08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 1996 SAU 14 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Siyaset-fntbol-magazin üçgenînde kısünhms tiyatromıızÇumhuriyet gazetesinın kühür sayfalarında yaşanmış bir yılhk tiyatro serüveninegözatayımde- dim bu kez. 1996 yılı içinde tüm gazete \ e dergilerde (tiy atro der- gilerini de saymacasına) tiyatro- muzda olup bitenlere ilişkin ola- rak yazılanları dörde beşe katlar (hiçbiri de yabana atılmayacak düzeyde) yazı. haber ve yorum çıktı karşıma. Yıl t»o> unca bir yana yığdığım. zaman zaman dadengesibozulup yerlere saeılarak başıma dert açan "kesikler" B 4 boyunda 30 san- tim derinl iğinde bir kutuy u doldur- du. (Kaç cilt kitap eder. siz lıesap- layın artık!) Bu nedenle 1996 yı- lının tiyatroy a en çok enıek ver- mış "to>pluluğu"olarak başta Kül- tür Ser\ ı>ı Şetl HandanŞenköken ve çalışkan ekıbi. bu say falarda "ti- yatro"y a çeşitlı bağlam ve düzey - İerdekatkıdabulunınuş. tümkül- tür ve sanat insanlarını kutlamak istiyorum. Tüm gösteri sanatlannda oldu- ğu gibi tiyatro eyleminın de "buz üstüne yazıldığı" söylenir. 1996 yılında buz ü.stüne yazılanlar. Cumhııriyet'te eksiğiyle. fazla- sıyla. yine de elden gelebıldiğiniıı çok ötesındc. kâğıt ve mürekkep- le hulu^arak geleeeğe saklanmi:?. İkinci olarak tiyatroy a emek vermiş amatör v e profesyonel tüm tiyatrocuları kutlamak ıstenm. Si- ynset-futbol- magazin üçgeninde sı 1 .şmi;}. en palıalı. en çok düşün- sel \e fizıksel emek gerektıren, varlığıseyırcisıninkatılımınabağ- lı. en kolay "incinebilen" (ılle **yuh" çekılmesı gereklı değil. du- yarlı birtespıh şakırüsi. kol saati ya da ccp telefonu çalişi. bir ho- rultu. yersiz bir kahkaha, öksü- rük krizlerı yeterli) bir sanatı bir yıl boyunca bir kez dalıa >iirdür- dükleri içın. Devlet politikasında "miiliiik ve enflasyon "Siyaset." çok >önlü olarak et- kiledi tiyatroyu. Her şeyden ön- ce. y ıl bo> unca yaşanan hükünıet. hükümetsizlik bunalımlan. güz aylannı silip süpüren "kam>on" olayı. baş edilmez boyutlara ula- şan enflasyon. seyirciyle tiyatro arasındaki bağlan doğal ki ge\ şet- ti. Tiyatro seyırciliği de emek. pa- ra ve "moral" gerektirir. Toplunı- sal düzeyde "morali bozuk". do- layısıy la yorgun bir seyircı. "din- lenmeji" daha kolay yollarda (söz uelımı tele\ izyon izlemede) arar. Çalışma. e\ geçindirme ve ula- şım zorluklarıyla baş etme duru- rnunda kalan yorgıın ve morali bozuk ınsanların en kolay vazge- çebileceklerinin başında gösteri sanatları gelir. Öy le de olmuştur. Dahası. "siyasigüç" birkaç y ıl- dır. daha önce benzeri görülme- mişbirbiçımdetavıralmiştırsah- ne sanatlarına Meclis konuşma- lannda. basın toplantılarında. yet- kıli. yetkısiz herkes. sahne sanat- lannı ve sanatçılarını küçülten sözleri artık rahatça söyleyebil- mektedir. Insanın ağzına (aklına değıl) geletıi rahatça söylemesi- nin "demokrasi" olduğunu sanan ve bu yönde "ağza aünmaz~ı (üs- telik de soıı derece bozuk bir Türk- çe kullanımıyla) "ağza alıntr" kı- lan sesli ve görüntülü medyamı- zın son on yıldır siyasette. sanat- ta, bireyseİ ilişkilerde "geçerli" saydığı kültürsüzlüğün bir sonu- cudur bu. Sonuç olarak da tiyat- roya ilişkin lıiçbir gerçek sorun, oerçek boyutlarıyla tartışılama- makta. siyasetın tiyatro gündemi ağız dalaşlanyla dolmaktadır. Soniki Kültür Bakani'nın kiil- türün "milir olması gerektiği yo- lundaki farklı benzeranlatim bi- çemleri. olsa olsa -tiyatro, opera. bale" gıbi sanatlara olan uzaklık- lanyla. bir de temsil ettikleri par- tiyi \e seçmen kitlesini mutlu et- me çabalanylaaçıklanabılir. Türk tiyatrosunu yapanlarbızim insan- lanmızdır. f ürk sahnelerinde bi- zim Türkçemiz. hem de çoğunluk- la en yetkin biçımiyle. konuşul- makta. sahnede yer alan duyar- lıklarbizim insanlanmızın mimik ve hareket özellikleriyle dile gel- mekte. en önemlisi. sahnelenen oyunlar Türk insanının duyarlı- Sına seslenmektedir. (Yoksa bun- ca yıldır seyirci bulabilirmiydi?) Sanat söz konusu olduğunda "ulu- sal'7"evrensel"ayrımından söz edilemez. Tüm dünyanın "kü!- türierarası" sanat anlay ışinı gün- demde tuttuğu bir dönemde. Al- man \azann Uzakdoğu tiyatro- sundan. Amerikalı yönetmenin Atnka masklanndan \e dansla- rından etkilendiği bir dönemde (2000'li \illara üç kala)- çocuk aldatırgibı ~milli"lığe sığınmak. sanki "devlet desteği" Türkiye içindekı tı> atro topluluklanna ye- tiyormuş gibı bir de \urtdış.ında sahnelenecek Türkçe oyunlara '"destek" \ermek. ti\atro\a katkı- da bulunmak değil. olsa olsa "ti- yatro"\u genel siya.setin birpar- çası yapmaktır. Ovsa sanat. genel siyasetin \el- pazesi içindeyeralmaz. Bunu Hit- • Tiyatro genciyle yaşhsıyla, kurumlaşmış ve öncü sanatçılanyla on iki ay boyunca kendini gündemde tutmayı hir kez daha başardı. Kuşkusuz daha iyisi. daha düzeylisi. daha çok öncü nitelikler taşıyanı özlenirdi. Yine de 19%'yı tiyatro adına başarıh bir yıl sayıyorum. Topluma tiyatro yazarı kazandınna, sanatçıyı destekleme. onurlandırma adına ödüller ve yanşmalar oluşturan kurumlann \e demokratik kitle örgütlerinin gün geçtikçe çoğaldığını. tiyatro izleme ve tiyatıocu olma hevesini sürdüren gençlerin sayısında bir artış olduğunu gözlemledikçe de gelecek bağlamında umutlamyorum. Genco Erkal(l).'Histeri'-TivatroStüdyosu (2).-Adanı Vdamdır Btluk I il" - lhatroTi (3). "Azizname" - Ankara De\letTiyatrosu (4), Robert VN ilson (5), "Abelard \e Heloise' - Aksanat Pn>düksi>on 1 iyatrosu (6). ler \e Mussolini beceremediyse. artık kimse beceremez. Kültür Bakanlığı'nın \ erdıği ti'.atro ödiil- lerine \e "proje desteği*"ne karar v erecek kurullardan tiyatro örgüt- lerinin neden çıkanldığı açık se- çik açıklanmazsa. bu ">eni t * uy- gulama demokrasiye vurulmus bir darbeolarak mtelendırilir. Da- hası. ödenekli tıyatrolara \erilen bütçedekısıntı yapılırvı. zatenba- kanhğın birgenel müdürlüğü ola- rak "garip" bir konunıda \ar ol- mayı sürdüren De\let Tiyatrola- nnın "merke«\etçi" yapısı faz- la "özerk" bulunursa. bugüne dek (Sağlardönemınde. öncesinde \e sonrasında I bir tiyatro çerçe\ e y a- sası okışturmak. De\let Tiyatro- ları'nı dabuçerçeve içinde özerk bir konuma yerleştırmek. mart ayında yapılan 2. Sanatçılar Ku- rultayı'nda öngörülen "sanatta özerkyapılanma"düşüncesıni ya- şanıa geçirmek gibi