Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 ARALIK 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLECRO EVL\1LYASOGLU
Vlüziğe Altm Onıır Madalyası
DÜŞÜNCEYE SAYGI
.Ankara'da Se\cia Cenap And
Müzik Vakfı. her yıl 6 aralık gü-
nü geleneksel bırödül \enr. Buöy-
le sıradan bır metal nişan. kâğıt dip-
loma filan değil. gerçek bir altın
madalyadır. Adı da "Altın Onur
Madahası." Madalyayı Cumhur-
başkanı ya da onu tenısil edecek
düzeydeki kışi sunar. Seçilen sa-
natçının özgeçmişinı. toplumdaki
değenni Dr. ErdoğanOkya> anla-
tır. Vakıf Genel Başkanı Slehmet
Başman.geleneksel konusmasını
yapar. Ankara'nın seçkın. aydtn
çe\ resi çağnlıdır bu törene. Bu > ü
Idil Biret\e Suna Kan'a sunulan
altın madalya. önceki y ıllarda Ce-
\at Memduh AJtar gıbı bır araş-
tırmacıva. Sajgın. Erkin. Akses.
Usmanbaş, Re\ gıbı bestecılere ve
LevlaGencer gıbı bıryorumcuya
verilmiştı. Türkiye'nin yetiştirdi-
ği kaJburüstü sanatçılardan bırde-
met.
Bu tür unvan \eren kuramlann
ikı ciddi sorunu \ardır. Bırincisi dü-
ze>den ödün vermemek. ikincısı
siireklılıği sağlamak. Ömeğın Dev-
let Sanatçılığı ya da daha sonra
tesis edilen Dev let Solistliği gibi
unvanlannölçütlen. hersefennde
yeniden ele aiındığından. ne bel-
li zaman aralıkları içinde sürekli-
liklen. ne de bellı düzey tutabil-
melen sağlandı. Bu umanlargi-
derekkimlikdeğıştırdıler. uygarbir
jün yerine kişisel kararlarla venl-
meye başlandı. Böv lece zamanın-
da yurtdışında Türkiye'yi başa-
nyla temsil etmış. Anadolu'nun
dört biryanında kla.sik miiziğı ça-
lan, nıce olanaksızlıklara karşın
ılk kez halka dünva külrürünü su-
• Ankara'da Sevda Cenap And Müzik Vakfı'nın her yıl 6 aralık günü
verdiği geleneksel ödül. bu yıl İdil Biret ve Suna Kan'a sunuldu.ldil
Biret ve Suna Kan adına çıkarılan 6660 sayılı "Harika Çocuk'
Yasası'ndan sonra yine bu iki sanatçının birlikte 1996 Altın Onur
Madalyası almalan tarihi bir olay. Bir başka tarihi olay da ödül
töreninde. Kan ve Biret'in bir arada çaldıkları Beethoven'in Ilkbahar
Sonatı oldu. Yaşamlannda ilk kez ikili olarak çalan sanatçılarımızın bu
dinletisini uzun zaman unutamavacağız.
İdil Biret\eSuna Kan kurdukları karşılıklısö>leşi>lemü/ik tarihimizebirkaçsatırdahaeklediler.(Fotoğraf: LGUR GÜNYÜZ)
nan vorumculanmızla belkı de tu-
ristik gezı dışında hiç y urtdişına git-
memiş. radyonun televızyonun
aracılığı ıle şöhret olmuş yorum-
cular aynı kefeye kondu. Se\da
Cenap And Vakfi, şimdilik düzey -
denödün vermediği gıbi birgele-
nek halıni alan törenlenn süreklı-
liğıni de sağlıyor. Konuyu. çağ-
daş Türk müziğıne hiznıet veren
kişilerlesınırlı tutuyorvegiderek
ölmezlik kazanan bir madalya su-
nuyoronlara. Bu sanatçılanmızın
çoğu şimdiye dek içeride \e dışa-
nda birçok ödül \e unvan almışki-
şiler. Bir madalya daha onlara ne
katar ki. Hiç ödülü olmayanlar.
gözetilmeli diye düşünenlere, Le> -
la Gencer'in bu konudaki coşku-
sunuörnekgösterebiliriz. Gencer.
