Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 1996 PAZARTESİ
12 ARAŞTIRMA
Deliren
salt inekler
değilHÜSEYİN BAŞ
jngiltere'de patlak \eren "Deli
İnekler" skandalı. muhafazakâr John
Majorhükümetınin bazı uzmanlann
arkasına saklanarak giriştiği örtbas
etme çabalarına karşın dünya
gündenıine iyicc yerleşmiş görünüyor.
Nitekim, Başbakan John Major,
birkaç günlük bir direnmeden sonra.
iktidann kapısında bekleyen Işçi
Partisi'nin \e Avrupalı ortaklannın
etkin girişimleri yanı sıra olayın salt
ülkeyi değil, tüm dünyayı tehdit eden
boyutlarda olduğunun açıklık
kazanması sonunda kamuoyunda
oluşan infialin baskısıyla pes ederek
hastalıklı sığır varlığının bir
bölümünü imha etmeyı göze almıştır.
Bir ülkenin sahip bulundugu sığır
varlığının bir bölümünü imha etmesi.
kuşkusuz kolay değil.
Hele bunun milyonlarca dolar olarak
hesaplanan maliyetini yüklenmek,
zengin bir sanayi ülkesı için bile son
derece ağır bir bedel.
Ne var ki 'Tory' iktidarının ödemesi
gereken fatura salt bununla da sınırlı
degil. John Major, 1987 ilkbahannda
yapılacak yasama seçimlerinde
ayağını sürüyen iktidarını kurtarmak
için bel bağladığı bazı tasanlanndan
zorunlu olarak vazgeçmek
durumunda kalacak. Bunlardan en
önemlisi. seçımlerden önce orta
sınıfın ağzına bir parmak da olsa bal
>ürülmesini amaçlayan "vergi
indirimleridir".
Ancak "Deli fnekler"in imha
edilnıesinin ağır faturasının, Major'un
son şansını da elinden alacağına
hemen kesin gözüyle bakılmaktadır.
Kısaca, "Deli Inekler"in Tory
iktidannın da başını yiyeceğinden
kimsenin kuşkusu bulunmamaktadır.
Ancak "Deli İnekler"
felaketıne. salt malıyet ya da iktidar
sorunu olarak yaklaşmak, son
derecede hatalı, dahası Le Monde'un
başyazısında da vurgulandığı gibi.
gülünçtür.
Çünkü ola>. insan yaşamına kasteden
ve ürkünç bir salgına dönüşme
tehlikesi taşıyan birölüm-kalım
sorunudur. Bu trajik olay, zaman
geçtikçe çok daha net olarak ortaya
çıkmaktadır.
Ve şimdilik görünen bile, tek
kelimeyle ürkünçtür.
Geliyorum diyen felaketin
kaynağında, muhafazakâr iktidarlann
ve onlann emrindeki tüm yetkililerin.
bağışlanması olanaksız ihmalieri.
giderek. Fransa"da halka
"AIDS" virüslü kan verilmesinc
"bilerek" göz yumulması gibi
sorumluluklan vardır. Üstelik
felaketin bugün su üstüne çıkan
boyutu, henüz saklı kitlesinin sadece
küçük bir parçasıdır. Daha da ürkünç
olan "Deli İnekler'' felakctinin bazı
ölümcül hastalıklann "türler arası
engeli" aştıklannı orta>a koymasıdır.
Gerçi, su anda bu engelin insanla
hayvan arasında da kalktıgı bilimsel
olarak kanıtlanmış değilse de.
hastalığın sığırdan kedilere. deli
koyunlardan yem yoluyla sığırlara
geçtıği saptanmıştır.
Bu yönde son engel de kalktıgında,
insanlık 21. yüzyılın eşiğinde ortaçağ
türü bir salgın tchlikesiyle karşı
karşıya kalacaktır.
Ama en azından "Deli İnek" hastalığı
kadar korkunç olan, bu olaylan
>aratan hükümetler \e onlann içinde
>er aldıkları sistemdir. Çünkü onlar
fclakete çanak tutmakla kalmamakta.
yarattıkları canavarın yıkımlarını
halklarından sonuna kadar
gızlcmektedırler. Bu tür felaketlcr
birer Tanrı gazabı değildir. Kelakctin
mımarı, Thatcheri/min dayattığı.
ultra-liberalızmin daha fazla kârı.
kıyasıya rekabetı kutsayan denetimsiz
\ahiji ortamında dalaşan şirketlerden
\e onlann destekçisi yönetimlerdcn
başkası değildir.
Önce koyunlar delirmiştir.
Deliren koyunlar bütünü>le imha
edilecek yerdc. rckabct için ucuz
maliyet kaygısıyla ıneklere yem
olarak venlmış \e böylece delirmc
döngüsü tamanılanmıştır.
Özetle, cınayet. açık biçimde. ~
yönetımler \e onlarla işbirliği içinde
olan mafyasal lobılerın ardındakı
şirketler tarafından tasarlanmıştır.
Yıkımının zamanla çok daha açık bir
biçimde ortaya çıkacağından kuşku
duyulmayan "Deli İnekler"' türü bir
felaketi önlemenin tek yolu,
beslenme gibi insan için yaşamsal
önem taşıyan bir konunun. açgözlü
lobilerin \e onlann ardında daha fazla
kârdan başka etik tanımayan ultra-
liberal yağmacı sermayenın
sultasından kurtarmaktır.
Türkiye. beslenmenın en başıboş
bırakıldığı ülkeler arasmdadir.
Dcnetim tümüyle etkisizdir.
ingiltere'den. hastalıklı olduğu halde
et ithaline izin verilmesi. bunun en
yeni örneklerinden sadece biridir.
Biiyük şiHiederie 'ıdus-devlet'savaşı-w- ~wr erkes büyük
m m şirketlere
m m saldınyor! Fransız
_^_ - A . Başbakan ı Alain
Juppenin büyük patronlara
saldınsının ardından. hükümet
de dağıtım devlerine karşı savaş
açmış bulunuyor. Birkaç hafta
önce de Cumhurbaşkanı
Jacques Chirac, Singapur gczisi
sırasında büvük bankalan topa
tuttu. Şu ana kadar işsizliğın
giderek artmasını engellemekte
olduğu gibi ekonominin
yeniden canlandınlmasında da
yaya kalan sorumlu Fransız
siyasetçileri, böylece
kendilenne bir 'günah keçisi'
bulmuş oldular: Ne ahlak ne de
yasa-kural tanımayan dün>a
şirketleri ve onlann yöneticileri.
Siyasetçilenn bugün büyük
firmalara karşı saldırıya
geçmeleri salt Fransaya özgü
bir olgu değil. Tam tersine bu.
şu sıralarda tüm gelışmiş sanayi
ülkelerınin en belirgin ortak
yanlanndan biri.
Birleşık Amerika'da
cuınhuriyetçilerin başkanlık
aday adayı. popülist Pat
Buchanan. Fransa'nın sert
solcularından Arlette
Laguiller'e taş çıkartan bir
üslupla 'Big Business'e
saldırmaktadır. News\veek,
Fransız Komünist Partisi'nin
yayınorganı L'Humanite'yi
aratmayan bir biçimde
'Amerikan patronlannı'
çarmıha çivılemekte ve onlan
milyonlarca dolar kazanıp,
binlerce işçiyi kapı dışan
ermekte sakınca görmeyen 'adi
sanavi katilleri" olarak
nitelemektedir. Amerikan iş
dünyasının kutsal kitabı
olmanın yanı sıra ultra-
liberalizmin en inatçı
öncülerinden biri olarak bilinen
Wall Street Journal bile bu
konuda artık 'kuşku" duymaya
başladığını yazmaktadır.
Ekonomist Gerard Lafay,
'Küreselleşıneyi Anlamak' adlı
kitabında(Economica 1996).
lngiltere, Almanya, Fransa ve
Japonya dahil hemen her ülkede
'uİus-devlet"le şirketler arasında
giderek artan bir kopuşun
gözlendiğinden söz etmektedir.
Anlaşmazlığın odak noktasını,
küreselleşmiş bir ekonomide
"iktidar" sorunu -politik olanla.
ekonomik olan arasında
paylaşım- dahası. bunun da
ötesinde yeni bir kapitalizmin
araştınlması oluşturmaktadır.
Proletarya partisinin 'büyük
sermayeyi' suçlamasında.
kuşkusuz, şaşırtıcı bir taraf yok.
Yeni olan. dahası sürpriz
sayılan. bugün bizzat
sertnayenin partisinin büyük
şirketlere karşı saldınya
geçmesi. onu suçlamasıdır.
Birleşik Amerika'da. lngiltere
ve Fransa'da ~»uhafazakâr
partilerden gele.ı insanlar, yani
serbest teşebbüsten yana
olanlar, bu savaşta ön safta yer
almaktadırlar. Bu. en azından.
çelişkili bir durum olarak
görünmektcdir.
Liberal ekonomi militanlan için
şirket. zenginliğin
varatılmasında birincil kavnak.
ekonomik ve sosyal ilerlemenin
motorudur. Şirketlere emanet
edilen sermaye, olabildiğince
özgür koşullar altında gelişerek.
toplumun tümünün refahı için
katkıda bulunmak
durumundadır. Böylesi bir
felsefeden esinlenen büyük
sanayi ülkelerinin vönetimleri.
80'li yıllardan itıbaren
liberalizasyon politikalannı
benimseyerek sınırlan açmışlar
ve coşkulu bir
kuralsızlaştırmaya
gırişmişlerdir. Oysa bugün.
kollannın kesildiğini ve yeni
biçimler alan sosyal krizîer
karşısında bütünüyle çaresiz
kaldıklannı görmüşlerdir:
Kitlelerin yoksulluğu. ABD ve
lngiltere'de orta sınıflann
kaygılan, Batı Avrupa'da
kitlesel işsizlik.
Liberalizasyon olgusu. şirketleri
doruk noktasına ulaşan bir
rekabetin içine itmiştir. Büyük
sermaye ve finans grupları
çılgın bir \erimlilık ve pazardan
pay kapma yanşına
girmişlerdir. Yogunlaşma sürecı
her yerde ve her sektörde geçen
haftalarda Sandoz \e Ciba
Geigy'nin birleşmelerı
örneğinde görüldüğü gibi. i\me
kazanmtştır. Bu ıse çalışanlann
sayısında indirimle
sonuçlanmasının yanı sıra yerel
ve bölgesel dengelerin
bozulmasına da yol açmaktadır.
Değişim. Birleşik Amerika'da
daha da çarpıcıdır. Amerikan
firmalan son yıllarda
\erimlilikte önemli kazanımlar
bu anlavışı ortadan kaldırmıştır.
O kadar ki bugün çok sa> ıda
şirket basketbol takımlannın
finansmanını bile
durdurmuştur. Önemli kârlara
karşın kitlesel işten çıkarmalara
gitmekte (geçen yıl 500.000).
çalışmalannı başka bölgclere
taşımakta. nitelıksız personel
ücretlennde ındırim
vapmaktadırlar. Sonuçta ikı
N.ewsweek, Fransız Komünist Partisi'nin yayın
organı L'Humanite'yi aratmayan bir biçimde
'Amerikan patronlarınf çarmıha çivilemekte ve
onlan milyonlarca dolar kazanıp binlerce işçiyi kapı
dışan etmekte sakınca görmeyen 'adi sanayi
katilleri' olarak nitelemektedir
sağlamışlardır. Wali Street"ın
son derece sağlıklı oluşunun da
ortaya koyduğu gibi. ABD
şirketleri büyük kârlar elde
etmişlerdir. Nc \arki sirketlenn
eskıden bir ölçüde de olsa, yerel
çevrelennden sorumlu
olduklannı kabul etmelenne
karşın, bugün kürcsel rekabet
kapitalizm. Michel Albert'in
tanımlamasına göre -bir yanda
•Reagan-Thateher' modeli.
öbür yanda " Rhenan* (Avrupa)
modeli. 8O'lı vıllardan bu yana
hız kazanan liberalizasyonun -
ulusal olarak kalan- 'devlet'le
küresellcşen şirketler arasındaki
uçurumun derinleştiğinin
avırdına varmıştır. Devlet
pazann çekiciliğini göklere
çıkanrken. iktidannın önemli
bir bölümünü şirketlere
aktarmıştır. Şimdi. denge nasıl
sağlanacaktır? Her yerde, en
geniş. bir biçimde şirketlerin
*sos>ai sorumluluklan'
tartışılmaktadır.
Oysa bu tartışma yeni de
değildir.
Aynca bu Fransız patron birliği
CNPF'nin başkanı Jean
Gandois'nın çok önem verdiği
"\urttas, şirkef tasansıyla da
başlamış değildir. Bu,
kapitalizmin gündemınde
süreklı bir biçimde yer alan bir
konudur. 19. yüzyılda. örneğin
'demirci ustalan'nı bir tür
'sosyal babalığa' yönclten
kapitalizm olnıuştur.
Dünya ckonomisindeki
değişimlerden kaynaklanan
güçlükler bugün. kuşkusuz çok
farklı koşullarda. kapitalizmi.
aynı şeyleri yeniden gündeme
getirmeye zorlamaktadır. Bu
olgu. en açık biçimde İngiliz
İşçi Partisi'nin liden Ton> Blair
tarafından ortaya konulmuştur.
Totıv Blair. hissedarlar
toplumundan (shareholder
socicty) ortaklar toplumuna
(stakeholder) geçişi
önermektedir. Şirketlerdeki
sermaye diktatörlügü yerine.
ortak çıkarlarına dayanarak.
ortaklann tümünün işbirliğini
getnmek ıstemektedir:
Ücretlilenn yanı sıra oyunun
tüm öbür oyunculan,
sendikalar. bankalar.. vb. Şirket,
böylece her üç ayda bir salt
hissedarlanna hesap
vermeyecek. toplumun tümüne
karşı sorumluluk içinde
olacaktır. Örneğin. işsızliğe ve
insanlann toplum dışına
itilmelerine karşı savaşacak. iş
eğitimi ve çevrenin
korunmasıyla yükümlü
kılınacaktır. Aym düşünceyi
Birleşik Devletler Çalışma
Bakanı Robert Reich'da da
gözlemek mümkün. Bill
Clinton'a yakın çok sayıda
Demokrat parlamenter.
Kongre'ye Amerikan
şjrketlerinı 'sorumlu
davranmaya' zorlayan bir
önerge vermişlerdir. Buna göre
şirketler belli sayıda kurala
uymayı taahhüt edeceklerdir.
(Ucretlilerinin yüzde 2'sinın iş
eğitimlerini üstlenecekler.
yüzde 3'ünü emekli fonuna
dahil edecekler, ışyerlerinde
ücret farklılıklannı
azaltaeaklardir.) Buna karşılık
kârdan alınan vergi oranlannda
küçük bir indirimden
yararlanacaklar, aynca,
R.Corp.. yani 'sorumlu şirket'
unvanına sahip olacaklardır.
Nevv York Times vazarlanndan
YVilliam Safire gibi bazı
lıbareller bunda 'yeni bir
sosyalizmin' hayaletini
görmektedirler. Aslında, bu
tasanlannın ardında Anglo-
Sakson kapitalizmınin. öbür
kapitalizm, yani Rhenan
kapıtalizminin çekiciliğini
keşfetmeleri yatmaktadır.
Gerçekten de bu tasanlar, örtülü
olarak Alman ya da Japonlâr'ın
'ortaklık toplumu"
düşüncesinden
kaynaklanmaktadır. Burada
hissedarlann ağırlığı,
'ortaklarla' dcngelenmcktedir.
İngiliz haftalık dergisi The
Economist'in de altını çizdiği
gibi. ABD ve Ingiltere'nin
'Rhenan" tutkusuna kapıldıklan
bir sırada. Alman ve Japon
şirketleri. çelişkili bir biçimde.
Rhenan sisteminin bilinen
özelliklerinden uzaklaşmaya
hazırlanmaktadırlar.
Ekonominin küreselleşmesi,
böylece iki kapitalizmi de -
Anglo-Sakson ve Rhenan- aynı
anda krize sokmaktadır. Bu.
aynı zamanda iki mantığın,
"ulus-devlet'le, küreselleşmiş
şirket arasındaki çatışmayı da
ortaya koymaktadır. Bu
çelişkinin, iktidardaki sağ
partilerin şirketlere yönelik
söylem ve eylemlerini
etkilemesi doğaldır. Şimdi
merak edilen Fransız
"liberallcrinin' bu işin
üstesınden nasıl gelecekleridir.
Erik İsraelewicz
Lc Monde
POLtTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Son Divancılar...
Divanı yoksa da Yahya Kemal için son Divan şa-
iri denebilir mi? Özellikle gazelleri, türlü vezinlerde tek
tek yazdıkları, Divan şiirinin yoluna yordamına uy-
gundur. Son dönemde Divan'ı olan şairlere rastlan- •
mışsa da bunlara Divan şairi denemez, "Divan sahi- •
bi" denebilir. Bir örnek verecek olursak Hammâmî-
zâde ihsan gösterilebilir.
Hammâmîzâde Ihsan'ın yaşamı, hep son Divan şa-
irleri arasında geçmiştir. Yahya Kemal'in meclislerin-
den ayn düşmemiştir.
Yahya Kemal'in meclisleri çok ünlüdür. Ünlü taşla-
malar, atışma/ar, takılmalar, sataşmalar bu meclisler-
de geçmiştir. Şairler yüz yüze olsun, arkadan olsun,.
unutulmaz ikilikleri bu meclislerde söylemiştir. Bu
meclislerde kimleryoktur? Orhan Seyfi Orhon, Yah-
ya Kemal, Ibrahim Alaaddin Gövsa, Trabzonlu
Baba Salim, Hafız Kemal, Florinalı Nazım, Faruk
Nafiz Çamlıbel, Hakkı Şüha Gezgin, Süleyman
Nazrf, Ali Nihat Tarlan, Üsküdariı Talat, Halil Ni-
hat Boztepe, Muhiyittin Rârf...
Hammâmîzâde ihsan'a Orhan Seyfi Orhon, şöyle
takılıyor:
Bûseden sonra visâl olsun Hammâmî'ye na- •
s/b
Eylesin talih ona ihsan ihsan üstüne
Dizeyi İhsan dolduruyor.
Bu da Yahya Kemal'den:
Buluştuk beş melâmîaltı sûfi üç de bektâşî
Gel ey hammâmîzâde bezme şenlensin gö-
bektaşı
Trabzonlu Baba Salim geri durmaz:
Geçti günler haftalar görmedim İhsan seni
Gökten inmiş bir melektirzanneder insan se-
ni
Hececilerin üstadı olan Faruk Nafiz Çamlıbel du-
rur mu, aruzla bir beyit de o patlatır:
Bu yıl on beş kilo fark etti Hammâmîzâde
Pehlivan oldu senin tüy gibi İhsan dediğin
Süleyman Nazif üstadımız kıvrak Osmanlıcasıyla
yerinde duramaz, şöyle döktürür:
Görmek dilersen ey dil şellale-i beyânı
Tarz-ı gazelde dinle Ihsân-ı nüktedânı
Son Osmanlı Divan şairini ararken Üsküdariı Talat'ı
az daha unutuyorduk. Bakın, Hammâmîzâde için o-
nun söylediklerine: Üsküdariı Talat elındeki Divan'la
kendini hâzâ Divan şairi sayar. Enderunlu Vâsrf, Ye-
nişehirli Avni'yi de unutmayalım. Onlar da kendi çiz-
gilerinde birer pırlanta sayılır.
Üsküdariı Talat şöyle diyesi:
Zannederdim geçti külhanbeyliğinden ben
seni
Sen Hammâmîzâde hâlâ eski hammâm eski
tas
Kendilerini Osmanh'nın son Divan şairlerinden sa-
yanlar bu meclislerde şiirler okurlar, içkiler içerler.
özellikle Yahya Kemal'in başı çektiği bu gibi meclis-
lerde çok bulunmuş olan Salim Rıza anlatır:
"Üstat, yani Yahya Kemal, kendi şiirinden başka-
smı okumazdı da okutmazdı da. Bu huyunu bildikle-
hnden başkasının şiirleri okunmazdı. Ahmet Ha-
şim'den okumak bir türyasaktı. Üstat, Bağdatlı Ha-
şim 'ın şiiherinin okunmasını yasaklamıştı. Tevfik Fik-
ret'fen şiir okumak dudak büktürürdü. Oysa Yahya |
Kemal'in sevdiği şaihehn başında Fikret gelirdi."
Salim Rıza bir Fikret patlatmış, boşa gelen Salim
Rıza da boşluğa düşmüştü. Ölüm her zaman acıdır.
Fıkret'in ölümünü Haşim, Çanakkale'de duymuş-
tu. Çanakkale savaşlan sırasında Ahmet Haşim, Ça-
nakkale'de savaşıyordu. Üstadın ölüm haberini aldı-
ğı zaman çok üzülmüştü. Savaş kazanıldıktan son-
ra, "Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker" şi-
irini Haşim değil, Mehmet Akif yazmıştır.
Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi, Hammâmî'nin ölü-
mü üstüne şöyle demişti: Ehli dildizarifşairdi I Vas-
fa sığmaz kemali Ihsan'ın."
BULMACA SEDAT YAŞAYAS
SOLDAN SAĞA:
1/Anadolu'nunki-
mı yörelerinde ni-
san ayına verılen
ad... Çın ve Japon-
ya'da oynanan bir 3
çeşit satranç. 2/Es-
kiden mest üzerine
giyilen san pa-
buç... Demiryolu.
3/ Şarkı. türkü...
Japon mafyasına
verilen ad. 4/ Yön
belirtmek için
uzaktan gözlenen.
geometrik biçimli
1 2 3 4 5 6 7 8
tahta lata... lskambillerle oy-
nanan bir oyun. 5/ Dagkeçi-
si... Birnota. 6/Yiğit, kahra-
man... Kuran'ın son suresi. II
Aydm'ın Söke ilçcsi yakınla-
nndaki ünlü antik kent... "Ne
olur kim olduğunu bilsem —
-'nın / Ellerini bir tutsam öl-
sem" (Attıla flhan). 8/ Köz-
lenmiş patlıcan, sarmısaklı
yoğurt ve kıyma ile yapılan
bir çeşit yemek. 9/ Bir renk...
Burun ucu.
\TKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir konuyu, bir metnı, bütün aynntılanyla ele alarak in-
celeme. 2/ Asker... Leylak rengi. açık mor. 3/ Şöhret... Bir
tiyatro oyuncusunun, rol arkadaşının sorulanna ya da söz-
lerine verdiği karşılık. 4/Suudi Arabistan'ın para birimi...
Hayvanlara vurulan damga. 5/ Büyük kardeş. ağabey... Ki-
şileştirilen varlıklara söz söyletme sanatı. 6/Yapraklanndan
kokain elde edilen ağacçık... Güney Afrıka Cumhuriyeti'nin
plaka işareti. 7/ Bedenın yaşama gücü... Manisa ilınde bir
dağ. 8/ Sonbaharda kuruyup dökülen ağaç yaprağı... Yap-
ma, etme. 9/ llgiyi. dikkati asıl yoğunlaştınlması gereken
noktadan uzaklaştırarak zaman kaybettırme.
DOĞANŞEHİR KADASTRO
HÂKİMLİĞİNDEN
DosyaNo: 1994 126
Davacı Orman Bölge Şefliği tarafından davalı tbrahim
Özcan aleyhine açılan tespıte itıraz ve tescil davasının ya-
pılan yargılamasısonundaverilen6.2.1992tarih, 1983 64
esas. 1992' 13 kararsayılı mahkememiz karan orman iş-
letme şefliği tarafından temyiz edilmiş olup.
Yargıtay^O. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 8.3.1993 ta-
rih ve 1992'7771 esas, 1993/1974 karar sayılı ilamı ile
hükmün bozulmasına karar verilmiş olup dosya yeniden
işleme ahnarak mahkememizin 1994 126 esasına kayde-
dilıpduruşmanın 29.5.1996 günü saat 09.00'a bırakılma-
sma karar verilmiştır.
Davalı: Alinza oğlu. 1942 D.lu Doğanşehir Karaterzi
Köyü'nden olup halen tüm aramalara rağmen adresı tes-
pit edilip Yargıtay ilamı ve duruşma günü tebliğ edileme-
yenılbrahim Ozcan'a ilanen tebligat yapılmasına karar ve-
rilmiş olup.
Yukanda tarih ve numarası yazılı Yargıtay ilamı ile ve-
rilen duruşma gününün adi geçen davalıva 7201 sayılı
Tebligat Kanunu'nun müteakıp maddeleri gereğınce ilan
tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı
hıısusu ilanen tebliö olunur. 26.2.1996 Basın: 77234