aşamalar hi- çe say ılarak de\ let gücüy le "akın- tıya kürekçekiiebileceği"ne ınanı- lıyorsa. boş yere zaman \e ener- ji yitiriliyor denıektir. De\ let; son bir y ıl içinde. tiyat- ro bağlamında siıııtta kalmıştır. Dalıa önce Minulntus yasa öneri- lerınin Meclıs'e ulaşması yıllar- dır olduğu gibi bu yıl da olanak- sız kılınmış. en yetkili ağızlardan De\ let Tiy atrolan'nın müthiş pa- rasal sıkıntılar içinde olduğu. is- tenen yapımların gerçekleştırıle- medığı. de\ let dı^ından "destek" gerekliliği s urgıılanmış. özel tıyat- rolara \erilen de^teğin (başvuru- ların eskiye oranla çok daha ön- ceki bir tarihe alınmasıııa karşııı) gecikmesi nedeniy le pek çok ti- yatro yeni döneıne zamanında baş- layamamıştır. De\ let Tiy atroları genel müdü- rü Prof. Bozkurt Kuruç. yanlı^ saymadıysam. iki>i RkriSağlarol- mak üzere tam yedi Kültür Baka- nı'vla çalı^mayı bas,armi;-tır. İs- taııbul BüyükşehirBeledıyesı Ba>- kaııı Recep Tayyip Erdoğan'a ise ŞehirTiyatrolan Genel Sanat >'ö- netmenı dayanmamaktadır. Cen- ea\ Giirün \e Erol Keskinden sonra görevi. De\let Tiy atroları »anatçiM Kenanlşıkalmi:?tır. An- kara De\let Tıyatrosu sanki 1996 9" dönemine girmemiş gi- bidir. Geçen yıl çok az oynanan. beğenılen. ama pek çok seyirci- nin henüz izleme fırsatı bulanıa- dığı "Giordano Bruno" (yazaıı \e yöneten Erhan Gökgücü) \e "NeGüzelGün"(yazan M.Ghel- derode. y öneten ŞakirGürzumarı ba^lığını ta^ıyan. kalabalık kadro- 1u. özenli yapımlar gösterımden kaldınlmiş \e bu yapımlara \eri- len emeğin \e yapılan harcama- nın bo>a gittıği görülmüştür. Bu konuyayetkililercehiçbiraçıkla- magetirilmenıistir. Henüz lııçbır oyunun ba>ın gecesi y ap\\mamı^- tır... De\ let Tiyatrolan"nın ba^- kentıne egemen olan bu -alışıl- namı>- sessizlik neden' •Büyükİbo'ile'Küçük İbo' arasında bir ayrıntı Magazin dünyası. tiyatroyu "magazinleştirmek" için yıllar- dır elinden geleni yapıyor Bun- da oldukça ba^arılılar Tı\atro olaylarını "defile" haberleri ara- sına sıkıs.tırı\erıyorlar. Tiyatro sa- natçılarını "pop" ya da "top" şar- kıcılarlaekranagetiriyoıiar (Çün- kü kımı ııyatro sanatçılan tele- \ izyonda da sınemada da oy nuyor- lar.) Tiy atronıın ünlülerinin kim ol- duğuna "magazin" karar \eriyor böylece. İsterdizı çe\irmış. ıster talk-showcu olmuş. ıster reklam fılmı çe\irmı^ olsun. yalnızca "medyatik" kılınmış olan tiyatro sanatçılan gündemde. Bu sanat- çılar. artık lıepsi birbinne benze- diği ıçin hiçbiviniıı adıııı an\mt.a- yamadığım bir dolu pop şarkıcı- sinm birinin desteğinde "talk- sho\*'lara çıkıyorlar. Talk-sho\v- cu"\ ıldız." zaten tiyatroy a gitme- diği için sanatçının sahnede ne yaptığmı biliyordeğil: dolayısıy- lanezaketolsiındıyebiriki labes) tiy atro sorusu sorduktan sonra sö- zübildığı konuy a I sanatçının oy- nadığı reklam klıbıne \e dizıyei getirıyor. Pop s.arkıcısının ıse ya- nında oturan sanatçının kım oldu- ğu hakkında bile çoğunlukla fik- ri yok. (Olsa ağzını açık iki laf söy lerdi.) O da >irin •jirin gülerek kendısine sarkı söy leme sırasının gelmc>iııi beklıyor Tiyatro saııat- çısı neyapsın'bi7iden yadaoy- nadığı oy undan bir parça oy nay a- cak hali yok ya. uslıı uslu oturup. pek beğeniyormuş gibi şarkıyı dinliyor Kinıi tiyatrocumuzunti- yatroculuğu ıse tele\ izyonda ko- tardıklarından ibaret genellıkle. Magazin ba.sınından tam desteği oıılar görüyorlar. Reklama. dizi- ye. talk-shov\ "a çıkmay ıp da öm- rtıniı aeceler bovu. se\ırcı\e dü- zeyli bir tiyatro sunmaya adamış "beceriksiz'" sanatçılann ise ma- gazin dünyasının gündemine gi- rebılmek ıçin Genco Erkal gibi Fransa'da PauJoCoelho'nun "Sim- yacı"sında Fransızca oynayarak büyükalkışalmışolması bileyet- miyor. Magazin dünyası. "mora- li bozuk" toplumun morali ni.kül- türsüzlüğü •'kültiirmüş" gibi ko- layca algılanıp tüketilen herhan- gibirgösteriyı "sanat~mış. "riyat- ro"ymuş gibi sunarak düzeltme- yi. daha doğrusu "rating" alma- y\ amaçlıyorbe^elH.Tekhizme- tı var belki tiyatroy a: düzeyli bir sanatçıyı tele\ izyonda izleyip se- ven bir izleyici belki onun tiyat- rodakı oy unlanna da gıdip. tıyat- ro sey ireısı olmay ı öğreniyor. Ama eğri otunıp doğru konus.alım. ma- gazin dünyasında tiyatro. "Bü- \ükİbo~dan "'Küçük lbo"y aakan azgın nehır suy unda bir su zerre- ciği ancak... Tiyatro ve "Maraba Tdevole" Bilinz. tiyatro. tutbol ile ne ka- dar ilgılenmezse. tutbol da tiyat- roy la o kadar ılgilenmez. (Sözüm futbolu da tiyatroyu da se\enler içın değil.) "Siyaset" ise futbolu tiyatroya yeğ tutar. ünlarca ya- bancı futbolcuyla doldurulmuş ta- kımlanmızın başarıları "milli'* olarak nitelendirildiği için midir bu. yoksa "morali bozuk" toplu- mun maçlarda a\az a\az bağıra- rak "stres atması". gecelerini dj T\' başında maç izleyerek Türki- \e'nin üündemındeki sorunların dışında kalması *"si\aset"in işıne mi gelmektedir. bilinmez. Futbol- se\er için tiyatro. " Merhaba Te- levole" diyen Levent Kırca ya da bir arada bir futbolla ılgili espri- ler yapan Metin Akpınar'dır. Ti- yatro içinse futbol maçları. salon- İann boş kalmasıdır. Futbol usta- sı Ingilizlerin toplam futbol se- yircisi. toplam tiyatro seyircisi- nin altındayken bile îngiliz tiyat- rosu bunalımdan söz etmektey- ken Türkiye'deki tiyatro. futbol sey ircisinin ellide birine bile ulas,- mayan sey ırcisiy le. "\iikselende- ğerler"in tüm baskısına karşın, dimdik ayakta durmaktadır. An- cak futbol şımarıklığı. kültürsüz- lük \e medyanın körüklediği "ağ- zına geleni söyleme" alışkanlığı öyle boyutlara ulaşmıştır ki bir antrenör. takımını disipline sok- mak içın "Burası şarlatanlık yeri değil, şarlatanlık yapacaksan git Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ne" ben- zeri bir sözü ağzına alabilir ol- muştur. Bu kişi "Muhsin Ertuğ- rul Sahnesi" adını bir "hakaret öğesi" olarak kullanabildiğine gö- reya Muhsin Ertuğrul vetıyatro- dan bütünüyle habersizdir. ya ti- yatrodan bütünüyle nefret etmek- tedirya da düşünmeyi ve konuş- mayı öğrenememiştir. Futbolun "yüksefen değer" olarak böylesi- ne öne çıkanldığı bir toplumda başka "değerler"in düşmesi kaçı- nılmazdır. Bu genel "değerlerden- gesizliğj"nden tiyatro da payını al- mı^tır. Tiyatroda neler oldu? Tiyatro dışı gündemin tiyatro- yu belirlemede ne düzeyde etkili olduğunu. geçmişte olduğu gibi 1996'da da görmüş oluyoruz. Pe- ki tiy atro kendı adına ne yaptı. tı- yatro adına neler yapıldı' 1 Tiyat- ro kendi gündemıni nasıl belirle- di 1996'da? Her şey den önce. tüm olanaksızlıklara ve para sikıntısı- na karşın bir dolu festival gerçek- leşebildi. Avignon Şenliği 50. ya- şını kutlarken Istanbul Üluslara- rası Tiyatro Festivali 8. yaşını ta- mamladı. Bir dolu seçkin yaban- cı topluluğun ürünleri arasında ünlü Amerikalı tiyatro adamı Ro- bert \Vilson'ın "Persephone"si belleklere çakılı kaldı. Festivalde yer alan .AzizNesin bölümünü An- kara Dev let Tiyatrosu'nun "\ziz- namesi" ve DostlarTiyatrosunun "Birtakım .\zizlikler"i taçlandır- dı. "Brecht'e Saygı" bölümünün yıldızları ise Zeliha Berksoy ve "Adam Adamdır". "Bebek FiP oyunlarını başanyia sunan Tiy at- ro Ti sanatçılanydı. Tiyatro Stüd- yosu'nun "Histeri"si. yapılmak- ta olan tiyatro salonlannın yanma- sı sonucunda. hep konuk salonlar- da oynandı: bu arada Türkiye'yi dolaşarak seyırcıyi ortaya konan düzeyli tiyatroculuk anlayışıyla büyüledı. Istanbul ŞehirTiyatro- lan ve Devlet Tiyatroları. ünlü Rus romanlanndan uyarlanmış gösteri^li yapımlarla katıldılar Festival'e. \ine Festival'de yer alan "Abelard ve Heloise" ise ya- lm ve etkileyiciydi. Pek çok topluluk tek kişilik gös- terilerle seyirci karşısına çıktı. Berksoy v e Erkal 'dan başka. Tun- cel Kurtiz. Cihan İ nal. Ferhan Şensoy.JülideKural. yeni dönem başında Erdal Öz\ağcılar, yine "Annie \Vobbler~ıy le Özlem Er- sönmez. "İnadına Yaşamak'> *la Al- tanErkekli gündemde. Festival'e katılan oyunlar dışında Ankara"da "Ben Feuerbach", "Giordano Bru- no". "Ne Giizel Gün", "Gazap Üzümleri"\e "Ku\ayi Milliye" genel düzeyin üstüne çıktı. Antal- ya ve Ankara Devlet Tiyatrola- rı "nda iki ay n "Gügamış" sahne- lendi. 1996"nın birçok başarılı oyuncusu var. burada saymakla tükenmeyecek. Ama yılın en ça- lışkan yönetmeni kuşkusuz Tür- kiye'nin çeşıtlı kentlerinde çeşit- li bıçemlerde çeşitli oyunlar sah- neleyen Işıl Kasapoğlu'ydu. Tiyatro kitaplığı .AzizÇalışlar'ın çalı^malan ve Esen Çamurdan'ın dramatuni konusunu irdeleyen ki- tabıyla zenginleştı. K.ırkıncı sa- nat yılını kutlayan Engin Cez- zar'ın sanat y aşamı da kitaplaştı. Haldun Tanerın yaşamöyküsü eşı DemetTanertarafından dile ge- tirildi... TÜYAPbüyükbirkadir- bilirlikle sahnede 50 yılını dol- dunnuş 64 sanatçı için birgece dü- zenledi. Sahnede 50 yıldır sürek- li olarak kalmış olan sanatçılann sayısı ise doğal ki çok daha azdı. Devlet Tiyatroları planladığı hiçbir şenliği gerçekleştiremediy- se de Bilkent 2. Tiyatro Okulları Şenliği. Dokuz Eylül Ünıversite- si'nin üstlendiği "\VorldTheatre 96". Türkiye Assitej (Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Uluslararası Birliği) Çocuk Oyunları Şenliği (Bursa). Assos Gösteri Sanatlan Festivali düzenlenebildi. Tür- kıye'nin içinde bulunduğu ulus- lararası örgütlerin hepsinde Tür- kiye. yönetim kurulu üyeliğine seçildi. Başta ODTÜ Amatör Tiyatrolar Şenliği olmak üzere birçok amatör tiyatro festivali ger- çekleşebildi. Y4ZIODASI SELİM İLERİ Dereotu Dereotu bir istanbul otu mu? Bir Istanbul bitkisi mi? Otun. bitkinin Istanbullu'su mu olur denecek. Ama dereotu istanbul mutfağına damga atmış bir ot; unutmamak gerekir. Ansiklopedileri karıştırdım, dereotunun öyküsü^ ne baktım. '' Şemsiyegillerden, maydanozgillerdenmiş. Elbef- te Latince bir adı var: 'Anethum graveo/ena.' Bir de yabanî dereotu varmış; onun Latincesi 'anethum sylvestris'. Bitkilerin, otların, çiçeklerin ille Latince adlarıyla anılmaları çocukluğumdan beri çok şaşırtıcı gelir ba- na. Niye başka şeyler, sözgelimi madenler, mobil- yalar, temizlik malzemeleri değil de, hep yeşertiler; yeşillikler... Dereotlarının pek fazla çeşidi yokmuş. Hepi to^ pu birkaç çeşit. Genellikle birkaç yıl yaşıyorlar Ömürleri, kısa. Bazıları bir yılda ölüp gidiyor. Öyle uzun boylu da değıller: Altmış santim, bilemediniz bir metre. (Bir metrelık dereotu hiç görmedim.) Meğerse çiçek açıyorlaımış. Şemsiyemsi. küçük ve yeşil... Yemyeşil çiçekler. (Dereotu çiçeği de gör- medim.) Bileşik yapraklı dereotlarının tohumları siyahmışr. Bu siyah tohumlar iyice kurutulduktan sonra dö^ vülüyor; sindirimi kolaylaştırmakta. gaz giderilme' sinde kullanılıyor. Büyükler için 1 -4 gram arası yen terli. Küçüklere daha az verilecek. Dereotunun siyah tohumun başka marifetleri vaa Onları sonra anlatacağım. >• Dereotu deyişimizin nedeni, yabanîsinin su ke* narındayetişmesinden. Ama halk dilinde dereotu- na 'tereotu'denildıği oluyormuş. Terenın bambaş- ka bir bitki olduğu hatırlatılıyor. Tere geniz yakarak nefes açıyor. Sevgili dereotuysa güzel kokulu yapraklarını su- nuyor bize. Güzel kokulu yaprakları çeşni vermek üzere yemeklerde kullanılıyor. Bu yüzden Istanbul mutfağının gözdesi. Sözgelimi çıroz salatasına çok yaraşıyor. Çocuk- luğumda evlerin balkonlarından dizi dizi uskumru çirozu sarkar, kurumayı beklerdi. Kuruyunca ateş- te öldürülür, küçük küçük parçalanır, kayık tabak-, ta sirkeye yatırılır, üstüne dereotu kırpılırdı. Doğrusu o zamanlar ne dereotunu, ne dereotlu çiroz salatasmı severdim. Hatta sevgili dereotunu hiç sevmezdim. Dereotunu Selma Güneri'nin sofrasında sev- dim: Taze sovanlı, domatesli yeşil salata yapmıştı. Kıvırcık salataya bir demet dereotu! Sovanla dere- otunun yan yanalığı birden pek hoşuma gitti. O günden sonra dereotunu taze baklada da, fa- vada da çok sever oldum. Zaten eskiler, dereotsur fava kotarılamayacağı kanısındaymışlar. Şimdi sa- nırım pek dikkat edilmiyor... Yine eskiler dereotu tohumu eklenmeden turşu kurmazlarmış. Bugünün turşularında dereotunun kendisi kimileyin kullanıhyor. Gelgelelim tohumdan eser kalmamış. Sonra bu tohumlardan anason yerine de yarar- lanılıyormuş. Düşünüyorum, dereotu başka hangi yemeklere yaraşır? Aklıma hemen yerelması geliyor. Galiba ku- zu kapamaya da yaraşır. Kestane haşlanırken suyuna bir çimdik dereotu atılırsa, kestanelere hoş bir lezzet verirmiş. Dere- otlu kestane haşlayan kaç kişi kaldı acaba? Zavallı tavşanları kesip öldürmeden önce, birkaç gün dereotuyla beslemek gerekirmiş. Tavşan ett çok hoş bir lezzet kazanıyormuş. (Tavşan kürkü gi- yenler gibi. tavşan eti yiyenler de ürkütür beni. He-ı le bıldırcın tıkınanlar. hele onlar!) Dereotu Istanbul'da şubatla eylül arasında ekili- yor. Ekimden bir, bir buçuk ay sonra yaprakları ko- parılmaya başlanıyor. Demet demet manavlarda boy gösterıyorlar sonra. Durup dururken neden takılıp kaldım dereotuna?, Yalnız dereotuna mı? Yalnız manavların önün- den geçerken. kış sebzelerine, top top lahanalara, birer beyaz adacık gibi duran karnıbaharlara, yap- rak yaprak pazılara. hep sonbahar renklerinden el- malara. portakallara, mandalinalara, muzlara, son- ra çürümüş yaprak alacalı muşmulaiara, kıpkırmı- zı turplara, zebercet yeşıli pırasalara baktıkça ya- şamak sevinci duyabiliyorum; yalnız onlarla. Karan- lık, pis, kırlı ve çirkin hayatlar silinip gidiyor sanki. Gazetelerin manşetleri, televizyonların haber büU tenleri, radyoların saat başı haberleri sanki ulaşar mıyor. ', Dereotu içimi arındınyor. Sebzeler meyvalar birkaç dakikalığına kasvet dağıtıyor. ' Ulusal Yarışma" jürisi belirlendi Kültür Senisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı j tarafından 29 Mart-13 Nisan 1997 tarihleri arasında düzenlenecek olan 16. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde yer alan "Ulusal Yanşma"nın jürisi j belirlendi. Eczacıbaşı Vakfi tarafından verilecek , "\ r ılın En lyı Türk Filmi" ve "Yılın En Iyi Türk , Yönetmeni" ödüllerinin sahipleri. Türk sinemasının . usta yönetmenlerinden Memduh Ün'ün başkanlığında Sinematek'in eski yönetmenlerinden gazeteci- yazar Hüseyin Baş. kısa film yönetmeni Mehmet Güreli, sinema oyuncusu Serap Aksoy ve sinema eleştirmeni . Alin Taşeıyan'dan oluşan ulusal jüri değerlendirecek. "Ulusal Yarışma"ya katılmak için başvurulann 10 Ocak 1997 cuma günü saat 15.00'e kadar İstanbul Kültür ve Sanat \'akfı Film Yöneticiliği'ne yapılması gerekiyor. BUGUN • CRR'de saat 19.30'da Natalıa Erasova'nın konseri ' ızlenebılir.(232 98 30) • İDOB'da saat 20.00'de R. Strauss'un "Satome" adlı" yapıtı izlenebilir. , • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.00'de Rachmaninov "un "Piyano Konçerto No. 2" lazer- ; disc'ten izlenebilir.(252 35 00) • TOPLUMSAL AR.AŞTIRMALAR VAKFI nda saatt 19.00"da Saruhan Oluç ve Ertuğrul Kürkçü'nün katıldıklan "I. 11 ve 111. Enternasyoneller" başhklı panel izlenebilir.(293 10 96) • BOĞAZİÇİ l Nİ\ ERSİTESİ Sİ.NEMA KULÜBL'nde saat 20.30'da "Full Metal Jacket" adlı '" film izlenebilir.(263 15 44) '' • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ nde Disiplınlerarası Genç Sanatçılar Derneği'nin p Performans Günleri kapsamında saat 18.00'de, Tank j Günersel "0>manlı Ferdiyet Fırkası Kuruluyor". , C'anan Beykal "Tören". Hüseyin Katırcıoğlu "Sofra Sanatı". Alper Maral "Aksak Kurbağa". Emre r'. Koyuncuoğlu-Hüseyın Alptekin "Herşey Senin Elinde". İBŞT. TAL Araştıtma Labaratuvan ? Tiyatro"Sınırlar". Adnan TöneT'Best Model of ,' Turkey" başhklı performanslar izlenebilir.(245 51 56) • IŞIK LİSESİ'nde saat 20.30'da Fazıl Say'ın konseri dinlenebilir. DUZELTME: Yazarımız Şükran Kurdakul'un 'Mehmet Akif "in Kestiği Parmak Acır' başhklı yazısında "Akif'in 35 yılı...' diye başlayan satın. 'Akif'in 33 vılı...' olarak düzeltir. özür dileriz. •=
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle