07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15MART1996CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Bir Defterden MELIH CEVDET ANDAY OD fti Ton Müziği Sabahleyin radyodan Arnold Schön- berg'm keman konçertosunu dinledim. ^lışıvorum bu müziğe. Bır y/cndan şaşmp kalıyorum; müzik- te bu büyük yeniliğe nasıl alışıldi diye. Müzik Ansiklopedisi'ni (Ahmet Say) açıp okııyorunr. " 1 W yılı Yahudi kökenli Arnold Schönberg'in (1874-1951) l.OdaSen- fonisi'nin Viyana'da ilk kez seslendi- rildiği yıldır. Bu senfoni 15 çalgı için- dir ve senfoni biçimini tek bölüm için- de özümlemeyi amaçlayan, ezgisel ya- pısı dengeserlik sınırlarından taşan, nyguları dörtlü aralıklardan oluşan seslerle dokunmuş bir yapısallık gös- termektedir. İlkçalınışıbuyüzdenVi- yanalıların öfkesini çekmişti. Schön- berg'in 1907 yılından başlavarakorta- ya ko>acağı tüm yapıtlar bundan böy- le gittikçe kızgınîığı arttırarak sonun- da onu şarlatan-sahteci diye tanımla- maya vardıracak ölçüde tepkiler do- ğuracaktır.'" Pekı, nedır bu "on iki ton müziği'' ya da "atonaJ müzik'' denılen miizik? "Özetlenecek olursa, her sesi bağımsız ve eşit değerde sayan dengesersiz küğde kullanılma olanağı bulunan 12 ses, bes- tecinin isteklerine uygun biçimde sırala- nır. Böylece 12 seslik bir dizi saptanmış oluı. Bu diziyi besteci ister yatay biçim- de (ezgi ve tartım), ister dikey olarak (uyum) kullanabilir. Ancak dizideki bir ses işittirildikten sonra kalan 11 ses de işittirilmeden yinelenmesi yapılamaz." • Achiiles Ue Kaplumbaga Jorge Luis Borges "Sonsuzluğun Tari- hTnde (Düzlem Yay. Çev.: Ayşe Atalay) şöyle diyor: "Bilindiği gibi onu bulan, Parmeni- des'in öğrencisi Elea'lı Zenon'dur. Elea'lı Zenon dünyada herhangi bir şe- yin hemen cereyan edebileceğini yad- sırdı. Kütüphane bana iinlü paradoks- lann iki yanını da görme olanağı veri- yor. Birincisini 23. cildinde aşağıdaki notun yer aldığı İspanyolca Hispona- Amerikan sözlüğünden aldım. " Devinım diye bır şey yoktur. Achiiles uyuşuk kaplumbağayı geçemez.' G. H. Lewes*in çok daha karmaşık olan ya- zısını okudum, Lenes'in 'Biographical History of Philosophy' adlı yapıtı he- men okumağa başladığım ilk kuram- sal metindi. Onun açıklamalannı akta- rıyorum: 'Hızın sımgesi olan Achiiles, yavaşlığın simgesi olan kaplumbağayı geçmeli. Achiiles kaplumbağadan on kez daha hızlı koşar ve ona on metrelik bir avans verir. Achiiles on metreyi geride bırakır. Buna karşılık kaplumbağa ancak bir metre ilerlemiştir. Achiiles bin metre gittiğinde kaplum- bağa bir desimetre, Achiiles bir desimet- re yol aldığında kaplumbağa bir santi- metre ilerler. Achiiles bir milimetre yol aldığında kaplumbağa onda bir milimet- re yol alır. Bu böyle sonsuza dek sürer. Bundan da Achilles'in kaplumbağayı geçmeksizin koştuğu sonucu çıkar.' Olümsüz paradoks bu işte." Bir de şu satırlan okuyahm: " Bir yanda bir eylemin değil bir nes- nenin böliinebilir olduğunu unutarak özdeş bölünebilirlik dev inimini, bu de- vinimin geçtiği, yol aldığı uzama bağ- lıyoruz. Ote yanda ise özdeş eylemi uzamsal olarak yansıtmaya, devinimli olanın çevresinde dolaştığı çizgiyi sap- tamaya ya da tek bir sözcükle onu sağ- lamlaştırmaya alışıyoruz. Devinimin ve katedilen uzamın bu biçimde birbiriy- le değiştirilmesi sırasında Elea okulu- nun sofizmine ulaşıyoruz." • ÜçSavaşçı John Dos Passos'un "Üç SavaşçT adlı romanını okumamıştım; dün kitaplarımın arasında görünce açtım, dahvermişim. İlk romanı imiş Dos Passos'un. Birinci Dün- ya Savaşı'nda Fransa'ya gelen bir Ame- rikan tümenindeki yaşamı anlatıyor. Ro- manm 144. sayfasındaer Andrevvs'indü- şüncelere dalması şöyle anlatılıyor: "Öfkeli, umutsuz bir huzursuzluk kaplamıştı içini. Bu insanlar nefret et- meyi ne kadar seviyorlardı! Bu bakım- dan ele alınınca cephede olmak daha iyivdi. İnsanların birbirlerini öldürme- leri. onların bu konuda konuşmaların- dan daha insanca bir şeydi. Şu halde uygarlık büyük bir yalan yapısından başka bir şey degildi ve sa- vaş da uygarlığın çöküntüsü değil, onun en kusursuz ve en geniş belirtisiy- di. Ama dünyada azgözlülükten, nef- retten ve acımasızlıktan daha başka şeyler de olmalıydı. tnsanlığın başı iis- tünde süslü uçurtmalar gibi uçan bu dev sloganlar da hep yalan mıydı? Lçurtmalar bir ipin ucundaki ince kâğıttan uydurma şeyler, ciddiye alın- maması gereken süsler. Yaşamlannın anlamsızlığının etkile- diği o uzun insanlar sürüsünü. sözler- le nesneleri değiştirmeye çalışanları, dünyalık olmamayı öğretenleri düşün- dü. Bilmecemsi bulanık kişiler: De- mokritos, Sokrates, Epikuros, tsa; o kadar çoktular, tarihin gümüşümsü sisleri arasında o kadar belirsizdiler ki, bunlann kendi düşlerinin ürünleri olup olmadığını bile tam kestiremiyor- du. Felaket dolu yüzyıllar içinde bilinen- ler bilinmeyenler, Lucritius, Aziz Fran- cesco, Voltaire, Rousseau ve ötekiler. Ki- mi ağlamış, kimi gülmüştü. Sözleri sa- bun köpükleri gibi yükselmiş, insanla- rın bir an gözlerini kamaştırmış, son- ra patlamışlardı." 'Doğu Öyküleri' i Ferit Edgü'nün yeni kitabı (Yapı Kre- dı Yayimlan). Bu kitabm 'Minimal Doğu Öyküleri' bölümünden bir alıntı: - Bu ne bu? -Kar. - Böyle kar hiç görmemiştim. - Burda daha neler göreceksin. - Neymış göreceklerim? - Kurt, köpek. -Başka? - Ayı, tilki. -Başka? - lşin rast giderse bir insanoğlu - Bu karda mı? - Bu karda, eğer yolunu bulabilirsen. Ya da o, yolunu yitirmişse. ARADABIR ENGIN BAŞARAN Tüketiciler Derneği Başkam Tüketicinin Tepkisizliği 1985'ten berı "Dünya TüketicilerGünü" olarak kut- lanan bu yılki 15 Mart, günümüzde Türkiye için özel bir anlam taşımaktadır. Türkiye'de yaşayan tüketiciler, ilk kez, tüketici haklannın konuşulduğu, tartışıldığı bir Evrensel Tüketici Günü'nü kutlamaktadıriar. Şubat 1995'te yasalaşarak 8 eylülde yürürtüğe giren "Tüke- ticinin Korunması Yasası" bu ülkede üreticilerin, satı- cılann yanında bir de tüketici kavramının olduğunu anımsatmaktadır bızlere... İlk kez tüketiciler, devletin elinin arkalarında olduğunun güvenini duymaktadırlar. Gazeteler, televizyonlar az daolsatüketicilere "Bilinç- lialışvenş yapın! Ihtiyaçlara yanıt vermeyen mal ve hiz- metlere tepki verin!" gibi söylemter kullanmaktadırtar... Tepki verin! Şikâyet edin!.. Örgütlenin!.. Tepkinizi ver- meniz içın ayağınıza kadar her il ve ilçede "Tüketici Ha- kem Heyetleri" kurulmuştur -hiç ücret ödemeden- gi- din, hakkınızı arayın!.. Orgütlenmek, hak aramak, tepki vermek!.. Kısa bir süre öncesine kadar, demir parmaklıklar arkasına atıl- mak için birer neden olan bu söylemleri, şimdi yöne- timdekilerin ağzından duymak!.. Durmadan degişen, gelişen dünyadan elbette Tür- kiye de nasıbini alacaktır. Ancak Islamsal inanışın her şeyi kader sayan tevekkül anlayışının yanında bir de her 10 yılda bir susturulan insanlardan hak aramayı, tepki vermeyi, örgütlenmeyi beklemek biraz zor ger- çekleşmekte, hem de çok zor gerçekleşmekte... İnsanların en temel haklannı (sağlık, güvenlik, çev- re vs.) konu alan, ekonomide demokratikleşmenın ana- yasası sayılan "Tüketicinin Korunması Vasas/"nıntop- lumda işleıiik kazandirılmasının önemi burada ortaya çıkmaktadm Bu yasanın getirdiği haklar ve haklaüa birlikte gerek üretici, gerek satıcı ve gerekse tüketici- ye yüklediği sorumluluklar birey olmanın, vatandaş ol- manın bir gereğidir. Vatandaşlık bilincine sahip birey- lerden oluşan toplum, temel tüketici haklanndan son- radır ki, ınsan haklarına da ~ sahip çıkacaktır. Tüketicinin Korunması Yasası'nın yururlüğe gırdiği 8 eylülden günümuze ge- lindiğinde az da olsa ayıplı diye nitelenen bozuk, ek- sik, çürük mala karşı bir tepki görülmektedir. (Şim- diye kadar Türkiye genelin- de 992 şikâyet). Ancak Tür- kiye tüketicileri ayıplı hız- metlerle o kadar iç içe, ko- yun koyuna yaşamışlardır ki, ayıplı hizmetlere tepki vermek kimsenin akhndan dahi geçmemektedir. Bu- gün gidip yarın gelmek, hastane kapılannda sürün- mek, çukurlarda ölmek, gözaltında öldürülmek; se- çjmden önce başka, se- çimden sonra başka söyle- nerek oylan çalınmak, ma- aş almak ya da vergi öde- mek için kuyruklarda bek- lemek, itilmek, azarlanmak, öğretmenin tokadıyla kulak tozu patlamak, Türkiye tü- keticilerinin kaderi sanki. Tüm bunlar Türkiye'de ne kadar doğal karşılanmak- ta... Kimse bu davranışlar- dan rahatsız değil gibi... Oysa bu davranışlar onun kaderi olmamalı... Ülkemiz tüketicileri bunu hak etme- melidirler... Haketmedikle- ri içın daha iyi, daha nitelik- li hizmetler beklemelidir- ler... Bunun için çaba ver- melidirler... Susarak, sineye çekerek, neme lazımcılıkla "ayıplı hizmetlere" kapıyı biraz da tüketiciler arala- maktadegillermi? Bu ayıp- lı hizmetlere "dur" demek tüketicinin sorumluluğu de- ğil midir? Çağdaş, demok- ratik Batı toplumlarında in- sanlar iyı mal, iyı hizmet için çaba vermişlerdir ve ver- mektedirler. Boş vermek, neme lazımcılık şikâyeti de gerektirmez. Boş verenin şikâyet etmeye de hakkı ol- maması gerektir. Artık hak- ları öğrenmenin, sorgula- manın, aramanın zamanı- dır. Artık birilerinin bizler için bir şeyler yapmasını bekle- menin zamanı değildir. Gö- rebilen, duyabilen, düşüne- bilen, sorgulayabilen çağ- daş tüketicilerin kendileri- ne sunulan mal kadar hiz- metlerie ilgili konulara da el atması gerekmektedir. Ge- rektiğinde bireysel gerekti- ğinde örgütsel... Vatandaş olmanın bir koşulu da bu değil midir? Her şeyden önce "insan" gibi yaşama- yı tüketiciler istemelidirler. İletişim Fakülteleri tletişim fakültesi öğrenimi.beş yıla çıkanlmalıdır. Iletişimde yabancı dilin önemi göz ardı edilemez. Öğrencilerin istenilen düzeyde bir iletişimci olması için yaoancı dil eğitimi kaçınılmazdır. Prof. Dr. SUAT GEZGİN ht. Üni. iletişim Fak. Dekan Yardımcısı laylar ve olgular, içinde bulunduk- kenin savunma giderlerinin yûksek gerçekleşme- lan koşullarda bir bütün olarak de- " ' ~ Oğerlendirildiğinde ancak anlam ka- zanırlar. Olaylan ve olgulan yer, zaman ve çevre öğelerinden uzak düşünmek, yanlış tanımlamalann kapısını da aralar. tletişim fakültelerinin sorunla- nnı da Türkiye gerçeğinden, ulusal eğitim-ögretim politikasından ve Türkiye'deki yükseköğrenimin genel yapısından uzak düşünmek olası değildir. Kısaca tüm başka durumlarda olduğu gibi bu ko- nuda da öznel ve nesnel özellikleri, birlikte dikka- te almak gerekir. Ancak, sınırlı olanaklar, sorunu tüm yönleriyle açımlamamıza yeterli değildir. O nedenle sorumın, konuyla ilintili başka ilgili öğe- lerle birlikte irdelenmesi kaçınılmazdır. Ne yazık ki, sorunlan dile getirmek, konuşmak, çözüm aramak, Türk toplumunda pek yaşanası bir durum değildir. Oysaki, bir şeyleri sesli düşünmek, dile getirmek, çözüm arayışının bir göstergesidir. Yükseköğrenim sorunlan, Türkıye'de son yıl- larda belki de en gür sesle gündeme getirilen ko- nulardan biridir. Geleceğe yatınm yapan ülkeler için yükseköğrenimin değeri hiç kuşkusuz yadsı- namaz. Ulusal gelirin paylaşımında yükseköğreni- min payı, o ülke için hedeflenen amaçlann neler olduğunun bır göstergesidir. Pay, ne denli düşük- se geleceğin o denli "ipotek" altına alındığını söy- lemek olasıdır. Buna karşılık. savunma giderleri- nin yüksekliği ya da savunmaya aynlan pay, bir başka varsayımın yapılmasına olanak tanır. O da gelişim çizgisinde aşama gösteren ülkelerin için- de bulunduğu coğrafi konumlannın, bütçeden sa- vunmaya aynlan payın artmasına yol açtığıdır. Bu durumda, Türkiye gibi stratejik bir konumdaki ül- si doğal karşılanmaktadır. Ancak Türkiye gibi ül- kelerin gelişim ve ilerleme için eğitime olangerek- sinimleri ıse söz götürmez birgerçekliktir. Üniver- sitelerin bütçeden gerektiği oranda yararlanması, hedeflenen düzeye varmadan önemli bir bileşenin güçlendirilmesi anlamını taşımaktadır. Ne yazık ki, ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda yükse- köğrenimin bütçeden yeterli desteği aldığını söy- lemek olası değildir. Nıtelikli insan arayışı, ilginç bir sarmala dönüş- mektedir. Araştırmalara kaynak, öğretim eleman- lanna yeterli mali destek sağlayarak nıtelikli öğre- timin önünü açmanın önkoşulu, üniversitelerin büt- çeden iyi pay alabilmesidir. Öğretim elemenlannın aldıklan ücretler, olduk- ça sık gündeme gelen bir sorun. Zaman zaman sağ- lanan iyileştinmeler, ülke koşullan gereği çok kısa sürede yıpranmaktadır. Öğretim elemanlannın ya- şam düzeylerindeki düşüklük, bilimsel üretimi olumsuz yönde etkiledıği gibi, beyin göçüne de yol açmaktadır. Aynca söz konusu sorun, piyasa- ya dönük bir yönelime de neden olmaktadır. Özel üniversiteler işte bu eğilimin sonucudur. Öğretim elemanlannın örgütlenmesi ıse yasal düzenlemelerin yetersizliği yüzünden güçlüklerle karşı laşmaktadır. Yükseköğrenimin bir başka bileşeni öğrenciler ise; çok daha sorunlu bir bileşen görünümündeler. Üniversite öncesi eğitimde yaşanan sorunlar, üni- versite sınavlannı aşılması gereken zor bir engel konumuna sokmuş durumda. Aynca, istemden kaynaklanan yığılmalar, üniversitelerin sınırlı ola- naklannı da zorlamaktadır. Üniversite sınavlann- da başanlı olmak bugün artık. ortaöğretimden son- PROFİLO TELRA ELEKTRONİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI'NDAN Olağan Genel Kurul Toplantısına Çağrı Şırketımız Otaklar Genel Kuaılu. 1995 yılı çalışmalarını ıncelemek ve aşağıda yazılı gundemı goruşup Karara bağlamak uzere Yıllık Olağan Toplantısım 2 Nısan 1996 Salı gunu saat 12 00 de şırkei Merkezı olan Istanbul-Mecıdıyeköy Cemal Sahır Sokak No.26-28 adresınde yapacakiır Sayın Oriaklarımızın toplantıdan en geç bır hafta evvel şırket Merkezımızden gırış kartlarını alarak bızzat veya temsılcı vasılasıyla Genel Kuaıl toplantısına katılmalarını rica ederız Toplantıya bızzai ıştırak etmeyecek orlaklanmızın vekâletnamelennı, aşağıdaki örnege uygun olarak duzenlemelen veya vekaletname formu ömeğını şırket merkezımızden temin etmelerı ve ımzası noterce onaylanmış vekâletnamelennı şırketımıze ıbraz etmeten gereklıdir Hamılıne yazılı hisse sahıplerı hısse senetlennı şirVete teslım ederek gınş kartı alabıleceklen gıbt. herhangi bır bankaya da tevdı edebılırter Bu bankadan alınan ve bankaya teslım edılen hısse senetlerının değer, adet ve serı numaralarını gösteren belge karşılığında kendılerıne gırış kartı verılır Gırış kartı olmayan hısse senedı sahıplennın toplantıya katılmalarına kanunen ımkan olmadığı Sayın Ortaklarımızın bılgılerıne arz olunur 1995 faalıyet yılına aıt Yonetım Kurulu ve Denetçı raporu, Bağımsız Dış Denefleme Kuruluşu rapoaı ıle Bılanço ve Gelır/Gıder hesapları safı kânn dağHılması ıle ılgılı (eklrf toplantı tarıhınden 15 gun once Şırket Merkezınde Ortaklarımızın ıncelemesıne hazır tutulacaktır. Sayın Ortaklirımızın bılgılerıne arz olunur GÜNDEM LDıvan Heyetının seçımı ve Genel Kurul toplantı tutanağının ımzalanması hususunda Dıvan Heyetıne yetkı verılmesi- 2.1995 yılı faalıyet ve hesapları ıle ılgılı Yönetım Kurulu. Denetçı Raporu ıle Bağımsız Dış Denetleme Kuruluşu rapor özetının okunması, müzakeresi ve Yönetim Kurulunun 1995 yılı Bılanço ve Gelır Tablosu ıle ılgılı onerısının karara bağlanması 3.1995 yılı faalıyetlerınden dolayı Yonetım Kurulu uyelerı ıle Denetçının ıbra edılmelen hakkında karar. 4. Yonetım Kurulu nun 1995 yılı kârı hakkındakı onerısının karara bağlanması 5. 1996 donemı faalıyet ve hesapları nı ıncelemek uzere toplanacak Genel Kurula kadar gorev yapmak üzere Denetçi seçifni. 6.1996 ve 1997 yılı hesaplarını denetlemek içın Yonetım Kurulu tarafından seçılen Bağımsız Dış Denetleme kuruluşu seçımınm tasvibı. 7.1996 yılı içın Yonetım Kurulu Başkan ve Uyelen ıle Denetçtye odenecek ucretlerın tespıtı 8. Şırket sermayesının 160 000.000 000 - (Y Yıizartmışmılyar) Turk Lıradan 830 000 000 000 - (Sekızyüzotuzmılyar) Türk ürasına artırılması ve bu nedente ana sozleşmenin 6 7 ve 8 madelerımn tadılıne daır Yonetım Kurulu önensının karara bağlanması 9. TTKnun 334 ı/e 335 maddelerı uyarınca Yonetım Kurulu uyelerıne ızın verılmesı hakkında karar. 10. Dılekler VEKALETNAME PROFİLO TELRA ELEKTRONİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Profılo Telra Elektronık Sanayı ve Tıcaret A Ş nın 02 04.1996 Salı gunu. saat 12 00 de Şırket Merkezı olan Cemal Sahır Sok. No' 26-28 MecKtıyeköy/ISTANBUL adresınde yapılacak Olağan Genel Kurul Toplantısında aşağıda belırttığım goruşler doğrultusunda benı temsıle, oy vermeye, teklrfte bulunmaya ve gereklı belgeten ımzalamaya yetkılı olmak uzere vekıl tayin ediyorum A) TEMSİL YETKİSİNİN KAPSAMI a) Vekıl tum gundem maddelen ıçm kendı goruşu doğrultusunda oy kullanmaya yetkılidır. b) Vekıl aşağıdaki talımatlar doğrultusunda gundem maddelerı ıçm oy kullanmaya yetkılıdir. Talimatlar: (Özel talımatlar yazılır.) c) Vekil şirket yonetımının onerılerı doğrultusunda oy kullanmaya yetkılidır. d) Toplantıda ortaya çıkabılecek dığer konularda vekıl aşağıdaki talımatlar doğrultusunda oy kullanmaya yetkılidır (Talımat yoksa, vekıl oyunu serbestçe Kullanır.) Talimatlar: (Özel talimatlar yazılır.). NOT: (A) bölümünde, (a), (b) veya (c) olarak betotten şıklardarı birisı seç*. (b) ve (d) şıkkı içın açMama yapılır B) ORTAĞIN SAHİP OLDUĞU HİSSE SENEDİNİN a) Tertıp ve Sensı b) Numarası c) Adet-Nomınal Değeri d) Oyda ımtıyazı olup olmadığı e) Hamilıne-Nama yazılı olduğu ORTAĞIN ADI SOYADI veya ÜNVANI: İMZASI: ADRESİ: ESKI ŞEKIL MADDE 6- ŞİRKETİN SERMAYESİ Şırketın sermayesı behen 1 000 (Bın) üra normnal değerde 160 000 000 (Yuzaltmışmilyon) adet paya bolunmuş 160 000 000 000 - (Yuzaltmışmilyar) üradır Artırım öncesi sermayeyı oluşturan 40 000 000 000 • (Kırkmılyar) Uranın tamamı ödenmıştjr Bu defa artıralan 120 000 000 000 • (Yuzyırmımılyar) Lıra sermayenın 24 481.091 000 • (Yirmıdortmılyar- dörtyuzseksenbırmılyondoksanbirbın) brası nakden ödenmıştır Bamye 95 518 909 000 (Doksanbeşmılyarbeşyuzonsekızmılyondokuzyuzdokuzbın) üranın 66 000 000 - (Altmışaltimılyon) Lırası V U K 'na eklenen mukerrer 298 madde hukumlenne gore oluşturulan ıştirakter değer artış toncndan 49 580 798 000 - (Kırkdokuzmılyarbeşyuz- sekseimılyonyedıyuzdoksansekızbın) TL sı V U K na eklenen mukerrer 298 madde hukumlenne gor e oluşturulan sabıt kıymet değer amştonundanve 45 872 111 000 - (Kırkbeşmılyarsekızyuzyetmışıkımılyonvuzonbırbm)TL sı fevkalade ihtıyatlardan karşılanmıştır Sermayeye ılave edılen ıçse1 kaynaklar karşılığında ortaklara sermayeye ıştırak hisselen oranında bedelsiz pay venlece«tır T C Başbakanlık Hazıne ve Dış Tıcaret Mus'eşaflığı Yabancı Ser^.aye Genel MuduHuğü nden a'inan 19 02 1993tanh ve 22636 sayın ıznegöresermayedağrımı aşağıdaki gıbidır MEVCUT DURUM ARTIŞ SONRASI TUTARI ORANI TUTARI ORANI ORTAKLAR (MİLYON TL) {%) (MİLYON TL.) (%) ANA SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİK TASARISI. MADDE 8- ŞİRKETİN HİSSE SENETLERİNİN NEV'İ Şırketın yertı ortaklara aıt 128.000 000 000 • (Yüzyırmısekizmiiyar) lıralık sermaye böiümünûn karşılığı hısselen hamılıne, yabancı ortağa aıt 32.000.000.000 (Otuzikımılyar) Uralık sermaye bölümûnün hısselen namayazılıdır. YENİ ŞEKİL MADDE 6- ŞİRKETİN SERMAYESİ Şırketın sermayesi beheri 1 000 (Bır) Lıra nomınal değerde 830 000 000 (Sekızyüzotuzmılyon) adet paya bolunmuş 830 000 000 000 - (Sekizyüzotuzmılyar; üradır Artırım öncesi sermayeyı oluşturan 160 000 000 000.- (Yuzaltmışmilyar) Lıranın tamamı ödenmıştır Bu defa artırılan 670 000 000 000 - (Artıyüzyetmışmılyar) Lira sermayenın tamamı V U K na eklenen mukerrer 298. madde hükümlenne göre oluşturjlan sabıt kıymet değer artış fonundan karşılanmıştır Sermayeye ılave edılen ıç kaynaklar karşılığında ortaklara sermayeye iştırak hisselen oranında bedelsiz pay verılecektır. Şırketın sermaye yapısı aşağıda olduğu gıbidır ORTAKLAR MEVCUT DURUM TUTARI ORANI (MİLYON TL.) (%) 1 - Yabancı Ortaklar European consumer 2- Yerlı Ortaklar 8000 32000 20 80 32000 128000 20 80 1 - Yabancı Ortaklar European consumer 2- Yeriı Ortaklar 32000 128000 20 80 166000 664000 160000 100 830000 40C0O 100 160000 100 MADDE 7- ŞİRKETİN SERMAYE YAPISI Şırketın sermayesı 160 000 000 000 Yuzaltmışmilyar) Üradır Sermayesının 128 000 000 000 - (Yüzyırmısekizmiiyar) TL l'k bölümü yerli ortaklara 32 000 000 000 - otuçıkımılyar) TL lık bölumü yabarcı ortağa aıttır Şırketın bu sermaye yapısı T C Başbakanlık Hazıne ve Dış Tıcaret Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğunün 19 02 1993 tarih ve 22636 sayılı ızın yazıSı ıle onaylanmıştır MADDE 7- ŞİRKETİN SERMAYE YAPISI Şırketın sermayesı 830 000 000 000 - (Sekızyüzotuzmılyar) Üradır. Sermayenın 664 000 000.COO.- (A!tıyü2altmışdortmı!yar)TL 'İlk bölümü yeriı ortaklara 166.000.000 000.- (Yüzaltrnışaltımılyar)TL !tk bölümü yabancı ortağa aıttır MADDE 8- ŞIRKETIN HISSE SENETLERİNIN NEV-I Şırketın yerlı ortaklara aıt 664 000 000 000 - (Altıyüzartmişdörtmilyar| Lıralık sermaye bolümunun karşılığı hısselen hamılıne, yabancı ortağa aıt ra aynca bir hazırlığı da gerekli kılmaktadır. Özel kurslarda ücretlerin yüksekliği yanında öbür gi- derler düşünüldüğünde üniversite okumak bir ay- ncalık durumuna gelmiştir. Kuşkusuz böylesi bir durum, sorgulanması gereken bir başka sorunu da gündeme getirmektedir: Eğitimde fırsateşitliğinin dar gelirlilerin aleyhinde gelişim göstermesi. Bu konuda Istanbul Üniversitesi iletişim Fakül- tesi ve sorunlannı ele alarak bir ömek model sun- mak olası. tstanbul Üniversitesi iletişim Fakültesi, genç bir fakülte. 45 yıllık bir geçmişi var. Öncele- ri tstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi'nebağlı bir enstitü iken daha sonra yüksekokul ve fakülte ko- numuna kavuşmuştur. Bu süreç içerisinde fakühe- miz, her türlü zorluğa karşın, tüm olanaklannı kul- lanarak nitelikli bir öğrenim verme çabası içerisi- ne girişmiştir. Bu amaç doğrultusunda, Istanbul Üniversitesi tlehşim Fakültesi, ıleriye dönük hedef- lerini aşağıda belirtilen yönde gerçekleştirmeyi he- deflemiş bulunmaktadır. öncelikle öbür iletişim fakültelerinde olduğu gi- bi Istanbul Üniversitesi iletişim Fakültesi'nde de öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı olduk- ça fazla. Bır yandan nitelikli öğretim elemanı sağ- lama uğraşısında olan Istanbul Üniversitesi tleti- şim Fakültesi, aynı zamanda öğrenci sayısmın azal- tılmasını, öğretimin niteliği açısından zorunlu gör- mektedir. Iletişm fakültesi mezunlannın bir başka sorunu da kimi meslekler için açılan sınavlarda kendileri- ne yer verilmemesidir. Öğrenımleri süresince, top- lumbilimde temel eğitimi güçlü edinen mezunlar, ömeğin işletme, iktisat, hukuk mezunlanna tanı- nan müfertişlik sınavlanna kabul edilmemektedir. Oysa ki öğrenciler hukuk, iktisat, kamu yönetimi alanlannda temel eğitimi almaktadırlar. İletişim fakültesi öğrenimi beş yıla çıkanlmalı- dır. tletişimde yabancı dilin önemi göz ardı edile- mez. Öğrencilerin istenilen düzeyde bir iletişimci olması için yabancı dil eğitimi kaçınılmazdır. Yükseköğrenim ve iletişim sektörü arasındaki uzaklık, önemli sorunlardan biridir. tletişim fakültesi de kendi özgülünde bu türden sorunlar yaşamaktadır. Sek- tör, kendilerine insan kayna- ğı sağlayan fakültelere karşı ilgisiz bir durumdadır. Bu bağlamda •'halklatüşki- ler şirketieri'nın üye bulun- duğu Halkla tlişküer Derneği, üyelerine iletişim fakültesi halkla ilişkıler ve tanıtım bö- lümü öğrencileri için her yıl belli sayıda öğrenci stajı için zorunluluk koymalıdır. Gazeteciler Cemiyeti, Ba- sın Konseyiyıne bu tür bir uy- gulamayla gazete, radyo ve televizyon kuruluşlanna yö- nelik böylesi yaptınmlar, uy- gulamalar getirmelidir. Ayn- ca, yerel basının siyasal ikti- dar tarafından desteklenmesi ve canlılık kazandınlması ge- rekir. Çünkü yerel, basm ga- zetecilik mezunu öğrencile- rin işlendirilmesi (istihdamı) için önemli bir olanaktır. Radyo Televizyon Cst Ku- rutu,çeşitli birimlerde örgüt- lenme durumundadır. Bu ör- gütlenmede Radyo Televiz- yon Üst Kurulu, iletişim fa- kültesi mezunlanna öncelik tanımahdır. Eleman ahmında arayacağı ölçütlerden biri de iletişim fakültesini bitirmek olmalıdır. Bu bağlamda, Rad- yo Televizyon Üst Kuru- lu'nun iletişim fakülteleri ile sıkı bir işbirliğı içerisinde, görüş alışverişinde bulunma- sı da gerekir. Görüldüğü gibi, İstanbul Cniversitcsi hetisjm Fakûlte- »'nin sorunlan da Türk yük- seköğreniminin yaşadığı so- runlardan çok farklı değildir. Ancak, genel sorunlar bakı- mından, geleneksel yapılan bulunan öbür fakültelere oranla iletişim fakültelerinin gözetildiğini söylemek güç- tür. Oysa gerek akademik açı- dan gerekse bütçe açısından iletişim fakülteleri, şu an pa- yına düşenden daha fazlasma gereksinim duymaktadır. Önümüzdekı süreçte tstan- bul Üniversitesi tletişim Fa- kültesi, mesleksel örgütlen- meler, sektör ve kamu ku- rumlartyla birlikte bu yönde ortak bir tutum yaratma gin- şiminde bülunacaktır. Sözü edilen amaç ve hedefkr doğ- rultusunda gerekli girişimle- rin sağlanması için bir daya- hışma ortamı yaratılmak is- tenmektedir. Bu konuda ilgili rheslek örgütlerinin, sektörün ve kamu kurumlannın, biz- leri yalniz bırakmayacağı inancını taşımaktayız. ARTIŞ SONRASI TUTARI ORANI (MİLYON TL.) (%) 20 80 100 PENCERE II Sayısı Arthrılmalı Ülkemiz son çeyrek yüzyıl sürecınde haksız dava- lar cennetine dönüştü. Bilmem ki hukuku ayaklanmızın altında çiğnemek- ten ne yarar umduk?.. Oysa ünlü bir düşünür hepi- mizi uyarmıştı; "Hukukhavagibidir"dem\şti, "varol- duğu zaman öneminin bilincinde değildir insan, ama azalıp da soluksuz kaldığımızda değerini anlanz." Lütfü Oflaz'ın 2'nci baskısını yapan "Bir Mah- kûm" adlı kitabını (Habora Yayınları) okurken, Türki- ye'nin temel sorununun hukuksuzluk olduğunu dü- şündüm; çünkü bizdeki terör, büyük çapta, hukuk- suzluktan türedi... • Lütfü Oflaz 11 Mayıs 1980'de Aydınlık gazetesin- de, 'Emekçi Partisi'nin kapatılma karannı eleştiren bir köşe yazısı yazmıştı; dört ay sonra 12 Eylül'ün gele- ceğini ve hukuk tarihinde görülmemiş bir davanın içi- ne düşeceğini nereden bilsindü... "Bir Mahkûm"un öyküsü böyle başlıyor; faşizmin ayak sesleri rap rap Türkiye'yi sararken polis Oflaz'ın da kapısını çalıyor: - Ge/ bakalım!.. Savcı, ifade, iddianame, sorgu, duruşma, mahke- me derken o sırada 12 Eylül faşizminin cuntası bir yasa çıkanyor: "Üç yıla kadar hapis cezasını içeren mahkeme kararlanna yargıtay yolu kapalıdır." Eh, bu yasa Lütfü Oflaz'ın davası sürerken açıldı- ğına göre geçmişi kapsamaz, eski deyimle 'makab- le şamil olmaz' değil mi!.. Suç işlediği varsayılan ya- zı, yasadan çok önce yayımlanmış!... Insanlığın uy- garlığında üretilen hukukun temel taşlanndan biri ye- rinden sökülür mü?.. Ama faşizm bu!.. Hem de ala- turka faşizm!.. Emekçileri savunan bir yazısı yüzün- den 1.5 yıl hapis cezasına çarptırılan yazara Yargı- tay yolu kapanır, Lütfü Oflaz içeri atılır; hukuk, Türki- ye'de cim kamında bir noktadır. 'Bir Mahkûm' adlı kitap bu öyküyü anlatıyor. • Oflaz, Kızılcahamam Cezaevi'ne girer... Içeride zamanın çabuk geçeceğine yazan inandır- mak isteyen eski mahkûmlar Lütfü Oflaz'a demişler ki: "- Yakında her şeye alışırsın, 100 günün altına düştün mü korkma, hele plakaya düştün mü, hiç korkma!.. Cezanı bitirmiş sayılırsın!.." Ne demek plakaya düşmek?.. Yazar anlatıyor: "Plakaya düşmek, cezanın bitmesine 67gün kal- ması demekti. Cezanın bitmesine 67 gün kaldı mı, 67 hangi ilin plakası ise o ilin adını söyleyip 'bugün bu ildeyim' derdin. Bütün illeri dolaştıktan sonra bir de bakmışsın ki 01 plakalı ildesin. 01 plakalı ile gel- mek ertesi günü tahliye edileceksin, demekti." Oh, negüzel!... Tahliyene 34 gün kaldı mı dört duvar arasında ol- san da Istanbul'dasın; 6 gün sonra çıkacaksan, ha- pishane avlusunda "ben Ankara'da Kızılay'da gezi- yorum" diye volta atabilirsin. • O günden bu yana plaka sayısı çoğaldı, 67 il 79'a çıktı... Cezaevindekiler artık tahliyeden 79 gün önce pla- kaya düşüyorlar. Doğrusu ben hükümetlerin ilçeleri neden il yaptıklannı anlayamıyordum; meğer hapis- hanede yatanlar için plaka sayısını arttınyoriarmış. Bu durumda 79 ili 89, belki de 199 yapmak içeridekile- re sevap olacak; garipler dört duvar arasında her gün il il dolaşmaya başlayacaklar... İnsanoğlu, durduğu yerde düşgücüyle devinebilen tek yaratık değil mi!.. OKUMANIZ GEREKIYOR! 2, Şenatçı Basının Önlenemeyen Yukselışı, Mıllı Eğitimde ideoloıık Örgütlenmeler, Suudı Sermayesı. Sıvas Katlıamının Ardında Yatan Gerçek Hiıın C n i ı ı n » SANÂDA BULAŞ7I ırı» Çağ Pazarlama A.Ş. Yerebatan Caddesı Salkımsoğut Sokak No- 9/B Cağaloğlu Istanbul Tel 514 01 96/95 ACIKAYBIMIZ CHP Gençlik Kollan eski yöneticilerimizden ve SHP Ankara eski II Başkanlanndan Sayın VECİHİ MUTLU'yu kaybetmeniiı derin üzüntüsü içindeyiz. Ailesine ve tüm partililerimize başsağlığı dileriz. CHP TBMM GRUBU Romanlarınız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel.: 554 08 04
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle