Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 1996 PAZARTESİ
HABERLER
fonu yüpürnikten
kafttı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Yurtdışına çıkan
kişilerin toplu konut fonu
harcından muaf tutulmasına
ilişkın Bakanlar Kurulu
karan. dün geceden itibaren
geçerli olmak üzere
yûrürlüğegirdi. Resmi
Gazete'nin dünkü mükerrer
sa>ısında yayımlanan
Bakanlar Kurulu karanna
göre, yurtdışına çıkan
kışiler. toplu konut fonu
harcından muaf rutuldu. Öte
yandan, yurtdışına
çıkışlarda uygulanacak
esaslann tespitine ilişkın 28
Mart 1984 tarihli ve
847860 sayılı kararname
ile ek ve değişiklikleri
yürürlükten kaldınldı.
Necmettin Hoca
1leri saate'
karşı
• ANKARA (ANKA)-
RefahPartısi(RP) Genel
Başkanı Necmettin Erbakan
ilen saat uygulamasına
memurlann cuma namazı
kılmalannın cngelleneceği
gerekçesiyle karşı çıktı.
Erbakan "Cuma namazı
saat 13 OO'ten sonraya
gelecek. Mesaı bahanesiyle
insanlann başına birer
gardiyan dikip cuma
namazını engelleyecekler"
dedi. Erbakan özetle şunlan
söyledi: "Saatler bir saat
ileri alınıyor. Böylece cuma
zulmü tekrar başlayacak.
Bazı görevliler mesaiyi
bahane ederek ınançlılan
ezecek. Cuma ibadeti
engellenecek. Bunun
laiklikle ne ilgisı \ar. Bu
mu laiklik'"
'Basmda yer alan
isHnler yanlış'
• ERZLRLM(AA)-
lçışleri Bakanı Ulkü Güney,
valiler kararnamesinin
kapsamlı olmadığını
belirterek. ilk etapta boş
olan 8 ilın valılığıne atama
yapılacağını. daha sonra da
bulunduklan illcrdc fazla
kalan valilenn yerlerinin
değıştirileceğıni söyledi.
Bayburt'a gitmek üzere
uçakla Ankara'dan
Erzurum'a gelen Güney,
hareketinden ünce
havaalanında yaptığı
açıklamada, son günlerde
basında valilikler ıçin
bırçok ısmin dolaştığını,
ancak bunların hiçbirinin
doğru olmadığını kaydetti.
Güney, Jandarma Genel
Komutanlığı'nın
genelgesiyle ilgili olarak da
genelgede "ezan
okunmayacak. namaz
kılınmayacak" şeklinde bir
ibarenin bulunmadığını,
yüzde 99'u Müslüman olan
ülkede kimsenin "ezan
okunmayacak veya namaz
kılınmayacak" diyebılecek
cesarete sahip olmadığını
söyledi.
Ürgütfii
toptumdan
korkuluyor'
• SAMSIJN/KAYSERİ
(Cumhuriyet)- DlSK'e
bağlı Genel-İş Sendikası
10. Merkez Şube'nin
Genel Kurulu'na katılan
sendika Genel Başkanı
tsmail HakkıÖnal. 12
Eylül'ün getirdiğı
engellerin. günümüzdeki
siyasal iktidarlarca da
pekıştirilmeye çalışıldığinı
söyleyerek "Siyasal iktidar
örgütlü toplumdan
korkuyor" dedi. Genel-İş
Sendiİcası Örgütlendirme
Daire Başkanı Muharrem
Kurt da Mehmet Yücel
Sosyal Tesisleri'nde
gerçekleştirilen Genel-İş
Sendikası Kayseri 5. Bölge
Olağan Genel Kurulu'nda
yaptığı konuşmada,
TBMM"de görüşülmeye
başlanan bütçenin çalışanlar
aleyhine olduğunu öne
sürerek. "Sendikalar ve
demokratik kitle örgütleri,
çıkacak bütçenin
uygulanmaması için
mücadele vereceklerdir"
dedi.
Antalya'da trafik
kazası: 7 ölü
• ANTALYA (AA) -
Antalya-Burdur
karayolunda meydana
gelen trafik kazasında
7 kişi öldü. 2 kışi yaralandı.
Eskı MHP 11 Başkanı
Ramazan Aksu'nun
yönetimindeki otomobille
Salih Karatay
yönetimindeki arabanın
çarpışması sonucu araç
sürücülen. Antalya'nın
Yeşilbayır beldesinin
MHP'li Belediye Başkanı
Necati Yanar. Osman Ekin,
Yasir Karatay, Mehriban
Karatay ve Feride Sakman
hayatlannı kaybetti.
Clindorıık^ıın Çiller ptanıDYP'li muhalifler Çiller'i devirmek için olağanüstü kongre başvurusunu bugün yapacak.
Muhaliflerin lideri Cindoruk, başvurudan sonra örgütle buluşmak için yurt gezisine çıkacak
ANKARA(Cumhuriyet Bûrosu)- DYPde
seçim öncesinde başla>an ve son 2 ayda zır-
veye çıkan muhalefet-yönetım çekışmesin-
de son aşamaya gelindi. Muhalifler, 18 nı-
sanda DYP büyük kongresini olağanüstü top-
lamak ıçin. bugün başvuruda bulunacak. Ge-
nel ldare Kurulu (GlK) üvelen Osman Sey-
fi ve BakiTuğ'un da imzaİadıklan olağanüs-
tü kongre başvurusunu inceleyen DYP yö-
netimı, imzalardan geçerliliği olmayanlara ıti-
raza hazırlanıyor. Muhaliflerin lideri Hûsa-'
metdn Cindoruk da başvurunun ardından
Anadolu turuna çıkmayı planlıyor.
Tansu Çilleryönetimini devirmek isteyen
muhalifler. olağanüstü kongrenın toplanma-
sına ilişkın hazırlıklannı tamamladılar Meh-
met Dülger, Mehmet Muhsinoğlu v e Sezar \>-
gen'in sözcülüğünüyaptığı muhalifkurucu-
larla aralannda GlK üyeleri Baki Tuğ ve Os-
man Seyfi'nın bulunduğu eskı mılletvekil-
lerinın başlattığı olağanüstü kongre gınşı-
mi, Hüsamettın Cindoruk"un öncülüğündeson
aşamasına geldi. Tansu Çiller ve yönetım
karşıtı 300'e yakın delegenın ımza v erdiğı ola-
ğanüstü kongre ıstemine ilişkın dılekçe, bu-
gün Çankaya İlçe Seçım Kurulu'na venliyor.
DYP Genel Merkezı'ne başvurulannı resmi
kanaldan bıldırecek olan muhalifler, ılçe se-
çim kurulunun yasal ışlemlen geciktirmeden
yapması ve olağanüstü kongrenın planlanan
18 nisan gününde toplanması gerektiğini bil-
dirdiler. Başvuru dilekçesınde. Hüsamettin
Cındoruk'un yanı sıra, Gökberk Ergenekon
\e Yıldınm Avcı gıbı DYP'nıneskı ağırtop-
lannın da imzalannın bulunduğu belirtildi.
Muhalifler. olağanüstü kongre ısteminin
"ülkemenfaabna" olduğunu belırtırken "Biz
Tansu Çiller'in ya da baa kişilerin şahsıyla
uğraşmıyonız. Bunu kcndimizt tarrnin için yap-
mıyoruz. Her şey kötü gidiyor. İyi ghtiğini
sövleyen bir kişi bile yok. Eğer varsa olağa-
nüstü kongrede bu »örüşlerini savunsun" di-
ye konu^tular. Muhahflenn öncülüğünü ya-
pan e.skı 1BMM Ba>kjnı Hüsamettın Cin-
doruk'un. başvurunun ardından olağanüstü
kongrede gereken desteğı sağlamak için Ana-
dolu turuna çıkacağı bildırıldı. Tansu Çil-
ler'ın. kaynağı açıklanamayan şaıbelı serve-
tı ve geçmış dönemde yapılan yolsuzluklan
ı^leyen Cindoruk. eleştırilerıy le ve "1946'da
basİayan Demokrat Parti misvonunu topla-
mak" iddiasıyla DYP tabanının desteğini
arayacak. Kongrede, Çiller yönetimini devi-
rebılmek için 600'den fazla delegenın deste-
ğine gereksinimleri olan muhalifler, Cindo-
ruk'la bırlikte Istanbul, Samsun, Konya. An-
talya, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adana. Kayse-
ri gibi kentlerde 18 nısana kadar toplantılar
düzenlemeyi planlıyorlar.
Muhalifler, Çiller'in genel başkan seçildi-
ğı 1993 kongresindeki delegelerin geçerli
olduğunu savunuyor. DYP Genel Başkan
Yardımcisı MehmetGöihan. olağanüstü kong-
reyi toplamayı amaçlayan muhalıf partılıle-
rin kongre başvurufan arasında DYP'den is-
tifa eden ve seçımlerden önce başka partıler-
den'aynlarak DYP'ye geçenlerin de bulun-
duğunu ileri sürdü.
Şairin Yaralı Yüreği
Deniz Teztel
16 yıl sonra Türkiye'ye dönen
Nihat Behram anlatıyor
Dönüş yolundaki duygu seli
T
ürkiye'den 16 yıl ayn kalan
Nıhat Behram "dönüş yohınun
duygulan"nı uçakta yazdı.
Biraz hüzünle. bıraz sevmçle.
bıraz kızgınlıkla en çok da heyacanla
deftere yazılanlar şöyle: Yazık kı
kendımi özgür hıssetmeden
dönüyorum. Orada 'özgür müydiin"
denılebilır. Kuşkusuz ki ınsanın
ülkesinden uzakta kalma zorunluluğu
da özgürlük değildir. Yanı bir bakıma
kendimi özgür hıssetmedığım sınınn bir
yanından, kendimi özgür
hıssetmediğim öbür yanına geçıyorum.
Belki kendime. özüme doğru bir
hareket olmasıyla etkıli. Kendimi özgür
hissetmemem bıreysel sorunum değil.
topiumsal sorunumuz. İnsanın böyle
hıssermesi için tek kişinin bile
düşüncelennden ötürü baskı altında
olması yeter. Güzel halkımızın.
dünyadaki bütün güzel halklann
özgürlük, sevda. se\gı simgelennden
bırisı olan Yaşar Abi düşüncelennden
mahkûm oluyor. Bu, ben:m de mahkûm
olmam... Halkını, insanını, hayatı seven
herkesin mahkûm olması demektir.
Gencecik insanlar yaşamlanndakı
bırtakım itırazlannı özgürce
haykıramıyor. Gıysılen kan içinde.
kınlmış kemıklerle dönüyorlar ev lerine.
Bu benım de hempımızın de gıysılen
kan içinde. kemıklen kınlmış olması
demektir. Analar, babalar kapı kapı,
mezar mezar kayıplannı anyor.
İnsanlann hastaları hastane önlerinde
kollannda ölüyor. Bu benıınde...
Yaşar Abının mahkûmıyetinı
savunabılenler var. Aziz Bey'e saldınldı.
Nâzun adına dıkılmı^ bir fıdana bıle
tahammül edilemıyor. 16 yıldır
dünyadayım. Dört bir köşesinden
geçtım dünyanın. Başımın dik durduğu
tek anlanm Yaşar Abının Azız Bey'in.
Nâzımın adlannın geçtığı yerlerdi.
Yasa koyanlann. yasa uygulayanlann
karaladığı onurumuzu onlar ayakta
turuyordu. Bu memlekctte kım özgür''
30 korumavla bile sokaklarda
dolaşamay anlar mı?
Yaşar Abı'yı elinde fılesiyle pazardan
gelırken gördüm televızyonda.
ağlayasım geldı. İsvıçrelı arkadaşlar
-Korkmuyor mu" dedıler. "Niye
korksun" dedım Bir canı var. bir de
sevdalannı ışledığı kıtaplan. İkısı de
ölümsüz. Ben, bu ınsanlara
memleketimi sav unurken de,
memleketımde kendimi savunurken de
içim yaralı. Bir şair 16 yılını sürgündc.
2 yılını hapiste geçırdığı memleketine
dönerken ıçı yaralıysa bu herkesin içi
yaralı demektir. Özgürlüğün olmadığı
yerde şaınn yaralan ıvıleşmez.
Gelırken tuttuğum şu notlan bıle
sözcüklen sınırla'yarak yazıyorsam.
kendime nasıl ö/gürüm diyebılirim.
Şaınn özgur olmadığı bir toplum nasıl
gelışebılır' Ülkenıze dönüyorsunuz \e
yıllann bınkmış anılannı yüklenıp
getıremıyorsunuz Böylcşey olurmu?
Batı basını da aynı şeyı soruyor:
-Kendini/i nasıl hissediyorsunuz?"
Ne dcmclıyım'.' Yenmde bir başkası
neler söy ler acaba dıye düşünuyorum.
Insanın böylesı anlarda duyguları nasıl
kelımeleşır "Türkiye'ye ömrümde ilk
kez gjdiyorum*
1
dıvorum acıya ıroni
vcrerek "llk önce neter yapacaksınız"
dıyorl.ır "İlkin insan olmamın kişisel
haklannı kullanacağım" dıvorum.
Y'aşamlannda loplumun yüreği olmuş
ölülcrımı zıyaret edeeeğım. Onlann
cenazelcrine katılamadım. Nıye
katılamadım.. Katılamadım Ahmed
Ariften KmilGalip'c dek. Sonra
gerçekten bu duygularla yolumu
gözlemış yakınlanmı dostlanmı zıyaret
edeceğim. Kimisı özgürlük için
mücadele eden, kımısı aynı mücadele
nedenıyle cezaevlerinde olan. Şu anda
ıse tek düşüncem. uçağım indiğinde
kızıma ve kanma benim mi. avukatın
ya da kardeşlenmin mi telefon
edeceğidir. Bunun duygusu başka bir
plan yapmamı engelliyor. Ülkemden 33
yaşımda içimde kalabalıklann
uğultusuyla ve fakat yapayalnız
aynldım. Ülkeme 50 yaşımda içimde
yine kalabalıklann uğultusuyla ve yine
yapayalnız dönüyorum.
Bu kez uçak. yıllardır üstünden
defalarca başka ülkelere gıderken
geçtığim Istanbul'a ınecek. Vedat
Bey'in şıirindekı Istanbul'a.
cezaevlennde yattığım Istanbul'a. ilk
asklanmı yasadığım. babamm.
kardeşlenmin. arkadaşlanmın olduğu
Istanbul'a. Özgür olmayan Istanbul'a.
Özgürlüğe susamış. dünyada özgürlüğü
en fazla hak eden Istanbul'a. İlk
şıırlenmın kentme 16 yıl önce
yurtdışına gelirken orada yolumu
gözleyecek aynlıklaryaşamıştım. Şimdi
dönerken burada yaşıyorum. Gurbette
doğan kızım meraklı, kaygılı, kocaman
gözlerle ve fakat hiçbir şey söylemeden
bakıyor bana. Kanmın benden sonra
ağlayacağını biliyorum. Uçağın
Istanbul'a ınmesini bekliyorum...
Şair Nihat Behram, 33 yaşında terk ettiği ülkesine 50 yaşında döndü •tı«n! ııo (•ırrreı
i
savaşçısı bîr
16 yıl yasaklı kitap
Behram'ın kitaplan birilerini hep
rahatsız etti. Örneğin;
Darağacında Üç Fidan, Ser Verip
Sır Vermeyen Bir Yiğit adlı
kitaplan 16 yıl yasaklı kaldı.
Citmesini avukatı îstedi
1980 yılına gelindiğinde Behram
hakkında çok sayıda dava
açılmıştı ve tüm kitaplan
yasaklıydı. Avukatı Orhan
Apaydın'ın da uyansı üzerine
ağustos ayında yurtdışına çıktı.
Hüzünlüydü... Kızını, eşini orada bırak-
mıştı.
Sevinçliydi... Çok uzun bir aradan sonra
doştlanna sanlacaktı.
Üzüntülüydü... Bazı doştlanna istese de
sarılamayacaktı.
Öfkeliydi... Türkiye'de hâlâ düşünce şuç-
tu.
Umutluydu... Zorlara karşı savaşmaya
devam edecek ve başaracaktı.
Özgürdü...
Nihat Behram... 33 yaşında terk ettiği ül-
kesine 50 yaşında dönerken kanşıkduygu-
lar içindeydi. Kendini özgür hıssetmediğı
sırunn bir yanından kendini özgür hisset-
mediği diğer yanına geçiyordu...
Behram. yaşamı boyunca hep "özgürlö-
ğün" mücadelesini verdi. 1970 öncesi kar-
deşi Ataol Behramoğlu ve İsmet Özel'le
Halkın Dostlan dergisinı çıkaran ve "Ha-
yatımızÜzerineŞiirler" adlı ilk kiıabını ya-
zan Behram, 12 Mart askeri darbesi sonra-
sında 2 yıl cezaev inde kaldı. 1974'te çıka-
nlan af yasasından sonra Vatan gazetesin-
de röportajlan yayımlanan Behram'ın ki-
taplan birilerini hep rahatsız etti. Örneğin;
Darağacında Üç Fidan. Ser Verip Sır Ver-
meyen Bir Yiğit adlı kitaplan 16 yıl yasak-
lı kaldı.
Ancak tüm baskı lara karşın Behram, mü-
cadeleden vazgeçmedi. "Müitan" ve "Gü-
ney" dergilerini çıkardı. Güney Film'de yö-
netıcilik yaptı. 1980 yılına gelindiğinde
Behram. hakkında çok sayıda dava açılmış-
tı ve tüm kitaplan yasaklıydı. Avukatı Or-
han Apaydın'ın da uyansı üzenne ağustos
ayında yurtdışına çıktı. Y'urtdışında yazdı-
ğı "Yılmaz Güney'le Yasaklı V ıllar" adlı
kitabında Behram, Yılmaz Güney'in Tür-
kiye'den kaçınlışını aynntılanyla anlattı.
Politik mülteci olarak 16 yıl kaldığı Avru-
pa'da yazmaya devam eden Behram, 1985
yılında Türk vatandaşlığından çıkanldı.
1992 yılında tekrar Türk vatandaşı olan
Behram, Işviçrepasaportuolmasına karşın
Türk pasaportuyla yurduna döndü.
Türkiye Yazarlar Sendikası'nın kurucu-
su ve PEN üyesi olan şair-yazar Nihat Beh-
ram'la yurda girişinin üçüncü gününde gö-
rüştük. tki gün gözaltında rutulan Behram'la
hüznü, sevinci, öfkeyi, umudu, özgürlüğü
konuştuk:
16 yıl kaldığı Avrupa'da yazmaya de\am eden Behram. !9XS'te Türk vatandaşlığın-
dan çıkarıidı. 1992'de tekrar Türk vatandaşı olan Behram, İsviçre pasaportu olması-
na karşın Türk pasaportuyla yurduna geri döndü. (Fotoğraf: H ATİCE TUNCER)
- Avukatınız Orhan Vpaydın'nın uyansı
üzerine yurtdışına çıkhğınızı belirttiniz. St-
zi politik mülteci yapan sadece bu uyan mıy-
dı?
- Elbettekı sadece uyan değildi. Bu uya-
nya kadar. birikmiş bir sürü olay vardı. Tür-
kiye'de Ecevit sıkıyönetimi vardı. hakkım-
da dav alar açılmıştı. kitaplanm yasaklanmış-
tı. Ve avukatım. aynı zamanda ağabeyım olan
Orhan Apaydın kalmam halinde sonucun da-
ha kötü olacağını, Türkiye'de bir darbenin
beklendiğini söylemesi üzenne 1980 ağus-
tos ayında yurtdışına çıktım.
- Sizin yurtdışına cıkışını/ın hemen ardın-
dan 12 Eylül askeri darbesi geldi. O günler-
de yurtdışından Türkiye nasıl gözüküyor-
du?
- Aynlmamdan kısa bir süre sonra geldi
12 Eylül... Biryanınızelegeçemeyecek ka-
dar özgür. bir yanınız son derece acılar için-
de.
- Siz yurtdışındaydınız, birçok arkadaşı-
nız, dostunuz ise Türkiye'de idi. 12 Eylül
tüm şiddetiyle gdmişti... Nurtdışında nasıl
bir özgürlük yaşadınız?
- Tabıi kı özgürlük çok genış bir kavram.
hayatın bütün bınmlerıne yansıyor. Ben
yurtdışındayken yeğenlerim burda doğdu ve
benim onlan sevme özgürlüğüm. onlara
dokunma özgürlüğüm yoktu. Ve onlar be-
nim dokunuşlanmın uzağmda büyüdüler. Bu
da özgürlük...
Zamangeliyor şöyle bir bağırmak istiyor-
sunuz ya da acıyı birisiyie paylaşmak, dert-
leşmek istıyorsunuz. Benim yurtdışındabu-
lunduğum dönem asken darbenin ilk ayla-
nydı ve çok az insan vardı yurtdışında. An-
cak sadece tclefonla bağlantı kurabiliyor-
dunuz yurdunuzla. Örneğin EmilGaüp'le,
birçok arkadaşla çok sık görüşüyorduk. Çok
sıkıntılı günlerdi, çok sınırlı şeyler konuşa-
biliyorduk. Ve aldığınız bütün haberler acı-
ya gebe haberlerdi. Son derece acı haber-
lcrdi. Telefonun kapanmasından sonra o
acıyı tek başınıza taşımak zorundasınız.
Eğer ilk defa yapıyorsanız, bunun ustası
değilseniz ağırlığı daha da fazla artıyor.
-Acının ustası olmak.»
- Bilmiyorum acının ustası nasıl olunur.
Ben hiçbir zaman olamadım zaten. Ben her
zaman. 16 yıl kaldığım ülkelerde, hep o ül-
kelerin yabancısı gibiydim. Yani acemisi ola-
rak yaşadım.
- Sonucta burdan uzaklaşmak gan'ba sizi
pek rahatlatmamıs...
- Bir şeyden uzaklaşmak hiçbir zaman
dertlere çözüm olmuyor. Ancak başka şey-
ler yapmak zorundasınız. O yapmak zo-
runda olduğunuz şeylen daha hızlı, daha güç-
lü yaptığınız zaman bu bir tesellı oluyor.
Sözgelimi yurtdışında canını bin türlü
belalardan kurtarmak isteyen insanlann
kendini belalardan kurtarmasına yardım et-
meniz size tesellı veriyor. Ya da orada se-
sini duyuramayan. ama sesinin duyurulma-
sını isteyen ınsanlara ses oluyorsunuz. Bir-
takım yerlerde onlann acılannı dile getiri-
yorsunuz. Bir bakıma mücadelenin de bel-
li bir sının yok. Öyle anlar var ki cezaevi-
nin içindeki bir insan, dışarda elini kolunu
sallayarak dolaşan bir insandan daha fazla
mücadele içinde olabiliyor. Yeter kı bunu
yakalayabilin.
Yani mücadele ettiğiniz oranda özgür ol-
maya başlıyorsunuz ve sizı mücadeleniz
özgürleştiriyor, kendi acılannıza, duygula-
nnıza karşı. Bende yıllarca ilk günden baş-
layarak. yurtdışında olduğum sürece yani
döndüğüm güne kadar bunu yapmaya ça-
lıştım. Yani orada haklı olan insanlann di-
li olmaya çalıştım. Yazdığım yazılarla böy-
le olmaya çalıştım, yaptığım konuşmalar-
la böyle olmaya çalıştım. Açıklamalanm-
la böyle olmaya çalıştım. Yaşantımla böy-
le olmaya çalıştım.
- Mülteci olmak nasıl bir duygu, nasıl bir
yaşam?
- Şimdi bir ekonomik nedenlerle çalışmak
için gelenler var. Büyük kesım böyle. Bir
de politik mülteciler var. 1980'den sonra
genişbirrx)litikakım oldu. çeşitlı ülkeregi-
denler var. Birçok ülkede mülteci var. Şim-
di de zaman zaman mültecilerin gelişi sü-
rüyor. Ekonomik olarak ülkemizde iş bu-
lamayanlargeliyor. Politikolarakgeliyorin-
sanlar. Çünkü ülkemizdeki sistem, politik
mülteci yaratan bir sistem. İnsanın hakkın-
da yasaklama karan. tutuklama karan olun-
ca. o insan canını kurtarmak için ya da en
azından cezaevine girmemek için yurtdışı-
na çıkıyor. Artık politik mülteci istemleri-
nin kabul edilmesi eskisi gibi değil. daha
zor. Gerek ekonomik olarak gelenler, gerek-
se politik olarak gelenler belli süreden son-
ra mutlaka çalışmak zorundalar. Ancak ko-
şullarçokzor...
SÜRECEK
BIZBIZE
ERDAL ATABEK
İnternet FetişizmL..
Her şeyi 'fetiş' yapmaya bayılınz ya, yeni fetişimiz
de 'internet.' 'Intemete bağlanmak' yeni bir moda-
nın adı oldu. Bir süre önce teknolojik yeniliklerin kul-
lanıcısı olmak için 'bilgisayara geçmek' gerekiyordu.
Şımdı bu aşamanın geçıldiğı görülüyor. Yeni aşama-
da olduğunuzu açıklamak için 'internete bağlanma-
nız' şart. İnternete bağlanıp da ne yaptığınızı soran
da yok, bilen de. Böyle olunca yakında semt bakka-
larıyla kadın kuaförlerinin de 'internete bağlandıkla-
nnı' duyarsak şaşmayalım.
İnternet, uluslararası bir iletişim ağı. lletilen şey 'bil-
gi?' İnternet yoluyla dünyanın her yerinde bu ağa
bağlı bilgileri alabiliyorsunuz, haberieşebiliyorsunuz.
Şimdi merak etmek gerekir, elindeki gazeteyi okuma-
ya üşenen, yazı okumaktan sıkılan bir toplumun in-
sanlan bilgıyı çok hızlı almayı neden istesin? Televiz-
yonlarcia belgesel programları yerine zıp diye eğlen-
ce programlanna hoplayan insan dünyanın başka
yerierindeki bilgiyi ne yapsın?
Çın'de trenlerin yeni başladığı dönemlerde tarlasın-
dan demiryolu geçecek bir köylüyü inandırmak için
konuşan kişi:
- Bak, demiş, Sen şimdi kente kaç günde gidiyor-
sun?
- On gün sürer, demiş köylü.
- Işte şimdi trenle bir günde gideceksin.
Köylü şöyle bir düşünmüş:
- Peki geri kalan 9 gün ne yapacağım? :
Şimdi bizim durumumuzun da Çinli köylünün dtı-
rumundan pek farkı yok. Zamanı kullanmayı bilme-
yen, kullanmakda istemeyen birtoplumda 'bilgiyi hız-
la elde etmek' neden istensin? Toplantılann ortala-
mayarım saat geç başlamasının 'olağan' karşılandı-
ğı, geç kalmanın her zaman mazeretinin bulunduğu,
'zaman öldürmek' deyiminin rahatça kullanıldığı bir
yaşam kültüründe 'dünyadaki bilgilen hızla elde et-
mek' neden çok önemli olsun?
Işin gerçeği şudur ki, dünyadaki teknolojik gelişim,
zamanı, mekânı, sınırları engel olmaktan çıkaran bir
yetkinliğe enşmıştir. Istediğin bilgilere artık doğrvdan'
uiaşm,anız oianaklıdır. Bilgiyle sizin aranızda hiçbir
kurum, hiçbir engel, hiçbir sansür olmayacaktır. Ger-
çekbir 'bilgilenme', 'bilgivehaberalma', 'iletişimkur-
ma' özgürlüğü dönemi açılmıştır. İnternet olayının
gerçek önemı, gerçek değeri de budur. Bilgileri kay-
naklarından almak isteyen herkesin artık bir klavye,
bir monitör, bir modemle bu olayı gerçekleştirme gü-
cü doğmuştur. Ancak bundan yararianacak olanlar
da bu bilgilere ulaşmak isteyen 'bilgiarayıcılan'd\r. Ge-
ri kalanı için bir fetış, bir moda sembolü olacaktır ki
bunun da hiç önemi yoktur.
Ancak bundan sonra, ezbercı eğrtimi kullanan okul-
ların da, sıstemlerın de sonu gelmektedir. Özgür dü-
şünce eğitıminin yapılmadığı sistemleri yaşatan top-
lumlar her alanda neden başarılı olamadıklarını anla-
ma tırsatını bile bulamadan etkin uygarlık dünyasının
dışına itileceklerdir. Herbilgınintartışılması, karşıtgö-
rüşlerin de saygı görmesi, seçeneklerin kapatılmadan
ölçülmesi, doğru-yanlış ikileminin önyargılardan de-
ğil de, nesnel değerlerden oluşması gibi dinamik bir
kültürü yaratamayan toplumlar 'bilgiyi kullanmayı'
öğrenemeyeceklerdır. Bu toplumlar için bilgi; 'akta-
rtian', 'tartışflmayan', 'depolanan', 'izne bağlı olarak
kullanılan' tüketom formatları olmaktan iteriye gideme-
yecektir. Onun için de durum sanılandan çok daha
değişiktir.
Internetle ortaya çıkan uluslararası iletişim ağı top-
lumlann eğitim sistemlerini bile etkileyecek birgüç ta-
şımaktadır. Bilgi gruplarının dünyanın her yanından
doğrudan ve kesintısız olarak dolaşımı bütün toplum-
lann eğitim, hukuk, sağlık, turizm, endüstn, hizmet-
ler gibi bütün yaşama alanlarının yeniden gözden ge-
çirilmesine yol açacaktır. Kültürterarası bilgi alışveri-
şi salt edebiyat, müzik, spor aracılığı ile değil, doğ-
rudan kişiden kişiye özellikte gerçekleşecektir. Bu
gelişimin insan psikolojisine ve insan davranışlanna
nasıl yansıyacagı da ayn bir yazı konusu olmalıdır.
Burada önemli olan 'internet' değildir, 'bilgiyiara-
yıp bulma isteği'üir. Bu isteği olanlar ınternetle zama-
nın, mekânın, sınırlann aşıldığı yeni ufuklar bulmak-
tadır. Bilgiyle pek alışverişi olmayan etiket meraklıla-
n yeni fetişleriyle avunurken internet yeni bir çağın
habercisı olmaktadır.
M M S NADI
(")[)l LLERİ
Bu yıl 50.si düzenlenen
Yunus Nadi Ödülleri'ne
katılma süresi 2 Mayıs
1996 Perşembe akşamı
sona eriyor. tlki 1946'da düzenlenen 1996
Yunus Nadi Ödülleri, bu yıl da 4 ana baş-
lıkta ve 8 ayn dalda veriliyor.
Edebiyat Ana Dalı: Öykü, Roman, Şiir.
Görsel Sanatlar Ana Dalı: Afiş, Fotoğ-
raf, Karikatür.
Sinema: Uzun Metrajlı Film Senaryosu.
Bilimsel Araştırma: Sosyal Bilımler
Araştırması
Adaylann yapıtlanyla birlikte adlannı ve
soyadlannı arkasına yazacaklan iki fotoğ-
raflannı, açık adreslerinin de yer aldığı ka-
tılma belgesini ve yaşam öykülerini 2 Ma-
yıs 1996 Perşembe akşamına kadar "Cum-
huriyet Gazetesi, Yunus Nadi Ödülleri, Ca-
ğaloğlu 34334 tstanbul" adresine iadeli ta-
ahhütlü olarak postayla göndermeleri, ya
da elden teslim etmeleri gerekiyor.
K A T I L M A B E L C E S İ
AD1M, SOYADIM:
ADRESİM:
TELEFONUM:
KATILDIĞIM DAL:
Başka Türkiye Yok
Haydi Fidan Dikelim
ORMAN BAKANLIĞI
AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON
KONTRQLÜ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