29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S/Y=A CUMHURİYET 6 KASIM 1996 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Ankarabaşkentlerin en rahatsızı~jr -^r ükürretler-nin başkentini. m m açıkladıklın üzere. f—m A nkara 'da muhafaza m m eimevi dü ündlklerine -jfl. JL- gore. TürHer gelecekte IstanbJ'tn güvenligı açı ından ciddi kaygıiıricinde olmalı. GtTçekten de Ankıa Anadol u'nun yüLsek bir platosmdı kayalık ve sar> bir tepenin yamxımiı yükselir. Buraia iklim 3İağjrûstü serttir: dahası 1918"de •corkurç brr yancın. ahşartan ve kerpiçten •apiirrayoksul konutlarııın dörtte üçünü /ok erd. Enerj i dolu bin k şinin. bir ıalkır) yeniderı doğuşunuyönettiği bu cent. tnşkentlerin en rahzsızıdır. Aşırı >ir nüfjs burada alt alta ikt üste ve jirbirini ezercesine yaşar. bu yüzdendir ci, Mu>tafa Kemal'in yakn çalışma ırkataslan. kanlannı ve (ocuklarını londurucu bir k.şın acıiTusızlıgına ve .şırı yi.klü Iojmjnlarda sağlıksız bir xada\aşama onamına sirüklemektense. :ilelennden aylar boyuncz ayn kalmayı eğledıler. Idari hizmetle'. hatta Büyük lillet Meclisi'nin kendis: en igreti tiçimde verleştTK'k zorunda kaldı. (ieçmiste küçiik birtarımokulunun tıaliyetgösterdi^i yandakı tepedeki Hnalara genelkurmay yerbşti. Vilavet •Konak'ına alt alta üst üse birçok takanlık yıgıldı. Hâlâ doğudaki dünyanın tirçok ülkesinin kaderini dinde tutan Eüyük Miilet Meclisi'ne jelince, barışı \; sava>ı İtıihat ve Terakk Konıitesi'nin eski balo salonkırında karara bağladı. Eirbirinin yanıbaşına yerleştiriJmiş basit txul sıralarında oturan üçyüz rrilletvekili birbirini eziyor. Hatiplerin kirsüsü. dar bir sıradan ibırettir. Altı ay öicesine kadar -bu dururRin surdüğünden kıi'.kunuz olınasın- tepesinden uzun soba borulannın çıktıgı kocaman bir soba. ravana )erleştirilen rjetrol lambalarmın zar zor aydınlattığı silonu ısıtıyordu. - Eğer savaş ve siyaset olmasa. diye fmldadı Mudanya'da kulafımıza Kemalist lıareketin en iyi şairlerinden biri. bir aylık bir ikametten sonra Ankara da sıkııılıdan hoğulurdum. L Ikemi/in tarihi nde bu kadar büyük bir roi oynavan bu kentin sıkıcılığını tahayyül Mt' edenıezsini/... Gerçekren de Ankara eğlence olarak küçiik bir sınemadan. geleneksel kahvelerden ve herkesin gidip yatakhanderdek- ranzasına yatmadan ya da genellikle bir yatağın bile mevcut olmadığı küçiik odasına çekilmeden önce buluşup hir araya geldigi küçiik belediye bahçesinden başka olanaga sahip değildi. Ankara"d;ı kalmış olan tek tük Batılı gezginler. direnışlerin en umutsuzuna kalkışmış bir ülkenin başkentinde hüküm siiren bu ıııtkulu ve ateşli havaya kendilerirıi kaptırmışlardı. Madam Berthe G»wrge-Gaulis hayranlık verici kiıabıncla. bunun güzel birörneğini sunar Peki ama. barış zamanında. yani kentin sakinlerinin üzerindeki gerginlik yok olup. yalnızca belli başlı giinliik sıkıntılar ortada kahnca Ankara'nın lıali ne olacak'.' _. /. Ni'3 tarilıli Le Matiıı 'den (Puris 'te yuyımlanan sağ eğilimHgiinliikgazeie) alınmıştır. Bir günlütk yolculuktan sonra akşam Ankara'ya vannca, irisamn yeknesaklıktan yorgun düşen gözlen. dağın yarnacında kırlangıçlar gibi tünemi*. uri evleri görünce mutlu oluyor. Fakat ınsan kente sabah \anrsa yani insan hâlâ bir gece öncenin etkisi altında ise yolun çok neşeli. çok canlı ve çok pitoresk ilk bölümiinün etkisi altında ise \e özellikle İstanbul'un canlı yaşamının renkleri daha canlılığını koruyorsa, Ankara'nın görımünıii bir bıkkınîık ve kas\et du>gusu yaratır. Ama bu yalnızca bir ilk izle nımden ba^ka bir şe\ degil. İnsan. Tüı kiye'nın yeni başkenti ile yakından tanışıııca. beln bir uzaklıkta. dere yataklannda klasik \ahalar keşfediyo.r. Çankaya'nın güneyindeki bir tarafta. bir grup villaınn \e küçiik güzel evin arasıııda lıükünıet başkanı Ismct Paşa"nın \ e \üksek biirokratın \e nihayet Gazi'nin k.endisinin evlen buJunuyor; öteki taralta. ağaçsız Ankara'mn kuraklığrrıdan ve bataklık halindeki derenın sıtmasından kaçarak Aktepe"nin kuzeyine verleşen Polonya orta elçilik binası yer alıyor. Polonya elçiliğinin yakınınd.ı aenelkurmay. onun yakınında da tam 52 kişilik personeli olan Boh;e\ ikler bulunuyor. Kentin kendisi iki yıl önce büyük bir \angın tarafmdan tahrp edilmişti: şjmdi iki arada bir derede bir görünüm taşıyor: tarihsel geleneğe ve parlak anılara sahip. tahrip olmuş. büyük bir kent ile küçük bir taşra kentini \e nihayet inşa halindeki büyük bir yeri ifade ediyor. Bu yeni Ankara. anıtsal görkemi ile insanı büyülemese de insan dikkatli bir incelemeden sonra. yoksul bir ülkede devlet organlan için mt.'rkezi bir yerleşiın inşa etme\ i bilen kiîjilere karsj daha da artan bir sempati du\uyor Belki çok temsili bir yerleşim değil burası. ama Türkiye'nin büyük in^ası eyleminin \ ücut bulduğu pratik bir m<:rkez Yalnız Ankara değil. bütün Tüırkiye şantiye halinde... Birçok yüzyılın ihınali.'ie uğramış olan ve bu anda bütün TÜTkiye'yi oluşturan bu ülke. yakın ve sürekîi bir ilgi talep ediyor. Geçmişteki bolluğu \e nüfusu yeniden oluşturmak için girişilen bu büyük eylemini süırdürmek içın çırpınan bu lıükünıet buradaotumyor. Boğaziçinde ikamet eden padijahlar. küçük Asya'yı. sultanlann saraylarının şasaası için vergi ödemesi gereken \e bunıın dışında herhangilîir ihtimamı gerektirmeyen bir bölge olarak görüyorlardı. Gününıüzde. küsük Asya a\ııı zamanda bütün Türk deıletini oluştın İLiğu için yalnızca Ankara'daki lıükünıet mevcut: ve bu hükümet küçük Asya'nın \e de\ letin çıkarlarını korumavı ve maddi açıdan ülKesini geliştirmenin eylemini başlatnıayı biliyor. 16.10. IV23 nırihli Rzetzpospolita'dan (liırşow 'da yayımlanun gazete) ulınınıştır. Parlamentoda bir oturum Mustafa KenıaJ Paşa nırafjndan J nıama YABANCI BASIN GO LAİK 1 CUMHURİYET DOĞUYOR İ -6- 00i HAZIRLAYAN: CÜNEYTÇ vı- • Yeni Türk Anayasası'nın ayrıntıları henüz bilinmiyor. Bununla birlikte başkentin birçok tartışmanın sonucunda İstanbul'dan Ankara'ya nakli de son derece önemli bir husustur. Bu nakil olayı, Türkiye'nin, büyük önem taşıyan iç siyasetten ayrı olarak ulusal, orta büyüklükte bir devlet rolü oynamayı kabul ettiği biçiminde açiklanabilir. Ankara'daki Büyük Miilet Meclisi'nde verilen söylev dünyanın dört bir yanında çoğaltıldı ve yorunılandı. Türkçe bilmediğim için Paris. söyle\den belki de benden önce haberdar olacaktır. Ama ben hiç olmazsa Paşa'yı konuşurken gördüm. Dilini bilmeyen biri olarak dikkatimi. hatibin \e dinleyicilerin üzerinde yogunlaştırdım. Mustafa Kemal kürsüye çıkıyor. ilk gözlemim: Salona girişte kimse ne alkışladı ne ayaga kalktı. Burada bütün yetkileri şahsında toplayan bu kişi. bizdeki Vleclis ya da Senato başkanlanndan daha az şatafatlı içeri girdi. Onu profilden. ışığı arkadan alır halde görüyorum. Yakında Çankaş a'daki \ illasında konuğu olacagım. Bana bir çay fincanı uzatırken. ilk izlenimlerimi aynntılı biçimde gözden geçireceğim. Geniş omuzlu ama çok ince... Söylevini. başı dik.el kol hareketi yapmaksızın okuyor. Ondaki bir husus öncelikle insanın gözünü alıyor: özenle. hatta aşırı titiz bir biçimde giyinmiş oluşu. Redingotu kusursuz. Hafif beyaz çizgili pantolon. açık renk tozluklarla kaplı. cılalanmış a\akkabılarının dimdik üzerine iniyor. Katlı yakanin üzerindeki kravatın. ağır ağır özene bezene baglandıgı hissediliyor. Bu giyim kuşamın yaratabileceği çelişkiyi anlamak için ınilletvekillerinın özensiz. giilünç Irüküş) giysilerini tahayyül etmek gerekir.İJu çelişkinin büyük bir ahenksizlik yaratınanıası için. paşa eşitlik çağrılarını asia tekrarlamayacaktır. Söylevini okuyor. Çoğunlukla hazırlıksız konuşur; zira o şaşırtıcı bir doğaçlamacıdır. Kısa bir süre önce yaptığı bir büyük seçim gezisi sırasında. en ufak biryorgunluk belirtisi göstermeden altı saat boyunca söylev verdiği görüldü. Ama bugün hiçbir şeyi rastlantıya bırakmaya hakkı yok. Meclis'e sunduğu, yıl sonıı bilançosunun ta kendisidir. Bu bilançoda sayılara yer verilmiş: okumak gerekiyor. Biraz boğuk olan sesi derinden geliyor. Birden sesinin tonu aydınlanıyor. sesi kelimeleri heceliyor. Bir şeyleri vurgulamak gerekmiş olmalı. Milletvekilleri alkışlıyor. Zaten çok az alkış duyuluyor. Dikkatle dınliyorlar: duygulannı gürültülü biçimde dışa vurmanın Doğululann alışkanlıklanndan olmadığı anlaşılıyor. Bizdeolsa. hiç kuşku duyulmasın. üçüncü sınıfbir hatip iki misli başarı kazanırdı. Oturumdan sonra. bu söylevin alkış toplayan bölümlerini yakından tanımak istedim. Bu bölümier. belirgin biçimde, savaş vanlısı olarak vorunılanabilecek olanlardı. Şu nokta pek iyi bilinmiyor: burada ılımlı unsurları Mustafa Kemal tenısil ediyor. Buna karşılık. savaş çıkarabilecek her noktada uzlaşmaz tavırlaralan Meclis'tir. Denge unsuru Mustafa Kemal. Londra'da. Roma'da. Paris'te bu fikir bizim için yeterince ikna edici oldu mu'.' Doğrusu pek emin dcğilim. Bununla birlikte son söylevi dikkatle okunabilir. iyi niyetli kişiler bu söylevi son derece ılımlı bulmamazlık edemeyeceklerdir. Konuşan kişinin, zafer kazanmış bir general olduğunu unutmamak gerekir. Tehdit etmiyor. uyarıyor. Musu! Cephesi'nde birgecede meydana gelebilecek olaıılar hakkında şu sözlerine kulak veriıı: "Paktın toprak yönergelerini sajjlanıak anıacıvla ülkelerin güni'\doğu sınırlanndaki savaş olasılığına karşı Mı/op<»tam\a tarafında aski'ri düzeyde kinıi ünlemler alındı. Şimdiki durumda. ordunıuz her türlü modern araç-gerece sahiptir ve çok iyi durumdadır." §una gerçekten inanaİım ki. bu (ür bir dil. bir üslup barışın en iyi güvencesidir. ingilizler. kendileri ile bu biçimde konuşan birine içtenlikle büyük saygı duyarlar. Bana öyle geliyor ki. dikkatler. söylev in ~Afganistan ve İran hükümetleriyle dostluk ilişkilerini sağlamlaştırmak" bölümü üzennde MustafaKemalbaşkanhğında anayasalbir cumhuriyetTürkiye dünden beri seçkin siyasal ve askeri lideri Mustafa Kemal'in başkanlığmda anayasa! bir cumhuriyettir. Osmanlı İmparatorluğu'nun bu radikal dönüşümü. bir darbenin, iç çatışmaîann ya da kişisel rekabetlerin ürünü değildir; çünkü Cumhuriyet'in ilanı Miilet Meclisi tarafından oybirliği ile kararlaştmldı: aynı şekilde kendisini yeni Türk de\ letinin başkanlığına götüren yolda başka bir rakip ile karşılaşmadı. Türkiye Cumhuriyeti, milliyetçi parti tarafmdan modern bir devletin gerekleri ile Müslüman geleneğine bağlılığı uzlaştın"iak için gösterilen çabaların mantıki sonucundan başka bir şey değildir. Ankaralı yöneticiler. zaferin ertesinden itibaren, Türk de\ letinin yeni örgiitlenmesiyle uğra^nıaya koyuldular. Ortaya çıkan bir başka soru §u: Cumhuriyet rejimi Müslüman dinsel geleneklere ya da Türkler'in ulusal geleneklerine ııyum sağlayabilir mi? Bu sorunun yanıtı olumludur. Çünkü Muhammed'in ilk dört takipçisi kalıtım yoluyla başa geçen krallar değil, seçilmiş liderlerdi... Türk ulusal geleneklerine gelince: Osmanlı hanedam yüzyıllar boyunca bir ulusal birlik oluşturmuş \e giderek büyük bir imparatorluk kurmıış bir ailenin devamıydı. İmparatorluk yok oldu. Son padişah İngilizlere boyun eğince ve Ankara'ya sığınan yurtseverleri aforoz edince. ulusal birlik de darbe yedi. Türkler, yurtse\erler ve onların lideri Mustafa Kemal sayesinde ulusal birliklcrini ve bağımsızhklarını yeniden sağladılar. Zaten rejim sorunu ikincil bir sorundur. Her ülke şu ya da bu rejinıde refaha kavuşabilir. Bunun için yöneticilerinin üstlendikleri görevin gerektirdiği çapta olmaları yeterlidir; Anadolu bozkırının tepelerinden yeni Türkiye'nin kaderine yön vcren akıllı ve enerjik insanlar. tam da böyle insanlardır. 31.10.1923 nırihli L'lndcpendenceRomaine'dan (Biikıvş gazetesi) alınnıiflır. Llndependenve Romuine: Bükıvs'te Fransızcci vayınıhınan van-ıvsnü vavın. özellikle yoğunlaşacaktır. Bundan daha az sözcükle, daha çok -ve daha ciddi- şeyi dile getirmek olanaksızdır. Çankayadaki Köşk. şu anda. baskıya karşı d'irenişi simgeleyen kişiye Islam dünyası tarafından sunulan en zengin armağanların toplandığı bir mücevher hazinesidir. Duvarda Sunisilerin şeyhinin kılıcı asılıdır. Verenin dinsel nüfuzunu bilenleraçısmdan işte anlamlı bir armağan. Dahasını gördüm. Gözlerinde bir kibir panltısı yanıp sönen Mustafa Kemal. harikulade süslemeli. ganp, koyu renk ciltli. beş yüz yıl sonra ilk günkü kadar taze. göz kamaştırıcı bir kitabı sayaı ile ellerinin arasına aldı; Iran'ın bir süre önce göndermiş oldugu armaganı. Timurienk'e ait bir Kuran'ı, bir göz atmamız için bize. bana ve albay Mougin'e uzattı: Ankara ile görüşmelere yeniden çağnlacak olan diplomatlar. Allah için. şu iki aynntıyı kesinlikle akıllarından çıkarmasmİar: Sunusilenn şeyhinin kılıcı. Timurlenk'in Kuran'ı. Pierre Benoit IX.3.1923 tarihli LeJournal'den ahnmıştır. Cumhuriyet'in ilanı hakkında 1908 yılındaki temmuz devrimi. şimdi halk cumhuriyetinin ilanı suretiyle tamamlanacaktır. On beş yıllık bir zamana yayılan bu olay. Batılı devletleri bir aralar, kişisel egemenligin yenne ulusal egemenliği kurmaya yönelten olaydan ciddi bir biçimde aynlmaktadır. Bu sözlerimizle Amerika ve Avrupa örneklerinin ve Batı'nın demokratik düşüncelerinin Türkiye üzerinde bir etki yapmadığını söylemek istemiyoruz. Ancak Türkiye"de ve Batı'da etkili olan güçler tümüyle değişik idi. Lozan Banşı'nın imzalanmasından ve Istanbul'un ltilaf Devletleri tarafından boşaltılmasından sonra, anayasanın kesin bir biçimde saptanması görevi ortaya çıkıyor... Yeni Türk Anayasası'nın ayrıntıları henüz bilinmiyor. Bununla birlikte başkentin birçok tartışmanın sonucunda İstanbul'dan Ankara'ya nakli de son derece önemli bir husustur. Bu nakil olayı. Türkiye'nin. büyük önem taşıyan iç siyasetten ayrı olarak ulusal. orta büyüklükte bir devlet rolü oynamayı kabul ettiği biçiminde açiklanabilir. Bu öyle bir teragattir ki. büyük bir emperyalist \e askeri maziye sahip olan Isveç ve Ispanya gibi devletler bile buna razı olmak zorunda kalmışlardır. Tıpkı adı belirtilen devletlerde oldugu gibi. eski zamanın siyasetine geri dönmek olası değildir. Çünkü yedi yüz yıllık Osmanlı monarşisini Cumhuriyet'e dönüştüren devrimin ortamı. Avrupa da tanık olduğumuz benzeri hareketlerin tümüyle karşıtı güçler tarafından ^pılmıştır. '^'- '•-" Alfred Rappaport 9 Ekim 1923 tarilıli .\eues İViener Tagbblatt'tan (Viyarta 'da yayımlanan gazete) ulınmıştır. Türkiye'ye varıyoruz ve sanılanı: tersine, Türk gümrüğü tarafından. Türk dili tarafından. Türk havası tarafından. Türk denetimince karşılanıyoruz. Merak uyandıran "yenilik'" duygusunu anlatmayı düşünseydim. buna "Türk ha^'ası" da diyebilirdim. Bunlara bizi bekleyen ve birdenbıre kuşatan öteki bütün inanılmaz sürprizlen ekle\ebilirsiniz. Arabalarve şoförlertarifelerinde yüzde 50 indirime gittiler ve sizi ele geçirmek için didişip duruyorlar. Inanılırgibi değil! Alelacele bir gemiye ya da kışlava götürülecek İngilizler ve Amlerikalılar artık ortalıkta olmadıkları için. burayı yıkıma uğratan çıldırmış fiyatlaryok olmuş. Bir başka mucize. Levant kervansarayı "Pera Palas" kapılarını yüzünüze kapamış. Birkaç milyonluk borcu. mal sahibi tarafından Türk maliyesine ödenmediği için, mobilvalan ve binası ile birlikte gözaltında... Pera'da, tstanbul'da kaynayan kenar mahallelerde hilalli kıımızı bayraklar dalgalanıvor. hafif hafif sallanıyor. Böylesi bir şey. Avrupa'da, mütarekenin ve zaferin çılgın günlennde bile asla görülmedi. Bu. üç yıllık kâbustan sonra kurtuluş bayramıdır; bu Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanıdır. Ama sıkıntı bu noktada ortaya çıkıyor. Cumhuriyet'e bağlı. kendinden geçmiş gösterilerle karşılanacağınızı bekliyorsunuz ama resmi. düzenli. ölçülü ve hatta soğuk gösterileri görünce şaşınyorsunuz. 27.12.1923 tarilıli Corriera Italiano 'dan (Roma 'da yayımlanan gazete) alınmıştır. Hilafetin kaldınlması Hilafetin kaldınlması yolundaki tasarı. fırtınalı bir tartışmadan sonra bugün Büyük Miilet Meclisi'nden geçti. Halk Partisi'nin (Büyük Miilet Meclisi'nde geniş çoğunluğu elinde tutuyor) özel gündemli toplantısındaki ön tartışmada. halife Abdülmccid'ııı azli ve hilafetin kaldınlması ancak saatler süren uzun ve izlenmesi çetin geçen tartışmalardan sonra benimsendi. Söylevlerdeki ifadeler belli belirsiz ve karmaşıktır, fakat benimsenen çapraşık soyut formül. eski teorik ka\rayış ile modern Cumhuriyet kavrayışını uzlaştırmaya yönelmektedir. Soyut hilafet kavrammın soyut hükümet kavramı içinde içselleştiği söyleniyor. Diğer bir deyişle. hilafet artık bir bardak suda eriyen.bir kristal konumundadır. Eriyik kristalin Türkiye'de yeniden dibe çöküp çekmeyeceğini bekleyip göreceğiz. Her hal ve kârda. terimin olağan kullanılışı çerçevesinde. hilafet kaldınltnış ve halife. Halk Partisi'nin özel toplantısında azledilmiştir ve bu karann Meclis tarafından onaylanacağı konusunda kimse kuşku duymuyor. Bu karmaşık formiiie duyulan ihtiyaç, salt Hilafet'in kaldınlması biçimindeki liberal öneriye itiraz etmiş olan muhafazakârların tavırlarından kaynaklanmış gibi görünüyor. 4 Mart 1924 tarihli The Times'tan (İngiliz büyük sermayesinin sözcüsü gazete) alınmiftır sürecek POLITIKA VE OTESI MEHMEP KEMAL Dostlar SağolsunSolculuğun kör kuyusuna, bir kez düştün mü bir daha yol bulup çıkamazsın. Ulvi Uraz anlatmıştı. Harbiye'de yatıyorlar. Sabahleyin gazeteler geli- yor, okuyorlar. Üst ranzada yatan Cazım Bale (Ak- timur),alt ranzada yatan Ulvi Uraz'a sabah sabah soruyor: "Bırak dünya ahvalini, bizim için bir şeyler söy-. lüyormu?" ; "Söylemiyor." "Boş ver öyleyse." Sonra yorum yapıyor: "Temsil bir kuyuya bir taş atmışlar, sonra unut- • muşlar. Biz de bekleyip duruyoruz." • • • Feriköy Mezarlığı'nın kasvetli bir günü, bir "eski tüfek" gömüyoruz. Az denecek bir kalabahk var. Kalabalığın arasından omuzları gö'çmüş. koltuğu- nun altında birkaç kitap ve bir tomar gazete, kalın gözlük camlı, orta yaşlı (bana öyle geliyor) biri ağır ağır yanıma sokuldu. Ürkek bir sesle: ', "Beni tanıdınız mı" diye sordu. ! Zaman öyle bir hızla akıp gidiyordu, her şeyi öy- le bir tempoda eskitiyordu ki nereden bir çırpıda ta- nıyabilirdim! Yıllar arasında bildik bir çızgi aramaya. çalıştım. Buldum desem de bulamadım desem de. yanılırdım. Kalın gözlük camları da bir ipucu verme-' di. Fazla yormak istemedi ki dudaklan usuldan usul- dan kımıldadı; adını söyledi: , "Yaşar Çö/.."dedi. ! Birden belleğim sarp bir yokuşu tırmanmaya baş-' ladı. Bir elli yıl öteye gitmek gerekiyordu. Şevket Süreyya Aydemir Ticaret Lisesi'ni kurmuştu. Bu okulun en çalışkan, en becerikli öğretmenlerinden biri Yaşar Çöl'dü. Bu, 1952 tutuklamasına kadar geldi. Derken tutuklamışlardı. Yaşar, Ankara örgütünün başıydı, Ruhi de onun yardımcısı. Dayananlaroldu, çözülenleroldu. Çok işkence gördüğü söyleniyordu: hayalarını burmuşlardı. Herşeyin başı, ortası, sonu vardı. Girmiş, Yatmış, j Çıkmıştı. • • • Herölenin ardında haberimiz oldukça buluşuyor- duk. Çok konuşmazdı. Belki konuşacak sözü pek yoktu. Kimse de ondan konuşmasını istemiyordu. Konuşsun diye hayalarını burmamışlar mıydı? Az da olsa konuştu. "Birgün, Zeki'ye dedim ki" dedi: "Ya legal olalım açıkta siyaset yapahm, ya illegal olahm yeraltma çekilelim, bir öyle, bir böyle olmu- yor." Öğünecek çok şeyi vardı. Darüşşafakalı oluşu, daimi Cumhuriyet okuru oluşu, solcu oluşu, bir de 843 Darüşşafaka numarası. Dr. Aziz Çöl, "dostlar sağ olsun" diyor, sağolsun! Bütün dünyayı kucaklıyordu, kucaklamaya gel- mişti. BULMACA SEDAT YAŞAYAK SOLDAN SAGA: 1/Avşa Adası'nın bir başka adı. 11 Lgraş... Csttensa- ga doğru egik olan basımharfi.3/Os- manlılar'da orta- okul düzeymdeki eğitim kurumu. 4/ TellibalıkçıL.Ye- mişlerin yenen bö- lümü. 5/Adlandır- ma. 6/ Bir şeyin dogru olduğunu belırtmek için ya- pılan işaret... Ke- nar süsü... Bir renk. 7/ Ye- şilıımak'ın antik dönem- lerdeki adı... Yayla ya da bahçe kulübesi. 8/Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme... Dağ sırtlannda geçit veren çukur yer. 9/ Demirin simgesi... Bizde de sahnelenen ünlü bir mü- zikal. V UKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Büyümeyi. gelişmeyi. metabolızmayı denetleyen ve tiroit bezmden salgıİanan hoımon. 2/Halk dilinde soguk algınlığına verilen ad... "Kıssadan a l — isen hisseyi" (Yu- nus Emre). 3/Tanrı ile şakalı. takılmalı. takılmalı bir söyle- yişle konuşur gibi yazılan tekke edebiyatı şiir türü. 41 Ge- venden çıkarılan bir tür zamk... Tav lada bir sayı. 5/ Anado- lu'da kurulmuş eski uygarlık... Nazi partisının askeri polis örgütü... Bircetvel türü. 6/Ölümsüz. 7/Mesaj... Asya'dabir ırmak. 8/Osmanlı devletinde en büyük yönetim birimi. 9/ Düzenli olarak ekim yapılan arazi... Bir nota İLAN T.C. HAVSA ASLİ\T HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1996 24 Davacı Resmiye Kurtoğlu vekıli tarafından davalılar Hasan Hoca vs 1 . aleyhlerine mahkememizde açılan tapu iptali ve tescil davasında; Da\alılar Hasan Hoca ve Ayşe Hoca adına tebligat çı- kartılmış. ancak tebliğedilememiş vetümaramalararağ- men davalılann açık adreslen bulunamamış olduğundan iş bu ilanın davahlara tebliğ yerine geçmek iizere ilan edil- mesine. davalılann a^ğıda belirtilen duruşma gün v e sa- atinde Havsa Adliyesi'nde hazır bulunmaları. gelmedık- len takdirde davaya yokluklarında devam edileceği ve ka- rara bağlanacağı hususu tebliğ yerine geçmek üzere ila- nen tebliğ olunur. Dunışma Günü: 14.11.1996 Duruşma saati: 09.25 Duruşma yeri. HavsaEdirne Basın: 114494 T.C. TARSUS ASLİ\T 1. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1996 681 Davacılar S. Ramiz Asutay ve L. Can Asutay vekili ta- rafından davalılar Adnan Luy vs. arkadaşlan aleyhine açılan tazminat davasının yapılan açık duruşmasında mahkememizden verilen karar bozulmuş olmakla: Davalılar Ali Yaşar Coşar ile Eyüp Sayılı'nın adresle- ri meçhul olması nedeniyle duruşma gününün v e adları- na çıkanlan tebligatın bila ikmalin iade edilmesı nede- niyle duruşmanın 29.11.1996 saat 09.00'a bırakıldığı meşruhatlı davetiyeyennegeçerli olmak üzereduruşma- ya gelmeleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirme- leri. ettinîiediklen takdirde duruşmalara yokluklarında devam edileceği ilan olunur. 23.10.1996 Basın: 1 14475
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle