Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT1996ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Yönetmen, yapımcı, bilim adamı, aydın, filozof Krzystof Zanussi'yle söyleşi
'Yepyeni bir Avrapa'ya doğnı.
GÖNÜL DÖNMEZ
Krzystof Zanussi: Yönetmen, yapım-
cı, bilim adamı, aydın, filozof. tmzasını
attığı yirmiye yakın film ve bir o kadar
da ödül. Avrupa sinemasına bellekler-
den kolay silinmeyen örnekler veren Po-
lonya'da Andrej VVajda, Agniezska Hol-
landgibi ünlülerarasında aydın törekav-
ramı üzerinde yürüyen bir sinema çizgi-
si ile kendine özgü birdil yaratan, en ya-
kın dostu Kmstof Kicskmski'nın he-
men hemen tüm yapıtlannın yapımcısı
olarak da sınır tanımayan bir sanat anla-
yışının öncüsü, alçak gönüllü, açık, in-
sancıl Zanussi.
Aşağıdaki söyleşi Belçika'nın Flan-
ders bölümünde Ghent ken-
tinde bir festival ortamında
gerçekleşti.
- Beriin Duvan'ıun yıkıu-
şından bu yana Doğu Avrupa
aydınlannın, ülkelerinin ta-
rihlerinin yeni baştan yazjb-
şında önernii bir rol oynadık-
lannı gördük. Bugün sizce av-
dının yeri ve dıırumu oedir?
ZANUSSİ - Bu konuda faz-
la bir şey söylenebilir mi bil-
miyorum. Çünkü şimdi biz
bir bakıma normale dönmüş
sayılınz. "NormaJ" sözcü-
ğüyle Batı Avrupa'nın aynı
demek istiyorum. Batı Avru-
pa'nın durumu ise oldukça
kaygılandıncı. Gözlegörülür
aydın kalmadı desem yanJış
olmaz. Aydının moral ve tö-
rensel varlığının yok olması
çok tehlikeli bir durum ben-
ce. Baş kaldıran son kuşak
olarak tanımladığım "68 ku-
şağı" kendi kendini yitirdi.
Yine de tüm gûçleri elinde ru-
tuyor. Tüm kurumlar, kamu-
oyu onlann kontrolü altında.
Ote yandan duvann ortadan
kalkinasından en çok etkile-
nen de onlar oldu. Bugün ar-
tık birçok konularda yanıl-
dıklannı kabul etmenin za-
manı geldi. Gerçi ediyorlar
da. Ama yeterince değil. Için-
de bulunduğumuz boşluk
bundan kaynaklanıyor. Yanlış
anlaşılmasın. Umutlan veya-
nılsamalanna saygı duyuyo-
rum. Çoğu zaman bize yarar-
lan da oldu. Ama hepsi tota-
litarizm ile flört ettiler. Ge-
nellikle sol totalitarizm ile.
Odak noktalan Mao'ydu. Yani bir soy-
kınm söz konusu. Ortada işlenmiş bir
suç var. Bu suça uzak birolaymış gibi ba-
kamayız. Çünkü bize çok yakmdı. Tüm
davranışlanmızdan sorumluyuz ya da
sorumlu olmalıyız. Bu nedenle, bugün
Hitter'i başa getirenlerin torunu üçüncü
kuşak Almanlann "kefaret" eylemi ola-
rak ülkeme ağaç dikmeye geldiğini gö-
rürsem, soruyorum kendi kendime: Aca-
ba Saıtre'ın çevresinden kaçı Kamboç-
ya'ya gitti? Kaç kişi Çin için bir şeyler
yaptı? Ve niçin Saraybosna için kamu-
oyunu harekete geçirecek bir ses çıkma-
dı?
Tehlikeli bir boşluk içındeyiz. Ama-
cım kinci görünmek değil. Yalnız şunu
T
üm Avrupa'nın başı dertte. Avrupa'nın sorunlan bize kıyasla daha
büyük boyutlarda. Örneğin kimliğin yitirilmesi çok dramatik. Olmayan
nesnelerin listesiyle hesap çıkarmak istemiyorum ama sanat dallannm
en belli başlısı olarak görsel-işitsel sanat, film ve televizyonu
sayarsak, bunlar Avrupa'da yok olmak üzere.
söylemek isterim. Törel bir kurum ola-
bilmek için yanlışlanmızı kabul edip be-
delini ödememiz gerekir. Camus, Sta-
Kn'in yolundan aynldığmda bu ona pa-
halıya mal oldu. Eğer bugün, Vaclav Ha-
vel gibi biri, tüm törel yetkisiyle Pinoc-
het'yi övınek isteyenlere karşı çıkabili-
yorsa, "Amacı ne denli masum olursa ol-
sun, Pinochet suçludur" diyebiliyorsa,
bu çok önemlidir. Bugün Çek Cumhuri-
özgün ve farkhyız ve bunu her zaman
rüm gücüyle duymuşuzdur Kaygılanmı-
yorum. Birçok ortak yapıma giriştik, de-
ğişik dillerde filmler yaptık. Dilimize
aykınbiretkisiolmadı. Eğer şimdi diğer
ülkelerle işbirliği yapmak, sorunlanmı-
zı daha anlaşılabilir bir yoldan anlarma-
yı öğrenmek gerekiyorsa bunun olumlu
yanı yalnızlığımızın duvarlannın yıkıl-
ması olabilir. Hiç değilse birkaç yıl için
sıl yorumJuyorsumız?
ZAIVUSSİ - Polonya'nın diğer ülke-
lerden biraz farklı oluşu belki de 7O'li
yıllarda geçirdiği özgür dönemden kay-
naklanıyor. Yönetmenlerimizin çoğu
tüm güçleriyle değişimden yanaydılar.
Çekoslovak yönetmelerin hükümetle sı-
kı bağlan vardı. Komünist rejimin daha
açık olduğu Macaristan'da da bu böyley-
di. Bizim aramızda ise parti üyesi çok az-
'Genciz, kazanacakçokşeyimiz var'
- Pntonya, Avrupa Toptuluğu'nun gündeminde.
Macaristaıı \e Çek Cumhuriveö" ile birlikte
ülkenizin de topluluğa alınması tartısdıvor. Bu
gibi tartışmalar yalnuca ekonomi üzerinde
dönüyor. Külriir giindeme hiç gelmiyor. Eğer
Polonya, Avnıpa Birliği'ne kanlırsa bunun
külriir ve kimlik acısuıdan nasıl bir etkisi olur?
ZANUSSİ - Pek olumsuz etkileneceğımizi
sanmıyorum. Tüm Avrupa'nın başı dertte.
Avrupa'nın sorunlan bize kıyasla daha büyük
boyutlarda. Örneğın kimligın yıtınlmesi çok
dramatik. Olmayan nesnelerin listesiyle hesap
çıkarmak istemiyorum, ama sanat dallannın
en belli başlısı olarak görsel-işitsel sanat, film
ve televizyonu sayarsak, bunlar Avrupa'da yok
olmak üzere. Bu demek ki ortada önemli bir
sorun var. Ve bu beni çok düşündürüyor.
Polonya'da durum o denli kaygı venci değil.
Çünkü bu alanda biz daha canlı. daha enerji
doluyuz. Daha çok genciz. K.aybedecek pek
az, kazanacak pek çok şeyimiz var. Bizim için
Avrupa bir "meta" değil, bir değer.
- Avnıpa kendini bir "meta"gibi mi görüyor?
ZANUSSf - Maastricht referandumunun
ardından izlediğim, vereceklerinden
kaygılanan, kazanabileceklenni düşünüp
kıvanç duymayan, "sınırsız Avnıpa"
kavramına uzak bir Avrupa. Dostum
KiesJoHski'nın (benim de yapımcısı olduğum)
"Mavi" filminde kompozitör, Maastricht
üzerine bir senfoni yazmaktadır. Olmayan
anlaşmaya senfoni yazmak gibi bir ironıyi
ancak bir Polonyalı düşünebihrdi! Biryerlerde
bir bozukluk var. Bunu her fırsatta
söylüyorum. Belki size Kassandrik
gözükebilir bu, ama evrende hiçbir zaman
rahat hissetmemeliyiz kendımizi. Bir gün kötü
şeylerin olabileceğini düşünmeliyiz.
Uygarlıklar, beklentılerimızden daha büyük
bir hızla gelışıp yok olabilirler. Komünızmin
sonunu düşünün. Bir anda oldu bitti. Bakın
şimdi Batı Avrupa nasıl ayncakh durumunun,
ayncaklı ekonomisinin sonsuza dek garantı
altında olduğuna inanıyor. Benım öyle geniş
bir düşlem gücüm var ki bunun hep böyle
olamayacağını görebiliyorum. Eski efendi
Ruslann Alman pazarlannda sılahlannı
sattıklannı görüyorum ve düşlem gücüm öyle
geniş ki ellı yıl sonra Fransızlann, Italyanlann,
Belçikalıların ve Almanlann aile yadigârlannı
Pekin pazarlannda satışa çıkardıklannı, zengin
Çin ailelerinin yanında çocuk bakıcısı olarak
iş aradıklannı görüyorum. Arzuladıgım için
söylemıyorum bunlan. Ama hiçbir şeyin
sonsuz olmadığını biliyorum. Eğer Batı
Avrupa daha iyi bir gelecek için ödün vermeye
hazır değilse, eğer anında tüketım ötesinde
daha büyük bir değer görmüyorsa yakın
zamanda ıkincı ve belki üçüncü dünya
konuınuna düşebilır. Diğer uygarlıklar üstün
çıkabılır.
- Poloma, Avrupa Topluluğu'ndan neler
beküjor?
ZANUSSİ - Avrupa Topluluğu'na katılarak
daha güçlü. daha yarışabilir olup daha iyi bir
uygarlık yaratabilme olanağımızı
arttıracağımıza. kutsal saydığımız değerlerin
paylaşılmasına daha çok katkıda
bulunabileceğimize ınanıyoruz. Batı
Avrupa'nın da bize bir şeyler verebileceğine
ınanıyoruz. Ama eğer çökmüşse. dekadan ise,
yorgunsa, yolsuzluğa bulanmışsa, umudunu
yitirmişse o zaman verecek bir şeyı yoktur. Bir
aydın olarak bu benı korkutuyor.
yeti'nde, komünizme karşı çıkmış biri
olarak Pinochet'yi bağnna basmak iste-
yen çok insan var. Oysa, komünizmin
darbesini yemiş Havel, "Hayır"diyor.
Bencebumüthişbirşey! Havel'e ve Po-
lonya'da Bronislaw Geremek gibi aynı
düşünceleri taşıyan kişilere törel saygın-
lık veren bir şey. Korkanm ki Batı Avru-
paiı meslektaşlanm arasında aynı önemi
taşıyan isimler bulmak kolay olmaya-
caktır.
- Avrupa Topluluğu'na girerseniz bu-
nun sinemaya nasıl bir etkisi oiacak? Da-
ha kolay yapım olanaklan karşısuıda Pö-
lonya sinemasının özelliğini, kimligini yî-
tirmesi söz konusu olabilir mi?
ZANUSSİ - Sanmıyorum. Yeterince
çok olumlu bir yöntemdir. Sonsuza dek
sürerse olumsuzlaşabilir.
- Avrupa sinemasının bir kriz geçirdi-
ğinden yakınıiıyor. t'lkeniz ne durumda?
ZANUSSİ- Herkes krizden söz ediyor,
orijinal olmak için "Kriz yok" diyece-
ğim. Durum ne denli kötü olursa olsun,
ben iyimserim. Çünkü Polonya'da film-
ler yapılıyor ve bunlardan birkaçı da ba-
şanlı oluyor. Örneğin Kies'owski'nin
son üçlemesi"Üç Renk: Mavi, Beyaz,
KırmıZL" Eger böyle her gittiği yerde
müthiş tutulan filmleryapabiliyorsak ka-
ramsar olmamalıyız.
- Polonya sinemasının,komünizmin ar-
dından komşu ülkelere kıyasla daha ko-
lay bir geçiş vapOğını gördük. Bunu na-
dı. Onlan da bağışlamakzorolmadı. Ço-
ğumuz rejime karşıydık. Wajda, Kies-
knvski, Holland, ben. Rejimin, kendini
doğrudan doğruya değilse bile dolaylı
olarak eleştiren yönermenlere hoşgörü
göstermesi gerçekten birparadoks. Şim-
di artık dostlanmız başa geçti. Ama düş-
man hep karşınızdadır. Birçok yanlış
yaptık. Dağıtım konusunda akıllı dav-
ranmadık.
Koca Amerikan firmalannın endüstri-
mizi kuşatmasını önleyemedik. Pazar
ekonomisi ile Amerika'nın egemen ol-
duğu bir kültürpazan geldi Polonya'ya.
Bugün kim Amerikan modeline karşı
durabiüyor? Hangi ülke? Amerikalıla-
nn egemen oluşunun nedeni yalnız güç-
lü olmalanndan kaynaklanmıyor. Çok
paralan da var. Emperyalist güçler bun-
lar. Bir de şu var: Amerika dünyaya bel-
li bir göriiş getiriyor. İyi kötü, kara ak gi-
bi. Belli değerleri olan bir göriiş. Biz Av-
ru palılar isekargaşalık, sonsuz umutsuz-
luklar v« anti-Anıerikanizm seriyoruz or-
taya. Tabii ki çabşmaz. İzleyki kabul et-
mez.
Amerika'nın en kötü pazan, "Hane-
dan" gibi televizyon dizilerini rzleyen-
ler sandığınız gibi işçiler fılan değil;
doktorlar, avukatlar, yani orta sınıf. Fran-
sa da 'Nouvelle Vague' bir alay başyapıt
yarattı, ama popüler sinemayı öldürdü.
Seçkin birgrubun kibirli, ukala davranı-
şı, paternalizmi neden oldu buna. Açılan
boşluğu da Amerikan sine-
ması doldurdu. Fırsatı kaçır-
madıklan için Amerikalılan
suçlayamazsınız. Artık Tntf-
faut, FeUini, Bergman devri
bitmiştir. Bu tip sinema ile il-
gilenen pek az kişi kaldı. Bu
sinema devam edemedi.
Fransız sinemasının Rene
Clair gibi, Rene Clement gi-
bi ustalar çıkardığı, yalnız
Fransa'da değil tüm dünyada
güçiü olduğu devirde onu
"korunıak"tan söz etmek
komik olurdu. Şimdi Avru-
palı yönetmenler, merhamet
istiyorlar. "Aman bize bir fir-
sat daha verin, lütfen. Gele-
cek kez daha iyi şeyler yap-
maya çauşınz" diyorlar. Ben
bundan utanç duyuyorum.
Eğer ülkemizde izleyiciyi
büyüleyecek, yorulmaya bas-
lamış Amerikan düşünden
daha ilginç bir göriiş verecek
gücü bulamazsak, bizi hiçbir
'GATT' kurtaramaz.
- Yirmiye yakın filme imza
attınız yönetmen olarak. Bir
o kadar da ödülünüz var.
Cannes, Bertin, \cntdik... Beş
yıl önce Film Pokki'nin ko-
nuğu olarak Varşova 'ya gekli-
ğimde •"Döküm" filminizi
izlemiştik. Kişisel öyküle-
rin kısırdöngüsünde yaşa-
nan karabasanı veren bu
film, bir yönden de o gün-
lerin politik ortamını yan-
sıtıyordu.
ZANUSSİ - "Döküm"
gösterilen ilk post-komünist
filmdi.
- Sonuç olarak Avrupa'nın
geJeceğini nasıl göriiyorsunuz?
ZANUSSİ - Evrimi beklemeliyiz. Ye-
ni kuşağın gelip eskilerden dev'r alma-
sını. Çünkü şimdiki kuşak her şeyi teke-
line almış durumda. Bir gün Avrupa Kı-
tası söz konusu olunca Liberation'dan La
Republica'ya, Der Spigel'den Frankfur-
ter Allgemaine Zeitung'a yalnız bir ses
duyuluyor ve bu ses bana temiz gelmi-
yor.
•••
* Şimdilerde Zanussi, Papa John Paul
H'nin genç bir papazken yazdığı, yaşa-
mını fakirlere yardıma adamak üzere sa-
natını bırakan bir ressamın öyküsü,
"Tannmızın Kardeşi"ni beyaz perdeye
getirme çalışmalannı sürdürüyor.
Los Angeies'ta
kimliği beiirsiz
kişikrce
öldürülen
Haing Ngor,
1984yihnda
'En İyi
Yardımcı
Erkek Oyuncu
Oscanaldığı
'Ölüm
Tarialan
filminde
ABD'ü
gazeteci
Schanberg'i
canlandıran
oyuncu Sam
VVaterston Ue
birlikte.
Oscar
9
lı aktörNgor öldürüldü
Küitür Servfci - 'The Kfflmg Fıekls* (Ölüm
Tarialan) filmindeki performansıyla 1984
y11ında 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Os-
can'nı alan Haing Ngor, pazar günü Los
Angeies'ta kimJiği beiirsiz bir kişi tarafin-
dan vurularak öldürüldü.
Ngor'un cesedini Los Angeles'ın Ghina-
town bölgesinde park edilmiş arabasının
önünde bulan polis, cinayete ilişkin sorus-
turma başlattı.
Yetkililer cinayet nedeni üzerinde kesin
bir bilgi vermezken Los Angeies'ta yaşayan
Kamboçyalılar, Ngor'un ülkesi aleyhine gi-
nştiği politik eylemleri ve Kamboçya'nın
kanlı diktatörü Khmer Rouge rejiminden
kaçan halkı destekleyici tavırlannın böyle
bir cinayete kurban girmesinde etkili oldu-
ğunu savunuyor.
New York Times muhabiri Sidney Schan-
berg'in Kamboçya'da yaşadıklanndan yola
çıkılarak gerçekJeştirilen 'Ölüm Tarialan'
adlı filmde meslektasına yardım eden Kam-
boçyalı gazeteci Dith Pran'ı canlandıran
Ngor'un gerçek yaşamöyküsü Pran ile bü-
yük benzerlik taşıyordu. Amerikalı gazete-
ci Schanberg, 1975'te ülkeden kaçmayı ba-
şanrken Dith Pran tutuklanmış ve ancak
uzun yıllar sonra kaçmayı başarabilmişti.
Kamboçya'nın kanlı diktatörü Khmer Ro-
uge döneminde tutuklanan ve sistematik iş-
kenceye tabi tutulan pek çok ögretmen ve
doktor gibi asıl mesleği doktorluk olan Ha-
ing Ngor da bir hastasını ameliyat etmek
üzere, operasyonun tam ortasındayken
Khmer Rouge'un askerlerince sorgusuz su-
alsiz hastaneden alınmış ve işkence gönnüş-
tü. Ngor, bu olaydan sonra 1980 yılında ül-
kesinden kaçmış ve bir süre Tayland'da ya-
şadıktan sonra ABD'ye iltica etmişti.
Ngor, 'Ölüro Tarlalan'ndan sonra 'The
Iron Triangle' (1989), 'Ambition' (1991),
OüVer Stone'un yönettiği bir Vietnam fılmi
olan 'Heaven Earth' (1993), 'My Life'
(1993), 'The Dragon Gate' (1994) ve 'For-
tunes of War' (1994) gibi filmlerin yanı sı-
ra 'China Beach" ve 'Miami Vice' gibi TV
dizilerinderol almıştı. 'ÖlümTarlalan'nda-
ki oyunculuğuyla aldığı 'En İyi Yardıma
Erkek Oyuncu Oscan' aynı zamanda Oscar
Akademisi'nın gerçek mesleği oyunculuk
olmayan bir kişiye verdiği ilk ödül olmuş-
tu.
ABD'li gazeteci Schanberg'in •Kamooç-
ya halkının mücadelesinin sembolü' diye ni-
telendirdigı Ngor'un ölümünün ardından
ünlü yönetmen Oliver Stone ise "Bir cesa-
ret adamıydı ve ölümün bir gün anidcn ge-
lecegini bildiğûıden hep hazuiıkiıydı^dedı.
Birçok kereler ölümle burun buruna gelen
Ngor, bulduğu her fırsatta pek çok TV prog-
ramına çıkarak Khmer Rouge diktatörlüğü
altındaki Kamboçya halkının sıkıntılannı
dünya kamuoyuna duyurmuş ve son zaman-
larda kendisini tümüyle Rouge rejiminden
kaçan Kamboçyalılan örgütlemeye adamış-
h.
Luther Allison, güçlü
blues'uyla Istanbul'da
EYÜPtBLAĞ
Cemal Reşit Rey Konser Salonu.
bu yıl yoğun olarak Major Müzik Or-
ganizasyon ile işbirligi içinde. Geçen
yıllara oranla daha sık aralıklarla ve
önemli isimlerle başanlı programını
sürdürüyor. Son haftalarda bu işbirli-
gi sonucunda arka arkaya izlediğimiz
John Hammond. Duke RobiUard,
Mkhael Hill's Blues Mob, Ben Harper
Charlie Haden Quartet VVest
konserlerinin ardından bu kez
Chkago Blues un önemli isimle-
rinden Luther Allison güçlü blu-
es'uyla bu akşam karşımızda
oiacak.
Bu arada Luther Allison'un
bu salonda sahne alacak ilk Çhi-
cago Blues sanatçısı olduğunu
da hatırlatmak gerekiyor.
Luther Allison, hâlâ 19701e-
rin ortalannda geldiği Paris'te
yaşıyor. Günümüze dek sayısız
albümünü Avrupa'da yapmış ve
konserlerine buradan başlamış.
25 yıla yayılan kariyerine göz
atarsak 1953 yılında ailesiyle
birlikte Blues'un Mekke'si sayı-
lan Chicago'ya göç etmiş oldu-
ğunu görüyoruz. Müziğe olan il-
gisi, elektrik verdiği blues'a bu
şehirde en basanlı yıllannı yasa-
tan Muddy VVaters ve Otis Rush.
Magk Sam, Hovvlin VVolf gibi
isimleri sahnede görmesiyle ta-
mamen blues'a yönelmiş. Belki
rastlantı ya da bilinçli olarak
Chicago Blues'un içinde yeşe-
ren Batı Yakası Tarzı'nın ustala-
n Otis Rush ve Magic Sam ile birlik-
te olmaya başlayınca. 1957 yılında ilk
grubunu kurmuş. Kariyerinin bu baş-
langıç döneminde içlerinde Freddie
King, EunoreJames, B. B. King'in de
bulunduğu ustalarla aynı sahneyi pay-
laşmaya başlamış. 1959,60 ve 62 yıl-
lanndaki henüz emekleme çağındaki
Ann Arbour Blues Festivali'nde liste
başı olarak yer almış. Ardından onu
üne kavuş'turan ünlü parçası "Love
Me Mama"yı yayımlamış. 1972 yı-
lında imzaladığı sözleşme ile Mo-
tovvn'ın ilk blues sanatçısı unvanına
da sahip olmuş.
Luther Allison'un blues'unda bu-
gün soul, funk. rhythm and blues hat-
ta rock'a bile rastlamak mümkün, an-
cak gördüğüm kadanyla tümünün alt-
yapısında Ghicago Blues'un gücü ya-
tıvor.
20 yıl aradan sonra Amerika'da
1994 albümü "Soul Ffcıin' Man" (Av-
rupa'da "Bad Love" adıyla yayımlan-
dı) ve 1995 albümü "BlueStreak" ile
yaptığı dönüs çok başanlı bulunmuş.
Herald Tribune onun için "efsane ol-
mayı çoktan hak eden bir bluescu" di-
ye başlık atmış. Çoğu eleştirmene gö-
re genç umut Robert Cray çok uğraş-
tı, ama albümleri pop listelerinde gö-
rünüyor. John Lee Hooker da öyle.
Luther Allison ise blues listelerinin
dışına çıkmadı. Bu da kuşkusuz blu-
es dünyasında çok önem verilen bir
referans niteliğinde.
Luther Allison yeni bir sound yarat-
ma arayışında olduğunu ve bunun için
de değişik tarzlan bir araya getirip
harmanladığını anlatıyor. "Yeni du-
varlar örüp yeni odalar eklemek, Du-
ke Ellington kadar büyüloicL Miles
Davis kadar renkli, B.B. King ka-
dar uygar görünümlü olmak isti-
yorum."
70'lerin ortasında geldiği Fran-
sa'da kısa sürede tıpkı Grateftıl
Dead'in Deadhead'leri gibi kendi-
sini sürekli takip eden kıtlenin or-
taya çıkmasından sonra daha sık
aralıklarla konserler vermeye baş-
layan Luther Allison daima "yeni
şcyler" deniyor. "Soul Fixin
Man"'albümünün kapanış parçası
M
Freedom"da, Afrika vurmalı çal-
gılan ile başlayan ve gospel vokal-
leri ile devam eden düzenleme çok
başanlı. Bu başanyı albümün tü-
münde gözlemek olası. Gelenek-
sel bir blues parçasının ardından
soul ya da rhythm and blues tatla-
nnın da katıldığı bir başkasını din-
leyebiliyorsunuz.
Sanatçının sahnedeki hâkimi-
yeti ve gösterisinin görülmeye de-
ğer olduğunu yazan eleştirmenler
onu blues gitarcılan arasında "İlk
KT'a sokuyor ve kesinlikle ben-
zersiz bir sanatçı olduğu üzerinde
duruyorlar.
Sanatçının elimdeki son iki al-
bümünü uzun süredir dinliyorum ve
Chicago Blues içinde başından beri
favorim olan Chicago Batı Yakası tar-
zının baskın olduğu çalışmalann sah-
nede de aynı enerji ve güçle yorumla-
nacağına inanıyorum. Luther Alli-
son'm adını daha önce duymamış ola-
bilirsiniz, ama yaptığı müziğe aşina-
lığınız varsa bu fırsatı kaçırmayın de-
rim.
Çin, Ang Lee'nin filmini sahiplendi
BEIJEVG (Reuter) - Çin, Tayvanlı yönetmen Ang
Lee'nin 1996 Beriin L'luslararası Film Festivali'nde
Altın Ayı ödülü alan fılmi 'Sense and Sensibility'
üzerinde hak iddia ediyor. Çin'in resmi haber ajansı
Xinhua, Lee'nin Berlin'deki başansını 'Çin için büyük
bir zafer' başlığıyla duyurarak yönetmenin Tayvanlı
değil, Çinli olduğunu duyurdu. Çin ile Tayvan
arasındaki resmi ilişkilerin 1949 yılından bu yana
dondurulmuş olmasına karşın, Çin resmi haber
ajanslannın haberi bu şekilde duyurması şaşkınlıkla
karşılandı. Ang Lee'nin 1993 yılında Beriin Film
Festivali'nde Altın Ayı alan 'Düğün Yemeği' (The
VV'edding Banquet) adlı filmin gösterimi,
homoseksüelliği konu aldığı gerekçesiyle Çin'de
yasaklanmıştı.
Ödiillü Çocuk Kitapları Yarışması
Küitür Servisi -1964 yılından bu yana Izmir'de
etkinliğini sürdüren "Özgür Eğitım Yayınevi"
kurucusu bulunan, eğitimci yazar Mevlüt Kaplan
adına "Ödüllü Çocuk Kıtaplan Yanşması"
düzenlendi. Yazarlan özendirmek, yapıtlannı
değerlendirmek, çocuklara nitelikli yayınlar sunmak
amacıyla bu yıl ilki gerçekfeştirilecek olan yanşmanın
ilk ödülü "Çocuk Öyküleri" dalında veriliyor. Seçici
kurulu Muzaffer Izgü, Kadri Sümer, Hidayet Karakuş,
Hüseyin Yurttaş ve Mevlüt Kaplan'dan oluşan
yanşmada birinciye 15, ikinciye 10, üçüncü>e 5
milyon verilecek ve ödül aian yapıtlar yazar adıyla
kitaplaştınlacak. Yanşmaya katılacak öykü
dosyalannın, anlatım ve içeriklerinin 8-12 yaş
düzeyini kapsaması ve daha önce başka bir yanşmaya
katılmamış olması gerekiyor. Sonuçlan 20 Haziran
1996 tarihinde açıklanacak yanşmaya katılım süresi
27 Mayıs 1996 saat 17.00'ye kadar (Tel: 484 10 39).
Ayşe Nur Kocatopçu resim
sergjsi
Küitür Servisi -
Ayşe Nur
Kocatopçu'nun
resim sergisi, 1
mart cuma günü
Istanbul Dev let
Güzel Sanatlar
Galerisi'nde
açılıyor. 1966-67
döneminde Devlet
Tatbiki Güzel
Sanatlar
Yüksekokulu
Dekoratif-Resim
Bölümü'nün Herr
Müller ve Herr
Schimp
atölyelerinden
mezun olan
sanatçı. 1972
yılından bu yana kişisel sergiler düzenliyor. Son olarak
1994 yılında Ankara'da bir kişisel sergi gerçekleştiren
Kocatopçu'nun yapıtlan 16 marta dek izlenebilir.
"Sanat Egitimciteri Derneğr"
kuruldu
ANKARA (AA) - Ankara Üniversitesi, Gazi
Üniversitesi ve Hacettepe Ünıversitesi'nin sanat ve
sanat eğitimi alanında görev yapan öğretim üyeleri, bir
araya gejerek "Sanat Eğitimcileri Demeği'ni" kurdu.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Güzel
Sanatlar Eğitimi Anabilım Dalı Başkanı Prof. Dr. tnci
San'ın girişımiyk kurulan Sanat Eğitimcileri
Derneğı'nden yapılan açıklamada, derneğin okul
öncesi, ilköğretim. lise ve üniversite düzeylerinde özel
ya da resmi kurumlarda çalışan sanat eğitimcilerini bir
araya getirmeyi hedeflediği kaydedildi. Açıklamada,
derneğin amacının sanat eğitimi alanında "ulusal,
bilimsel, sanatsal, çağdaş ve evrensel değerlere saygılı
olarak tanıtım. uygulama, bilgilendirme. geliştirme,
yaygınlaştırma, iletişim. katılım, etkinlik ve işlevlerini
gerçekleştirme" olarak belirlendiği bildirildi.
Buca Betedîyesrnden ödüllü
fotoğraf yarışması
Küitür Servisi - Buca Belediyesi 'Yaşayan Buca'
konulu bir fotoğraf yanşması düzenliyor. Bu yıl ilk
kez düzenlenen yanşmaya Buca'yı tanhi, kültürü,
doğası ve yaşamı ile konu alan fotoğraflar
katılabilecek. Seçici kurulunu DEÜ Güzel Sanatlar
Fakültesi Fotoğraf Bölümü Başkanı Simber Atay,
fotoğraf sanatçısı Erol Özdayı ve Yalçın Çıdamlı, Buca
Belediyesi Fotoğraf Yanşması Sorumlusu Emin Sade
ve fotoğraf sanatçısı Yusuf Tuvi'nin oluşturduğu
yanşmada, başanlı bulunan üç fotoğraf sanatçısına
ödül olarak 8'er milyon lira, mansiyon alan diğer üç
sanatçıya ise 2'şer milyon lira para ödülü verilecek.
Başvuruda bulunmak isteyenler, Buca Belediyesi
Kültür Sanat Merkezı'nin 420 02 32 no'lu
telefonundan aynntılı bilgi edinebilirler.
K Ü L T Ü R t Ç İ Z İ K
KÂM ÎL M A S AR ACI