ve yııvarlak tuvallerı üstüste kullanıyor.
Ressamın açıklaması şöyle: "Farklı birbo-
yut katmak için kullandım. Derngesizlik
üzerine kurulu bir yapı oluşturnıakistedim.
Bunu başka resimier üzerinde de çizgilerie
vapıyorum. Örneğin .Aziz Nesin'i ters üç-
gen içinde kullandım. Dü^ün üçgen her za-
man rahatlıkduygusu yaratır. Rönesans res-
nıiniıı dayandığı kuramdır bu. Resimlerin
izleyeni biraz da dürtmesini istiyorum. Ya-
ni Aziz Nesin'in yaşadığı gibi. ay kın."
^•|lmaz. sergıden hoşnut mu? Bunu bıl-
nııyor. Lzerıne kararlılıkla konuştuğu ko-
nu. gelecek. Bundan sonrakı sergısınde ya-
kın sıyasi tarıh üzerıne odaklanmak ıstedı-
ğını anlatıyor. Bu sergı ıçın. "İkitaneiyi re-
sim yapmışsam bu iyi birşcydir" dıyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Modern Sanatta
Yaratıcılığın Özü...
Sanat, ne yapar?
Sanatçı, neyi canlandınr?
Modern sanat, kendi kendısinin bilincine neredey-
se sanatın tarihi kadar eskı olan bu iki soruya bir kez
daha geri dönerek vardı. Soruların ilk kez soruluşun-
dan bu yana aradan yüzyıllar geçmiştı. Bu yüzyıllar
boyunca anılan sorulara uzun ömürlü. dahası ölüm-
süz olacağına inanılan yanıtlar verilmıştı.
Örneğin eskı Mısır'dan başlayarak, sanatın dinsel
inançların bır görevlisi olduğuna ınanılmış, kitleler de
buna inandırılmak istenmişti. Vatikan'ın ve güçlü ai-
lelerin sanat koruyuculuklarıyla serpilen Rönesans
sanatının fotoğrafı da -sanatçıların kendi akılcılıklan
bir yana bırakılırsa- bun
dan farklı değıldır. Yüzyılımı-
zın ünlü sanat ve kültür tarihçilerı ile toplumbilımci-
leri. Rönesans ınsanının akılcılığını, o dönemde dinin
etkısıni ve egemenliğını zayıflatan bır öğe saymanın
çok yanlış olduğu konusunda neredeyse görüş bir-
liği içersındedirler.
Gerçekten de Rönesans, örneğin sanat eserinin
değerlendirilmesi. başka deyışle neyin sanat olduğu-
nun saptanması bağlamında -bugün "klasik" diye
adlandırdığımız- nesnel ve akılcı ölçütler getırmiştir,
ama bu ölçütler, deyış yerındeyse. yalnızca sanatın
"iç işidir"; buna karşılık yıne Rönesans döneminde
kilise, sanatın görkemi aracılığıyla kendi görkemıni ve
yüceliğini pekıştırme çabalarını eskiye oranla çok da-
ha yoğunlaştırmıştır. Ote yandan ıktıdar da, etkisinin
bilincine çok erken donemlerde vardığı sanatı kendi
amaçları doğrultusunda kullanmaktan. yine bu doğ-
rultuda sanata "görevler" yüklemekten hiçbir zaman
geri durmamıştır. Rönesans'tan öncekı son dönem
olan Gotık dönemınde, ufacık yerleşme merkezleri-
nın yanında yapılan ve o yerleşme merkezlerınde ya-
şayanların birkaç katını içıne alabilecek büyüklükte-
ki katedraller, kilise prenslerının yeryüzü iktıdariarının
"ezıcıliğıni" dıle getıren göstergelerden başka bır şey
değildir. Gotik katedraller ıle yüzyıllar sonra, Hıtler'in
ünlü mimari Albert Speer'ın, "Üçüncü Reich"\r\
ölümsüzlüğünü sımgeleyecek anıtsal Berlın projele-
ri arasında amaç açısından bu yönde bır ilınti kurmak,
kanımca bir zorlama sayılmamalıdır.
Kendisini "görevlendirenler" bulmaktan yana hiç
sıkıntı çekmeyen sanata 18. yüzyılda, Aydınlanma
Çağı'yla birlikte yeni bır görevin yolu gösterildi.
Dinın şemsıyesınden ve zorlamalarından epey
uzaklaşmış olan sanata çağın filozoflan ve yazarla-
nnca yöneltılen yenı ıstem. bu kez "toplumun este-
tikeğitimini" üstlenmesıydı. Bu yenı görevin o zama-
na kadarkılerden ayrılan yanı, sanatı belkı de tarihın-
de ilk kez "toplum" dıye anılan, çok geniş bır kıtley-
le karşı karşıya bırakması, bu kitlenin değeıiendirme-
lerine açmasıydı.
Burjuva sınıfı, "toplumun estetikeğitımi"n\ üstlen-
mesı öngörülen bır sanatı burjuva toplumunun koru-
yucusu ve onaylayıcısı bir sanata dönüştürmekte
güçlük çekmedi.
Modern sanat ıse ışe, bunca görevlendırilme de-
neyiminin ardından, kendi kendisı hakkmda bır tür
"görevsizlık" kararı vererek başladı. Bu karar, zaman
ve ortam bağlamında elverişli koşullarda verılmişti.
Burjüvatjüzenıriin ve laeallerirKK'çÖktfş'ûhün yanı sl.
ra, daha ilk dünya savaşı ile birlikte sanatın o zama-
na değın savunuculuğunu şu ya da bu ölçüde üst-
lenmiş olduğu geniş bır kurumlar yelpazesinin etki-
si ve inandırıcılığı da tarıhe karışmıştı.
Bu yenı ortamda artık kımsenın kendisınden bir
şeyleri "sus/emes/n/", olduğundan "başka türlü"gös-
termesıni, "örtbas"etmesinı. ıdeolojileri "onaylama-
sını" ya da birilerinı "eğlendirmesinı" bekleyemeye-
ceğini savunarak yola çıkan modern sanat, sanatın
tarihinde görülmemış bır özgürlüğü kendısıne tanı-
mış oldu. Bu özgürlüğü de "artık sanatta yaratıcılı-
ğın özü, sanatçının sanat eserinde kendıne özgü
görme biçimini dile getirmesidır" dıyerek tanımladı.
Bu tanımlamayla birlikte görünüşte kıtleyle bir ko-
pukluğa sürüklenen. anlaşılma ve kendinı beğendir-
me gibı bir kayguyu gutmez olan sanat, aslında bun-
dan böyle "kim olursa olsun" ızleyicısinı arayan bir
sanat değıl, fakat düşunen izleyıcisıni arayan, ızleyi-
cisinin kendisıne yaklaşmasını bekleyen bır sanattı.
Kitle ile görünüşteki kopukluk ise aslında her şeyi
kendi aklının süzgecınden geçirmekte, yaşamını ken-
di kurgulamakta direnen birey ile var olan sistemle-
rin yönlendirilmesiyle kurulu düzeni itırazsız benim-
seyen sürü insanı arasındakı uçurumdu. Ve modern
sanat, izleyicisini artık yalnız sözü edilen bireyler ya
da birey olma yolunda kendilerıni eğitmeye hazır
olanlar arasından seçen bır sanattı.
Modem mimarinın kurucularından Adotf Loos, ar-
tık izleyicinin sanat eserine yaklaşması gereğınden
söz ederken, şöyle der: "Belkı de şimdı yapılması ge-
reken, sanatı tıpkı bır ölçme çubuğu gibi kendi ıç
dünyamıza daldırmaktır. Son işaret, bıze hangı de-
rinlığin üstesinden gelebıleceğımızı gösterecektır."
Böylesi artık "küreselleşme" sloganıyla ne yazık ki
sürüleşmeye kayan bir dünyada düşünürünü arayan
bir sanattır...
BUGIN
12. ÇOCUK ŞENLİĞI
Şehır Tıyatrolan'nın düzenledığı şenlık kapsamında saat
12.30'da Harbıye Muhsın Ertugrul Sahnesf nde Bakırköy
Beledıye Tıyatroları 'Sokak Kedisi". Fatıh Reşat Nurı
Sahnesı'nde Koza Tıyatrosu 'Dr. \lutlu Diş'. Csküdar
M.Çelal Sahnesı'nde Şehır Tiyatroları 'Birlikte
Oynayalım", Kadıköv Haldun Taner Sahnesı'nde Tevfık
Gelenbe Gazıosmanpaşa Sahnesı'nde istanbul Kültür
Oy uncuları 'Masal Masal tçinde Masal Tiyatro İçinde'
adlı oyunları sergıleyecek. Harbıye Muhsın Ertugrul
Sahnesi Fuaye konserlerı kapsamında Ayşegül Ankan
(13). saat 12.00'de bır pıyano resıtalı verecek.
KONFERANS
Bılkent Ünıversıtesı öğretım üyesı Muhsine Helimoğlu
Yavuz. saat 15.00'te Boğazıçı Ünıversıtesı Konferan;>
Salonu'nda 'Masallarve Masal Analan' konulu bır
konferans verecek
KONSER
Pera Oda Müzıgi Toplukığu. saat 19 30*da şef Naci
Madanoğlu yönetımınde AKV1 Küçük Salon'da bır
konser verecek. İTÜ Türk Müzıgi Devlet
Konservatuarf nın 20 kuruluş nedenıyle ITÜ TMDK
Mezunlan Korosu. saat 19.30'da şef Tülin Korman
yönetimınde Çemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bır
konser verecek.
SÖYLEŞİ
Doç. Dr. YavuzG. Vüdız'ın. CHP Kadıköv Ilçe
Başkanlığı'nın 'Değirınenlere Karşı" dergısının
katkılarıyla düzenledığı 'Küreselleşmeye Karşı Durmak'
başlıklı söyleşısı saat 18.30'da Kadıköv Ev lendırme
Daıresf nde.
TİYATRO
Rene De Obaldia'nın "Sassafras'ın Dallanndaki RUzgar"
adlı oyunu saat 19.00'da Fransiz Kültür Merkezınde
sahneleniyor. (252 02 62)
SERGl
Battal Gazi llköğretım Okulu'nun 23 Nısan Ulusal
Egemenlık ve Çocuk Bayramı nedenıyle düzenledığı
resım seruısı Kartal Özel Ahmet Şımşek Lısesı'nde
ızlenebıhr. (306 47 16).