03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 2 ARALIK 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR * Sanatta Kirlilik' konulu panelde medyanm sanatçıyla eşdeğerde sorumluluk taşıması gerektiği vurgulandı 4 Sanaü kirletene karşı yaptmm yok' 15 KüiturServisi-fstanbuI Büyük- şehirBelediyesi ŞehirTiyatroIan tarafîndan Harbiye Muhsin Ertuğ- rul Cep Sahnesf nde düzenlenen bir panelle "Sanatta Kirüük' konu- s u tartısıldı. Panele oyuncu Zihni Göktav. ressam Bedri Baykam. eleştırnen Seçkin Sehi Cüızoğlu. medya \e televizyon yazarı AIi Hakan \e şair İrfan Çifçi konu:,- macı olarak katıldıJar. Ellı kişılik bir izlev ıci kitlesinin katıldığı pa- nel. iki buçuk saar sürdü. Farklı bakışaçılanndan sanatta kîrlenrpevi değerlendiren sanatçı- lar. de\letin sanata \e sanatçıya gereker önemi vermemesı ve bı- linçli olarak beğenininaşağıyaçe- kîlmesinin yanlışlığınm yanı sıra. sânat izleyicilerinin de kötü ya- pitlara karşı tepkılerini gösterme- leri gerektıği konusunda hemfi- kirdiîer. Sanatta kirlilığı. sanatın özün- de varolması gereken kalitevi kay- betmesi olarak yorumlayan Seç- kın Sehi Cılızoğlu. özünde >er alan arz-talep ilışkisi nedeniyle sanatın tıcari biryapıya sahip ol- duğunu. kalıte talebi olmayınca at"z edenlerin de kalıteli bir şey ler arklı bakış açılanndan sanatta kirlenmeyi değerlendiren sanatçılar, devletin sanata ve sanatçıya gereken önemi vermemesi ve bilinçli olarak beğeninin aşağıya çekilmesinin yanlışlığının yanı sıra sanat izleyicilerinin de kötü yapıtlara karşı tepkilerini göstermeleri gerektiği konusunda birleştiler. sunmaktan keyif almadıklarını söyledi. Klişelerden medetuman televizyon dizilerininveözeltıyat- rolann kitlelerin nabzına göre şer- bet \ererek halka politık olaylann ciddnetini unutturduklannı savu- nan Cılızoğlu. bu tutumun neredey- se kasülı bir hal aldığını \ urgula- dı. Cılızoğlu aynea. medvanın sa- natta kjrlıliğe zemın hazırladığın- dan ve editörlenn sanat \e maga- zın av nmınj bilmediklerinden va- Panele A. Hakan, B. Bavkam, S. Sehi, I. Çifçi ve Z. Göktay katıldılar. (Fotoğraf: KADER TUGLA) kınarak "Medya, sanatçryla eşde- ğerde sorumluluk taşımaJıdır' de- di. Panelde ikinci konuşmacı. ba- şarılı medya eleştirileriyle dikkat çeken. sinema yazan Ali Hakan. medya-basnı- sanat üçgeninin bir kültürendüstnsi yaratarak toplum yaşamımızı kırlettiğini dü^iindü- ğünü belirtti. ŞehırTiyatrolan'nayıliannı ver- miş bir oyuncu olarak söz alan Zihni Göktav. Türk tivatrosunun Batı kadar gelişmemesinin nede- ninin izleyiciler arasındaki fark olduğunu söyleyerek 'BatTda iz- le\ ici. \ umurta \edomatesle gider ti\ atro\a. Bi/imkilerse her zaman alkışlariar" dedi. Göktay, Eski Yu- nan'da üç vüzbin koltuk varken bu- gün Türkiyesi'nde toplam koltuk sayısı otuz bini geçmedigini de anımsattı. Halkevlennın ve Köy Enstitülennin kapatılmasının Türk sanat yaşamtna bü> ük darbe indir- digini vurgulayan Göktay, devlet tarafîndan tiyatrolarda istihdam yaratılmamasından ve oyuncula- nn geçim sıkıntısı nedeniyle ka- litesiz televizyon dizilennde oyna- mak zorunda kalmalanndan ya- kınarak "İ'lkemizde ne yazık ki çevrevi kirletene, Boğaz'ı kirlete- ne karşı yaptırım olmadığı gibi ne >a/ık ki sanatı kirletene karşı da bir yaptınm yok" dedı. Şair Irfan Çifçi. siyasal \e kül- türel etkinliklerde asgari limitin çok' aşağıda olmasından ötürü in- sanlann doğru düzgün dü^üneme- diklerini belirtti. Son konuşmacı olarak söz alan ressam Bedn Bay- kam. Türk sanat yaşamında süre- gelen bayağılığın. ciddi \e standar- dı yüksek ürünlerle dengelenme- diğini. bunun da toplumda yoz- laşmayayol açtını söyleyerek için- de bulunduğumuz kültürü 'fastfo- od kültürii'olarak tanımladı. Sa- natçılann da kolay beğeni tuzağı- na çok düştüklerini ve birbirleri- ni kolay körülediklerini söyleyen Bavkam, "Dedikodulannçoküre- diği bir toplumda. sanatçılar bu tutumlarnla birbirlerini yıprat- makla kalmayarak toplumun sa- natçıya bakışını da yıpramorlar" dedi. Sanatçının kendine uygula- dığı sansürün. dev let sansüründen daha körü olduğunu v e bunun as- lında toplumu sansüretmek anla- mına geldığini savunan Baykam "Bu nedenlesanatın \e sanatçının muhalif. olayların üstiine giden, idealist yapısı kavboluvor \e onun yerine kendini düzene satan bir sanatçı profıli ortaya çıkıyor" de- di. jLJzakdoğu'nun gerçekleri...G Ö N l L DÖNMEZ-COLIN -+ ' Mareos yıllarında Manila kosko- cfı bir batakhaneydi. Yoksul kırsal bölgelerden kentin albenısıne koşan gençler. arka sokaklann karanlıkla- rinda kısa zamanda tüm umudunu y'itirir. seks ticareti ile uyuşturucu rnafyası arasında eriy ip giderdi. Toplumsal içerikli sanat yapıtlany - la ülkenin acıklı durumunu yansıtmak isteyen yazarlann. yönetmenlenn elı kolu sansürle bağlanmı^tı. Tek çıkar yol, ivedi konulan. melodram öykü- İerin seks ağırlıklı maskesi altına gız- lemekti. Filipin sinemasının en üstün sanatçılanndan. 1991 yılındabirara- ba kazasında yaşamını noktalayan LinoBrocka.ülkedışında bileenaz Brocka kadar »anatını kanıtlamış Nick Deocampo hep bu rüre ,~>oy un- du. Van belgesel yaklaşım Örneğin Brocka'nın. çıplak dans ederek geçimini sağlayan delikanlı- ların dramını yansıtan "MaçoDans- çı"yapıtı ıleon altısında seks göste- rderı içın sahneye çıkan gençlerin S8**"pye\döygusallıga uyamp ardın- dan nasıi umutsuzluga. uvuştumcu- y a yenildiğıni sergıleyen "Özd Dans- çı" (Marcos'un son yıllarında çekı- len bu filnı, diktator tarafîndan ya- saklanmışiı). bu türün en başanlı iki örneğidir. İstanbul ve Ankara'da düzenlenen lluslararası Lzakdoğu Film Festi- vali kapsamında izleyici ile buluşan -Gece>ansı DansçüarTnda (1994) yönetmen MelChionglo,Brocka"nın izinden gidiyor. Gerçek bir olaydan esınlenen bu öyküde üç genç. Mani- la"nın e^cınsel barlarında "Maço Dansçı" olarak çalışıyor. En büyük- leri Joel. yedi y ıldır sürdüriiy or bu işi. Şimdi 23 yaşında. ama gençlik çok- tan geride kalmış. Kansı. çocuğu ve es.cinsel sevgilisi arasında yitip giden biryaşam. Ortanca. sözcüğün tam anlamıyla sokakta yaşıyor: Araba hırsrzlığı. eş- cinsel barlarda erotık dans. ten tica- reti; neçıkarsabahrma! Filminodak noktası en küçük oğlan Sonny Seks pazarlannın bataklıklanna gömülen Sonny "ninacımasızevrenini.ızleyı- ci onun açısından gözlemliyor. "*.\!a- nila'da eşcinsel >aşamın ekonomik durumun >arattığı genç erkek tahi- şe pazan ile iç içe" olduğunu söv le- yen yönetmen, gerçekleri yansıtabil- mek için yan belge^el btr yakîaşfm seçtiğini vurguluyor. Asya dışjnda pek az sesini duyu- ran Filipin sinema endüstrisi. ger- çekte dünyada üçüncü; y ılda 120 film yapıh)or. Valnız rüm endüstri maf- yadenetimi altında. Her^eyemafya karar veriyor. Sözün kısası Fılipin- lerde kaç hükümet değişirse deği>- dur. "Kızkardeşler" adlı filnıın vö- neticısi ChatrichalermVukalönem- li bir yönetmen olınasının yanı sıra. Prens Anusocn MongkongaPın da en büyük oğlu. ".\ilemizin yetmiş yılık birfilmgeleneği\ardır''di\ordu Prenb Yukol. Rotterdam Film Festivali M- rasındaki görü^memizde; "Babam, amcam, kiam, danıadım hep bu işle uğraşır. Son ttlminıin vapııncısı ise kanm." ~Kızkardeşler" filminin. Tayland J^s'mo Brocka'nın izinden gidiyor yönetmen Mel Chionglo. Filipin sinema endüstrisi mafya denetimi altında. İkinci ilginç film, sinemanın kraliyet ailesinin tutkusu olduğu Tayland"dan. Chatrichalerm \ukal, "Kızkardeşler"de belgelerden yararlanarak uyuşturucu bağımlılığını konu alıyor. sin. Mareos tan bu yana çok az şey degışmİ!) gibi. Programda ikinci ilginç film Tay- land "dan geiiyor. Yüzy ıla yakın geç- mişi olan Tayland sinema>ı. çok az tanmtr ülke dı^ında. Diğer Mekong Deltası ülkelerinde olduğu gibi (ör- neğin Karnboçya'nın en önemli -da- ha doğrusu tek- yönetmeni Kral No- rodom Sihanouk'tur) Tayland'da da film snatı kralivet ailesinin tutkusu- deyince aklımıza gelen seks ticareti ilehiçbirilgisi vok. Bu filmdeki genç kızlar orta direk ailelerden geiiyor. Yalnız çok önemli bir soam \ar or- tada: Uyuşturucu bağımlılığı. Kimi arkadaş özendirmesıyle. kimi ana baba ilgisizliğine bir tepkı olarak uyuşturucu kapanına düşen liselı genç kızlan anlatan bu film ıçin yö- netmen tam bir vıl boyu belge top- lamış. Sonra bu belgelen bilgisava- 2. Uluslararası Lzakdoğu Film Festi\ali'nde gösterilen Mel Chionglo'nun ~Gecevansı Dansçıları" gerçek bir olaydan esinlenmiş. Vönetmen "Manila'da eşcinsel laşamın ekonomik durumun varattığı genç erkek fahişe pazan ile iç içe" olduğunu sövlüvor. ra yüklemiş ve ("Random Access" yoluyla) yalnız birkaç öykü üzerin- de gelişırken çocukların yanıstraai- lelenn de görüşâ#}3nfn «e^i'ı BfrlU-' latım yaratmi!}. "Amerika'da uyuştu- rucu bağımlılığının orta direkçocuk- lar arasında >aygın olduğu bilinir. Oysa Asya'da yalnızca fakirlerin so- runları olduğu sanılıyor. Gerçekte or- ta direğin bir alay sorunu \ar" diyor Prens Yukal. "Filmdeki aileler'kötü aile" değil. Çocuklan için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. \alnız yöntemleri bugünün çocuklannca onaylanmıyor. Bu film ile kimse>iyar- gılamaya çalışmadım. Bir \ıl bovu gözlemlediğim gerçekleri taraf tut- madan vermey i amaçladım. Bu süre boy unea bağımlı çocukJaria her gün iç içe> dik. Beni bir baba gibi görme- ye başlamışlardı. Kşim doktora götü- riiyor, ben bazen iıapisten çıkarabil- mek için cezalannı ödüyordum. Chun- cular da dcvamlı olarak onlan ya- kından izlediler. Hastanelere, hapis- hanelere girip çıkhlar. Sonuç olarak film, gençleri çok etkiledi. Tayland film tarihindegişelerinde en çok işya- pan film oldu." Prens Chatrichalerm Yukal şim- dılerde AIDS hastası ondört yaşın- da bir kızın son günlerini konu alan bir filmin çalışmalarını sürdürüyor. İtalyanın en önemli onur ödülü YektaKarave Nazan Olçer'e 'LiyakatNişanı' Kültür Servisi - İtalyan hükümetı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Yekta kara ile Türk Islam Eserlen Müzesi Müdürü Dr. Nazan Olçer'i. "sanatve kültürün gelişimine yaptıklan katkılardan dolavı' 'Liyakat Nişanı' ile ödüllendirdi. Ödül töreni cumagünüsaat 19.00'da İstanbul İtalyan Konsolosluğu'nda gerçekleştirilecek. Türkiye ve ftalya'nın kültür ve sanat alanındaki işbirlıği çalışmalanna ^ağladjğı katkılann yary, sıra yönetmen olarak yurtiçi ve yurtdışında sahnelediği pek çok İtalyan operasında elde ertıği başan nedeniyle Yekta Kanfya ve Akdeniz ülkelerinin ortak tarihsel mirasının gün ışığına kavuşturulması yönündeki girişimleri ve bılimsel çalışmalan nedeniyle Italya'nın en yüksek onur nişanı olarak bilinen •Cevaliere dell'Ordine al Merito' unvanı verildi. Türkiye "de sanat y aşamına î 977 yılında Devlet Opcra \e Balesı'nde başlayan. 1980'den bu yana Isianbul Devlet Opera ve Balesi'nde solıst sanatçı. rejisör ve başdramaturg olarak çalışan Kara. 1992 y ılından bu yana İstanbul Dev let Opera ve Balesi Müdür ve Genel Sanat Yönetmenliöi'ni ve 80'lerin ünlü soft rock grubu 'Ne Kadar Zaman Geçti' adlı yeni albümünü bitirmekle meşgul Hardal 15 yıl sonra rock'a dönüyor CU.MHL'R CANBAZOĞLU Seksenlerın başmda yayımladıklan iki rock alb'ümüyle dikkat çeken Hardal da dönenler kervanına katıldı. Eski kadrodan yalnız Cahit Kukul'un yer aldığı yeni Hardal'ın geçmişle bağlantısı sürüyor: yine merkez Rami semti. yine Batı normlannda Türkçe rock. Hardal'ın kökleri '60'lann ortasına kadar gidiyor. O dönemde Rami'ye Yugoslavya'dan göç etmiş gençler Siyah Gölgeler adlı. Beatles benzeri bir grup kuruvorlarve 1966'da Bbstancfda düzenlenen amatör orkestralar yanşmasında birinci oluyorlar. Bir süre sonra gruptan gitarcı Cahit Kukul ile basçı Aydın Şencan. Siyah Gölgeler olarak Erkin Koray'la tumeye gidivor. Dönüşte grup dağılıvor ve bu ikıli Yeraltı Dörtliisü'nde Koray'la çalışmaya dev anı ediyor. Seksenlerin başına gehniyor. Cahit Kukul. Aydın Şencan ve davulcu Sedat Avcı grup oluşrurmaya karar veriyor. Aydın Şencan'ın akrabası Şükrü Viiksel de aruba alınıyor ve isim olarak Hardal'da karar kılınıyor. Türkçe anlamından çok içinde Ingılızce sert anlamına gelen hard kelimesinin bulunması hoşlanna aidivor. Hemen provalara başlanıyor v e Nasd Ne Zaman adlı ilk uzunçalar çıkıyor. Arabeskin hızla tüm kaleleri ele geçirdıği bir dönemde bu Türkçe soft rock albüm beğeniyle karşılanıyor. 1981 de ikinci albüm Nereden N'ereye geiiyor. Hardal. IzzetÖz"ün Teleskop programına çıktıktan ve bir de üniversite konseri yaptıktan sonra dağıîıyor; Aydın Şencan Kanada'ya yerleşiyor. Şükrü Yüksel öğrenim için ABD've gidiyor. Cahit Kukul'la Sedat Avcı da kopuyor. Ancak Rami'dekı rock grubu. semtlerinden çıkıp Türkiye'ye seslenen Hardal 'ı unutmuyor. Semtteki Tantana Kafe çevresinde büyüyen bir alt rockçı kuşağı da ağabeylerinin yolundan gidiyor. Hardal'ın biner tane basılan uzunçalarlannın korsan kasetleri orada burada satılıyor ve grubun hayran kitlesi gizliden gizliye büyüyor. gençler bir zaman ağabeylerinin dinlediği Hardal'la tanışıyor. Bu arada çeşitlı lokallerde müzık yaparak hayatını kazanan Cahit Kukul 1992 yılında yine RamiliAdem Altındilek le provalara başlıyor. Ancak rock vüksek volümlü bir müzık • Hardarın amacı sokaktaki adamın dünyasını Batı normlannda Türkçe rock yaparak geniş kitlelere aktarmak. Bir de 29 Ekim'de Rami'de geniş kapsamlı bir rock festivaliyle Cumhuriyet Bayramf na değişik bir anlam katmak istiyorlar ye diğer gruplardan destek bekliyorlar. olduğundan prova için uygun yeri bulamıyorlar ve suntadan yapılmış stüdvoda bu mn olmavacağına karar verip hayallen ertelıvorlar. Kukul. genç kuşağın Hardal'ın parçalarını daha kaliteli dinleyebilmelerı için Hades Müzik'le anlaşılıvor ve iki uzunçalardan alınan on parça Seçmeler adıyla piyasaya sürülüyor... Nihayet Kukul yeniden Rami'ye taşımyorve Rami spor kulübünün verdiğı yerde stüdyolarını kendileri inşa edip Hardal adıyla provalara geçiyorlar. Gruba semtten genç dav ulcu Rüchan Bavtar ile basçı Kenan.Misket alınıyor. Sekizay prova yaptıktan sonra stüdyoya giriyorlar ve kendi olanaklanyla yeni albümleri Ne Kadar Zaman Geçti'nin kayıtlarına başlıyorlar... Hardal şu anda yeni albüme son rötuşları vermekle meşgul; bundan sonra şirketlerle görüşecekler ve iki ay içinde Ne Kadar Zaman Geçti'v i çıkaracaklar. Albümde düzenlemeleri Erkin Korav'ın yeğeni Tayla Koray'ın yaptığı Cahit Kukul'un AdalaraGidelim Ayşe. Limoni Şarkı, Ne kadar Zaman Geçti, Meteorlar. Başka Bir Sabah, Doksan Altmış Doksan: Adem Altındilek in Dinle Arkadaş, Kırnıı/ı Dudaklar, Çılgın;Şükrü ^'üksel'ın Zor ve Gece Vakti adlı besteleri yer alacak. Grupta şu anda parçaları Altındirek ile Kukul söylüyor ama güçlü sesli. dinamik genç bir şarkıcı arayışını sürdürü>orlar. Hardal'ın amacı sokaktaki adamın dünyasını Batı normlannda Türkçe rock yaparak geniş kitlelere aktarmak. Bir de 29 Ekim'de Rami'de geniş kapsamlı bir rock festivaliyle Cumhuriyet Bayramf na değışık bir anlam katmak istiyorlar ve diğer gruplardan destek bekliyorlar. Yerli rocka hoşgeldin Hardal. Nazan Ölçer Mımar Sinan Üniversitesi Dev iet Konsenatuvan'nda öğretim üyeliği görevlerini sürdürüyor. Başta ABD. Almanya. Bulgaristan gibi ülkeler olmak üzere yurtdışında pek çok opera sahneye koyan ve Türkiye'nin ilk kadın opera rejisörü olan Kara. daha önce de 'Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür ve Sanat Ödülü' ile "Külrür Bakanlığı En Başanlı Opera Yönetmeni Ödülü'ne değer görülmüştü. Türk Islam Eserleri Müzesi'ndeki çalışmalanna 1972 yılında başlayan \e 1978'den bu yana müze müdürlüğünü yürüten Dr Nazan Olçer. daha önce Fransa Külrür Bakanlığf nca 'Şövahe Nişanı'. Federal Almanya Cumhurbaşkanı tarafındn "En\üksekLikayat Madalyası" ve Polonya Cumhurbaşkanı tarafîndan 'Beyaz Kartal' ni^anıvla ödüllendınldı. 1989 yılında da Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı'nca "Yılın Müzecisi Ödülü'ne değer görüldü. 1972 yılında kazandığı sınavla İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde çalışmaya başlayan Ölçer. müzenin etnografya bölümünü kurdu; TRT. İstanbul Üniversitesi Film Merkezi, V'iyana ve Göttingen Bilimsel Film Arşivi'ne belgeseller hazırladı. 1978 yılında Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nin müdürlüğüne getirilen Ölçer'in yönetimı sırasında "Anadolu .Vîedeniyetleri Sergisi' (1983) gerçekleştirüdi. Müze. 1984 yılında Avrupa Konseyi'nin 'Yılın Müzesi' ödülünü aldı. Aynca. çocuk ve gençlere yönelik çalışmalan nedeniyle müze. 1986 yıhnda'UNESCO Ödülü ve Takdir Beratı ile ödüllendirildi. ODAK NOKTASI AHMET CEM4L Bir Nehir-Roman Gibi Yaşamak... Insanoğlunun önünde iki yol vardır kendi yaşa- mını kurgulamak için: Her şeyi sıradan bir kısa öy- künün ya da birgazete haberinin sınırlanmışlığıyla yaşamak. veya yaşamı bir nehir-romanın engin akı- şının boyutları içerisinde görebilmek... Somut uygulama hedefleri içerisine sıkıştırılma- mış öğrenme ve bilgi tiryakiliği. ikinci yolu, yani bir nehir-roman gibi yaşamayı seçmekle eşanlamlıdır. Elbet belli bir süreyle sınırlı. ama o süre içerisinde her anından sonsuzluğa bir köprü uzatılması insa- nın elinde olan yaşam, yoğunluğunu günlük olay- ların anaforunda yitirdiğı ölçüde tekdüzeleşir ve neredeyse salt doldurulması gereken bir 'vade' olup çıkar. Kadercilik, başka deyışle 'Böylegelmiş, böyle gider' düşüncesi, sıradanlığa yargılı kılınmış yaşamlann temel belirieyicisıdir. Böyle biryaşam an- layışı çerçevesinde, bugüne kadar böyle olan ne varsa. bütün yarınlarda da öyle olmak zorundadır ve her 'adam', 'küçükadam'hğı daha bilincine ka- vuştuğu andan başlayarak başkası düşünülemez bir kimlik niteliğiyle benimsemiştir. 'Yaşıyorum' derken tek yapılan, yaşamı doğal süresi içersinde sonsuzluğa uzanan köprülerle zen- ginleştirmek, geçmişin insan değerlerini gelecek- tekiler için daha gür kaynaklara dönüştürmek ye- rine, ancak bir gazete haberinden ötekıne sıçrama- ya yetecek kadar kısa adımlar atmak ise eğer, o za- man bunu 'ömür tüketmek' dıye adlandırmak. en doğru nitelendirme olur. insanoğlunun ölümlülüğüne başkaldıran Gılga- mış'ın soylu isyanı, gerçekte tartışılması olanaksız doğal son olan ölüme değil. fakat ölümlü bir yaşam- da ölümü önemsiz kılacak çabaları harcamaktan yana yetersız kalan insana yönehkti. Çünkü ölüme karşı koymanın en etkili yolu, yaşayan insanın za- manı geldiğinde ölümün karşısma elden düşme değil, fakat bütünüyle kendi kurgusunun ürünü bir yaşamı çıkartabılmesidir; ancak dünyada sonradan başkalannın izlenmeye değer bulacakları. izledik- çe de kendi yaşamlarının daha bir anlam kazandı- ğına tanık olacaklan izler bırakamadan, böyle bir hedef uğruna hiç çaba harcamadan çekip gıden- lerdir ki, gerçek anîamda ölüme yenik düşmüş sa- yılırlar. Ölümle noktalanması doğal bir yaşamda ölüme yenik düşmeksizin ölmek, işte bu nedenle yaşamı- nı hep bir nehir-roman gibi kurgulayabılmiş olmak- la eşanlamlıdır. Bir nehir-roman, olaylardan yana her zaman zengindir; ama romanın zamanı hiçbir olay- la tükenmez. En güçlü gibi gözüken günlük olay- lar bile, sonsuza uzanıp giden bir arka planın yan- sımaları karşısında sonunda sıradanlaşır: öyle ki, as- lında her şey. romanın son sayfasından sonra da devam eder gibidir... Ve gerçekten de devam eder. Roman, ölümle noktalanan bir yaşamın doğailığıyla, bir yerde son noktasına varmıştır; ama kişiler, her okurla birlikte yeni bir yaşamın öznelerı olup, birbirinden çok fark- lı yazgılan şu ya da bu biçimde etkilemeyi. her okur- da düşünülmeye ve izlenmeye değer yeni izler bı- rakmayı sürdürürler. Bütün sorun, insanın kendi yaşamına nasıl bak- •tığidır. ». ... Yaşamlarını gazete haberlerinin kısa ömürlülüğü- ne sığdınlmış tek tek günlerın birbirine eklenmesi olarak görmeye ahşanlar. gazeteler günün birinde herhangi bir nedenle çıkmadığında bir çöle düşmüş gibi olurlar. Aklını yitirmek ya da türlü bunalımların pençesinde, her yannın umarsızlığıyla intihara sü- rüklenmek, böyleleri için düşünülebilecek en do- ğal sondur. Nehir-romanların akışıyla yaşama yüreklilığini gösterebilmiş olanlara gelınce, onlar, hem bugün- lerinin, hem de fizik varlıklarıyla içinde yer alama- yacakiarı bütün yannların sahipleridir. Onlar için ömür. günlerin ölçü biriminden bağımlı bir tüketi- min nesnesi değil, varlığını bedenin tükenişinden sonra da hep duyumsatacak bir üretimin kaynağı- dır. Genç kuşaklarını nehir-romanların sonsuzluğu yerine günlerin boğucu, kimi zaman da kirleten sı- radanlığı ve maddenin kalıcılıktan yoksunluğuyla örü- lü atmosferlerde yetiştiren. onlara bugüne kadar böy- le olagelmiş hiçbir şeyin bundan sonra da öyle ol- ması gerekmediği inancını aşılayamayan toplum- lar. hiçbir yarına umut bağlayamazlar... TineHişt' • Külrür Servisi-Ikı avda bir vavımlanan kültür sanat dergısı 'Yine Hişt'ın aralık sayısı vıne zengın bir ıçenkle okur karşısında. Dergıde. "Değınnıeler' başlıklı vazısıvla şıirlerıvle Mustafa Alagöz. Belma Llutas. Burçak Özüdil. "Şaınn Kanı" adlı denemesiyle Cengız "»'avlalı. Sedat Sarıbudak. Avhan Bozkun. Saıt Faık üzerine övküsü "Yalnız Adam' ıle Ahmet Ümıt. "Cagcı! Bronte'ler" başlıklı kuımaca öyküsüvle Serpıl Durak. •Kım Bilebılır Olmayanın Gerçek Olmadığınr adlı övkü^üvle Başak Çakır. "Kuş Ev leri' başlıklı kısa anlatısıv la Zahıde Ûzümçeker ve şıırleriyle Erdoğan Ekıner. Özgür Özmen. Savaş Çehk. Adıl Izci. Ramazan Macıt. Gabnella Mistral. SerdarGüney. Nilay Özer. Aydın Lfuk Yücel \e Metın Karadağ yer alıyor. "Korku, Sevgi, Savaş..." sergisi Pimapen Kültiipevi'nde • Kültür Senisi-"Korku. Sevgı. Savaş..." konulu karma çocuk sergisi 12 aralıkta aynı konuda verılecek göstenlerle Pimapen Kültürevi'nde açılacak. 26 aralık tarihme kadar süreeek olan sergıve. flkı Cocuk Kulübii. Mırmır Cocukev i ve Yeni Levent Cocuk Kulübü katılıyor. Körfez Savaşı. "Dünya Apartmanlannda Ya^anıvor". Savaş 'İki Yüzlü" bir adam oluvor ve "Banşsız"da olamıyor. Sevgı'de. kalpler hep dı>an fışkınyor ama kıskançlık da çok. '"Vehbi Koç'un çaiınan cesedı" ise çocukların gözünde korkunun nedenı. Sergıve katılan çocuklar ışte bu sözlerle tanımlıvorlar sergılennı. 'Kadınlar ne istiyop?' I Kültür Senisi - Carousel Alışvenş Merkezi'nın Carousel Sövleşılen başlığı altında başlattığı etkınlikler kapsamında. 16 aralık pazar günü saat 16.00'da gazetecı- yazar Seda Güier. ""Kadınlar"Ne İstıyor" başlıklı bir sövleşi gerçekleştırecek. Günlük gazete vazılarının yanı sıra, bu _\ıi _\avımlanan "Erkekte Kadın Korkusu" kıtabında. femınızm. ıffet. tacız. evlılık, boşanma. kadın. sıyaset \e cınsellık konulanna farklı bir vorum getiren Güler. avrıca "Neden Kadın Haklan". ""Kadın-Erkek E^itlığı" ve "Evde ve Ev Dı^ında Kadın" üstüne görü^îerını aktararak konuklaria söhbet edecek. Okumuşoğlu Urart Sanat Galerisi'nde • Kültür Servisi-Ressam Argun Okumuşoğlu'nun yedincı kişisel sergisi 12 aralık-1 7 ocak tarıhlen arasında Urart Sanat Galerisi'nde görülebılecek. Sanatçı. geleneksel kompozısyon kaygısı duvmadan kımı 7aman klasık pentür. kımı zaman ıllüstrabvon teknığı ıle figüratıf veya non-fıgüratıf degışik elemanları tuvalınde açtığı ekranlara yerleştıriyor. Sanatçının resmını oluşturan elemanlargündelik hayattan veya resım tarıhınden getırılerek sankı kolaj görselliğinde yeniden düzenleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle