23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 NİSAN 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 3 Ingiliz Prof. R. L. 1986'da, 6 milyon ineğin hastalık nedeniyle yakılması gerektiğini söylemişti Hastahk ciddiye afanmadı Ingiliz bakan Gummer. REŞİTAŞÇIOĞLL ~Deliinek"hastalığını ilkolarak 1986 yılında bır Ingiliz profesör Tanm Bakanlığı'na haber \erdi. 1986 yılında 13 bin Ingilizdana- sı. BSE hastalığına yakalanmiştı. Profesör R. L., Tarım Bakanı John Gummer'e o tanhıe 6 mılyon ıne- ğın yakılması gerektiğini >ö\ledi- ğinde Tanm Bakanlığı uzmanlan bunu ciddiye almamışlardı Prof. R. L.. BSE hastalığının "havvan- dan insana" geçebıleceği uvansın- da da bulunmuştu. 1986da hastalıga>akalanan da- nalardan birinin kedi mamaM kon- servesine gırmesı. Ma\ ısımlı bır ev kedisinin delırmesıne neden ol- dıı... Delırme. kedınin beyninın de BSb hastalığına yakalanan dana- ların bey ınleri gibi "*sünger"le:}me- sınden anlaşıldı. Dünvaca iinlii In- giliz dergı.sinin gazetemizde saklı koleksıvonlarından 199ü yılına aıt bır sayısında Ingiliz Tanm Bakan- lığı vetkılılerının dikkatının BSE (Bovıne Spongifonn Encephalo- path> ) hastalığına çekıldıgı görülü- yor. 1990"da bakan olan John Gum- mer'e Ingiliz mıkrobıyolo|i prot'e- sörü R. L.. "deli inek" hastalıgının msanlara geçebıleceği uyarısında bulunuyor. Tanm Bakanlığı'ndjçalı^an uz- man veterınerler. Prof. R. L.'nın uyariMnı cıddıye almıvorlar ve BSE hastalıgının "bir türden bir türe", yani hayvandan insana ge- çebılecegine ıhtimal vermıvorlar. 1986 yılında Ingıltere'de' 13 bın dananın BSE hastalığı çektigini. bu nedenle 6 milyon hayvamn yakıl- ması gerektiğini belirten Prof. R. L.'ye. belki de olayın vahım oluşu \e ekonomik yükün agır bir fatu- rayla ödenışi ihtimalıne ışaret et- mesınden ötürü. fazla kulak asan olnıuyor. Prof. R. L. daha önce hü- kümetın ta\uklarda başgösteren salmonella hastalığında da geregi gıbı önlem almayışından şikâyetçi olan bır bılım adamıydı. Ma\ adında Siyamlı kedi, 1986 vılında öldüğünde Bnstollü sahıbi öhjmünden şüphdenerek veterine- re götürmüş ve otopsi yaptırmıştı. Vetenner. Max'ın beyninin "sün- ger'leştigıni görünce, konserve ku- tularındaki kedi mamalan muaye- neden geçirildi. Vegörüldü kı. o ta- rihte Ingiltere'de BSE hastalığına yakalanmış 13 bin "deli inek"ten birinin etı, konser\e fabrikasının yolunu bulmuştu. O tarihlerde. bundan tam 10 yıl önce, Ingiliz Tanm Bakanlığı. Prof. R. L. tarafından uyarıldığı halde ışı ciddiye almamıştır. Ya hayvandan insana geçecegi ıhtimalini ciddiye almadılar ya da 6 milyon hayvanı öldürmenın mali portesinın büyük- lügü karşısında önlem almaktan çe- kindiler. Fakat, ş.ımdı BSE hastalıgının in- sanlara geçtiğinın bir "gerçek" ol- ması ve bu hastalıktan insanlann ölmesinin de mümkün oldugunun görülmesi karşısında 4 milyon *de- li inek"in yakılmasına karar veril- miş bulunuvor. Fakat zamanında önlem almak varken almamış olmak \e BSE has- talıgının hayvandan insana geçme- si yolunun engellenmemesi. Ingil- tere hükümetlerini yalnızca kendi halkına karşı degil. dünya kamu- oyu önünde de "sorumlu" duruma getirmektedir. Ingiltere'de ilk BSE hastalığı ol- gusunungörüldügüKasım 1986 ta- rihinden bu yana 10 yıl geçmiş ol- ması önemlı bir kayıptır ve **kay- bolan zamanın" getirdiği biiyük zararın karşılanması imkânsızdır. Standart geliyor Sosis ve salaıııa denetimIstanbul Haber Servisi -Sucuk, saiam v e sosis yapımında baktenlerı önlemek ve renk vermek amacıyla kullanılan "sothum nit- rit" adlı katkı maddesinde kullanılan "stan- dart ölçüyii" Saglık Bakanlığı incelemeye aldı. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Aytun Çı- ray. "Bilimsel Komite" oluşturularak yiiksek değerın dünya standartlarına çekileceginı söyiedı. Tüketıciyi Koruma Derneğı Başka- nı A\şe Akman. "gıda denetimindeki çok başhlığın, bazılannın işine varadığını" öne sürerken TSE Istanbul Bölge Müdürü Rıfat Kabukçu da kontrollen yeterlı ölçüde yapa- cak sıstemin henüz oluşmadığını söyledi. Cumhurnet'in yayını üzerine harekete geçen Sağlık Bakanlığı sucuk. salam ve so- sis yapımında baktenlerı önlemek ve renk vermek amacıyla kullanılan "sodyum nit- rit"maddesının standart ölçüde kullanılma- sı için bilimsel komıte oluşturulacağını açık- ladı. Saglık Bakanlığı Müsteşan Aytun Çı- ray, en kısa sürede oluşturulacak "Bilimsel Komıte" ile sodyum nıtrıt maddesınin. dün- ya standartlanna çekileceginı söyledi. Müs- teşar Çıray. denetimle ilgilı yasanın, Tarım ve Köyışleri Bakanlığı Koruma Kontrol Ge- nel Müdürlüğü'ne bağlı olmasını eleştire- rek "Bu vüzden başta önJem alacağımız bir- çok olava sonradan müdahale etme dunı- munda kalıvoruz" dedı. Tüketıciyi Koruma Dernegi Başkanı Ay- şe Akman da denetimdeki çok başlıİığın kar- maşa yarattığını bundan da tüketicılerin za- rar gördügünü belirtti. En kısa sürede yasal düzenleme yapılmasını isteyen Ayşe Akman şunlan söyledi: "Tanm ve Sağlık bakanlıklan arasında uzun süren çatışma sonunda Sağlık Bakan- hğı 560 savılı kanun hiikmiinde kararname çıkardı. Ancak bu kararname ö nceki > önet- melikleri iptal etmekle biıiikte vcni hiçbirşey getirmemekte ve birçok boşluklar içermek- tedir. Bu konuda tarafsız bir v önetim oluştu- rularak vetkiler tek elde toplanmalıdır. Şu anda gıda ile ilgili denetimi Tanm, Sanav i, Be- ledive ve valiliklere bağb il saglık müdüriiik- leri yapıyor. Tabi bu çok başlılıktan da biri- leri çıkar sağlıvor. Bu durum biran önce ön- lenmeli tüketicilerin sağlığı korunmalıdır" TSE Istanbul Bölge Müdürü Rıfat Kabuk- çu da gıda ürünleri üzerındekı kontrollenn aslında tüketicınin yapması gerektiğini vur- gulayarak "Devletin bu işi üstlenmesi>anlış- ör. Çünkü \apamaz. Kontroller konusunda etkili olabilecek tek giiç tüketicidir. Tüketki- ler demokrarik bir ştkilde örgütlenerek lobi- ler oluşturmalı, pivasa üzerinde baskı vap- mabdır"dedı. 80'li yıllann vebası 6 deli inek' ZAFER AR.APKİRLİ LONDRA - Ingıltere"\ i son bir aydır sarsan ve dünya çapında yalnızlığa ıten "deli inek" bunalımı. aslında ılk belırtilerinı 19X0'lı yıllann ortalannda gösterdı. Bilimsel adı ile BSE (Bovine Spongiform Enchalopath\) hastalığına benzer. "Scrapie" adında bır hastalık kovunlarda görülüyordu. Ancak "tiirler bari\eri"nı atlayarak büyükbaş hayvanlarda da görülmesi. lııgiitere'de hayvancılıkalanında uygulanan disiplinın bozulması sonucu gerçekleşti. Muhafazakar Partı iktidarının Margaret Thatcher ba^bakanlığındakı dönemınde her şey gıbı tarım ve havvancılıkta da '"liberalleşme"' adına sağlık kurallarının bıle terk edılmesine göz yumulması. hayvanların beslenmesı konusundaki bazı gerekli yasalann ge\setılmesı. bugünlerin bir habercİMvdi. O güne kadar hayvanlann "gıdazinciri" içinde, hayvan artıklan yeralmaz iken. ölü hayvanlardan alınan sakatatın ve kemik artıklannın da yedirilmeye başlanmasına göz yumuldu. Çünkü bu, daha ucuza hayvancılık yapılmasına. piyasada daha "rekabetçi fnartarla** canlı hayvan ve et satılabilmeMne. dolayısıyla da daha tatlı "kâr^a olanak sağlıyordu. BSE hastalığı. bu yolla ülke çapında yayılırken 1986 yılında ilk kez resmi makamlar tarafından da kabul edildi ve o tanhten bu yana. 160 bin inek bu yüzden kesildi. Yurtdısına ihraç edilen üriinlere karşın. diğer ülkelerde çok az vakaya rastlandı. Ancak Ingiltere. yılda 520 milyon sterlinlik et ve canlı hayvan ihracatını tehlikeye atmamak için, bu tehlikenin yas,amasına ve yayılmasına göz yumdu. Bilim adamlarının ve uzman veterinerlerin uyarılanna yıllarca kulak tıkandı. Hastalıklı hayvan etleri ve diğer ürünler, insan gıda zincirine de bulaştı. Bu yılın 20 martına gelindiğinde. son birkaç ay içinde 10 kişinin BSE"ye benzeyen CJD (Creutzfeldt- Jacob Disease) adındakı hastalıktan ölmesi ve doktorlann bu iki hastalık arasında bir bağ bulunabileceğini bildirmeleri, Ingiltere hükümetini sonunda **itiraf"a mecburbıraktı. Sağlık Bakanı Stephen DorreL bu itirafı bizzat yaptı ve hemen ardından panik başladı. Et \e et ürünleri satan lokanta zıncırleri. süpermarketler tngiliz etinden yapılmış yiyecekleri satmama karan aldılar. Boykot dalgası. Avrupa Birliği'ni harekete geçirdi ve Ingiliz etine dünya çapında satış yasağı getirildi. Hayvanseverlerden inek katliamına protesto Aiıııanva \e Hollandada "deli inek" hastalığını taşıma riski bulunun lngili/ menseili sığırlann imha- sına başlandı. Hollanda Sağlık Bakanlığı. bugüne kadar 64 bin sığınn öldürüldüğünü ve kadav ralann da Amsterdam'da vakıldığını ve vakılmava devam edileceğini duvurdu. Havvanseverler. Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da hastalığa karşı alınan önlemlerin inek katliamına dönüşmesini protesto etmek amacıvla voğun gösteriler düzenlenivor. Dün 125 sığınn >ok edildiği Amsterdam vakmlarındaki Alten kasabasında. hükümeti erken önlem almamakla suçlavanlar ile ha>\anse\erler birbirlerine kanştı. A\- rı amaç.lı gösterilerin ortak noktası. iki tarafında ölüm temasını işlemesi oldu. Göstericiler, taşıdıklan dö\i/kri. givsi ve kostümlernle Hollanda ve İngili/ hükümetlerine "katil" imasında bulundular. Sanayi devrimini tamamlamış Ingiltere'nin gizlediği sır, 4 milyon ineği öldürecek Sorumsıız politikacıların oyıınu • "Le Monde" gazetesi tarafından "deli inek" hastalıgının keşfedildiği 1985 •yılından günümüze kadar lyapılan araştırma, Margaret Thatcher ve John Major başkanlığındaki tngiliz .hükümetlerinin yaptığı yanlışlan ortaya koyuyor. ; Dış Haberler Servisi - Kim inanırdı 20. Jyüzyılın sonunda hayvanların topluca katledileceğini söyleselerdi? Hem de . sanayi devrimini çoktan tamamlamış bir ülkede, diğer uluslan ınsan haklanna değer vermemekle eleştiren Ingiltere'de. Bu günden ıtibaren bu ülkede 5 yıl içinde yaklaşık 4 milyon inek telef edilecek. Yanı haftada 15 bin baş hayvan. Hem de kanıtlanmış ' bilimsel venler yüzünden degil.. sadece 10 yıldır gizlenenlerin artık kamuoyundan gızlenecek durumun çoktan aşılmış olmasından ve yalnızca tansiyonu düşürmek amacıyla. lngiltere'nin bu tutumunun gözler önüne serdıği gerçek ıse şu: Toplumlar teknolojik değişimlerin ana kobayları haline dönüşüyorlar ve ekonomik çıkarlar günümüzde sağlık gibi en temel gereksinimlerin bile önüne geçebiliyor. "Le Monde" gazetesi tarafından "deli inek" hastalıgının keşfedildiği 1985 yılından günümüze kadar yapılan araştırma. Margaret Thatcher ve John Major başkanlığındaki Ingiliz hükümetlerı tarafından yapılan yanlışlan ortava koyuyor. Anket. hastalığın belırlendığı. ancak neden ve sonuçlar arasında hıçbir kesinlığın kazanılmadığı dönemde. üretkenlık (verimlıhk) ve liberahzm adına bır ulusun ekonomik çıkarlannın nasil kendı halkının sağlığının önüne geçtiğını gözler önüne serivor. Dünvavı avaöa kaldıran "deli inek" hastalığı 25 Nisan 1985 tanhınde biiyük bir inek çiftliğinde ortaya çıktı. Hasta ıneğı ınceleyen veterinerColin Whitaker daha önce böy le bir vaka görmedıgıııı belirtti. Zaten zavallı ıneğın de tedav ıve cevap verecek hali yokiu. Çıftlığın bır köşesinde öldü. Öldükten sonra da hemen kedi ve köpek yiyeceğıne dönüştürüldü. Ancak üçüııcü vakadan sonra \eteriner VV'hitaker, hastalığın bırepidemi başlangıcı olabileceğini keşfetti. Söz konusu hastalık Ingiltere kayıtlarına 1986 yılında beyın sistemini tahnp eden yeni bir tür hayvan hastalığı (mad covv. Türkçe deyişıyle 'deli inek' hastalığı) olarak geçtı. Konu hakkında yayımlanan ilk bilimsel yayın. hastalığın ne nedenini ne de insanlara geçebilecegini ortaya koyuyordu. Son İnekler Major'ı düşürebilir John Major, 'deli inek' hastauğı ve etkileri nedeniyle iktidan dahi kaybedebiiir. Ingiliz sığır endüstrisinin yıllık 9 nülyar mark kazancı olduğu düşünülürse, bu girdinin kesilmesi Pfund'un stabilitesini de sarsacak v e ödeme dengelerini altüst edecektir. tç ve dış borçlar zaten ekonomik dengeleri oynak olan İngiltere için bir sorun haline gelebilir. İşte iktidar kaygısı da bu noktada gündeme gelivor. Şimdi İngiltere yüzbinlerce sığınnı yakarak imha etmeye başlamış dunımda. Ancak her zaman olduğu gibi bu felaket sürecinde de bundan para kazanmak isteyenler olabilir \e olacaktır da. İngiliz vetkililer kadar et ihraç eden tünı iilkeler dikkat etmek zonındadır. hattalarda dünyayı yerinden oynatan deli inek hastalıgının insanlarda görülen ve çıldırarak ölümüne yol açan Creutzfeld-Jacop'la bugün olduğu iddia edilen ilintisı o dönemde söz konusu bile edılmemişti. Söz konusu enfeksiyon insan yaşamının en derinıne inmiş. etinden. sütünden. yağından sürekli yararlanılan bir hayvanda ortaya çıktığında bunun ınsan yaşamı üzerindeki etkilennin hemen incelenmeye alınmaması özellikle İngiltere gibi gelışmiş (!) ülkede düşündürücüdür. Guardian gazetesinde Sarah Boselev'in araştırmasına göre komisyon. kendi gölgesınden bile korkan. muhafazakâr ve hükümetin ısteklerı doğrultusunda karar verebilecek şekılde ve bu konuda yeterli uzmanlık bılgisine sahip olmayan kişilerden oluşuyordu. 1970 yılından beri bu tür patoloji türlerinı araştıran Dr. Harash Narang da komıtenin çalışmasını "uçak kullanmavı öğrenmek için el kitabının yeterli olacağını sanmak şeklinde" tanımlıvordu. Komisyon araştırmalarından son günlere kadar pek somut veriler elde edilemedi. Bu arada. 1989 yıl sonunda 7.316 "deli inek" vakası varken bu rakam. 1990 yılında iki katına çıktı. 1991'de hastalığın görüldüğü hayvan sayısı 25 bın. aynı yılın sonunda 35 bıne kadar çıktı Lobicılik faaliyetlerı. hükümetin sorumsuz polıtikaları ile bütünleşti ve mılyonlaıca insanın sağlığı ile oynanan bır oyun haline dönüştü. ARAYIS TOKTAMIŞ ATEŞ Laikliğin Krizi - 4 Bu yaz, John Keane i« ''9'1 ' olarak yazdığım son yazı olacak. Zaten iki s t f u n l u k b ı r h a b e r d e n b u k a " dar yanlışhk çıkardığıma döre, herhalde konferans ya da paneli dinleyebılmiş clsaydım, bır kıtap yazmam gerekebilirdi. John Keane şöyle diyoC "Laikliğin dogmatizmı ne- deniyle, demokratik ve &ik toplumlann temel taşı olan düşünce özgürlüğü yalnız özgüriükçü ve laık- likyanlısı düşüncelerin ifğdesine izin veriyor. Antı-la- iklik gibi gerçek anlamda muhalif düşüncelere tole- ransyok..." _ Sapla saman gene birtt'rine karışmış ve dogruhar- la yanlışlar iç içe geçmiş, nem de ne ıç ıçe geçış. Or- neğin aynı cümle içinde nem laik toplumlann temel taşının düşünce özgürlüğü olduğunu ifade edıyor. hem de muhalif düşüncelere izın verilmediğini ıddıa ediyor. Hani, "bazı laiklik uygulamalarında vb." gıbı- sinden bir şeyler söylese, itirazım olmayacak. Ama Bay Keane, Türkiye'deki uzantılarına benzer bır bı- çimde, her şeyı genelleştirmek merakında. Ayrıca, açıklanması gereken bır husus daha var. Acaba laik toplumlarda anti-laiklik gibi "düşüncele- re" mı izın yok, yoksa o toplumları bir din devletine dönüştürmek isteyen "eylemlere" ve bu eylemin "ya- kın bir tehlike bıçıminde" hazırlanmasına mı izin yok? Çünkü bunlar birbirinden farklı şeyler. Laik toplumlar, eğer demokrasıyseler, düşünce öz- gürlüğünün olup olmadığı tartışılamaz; eğer demok- rasiyse, düşünce özgürlüğü vardır. Zaten eğer dü- şünce özgürtüğü yoksa. demokrası değildir. Bu konuyla ilgili olarak yazdığım yazılarda da da- ha önce değindim. Her laik düzen demokrasi değıl- dır. Dolayısıyla her laik düzende düşünce özgürlüğü yoktur. Fakat her demokrasi, laik olmak zorundadır. Zira laiklik olmadan demokrasi olmaz. Laik olmayan kimi düzenler vardır kı; hoşgörülü- dürler. Zaten bu noktaya biraz yukarıda sözünü ettı- ğım yazıda da değınmiştim. Fakat laik olmayan hıç- bir düzen, demokrasi olamaz. Zira hoşgörü farklı bır şeydir, demokrasi çok farklı bir şey. Ve laik olmayan hiçbır düzende, düşünce özgürlüğü yoktur. Çok hoş- görülü bır düzen olsa bile... Örneğin laik olmayıp da, hoşgörülü bir devlet ör- neği olarak hep Osmanlı Imparatorluğu'nu veririz. Ancak Osmanlı Imparatorluğu'nun tüm hoşgörüsü- ne karşın, düşünce özgürlüğünün varlığından söz edilemez. Özellikle Islami konularda adamakıllı hoş- görüsüzdür. Ve Osmanlı Imparatorluğu'nda Hıristi- yan'ın Hıristiyan gibi yaşamaya hakkı olmasına kar- şılık; örneğin, Caferiye mezhebine bağlı bir Müslü- manın Şia'yı yaşamaya hakkı yoktu. Iş bu noktaya gelince hoşgörü bıterdı... Eğersorunu günümüz açısından incelersek, günü- müzün hiçbır Islam şeriatı düzenınde ne demokrasi vardır, ne de düşünce özgürlüğü. Bay Keane, Türkı- ye'de yaptığı konuşmada, satır aralarında da olsa, laik düzenımızi düşünce özgürlüğünü kısıtlayan des- potik bir devlet olarak değeriendırıyor. Bu konuda "insafsız olması" bir yana, kimi örnekler bakımından çok haksız da sayılmaz. Ama bu konuşmasını, bu devletin sınırları içinde yapabilecek kadar özgürlü- ğün olduğunu kabul etmek durumunda. Fakat buna karşılık, günümüzün Iranı'na, Suudi Arabistanı'na, günümüz Afganistanı'na gitse; bura- daki kısıtlı özgüıiüğün yüzde birinı bıle bulamaz. Eğer kolaysa gitsin Iran'a da, Şia'nın batıl bir inanç oldu- ğu hakkında konferans versin. Ya da gitsin Suudı Arabistan'a, en erdemli rejirnin demokrasi olduğunu dıle getiren bir konuşma yapsın. Bakalım ne yapar- lar. Vallahi Ingiliz vatandaşı olması bile kurtaramaz onu. Hele bu yönetimlerin "despot olduklannı" bir i- ma etsin de, despotluğun ne olduğunu ve nasıl işle- diğini yakından görsün. Ve her şey bir yana, demokrasilerde "demokrası- yiyok etme özgürlüğü" yoktur. Eğer "anti-laik hare- ketler", düşünce düzeyini aşarak eylem düzeyine geçmişlerse, demokrasi elbette bunlan kısıtlayacak ve kendini korumaya çalışacaktır. Yerine başka bir düzen getirmek için bir düzenı yıkmaya çalışanlara karşı, o düzenin kendini savunmasını "despotluk" olarak tanımlamak, edepsizlikten başka bir şey de- ğildir. Bay Keane, Salman Rüşdü yü yargılamadan mahkûm edenlere de bir "çiçek göndenyor" ve Rüş- dü'nün Hz. Muhammed'in tüccar ve çok karılı ol- duğunu yazarak dıne hakaret ettiğini ileri sürüyor. "Bu kadar cehalet, ancak eğitimle olur" diyen ata- larımız, gerçekten doğru söylemişler. Islamiyette ne ticaret yapmak günahtır, ne de erkek poligamisi. Sal- man Rüşdü'nün böylesi mantık dışı "ölüm fetvası" şeytan ayetleri sorunundan ortaya çıkmıştır ki; bu bambaşka bir konudur. John Keane'nin dört yazıdır sergilemeye çalıştığı- mız, "ipe sapa gelmez düşünceleh", bizim kimi laik "süper zekâlılanmız" ve kimi şerıatçılanmız tarafın- dan büyük bir beğenı kazandı. Görüşlerinı ve kafa ka- nşıklıklannı bir "bilim adamı(!)" ile paylaşmış olmak- tan müthiş mutlu oldular. Söyleşiler yaptılar, yazılar kaleme aldılar, övgüler düzdüler. "Bakın yabancılar bile bunlan görüyor", demeye getirdiler. Bizde kimileri, yabancılann "ya/apşap"yorumları- na pek değer verirler. Suyun kaynağında otururken, aynı suyu "deve sırtında" getirene, minnet duyarlar. Ellerinin altındakı belgeleri kendileri okumaz, ya da okutmazlar; bunu yapan yabancılara hayran olurlar. Bu da, aşağılık duygusunun bir "tezahür" biçimi. Ne diyelim? Bunlara da hoşgörü... Sırada lejyoner hastahğı var BCLENT ECEV 1T ANTALN A - Havalandır- ma sistemlerinde ve su de- polannda üreyen bır mikro- bun neden olduğu "lejyoner hastalığı' tunzmcileri kor- kutuyor. Geçen yıl Kuşadasfnda bir otelde kalan 14 Ingiliz turistın ülkelerine döndük- ten kısa bır süre sonra bu hastalığa yakalanması üze- rine vetkililer önümüzdekı yaz sezonu ıçın harekete geçti. Kuşadası'nda Kadınlar Denızi bölgesinde bulunan 320 odalı. 640 \atak kapa- sitelı 5 vıldızlı Inıbat Ho- tel"de geçen yıl tatil vapan bır Ingılız grup. ülkelerine döndükten kısa bır süre MJII- ra rahatsızlandı. Yapılan muavene sonucunda hastalı- ğa 'lejyoner' teşhisı konul- du. Olay ın duv ulması sonu- cu Ingiliz basını konuyla ya- kından ilgılenırken. Sağlık Bakanlığı uzmanlan da ka- rantinava alınan İmbat O- tel"de çalışmalarına başladı. Yapılan incelemeler so- nucu otelde lejyoner hasta- lığına yol açan mıkroba rast- lanmadı. Bunun ardından Ingiliz uzmanların otelde yaptıklan ıncelemelerdede farklı bır sonuç elde edilme- di. Ancak başta Ingilizler ol- mak üzere vabancı turope- ratörleri olaydan sonra lııı- baı Hoîel yönetieilermden. sulan mıkroptan temızleyen arıtma Mstemını kurmaları- nı. >oksa turı.st göndeıme- yeceklerinı söylediler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle