Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9OCAK1996SALI
12 DlHYAZl
Köktendinciliğin Atatürkçülük Üzerindeki Etkileri
Menderes'in siyasaloyunu» y öktendinciler, 1958 yılında, tüm yönleri ve ağırlıklarıyla
M ^r siyaset sahnesinde belirmişlerdi. Bu gelişme Demokrat
MS^ Parti'nin ve hükümet başkanının açık desteğiyle
M'^L sağlanmıştı. Menderes'i destekleyenler, onun Türk
m ^ L halkının geleceğini saptamak için peygamber tarafından
M J ^ . gönderilmiş olduğuna inanıyorlardı. Menderes, 1959
yılında taşıdığı Müslüman erdemleri ve din kurallanna riayetiyle
"Tann'nın koruduğu kişi" düzeyine yükseltilmişti.
M
Dr. MENTER ŞAHİNLER
-2-
enderes'in, ezanın
Arapça okunmasına
ilişkinkaran.ikiaçı-
dan çok ciddi kuşku-
lara neden olmuştu.
Bir yandan Atatürk-
çülüğün temeli olan laikliğe ilk darbe
vurulmuş. öte yandan din ve siyaset ara-
sındaki aynmın kuralları çiğnenmişti.
Menderes'in. "haJk iradesi"ne saygı
gösteımek olgusunu kullanarak. dema-
gojikyöntemlerkullandığı, sonuç olarak
kendisine büyük bir saygınlık yaratma-
yı başardıgı açıktı. Oysa eski bir Ata-
türkçü olan Menderes. dini duyguların
siyaset aracı olarak kullanılmaması ge-
rektiğini. 22 Nisan 1949günü Adana'da
yaptığı bir seçim konuşmasında bizzat
vurgulamıştı:
"Biz. laikliği vicdan hürriyeti ma-
nasına almaktayız. Halkımızın dini
hislerini tahrik etmeyi bir politika
mevzuu yapmak isteyenler, hakiki
vicdan hürriyeti ile laiklik prensiple-
rinin aksine hareket edivorlar de-
mektir" (II).
Fransa Büyükelçisi J. P. Garnier,
1957 yılında Menderes'in siyasi oyunu-
nu şöyle değerlendiriyordu:
"Menderes'in, elindcki İslamivet
kartını ramamen siyasi amaçlar doğ-
rultusunda kullandığından şüphe
edilemez. Müslüman ülkelere, Tür-
kiye'nin de Müslüman topluluğu içe-
risinde olduğunu hatırlatarak yakın-
laşmaya çalışan Menderes, aynı za-
manda partisinin ülke içindeki konu-
munu da güçlendirmekteydi"( 12).
Menderes'in
halk dalkavukluğu
Olaylara tarafsız bir açıdan bakıldı-
ğında. aslinda dini konuda aşırı hoşgö-
rülii bir siyaset izlenmesi nedeninin, ik-
tidarı ele geçirip kendi temsilcilerini se-
çen ve çoğunluğu sağlamış bulunan bü-
yük bir seçmen kitlesinden kaynaklan-
dığını vurgulamak gerekir. Menderes.
seçmen kitlesinın bu çağnsını yerine ge-
tirmek zorundaydı.
Kaldı ki. bu yöntemle kendi iktidarı-
nı da pekiştirmiş oluyordu. Bu itibarla
fslamiyete dönüş olgusunda sadece De-
mokrat Parti'yi suçlamak. gerçeği yaıy
sıtmamaktadır. Nitekim tslamiyete dö-
nüş sürecinde Demokrat Parti'yi ya da
Cumhuriyet Halk Partilileri öncülük
yapmakla suçlamak pek doğru sayrfa-
maz (13).
Köktencilik tehllkesi
Türkiye'de Batı örneği bir demokra-
sinin uygulamaya girmesiyle birlikte.
çoğunluğu oluşturan seçmen kitlesi. ik-
tidan kendi dini eğilimlerini ve arzula-
nni demokratik yöntemle kabul etmeye
mecbur etmiştir.
Bu zorunlu ilişkiye karşın Demokrat
Parti'nin seçmen kitlesine vermiş oldu-
ğu ödünler, hiçbir zaman Atatürkçü dü-
zenin temel ilkelerini ortadan kaldırma-
yı amaçlayan şeriat düzeninin dönüşü-
nü gerçekleştirebilecek kadar ileri git-
memiştir.
Bununla birlikte Demokratlar'ı bekle-
yen gizli bir tehlike söz konusuydu.
Fransa Büyükelçisi. 8 Ekim 1958 günlü
raporunda. Atatürkçü devrimler konu-
sunda verile'n ödünlerin içerdiği tehlike-
lere şöyle değinmekteydi:
"Gerçekte Atatürkçü devrimler,
halkın çoğunluğunu oluşturan Ana-
dolu köylüleri tarafından hiçbir za-
man tamamen özümsenmemiş, yü-
zeysel kalmıştır. Hükümet başkanı ilk
ödünü. 1950yılında Atatürkdevrim-
lerini. halk tarafından kabul edilmiş
oianlar ve edilmeyenler şeklinde iki-
li bir ayrıma tabi tutarak vermişti(...)
İslamiyet, Doğu'da olduğu gibi Tür-
kiye'de de halk kitlelerini harekete
geçirebilen güçlü bir yöntemdi. An-
cak Türk yöneticileri, dinde karanlık
eğilim güdenleri hoş görüp mezhep-
çileri özendirerek, her iki tarafı kes-
kin olan bıçakla oynamaktadırlar.
Her ne kadar bir varsayıtn olarak dü-
şünülse de, yöneticiler bu oyunun so-
nunda bir gün, fanatik Müslüman-
laria başa çıkamayacak kadar tehli-
keli bir durumla karşı karşıya kala-
bilirler*'(14).
Menderes'i
putlastırma eğilimi
Sonuç olarak köktendinciler. 1958 yı-
lında. tüm yönleri ve ağırlıklanyla siya-
set sahnesinde belirmişlerdi. Bu gelişme
Demokrat Parti'nin ve hükümet başka-
nının açık desteğiyle sağlanmıştı. Men-
deres'i destekleyenler. onun Türk halkı-
nın geleceğini saptamak için peygamber
tarafından gönderilmiş olduğuna inanı-
yorlardı (15).
Menderes, 1959 yılında taşıdığı Müs-
lüman erdemleri ve din kurallanna riaye-
tiyle "Tann'nın koruduğu kişi" düze-
yine yükseltilirken Necip Fazıl Kısa-
kürek. devrimlerini zorla kabul ettir-
mekle suçladığı Atatürk'ü, "sahte kah-
Menderes, islamiyeti siyasal amaçları doğrultusunda kullanarak şeriatçılann güçlenmesine neden olmuştu.
raman" olarak nitelemekteydi (16).
Ancak. dini fanatizmin ve karanlık
güçlerin uyanmasını içten içe yüreklen-
diren. bu konuda ödünler veren siyasi
iktidan hedef alan ve giderek artan bir
karşı koyma hareketi gözlenmekteydi.
• ^ p ^ ^ ^ ini amaçlı siyasi partiler, Türk-İslam sentezini ustaca
M ^ ^ kullanmışlar. demokratik. cumhuriyetçi ve ulusal bir
m • düzeni kabul etmiş olmalan sayesinde, hükümet
m m koalisyonlarında yer alarak bürokrasiye sızmayı
m ^w başarmışlardı. Iktidarı ele geçirmek için yürüttükleri dini
m ^^ örgütlenme çalışmalarından devlet denetimini soyutlamayı
hedef alan köktendincilerin amaçları. özgür düşünceye dayalı bir rejim
özleminden çok. ümmetçi ve şeriatçı ilkeleri gerçekleştirmeye yöneliktir.
kümet koalisyonlarında yer alarak bü-
rokrasiye sızmayı başarmışlardı. Bupar-
tilerin Fransız usulü laiklik peşinde koş-
maları. böylece dinin devletten tama-
men bağımsız kalmasını istemeleri. bi-
zi yanıltmamalıdır. Bu istek. demokra-
tik ve özgür bir düşünceden kaynaklan-
mamaktadır. Köktendinciler. tam aksi-
ne. iktidan ele geçirmek amaeıyla yürüt-
tükleri dini örgütlenme çalışmalarından
de\ let denetimini soyutlamayı hedef al-
maktadırlar. Nitekim köktendincilerin
amaçlan. özgür düşünceye dayalı birre-
jim özleminden çok. Atatürkçü ilkelerin
yerine ümmetçi ve şeriatçı ilkeleri ger-
çekleştirmeye yöneliktir.
Erbakan'ın ordu korkusu
1961 ve 1982 anayasalarında cumhu-
riyetçi devletin temeli olarak yeralan la-
iklik. Türkiye'yi Müslüman dünyası
içinde apayrı bir konuma yerleştirmek-
tedir.
Böylelikle anayasa ve Türk Ceza Ka-
nunu. kısmi de olsa dini ilkelere daya-
nan iktisadi. toplumsal veya siyasi bir
düzen kurmayı amaçlayan hertürlü der-
nek veya siyasi faaliyetle birlikte hertür-
lü dini aynmı kesinîikle yasaklamakta-
dır(23).
Bu konuda Refah Partisi'nin etkinlik-
leri üzerinde önemle durulmalıdır. Par-
tınin başkanı Prof. Necmettin Erba-
kan; sağolsaydı Atatürk'ün Refah Par-
tisi'nekatılacağınısöyleyebilecek kadar
ilengitmiştir(24). Ruşen Çakır, Refah
Partisi'nin görünüşte Islamcı olmasına
karşın.Naik nitelikte olduğunu öne sür-
mektedir(25).
Prof. Erbakan'ın. Menderes gelene-
gini sürdürerek demagoji üslubunu kul-
landığı apaçıktır.
Subayların duyarlılığından çekindiği
için önlem olarak. Atatürk'e sahip çık-
maya çalışan ve ağırlığı olan Türk-İs-
lam sentezinin ulusçu hareketi dogrultu-
._ smj4a görünmçk, istçyen Prof. Erbakan,
aslmda Atafürk ilkelerinin yoziaştrnl-
masını değil. ortadan kaldırılmasını
amaçlamaktadır.
Öte yandan Refah Partisi'nin izlediği
yöntem. bilimsel gerçeklerin dışında
kalmaktadır.
Adil düzen masalı
Adil düzen programı. Islamiyetin ilk
devrini (Peygamber ve dört halife) örnek
almaktadır. Ancak tslamiyette 1920 ve
1930'lu yıllarda Arap reformcuların
yaptıgı gibi "selefler dönemini" taklit
eden Refah Partililerin. bu reformcular-
dan farkları. modernleşmeyi reddetmiş
olmalanndan kaynaklanmaktadır (26).
Sonuç olarak Refah Partisi ilkel bir
ekonomi düzenini ortaya koymakta,
lıaksız vergilendirmenin kaldırılmasını.
faizin yasaklanmasını. devalüasyonun
durdurulmasını ve Merkez Bankası'nın
gücünün üstünde para basmamasını.
dev let kredilerinin adil kıstaslarla dağı-
tılmasını öngörmektedir (27).
Modern Türk ekonomisinin karmaşık
gereksinimlerinden tamamen uzak olan
ve tümüyle çağımızın gerçekleri dışın-
da kalan bu öneriler. özellikle kentlerin
gecekondu semtlerine göç eden köylü-
lerle. fakir halk kitlelerirfi oluşturan seç-
menlerin ılgisiniçekmek amaeıyla orta-
ya atılmıştır.
Dinin siyaset alanında bir araç olarak
kullanılması olgusu. Menderes'le birlik-
te siyasi bir yöntem haline getirilmişti.
Bu yönteme Sövyetler Birliği'nin kom-
şu olmasından kaynaklanan komünist
tehdidi de eklenmiş ve daha sonra orta-
ya çıkan"Türk-lslam sentezi"nin be-
nimsenmesi kolaylaştınlmıştı.
Dini amaçlı siyasi partiler. Türk-İs-
lam sentezini ustaca kullanmışlar. de-
mokratik. cumhuriyetçi ve ulusal bir dü-
zeni kabul etmiş olmalan sayesinde. hü-
Menderes'in demagoji üslubunu sürdüren Erbakan, sağ olsaydı Atatürk'ün de RP'ye katılacağını öne sürmüştü.
Uluslarüstü İslamcılık tehlikesiTürk köktendincilerin. "ulus"
yerine"ümmet" görüşüne ağırlık
verdikleri. kendilerini açıkça
destekleyen Suudi Arabistan'la
kurduklan mükemmel ilişkilerden
anlaşılmaktadır. Milli Selamet Partisi
(MSP) Başkanı. bu görüş
doğrultusunda. Atatürkçülerin
özellikle bilerek ihmal ettikleri Türk-
Suudi ilişkilerini yeniden
canlandırmakta gecikmemişti.
Ortaya çıkan uluslarüstü İslamcılık
tehlikesine, 1979'da Iran'daki Islam
devrimi örneği eklenmişti. 1982
yılından itibaren İran devrimi.
Türkiye'deki Cumhuriyet kurumlarının
yeniden İslamcı görüşe
yönelmelerinde önemli bir unsur
oluşturmuştu (17).
1969 yılından bu yana islam
Konferansı Örgütü'ne gözlemci olarak
katılan Türkiye. 1982 yılından itibaren
bu örgüt nezdindeki etkiniiğini
arttırmış ve 1982 yılında Turgut Özal,
istanbul'da İslam, Kültür. Sanat ve
Tarih Araştırmaları Merkezi'nin
(İRCİCA)açılışınıyapmıştı (18).
Gerçekten de 1982 yılından itibaren
Atatürkçü ilkelere ve özellikle laikliğe
karşı yoğunlaşan islamcı mücadele.
basına ve lûtap yayınlanna yansımıştı.
Eski bir imam olan Vılraaz
Altıparmak'ı örnek olarak alırsak. bu
yazann eserinde Atatürk'ü dinsizlikle
suçlarken dolaylı yoldan tüm
Atatürkçüleri dinsizlik töhmeti altında
bıraktığı görülmektedir (19).
Altıparmak. böylelikle
Atatürkçülüğün dinde getirdiği
yenilikleri sıraladıktan sonra bunlan
kınamakta ve özellikle Cuma
Hutbesi'nin ve Kurarfdaki dualann
Türkçeleştirilmiş olmasını. camilerde
sağlık koşullanna göre değişiklikler
yapılmasını yermektedir (20).
Ulusçuların tepkisi
Ulusçular. Türkçeleştirmeye yönelik
saldırılan. genellikle öfkeyle
karşılamışlardır. Ahmet Ağaoğlu.
daha 1926 yılında İslamiyet ile
Türkçeleştirmeyi bağdaştırmak
amaeıyla şu görüşlere yer vermişti:
"İslam makamları, Türk dilinin
kullanılnıasını yasakladılar mı? (...)
Vaptığı dualann anlamını bugüne
kadar bilmeyen Türkler. sahip
oldukları dinin faziletlerinden
voksun kaldılar... Nihayet aynı
zamanda Türk ve gerçek bir
Müslüman olmanın değerini
kavradık. Türklük olnıaksızın
Müslümanlık yaşayamaz. \iha>ette
Türk. kendi içinde güçlü olmalıdır
ki, İslam güç kazanabilsin" (21).
Atatürk'ün kişisei düşLİncelerinin
kasıtlı olarak Atatürkçülükle
özdeşleştiriimeye çalışılması. ramamen
kötü niyetle hareket etnıekten başka bir
şey değildir.
Atatürkçü düzen. tek adamın eseri
olmayıp, köylü. kentli. bürokrat. aydın
ve subaylann topluca sürdürdükleri bir
mücadelenin eseridir.
Bıınun yanı sıra laiklik. Türkiye'nin
"İslamiyetten arındırılması" demek
değildir. Atatürkçü düzen. İslamiyeti
toplumun temel ilkesi konumundan
çıkarırken. özellikle kişisel bilinç
düzeyinde korumaya özen
göstcrnıiştir(22).
11 bŞûkrü Esirci. Menderes Divorki. Is-
tanhııl. 1967.v
. 1H2
(12)0.1.B. Arnıpa 1956-196(1. Türkiye,
seri 35. ulr seri 9, Büyükel(,i J.P.Garni-
er ilen Bakun C. Pineau 'ya gönderilen Şıı-
bal 19S7 aünlü mpor. s. 65-87
(li)O.l.B. a.g.e.. Biiyükelçi J.P.Gami-
er'den Bakun Ç.Pineau'ra gönderilen 17
Ocak 1957 günlü rapor. s. 85
(14)a.g.e.. Biiyükelçi Spit:ınııller'den
Bakan Coııve de Mıınille'e gönderilen 8
Ekim 1958 günlü gizli mpor. s. 133
(15)a.g.e.. Biiyükelçi Spitzmııller'den
Bakan Coııve de Munille e gönderilen 20
Mart 1959 günlü rapor. s. 163
(16)a.g.e.. Biiyükelçi Spitzımtller'den
Bakan Coııve de Munille e gönderilen 20
Mart 1959 günlü rapor. s. 155-156
(17)Jean Françoise Bayard. "Les Tra-
jectoires de lu Republique en İran eı en
Tıııyııie". ın Ghussan Salaıned. Oir. De-
ınocıvties sans deınocrcııies. Paris 1994. s.
384
(I8)IRCICA. Entörmasyon Bülteni. No
23. lslanbui 1990
(19)Ydmaz Altıparmak. İslamiyet Açı-
sından Aıarürk ve İnkılapları. lslanbui.
1993. s. 130-140-538
(20)a.g.e.. S. 411-434
(21)Millı\x'tGa:etesi. 11 tosan 1926
(22)Ergun Özbııdun ve Ali Kazancıgil.
Atatürk. Fonareıır de la Tıııyııie Moderne.
Paris. 1984, s. 12
(23/a.g.e..s 10-11
(24)Ruşen Çakır. \e Şeriat Ne Demok-
rasi. Metis Yay. Istanbul. 1994. s. 13. 84
(25}a.g.e.. .v. 54. 59
(26/Binnaz Toprak. "Les Intellectueltes
Islamistes ". in P. Dumont ve F.Geoıgeon,
Oir. Le Tıııyııie an Seııilde I Eıırope, l Har-
mutıan. Paris. 1991. s.l67-179
(2 7)Prof. Secmettin Erbakan. Adil Eko-
nomik Düzen. Refah Partisi Yay.. Ankara
1991. s.32-64
Yarın: uiusçuluğa
kar$ı ümmetçilik
ANKARA NOTLARI
MUS1AE4 EKMEKÇİ
Süleyman Bey, Ektiğini
miBiçiyor?
Dereyi görmeden paçayı sıvayan Necrnettin Erba-
kan'ın umutlan yavaş yavaş sönüyorgibi. Önceki akşam
"Kanal 6" uzgörecinde (televizyonunda). arada bir geği-
rerek(!) yaptıgı konuşmada, ne denli gözdağı verir görün-
se de gözlerinin eski pırıltısı kalmamış gibiydi.
Zaman zaman. gazetecilere "Ben sayın cumhurbaşka-
nını iyi bilihm, o da beni iyi bilir" dediği günler gerıde kal-
mış sanki. Belki de Süleyman Bey'ın Necrnettin Bey'i
geçmişten çok iyi tanımış olması, ona başbakanlığı ver-
mesinin engeli!
- Biz kırk kişiyız, birbirimizi biliriz derler ya, o biçim...
Pazar günkü Milliyet'te, eski Cumhuriyet'çı Nilgün
Cerrahoğlu'nun, Hacı Başbuğ'la (Alparslan Türkeş) bir
konuşması vardı. Cerrahoğlu soruyor:
- Onlarla iktidar deneyiminiz oldu. Erbakan'ı nasıl ha-
tırlıyorsunuz?
- Bakın, 1991 seçimlerinde biz RP ile birlikte 61 millet-
vekili çıkarttık. Demirel'e gittim ve Refah la koalisyon yap-
masınıtavsiyeettim. "Aman" dedi Süleyman Bey. "12Ey-
lül'den önceki koalisyon döneminde neler çektım biliyor-
sunuz". "Ben ahengi sağlarım" dedim, "Hayır bu müm-
kün değ\\"dedi. "Siz" dedi, "Onu benim kadar tanımaz-i
sınız. Üniversiteden arkadaşımdır. Onunla ahenk falan;
sağlanmaz" ve SHP ile koalisyon yaptı.
- MC döneminde Erbakan ne sakınca yarattı? .'
- Itirazcı ve zor bir kışilıği vardı. Tekelci davranıyordu.'
Her etkiyi kendi ellehne almak istediler. Bir gün oturüyo-
ruz; Bakanlar Kunılu odasında. Süleyman Bey Başbakan. '•
Erbakan da ben de Başbakan Yardımcısıyız. TRT Genel
Müdühüğü 6 aydan beri boş. Kimi teklif etsek, RP itiraz'
ediyor. Nihayet Erbakan bize birini teklif etti. Ben "Peki"i
dedim, Süleyman Bey de onayladı ve çekmeceden Ba-\
kanlar Kurulu kararnamelennden birini çıkarttı yazacak;-
Necmettin Bey derhalîtirazetti: "Can\m"dedi, "Ben da-,'
ha arkadaşlarla görüşmedim. Öyle aklıma geldı de söy-;
ledim. Hemen yazmayın. Kabul edemem" dedi. Şaşırdık.
15-20 dakika yalvardık. "Ne olur... Altı aydır tayin yapa-
mıyoruz. Bitsin bu mesele"d/ye. Ne yaptıysak olmadı.
Zordur...
Necmettin Bey, Odalar Birliği'nden, nasıl polis zoruy-
la çıkarıldığı günleri unutur mu hiç? Onu polis zoruyla.
oradan çıkaran Süleyman Bey de unutmamıştır.
Bugün Süleyman Bey ne yapacak, sorun burada. Edin-
diğim izlenime göre Süleyman Bey, bugün "ön danışma"
niteliğinde. parti başkanlarıyla bir toplantı yapacak.
Süleyman Bey, bu toplantıdan önce, uzun uzun düşün-
müş, taşınmış olmalıydı. Cumhurbaşkanrnın Başbakanı
ataması öyle. eski deyişle (lâyüs'el) y'ani Türkçesiyle "so-
rumsuz" bir iş değildi. Bu. Anayasa Mahkemesı'ne ya da
YÖK'e üyeseçmeye benzemiyordu. Orada, önerilen üç
kişiden birini, az oyla da gelmış olsa. seçersiniz olur bi-
terdi. Kimse de bir şey dıyemezdi. (Bu da haksız, yanlış
ya neyse. konumuz o değil!) Neden en yüksek oyla gel-
miş olanı seçmez ki? Hele üniversitelerde, koca koca pro-
fesörler dekanlannı seçemiyorlar biliyor musunuz? Rek-
tör seçımsiz dekanı atıyor! Anayasacılara göre Cumhur-
başkamnın Meclis'te hükümet kurabi/ecek birini seç-
mesi gerekiyor. Aksi halde, başarısızlıkta. Cumhurbaş-
kanı'nın da payı var demek. Bu açıdan Süleyman Bey'in
bugün başlayacak "ön çalışma"sı, bir kanıya varmasını
sağlayacak, o zaman "hükümetikurma görevı"gündevne
gelecek. Bu. öğleden sonra diyelim akşama doğru da
gerçekleşebilir.
Şimdiye değin uygulama iki çeşit olmuştu; biri, seçim-
lerin ardından ant içmeden sonra: ikinci uygulama ise
Meclis Başkanlık Divanı'nın oluşumundan sonra. Çünkü
Cumhurbaşkanı'nın seçime götürebileceği 45 günlük sü-
re, başkanlık divanının oluşumundan.spnra başjıyor. Bu-
nun aK»de var; 1983 seçimlerinde. Meclis Başkanlık Di-
vanı oluştuktan sonra hükümeti kurma görevi verilmiş.
1987 seçimlerinde ise ant içme töreninden sonra görev
verilmişti. Bunun örnekleri çoğaltılabilir. 1 - Ant içmeden
sonra hükümeti kurma görevi, 2- Meclis Başkanlık Diva-
nı'nın oluşumundan sonra görev. Bunun her ikisinin de
geçmişte uygulaması var. Uzmanlar. Meclis Başkanlığı
için konan 10 günlük süreyi çok uzun bulmaktalar. 3-5
gün içinde Meclis Başkanı seçilebilirdi deniyor...
Necmettin Erbakan'ın, yardımcısı Recai Kutan'ı ara-
ya sokarak hükümeti kurma görevini Süleyman Bey'in
kendisine vermesinı sağlamaya çalışması us dışı bir olay-
dı. Ayrıca. anayasanın 109. maddesıne aykırıydı. 109.
maddenin ikinci tümcesi şöyle: "Başbakan, Cumhurbaş-
kanınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından
atanır". Çok açık, Başbakan olabilmek için önce millet-
vekili olmak. yani ant içmek gerekiyor...
Şimdi. soracaklar biliyorum, bugünlere gelinmesinin
sorumlusu kımdir diye. Elbette. başta Süleyman Bey so-
rumlu. O. cami avlusunda takke giyen ilk Başbakan ol-
masaydı. bir Necmettin Erbakan. "din sömünJsü" yapa-
rak bugünlere gelebilir miydi? Süleyman Bey. zamanın-
da uyarılmadı mı? Çoook! Ismet Paşanın "Bir ayağı
Konya müftüsünde..." dediği Süleyman Bey'den başka-
sı mıydı? Sonradan çıkan boynuz kulağı geçtı işte! Nil-
gün Cerrahoğlu'nun kulağını çınlattım. bir de Bedri'nin
(Koraman) kulağını çınlatayım. Bedri'nin 5 ocak cuma
günü Milliyet'te yinelenerek yayımlanan Türkiye Gazete-
ciler Cemiyeti 1995 ödülünü alan kahkatürü unutulacak
gibi değildi. Tansu Çiller, çakşırlı, beli kuşaklı Necmet-
tin Erbakana yeşil cübbesini giydiriyor: Mesut Yılmaz.
nalınlarını giymesine yardımcı oluyor, 1995'teki Başba-
kan Yardımcısı Hikmet Çetin leğenıni. ibriğini hazırlıyor.
Süleyman Bey de tepsi içinde kavuğunu getiriyor. Arka-
da. öbür dünyadan Adnan Menderes. Arapça ezan lev-
hasını tutmakta. Erbakan da tümüne. ağzı kulaklarında
"Berhudar olunuz!.." demekte, karikatürün va mı başka
bi açıklaması?
Ne diyelim? Süleyman Bey, ektiğini mi biçiyor ne? Bir
zamanlar, arabasında gezdirdiği Aydın Menderes şim-
di nerelerde?
BUIMACA
1 2 3 4 5 6 7
SOLDAN SA-
ĞA:
1/Bilimsel birko-
nunun incelenme-
si ya da diploma-
tik. ekonomik. si-
yasal sorunlann
tartışılması ama-
eıyla yapılan top-
lantı. II Kırık ke-
mıkleri bir arada
tutmak amaeıyla
kullanılan tahta
gibi düz nesne...
Soylu. 3/ Kürkü
değerli yırtıcı bir
hayvan... Tahıl ürünlerinin
alımıyla ilgili kuruluşumu-
zun simgesi. 4/ Kale hende-
ği... Bir müzik sesini belirt-
meye yarayan işaret. 5/ Kü-
çük kitap... Birhaberajansı-
nın simgesi. 6/ Yeraltı suyu-
nu taşıyan geçirimli katman.
II İskambilde koz... Süt ço-
cuklarını sallaınaya yarayan
küçük karyola. 8/ Haysiyet...
Kabadayı. 9/ Gerek teşhis ve
tedavi. gerek koruyucu he-
kimlik bakımından organizmanın tümüyle ilgili hastalıkla-
ra bakan hekimlere verilen ad.
VLKAR1DAN AŞAĞIVA:
1/ Buğdav. mısır gibi tahıllann kuruyemiş gibi yenilmek
üzere kavrulan tanelerı. 2/ Denizayısı da denılen bir fok tü-
rü... Sık gözlü ağ. 3/ K.okmuş hayvan ölüsü... Fin hamamı.
4/ Imkân... Utanma duygusu. 5/ Amerika'da yaşayan \e ge-
riye doğru uçnıa özellıği de olan küçük bir kuş. 6/ Şaşnıa
belirten bir ünlem... Dokuma tezgâhında tarağı tutan ağaç
ya da metal parça. II Sanat öğretıcısi... Cinsıyet. 8/ Temeli
taklide davanan sözsüz o>Lin... Öngün. 9/ İ.'zeri toprak ya
da otla örtülii saman yığını... Halk dilinde ekilmeden
bırakılmış tarlaya verilen ad.