Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 1996 PERŞEMB
OLAYLAR VE GORUŞLER
Türkobesk...
ERHAN KARAESMEN
T
trkiy-e Cumhuriyeti Devle-
t "nirı *w toplumun yeni
uizyılın «sşiğinde yasadığı
seriivu^nler bir başka türlü
şaşırtacr. bir başka türlü
akıldı-şi. Normal bir insana
"Olraa^ olamaz: «nümkünü yok; artık
fou socıcur.zaten g e m i fcaraya oturuyor"
dedınecek binlerce arvalık. dangalak-
lık. zrvtsızlık. h o y r a t ı k birlikte sergile-
niyor Duyarsızlaştınlmış toplumdan-da
bu'na alLış tutuluyor. Ayrıca gemi karaya
falandc oturmuyor.
Kırüiıi beııze'rsiz b r maddesel varlık
ve miik edınme hıırsı iiidüyor. Öbürleri
maraıi jjyasalhırslarlı besleniyor. Böy-
lece. de'-l'etyöneticisi ya da siyasal Lider
5ifatı\0aortâlıktadolasanlarciddiruhsal
>orunarfa kuşatılrraış. a l bırini vur biri-
ne, haimlı beyli b>âr zavallı topluluktan
süzülip jeliyor. TbpJuın fotoğrafmın tam
ertasııı Ja âğızlannda salyalarla bu ga-
rip ya-a:ıklar kaplıyor. Çevrelerinde iş
jdünyaii tumpalan, meJvatikyardakçıla-
nylabirlikte...
Bu takafbnik ve -sakıncalı fasıl heyeti
epeyct yalpala>an. a m a birtürlüoturma-
van'bı tekneyi'ıhan^t bataklıklannın ça-
rnurlu koylarında. aşağıdaki büyümüş
deliklo-de'n giren s u l a n maşrapayla falan
dışan ıtarak bir siisre daha yiizdürmeyi
galibabecerecek git)i.
Bu buhnık ve b u r u k tablo içinde. olup
bıteni jteılamava çalışan düriist. sağdu-
vulu \t vjrtsever in^anlanmız için olay-
Ian "nıizah" süzgecinden geçirmeyi de-
nemeleri salık verilir. Eğer tüm ciddiye-
ti. vahameti ve gerdirici us dışıiığı için-
de 19901ar Türkiyesi'nin işlerini anla-
maya kalkarsanız ya çat diye orta yeriniz-
den bir yerlerden çatlar gidersiniz ya da
bu firtına sizi umursamazlığın rahat. asu-
de körfezlerinden binnde demir atmaya
götürebilir. Bakar gibi yaparsınız; ama
görmezsiniz, işitmezsiniz. tçinizde za-
man zaman depreşen birsızı taşısanız da
hiç olmazsa çatlamazsınız.
Mizahla kanşık umursama tavnnı sür-
dürebılmek için ise "Türkobesk" kavra-
mının geliştirilmesinde masum bir pra-
tik yarar görülebilir. Nedir bu Türko-
besk? Sözlüklerde bulunan yerleşmiş bir
sözcük değil henüz bu. Tatlı, alaycı, bi-
raz ısıncı ama. yol gösterici. ışık tutucu
kimi söyleşi insanlanmızın şimdilik ken-
di aralarında kahkaha atarak kullandık-
lan bir kavram.
Yüzyıl sonu Türkiyesi'ne özgü man-
tıksızlık. duygusallık. uyurgezerlik. olay-
ların boyutunu yakalavamama. bir yan-
dansafiyi insanolmaözelliğinikorurgi-
bi yaparken öteyandan tüketimci bencil-
liğin şiddetli rüzgânna kapılmışlığın çe-
lişkisini yaşama, dünyayı kavrayamama,
liberallik adı altında kişi ve grup çıkar-
cılığının peşinde koşma... Ve tam bunla-
n yaparken uzun soluklu amaçlar yerine
gündelik beklentiierin minnacik hesapla-
rıyla avunma. kişi düzeyinde "küçük
adamlığı, ulus düze.vinde dünyada ciddi-
ye alınmamayı ve onursuzca irilip kakıl-
mayı" kabullenmiş olma... Bütün bun-
lardan güldürüsü boi. ama aslında hü-
zünlü vegelecek için hiç umut vermeyen
görüntülerledolu biryaşam biçimi fışkı-
rıyor.
Türkobesk var olma biçimi gündelik
yaşamda. politikada. siyasal partilerde.
VIiIIetMeclisi'nde. işdünyasında. sendi-
kal kurumlarda, basın-yayın ve iletişim
çevrelerinde. eğitim sürecinde, sanat-
kükür-spor etkinliklerinde, yani sosyal
dokunun hemen bütün işlemlerinde ken-
dini gösterir.
Örneğin Türkobesk'te levent boylu bir
komutan eskisinin giyeceği eteğin boyu
meselesi vardır. Aynı Türkobesk'te fut-
bol takımlarının laikliğesahipçıkanpan-
kartlarla maçlara çıkınası vardır.
Daha ciddi boyutlarda devletin en üst
yöneticilerinden bayan olanının günde
on iki gaf yapıp on vedi yalanı söyleme-
si: hem bay hem de bacı olanının sadece
sekiz çam devirse de elhamdulillah yir-
mi iki hayat ürünü yumurtlaması vardır.
Daha da ciddi. karanlık. kanlı ve taban-
calı örneklerine ise iilkücü-mafya-polis-
pis politikaci iç içeliginin nefesi bulaş-
mıştır.
Devletteki Türkobesk'in hatun kesi-
minde ayrıca, ruhsal ciddi birdepresyon
boyutuna varmış olmak kaydıyla tapu'ya
tapınmadürfüsügözlenmektedir. Birta-
pu daha fazla edinmek için o bir bacak
tombişbedenlerinatamayacağıtaklayok
gibidir. Buna karşılık. koyu bir ülke \e
toplu bilgisizliği. insan sevgisizliği ve
ulusal onur duyarsızlığı sergilenir. Dev-
letteki Türkobesk'in er kişi bölümünde
ise epeyce birdünya bilgisizliğiyle ve de-
rin bir ilkellikle destekli karar ve uygu-
lama yalpalamaları görürsünüz.
Siyasal partilerin konumu bir başka
çok vahim Türkobesk'lik örnegidir. Bu
partilerin hepsi bugünden yarına kapan-
sa. de\ letin ve toplumun işleyiş ibresin-
de en küçük biroynama olmayacağı ke-
sin gibidir. Var-yok bu şaşırtıcı oluşum-
lann arasında içerdiği belirsizliklerin sa-
yısı ile yoğunluğu en yüksek olanı ve
özel birTürkobesklik madalyası taşıma-
sı gerekeni gibi gözüken DSP'den. en ka-
rarlı olması beklenebilecek HADEP'e
kadar tümü i^ie\ selliğini tamamen yitir-
mişe benzemektedir. Yöneticileri mi ye-
nilenecektir. tüzükleri-yönetmelikleri mi
değişecektir. gereğinin her neyse yerine
getirilip o alandaki derin kuşku verici
Türkobeskliğin Türklüğe acilen dönüşrü-
rülmesi zamanıdır.
Siyaset dışı alanlardaki Türkobesklik
tüm toplumsal bünyeyi sarmıştır. Belir-
sizlik. yutturmacılık, ruhsal sorunlan ve
hırslann denetimsizligi, zevksizlik. kül-
türsüzlük hepsi bir arada; Tarkan'ı ile.
AliŞen'i ile HüKa Aışar'ı ik Sezen Ak-
su'su ile Sakıp Sabancı\sı ile Beşiktaşlı
Sergen'i. en yeni laik Atatürkçü Şevki
Yılmaz'ı ile Fethullah Hoca'sı ile Yeni
Yüzyıl'ı ile tam bir Türkobesk cümbüş
sergilenmektedir. Bu listeyi ünlü bazı
medya kahramanları ile yazar-çizer-sa-
natçı takımından adların eklenmesiyle
süslemek düşünülebilir. Ama, değer mi.
bilemiyorum? Sadece düz hokkabaz ve
ahlaksız olmanın ötesine geçip acıklı gül-
dürücülük payesi anlamına gelebilecek
Türkobeskliğin örneği bile olamayacak
bu bir sürü değersiz madrabazın adını si-
lip atalım en iyisi. Ancak, kurumlar dü-
zeyinde bazı önemli Türkobeskliklervar
ki, bunlan gözardı edemeyiz.
ÖSYM. üniversiteye giriş hazırlık
kursları başta olmak üzere eğitimdeki ku-
rumsal işleyiş acılı sosu çok fazla kaçmış
ve dünya mantıksızlık tarihine geçebile-
cek heybette bir türkobesklik olayıdır.
Dünyanın yaşayan en büyük yazanna hü-
küm giydirmeyi beceren hukuk meka-
nizması çok yoğun kıvamda Türkobesk
bir olaydır.
Bu gözyaşlı güldürüye oyuncu ya da
seyirci olarak katılmayı reddeden sessiz
azınlığa gelince. onların tavn: Efendi.
ciddi. vakurTürk tavn. Kişisel ve ulusal
onurdan yana. toplumu kucaklayan. bi-
reysel çıkarcılığı ve soytanlığı reddeden
köklü bir davranış biçimi. Aynca. azın-
lık ama. çoğunluklan sürükleyebilecek o,
niteliği çok yüksek özel azınlıklardan.
Harekete geçmeleri halinde. şimdilerde
ayak altında dolaşanlar kaçacak delik
arayacaklardır. Yalnız. toplum dokusun-
daki Türkobesk hücrelerin sayısı çoğal-
dıkça. kanserli doku parçasının. sağlıklı
parçacıklarıçalıştırmazoluşugibi.bugi-
zilgücün hareket yetisinin azalmasından
korkulur.
Diyeceğim o ki, fazla gecikmeden. kı-
\amı geçmeden birkımıldama gereklidir.
Zamanı da galiba gelmiştir.
AKADA BİR
Poç. Dr. PMtSUN KIRBAŞ
Eşkıya, Dünyaya Egemen!
Şöyle çevremize bir Daktığımızda, günümüzde en
geçerli yöntemin kaba kuvvet olduğunu görmekte-
yiz. Dihyada bu dururn tamamen böyle... Örneğin
Amerlka hiçbir ulus/ararası hukuk kuralı dinlemeden,
bir başka ülkenin içişlerjne karışabilmekte, kendinde
mafya babası gibi cezaiandırma hakkını bulabilmek-
tedir. En son örneği. IraK'laolan ilişkilerindeaçıkola-
rak görülmektedir.
Yine Kuzey Irak'tski Kürt sorunu ise şah, vezir ol-
madan sadece piyonlaria oynanan enteresan bir oyu-
na benzemektedir. Sadece piyonlar var. Örgütünün
adında /urtseverlik bulunan, Kürdistan Yurtseverler
Birliği (KYP) lideri Tialabani, Amerika'ya kızmakta,
umudunu Amerika v e Iran'a bağlamış durumda.
Adında demokratlık bulunan Kürdistan Demokrat
Partisi (KDP) ise. demokratlıkla hiçbir ilgisi bulunma-
yan Saddam ile Clinton arasında gidip gelmektedir.
Yine bir başka örgüt Irak Ulusal Konseyi (INC) ise
tamamen CIA tarafından düzenlenmiştir. Tümüyle
CIA tarafından kurulmuş olup finanse edilen bu ör-
gütün ise ulusallıkla ilgisi yoktur.
Ne kadar ilgisiz değil mi? Kendilerine verdikleri ad-
larla ilgisi olmayan b u piyon örgütler, özgür dünya-
nın bekçisi (!) ABD tarafından beslenip büyütülmek-
tedir. İç dengelere göre. piyonlar ileri sürülmekte ya
da geri çekilmektedir.
Kabadayı raconu ile dolaşan ABD ise, istediği gi-
bi at oynatmaktadır.
Dünyada böyle olan durum. ülkemiz özelinde de
benzer tir durum göstermektedir.
Ağansoy / Çakıcı kavgasını TV'lerden naklen sey-
rettik, dinledik. Devlet nerede?
Bu adamlan hangi kirlı işlerde kullandı ki sesini çı-
karmamakta?
Işin bir yanı böyle. Öbür yanı gün geçmiyor ki
TV'den devlet-mafya ilişkisini ortaya koyan haberler
yayımlanmasın. Söylemez kardeşler çetesi vs. Bun-
lar örgütlü olanlar. Birçok kurumda rüşvet ve benzer
ilişkiler mevcut. Uluslararası eroin şebekesinin. Tür-
kiye'dekı bağlantı telefonu, basındaki haberjere gö-
re birzamanlann Başbakanı Tansu Çillerin Özel Ka-
lem Müdürü Akın Istanbullu'nun telefaksıdır. Vann
siz düşünün, işlerin nerelere vardığını. Çalışanlar de-
moralize. Kısayoldan köşe dönen, her türlü üçkâğıt
ilişkilerine girenlerin akıllı kabul edildiği bir anlayışa
doğru gidiliyor. Ahlaksal bir çöküntü gündemde. Sis-
temin çürümüşlüğü her geçen gün kendini gösteri-
yor. Fakat kitlelere seçenek (alternatif) sunum soru-
nu var. Herkes yavaş yavaş düzenin partilerinden
umudunu kesiyor. Sosyal demokratlara diyecek bir
şey yok. Allah onlann yardımc/sı olsun.
Daha soldaki ÖDP ise yeterli muhalefet yapamıyor.
Çünkü tam bir umutsuzluk ortamı var.
ÖDP ne yapmalı?
Sistemin tüm çürümüşlüğünü, kitleler önüne ser-
meli. Kendi programını da ortaya koymalıdır.
Türkiye'nin mevcut problemlerine yönelik çözüm
önerilerini de üretmelidir.
RP'den de umudunu kesen insanlar. nereye yöne-
lecektir. Bütün sorun burada yatıyor. Merkez sağ ve
merkez sol iflasta. Radikal sağ da iflasın eşiğinde.
Bütün bunlan iyi değerlendirip güncel ve uzun va-
deli politikalar buna göre üretilmelidir.
ORHAN ERINÇ
Medya ile Politika
Basta tekelleşme.
promosyon çılgınltğı
özgürlüksüzlük
konularını sayılar ve
somut örneklerie
aktaran: medyaınızın
kendi içindeki ve
politika ile
ilişkilerindeki
yozlaşnıayı irdeleyen
tek kıtap.
250.000 TL(KDVdahd)
Çağ Pazariama A.Ş. Yerdsatan Caddesi Saîkımsâğüt Sokîtfc
Ho: 9/8 Cağafoğlu btanbul Tei:514 01 96/95
Posta çekt no.: 6^322
Orda Bir Köy Var, Uzakta.
Prof. Dr. OZCAN BAŞKAN
D
oğal koşullardaki 'yaşaya-kalma'
sorunu, ılıman iklimde daha ko-
lay çözülmüş gibi göriinmekte-
dir. Buralarda. sıradan bir hay-
vancıhk ve tanmcılık kültürü ye-
terli olabilmiştir. Ürünler mev-
simlere. mevsimlerdegökolaylarınabağlıolduk-
ları için. gök. bir 'tannsalgüç' merkezi sayılmış-
tır. Nitekim, Türkçedeki
-
tengri'(tann) sözcüğü
de, kökeninde 'gök' demektir. İnsanlar bir yan-
dan ölüm, hastalık. sel gibi doğal olaylar karşı-
sındayılgınlıkduymuşlar; öteyandan. yoksulluk.
ezilmişlik. haksızlık gibi toplumsal olaylar kar-
şısındagüçsüzlük duyumsamışlardır. Buyüzden,
'gelecek' hakkında ön-bilgi edinme işi yaşamsal
birönem taşımıştır. Onun içindir ki eskiçağdaki
nesnel 'gök-bilgisi'yanında. birdeözne! 'gök-fal-
cılık'gelişmiştir. Bugünkü 'vıldızfalı",busaplan-
tının çağdaş bir uzantısıdır. Demek olııyor ki in-
sandaki genlerdeğişmedikleri sürece. kişide gi-
zemli bire|ilim hep kalıcı olacaktır. Ne de olsa.
insandaki temel öğe içgüdü-tabanlı 'duygu'Olup
'akıl'öğesi sonradan türemiştir.
İnsandaki us yeteneği, birçok olgulan açıkla-
makta yetersiz kaldığı ölçüde, ortaya 'din' düze-
nı çıkmıştır. Din öğretisi. 'döşûnç'öğesini dışla-
yıp da 'inanç' öğesini üstün kıldığı içindir ki ki-
şileri duygusal yönden rahatlatıcı ve avutucu bir
'psiko-terapi' niteliği kazanmıştır. Örnekse, Ka-
tolik'teki 'günah çıkarma' uygulaması. Daha da
ötesi, din bir 'kurtancı' kavramı sunarak. kişile-
re belli bir umut aşılamıştır. Nitekim. Hazreti İsa
kölelere. ezilmişlere ve yoksullara bir *kurtuiuş'
beklentisi sunduğu içindir ki Hıristiyanlık dini
hızla gelişebilmiş ve Roma Imparatorluğu'nda-
ki tüm yıldınmlara karşın. sonunda devlet dini
olabilmiştir.
Öte yandan. insanm yapısında. "duygu" öğe-
si yanı sıra. birde. "irdeleyicrnitelikte "düşün-
gü"öğesi vardır. Bu nedenie, kişideki "inanç" ve
"bilinç*
1
ikilemi. toplumsal ölçekte. "din" ve ~bi-
lim" gerginliği olarak süregelmiştir. Insanlık ta-
rihi. bir yerde. aradaki bu sürtüşmenin öyküsü-
dür. Greklerdeki us-merkezli "bilimseldüşünce",
inanç-tabanlı Hıristiyanlık dönemine ginnce bas-
tınlmış ve bin yıllık bir "karanlık çag" başlamış-
tır. "Batı"daki Rönesans ya da "yeniden doğuş*1
,
eski Greklerdeki "akılcılık" yoluna dönüş de-
mektir. Böylece. "Tann-nıerkezli** din öğretisi
bırakılmış; onun yerine, "insan-merkezir dünya
görüşü gittikçe egemen olınuştur. Bunu izleyen
Protestanlık. bağnaz Katoliklik karşısındaki öz-
gürleşme eâilimıni iyice pekiştirmiştir. Daha son-
raki "Aydınlanma akımı"da. insan akhnı yücelt-
miş; ve böylece. "Sanayi De\rimi"gerçekleşmiş-
tir. Sonunda,özgürleşmiş bireve. hiçdeğilse mad-
desel açıdan rahat biryaşam sunan Batı uygarlı-
ğı doruk noktasına erişmiştir.
Başta yalın bir çöl inancı olan Müslümanlık.
ancak dışan açılıpda başka kültürletanışıncage-
lişnıiş ve böylece ortaya İslam uygarlığı çıkmış-
tır. Dinsel hoşgörülü bu yeni bireşim. Batı'daki
Rönesans akımını hazırlayacak ölçüde nitelikli
bir düzey tutturmuştur. Ne var ki bu uygarlık din-
sel bağnazlık yüzünden. çaödışı bir açmaz için-
de sıkışıp kalmıştır. Sonuçta. tslanı dünyasında
egemen olan etken. gerçek \e "olgucul" bilim
yerine. gizemcil ve "esincil" inanç olmuştur. Böy-
lece. sözüm ona "ruhsal yücelim" sağlama adı-
na, çağdaş ve çağcıl yaşam olanakları göz ardı
edilmiştir. Bozkırkökenli Osmanlı İmparatorlu-
ğu da. bu İslam dünyasının birparçası olarak, ay-
nı yazgıyı paylaşmak zorunda kalmıştır. Gene
de. yenileşme reformlarını gerçekleştiren Türk
uygarlığı. bu kez modern Türkiye ölçeğinde tu-
tunup varlığını sürdürebilmiştir. Oysa. Arap ül-
keleri. birer yarı-sömürge olarak kalıp durmuş-
lardır.
Bu yüzden, Cumhuriyet dönemindeki duygu-
sal düşünceye göre. Türklerin çağdaş olmasını
engelleyen etken. çarpık biçimde yorumlarHp uy-
gulanan İslam dini olmuştur. Bu anlayışa göre,
Türkiye'nin yeni kaderi. köhneleşmiş bir Arap-
Islam dünyasına bağlı kafamazdı. Türkiye artık
çağdaş dünyaya ekleınlenip onunla tümleşik ol-
mak zorundaydı. Bunun için de. kesin birseçim
yapmak kaçınılmaz olmuştu.
Bu kavşakta şöyle bir benzetme yapılabilir:
Kentte çıkan büyük bir yangın. limana sıçrayıp
orada rıhtıma bağlanmış bir yelkenliyi de sannak
üzeredir. Bu durumda yapılacak bir tek şey var-
dır; o da. halatlan hemen kesip denize doğru açıl-
maktır.
İşte Türkiye Cumhuriyeti"ndeki "kurtancılar"
pek yerinde ve haklı olarak bunu yapma zorun-
da kalmışlardır. Böylece. yeni bir limana yol alın-
mış ve oradaki gerekli onarım \ apıldıktan başka.
yelkenli tekne bu kez bir buharlı gemiye dönüş-
türülmüştür; daha ileride yakıtlı bir modele de
geçmek üzere...
Ne var ki Cumhuriyetin ilk coşkusunun aşıldı-
ğı ilerleyen yıllarda insanlar. eski limanlardaki
yaşantıya ve yelkenliye sürekli bir özlem duy-
muşlardır. Gemideki sorumlu kurtarıcılar ise. bu
duyguyu hep göz ardı etmişler ve hatta yok say-
mışlardır. Şu noktayı görememişlerdir ki yeni li-
mandaki yaşamda geçerli olan maddesel ve pa-
rasal kaygılar yüzünden. insanı "insan" yapan
belli "ruhsal değerler" de (bir kısım eğitim ek-
sikli insanımız için) bu arada yitip gitmişlerdir.
Maddesel rahatlık ancak belli birölçüye ulaşılın-
caya kadar geçerlidir. Ondan sonra artık "ruhsal
doyumsuzluk** başlamakta: ve "yaşam" denilen
şeyin anlamı sorgulanmaktadır. Beklenen mutlu-
luk bulunamayınca. insanlar bu kez duygusal bir
"anlamevrenr içinde yaşama ısteğinekapılmak-
tadırlar. Son on yıllarda hem Hıristiyanlıkta. hem
de islamlıkta gözlenen "kökden-dinci" akımlar.
böyle bir "inanç"yoksunlugu ya ada yoksulluğu
yüzünden gelişmekte gibidirler.
Özellikle. Ikinci Dünya Savaşı sonundaki "de-
mokratlaşma" havası içinde hareketlilik kazanan
kırsal kesimli alt-katman topluluklan. bu kere. ta-
rihteki birçok dönemlerde olduğu gibi, kentlere
akın etmişlerdir. Böylece. kent varoşlanndaki ge-
cekondu bölgelerinde kendilerine yeredinmişler-
dir. Fakat. yaşamlannda bekledikleri iyileşmeyi.
belli bir süre sonra da bulamayan bu topluluklar.
bu kere. inanç-tabanlı reçetelerkarşısındadirenç-
siz kalmışlardır.
Türkiye'deki son yermiş yıllık süre boyunca
şöyle bir temel yanlışlık yapılmıştır: Modernlik
örtüsü altında kıpır-kıpır oynayıp güçlenen bir
dinsel eğilim konusunda.
u
Buböyledir~diye "bil-
diri kipi" kullanma yerine. "Şu öyle olmamah"
diye "dilck kipi" kullanılmıştır. Evet. belli bir
"seçkinci aydınlar" azınlığı. "insangil" da\ ran-
mayı, "entelek'itüelgörüş''uyannca. hep ister gi-
bi olmuşlardır. Fakat, sonuçta. yoksul durumda-
ki çogunluk karşısında duyarsız kalmayı geniş öl-
çüde sürdürmüşlerdir. Nitekim. oldukça tanın-
mışolan birşiirve şarkı, "la-ik"cumhuriyetçi yö-
nelim içinde yeşermiş olan bu seçkinci tutumu
iyice belirtmektedir:
"Orda bir köy var, uzakta/O köy bizim köyü-
müzdür./ Gitmesek de, görmesek de;/o köj bizim
kövümüzdür."
Öysa şimdi, gidilmeyen o köy ya da kır köken-
li kesimİerin toplu oyları. "şrakkk" diye patla-
mıştır. Şimdi herkesler. "Bu ses de nereden çık-
tı" sorusuna mantıksal kılıflar aranmaktadır.
Evet. dinsel inançh "siyasal misyonerler" karar-
sız kişilere çengel atmış olabilirler. Fakat. orta-
daki "kırsal haykın"bu kadar yalın biçimde açık-
lanamasa gerektir. Gerçekte. söz konusu şiir bu
kez şöyle bir biçim almış gibidir:
Şurda bir kent var, yakınlarda/Ordaki vönetirn
bizim hakkımızdırAalnızca seçimlerde oy \ ersek
dın/Bu kent artık bizim malımızdır.
Öyleyse, yapılacak şey. en azından. gerçekçi
bir "durum değerlendirmesi" yapmak; ondan
sonra da. "bağışıkhk" sağlamak üzere. gerekli
"antikorlar" üretmektir. (Antikorlan üretmek. en
çok siyasacılara. yönetme hevesli yurtseverlere.
toplumculara düşer kanısındayım.) Evet. "aşı**
yapılmakta gecikilmiştir; fakat. hiç değilse "se-
rum" için geç kalınmaması gerekir.
BAKIRKOV 2. SLLH HUKUK
HÂKJIMLİĞİ'NDEIV
DosyaNo: 1<W6 591
Mahkememizde göriilmekte oian vasi tayini davası se-
bebiyle. Mahkememizce \erilen 1996 591-893 sayılı ve
24.10.1996 tarihii karar iie Yenibosna Hilal Huzurevi'nde
yatmakıa olan Ibrahim kızı Meliha Aras'ın \esayet altına
alınarak. kendisine. fstanbul Sarıyer aile sıra: 662, cilt:
010 06. sırano: 01 'denüfusa ka>ıtîı Ibrahim ıe Hacer'den
olma 1932 d.lu kardeşi Sabiha Aras'ın vasi olarak tayin
edildiği. Bu karara itirazı olanlann yukarıda numarası ya-
zılı dosyaya müracaat etrneleri. aksi halde kesinleşeceği hu-
susu ila'n "olunur. 24.10.1996 Ba-
sın:l 16040
DEMZLI1. ASLIYE HUKUK
IVIAHKEMESİ
EsasNo: 1996,277
Davacı Türk Telekom A.Ş. vekili tarafından davalı Ha-
lil Avcı vs. aleyhinde mahkememizde açılan tescil davası-
nın yapılan açık yargılaması sırasında: Adresleri tespit edi-
lemeyen davalılar Mehmet Akif Ersoy Mahaiiesı'nden Ha-
lil Avcı. Burhan Öztürk. Kuşpınar mahallesinden Ibrahim
Yalçınkaya'nm. Istiklal mahallesinden ŞakiroğluMustafa.
Kadir. Şükrü. Mehmet. Salih. Aziz. Hatlze. Güzide (soyad-
lan belli olmayant'nin ve soyadı belli olmayan İsmail kızı
Ayşe'nin adresleri tespit edilemediğinden adlanna ilanen
tebligat yapılmasına karar veriimekle işbu dasalılann du-
ruşma günü olan 12.12.1996 günü saat 09.00'da bizzat ken-
dileri veya tutacaklan bir »ekille da\alannı takip ettirme-
leri yerine kaim olmak üzere ilanen da\a dilekçesi ve meş-
nıhaîlı da\etive tebliâ olunur. Basın: 11475
MERIÇ KADASTRO
IVIAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1991 252 Karar No: 1996,153
Davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafından daahlar Emi-
ne Ersoy vs. aleyhine mahkememizde açılmış bulunan ka-
dastro tespiti ve iptal da\asının açık yargılaması sonunda:
mahkememizce davanın reddine, dava konusu Meriç Akça-
dam Köyü 108 ada 79 parselin tespit gibi tapuya tesciline
karar verilnıiş. olup. davalılar Emine Ersoy (Ahmet kızı)
S.Mehmet Ersoy, Ayşe Ersoy. İsmail Ersoy. Vfustafa Ersoy.
Fatma Ersoy. Hasan Ersoy ve Fevzi Ersoy'a tüm çabalara
rağmen tebligat yapılamanıış. da\ acı Orman üenel Müdür-
lüğü bu karan 3.10.1996 tarihinde temyizetmiş olduğundan
bu ilam ve temyiz talebi tebligatyapılamayan davalılar Emi-
ne Ersoy (Ahmet kızı) S Mehmet Ersoy. Ayşe Ersoy. İsma-
il Ersoy. Mustafa Ersoy. Fatma Ersoy. Hasan Ersoy ve Fev-
zi Ersoy'a teblis yerine kaim olmak üzere ilanen tebliâ olu-
nur. 18J 0.1996 " Basın: 114972
CUMHURİYET VAKFI
DANIŞMA KURULU ÜYELERİNE
DUYURU
Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu, 1996
yılı toplantısını, 16 Kasım 1996 (Cumartesi)
günü saat 14.00'te, Armada Oteli toplantı
salonunda Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr.
Aydın Aybay'ın başkanlığında yapacaktır.
Cumhuriyet Vakfı Resmi Senedi'nin 14.
maddesi uyarınca Danışma Kurulu üyeleri-
nin bilgisinesunulur.
GÜNDEM:
1) Açıhş,
Vakıf Başkanı Berin Nadi'nin konuşması.
2) Vakıf çalışmalarına ilişkin bilgilendirme,
Vakıf Başkan Vekili Osman Nuri Torun'un
konuşması.
3) Cumhuriyet Gazetesi'ne ilişkin bilgilendirme,
Yayın Kurulu Başkanı llhan Selçuk'un
konuşması.
4) Değerlendirme ve öneriler.
PENCERE
Şiirleri Yadigâr...
Nahit Ulvi adı bende Fecr-i Ati edebiyatına dö-
nük bir çağrışıma yol açardı; edebiyatçıların işa-
damlarından daha önemli sayıldığı bir Türkiye'nin
şairiydi Nahit Ulvi Akgün; Adam Sanat dergisinih
ekim sayısında okuduğum son şiiri miydi:
Sen bir masalt anımsatıyorsun
Peri padişahının küçük kızı
Bir başkadır gecesi gündüzü • '
Güzelliğin dağlara taşlara vursun
Nahit Ulvi gözlerini yaşama kapadı. '
Bir zamanların Türkiyesi'nde "Babıâli" vardj;
nam-ı diğer "Bizim Yokuş"a Sirkeci'den girildiğinr-
de Istanbul Lokantası sağa düşerdi, yirmi adım yu-
karıda solda Meserret'Kıraathanesi, Vilayet'in altınr
da Hüsamettin Bozok'un "Yedi Tepe"si, karşısın-
da Varlık Yayınevi, Cağaloğlu'na tırmanırken saçj-
da Cumhuriyet'e, solda Son Posta'ya giden yolun
kavşağına varmadan kimlere rastlamazdınız!.. Sa-
it Faik, Özdemir Asaf, Orhan Kemal, Elif Naci,
Yusuf Ziya, Aziz Nesin, Rıfat llgaz, Celal Sılay,
Orhan Seyfi ya da Peyami Safa'yı yokuştan iner/-
ken ya da çıkarken görmek işten değildi. Bin beş
yüz satan dört yapraklı bir edebiyat dergisinin yurt
çapında yankılar yarattığı dönemde Istanbul bıi-
günkünden çok degişikti; nostalji bir yana. yosurt
kokan denizi maviydi, aşkları da gizemli: •;
Bir şey var aramtzda
Senin bakışından belli "
Benim yanan yüzümden
Dalıveriyoruz arada bir '.'
Ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki "
Gülüşerek başlıyoruz söze
Bir şey var aramızda .',
Nahit Ulvi izmir'leanılıyordu, ama istanbul'un da
şairi sayılır. O edebiyatçı kuşağı, kentte yaşayan kür
çük burjuvanın özlemlerinden unutulmaz şiirler çı-
karmasını bilen şairler yetiştirdi. Nahit Ulvi, kişinirt
küçük dünyasından yola çıkıp içli sevdalarında dei-
rinleşen duyarhğıyla gölgelerde dolaşan bir şairdi;
çevresinde fırtınalar koparanlardan, adını olaylar»-
da dalgalandıranlardan değildi.
193O'lı yıllarda başlayan şiir serüvenini 21'in4
yüzyılın eşiğine taşıyan Nahit Ulvi'yi edebiyat der
1
gilerinin köşelerinde sürekli izfemeye öylesine alış-
mıştım ki ölümünü duyduğum zaman yaşadığımız
dünyadan bir şeyler kaydığını duyumsadım.
Babıâli Yokuşu, Izmir'in Kordonboyu, Ankara'nın
Rüzgârlı Sokağı, Meserret Kıraathanesi, Küllük
Kahvesi bu dünyanın sıcak köşeleriydi; Sait Faik,
Orhan Veli, Orhan Kemal vb. de ölümsüz kişileri;
Nahit Ulvi'nin de içine katıldığı unutulmayacak bir
bileşke oluşturuyorlardı.
•
Nahit Ulvi'nin ölümünü duyunca Oktay Akbal'ı
aradım: biliyordum ki ikisi arasında ilk gençlik yıl-
larından başlayan biryakın arkadaşlık süregelmiş-
ti. Telefonda şairin ölümünü paylaştık: konuşarak
bölüştük; sonra Akbal'ın "Şair Dostlanm" adlı ki
1
-
tabını açtım; okudum:
"Isterdim ki, şimdi sokağa çıksam, kalabalığa
kanşsam, yürüsem, yürüsem, en dalgın, en bez-
ginbiranımda, kalkıkşapkası, kolalı gömleği,.ütifi
lü elbisesiyle, o, her şeye rağmen hüytrtindBri
memnun, sadece yaşamaktan, şiiryazıp genç kız-,
ları düşünmekten gelen birmutlulukla dopdolu bir,
insan haliyle karşıma dikiliverse, dost elini uzatıp;,
merhaba bile demeden kulağıma, sevdiğim şiirie-,
rinden birini, eski aşkları, sıcak günleri, unutulmuş
mevsimleri hatırlatırcasına okusa, okusa..." [
Nahit Ulvi'nin bir şiirinden: '
Hiçbir şey değişmeyecek o gün '•
Göçüvereceksin bu insan kalabalığından '•
Gelmemiş gibi olacaksın bu dünyaya •;
Hayır, Nahit Ulvi bu dünyaya gelmemiş gibi ola~
cak bir insan değil...
Kendi gitti, şiirleri kaldı yadigâr. ;
İLETİŞİM VE SANAT ARAŞTIRMALARIVAKH (İSAV) sunar
MTV GAYRETTEPE STÜDYOLARINDA
EL'ROCOM İŞBİRLJĞİYLE
HAFTASONU İLETİŞİM SEMİNERLERİ
(23 KASIM 19% - 27 OCAK 1997 TARİHLERİ ARASINDA)
TOPLAM 120 SAAT
SENARYO - YAPIM - YÖNETİM - KURGU - MÜZİK-
SESLENDİRME - SUNUCULUK - OYUNCULUK -
HALKLA İLİŞKİLER - SİYASAL KAMPANYALAR -
İMAJ YARATMA- RENK VE BİÇİM ESTETİGİ - YENİ
İLETİŞİM TEKNİKLERİ-BİLGİSAYARLI CANLANDIRMA...
SİIVEIVIA, RADYO-TELEVİZYON
STÜDYODAUZMANLARDAN
ÖĞRENİLİR!
Müveddet ANTER-Okan ARIKAN - Evren ARIN - Suha ARIN
- Alaattin ASNA- Prof. Dr. Nurhan ATASOY-Doç. Dr. Veysel
BATMAZ - Prof. Dr. Cevat ÇAPAN- Dr. Fende ÇİÇEKOĞLU-
Nesli ÇÖLGEÇEN - Can DÜNDAR - Nadir GÖKTLTRK -
Prof. Dr. Naci GÜÇHAN - Prof. Dr. Nükhet GÜZ -
Prof. Dr. Ersan İL.^L - Prof. Yıldız KENTER- Prof. Dr. Levent
KILIÇ- Betûl MARDİN - Ziya ÖZTAN - Prof. Dr. Bülent
SANKUR- Lami SESAR - Dr. Haluk ŞAHİN - Doç. Dr. Nazmi
ÜLUTAK- Cihan ÜNAL- M. Adil YALÇIN - Turhan YAVUZ -
Yaiçın YELENCE - Dervış ZAİM
Baş\uru ve ayrıntılı bilgi için:
Tel: (0212) 275 22 12 - 275 22 73
Faks: (0212) 272 86 02
VEFAT
Baromuz le\hasının 1602 sicıl sayısında kayıtlı
AVUKAT
RABIKORAL
vefat etmistir.
Aziz meslektasımızın cenazesi 14.11.19% Persembe günü
(bugün) Şişli Camii'nde kılınacak ö|le namazını müteakip
ebedi istirahatgâhına defnedılecektir.
Merhuma Tann'dan rahmet. kederli ailesine ve
meslektaşlarımıza başsağlıgı dileriz.
İSTANBl'L BAROSl BAŞKANL.IĞ!
İ.Ü. Tıp Fakülte.si öğrenci
kimlik kartımla yaka kartımı
kaybettim. hükümsüzdür.
HARVS SERKAS IZEL
Nüfus cüzdanımı kaybettim.
Hükümsüzdür.
FİKRAS KEKİLLİ