05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 1996 PERŞEMB OLAYLAR VE GORUŞLER Türkobesk... ERHAN KARAESMEN T trkiy-e Cumhuriyeti Devle- t "nirı *w toplumun yeni uizyılın «sşiğinde yasadığı seriivu^nler bir başka türlü şaşırtacr. bir başka türlü akıldı-şi. Normal bir insana "Olraa^ olamaz: «nümkünü yok; artık fou socıcur.zaten g e m i fcaraya oturuyor" dedınecek binlerce arvalık. dangalak- lık. zrvtsızlık. h o y r a t ı k birlikte sergile- niyor Duyarsızlaştınlmış toplumdan-da bu'na alLış tutuluyor. Ayrıca gemi karaya falandc oturmuyor. Kırüiıi beııze'rsiz b r maddesel varlık ve miik edınme hıırsı iiidüyor. Öbürleri maraıi jjyasalhırslarlı besleniyor. Böy- lece. de'-l'etyöneticisi ya da siyasal Lider 5ifatı\0aortâlıktadolasanlarciddiruhsal >orunarfa kuşatılrraış. a l bırini vur biri- ne, haimlı beyli b>âr zavallı topluluktan süzülip jeliyor. TbpJuın fotoğrafmın tam ertasııı Ja âğızlannda salyalarla bu ga- rip ya-a:ıklar kaplıyor. Çevrelerinde iş jdünyaii tumpalan, meJvatikyardakçıla- nylabirlikte... Bu takafbnik ve -sakıncalı fasıl heyeti epeyct yalpala>an. a m a birtürlüoturma- van'bı tekneyi'ıhan^t bataklıklannın ça- rnurlu koylarında. aşağıdaki büyümüş deliklo-de'n giren s u l a n maşrapayla falan dışan ıtarak bir siisre daha yiizdürmeyi galibabecerecek git)i. Bu buhnık ve b u r u k tablo içinde. olup bıteni jteılamava çalışan düriist. sağdu- vulu \t vjrtsever in^anlanmız için olay- Ian "nıizah" süzgecinden geçirmeyi de- nemeleri salık verilir. Eğer tüm ciddiye- ti. vahameti ve gerdirici us dışıiığı için- de 19901ar Türkiyesi'nin işlerini anla- maya kalkarsanız ya çat diye orta yeriniz- den bir yerlerden çatlar gidersiniz ya da bu firtına sizi umursamazlığın rahat. asu- de körfezlerinden binnde demir atmaya götürebilir. Bakar gibi yaparsınız; ama görmezsiniz, işitmezsiniz. tçinizde za- man zaman depreşen birsızı taşısanız da hiç olmazsa çatlamazsınız. Mizahla kanşık umursama tavnnı sür- dürebılmek için ise "Türkobesk" kavra- mının geliştirilmesinde masum bir pra- tik yarar görülebilir. Nedir bu Türko- besk? Sözlüklerde bulunan yerleşmiş bir sözcük değil henüz bu. Tatlı, alaycı, bi- raz ısıncı ama. yol gösterici. ışık tutucu kimi söyleşi insanlanmızın şimdilik ken- di aralarında kahkaha atarak kullandık- lan bir kavram. Yüzyıl sonu Türkiyesi'ne özgü man- tıksızlık. duygusallık. uyurgezerlik. olay- ların boyutunu yakalavamama. bir yan- dansafiyi insanolmaözelliğinikorurgi- bi yaparken öteyandan tüketimci bencil- liğin şiddetli rüzgânna kapılmışlığın çe- lişkisini yaşama, dünyayı kavrayamama, liberallik adı altında kişi ve grup çıkar- cılığının peşinde koşma... Ve tam bunla- n yaparken uzun soluklu amaçlar yerine gündelik beklentiierin minnacik hesapla- rıyla avunma. kişi düzeyinde "küçük adamlığı, ulus düze.vinde dünyada ciddi- ye alınmamayı ve onursuzca irilip kakıl- mayı" kabullenmiş olma... Bütün bun- lardan güldürüsü boi. ama aslında hü- zünlü vegelecek için hiç umut vermeyen görüntülerledolu biryaşam biçimi fışkı- rıyor. Türkobesk var olma biçimi gündelik yaşamda. politikada. siyasal partilerde. VIiIIetMeclisi'nde. işdünyasında. sendi- kal kurumlarda, basın-yayın ve iletişim çevrelerinde. eğitim sürecinde, sanat- kükür-spor etkinliklerinde, yani sosyal dokunun hemen bütün işlemlerinde ken- dini gösterir. Örneğin Türkobesk'te levent boylu bir komutan eskisinin giyeceği eteğin boyu meselesi vardır. Aynı Türkobesk'te fut- bol takımlarının laikliğesahipçıkanpan- kartlarla maçlara çıkınası vardır. Daha ciddi boyutlarda devletin en üst yöneticilerinden bayan olanının günde on iki gaf yapıp on vedi yalanı söyleme- si: hem bay hem de bacı olanının sadece sekiz çam devirse de elhamdulillah yir- mi iki hayat ürünü yumurtlaması vardır. Daha da ciddi. karanlık. kanlı ve taban- calı örneklerine ise iilkücü-mafya-polis- pis politikaci iç içeliginin nefesi bulaş- mıştır. Devletteki Türkobesk'in hatun kesi- minde ayrıca, ruhsal ciddi birdepresyon boyutuna varmış olmak kaydıyla tapu'ya tapınmadürfüsügözlenmektedir. Birta- pu daha fazla edinmek için o bir bacak tombişbedenlerinatamayacağıtaklayok gibidir. Buna karşılık. koyu bir ülke \e toplu bilgisizliği. insan sevgisizliği ve ulusal onur duyarsızlığı sergilenir. Dev- letteki Türkobesk'in er kişi bölümünde ise epeyce birdünya bilgisizliğiyle ve de- rin bir ilkellikle destekli karar ve uygu- lama yalpalamaları görürsünüz. Siyasal partilerin konumu bir başka çok vahim Türkobesk'lik örnegidir. Bu partilerin hepsi bugünden yarına kapan- sa. de\ letin ve toplumun işleyiş ibresin- de en küçük biroynama olmayacağı ke- sin gibidir. Var-yok bu şaşırtıcı oluşum- lann arasında içerdiği belirsizliklerin sa- yısı ile yoğunluğu en yüksek olanı ve özel birTürkobesklik madalyası taşıma- sı gerekeni gibi gözüken DSP'den. en ka- rarlı olması beklenebilecek HADEP'e kadar tümü i^ie\ selliğini tamamen yitir- mişe benzemektedir. Yöneticileri mi ye- nilenecektir. tüzükleri-yönetmelikleri mi değişecektir. gereğinin her neyse yerine getirilip o alandaki derin kuşku verici Türkobeskliğin Türklüğe acilen dönüşrü- rülmesi zamanıdır. Siyaset dışı alanlardaki Türkobesklik tüm toplumsal bünyeyi sarmıştır. Belir- sizlik. yutturmacılık, ruhsal sorunlan ve hırslann denetimsizligi, zevksizlik. kül- türsüzlük hepsi bir arada; Tarkan'ı ile. AliŞen'i ile HüKa Aışar'ı ik Sezen Ak- su'su ile Sakıp Sabancı\sı ile Beşiktaşlı Sergen'i. en yeni laik Atatürkçü Şevki Yılmaz'ı ile Fethullah Hoca'sı ile Yeni Yüzyıl'ı ile tam bir Türkobesk cümbüş sergilenmektedir. Bu listeyi ünlü bazı medya kahramanları ile yazar-çizer-sa- natçı takımından adların eklenmesiyle süslemek düşünülebilir. Ama, değer mi. bilemiyorum? Sadece düz hokkabaz ve ahlaksız olmanın ötesine geçip acıklı gül- dürücülük payesi anlamına gelebilecek Türkobeskliğin örneği bile olamayacak bu bir sürü değersiz madrabazın adını si- lip atalım en iyisi. Ancak, kurumlar dü- zeyinde bazı önemli Türkobeskliklervar ki, bunlan gözardı edemeyiz. ÖSYM. üniversiteye giriş hazırlık kursları başta olmak üzere eğitimdeki ku- rumsal işleyiş acılı sosu çok fazla kaçmış ve dünya mantıksızlık tarihine geçebile- cek heybette bir türkobesklik olayıdır. Dünyanın yaşayan en büyük yazanna hü- küm giydirmeyi beceren hukuk meka- nizması çok yoğun kıvamda Türkobesk bir olaydır. Bu gözyaşlı güldürüye oyuncu ya da seyirci olarak katılmayı reddeden sessiz azınlığa gelince. onların tavn: Efendi. ciddi. vakurTürk tavn. Kişisel ve ulusal onurdan yana. toplumu kucaklayan. bi- reysel çıkarcılığı ve soytanlığı reddeden köklü bir davranış biçimi. Aynca. azın- lık ama. çoğunluklan sürükleyebilecek o, niteliği çok yüksek özel azınlıklardan. Harekete geçmeleri halinde. şimdilerde ayak altında dolaşanlar kaçacak delik arayacaklardır. Yalnız. toplum dokusun- daki Türkobesk hücrelerin sayısı çoğal- dıkça. kanserli doku parçasının. sağlıklı parçacıklarıçalıştırmazoluşugibi.bugi- zilgücün hareket yetisinin azalmasından korkulur. Diyeceğim o ki, fazla gecikmeden. kı- \amı geçmeden birkımıldama gereklidir. Zamanı da galiba gelmiştir. AKADA BİR Poç. Dr. PMtSUN KIRBAŞ Eşkıya, Dünyaya Egemen! Şöyle çevremize bir Daktığımızda, günümüzde en geçerli yöntemin kaba kuvvet olduğunu görmekte- yiz. Dihyada bu dururn tamamen böyle... Örneğin Amerlka hiçbir ulus/ararası hukuk kuralı dinlemeden, bir başka ülkenin içişlerjne karışabilmekte, kendinde mafya babası gibi cezaiandırma hakkını bulabilmek- tedir. En son örneği. IraK'laolan ilişkilerindeaçıkola- rak görülmektedir. Yine Kuzey Irak'tski Kürt sorunu ise şah, vezir ol- madan sadece piyonlaria oynanan enteresan bir oyu- na benzemektedir. Sadece piyonlar var. Örgütünün adında /urtseverlik bulunan, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYP) lideri Tialabani, Amerika'ya kızmakta, umudunu Amerika v e Iran'a bağlamış durumda. Adında demokratlık bulunan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ise. demokratlıkla hiçbir ilgisi bulunma- yan Saddam ile Clinton arasında gidip gelmektedir. Yine bir başka örgüt Irak Ulusal Konseyi (INC) ise tamamen CIA tarafından düzenlenmiştir. Tümüyle CIA tarafından kurulmuş olup finanse edilen bu ör- gütün ise ulusallıkla ilgisi yoktur. Ne kadar ilgisiz değil mi? Kendilerine verdikleri ad- larla ilgisi olmayan b u piyon örgütler, özgür dünya- nın bekçisi (!) ABD tarafından beslenip büyütülmek- tedir. İç dengelere göre. piyonlar ileri sürülmekte ya da geri çekilmektedir. Kabadayı raconu ile dolaşan ABD ise, istediği gi- bi at oynatmaktadır. Dünyada böyle olan durum. ülkemiz özelinde de benzer tir durum göstermektedir. Ağansoy / Çakıcı kavgasını TV'lerden naklen sey- rettik, dinledik. Devlet nerede? Bu adamlan hangi kirlı işlerde kullandı ki sesini çı- karmamakta? Işin bir yanı böyle. Öbür yanı gün geçmiyor ki TV'den devlet-mafya ilişkisini ortaya koyan haberler yayımlanmasın. Söylemez kardeşler çetesi vs. Bun- lar örgütlü olanlar. Birçok kurumda rüşvet ve benzer ilişkiler mevcut. Uluslararası eroin şebekesinin. Tür- kiye'dekı bağlantı telefonu, basındaki haberjere gö- re birzamanlann Başbakanı Tansu Çillerin Özel Ka- lem Müdürü Akın Istanbullu'nun telefaksıdır. Vann siz düşünün, işlerin nerelere vardığını. Çalışanlar de- moralize. Kısayoldan köşe dönen, her türlü üçkâğıt ilişkilerine girenlerin akıllı kabul edildiği bir anlayışa doğru gidiliyor. Ahlaksal bir çöküntü gündemde. Sis- temin çürümüşlüğü her geçen gün kendini gösteri- yor. Fakat kitlelere seçenek (alternatif) sunum soru- nu var. Herkes yavaş yavaş düzenin partilerinden umudunu kesiyor. Sosyal demokratlara diyecek bir şey yok. Allah onlann yardımc/sı olsun. Daha soldaki ÖDP ise yeterli muhalefet yapamıyor. Çünkü tam bir umutsuzluk ortamı var. ÖDP ne yapmalı? Sistemin tüm çürümüşlüğünü, kitleler önüne ser- meli. Kendi programını da ortaya koymalıdır. Türkiye'nin mevcut problemlerine yönelik çözüm önerilerini de üretmelidir. RP'den de umudunu kesen insanlar. nereye yöne- lecektir. Bütün sorun burada yatıyor. Merkez sağ ve merkez sol iflasta. Radikal sağ da iflasın eşiğinde. Bütün bunlan iyi değerlendirip güncel ve uzun va- deli politikalar buna göre üretilmelidir. ORHAN ERINÇ Medya ile Politika Basta tekelleşme. promosyon çılgınltğı özgürlüksüzlük konularını sayılar ve somut örneklerie aktaran: medyaınızın kendi içindeki ve politika ile ilişkilerindeki yozlaşnıayı irdeleyen tek kıtap. 250.000 TL(KDVdahd) Çağ Pazariama A.Ş. Yerdsatan Caddesi Saîkımsâğüt Sokîtfc Ho: 9/8 Cağafoğlu btanbul Tei:514 01 96/95 Posta çekt no.: 6^322 Orda Bir Köy Var, Uzakta. Prof. Dr. OZCAN BAŞKAN D oğal koşullardaki 'yaşaya-kalma' sorunu, ılıman iklimde daha ko- lay çözülmüş gibi göriinmekte- dir. Buralarda. sıradan bir hay- vancıhk ve tanmcılık kültürü ye- terli olabilmiştir. Ürünler mev- simlere. mevsimlerdegökolaylarınabağlıolduk- ları için. gök. bir 'tannsalgüç' merkezi sayılmış- tır. Nitekim, Türkçedeki - tengri'(tann) sözcüğü de, kökeninde 'gök' demektir. İnsanlar bir yan- dan ölüm, hastalık. sel gibi doğal olaylar karşı- sındayılgınlıkduymuşlar; öteyandan. yoksulluk. ezilmişlik. haksızlık gibi toplumsal olaylar kar- şısındagüçsüzlük duyumsamışlardır. Buyüzden, 'gelecek' hakkında ön-bilgi edinme işi yaşamsal birönem taşımıştır. Onun içindir ki eskiçağdaki nesnel 'gök-bilgisi'yanında. birdeözne! 'gök-fal- cılık'gelişmiştir. Bugünkü 'vıldızfalı",busaplan- tının çağdaş bir uzantısıdır. Demek olııyor ki in- sandaki genlerdeğişmedikleri sürece. kişide gi- zemli bire|ilim hep kalıcı olacaktır. Ne de olsa. insandaki temel öğe içgüdü-tabanlı 'duygu'Olup 'akıl'öğesi sonradan türemiştir. İnsandaki us yeteneği, birçok olgulan açıkla- makta yetersiz kaldığı ölçüde, ortaya 'din' düze- nı çıkmıştır. Din öğretisi. 'döşûnç'öğesini dışla- yıp da 'inanç' öğesini üstün kıldığı içindir ki ki- şileri duygusal yönden rahatlatıcı ve avutucu bir 'psiko-terapi' niteliği kazanmıştır. Örnekse, Ka- tolik'teki 'günah çıkarma' uygulaması. Daha da ötesi, din bir 'kurtancı' kavramı sunarak. kişile- re belli bir umut aşılamıştır. Nitekim. Hazreti İsa kölelere. ezilmişlere ve yoksullara bir *kurtuiuş' beklentisi sunduğu içindir ki Hıristiyanlık dini hızla gelişebilmiş ve Roma Imparatorluğu'nda- ki tüm yıldınmlara karşın. sonunda devlet dini olabilmiştir. Öte yandan. insanm yapısında. "duygu" öğe- si yanı sıra. birde. "irdeleyicrnitelikte "düşün- gü"öğesi vardır. Bu nedenie, kişideki "inanç" ve "bilinç* 1 ikilemi. toplumsal ölçekte. "din" ve ~bi- lim" gerginliği olarak süregelmiştir. Insanlık ta- rihi. bir yerde. aradaki bu sürtüşmenin öyküsü- dür. Greklerdeki us-merkezli "bilimseldüşünce", inanç-tabanlı Hıristiyanlık dönemine ginnce bas- tınlmış ve bin yıllık bir "karanlık çag" başlamış- tır. "Batı"daki Rönesans ya da "yeniden doğuş*1 , eski Greklerdeki "akılcılık" yoluna dönüş de- mektir. Böylece. "Tann-nıerkezli** din öğretisi bırakılmış; onun yerine, "insan-merkezir dünya görüşü gittikçe egemen olınuştur. Bunu izleyen Protestanlık. bağnaz Katoliklik karşısındaki öz- gürleşme eâilimıni iyice pekiştirmiştir. Daha son- raki "Aydınlanma akımı"da. insan akhnı yücelt- miş; ve böylece. "Sanayi De\rimi"gerçekleşmiş- tir. Sonunda,özgürleşmiş bireve. hiçdeğilse mad- desel açıdan rahat biryaşam sunan Batı uygarlı- ğı doruk noktasına erişmiştir. Başta yalın bir çöl inancı olan Müslümanlık. ancak dışan açılıpda başka kültürletanışıncage- lişnıiş ve böylece ortaya İslam uygarlığı çıkmış- tır. Dinsel hoşgörülü bu yeni bireşim. Batı'daki Rönesans akımını hazırlayacak ölçüde nitelikli bir düzey tutturmuştur. Ne var ki bu uygarlık din- sel bağnazlık yüzünden. çaödışı bir açmaz için- de sıkışıp kalmıştır. Sonuçta. tslanı dünyasında egemen olan etken. gerçek \e "olgucul" bilim yerine. gizemcil ve "esincil" inanç olmuştur. Böy- lece. sözüm ona "ruhsal yücelim" sağlama adı- na, çağdaş ve çağcıl yaşam olanakları göz ardı edilmiştir. Bozkırkökenli Osmanlı İmparatorlu- ğu da. bu İslam dünyasının birparçası olarak, ay- nı yazgıyı paylaşmak zorunda kalmıştır. Gene de. yenileşme reformlarını gerçekleştiren Türk uygarlığı. bu kez modern Türkiye ölçeğinde tu- tunup varlığını sürdürebilmiştir. Oysa. Arap ül- keleri. birer yarı-sömürge olarak kalıp durmuş- lardır. Bu yüzden, Cumhuriyet dönemindeki duygu- sal düşünceye göre. Türklerin çağdaş olmasını engelleyen etken. çarpık biçimde yorumlarHp uy- gulanan İslam dini olmuştur. Bu anlayışa göre, Türkiye'nin yeni kaderi. köhneleşmiş bir Arap- Islam dünyasına bağlı kafamazdı. Türkiye artık çağdaş dünyaya ekleınlenip onunla tümleşik ol- mak zorundaydı. Bunun için de. kesin birseçim yapmak kaçınılmaz olmuştu. Bu kavşakta şöyle bir benzetme yapılabilir: Kentte çıkan büyük bir yangın. limana sıçrayıp orada rıhtıma bağlanmış bir yelkenliyi de sannak üzeredir. Bu durumda yapılacak bir tek şey var- dır; o da. halatlan hemen kesip denize doğru açıl- maktır. İşte Türkiye Cumhuriyeti"ndeki "kurtancılar" pek yerinde ve haklı olarak bunu yapma zorun- da kalmışlardır. Böylece. yeni bir limana yol alın- mış ve oradaki gerekli onarım \ apıldıktan başka. yelkenli tekne bu kez bir buharlı gemiye dönüş- türülmüştür; daha ileride yakıtlı bir modele de geçmek üzere... Ne var ki Cumhuriyetin ilk coşkusunun aşıldı- ğı ilerleyen yıllarda insanlar. eski limanlardaki yaşantıya ve yelkenliye sürekli bir özlem duy- muşlardır. Gemideki sorumlu kurtarıcılar ise. bu duyguyu hep göz ardı etmişler ve hatta yok say- mışlardır. Şu noktayı görememişlerdir ki yeni li- mandaki yaşamda geçerli olan maddesel ve pa- rasal kaygılar yüzünden. insanı "insan" yapan belli "ruhsal değerler" de (bir kısım eğitim ek- sikli insanımız için) bu arada yitip gitmişlerdir. Maddesel rahatlık ancak belli birölçüye ulaşılın- caya kadar geçerlidir. Ondan sonra artık "ruhsal doyumsuzluk** başlamakta: ve "yaşam" denilen şeyin anlamı sorgulanmaktadır. Beklenen mutlu- luk bulunamayınca. insanlar bu kez duygusal bir "anlamevrenr içinde yaşama ısteğinekapılmak- tadırlar. Son on yıllarda hem Hıristiyanlıkta. hem de islamlıkta gözlenen "kökden-dinci" akımlar. böyle bir "inanç"yoksunlugu ya ada yoksulluğu yüzünden gelişmekte gibidirler. Özellikle. Ikinci Dünya Savaşı sonundaki "de- mokratlaşma" havası içinde hareketlilik kazanan kırsal kesimli alt-katman topluluklan. bu kere. ta- rihteki birçok dönemlerde olduğu gibi, kentlere akın etmişlerdir. Böylece. kent varoşlanndaki ge- cekondu bölgelerinde kendilerine yeredinmişler- dir. Fakat. yaşamlannda bekledikleri iyileşmeyi. belli bir süre sonra da bulamayan bu topluluklar. bu kere. inanç-tabanlı reçetelerkarşısındadirenç- siz kalmışlardır. Türkiye'deki son yermiş yıllık süre boyunca şöyle bir temel yanlışlık yapılmıştır: Modernlik örtüsü altında kıpır-kıpır oynayıp güçlenen bir dinsel eğilim konusunda. u Buböyledir~diye "bil- diri kipi" kullanma yerine. "Şu öyle olmamah" diye "dilck kipi" kullanılmıştır. Evet. belli bir "seçkinci aydınlar" azınlığı. "insangil" da\ ran- mayı, "entelek'itüelgörüş''uyannca. hep ister gi- bi olmuşlardır. Fakat, sonuçta. yoksul durumda- ki çogunluk karşısında duyarsız kalmayı geniş öl- çüde sürdürmüşlerdir. Nitekim. oldukça tanın- mışolan birşiirve şarkı, "la-ik"cumhuriyetçi yö- nelim içinde yeşermiş olan bu seçkinci tutumu iyice belirtmektedir: "Orda bir köy var, uzakta/O köy bizim köyü- müzdür./ Gitmesek de, görmesek de;/o köj bizim kövümüzdür." Öysa şimdi, gidilmeyen o köy ya da kır köken- li kesimİerin toplu oyları. "şrakkk" diye patla- mıştır. Şimdi herkesler. "Bu ses de nereden çık- tı" sorusuna mantıksal kılıflar aranmaktadır. Evet. dinsel inançh "siyasal misyonerler" karar- sız kişilere çengel atmış olabilirler. Fakat. orta- daki "kırsal haykın"bu kadar yalın biçimde açık- lanamasa gerektir. Gerçekte. söz konusu şiir bu kez şöyle bir biçim almış gibidir: Şurda bir kent var, yakınlarda/Ordaki vönetirn bizim hakkımızdırAalnızca seçimlerde oy \ ersek dın/Bu kent artık bizim malımızdır. Öyleyse, yapılacak şey. en azından. gerçekçi bir "durum değerlendirmesi" yapmak; ondan sonra da. "bağışıkhk" sağlamak üzere. gerekli "antikorlar" üretmektir. (Antikorlan üretmek. en çok siyasacılara. yönetme hevesli yurtseverlere. toplumculara düşer kanısındayım.) Evet. "aşı** yapılmakta gecikilmiştir; fakat. hiç değilse "se- rum" için geç kalınmaması gerekir. BAKIRKOV 2. SLLH HUKUK HÂKJIMLİĞİ'NDEIV DosyaNo: 1<W6 591 Mahkememizde göriilmekte oian vasi tayini davası se- bebiyle. Mahkememizce \erilen 1996 591-893 sayılı ve 24.10.1996 tarihii karar iie Yenibosna Hilal Huzurevi'nde yatmakıa olan Ibrahim kızı Meliha Aras'ın \esayet altına alınarak. kendisine. fstanbul Sarıyer aile sıra: 662, cilt: 010 06. sırano: 01 'denüfusa ka>ıtîı Ibrahim ıe Hacer'den olma 1932 d.lu kardeşi Sabiha Aras'ın vasi olarak tayin edildiği. Bu karara itirazı olanlann yukarıda numarası ya- zılı dosyaya müracaat etrneleri. aksi halde kesinleşeceği hu- susu ila'n "olunur. 24.10.1996 Ba- sın:l 16040 DEMZLI1. ASLIYE HUKUK IVIAHKEMESİ EsasNo: 1996,277 Davacı Türk Telekom A.Ş. vekili tarafından davalı Ha- lil Avcı vs. aleyhinde mahkememizde açılan tescil davası- nın yapılan açık yargılaması sırasında: Adresleri tespit edi- lemeyen davalılar Mehmet Akif Ersoy Mahaiiesı'nden Ha- lil Avcı. Burhan Öztürk. Kuşpınar mahallesinden Ibrahim Yalçınkaya'nm. Istiklal mahallesinden ŞakiroğluMustafa. Kadir. Şükrü. Mehmet. Salih. Aziz. Hatlze. Güzide (soyad- lan belli olmayant'nin ve soyadı belli olmayan İsmail kızı Ayşe'nin adresleri tespit edilemediğinden adlanna ilanen tebligat yapılmasına karar veriimekle işbu dasalılann du- ruşma günü olan 12.12.1996 günü saat 09.00'da bizzat ken- dileri veya tutacaklan bir »ekille da\alannı takip ettirme- leri yerine kaim olmak üzere ilanen da\a dilekçesi ve meş- nıhaîlı da\etive tebliâ olunur. Basın: 11475 MERIÇ KADASTRO IVIAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1991 252 Karar No: 1996,153 Davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafından daahlar Emi- ne Ersoy vs. aleyhine mahkememizde açılmış bulunan ka- dastro tespiti ve iptal da\asının açık yargılaması sonunda: mahkememizce davanın reddine, dava konusu Meriç Akça- dam Köyü 108 ada 79 parselin tespit gibi tapuya tesciline karar verilnıiş. olup. davalılar Emine Ersoy (Ahmet kızı) S.Mehmet Ersoy, Ayşe Ersoy. İsmail Ersoy. Vfustafa Ersoy. Fatma Ersoy. Hasan Ersoy ve Fevzi Ersoy'a tüm çabalara rağmen tebligat yapılamanıış. da\ acı Orman üenel Müdür- lüğü bu karan 3.10.1996 tarihinde temyizetmiş olduğundan bu ilam ve temyiz talebi tebligatyapılamayan davalılar Emi- ne Ersoy (Ahmet kızı) S Mehmet Ersoy. Ayşe Ersoy. İsma- il Ersoy. Mustafa Ersoy. Fatma Ersoy. Hasan Ersoy ve Fev- zi Ersoy'a teblis yerine kaim olmak üzere ilanen tebliâ olu- nur. 18J 0.1996 " Basın: 114972 CUMHURİYET VAKFI DANIŞMA KURULU ÜYELERİNE DUYURU Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu, 1996 yılı toplantısını, 16 Kasım 1996 (Cumartesi) günü saat 14.00'te, Armada Oteli toplantı salonunda Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aydın Aybay'ın başkanlığında yapacaktır. Cumhuriyet Vakfı Resmi Senedi'nin 14. maddesi uyarınca Danışma Kurulu üyeleri- nin bilgisinesunulur. GÜNDEM: 1) Açıhş, Vakıf Başkanı Berin Nadi'nin konuşması. 2) Vakıf çalışmalarına ilişkin bilgilendirme, Vakıf Başkan Vekili Osman Nuri Torun'un konuşması. 3) Cumhuriyet Gazetesi'ne ilişkin bilgilendirme, Yayın Kurulu Başkanı llhan Selçuk'un konuşması. 4) Değerlendirme ve öneriler. PENCERE Şiirleri Yadigâr... Nahit Ulvi adı bende Fecr-i Ati edebiyatına dö- nük bir çağrışıma yol açardı; edebiyatçıların işa- damlarından daha önemli sayıldığı bir Türkiye'nin şairiydi Nahit Ulvi Akgün; Adam Sanat dergisinih ekim sayısında okuduğum son şiiri miydi: Sen bir masalt anımsatıyorsun Peri padişahının küçük kızı Bir başkadır gecesi gündüzü • ' Güzelliğin dağlara taşlara vursun Nahit Ulvi gözlerini yaşama kapadı. ' Bir zamanların Türkiyesi'nde "Babıâli" vardj; nam-ı diğer "Bizim Yokuş"a Sirkeci'den girildiğinr- de Istanbul Lokantası sağa düşerdi, yirmi adım yu- karıda solda Meserret'Kıraathanesi, Vilayet'in altınr da Hüsamettin Bozok'un "Yedi Tepe"si, karşısın- da Varlık Yayınevi, Cağaloğlu'na tırmanırken saçj- da Cumhuriyet'e, solda Son Posta'ya giden yolun kavşağına varmadan kimlere rastlamazdınız!.. Sa- it Faik, Özdemir Asaf, Orhan Kemal, Elif Naci, Yusuf Ziya, Aziz Nesin, Rıfat llgaz, Celal Sılay, Orhan Seyfi ya da Peyami Safa'yı yokuştan iner/- ken ya da çıkarken görmek işten değildi. Bin beş yüz satan dört yapraklı bir edebiyat dergisinin yurt çapında yankılar yarattığı dönemde Istanbul bıi- günkünden çok degişikti; nostalji bir yana. yosurt kokan denizi maviydi, aşkları da gizemli: •; Bir şey var aramtzda Senin bakışından belli " Benim yanan yüzümden Dalıveriyoruz arada bir '.' Ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki " Gülüşerek başlıyoruz söze Bir şey var aramızda .', Nahit Ulvi izmir'leanılıyordu, ama istanbul'un da şairi sayılır. O edebiyatçı kuşağı, kentte yaşayan kür çük burjuvanın özlemlerinden unutulmaz şiirler çı- karmasını bilen şairler yetiştirdi. Nahit Ulvi, kişinirt küçük dünyasından yola çıkıp içli sevdalarında dei- rinleşen duyarhğıyla gölgelerde dolaşan bir şairdi; çevresinde fırtınalar koparanlardan, adını olaylar»- da dalgalandıranlardan değildi. 193O'lı yıllarda başlayan şiir serüvenini 21'in4 yüzyılın eşiğine taşıyan Nahit Ulvi'yi edebiyat der 1 gilerinin köşelerinde sürekli izfemeye öylesine alış- mıştım ki ölümünü duyduğum zaman yaşadığımız dünyadan bir şeyler kaydığını duyumsadım. Babıâli Yokuşu, Izmir'in Kordonboyu, Ankara'nın Rüzgârlı Sokağı, Meserret Kıraathanesi, Küllük Kahvesi bu dünyanın sıcak köşeleriydi; Sait Faik, Orhan Veli, Orhan Kemal vb. de ölümsüz kişileri; Nahit Ulvi'nin de içine katıldığı unutulmayacak bir bileşke oluşturuyorlardı. • Nahit Ulvi'nin ölümünü duyunca Oktay Akbal'ı aradım: biliyordum ki ikisi arasında ilk gençlik yıl- larından başlayan biryakın arkadaşlık süregelmiş- ti. Telefonda şairin ölümünü paylaştık: konuşarak bölüştük; sonra Akbal'ın "Şair Dostlanm" adlı ki 1 - tabını açtım; okudum: "Isterdim ki, şimdi sokağa çıksam, kalabalığa kanşsam, yürüsem, yürüsem, en dalgın, en bez- ginbiranımda, kalkıkşapkası, kolalı gömleği,.ütifi lü elbisesiyle, o, her şeye rağmen hüytrtindBri memnun, sadece yaşamaktan, şiiryazıp genç kız-, ları düşünmekten gelen birmutlulukla dopdolu bir, insan haliyle karşıma dikiliverse, dost elini uzatıp;, merhaba bile demeden kulağıma, sevdiğim şiirie-, rinden birini, eski aşkları, sıcak günleri, unutulmuş mevsimleri hatırlatırcasına okusa, okusa..." [ Nahit Ulvi'nin bir şiirinden: ' Hiçbir şey değişmeyecek o gün '• Göçüvereceksin bu insan kalabalığından '• Gelmemiş gibi olacaksın bu dünyaya •; Hayır, Nahit Ulvi bu dünyaya gelmemiş gibi ola~ cak bir insan değil... Kendi gitti, şiirleri kaldı yadigâr. ; İLETİŞİM VE SANAT ARAŞTIRMALARIVAKH (İSAV) sunar MTV GAYRETTEPE STÜDYOLARINDA EL'ROCOM İŞBİRLJĞİYLE HAFTASONU İLETİŞİM SEMİNERLERİ (23 KASIM 19% - 27 OCAK 1997 TARİHLERİ ARASINDA) TOPLAM 120 SAAT SENARYO - YAPIM - YÖNETİM - KURGU - MÜZİK- SESLENDİRME - SUNUCULUK - OYUNCULUK - HALKLA İLİŞKİLER - SİYASAL KAMPANYALAR - İMAJ YARATMA- RENK VE BİÇİM ESTETİGİ - YENİ İLETİŞİM TEKNİKLERİ-BİLGİSAYARLI CANLANDIRMA... SİIVEIVIA, RADYO-TELEVİZYON STÜDYODAUZMANLARDAN ÖĞRENİLİR! Müveddet ANTER-Okan ARIKAN - Evren ARIN - Suha ARIN - Alaattin ASNA- Prof. Dr. Nurhan ATASOY-Doç. Dr. Veysel BATMAZ - Prof. Dr. Cevat ÇAPAN- Dr. Fende ÇİÇEKOĞLU- Nesli ÇÖLGEÇEN - Can DÜNDAR - Nadir GÖKTLTRK - Prof. Dr. Naci GÜÇHAN - Prof. Dr. Nükhet GÜZ - Prof. Dr. Ersan İL.^L - Prof. Yıldız KENTER- Prof. Dr. Levent KILIÇ- Betûl MARDİN - Ziya ÖZTAN - Prof. Dr. Bülent SANKUR- Lami SESAR - Dr. Haluk ŞAHİN - Doç. Dr. Nazmi ÜLUTAK- Cihan ÜNAL- M. Adil YALÇIN - Turhan YAVUZ - Yaiçın YELENCE - Dervış ZAİM Baş\uru ve ayrıntılı bilgi için: Tel: (0212) 275 22 12 - 275 22 73 Faks: (0212) 272 86 02 VEFAT Baromuz le\hasının 1602 sicıl sayısında kayıtlı AVUKAT RABIKORAL vefat etmistir. Aziz meslektasımızın cenazesi 14.11.19% Persembe günü (bugün) Şişli Camii'nde kılınacak ö|le namazını müteakip ebedi istirahatgâhına defnedılecektir. Merhuma Tann'dan rahmet. kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlıgı dileriz. İSTANBl'L BAROSl BAŞKANL.IĞ! İ.Ü. Tıp Fakülte.si öğrenci kimlik kartımla yaka kartımı kaybettim. hükümsüzdür. HARVS SERKAS IZEL Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. FİKRAS KEKİLLİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle