Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 ŞUBAT 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLEGRO EVİN İLYASOGLU
UlviCemal'i arayor muyuz?
O
nümüzdeki hafta Ulvi Cemal
Erkin'in 90. doğum günü. 14
Mart 1906'dadoğan
bestecimizı 15 Eylül 1972'de
yitinniştık. Her uygar ülke doğum
ve/veya ölüm günlennde sanatçılan
için anma törenleri, konserler düzenler.
Bunlar boşuna değildir. Çünkü genç
kuşaklann her zaman öncülerden
öğrenecekleri çok şey vardır. Besteci,
edebıyatçı. ressam olsun böylesi
günlerde özenle hazırlanan
etkinliklerde gündeme gelmelidir.
Özenle sözciif ünün de altını çizmek
gerek, çünkü ülkemızde hâlâ böylesi
bir gelenek yerleşmediği için genel
olarak baştan savılır bu tür törenler. Bu
tür anmalann bir gereği de bu
besteciler kimdir, hangi dönemi
yaşamış, ne zaman ölmüş gibi
bilgilenn geniş kitleye aktanlmasıdır.
Bundan 5-6 yıl önce bir basın mensubu
ülvi Cemal Bey'in eşi Ferfaunde
Eridn'e Ankara'daki evinden telefonla
arayıp ille de Ulvi Bey ile göriişmek
istediğini, onunla ilgili bir yazı ya da
televizyon programı hazırlayacağını
söylemiş. Ferhunde Hanım ise eşini
1972'de kaybettiğini anlatana kadar
akla karayı seçmiş. Konuyla ilgili
kişiler bıle yeterince donanımlı
başlamıyorlar ışe.
Evet, Ulvi Cemal Erkin'i en çok
çalınan yapıtı "Köç.ekçe"sıyle
anımsayacaksınız hemen. Köçekçe
rengârenk paleti ile yakışır yakışmaz
nice tele\izyon programına fon müziği
oluşturdu bugüne dek. Türk Beşleri
olarak anılan çağdaş Türk müziğinin
öncülerinden birisi, aynı zamanda usta
bir piyanist ve yıllar boyu müzık
kurumlanna hizmet vermış bir
eğitimci. Ulvi Cemal Erkin,
lstanbul'un Bakırköy semtinde
dünyaya geiır. Yedi yaşında yıtirdigi
babast Mehmet Cemal Bey bir devlet
memurudur. Müzik tutkunu kültürlü
bir annenin, Nesibe Hanım'ın
yönlendirmesinde yetişır. Ağabeylen
Feridun ve Adnan Cemal, küçük
yaşlannda keman çalmaya başlarlar.
Ulvi Cemal de ılk piyano derslennı
annesınden alır. Sonra İtalyan asıllı
Adinolfi'nın özel öğrencisi olur.
1917-1925 arasında Mekteb-i
Sultani'de okur. fşgal altındaki
Istanbul'u da Cumhuriyet'in ilk
coşkusunu da bu kurumda yaşar.
Galatasaray'da edindiği arkadaşlar
genellikle müzığin ortak paydasında
anlaştıgı kişilerdir. En yakın
arkadaşlanndan biri gazeteci-yazar
.Nadir Sfadi ve piyanist Fuat
Türkay'dır. Nadir Nadi, "Dostum
Mozart" kitabında o dönemin mü7ik
ortamını şöyle anlatır: "Oyıllarda
okulumuzda klasik Bab müziğine önem
veren bir akım vardL Bu akıntı bizden
önceki ağabeylerimiz başlatmışiardı.
Ekrem Besım, Afif Tektaş, Muhıddın
Sadak ve arkadaşları, arada bir
konferans salonunda triyolar ve
düetler çalarlardı."
1925'te Atatürk'ün buyrugu ile güzel
sanatlann çeşitli dallannda öğrenını
görecek gençlen seçmek amacıy la bir
yanşma sınavı açılır. Kazananlar
ara.sında L K ı Cemal Be> "ııı dışinda
Cezmi Rıfkı Erinç \ e Ekrem Zeki Ün
de vardır. Böylece Parıs'e giderek
Paris Konservatuvan'nda Jean Gallon
ve Isidor Philipp ile ardından Eeole
Normale de V1usique'de Boulanger ile
çalışır. 1930"da ülkeve döndükten
sonra piyano ve kompozisyon
öğretmenı olarak görev yapar 1932'de
piyanist \e öğretmen Ferhunde Erkin
O
nümüzdeki hafta
Ulvi Cemal Erkin'in
90. doğum günü.
14 Mart 1906'dadoğan
bestecimizi 15 Eylül
1972'de yitirmiştik. Her
uygar ülke doğum ve/veya
ölüm günlennde sanatçılan
için anma törenleri,
konserler düzenler. Çünkü
genç kuşaklann her zaman
öncülerden öğrenecekleri
çok şey vardır. Besteci,
edebiyatçı, ressam olsun
böylesi günlerde özenle
hazırlanan etkinliklerde
gündeme gelmelidir.
T" Tlvi Cemal Erkin'i
# / 90. yılında
V./ anmak için •
orkestralanmızın onun
yapıtlannı seslendirmesini
beklerken, yazı biçemini
tartışan paneller
düzenlenebilir; yapıtlannı
CD'lerden dinleterek
konferanslar verilebilirdi.
Ankara Devlet
Konservatuvan, Ulvi
Cemal Erkin adına genç
bestecilere kompozisyon
yanşması açabilirdi.
ıleevlenir. 1936'da yeni kurulan
Ankara Konservatuvan'nın piyano
bölümü başkanı. 1949-51 arasında aynı
kuruma müdürolur. 1971 'de Devlet
Sanatçısı unvanını alır. Ulvi Cemal
Erkin'ın anısına 1991 yılında Sevda
Cenap And Altın Onur Madalyası
verilmıştır. Yurtdışından da İtalyan ve
Fransız nişanlanna sahıptir
Ulvi Cemal Erkin kendisi de usta bir
piyanist olduğundan. piyano için pek
çok eser bestelemiştir. Eşi Ferhunde
Erkin'e adadığı piyano konçertosunu
Ferhunde Hanım'ın Berlin'de 1943
yılında bombalar altındaki salonda
çalıp tamamladığı konser
efsaneleşmiştir. Besteleri Türk halk
danslan, geleneksel modlar ve gızemli
Islam felsefesının öğelerinden
kaynaklanıp Batı müziği kurallanyla
birleşir. Melodi zenginliğı ve ritım
canlılığı ile Erkin, tüm yapıtlan
seslendinlmiş ve yapıtlan en çok
compact disc haline dönüşmüş tek
Türk bestecisidir.
Ulvi Cemal Erkin'i 90. yılında anmak
için orkestralanmızın onun yapıtlannı
seslendirmesini beklerken, yazı
biçemini tartışan paneller
düzenlenebilir, yapıtlannı CD'lerden
dinleterek konferanslar verilebilirdi
Aynca onca yıl bir eğitimci ve yönetıci
olarak emek verdiği Ankara Devlet
IConservatuvan, Ulvi Cemal Erkin
adına genç bestecilere kompozisyon
yanşması açabilirdi.
Kaynaklar:
Koral Çalgan, Ulvi Cemal Erkin 'e
Armağan-Sevda Cenap And Vakfi
Yayınları. 1992
Nadir Nadi. Dostum Mozart. Çağdaş
Yayınları. 7 Baskı 1989
Evın Ityasoğlu, Zaman tçinde Müzik.
Yapı Kredi Yayınları. 3. baskı. 1995
Ulvi Cemal Erkin'in
başhca yapıtlan:
ORKESTRA:
Iki Dans (1930). Bayram (1934).
Köçekçeler (1943). Senfoni No. I (1946).
Senfonı \o. 2 (1958). Yaylı Çalgılar
Orkestrası için Sinfometta (1951-59).
Senjonik Bölüm (1969). Senfonik
Parçalar(1971).
KONÇERTO: Konçertino-piyano
(1932). Piyano Konçertosu (1942).
Keman Konçertosu (1947), Senjoni
Konsertant-piyano (1966).
ODA MÜZIGİ: Yaylı Sazlar Dörtlüsü
(1936). Pıyanolu Beslı (1943). Ninni-
keman vepiyano (1932),
Emprovizasyon-keman ve piyano (1932),
Zeybek Türküsü-keman ve pivano
(1932).
ŞAN VE ORKESTRA: Bülbül ve Avın
Ondördü (1932). Yedi Halk Türküsü
(1945), OnTürkü (1963).
PtYANO: Bes Damla (1931). Çocuklar
için 7 Kolay Parça (1937), Du\vşlar
(1937). Sonat (1946), Altı Pre'lüd (1967)
SAHNE MÜZİKLERİ: Kamgöz-Sahne
Mitigi (1940), Keloğlan-Bale müziği
(1950)
Bilkent
Senfoni'den
ikidünya
prömiyeri
KültürServia-Türkiye'nin 'flkulus-
lararası akademik ve özel senfonik top-
luhığıT olma özellığını taşıyan Bilkent
Senfoni Orkestrası, 3 Mart Pazar günü
çağdaş besteci Bavyeralı VVerner
Egk'in (1901- 1983) ikı yapıtını dün-
yada ılk kez seslendireceİc.
Werner Egk'in 1923- 1933 yıllan
arasında tamamlanan 'Kteine Sinfbni'
ve •MıısikfürStricher'adlı besteleri ile
Beettıoven'ın '6. Senfoni'sı ve 'Cori-
olan Uvertürü'nün sunulacagı konseri
orkestranın daımi konuk şefi Karl An-
ton Rickenbacher yönetecek. Berlin
Konservatuvan'nda Opera ve Orkest-
ra Şefliği
eğıtımi gö-
rensanatçı,
H e r b e r t
Van Kara-
jan ve Pi-
erreBoulez
ile çalıştı.
1976
1985yılla-
n arasında
Westfalia
S e n f o n i
Orkestra-
Werner Lgk sı'nın mü-
zik direk-
törlüğü görevini üstlenen Rıckenbac-
her'in konserlerde. klasik yapıtlann yo-
rumlanmasında gösterdiği performan-
sı çağdaş eserlerle de yakalaması ken-
•disıne bırçok kompozitörün hayranlığı-
nı kazandırdı. Ünlü şefin geniş kap-
samlı disc çalışmalan arasında Londra
Filarmoni, Berlin Rudfunk - Senfoni,
Bavyera Radyo Senfoni, Bamberg Sen-
foni ve Budapeşte Senfoni Orkestrala-
n ile gerçekleştirdiği Beethoven.
Brahms, Bruckner, Grieg, Harrmann
(Cannes Klasik Ödülü. 1994). Hinde-
mith. Htımperdinck, Mahler, Messiaen
(Diaposon DOrdre L'annee, 1994).
MilhaudlDısc Büyük Ödülü). Nkolai,
Spohr Richard Strauss ve VVagner gıbı
bestecilerin eserleri sayılabilir...
Isviçreli şef Rickenbacher ile arasın-
daki dostlugun göstergesı olarak 'Mu-
skto a Lost Romance' adlı uvertürünü
ünlü şef için besteleyen Werner Egk'in
ilk kez seslendirilecek eseri 'Kteine
Sinfonie", 2 Mart 1926 tarihinde ta-
mamlandı. Eserleri halen Bavyera Dev-
let Kütüphanesi "nin müzik bölümünde
tmlunan bestecınin, 3 mart tarihli kon-
se-de çalınacak iki parçası aynı zaman-
da bu yapıtlann ilk çağdaş yorumu ola-
rak da gösteriliyor. Bilkent Konser Sa-
lonu'nda saat 16.00'da başlayacak kon-
se-in biletleri Bilkent MSSF Gişesi,
Bilkent Bookstore. C'zgi Kırtasiye,
ODTÜ Alışverış Merkezı. Inforium
KJabevı ve Çarşı Çankaya Mağaza-
sa'ndan sağlanabılir.
Rönesans ıııiiziği dinleme zaıııaıiKİır
• Rönesans müziğinin başlıca
özellliklerinden biri yaşamı ve
insanı müzikle
kaynaştırabilmesidir. Fransa'da
'chanson', Almanya'da İied',
ttalya'da 'madrigar adını alan
bu şarkılann konulan, tabii ki
önce aşk, yani 'insan' ve
doğaydı. Din dışı müzik,
ağırlığını artık 'gerçekliğin ele
geçirilmesi'nden yana
koymuştu.
AHMET SAY
ANKARA- Siz hiç Rönesans müziği
dinledinız mi?
Doğrusu 15. ve 16. yüzyıllann müzi-
ği, günümüz ınsanına epey 'uzak' gelir.
Aynı soruyu resim için sorsak. sözgeli-
şi RafaeUo'nun. Leonardo ve IVficheian-
gelo'nun yapıtlan bıze 'yakın'dır.
Oysa Rönesans'ın çok yönlü coşkun
açılımı müzikte de kendini göstermiştir.
Başka türlü olabilir miydi? Ortaçağ ka-
ranlığı aşılmış, gün ışımıştır bir kez...
Rönesans sadece güzel sanatlarda değil.
felsefede, bilımde, hukukta. devlet anla-
yışında ve dinde cesuratılımlann. tapta-
zebiryaratma sevincinin çağıdır. Müzik-
le biriikte...
Çoksesli ve din dışı müzik
Rönesans müziğinin başlıca özelliği,
olağanüstü bir buluşçulukla çoksesliliği
geliştırmesidir. Otuz iki ayn sesten olu-
şan. otuz iki partiyi birlikte yürüten ya-
pıtlar besteienmiştir. Bu akıl almaz po-
lifoni tekniğı. aslında ortaçağın teksesli
kilise müziğine bir yanıttır. Düşünebili-
yor musunuz. yaklaşık bın yıl boyunca
sekiz kilise makamı ile sınırlı ve sayısı
kırkı bulmayan kilise ilahileri dayatıl-
mıştı ınsanlığa ve müzik adına bunun dı-
şına çıkmak yasaktı. Bu teksesli zorba-
lığa karşı, Dıifay'den başlayarak Ockeg-
hem, Obrecht, Joscjuin, VVUlaert Palest-
rina ve Lassus gıbi besteciler, hem çok-
sesliliği hem de dindışı müziği geliştir-
diler. Evet, Rönesans müziğinin öteki
başlıca özelliği, yaşamı ve insanı mü-
zikle kaynaştırabilmesidir. Leonardo.
otuzdan fazla kadavra keserek insan be-
deninin gizlerine girmeye, dalgalann ve
akımlann yasalannı irdelemeye, böcek-
lerin ve kuşlann uçuşunu, kayalann \e
bulutlann biçimlenni, havanın uzaktaki
nesnelerin rengi üzerindeki etkisini,
ağaçlann ve bitkilerin büyüme yasalan-
nı çözümlemeye çalışırken bestecilerşa-
irlerle dayanışarak şarkılar yazıyordu.
Fransa'da 'chanson', Almanya'da 'lied',
ttalya'da 'madrigal' adını alan bu şarkı-
lann konulan, tabii ki önce aşk, yani 'in-
san' ve doğaydı. Din dışı müzik. ağırlı-
ğını artık 'gerçeküğin ele geçirilme-
si'nden yana koymuştu. Bu çağda yüz
binlerce madrigal besteienmiştir. Sade-
ce Lassus, altı yüz dolayında Italyanca
madrigal, Almanca lied, Fransızca chan-
Leonardo, otuzdan fazla kadav ra keserek insan bedeninin gizlerinegirmeve, dal-
galann ve akımlann vasalannı irdelemeye, böceklerin ve kuşlann uçuşunu, ka-
yalann ve bulutlann biçimierini. ha\anın uzaktaki nesnelerin rengi üzerindeki
etkisini. ağaçlann \e bitkilerin büyüme yasalannı çözümlemeye çalışırken bes-
teciler şairlerle dayanışarak şarkılar yazıyordu.
son yazmıştır. Hem de papalığın trent
meclisı tarafından chanson'lann yasak-
lanmış olmasına karsın...
Aynı trent meclisı. bu yıllardadünya-
sal öğelenn. kilise müziğinden çıkanl-
masını ıstiyordu. Hatta çoksesliliğin te-
meli olan kontrapunkt tekniğını yasak-
lamayayönelmiştipapalık. Böylebirka-
ran önlemek üzere. Paleitnna'nın katık-
sız bırdınsel uslupla yazdığı ve papaya
adadığı "Papa Marceiius ı\lissa"sının et-
kilı olduğu ve kontrapunkt yazısının ya-
saklanmasından vazgeçıldığı bılınır.
Demek ki her şey su gibi akmı>ordu.
Felsefede. bilımde ve sanatta 'eski' ile
'yeni'nın *,arpışması sürüp gıdıvordu.
Yeni doğa felsefesinı bü\ük bir coşkuy-
la savunan Giordano Bruno, engizisyon
mahkemesinin karanyla yakılmış. GaU-
leo, bu mahkemenın önünde diz çökerek
bilımsel düşüncelenyle ilgili açıklama-
lannı sözlü ya da yazılı anlatmayacağı-
na, böyle birisine rastlarsa engizısyona
haber vereceğine yemin ettirilmişti. Or-
taçağ kafasıyla Rönesans düşüncesinin
sert biçimde çatıştığı bu ortamda, belki
papazlarla el ele, diz dize poz veren ya-
lakalar da vardı, ama bunlann hıçbirin-
den ız kalmamıştır tarihe.
Bakın, Rönesans müziği ne zaman
dınlenir, size söyleyeyim: Koalisyon pa-
zarlığı adı altında. kanadım suratlı bazı
adamlarpokermasasındaki kumarbazlar
gibi önce nazikâne kartlan dağıtırlar ve
sonra da kart çalmaya yeltenıp hır çıka-
nrlarsa sakın açmayın televizyonu. Rö-
nesans müziği dınlemenın zamanıdır...
Türkiye Cumhunyeti kurulur kurul-
maz, daha 1924 yılında üç önemli karar
yaşamageçırilmiştir. Eğitimin bütünsel-
leşmesini ve dınsel öğelerden anndınl-
masını öngören Tevhid-ı Tednsat Kanu-
nu; Musikı Muallim Mektebı'nin açıl-
ması; Muzikayı Hümayun'un Ankara'ya
getirtilerek 'Riyaset-i Cumhur Musiki
He>yeti' adıyla etkinliklere başlaması.
Gazi Eğitim müzik bölümü
Musiki Muallim Mektebi, hem Anka-
ra Devlet Konservatuvan'nın hem de
Gazi Eğitim Müzik Bölümü'nün temeli
olmuştur. Müziköğretmeni yetıştiren bu
kurum, konservatuvan n 1936'da açılma-
sından sonra Gazi Eğitim'in "müzikşu-
besi'ne devredilmıştır. Böylece yurdu-
muzda müzik öğretmenliği eğitimı. yet-
miş ıki yıllık bir geçmişı sergılemış olu-
yor. Bu yıl Gazi Eğitim Fakültesfnin
dergisi GEFAD. bu köklü kurumlaşma-
ya armağan olarak özel bir sayı çıkardı.
Büyük boy. 364 sayfalık. birinci hamu-
ra basılmış tertemız bir kitap... Içeriği-
ni, Gazi Eğitim Fakültesı Müzik Eğitimi
Bölümü'nde öğretim elemanı olan otuz
yedi müzikçinin yazılan belirlemiş. Da-
ha da önemlisi, günümüzde sayısı on üçe
ulaşan müzik eğitimi bölümleri başkan-
lığının toplantısı sonucundaüretilen 'so-
nuç raporu': Bu alana nereden geldik,
nereye gidiyoruz?
Musiki Muallim Mektebi, sonra Gazi
Eğitim Müzik Bölümü ve onun çocuk-
lan ve torunlan sayılabilecek bu 13 mü-
zik bölümü, hangi üniversitelerde biliyor
musunuz? Gazi Üni. (Ankara), Marma-
ra Üni. (Istanbul). 9 Eylül Üni. (İzmir),
Uludağ Üni. (Bursa). Selçuk Üni. (Kon-
ya), Karadeniz Teknık Üni. (Trabzon),
Inönü Üni. (Malatya). Atatürk Üni. (Er-
zurum). Süleyman Demirel Üni. (Bur-
dur), İzzet Baysal Üni. (Bolu). 100. Yıl
Üni. (Van), Pamukkale Üni. (Denizli),
Niğde Üni. (Niğde).
Şu anda 2 bin dolayında müzikçi ada-
yı öğrenim yapıyor bu üniversitelerde.
Bitirdikten sonra ış bulamayanlann sa-
yısı sıfır. Büyük çoğunluğu ortaöğretim-
de öğretmen olarak görev alırken bir kıs-
mı orkestralarda. korolarda üyelik yapı-
yor. Müzik dershanesi açanlar, özel ders-
lerle yaşamını rahatça sürdürenler de ca-
bası. Birkaç yıl klavye tıngırdattıktan
sonra okulubırakanlarbileişbuluyor: Jç
turizme dönük tavema ve eğlence yerle-
rinde 'piyanist şantör' olarak kazançlan
yerinde. Beğenemediniz mı? Hiç olmaz-
sa nota biliyor bu çocuklar, birkaç yıllık
solfej, teon ve ses müziği eğitıminden
geçmişbulunuyorlar. Bırgecede üretılen
şıkıdımcılardan değil...
Az sayıda basılan GEFAD'ın bu sayı-
sını edinmek ısteyenler şu adrese başvu-
rabilir: Gazi Eğitim Fakültesi Dekanlı-
ğı. Teknik Okullar, 06500 Ankara. Faks:
(0312)21386 93.
'Faks' deyince aklıma geldi; benimle
iletişim kurmak isteyen müzikciler ve
müzıkseverler için faks numarası. (0
312)223 39 45 (ARYA).
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Örnek Tophımsal Düzen
Anamalcılıklatoplumsalcılık arasındaki yarış* ana-
malcılığın kazandığı nerden anlaşıldı?
Toplumsalcı ülkelerde. özellikle de en büyük ör-
nek olan SSCB'de tutumbilimın artık işlemez duru-
ma gelmesinden...
Tutumbilim ne kadar güçlü!..
Onu baskıyla, korkutarak, yıldırarak denetiminiz-
de tutamıyorsunuz.
Oysa SSCB'de, SSCB'yi örnek alan ülkelerde,
toplumsalcılığın çekınce çanlan çok daha önce çal-
mamış mıydı?
Devrimden sonra emekçi sınrfı adına uygulanan
buyurganlığın bir türlü sona ermemesı, baskıcı, bü-
tüncül birdevletin gittikçe artan boğuculuğunu sür-
dürmesi başarısızlığın göstergesi değil mıydi?
Özgürtük, eşitlik, adalet, kardeşlik temeli üzerin-
de yükselen, özgürlüğe tutumbilimsel boyutlar ka-
zandıran, ulaşacağı dorukta devletı ortadan kaldır-
mayı tasarlayan toplumsalcılığın, SSCB ile uydula-
rında, yalnız karşıtlarını değil, yoluna baş koymuş
yandaşlarını bile acımasızca ezip yeçen polis dev-
letlerine dönüşmesi neden bır çözülmeye yol açma-
mıştı?
İnanılmaz btr şey otduğundan rm?
Yalan üzerine kurulu bir dünyada anlatılanlara
kimse inanmadığından mı?
Tutumbilimin ise üstünü örtmek otanaksız...
SSCB'de toplumsalcı tutumbilimin yürümediği,
serbest piyasa tutumbilimine geçilmesi gerektiğı
açıklanıp önce uydular, arkasından cumhuriyetler
kendi başlarına bırakılınca, soğuk savaşla son düz-
lüğü koşulan yarışı anamalcılığın kazandığı anlaşıl-
dı.
Büyük bir hızla her yere ulaştı sonuç: Toplumsal-
cılık çöktü, anamalcılık üstün geldi...
Toplumsalcılık mı, yoksa insan mıydı çöken!..
"Insanoğlu toplumsalcılığa ayak uyduracak de-
ğerde değil!.." diye yazılar yazdığım dönemde, ışın
içınde doğup büyümüş, acılı txr şaır. herhalde benı
fazla duygusal bularak, susturucu bır yumuşaklık-
la,
"Dizgede bir bozukluk yok mu?" diye sormuştu.
Susmuştum. Böyle btr soruyu yanıtlamak ıçın tu-
tumbılımci olmak gerekir.
Ama beni zaman zaman düşündüren baska bir
soru, kolay bir soru var, onu yanıtlamak için tutum-
bilimcı olmak gerekmiyor:
Bir toplumsal düzenin başansı neye bağlıdır?
Kahvede sor, yanıtını al:
O toplumsal düzende yaşayan msanlann mutlu bır
yaşam sürebilmeterine olanak vermesıne...
İçlermden üç beş tanesının, ya da bır bolüğünün
değil, hepsinin...
Çocukluğunu yaşamak, beslenmek, barınmak,
eğitilmek, uğraş edinmek, aile kurmak, daha bır sü-
rü insanca özlemın yollan herkese açık olmalıdır...
Bir toplumsal düzende bütün insanlar için bunlar
sağlanamıyorsa, o toplumsal düzenı ayakta tutan
tutumbilimin başansından söz edılemez.
Anamalcılık sağlıyor mu bunlan?
Anamalcılık töpîumlann beslenme, bannma, eği-
tim, uğraş sorunlannı çözemıyorsa, bellı bır bölüğün
dışındakilerı yoksulluğa, açlığa, evsızlığe, eğitim-
sizliğe, işsizliğe iterek sömürüye gönüllu boyun eğ-
melerine yol açıyorsa, nasıl başanlı bir tutumbilıme
dayandığı söylenebılir?
Toplumsalcılık ile anamalcılık arasındaki üstünlük
savaşı çok yanlış değeriendirildi: Toplumsalcı tu-
tumbilimin çöküşüne, anamalcı tutumbilimin eksik-
siziik belgesi diye bakılamaz.
Anamalcılık devnmci toplumsalcılığı yaratan siv-
riliklerini bir oranda törpütemiş olabilır, ama dünya-
nın hiçbir ülkesınde örnek alınacak bır duzen kura-
madtğı da bir gerçek.
Eskiden nasıl eli hep başkalannın cebindeyse,
bugün de öyle... Arada bır yöntemlennı değıştır-
mekten öte bır şey yapmıyor...
Iki sakat adamı güreştirseniz, bırı öbürünü yense,
yenenin sakatlığı geçer mi?
İpek Yolu dergisi bir yaşmda
Küttür Servisi - Uzakdoğu Kültür Merkezi'nin
çıkardığı Ipekyolu Silkroad dergisi beşinci sayısıyla
bir yaşını doldurdu. Üç ayda bır Türkçe-lngılızce
olarak yayımlanan dergi, 40 sayfa olarak çıkıyor ve 2
bin kişiye ücretsız olarak gönderiliyor tpekyolu. son
sayısında zengin bır içerikle okuyucu karşısına çıkıyor.
Derginin kültür-sanat sayfalan 4. Uluslararası Istanbul
Bienali. 'Türk Kültürünün Pakistan Kültürüne Etkisi".
Endonezya'nın 'Tannlar Adası' Balı ve Uzakdoğu'nun
vizyon filmlerine aynlmış. Ang Lee'nin "Tatlı Tuzlu'
(Eat Dnnk Man Woman), He Jiansun'un "The
Postman' ve John Boorman'ın 'Burma'da Gözyaşlan"
adlı filmleri sinema sayfalannı renklendınyor
fislik', Türkiye'de sahneteniyor
Kültür Servisi - Avrupa'da oyunlan en çok sahnelenen
Avusturyalı yazar Robert Scheider'ın Almanca
konuşulan her ülkede defalarca oynanan 'Pıslık' adlı
oyunu. Türkiye galasında. Iraklı Sad'ın yurdundakı
savaştan kaçarak insanca yaşamak, öğreniminı
tamamlamak için bın bır güçlükle geldiğı Avrupa
ülkesinde başka silahlarla yapılan değişik bir savaşla
karşılaşmasını anlatan "Pislik" oyununda Iraklı Sad"ı,
Ankara Sanat Tıyatrosu oyunculanndan Cezmi Baskın
oynuyor. Oyun, Taksim Sıraselvıler Kemancı Bar'da I-
2-3-8-9-10 mart tarihlennde saat 18.00'de
sahnelenecek.
Coplu'nun karikatür sergileri
bıternefte
Kültür Servisi - Karikatür sergilerini son dört yıldan bu
yana Antalya'da sürdüren Orhan Coplu. ılk fnternet
sergisini açtı. 20 şubat tanhinde açılan sergide
Coplu'nun aralannda ulusal ve uluslararası
yanşmalarda ödül kazanan karikatürlerinin de
bulunduğu 26 çalışması yer alıyor. Internet'e erişim
kolaylığı bakımından ABD'den yerleştirilen sergi, üç
ay süreyle izlenebilecek. Coplu, böylelikle
çalışmalannı, bugün sayısı 60 milyonu aşan Intemet
kullanıcısının izlenimine sunuyor. Orhan Coplu'nun
ikinci Internet sergisi 'Karikatürlerle Türkıve' ise
mart, nisan, mayıs aylannda açık kalacak.
DUZELTME
8.2.1996 tanhli gazetemizde "Onlar Siyah Beyaz
Filmlerdi" başlıklı yazıda "Zümrüt" adlı filmin
fotoğrafı olarak yayımlanan fotoğraf, Şakir
Sırmalı'nın "Kamelyalı Kadın" filmine aıttir. Agah
Özgüç'ün "80 Yılında Türk Sıneması" kitabından
kullanılan fotoğrafın adı geçen \av ında da vanlış
kullanılmasından kaynaklanan hata> ı düzeltir. özür
dilenz.