Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 1996 SAU
14 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Siyaset-fntbol-magazin üçgenînde
kısünhms tiyatromıızÇumhuriyet gazetesinın kühür
sayfalarında yaşanmış bir yılhk
tiyatro serüveninegözatayımde-
dim bu kez. 1996 yılı içinde tüm
gazete \ e dergilerde (tiy atro der-
gilerini de saymacasına) tiyatro-
muzda olup bitenlere ilişkin ola-
rak yazılanları dörde beşe katlar
(hiçbiri de yabana atılmayacak
düzeyde) yazı. haber ve yorum
çıktı karşıma.
Yıl t»o> unca bir yana yığdığım.
zaman zaman dadengesibozulup
yerlere saeılarak başıma dert açan
"kesikler" B 4 boyunda 30 san-
tim derinl iğinde bir kutuy u doldur-
du. (Kaç cilt kitap eder. siz lıesap-
layın artık!) Bu nedenle 1996 yı-
lının tiyatroy a en çok enıek ver-
mış "to>pluluğu"olarak başta Kül-
tür Ser\ ı>ı Şetl HandanŞenköken
ve çalışkan ekıbi. bu say falarda "ti-
yatro"y a çeşitlı bağlam ve düzey -
İerdekatkıdabulunınuş. tümkül-
tür ve sanat insanlarını kutlamak
istiyorum.
Tüm gösteri sanatlannda oldu-
ğu gibi tiyatro eyleminın de "buz
üstüne yazıldığı" söylenir. 1996
yılında buz ü.stüne yazılanlar.
Cumhııriyet'te eksiğiyle. fazla-
sıyla. yine de elden gelebıldiğiniıı
çok ötesındc. kâğıt ve mürekkep-
le hulu^arak geleeeğe saklanmi:?.
İkinci olarak tiyatroy a emek
vermiş amatör v e profesyonel tüm
tiyatrocuları kutlamak ıstenm. Si-
ynset-futbol- magazin üçgeninde
sı
1
.şmi;}. en palıalı. en çok düşün-
sel \e fizıksel emek gerektıren,
varlığıseyırcisıninkatılımınabağ-
lı. en kolay "incinebilen" (ılle
**yuh" çekılmesı gereklı değil. du-
yarlı birtespıh şakırüsi. kol saati
ya da ccp telefonu çalişi. bir ho-
rultu. yersiz bir kahkaha, öksü-
rük krizlerı yeterli) bir sanatı bir
yıl boyunca bir kez dalıa >iirdür-
dükleri içın.
Devlet politikasında
"miiliiik ve enflasyon
"Siyaset." çok >önlü olarak et-
kiledi tiyatroyu. Her şeyden ön-
ce. y ıl bo> unca yaşanan hükünıet.
hükümetsizlik bunalımlan. güz
aylannı silip süpüren "kam>on"
olayı. baş edilmez boyutlara ula-
şan enflasyon. seyirciyle tiyatro
arasındaki bağlan doğal ki ge\ şet-
ti.
Tiyatro seyırciliği de emek. pa-
ra ve "moral" gerektirir. Toplunı-
sal düzeyde "morali bozuk". do-
layısıy la yorgun bir seyircı. "din-
lenmeji" daha kolay yollarda (söz
uelımı tele\ izyon izlemede) arar.
Çalışma. e\ geçindirme ve ula-
şım zorluklarıyla baş etme duru-
rnunda kalan yorgıın ve morali
bozuk ınsanların en kolay vazge-
çebileceklerinin başında gösteri
sanatları gelir. Öy le de olmuştur.
Dahası. "siyasigüç" birkaç y ıl-
dır. daha önce benzeri görülme-
mişbirbiçımdetavıralmiştırsah-
ne sanatlarına Meclis konuşma-
lannda. basın toplantılarında. yet-
kıli. yetkısiz herkes. sahne sanat-
lannı ve sanatçılarını küçülten
sözleri artık rahatça söyleyebil-
mektedir. Insanın ağzına (aklına
değıl) geletıi rahatça söylemesi-
nin "demokrasi" olduğunu sanan
ve bu yönde "ağza aünmaz~ı (üs-
telik de soıı derece bozuk bir Türk-
çe kullanımıyla) "ağza alıntr" kı-
lan sesli ve görüntülü medyamı-
zın son on yıldır siyasette. sanat-
ta, bireyseİ ilişkilerde "geçerli"
saydığı kültürsüzlüğün bir sonu-
cudur bu. Sonuç olarak da tiyat-
roya ilişkin lıiçbir gerçek sorun,
oerçek boyutlarıyla tartışılama-
makta. siyasetın tiyatro gündemi
ağız dalaşlanyla dolmaktadır.
Soniki Kültür Bakani'nın kiil-
türün "milir olması gerektiği yo-
lundaki farklı benzeranlatim bi-
çemleri. olsa olsa -tiyatro, opera.
bale" gıbi sanatlara olan uzaklık-
lanyla. bir de temsil ettikleri par-
tiyi \e seçmen kitlesini mutlu et-
me çabalanylaaçıklanabılir. Türk
tiyatrosunu yapanlarbızim insan-
lanmızdır. f ürk sahnelerinde bi-
zim Türkçemiz. hem de çoğunluk-
la en yetkin biçımiyle. konuşul-
makta. sahnede yer alan duyar-
lıklarbizim insanlanmızın mimik
ve hareket özellikleriyle dile gel-
mekte. en önemlisi. sahnelenen
oyunlar Türk insanının duyarlı-
Sına seslenmektedir. (Yoksa bun-
ca yıldır seyirci bulabilirmiydi?)
Sanat söz konusu olduğunda "ulu-
sal'7"evrensel"ayrımından söz
edilemez. Tüm dünyanın "kü!-
türierarası" sanat anlay ışinı gün-
demde tuttuğu bir dönemde. Al-
man \azann Uzakdoğu tiyatro-
sundan. Amerikalı yönetmenin
Atnka masklanndan \e dansla-
rından etkilendiği bir dönemde
(2000'li \illara üç kala)- çocuk
aldatırgibı ~milli"lığe sığınmak.
sanki "devlet desteği" Türkiye
içindekı tı> atro topluluklanna ye-
tiyormuş gibı bir de \urtdış.ında
sahnelenecek Türkçe oyunlara
'"destek" \ermek. ti\atro\a katkı-
da bulunmak değil. olsa olsa "ti-
yatro"\u genel siya.setin birpar-
çası yapmaktır.
Ovsa sanat. genel siyasetin \el-
pazesi içindeyeralmaz. Bunu Hit-
• Tiyatro genciyle yaşhsıyla, kurumlaşmış ve öncü sanatçılanyla on iki ay boyunca kendini gündemde
tutmayı hir kez daha başardı. Kuşkusuz daha iyisi. daha düzeylisi. daha çok öncü nitelikler taşıyanı özlenirdi.
Yine de 19%'yı tiyatro adına başarıh bir yıl sayıyorum. Topluma tiyatro yazarı kazandınna, sanatçıyı
destekleme. onurlandırma adına ödüller ve yanşmalar oluşturan kurumlann \e demokratik kitle örgütlerinin
gün geçtikçe çoğaldığını. tiyatro izleme ve tiyatıocu olma hevesini sürdüren gençlerin sayısında bir artış
olduğunu gözlemledikçe de gelecek bağlamında umutlamyorum.
Genco Erkal(l).'Histeri'-TivatroStüdyosu (2).-Adanı Vdamdır Btluk I il" - lhatroTi (3). "Azizname" - Ankara De\letTiyatrosu
(4), Robert VN ilson (5), "Abelard \e Heloise' - Aksanat Pn>düksi>on 1 iyatrosu (6).
ler \e Mussolini beceremediyse.
artık kimse beceremez. Kültür
Bakanlığı'nın \ erdıği ti'.atro ödiil-
lerine \e "proje desteği*"ne karar
v erecek kurullardan tiyatro örgüt-
lerinin neden çıkanldığı açık se-
çik açıklanmazsa. bu ">eni
t
* uy-
gulama demokrasiye vurulmus
bir darbeolarak mtelendırilir. Da-
hası. ödenekli tıyatrolara \erilen
bütçedekısıntı yapılırvı. zatenba-
kanhğın birgenel müdürlüğü ola-
rak "garip" bir konunıda \ar ol-
mayı sürdüren De\let Tiyatrola-
nnın "merke«\etçi" yapısı faz-
la "özerk" bulunursa. bugüne dek
(Sağlardönemınde. öncesinde \e
sonrasında I bir tiyatro çerçe\ e y a-
sası okışturmak. De\let Tiyatro-
ları'nı dabuçerçeve içinde özerk
bir konuma yerleştırmek. mart
ayında yapılan 2. Sanatçılar Ku-
rultayı'nda öngörülen "sanatta
özerkyapılanma"düşüncesıni ya-
şanıa geçirmek gibi aşamalar hi-
çe say ılarak de\ let gücüy le "akın-
tıya kürekçekiiebileceği"ne ınanı-
lıyorsa. boş yere zaman \e ener-
ji yitiriliyor denıektir.
De\ let; son bir y ıl içinde. tiyat-
ro bağlamında siıııtta kalmıştır.
Dalıa önce Minulntus yasa öneri-
lerınin Meclıs'e ulaşması yıllar-
dır olduğu gibi bu yıl da olanak-
sız kılınmış. en yetkili ağızlardan
De\ let Tiy atrolan'nın müthiş pa-
rasal sıkıntılar içinde olduğu. is-
tenen yapımların gerçekleştırıle-
medığı. de\ let dı^ından "destek"
gerekliliği s urgıılanmış. özel tıyat-
rolara \erilen de^teğin (başvuru-
ların eskiye oranla çok daha ön-
ceki bir tarihe alınmasıııa karşııı)
gecikmesi nedeniy le pek çok ti-
yatro yeni döneıne zamanında baş-
layamamıştır.
De\ let Tiy atroları genel müdü-
rü Prof. Bozkurt Kuruç. yanlı^
saymadıysam. iki>i RkriSağlarol-
mak üzere tam yedi Kültür Baka-
nı'vla çalı^mayı bas,armi;-tır. İs-
taııbul BüyükşehirBeledıyesı Ba>-
kaııı Recep Tayyip Erdoğan'a ise
ŞehirTiyatrolan Genel Sanat >'ö-
netmenı dayanmamaktadır. Cen-
ea\ Giirün \e Erol Keskinden
sonra görevi. De\let Tiy atroları
»anatçiM Kenanlşıkalmi:?tır. An-
kara De\let Tıyatrosu sanki
1996 9" dönemine girmemiş gi-
bidir. Geçen yıl çok az oynanan.
beğenılen. ama pek çok seyirci-
nin henüz izleme fırsatı bulanıa-
dığı "Giordano Bruno" (yazaıı
\e yöneten Erhan Gökgücü) \e
"NeGüzelGün"(yazan M.Ghel-
derode. y öneten ŞakirGürzumarı
ba^lığını ta^ıyan. kalabalık kadro-
1u. özenli yapımlar gösterımden
kaldınlmiş \e bu yapımlara \eri-
len emeğin \e yapılan harcama-
nın bo>a gittıği görülmüştür. Bu
konuyayetkililercehiçbiraçıkla-
magetirilmenıistir. Henüz lııçbır
oyunun ba>ın gecesi y ap\\mamı^-
tır... De\ let Tiyatrolan"nın ba^-
kentıne egemen olan bu -alışıl-
namı>- sessizlik neden'
•Büyükİbo'ile'Küçük
İbo' arasında bir ayrıntı
Magazin dünyası. tiyatroyu
"magazinleştirmek" için yıllar-
dır elinden geleni yapıyor Bun-
da oldukça ba^arılılar Tı\atro
olaylarını "defile" haberleri ara-
sına sıkıs.tırı\erıyorlar. Tiyatro sa-
natçılarını "pop" ya da "top" şar-
kıcılarlaekranagetiriyoıiar (Çün-
kü kımı ııyatro sanatçılan tele-
\ izyonda da sınemada da oy nuyor-
lar.) Tiy atronıın ünlülerinin kim ol-
duğuna "magazin" karar \eriyor
böylece. İsterdizı çe\irmış. ıster
talk-showcu olmuş. ıster reklam
fılmı çe\irmı^ olsun. yalnızca
"medyatik" kılınmış olan tiyatro
sanatçılan gündemde. Bu sanat-
çılar. artık lıepsi birbinne benze-
diği ıçin hiçbiviniıı adıııı an\mt.a-
yamadığım bir dolu pop şarkıcı-
sinm birinin desteğinde "talk-
sho\*'lara çıkıyorlar. Talk-sho\v-
cu"\ ıldız." zaten tiyatroy a gitme-
diği için sanatçının sahnede ne
yaptığmı biliyordeğil: dolayısıy-
lanezaketolsiındıyebiriki labes)
tiy atro sorusu sorduktan sonra sö-
zübildığı konuy a I sanatçının oy-
nadığı reklam klıbıne \e dizıyei
getirıyor. Pop s.arkıcısının ıse ya-
nında oturan sanatçının kım oldu-
ğu hakkında bile çoğunlukla fik-
ri yok. (Olsa ağzını açık iki laf
söy lerdi.) O da >irin •jirin gülerek
kendısine sarkı söy leme sırasının
gelmc>iııi beklıyor Tiyatro saııat-
çısı neyapsın'bi7iden yadaoy-
nadığı oy undan bir parça oy nay a-
cak hali yok ya. uslıı uslu oturup.
pek beğeniyormuş gibi şarkıyı
dinliyor Kinıi tiyatrocumuzunti-
yatroculuğu ıse tele\ izyonda ko-
tardıklarından ibaret genellıkle.
Magazin ba.sınından tam desteği
oıılar görüyorlar. Reklama. dizi-
ye. talk-shov\ "a çıkmay ıp da öm-
rtıniı aeceler bovu. se\ırcı\e dü-
zeyli bir tiyatro sunmaya adamış
"beceriksiz'" sanatçılann ise ma-
gazin dünyasının gündemine gi-
rebılmek ıçin Genco Erkal gibi
Fransa'da PauJoCoelho'nun "Sim-
yacı"sında Fransızca oynayarak
büyükalkışalmışolması bileyet-
miyor. Magazin dünyası. "mora-
li bozuk" toplumun morali ni.kül-
türsüzlüğü •'kültiirmüş" gibi ko-
layca algılanıp tüketilen herhan-
gibirgösteriyı "sanat~mış. "riyat-
ro"ymuş gibi sunarak düzeltme-
yi. daha doğrusu "rating" alma-
y\ amaçlıyorbe^elH.Tekhizme-
tı var belki tiyatroy a: düzeyli bir
sanatçıyı tele\ izyonda izleyip se-
ven bir izleyici belki onun tiyat-
rodakı oy unlanna da gıdip. tıyat-
ro sey ireısı olmay ı öğreniyor. Ama
eğri otunıp doğru konus.alım. ma-
gazin dünyasında tiyatro. "Bü-
\ükİbo~dan "'Küçük lbo"y aakan
azgın nehır suy unda bir su zerre-
ciği ancak...
Tiyatro ve "Maraba
Tdevole"
Bilinz. tiyatro. tutbol ile ne ka-
dar ilgılenmezse. tutbol da tiyat-
roy la o kadar ılgilenmez. (Sözüm
futbolu da tiyatroyu da se\enler
içın değil.) "Siyaset" ise futbolu
tiyatroya yeğ tutar. ünlarca ya-
bancı futbolcuyla doldurulmuş ta-
kımlanmızın başarıları "milli'*
olarak nitelendirildiği için midir
bu. yoksa "morali bozuk" toplu-
mun maçlarda a\az a\az bağıra-
rak "stres atması". gecelerini dj
T\' başında maç izleyerek Türki-
\e'nin üündemındeki sorunların
dışında kalması *"si\aset"in işıne
mi gelmektedir. bilinmez. Futbol-
se\er için tiyatro. " Merhaba Te-
levole" diyen Levent Kırca ya da
bir arada bir futbolla ılgili espri-
ler yapan Metin Akpınar'dır. Ti-
yatro içinse futbol maçları. salon-
İann boş kalmasıdır. Futbol usta-
sı Ingilizlerin toplam futbol se-
yircisi. toplam tiyatro seyircisi-
nin altındayken bile îngiliz tiyat-
rosu bunalımdan söz etmektey-
ken Türkiye'deki tiyatro. futbol
sey ircisinin ellide birine bile ulas,-
mayan sey ırcisiy le. "\iikselende-
ğerler"in tüm baskısına karşın,
dimdik ayakta durmaktadır. An-
cak futbol şımarıklığı. kültürsüz-
lük \e medyanın körüklediği "ağ-
zına geleni söyleme" alışkanlığı
öyle boyutlara ulaşmıştır ki bir
antrenör. takımını disipline sok-
mak içın "Burası şarlatanlık yeri
değil, şarlatanlık yapacaksan git
Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ne" ben-
zeri bir sözü ağzına alabilir ol-
muştur. Bu kişi "Muhsin Ertuğ-
rul Sahnesi" adını bir "hakaret
öğesi" olarak kullanabildiğine gö-
reya Muhsin Ertuğrul vetıyatro-
dan bütünüyle habersizdir. ya ti-
yatrodan bütünüyle nefret etmek-
tedirya da düşünmeyi ve konuş-
mayı öğrenememiştir. Futbolun
"yüksefen değer" olarak böylesi-
ne öne çıkanldığı bir toplumda
başka "değerler"in düşmesi kaçı-
nılmazdır. Bu genel "değerlerden-
gesizliğj"nden tiyatro da payını al-
mı^tır.
Tiyatroda neler oldu?
Tiyatro dışı gündemin tiyatro-
yu belirlemede ne düzeyde etkili
olduğunu. geçmişte olduğu gibi
1996'da da görmüş oluyoruz. Pe-
ki tiy atro kendı adına ne yaptı. tı-
yatro adına neler yapıldı'
1
Tiyat-
ro kendi gündemıni nasıl belirle-
di 1996'da? Her şey den önce. tüm
olanaksızlıklara ve para sikıntısı-
na karşın bir dolu festival gerçek-
leşebildi. Avignon Şenliği 50. ya-
şını kutlarken Istanbul Üluslara-
rası Tiyatro Festivali 8. yaşını ta-
mamladı. Bir dolu seçkin yaban-
cı topluluğun ürünleri arasında
ünlü Amerikalı tiyatro adamı Ro-
bert \Vilson'ın "Persephone"si
belleklere çakılı kaldı. Festivalde
yer alan .AzizNesin bölümünü An-
kara Dev let Tiyatrosu'nun "\ziz-
namesi" ve DostlarTiyatrosunun
"Birtakım .\zizlikler"i taçlandır-
dı. "Brecht'e Saygı" bölümünün
yıldızları ise Zeliha Berksoy ve
"Adam Adamdır". "Bebek FiP
oyunlarını başanyia sunan Tiy at-
ro Ti sanatçılanydı. Tiyatro Stüd-
yosu'nun "Histeri"si. yapılmak-
ta olan tiyatro salonlannın yanma-
sı sonucunda. hep konuk salonlar-
da oynandı: bu arada Türkiye'yi
dolaşarak seyırcıyi ortaya konan
düzeyli tiyatroculuk anlayışıyla
büyüledı. Istanbul ŞehirTiyatro-
lan ve Devlet Tiyatroları. ünlü
Rus romanlanndan uyarlanmış
gösteri^li yapımlarla katıldılar
Festival'e. \ine Festival'de yer
alan "Abelard ve Heloise" ise ya-
lm ve etkileyiciydi.
Pek çok topluluk tek kişilik gös-
terilerle seyirci karşısına çıktı.
Berksoy v e Erkal 'dan başka. Tun-
cel Kurtiz. Cihan İ nal. Ferhan
Şensoy.JülideKural. yeni dönem
başında Erdal Öz\ağcılar, yine
"Annie \Vobbler~ıy le Özlem Er-
sönmez. "İnadına Yaşamak'>
*la Al-
tanErkekli gündemde. Festival'e
katılan oyunlar dışında Ankara"da
"Ben Feuerbach", "Giordano Bru-
no". "Ne Giizel Gün", "Gazap
Üzümleri"\e "Ku\ayi Milliye"
genel düzeyin üstüne çıktı. Antal-
ya ve Ankara Devlet Tiyatrola-
rı "nda iki ay n "Gügamış" sahne-
lendi. 1996"nın birçok başarılı
oyuncusu var. burada saymakla
tükenmeyecek. Ama yılın en ça-
lışkan yönetmeni kuşkusuz Tür-
kiye'nin çeşıtlı kentlerinde çeşit-
li bıçemlerde çeşitli oyunlar sah-
neleyen Işıl Kasapoğlu'ydu.
Tiyatro kitaplığı .AzizÇalışlar'ın
çalı^malan ve Esen Çamurdan'ın
dramatuni konusunu irdeleyen ki-
tabıyla zenginleştı. K.ırkıncı sa-
nat yılını kutlayan Engin Cez-
zar'ın sanat y aşamı da kitaplaştı.
Haldun Tanerın yaşamöyküsü
eşı DemetTanertarafından dile ge-
tirildi... TÜYAPbüyükbirkadir-
bilirlikle sahnede 50 yılını dol-
dunnuş 64 sanatçı için birgece dü-
zenledi. Sahnede 50 yıldır sürek-
li olarak kalmış olan sanatçılann
sayısı ise doğal ki çok daha azdı.
Devlet Tiyatroları planladığı
hiçbir şenliği gerçekleştiremediy-
se de Bilkent 2. Tiyatro Okulları
Şenliği. Dokuz Eylül Ünıversite-
si'nin üstlendiği "\VorldTheatre
96". Türkiye Assitej (Çocuk ve
Gençlik Tiyatroları Uluslararası
Birliği) Çocuk Oyunları Şenliği
(Bursa). Assos Gösteri Sanatlan
Festivali düzenlenebildi. Tür-
kıye'nin içinde bulunduğu ulus-
lararası örgütlerin hepsinde Tür-
kiye. yönetim kurulu üyeliğine
seçildi. Başta ODTÜ Amatör
Tiyatrolar Şenliği olmak üzere
birçok amatör tiyatro festivali ger-
çekleşebildi.
Y4ZIODASI
SELİM İLERİ
Dereotu
Dereotu bir istanbul otu mu? Bir Istanbul bitkisi
mi?
Otun. bitkinin Istanbullu'su mu olur denecek.
Ama dereotu istanbul mutfağına damga atmış bir
ot; unutmamak gerekir.
Ansiklopedileri karıştırdım, dereotunun öyküsü^
ne baktım. ''
Şemsiyegillerden, maydanozgillerdenmiş. Elbef-
te Latince bir adı var: 'Anethum graveo/ena.' Bir
de yabanî dereotu varmış; onun Latincesi 'anethum
sylvestris'.
Bitkilerin, otların, çiçeklerin ille Latince adlarıyla
anılmaları çocukluğumdan beri çok şaşırtıcı gelir ba-
na. Niye başka şeyler, sözgelimi madenler, mobil-
yalar, temizlik malzemeleri değil de, hep yeşertiler;
yeşillikler...
Dereotlarının pek fazla çeşidi yokmuş. Hepi to^
pu birkaç çeşit. Genellikle birkaç yıl yaşıyorlar
Ömürleri, kısa. Bazıları bir yılda ölüp gidiyor. Öyle
uzun boylu da değıller: Altmış santim, bilemediniz
bir metre. (Bir metrelık dereotu hiç görmedim.)
Meğerse çiçek açıyorlaımış. Şemsiyemsi. küçük
ve yeşil... Yemyeşil çiçekler. (Dereotu çiçeği de gör-
medim.)
Bileşik yapraklı dereotlarının tohumları siyahmışr.
Bu siyah tohumlar iyice kurutulduktan sonra dö^
vülüyor; sindirimi kolaylaştırmakta. gaz giderilme'
sinde kullanılıyor. Büyükler için 1 -4 gram arası yen
terli. Küçüklere daha az verilecek.
Dereotunun siyah tohumun başka marifetleri vaa
Onları sonra anlatacağım. >•
Dereotu deyişimizin nedeni, yabanîsinin su ke*
narındayetişmesinden. Ama halk dilinde dereotu-
na 'tereotu'denildıği oluyormuş. Terenın bambaş-
ka bir bitki olduğu hatırlatılıyor.
Tere geniz yakarak nefes açıyor.
Sevgili dereotuysa güzel kokulu yapraklarını su-
nuyor bize. Güzel kokulu yaprakları çeşni vermek
üzere yemeklerde kullanılıyor. Bu yüzden Istanbul
mutfağının gözdesi.
Sözgelimi çıroz salatasına çok yaraşıyor. Çocuk-
luğumda evlerin balkonlarından dizi dizi uskumru
çirozu sarkar, kurumayı beklerdi. Kuruyunca ateş-
te öldürülür, küçük küçük parçalanır, kayık tabak-,
ta sirkeye yatırılır, üstüne dereotu kırpılırdı.
Doğrusu o zamanlar ne dereotunu, ne dereotlu
çiroz salatasmı severdim. Hatta sevgili dereotunu
hiç sevmezdim.
Dereotunu Selma Güneri'nin sofrasında sev-
dim: Taze sovanlı, domatesli yeşil salata yapmıştı.
Kıvırcık salataya bir demet dereotu! Sovanla dere-
otunun yan yanalığı birden pek hoşuma gitti.
O günden sonra dereotunu taze baklada da, fa-
vada da çok sever oldum. Zaten eskiler, dereotsur
fava kotarılamayacağı kanısındaymışlar. Şimdi sa-
nırım pek dikkat edilmiyor...
Yine eskiler dereotu tohumu eklenmeden turşu
kurmazlarmış. Bugünün turşularında dereotunun
kendisi kimileyin kullanıhyor. Gelgelelim tohumdan
eser kalmamış.
Sonra bu tohumlardan anason yerine de yarar-
lanılıyormuş.
Düşünüyorum, dereotu başka hangi yemeklere
yaraşır? Aklıma hemen yerelması geliyor. Galiba ku-
zu kapamaya da yaraşır.
Kestane haşlanırken suyuna bir çimdik dereotu
atılırsa, kestanelere hoş bir lezzet verirmiş. Dere-
otlu kestane haşlayan kaç kişi kaldı acaba?
Zavallı tavşanları kesip öldürmeden önce, birkaç
gün dereotuyla beslemek gerekirmiş. Tavşan ett
çok hoş bir lezzet kazanıyormuş. (Tavşan kürkü gi-
yenler gibi. tavşan eti yiyenler de ürkütür beni. He-ı
le bıldırcın tıkınanlar. hele onlar!)
Dereotu Istanbul'da şubatla eylül arasında ekili-
yor. Ekimden bir, bir buçuk ay sonra yaprakları ko-
parılmaya başlanıyor. Demet demet manavlarda
boy gösterıyorlar sonra.
Durup dururken neden takılıp kaldım dereotuna?,
Yalnız dereotuna mı? Yalnız manavların önün-
den geçerken. kış sebzelerine, top top lahanalara,
birer beyaz adacık gibi duran karnıbaharlara, yap-
rak yaprak pazılara. hep sonbahar renklerinden el-
malara. portakallara, mandalinalara, muzlara, son-
ra çürümüş yaprak alacalı muşmulaiara, kıpkırmı-
zı turplara, zebercet yeşıli pırasalara baktıkça ya-
şamak sevinci duyabiliyorum; yalnız onlarla. Karan-
lık, pis, kırlı ve çirkin hayatlar silinip gidiyor sanki.
Gazetelerin manşetleri, televizyonların haber büU
tenleri, radyoların saat başı haberleri sanki ulaşar
mıyor. ',
Dereotu içimi arındınyor.
Sebzeler meyvalar birkaç dakikalığına kasvet
dağıtıyor. '
Ulusal Yarışma" jürisi belirlendi
Kültür Senisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı j
tarafından 29 Mart-13 Nisan 1997 tarihleri arasında
düzenlenecek olan 16. Uluslararası İstanbul Film
Festivali'nde yer alan "Ulusal Yanşma"nın jürisi j
belirlendi. Eczacıbaşı Vakfi tarafından verilecek ,
"\
r
ılın En lyı Türk Filmi" ve "Yılın En Iyi Türk ,
Yönetmeni" ödüllerinin sahipleri. Türk sinemasının .
usta yönetmenlerinden Memduh Ün'ün başkanlığında
Sinematek'in eski yönetmenlerinden gazeteci- yazar
Hüseyin Baş. kısa film yönetmeni Mehmet Güreli,
sinema oyuncusu Serap Aksoy ve sinema eleştirmeni .
Alin Taşeıyan'dan oluşan ulusal jüri değerlendirecek.
"Ulusal Yarışma"ya katılmak için başvurulann 10
Ocak 1997 cuma günü saat 15.00'e kadar İstanbul
Kültür ve Sanat \'akfı Film Yöneticiliği'ne yapılması
gerekiyor.
BUGUN
• CRR'de saat 19.30'da Natalıa Erasova'nın konseri '
ızlenebılir.(232 98 30)
• İDOB'da saat 20.00'de R. Strauss'un "Satome" adlı"
yapıtı izlenebilir. ,
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.00'de
Rachmaninov "un "Piyano Konçerto No. 2" lazer- ;
disc'ten izlenebilir.(252 35 00)
• TOPLUMSAL AR.AŞTIRMALAR VAKFI nda saatt
19.00"da Saruhan Oluç ve Ertuğrul Kürkçü'nün
katıldıklan "I. 11 ve 111. Enternasyoneller" başhklı
panel izlenebilir.(293 10 96)
• BOĞAZİÇİ l Nİ\ ERSİTESİ Sİ.NEMA
KULÜBL'nde saat 20.30'da "Full Metal Jacket" adlı '"
film izlenebilir.(263 15 44) ''
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ nde
Disiplınlerarası Genç Sanatçılar Derneği'nin p
Performans Günleri kapsamında saat 18.00'de, Tank j
Günersel "0>manlı Ferdiyet Fırkası Kuruluyor". ,
C'anan Beykal "Tören". Hüseyin Katırcıoğlu "Sofra
Sanatı". Alper Maral "Aksak Kurbağa". Emre r'.
Koyuncuoğlu-Hüseyın Alptekin "Herşey Senin
Elinde". İBŞT. TAL Araştıtma Labaratuvan ?
Tiyatro"Sınırlar". Adnan TöneT'Best Model of ,'
Turkey" başhklı performanslar izlenebilir.(245 51 56)
• IŞIK LİSESİ'nde saat 20.30'da Fazıl Say'ın konseri
dinlenebilir.
DUZELTME: Yazarımız Şükran Kurdakul'un 'Mehmet
Akif "in Kestiği Parmak Acır' başhklı yazısında
"Akif'in 35 yılı...' diye başlayan satın. 'Akif'in 33
vılı...' olarak düzeltir. özür dileriz. •=