Türkıye'de ilk kezbırcumhurbaş-
kanından ödül aldığı gece, onca yıl-
lık başanlann ardından yepyent
bir heyecan yaşadığını belirtmiş-
ti. Aynı sey herbiri ıçin geçerii. Ay-
rıca bu madalyayı en üst düzeye
verince. sonraki kuşaklar onlan
örnek alnıav a özen üösterecek. bu
Genç besteci Hasan Uçarsu'nun çağdaş yaklaşımı bize umut veriyor
Besteyi yüreğinde duyan kişiAHMET SAY
ANKARA - İlk bakışta tutarlı. özellik-
lı bır program: Genç bestecimız Hasan
(jçarsudan kısa bir orkestra yapıtı: yine
genç bır besteci ve piyanistimiz Fazıl
Sa> 'dan Saint-Saens konçertosu yorumu v e
yineSaint-Saens'dan "orglu'"3. senfonı...
Bağlantılarına bakılırsa ıki genç müzikçi-
miz ile ikı Saint-Saens yapıtından olu^an,
parlak bır program olarak gözüküy or Pe'k '
öyle olmadı: "Fazıl Say merakT ağırbas-
tığı ıçin. Hasan Uçarsu'nun yapıtı konse-
rııı başına yerleştirıldiğı halde "ara>a*"
gıtti. Demek ki Eczacıbaşı Ulusal Beste
Yarışması'ndabirincilık ödülünü kazanan
"Çığlıklar. Anılar \e Küçük Bir Düş" ad-
lı y apıtı. bu programa almak doğru değil-
miş. Salonu ikı kat fazlasıy la dolduran ve
birbasketbol maçındanyengiyleayrılaca-
ğı beklentisi içinde bulunan coşkulu dın-
Feyiciye "Lütfen sabredin, önce l çar-
su'rıun \apıtınıdinleyin"denebılır mi?
\anlışi bırölçüde gıdermey i amaçlaya-
rak Uçarsu'nun yapıtına dönmek ıstiyo-
rum: Bestecimiz duyarlıklı bir "tını usta-
sı".Tınıy ı çok dengelı kullanmayı. v urgu-
lamayı bilivor. Bunun için sağlam bıror-
kestrasyon bılgisıne sahıp olmak gerek.
Uçarsu bubınkim temeünde "form"kav-
ray ışıııın bılinçii çağdaş diliy le iyi bir kom-
pozitör düzey ındeydi. Rengim Gökmen
yönetımindeki CSÖ'dan dmlediğim yapı-
tın özetı bence budur. Denecektir ki "Bu
özellikleri ta$ı\an yüzlercc çağdaş yapıt
\aziWi." Ben de onu söy lüyorum: Bu y üz-
İerce çağdaş yapıttan "biri"nı bestelemek
az şey mi? Ovünmeliy iz. Günümüz dün-
y asında su y a da bu alanda: felsefede. bi-
X>czacıbaşı Ulusal Beste
Yanşması'nda birincilik ödülünü
kazanan 'Çığlıklar. Anılar ve
Küçük Bir Düş" adlı yapıtını
Hasan Uçarsu "bilinç'ten
kaynaklanan yaratıcı güçle
üretmiş. Besteciraiz duyarlıklı bir
'tını ustası". Bunun için sağlam
bir orkestrasyon bilgisine sahip
olmak gerek. Uçarsu bu birikim
temelinde •fonrı' kavrayışının
bilinçli çağdaş diliyle iyi bir
kompozitör düzeyindeydi.
limde. sanatta birkaç > üz yaratıdan birinı
ortava ko> muş olmav ı küçümsersek "maf-
>a toplumu*" adlı posanın içinde boğulu-
ruz. Uçarsu'nun çağdaş vaklaşımı bize
umut veriyor. Bakın. varatısını öncelikle
be\ nınde ve vüreğınde duvan kı^idir bes-
teci: bu iş kâğıt üzerinde partisvoıı hazır-
iamak değildir. Seçıcıler kurulunda \er
almıv ordum. ama aynı > arışma kapsamın-
da oîduğu ıçin ben de karşıla^tırma \ap-
maktan kaçınamıyorum: Bestecilik partis-
von karalamak ol'saydı. ikincilik ödülünü
alan Nejat Başeğmezler'i ve üçüncü olan
Server Acim'ı göklere çıkarırdık. Bu ikı
bestecınin son birkaç av da CSO'da seslen-
dirilen yapıtları hakkında yargımı ısrarla
soranlara sımdi açık vanıt: Başeğmez-
ler'ın vapıtı "İ>ibirorkestralamaöde\i".
Acim'inkı ise "kötübirödev"dır. Uçarsu
bence •*bilinç"ten kaynaklanan yaratıcı
güçle üretmış- bestesını. Ondan alıntıladı-
ğım s.u cümle bir gösterge olabilir: "Ana-
dolu ağıtlarının özeüiklc-ri olan uzun, > ine-
lenen sesler üzerindekidalgalanmalan, çö-
zümden kaçan gergin ses kı\ nmlanrn nıo-
dern birses kümesinde kalın orkestra rvnk-
leri>le so>utlama>a çalıştım." Uçarsu'va
söv leyecek tek sözüm şu olabilir: Yinele-
meler fazla. kompozisyon tombulca...
Türkiye'nin aydınlık \üzü
Oturup mektup v azabilirim oğluma: oy-
sa bir müzik yazan olarak onu değerlen-
dirmek benim ısjm değil. Konusu "müzik
dışı" birkaç izlenim aktarabılirim: Şofor-
ler Federasyonu Fazıl'a "şükran plaketi"
verebılir: perşembe akşamı CSO'daki re-
sitalinden sonra konser salonu önünde yüz
kadar taksi beklıvordu: hepsi de iş alıp
tîitti. Cuma ve cumartesi konserlerinde
taksi sayacak halim yoktu. Fazıl'ın Anka-
rada kaldığı birkaç gün içinde av rıca OD-
TÜ veGazi Üniversıtesi'nde. Askerı Mı-
zıkaOkulu'nda verdiği sövleşıli resitaller
v üzünden Şotorler Federasvonu'nun pla-
ketinc trafik ekıplen el kovabılır. Beberu-
hı kadar bu çocuk aslında bir "müzik tan-
keri"*.Önceki lıarta Nenezüella'da Mozart
konçerto çaldı. saat t'arkı tanımayarak
Fransa'ya geçip bu ülkede Montpeller
Sc*rfötiftSrVe.'îtrası "yfa yedi• ktmsördeir
oluşan bir turne vaptı; şimdi de Türkı-
ve'de uğramadık ıskele. kent. kasaba, okul
bırakmıvor. \emeden içmeden ve ara sı-
ra uvukla>arak bu denlı enerjivi nereden
buluvor anlamıyorum. Gittiği kentlerde
hayırseverlerbuçocuğa birkaç kestaneşe-
keri verse makbule geçer. Bu sabah altı-
da firlav ıp İzmir'e uçtu: ıki günde dört re-
Mtal... Pazar ve pazartesi Mersin'de. salı
ve çarsamba Antakya'da. per^enıbe-cuma
Bursada. Bunca ctkinliğin nasil gerçek-
lestiğmi size sövlevevim: Mersin Filar-
monı Derneği. Venezüella'nın başkenti
Caracas'taki filarmonı örgüründen daha yü-
reklı. daha candan. daha titız. Bursa Filar-
monı Derneği'ni vakından tanıyorum:
Sentbnık bır orkestra kurmanın esığine
:eldı oıılar. Antakva'dakı vakfın duyarlı-
fığı adından bellı: Zihın.sel "letersizÇocuk-
ları ^etiştırme ve Koruma Vakfı Antakva
Şubesi. Bu kentte. ba^ta Mustafa Kemal
Universitesi olmak üzere 12 kuruluş. re-
sital için el ele verıp katkıda bulunuvor.
Ute Türkiye'nin aydınlık > üzü! Fazıl bu-
na güvenıvor. Cumhuriyetin kaleleriyle
kucaklaşmak ıçin kentten kente koşmayı
görev bilivor. Evet. sadece görevini
yapıyor...
Başarıh bir Macbeth ve dorukta bir dinleti
ÖNDER KÜTAHYALI
İZ.MİR- Aralık ayında Ege'nın bolluk
simgesi. bınlerce ınsanın yüzünü güldüren
zeytındır. Bolluğun ıkıncı »ımgesinı sana-
tın oluşturduğu ıse tartışmasız ortadadır.
Songünierdelzmır'desürekli sanatyapılı-
vor Ce konuşuluyor. Geçen haftaki müzik
etkinlikleri. bunun mutlu bir kanıtıdır.
Hafta. IZDOB'un Buca Azizler Kilise-
sı'ndeki geleneksel dinletisıv le başladı. Ay-
nca kurum. 7
aralık akşamındaki gala ile
Verdi'nin Macbeth'ini bir kez daha göste-
rime sundu. Rejisör Mehmet Ergüven. 1993
ternMİlennekıyasla>enilikçiyaklaşımlarser-
giliyör v e opera Italyanca ovtıanıv or. Orkest-
rayî Ercan \enal, korovu da Caner Ruhsel-
man yönetıvor. Dekorlan Adnan Ongiin.
kostü'mlerı Se\daAksakoğluhazırlamıs. Iz-
lediğimız temsılde. ba^Iıca rollerı şu sanat-
çılafpavlaşıyordu: Macbeth: StoianPopov,
Lad\r
Macbeth: A>se Tek VenaL Banquo.
TevfikRodos, Macdutf: A\dın Lştuk,Mal-
colm: Hüse\in Genç.
Temsilin konuğu olan Bulgar Bariton Po-
po\, ülkesinin dev let sanatçısıdır. 65 yaşı-
na karşın sesi son derece güçlü. \erdi baş-
ta gelmek üzere bürün İtalyan operalann-
da uzman. Sanatçı. özellikle üçüncü perde-
de dikkatı çekti. Avşe Tek Yenal'ın başarı-
sındaki aâırlık nok'tası ise birinci perdenin
ikinci sahnesıydi. Aynca T. Rodos ile A. Uş-
tuk. güzel vorumlarıvla coşku yarattılar.
Koronun ve orkestranın katkıları ise tem-
silin ağırlığını arttırıyordu.
Geçen haftanın ılgi çeken bır sanat ola-
v ı da DEÜ Dev let Konser\ atuv an Orhan Bar-
İas Salonu'nda yaşandı. Öğretim görev lisi
Tolga Alpa>'ın oda müziği sınıfı. M. Ar-
nold'un dıv ertımentosunu. C. Gounod'nun
-Küçük Senfonisrsini. F. Taffanel'ın beş-
lisinı ve J.Ha>dn"ın sekızlİMiıı ıçeren prog-
raını suııdular. Toplulukta MehmetCan.Ağ-
laç. İpek Sancar < flüt). Bihter Tuta>. Selçuk
Akyol (obua).Aylin Ensoy, Vbnca Alpay
(klarinet). Tolga Şenol, Erdoğan Turanlı
Alevander Rudin. hem çaldı hem de orkestrav ı v önetti.
• tZDSO'nın dinletisi
geçen haftanın
bombasıydı v e
ötekıleri gölgede
bıraktı. E)ınletinin
solocusu. ünlü
viyolonselci
Alexander Rudin.
orkestranın da şefiydi.
Boccherini'nin G.482
si bemol majör
konçertosunun özgün
biçimini seslendirdi.
Yorum, her yönden
soluk kesiciydi.
Haydn'ın Hob.7b:I do
majör birinci
\iyolonsel
konçertosunda
müziğin doruğundaydı.
Şostakoviç'in op. 93
mi minör 10.
senfonisinde hüznü ve
aydınlığını başanyla
vansıttı.
(fagot) \e Mustafa Kurucu (korno) vardı.
Konservatuvardadersveren İZDSOsanat-
çı ları Özcan Gökerı kornoı ıle Eren Bilgen
(kontrabas) öğrencılere yardımcı oldular.
Konservatuvar aşamasındakı denev ınısiz-
liğe \ e eldeki çalgılann eskilığine karşın epey
güzel tınlayan ve iyi bir yorum sergileyen
Topluluk coşkuvla alkışlandı. Kendılenn-
den yeni etkınlikler beklivoruz.
Bürün bunlar güzel: anıa İZDSO'nm din-
letısı geçen haftanın bombasıvdı ve yuka-
rıdakılerı gölgede bıraktı. Dınletının solo-
cusu, ünlü vıvolonselci .\lexander Rudin,
orkestranın da şefiydi. 17. Uluslararası Is-
tanbul Festivali'nden başlayarak sık sık ül-
kemize gelen. zaman zaman da yaz kursla-
rı \apan"sanatçıyı vakından tanıyoruz. Ne
ki onun v ivolonsel dışına taşan sanatçı ni-
teliklerine ilk kez tanık olduk.
Rudin. birkaç yıl önce Şostakov iç'ın v ı-
yolonsel konçertosunu seslendirmek üze-
re İzmir'e geldiğinde. aynı bestecınin piva-
no konçertosunu da çalmak ıstemiş. tasa-
rım gerçekleşememişti. İzlediğimiz dinle-
tide. benzer bir uygulama vardı: sanatçı
hem çaldı hem de orkestravı vönetti.
1960'ta Moskova'da doğnıuş olan Ru-
din, müziğe Gnesin Enstitüsünde başladı.
12 yaşındayken. "Concertino Prag" adın-
daki yarışmanm büyük ödülünü aldı. Üç
yıl sonra Leipzig'deki Bach müzik yanşma-
sına katıldı. Gençlık yıllannda. Floransa'da-
ki Gaspar Cassado ve Moskova'da yapılan
Çaykov ski vanşmalarında birinci oldu. Bun-
lar yetmivormuş gibi yeniden Gnesin Ens-
titüsü'ne giren Rudin. pıyano v e orkestra şef-
liüi dallarında da başarıh biröğrenim vap-
tı.
Rudin önce L. Boccherini'nin G. 482 si
bemol majör konçertosunu çaldı. Biz bu
vapıtın Grützmacher'ın elınden çıkan dü-
zenlemesini tanıvoruz. Rudin ise konçerto-
nun özgün biçimini sesiendirdı. Yorum. her
yönden soluk kesiciydi.
Seslendirılen ikinci yapıt. J. Haydn'ın
Hob. 7b: 1 do majör birinci v iyolonsel kon-
çertosuv du. Burada sanatçı. müziğin doru-
ğundaydı. Kısa cümlecikleri. dahası tek tek
notalan bile müzik vapma amacıv la kullan-
dı. Konçertonun son bölümü (allegro mol-
to). kusursuz bır tekniğı iyi müziğin buv-
ruğuna vermenın çarpıcı örneğı olması ba-
kımından özellikle ilgi çekicivdi.
Rudin. konçertolarına eşlik etmek üzere
İZDSO'nun yaylı çalgılarından küçük bir
oda orkestrası oluşturmuş. Sanatçılanmız.
kendisini özenle ızlediler. Tını ve ses temiz-
lıği iyiydi: birliktelik aksamadı.
Dinletinin ikinci varısında Rudin. D. Şos-
takov iç'in op. 93 mi minör 10. senfonisini
seslendirdi. Yapıtın üçüncü ve dördüncü
bölümlerinde besteci. kendı adını simgele-
ven ve re. mi bemol. do. si notalanndan
oluşan motifi sık sık kullanmaktadır. Ön-
ceki bölümlerde de aynı motifin aktanm-
lan duyuluyor. Böylece yapıt. zaman zaman
hüzünlü bir havayabürünüyor. Rudin. hüz-
nü ve son böliimün aydınlığını başanvla
vansıttı. Yerınde alınan tempolar \oruma
inandıncıhk kazandırdı. Orkestramızın sa-
natçılarıhervöndenbaşarılıydı:sololardo-
yurucu. tını ısekusursuzluknoktasindavdı
Hiç kuşkusuz önümüzdekı günlerde de
İzmir, sanat bakımından umut veren olav-
lan yaşayacak. ama geride bıraktığımız haf-
ta, uzun süre >evt;ivle anımsanacaktır.
altın madalyayı bir zamanlar Le> -
la Gencer. Suna K.an. İdil Biret al-
mıştı, şimdi de genç kuşaktan şu
kişiye verilivor. demek ki aynı dü-
zeyde sanatçılanmız yetişmekte.
gibilerden değerlendirmeler ya-
pılacaktır.
Sevda Cenap And Yakfı'nı bu
madalv anın simgeselliği çev resin-
de sanat yaşamımıza bir gelenek
getirdiği ıçin Ankaralı aydınlan
birkaç saat olsun yoğun sivasal
gündemden kurtanp. kültürün top-
lumumuzdaki yerini anımsattığı
ıçin kutlarız.
İdil Biret ve Suna Kan adına çı-
kanlan 6660 sayılı "Harika Ço-
cuk" Yasası'ndan sonra yine bu ıki
sanatçının birleşık olarak 1996 al-
tın onur madalv ası almalan tarihi
bir olay. Bu yasanın bugün yüriir-
lükte olmaması bir bakıma yozlaş-
mayı durdurmak için alınmış bir
önlemdi. Ancak yeni yetişen ku-
şaklar da tarafsız kıstaslarla dev -
let tarafından destek gömıeli. vurt-
dışındaki kurumlarda çok bovut-
lu eğitim alabilme fırsatını bul-
malı. bu yasa değer bilir bır jüri-
nin denetimi altındagündeme gel-
meli.
Bir başka tanhi olay da ödül tö-
reninde. 6 aralık gecesi. Suna Kan
ve İdil Biret'in bır arada çaldıkla-
rı Beethoven'ın İlkbahar Sonatı
oldu. Yaşamlannda ilk kez ikili
olarak çalan sanatçılanmızın bu
dinletisini uzun zaman unutama-
vacağız. Piyanonun da keman ka-
dar önemii yeri olan bu sonatlar-
da. solistlerin aralarında kurduk-
lan karşılıklı söyleşinin önemi bü-
yüktür. Idil Biret ile Suna Kan bu
söyleşide müzik tarihımıze birkaç
satır daha eklediler. Sanatlan. sa-
natçı kimlikleri biryana. insan ola-
rak da hoşgörülü. hazımlı kişilik-
leri. ucuz rartışmalara. çekişmele-
re girmeden müzik sanatının yü-
celigineyaraşırdavranişlan.onla-
n bugüne dek sağlam tutan ııite-
likler Ne mutlu onlara ki harika ço-
cuk olmav ı disiplinleriyle bugüne
kadargetirebilmişler. Harika kadın,
harika insan olmav ı sürdürerek ta-
zelıklerini vecoşkulannı koruva-
biliyorlar.
İdil Biret'ın pazarakşamı Boğa-
ziçi Üniversitesi'ndeChopin,Sk\Tİ-
al>in ve Alkan'ın yapıtlanndan örü-
lü programını dinlerken onun ken-
dini birçok somut şeyden sıyırdı-
öını^ye müziğinin kendine özgü
"aunyasîhdâ biryoTcufuğa çıkaBıl^
diğini imrenerek ızledik. Resital so-
nunda öğrencilerle yaptığı söyle-
şide. onlara candan ve bilge öğüt-
ler verdi. Ömeğın siyasette bu ka-
dar dalgalanan bir ülkenin ferdi
olmak birpivanistin icrasını etki-
lemez mi sorusuna. herkesin ken-
di işini iyi yapmasi: kendi disipli-
ni içindeçalışıpkafasını dağıtma-
dan başarma.sı gerektiğini öğütle-
di. İy ı bır piv anist. daha iyi bir pi-
yanist olmak için çalışmalı! Öğren-
ci yetiştırmenın ise valnız pıvano
çalmayı öğretmek olmadığını. öğ-
renciye çok zaman avırarak onu
sanat vekültürdünyasının heryö-
nünde eğitmek gerektiğini sö> fer-
ken de şimdilik birebıreğitmenli-
ğe girecek zamanı bulamadığını
da belirtti. Toplumumuza daha çok
sayıda İdil Biretler ve Suna Kan-
lar gerekıyor. Onlann derin dün-
yasını tanıdıkça kısırçekişmelerin
boşluğunu fark edebıliriz.
Cemal Reşit Rey'de
pivano günleri
Cemal Reşit Rey İkinci Pivano
Festivali'nde bu akşam Hüseyin
Sermetçalıyor. Sermet. Schubeıt,
Schumannve Hindemith'den olu-
şan programdan başka 15 aralık
gecesi Enc LeSage ile iki-pıvano
resital i verecek. Fransız piv anist
Enc LeSage 13 aralıkta: İsrailli pi-
yanistTomerLevde 14aralıktaça-
lacaklar. Aynca iki genç yetenek.
Füreya Ünal ve Dev let Dev nm Öz-
taş. bu festivalin yeni isimlerin-
den. İDSO'vubuhaftaJerz> Swo-
boda > önetecek. Cihat Aşkın. VVi-
enlawski'nin keman konçertosuy -
la solist oîacak. Programda Ferit
Tüzün'ün kimbilirkaçıncı kezdın-
leyeceğimiz Esintıler'i yerine bır
başka Türk bestecisinin dinleme-
diğimız bir yapıtı olsaydı!
Önümüzdekı hafta (17 aralık)
Füarmoni konserleri dizisinde or-
kestramızdan istifa eden çellist Re-
yentBölükbaşL piyanist Cana Gür-
maneşliğindebirresital verecek..
Programda Brahms, Bachv e Beet-
hmen'inklasikleşmişyapıtlanyer
alacak.
Bu arada Diyarbakır'da kurulan
GAP Çocuk Korosu'nun müjdesi-
ni vermeden geçemeyeceğim.
TRT'nin katkısıylagerçekleşen bu
çoksesli koroyu Yücel Elmas, Su-
na Çevik ve IVIetin Budak çalıştı-
nyor. Müzik eğitimindeki en önem-
li etken. çocuklara kendilerine en
yakın çalgı olan kendi seslenni
kullanmasını öğretmektir. Koro-
lara yurdun her köşesinde çok ge-
reksinim var. Daha önemlisi koro
öğretmenlerı yetiştirmek eğitim
merkezlenne szereksinim olması.
Geçen haftakiyazvmzda birdi-
zin kanşıktığı olmıış. Bogaziçi
Cniversiresi'ıule bajlatılan mü-
zik etkin/iUeriın/i'iı önceki pıınıg-
rafu yine Boğıı:ı\i'nin adı kari}-
mı$, kım bu Bogaziçi ndeki dü$-
manlar şekline dönüşmüş! Düzel-
tiı; öziir dileriz.
MEMET FUAT
SeçilenlerinDenetlenmesi
DemokratParti'ninkurulduğu. ilktekderecelise-
çimlere yönelindiği günleri anımsıyorum.
Siyasal ayrıntılarıyla değil, çevremdeki ınsanla-
rın, aydınların, en azından okur yazarların coşkula-
rı, umutları. kaygılarıyla•••
Coşkular. umutlar: Tek parti baskısından kurtu-
lunacak, demokrasiye aykırı yasalar değiştirilecek.
tek dereceli seçimler yapılacak. temel haklar. öz-
gürlükler sağlanacak, yurt yönetımıne aday olan-
lar kendilerini doğrudan halka beğendırmek ıçin
yarışacaklar...
Pekı, kaygılar nelerdi?
Seçimlerin dürüst yapılmayacağından, bu yüz-
den olaylar çıkabileceğinden kaygılananlar da var-
dı, ama asıl büyük kaygı halkımızın yeterınce eğı-
tilmemiş olmasından kaynaklanıyordu.
Demokrasiye inanan. özgürlüklere susamış ay-
dınlar bıle bu konuda tedırgındıler. Bılgisız ınsanla-
rın kandırılabıleceklerini. çok çeşitlı nedenlerle ül-
kenin ya da kendi kendilerinın çıkarlarına aykırı oy
kullanabileceklerıni düşünüyorlardı.
Demokrasiye hazır mıydık?
1946'da sadece 66 mil/etvekili çıkarabilen DR
1950'de oylann yarıdan fazlasını alarak 408 millet-
vekili çıkardı.
Demokrasiyi, özgürlüklerı savunduğu ıçin. ta baş-
tan beri aydınların, basının, bu arada solcuların da
desteğini alan bir partinın ezicı bir çoğunlukla ba-
şa geçmesi, eğitimsiz bir halkın da sağduyusuyla
demokrasiye ayak uydurabileceğinın göstergesi
sayıldı.
Ne var ki seçilenlerin denetlenmesi konusunda
aynı başarı gösterilemedi.
1954. 1957 seçimlerini kazanan DP artık o baş-
taki özgürlükçü parti değildi, demokrasiyi yalnızca
sandıktan çıkmak olarak yorumluyordu.
Bu partiyi destekleyen insanlarımız ise kendi oy-
larıyla sandıktan çıkan baskıcı yönetimlerden hiç te-
dirgin olmadıkları gibi, başka partılere oy verenle-
rin, insan haklarınısavunanların, özellikle de solcu-
ların ezilmesine alkış tutuyorlardı.
Kısa sürede öbür partiler de benzer bir çatışma
anlayışına girdiler. Kahveler ayrıldı. insanlar bırbir-
lerine selam vermez oldular.
Eğitimsiz sağduyuyla demokrasi buraya kadar-
dı.
1946'dan 1996'yaellı yıl geçtı. Yeterlı sayılmasa
da. eğitim alanında birtakım ilerlemeleroldu. Ayn-
ca kitle iletişim araçlarıyla, köylerden kentlere göç-
le, yurtdışına gıdiş gelişlerle halkımızın görgüsü,
bilgisi arttı.
Uç kez kesintiye uğrayan bir demokrasiye tek-
rar tekrar geçış serüvenınin deneyımı de bunlara
eklenirse bugün. demokrasili yaşam bıçimıne alış-
mak için biraz daha beklememız gerektiğini söyle-
mek, Azîz Nesin'in yüzde altmışına yüzde yüzle kar-
şı çıktığımızın yadsınamayacak bır kanıtı olur...
İyi de son yıllarda yapılan seçımleri bir düşünün:
Birkaç kilo erzak dağıtılarak karşılığında oy iste-
niyor.
Aşiret reislerinin yaklaşık kaç oy alacakları önce-
den belli.
Tarikat başkantetnndan cami imamlanna kadar her-
kes açıktan açığı din ticareti yapıyor.
Büyük iş çevreleri partılere yön veriyor.
Halkımız çıkar ilişkilerine girmeden bir partiyi sa-
hiplenip ayakta tutamıyor, denetleyemiyor, saptırı-
cı etkilerden koruyamıyor.
Barışçı kaygılann, değişiklik korkusunun destek-
ledıği merkez partilerin ne zaman, ne yapacaklan-
nı kestirmek nerdeyse olanaksız.
Örnekse Türkiye'de öğretim birliğini bozan. bü-
tün ülkeyi din adamı olmak üzere eğitılmış ınsan-
ların yönetimine vermeyi amaçlayan kararları kim
almış diye araştırdığınızda, karşınıza köktendinci par-
tilerden önce merkez sağ ıle merkez sol partiler çı-
kıyor.
Gene örnekse solcu gençlere karşı sağcı genç-
lerin savaşımını örgütleyenlerın aşırı sağcı partiler
olduğunu düşünürken sokağı kazanmak için onla-
nn adam öldürmelerine göz yumanların merkez
sağ partiler olduğunu öğreniyorsunuz.
Bir trafik kazasının ortaya çıkardığı ilişkiler karşı-
sında ülkeyi yönetenler dut yemiş bülbüle dönüyor-
lar.
Temiz toplum özlemiyle sokaklara dökülenlenn
sesleri ıse göklere yükseliyor.
Peki. temiz toplumu kim gerçekleştirecek?
Bu kirliliği yaratmış, tepeden tırnağa pıslığe bu-
laşmış olanlar mı?
Türkiye'deyaşayan insanlar. kendi partilerini her
türlü giderlerini kendileri ödeyerek ayakta tutmayı.
denetlemeyi, korumayı öğrenmedikçe. çoğunlu-
ğun gücünü. oy vermenin önemini anlamadıkça.
anamalcı düzenin doğasından kaynaklanan bu kir-
lenmeyle başa çıkamazlar.
BUGIIV
• 2. LLl'SLAR,AR\SI CRR Ph ANO FESTİNALİ
KAPSAAIINDA saat 19.30'da Hüseyin Sermet'm
konseri izlenebilir.
• İSTANBl'L DE\ LET OPER.\ \ E BALESİ saat
20.00'de 'Spartaküs'ü sahneliyor
• NATUREL SAM BAR'da bu akşam 'Blues Gecesi'
yeralıyor. 1414 ~!~ 66j
• AKSA.NAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da A.
Hitchcock'un "The Birds" adlı fiimi laser-disc'ten
Ineılızce orijinaliy le izlenebilir.
•"TRUVA FOLKLOR ARAŞTIRMALARI
DER-NEĞİ saat 19.00'da Yunus Emre Kültür
Merkezi'nde 1996 yılı Truva Kültür-Sanat Ödüllerını
sahıplerine verecek.
Kadıköy'e Afife Jale büstü
• Kültür Ser\isi - Türk tiyatrosunun ilk kadın
sanatçısı Afife Jale'nin büstü sahneye ilk çıktığı eskı
Apollon Tıy atrosu'nun yerinde bulunan Reks
sinemasmın önüne törenle konuldu. Kadıköy
Belediyesi tarafından yaptmlan büstün açılmasıyla
düzenlenen törene Macidt Tanır. Ay la Alaan. Enıs
Fosforoğlu. Sumru Yavrucuk katıldı. Törendeıı sonra
Kadıköy Halk Eğitim Metkezi'nde Afife Jale'yı anma
toplantısı düzenlendı ve Afjfe Jale ile ikili film
gösterimi sunuldu.Toplant.da aynca Türk sanatında
kadın ve Afife Jale' konulu bir söyleşi gerçekleştirildi.
Anton Stanovvskj sergisi
• Kültür Servisi-Alman vanatçı Anton Stanou^ki'nın
•Sanat veTasarım' fotoğraf sergisi Caddebostan
Kültür Merkezi'nde sürüyor. lstanbul Alman Kültür
Merkezı ve Kadıköy Belediyesi"nin işbirlıüıyle
düzenlenen sergi. 23 aralıl.a dek izlenebilir. bünyanııı
pek çok ülkesınde sergileraçan Stanovvskı. dekorasvon
ressamı olarak eğitim görcü. Daha »onra grafik \e '
resim üzerine yoğunla^an ,anatçı. I939"da Emil
Zander ile birlikte grafik atölvesini açtı. 1972 Münih
Olimpiyatlan'nın görsel djnışmanlığını yapan sanatçı.
aynı zamanda Stanovvski V;ıkfrnın da kurııeusıı