28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 1996 PERŞEMBE 12 KULTUR Evin İlyasoğlu ile 'Zaman İçinde Müzik' adlı kitabı üstüne... 4 Okıır dinleyiciye, dnJeyici okııra dönüştü' OYA ERGÜL Evin İhasoğlu'nun Yapı Kredi Yayın- lan"ndan çıkan "Zaman İçinde Müzik'" kitabının yedi ay içinde üçüncü baskısı rükendi. "Zaman İçinde Müzik" 10 CD ya da 10 kaseti de içeriyor. Yeni basımı yapılan kitabın aynca CR-Rom olarak düzenlenmesi de söz konusu. Evin İlya- soğlu ile bir müzik tarihi ve kılavuz ni- teliği taşıyan bu kitabın doğuşu, nasıl bir yöntemle hazırlandığı, kapsadığı dö- nemleri \e yeni projeleri üzerine görüş- tük. - "Zaman İçinde Müzikr ' nasıl doğdu? Yirmi yıl kadar radyoda açıklamalı klasik müzik programçıhğı yaptım. Uzun süredir Boğaziçi Üniversitesi \e Marmara Üniversitesi'nin tletişim Fa- kültesi 'nde müzik tarihi dersleri vermek- teyim. tşte bu ortamlarda bu tür bir kita- bın gerekliliğini sezdim. Okuyarak din- lenecek. dinleyerek okunacak bir kitap hazırlamamı dinleyiciler kadar öğrenci- lerim deönermişti. Ben de bilgisayanmın başına oturdum ve dedim ki: "Bir dolu radyo ve konfe- rans dinleykim var; onlann elekfriğini dağıtmadan okuma ve dinlemeaçısından en alımlısını sunmalıvım." Böylece bir radyo ya da telev izyon programı sunar- casına yola çıktım. Anlatım dilinde de çatık kaşlı olamadım. Sanki onca dinle- yici ve öğrenci karşımda oruruyordu. Ve bunları bir söyleşi havasında onlara ak- tarmalıydım. En zoru da yumuşak bir anlatım biçemini başından sonuna, hıç yitirmeden sürdürebilmekti. Bazen tek- nik bilgilerle katılaşabiliyorsunuz bazen de bir fıkra anlatmaya kadar işi hafifle- tiyorsunuz. Galiba mesele panik yaşa- madan dengeyi tutturmakta. - Müzik tarihinde eleştirmeni anlatır- ken ona bulunacak en güzel sandalyenin elcktrikli olmasıgerektiğini biieanlatmış- sınız! Peki az kitap okunan bir ülkede ki- tabınız yedi a\ içinde üçüncü baskısını tüketti. Bu sizi duvgulandırmış olmalı... Tabii. alt tarafı bir müzik tarihi. geniş kitlenin ne kadar ilgisini çekebiürşeklin- de düşünülmedi değıl. Böylesi ilgi uyan- dırması baskının vegrafikdüzenlemenin çok alımlı olmasına da baglı. tyi bir kâ- ğıtta güzel bir baskı, özenle yerleşmiş renkli resimler... Insanları kitap okuma- ya iştahlandıran etkenler bunlar. Bir de okurken hemen müziği dinleme olanağı yaratıldıgı için okuru içine aldı sanınm. Okur bir yerde dinleyici oldu. dinleyici bir noktada okura dönüştü. Kitabın ilk T"^itabın başlıca iki yönü yar: Birisi sıradan J y bir müzik tarihi oluşu. Ikincisi müzikle J. X. hiç ilgisi olmayanlara müzik dışı araçlar aracıhğı ile ulaşan bir kılavuz oluşu. İlk yönüyle zamandizinsel bir şekilde müzik çağlannı, besteci yaşamlarını. yapıt listelerini, çalgılan. müzik biçimlerini vb. ele aldım. İkinci yönüyle ise bazı açılımlar yaparak okuru metnin içine çekmeye çalıştım. Orneğin George Sand ile Chopin'in aşkını bir çerçeveye yerleştirdim. Kutular beni yazar olarak okuruma ulaştıran gizli pencereler oldu. aks stüdyolan ıdaki montajlarda her biri 74 dakikalık 10 CD hazırlandı. Aslında bu rakam ilginç. Çünkü bu kitapla birlikte klasik müzik dalında yaklaşık 40 bin adet CD basılmış oldu. Aynı şirketin yayımladığı pop veya arabesk kasetlerin çok üstünde bir rakammış! baskısı Yapı ve Kredi Bankası'nın ellin- cı kuruluş. yıldönümünde Genel Müdür Burhan Karaçam ın özel armağanı ola- rak dagıtıldı. Karaçam bu projeyi başından sonuna dek destekledi. gerçekleşmesine önayak oldu. Enis Batur'un yayın müdürü ola- rak katkısı ve Mehmet Ülusel'in tasanm- daki yaratıcılığı kitabı olıışturan en önemli etkenler - Valnız kitap değil, CD'ler de epe> emek gercktirnıiş. değil mi? Hem de nasıl. Önce bırbiri ardına ge- lebilecek müzikleri seçtim. Sonra hangı plak şirketince yavımlandığını aradım. Kopya etmemize izın veren şirketlere her müzik için telif ödendi. Bazı örneklen kendimiz icra ettirerek özel kayıt yaptık. Dağhan Baydurun çabalanyla Raks stüdyolanndaki montajlarda her biri 74 dakikalık 10 CD hazırlandı. Aslında bu rakam ilginç. Çünkü bu kitapla birlikte klasik müzik dalında yaklaşık 40 bın adet CD basılmış oldu. A> nı şirketin ya- yımladığı pop veya arabesk kasetlerin çok üstünde bir rakammış! - kitabınızı yeni alacak olanlara kısa- ca kitabın içeriğini anlatır mısınız? Kitabın başlıca iki yönü var: Birisi sı- radan bir müzik tarihi oluşu. Ikincisi mü- zikle hiç ilgisi olmayanlara müzik dışı araçlar aracıhğı ile ulaşan bir kıla\uz oluşu. ilk yönüyle zamandizinsel bir şe- kılde müzik çağlarını, besteci yaşamla- nnı. yapıt listelerini. çalgılan, müzik bi- çimlerini. vb. ele aldım. İkinci yönüyle ise bazı açılımlar vaparak okuru metnin içine çekmeye çalıştım. Örneğın George Sand ile Chopin'in aşkını bir çerçeveye yerleştirdim. Bir başka kutuda arabesk'in tarihini anlat- tım. Bir kutuda keman ailesini çızdım. Bir başkasındaoperada Diva'yı. tarıh bo- yu ünlü Diva'lan ve LeylaGencer'i ör- nekledım. Kutular beni yaz:ır olarak oku- ruma ulaştıran gizli pencereler oldu. - Son baskıda kitabınıza ek vaptınız mı? Bınnciden sonuncusuna kadar bütün baskılarda düzeltmeler oldu. Yazım ya da tarih hatalan her sefennde gözden ge- çırildi. Amahenüz bir başka edisvon \a- pılnıış değil. Eklemelen \e temel deği- şimleri yeni bir edısyona saklamak ı>e- rek. - Her müzikseverin bazı bestecilere ya da çağlara ö>el eğilimi vardır. Si/ bütün müzik çağlarını içeren bir çalışınavapar- ken kendi eğilinıleriniz \ önünden zorlan- ınadınu nıı? Aslında en zoru buydu. Kitabın tümü- nü. her çağı. her döneıni aynı bov utta tu- tabilmek. Dediğinizgibi. kimi besteciye ya da kimi dönenıe özel biryakınlıgınız oluvor. Dığerlerınden fazlasinı ekleme- meİisiniz. Orneğin yırminci yüzv ıl bana çok ilginç geliyor. Yıllar boyu çağdaş müzik programlan yapmış. kimselerin dinlemediği yeni yapıtları diğer sanat akımlannın ve toplumsal olayların ışığı altında anlatıp çağdaş müziğin de çağdaş edebiyat \eya resim sanatı kadar önem- li olduğunu duy urmaya çalışmıştım. Sa- nınm bu zaafımla yirminci yüzyıl bölü- mü diğerlerinden daha seniş yazılmış ol- du. - Daha önce Türkiye'de müziğin 1950'den \e 1960'tan sonraki gelişmele- ri hiç işlenmemiş gibiydi. Ben Avrupa \e Amerika'dan birçok çağdaş müzik plağı ve kitabı getirdim. Yıllardır hep son gelişmeleri izlemeye çalışıyorum. Yirminci yüzyıl konusunda kendimi elimden geldiğince eğittim. Çağdaş bestecinin amacı önceki yüzyı)- lar gibi geniş bir dinleyici kitlesı yaka- lamak değil; kendi çizgisi içinde derin- leşmek. - Kitabın son bölümü ve kompaktdisk- lerin de sonuncusu çağdaş Türk müzigi- ne aynlnıış. Bura\a kattığınız yapıtlan nasıl seçtiniz? Elimizde dijital kayıt yapabileceğimiz kaynak bulunan besteciler öncelik ka- zaııdı. Daha önce bir DAT veya CDüze- rinde yapıtı kayıt edilmiş olanlardan ör- nek vermek daha kolaydı. Bestecilik ta- rihimizingelişimiaçısından önemli bul- duğum ve kaydedilmesi için uzun zaman gerekmeyen yapıtlann da kaydını özel olarak biz yaptık. İlhan Mimaroğlu, Be- tin Güneş ve Aydın Esen gibi bestecile- rimiz özel olarak bu kitap için kayıt ya- pıpgönderdiler. • - Bundan sonraki projeleriniz neler? Henüz İlhan Usmanbaş'ın yapıtlann- dan bir kompakt disk düzenleyip kitap- çığını Türkçe ve Ingilizce olarak yaz- dım. Se\da Cenap And Vakfı'nın spon- sor ettiği bu CD. Almanya'da Koch- Schwann rırması tarafından basılacak ve şubat ayında piyasaya çıkacak. Şu sıra- larda bütün çağdaş bestecilerimizi içeren kitap-CD birleşimi bir başka çalışma yapmakta>ım. Cumhuriyetten bu yana >etişen ilk kuşakları 25 Türk Besteci- si Tuentyfive Turkish Composers adıy- la Türkçe-lngilizce olarak hazırlamış- tım. 1989 yılında Pan Yayıncılık'ın bas- tığı bu kitabı geliştirerek 10 besteciyi içeren \e yanında bu bestecilenn yapıt- larının örneklendigi 5 kompakt diskin sunulmasını amaçlıyorum. Aynca Za- man İçinde Müzik kitabımın CD-Rom olarak düzenlemesi söz konusu. bu yol- da da çahşmalara başlayacağım. Müzik dünyası 1996'da yoğun bir yıl yaşayacak Kültür Servisi - Mûzik dünyasını 19%"da da yoğun bir > ıl bekliyor. Genel- likle yıldönümlerinin belirlediği müzik ajandasında. 1996 yılı. György Kur- tag"ın 70. yaşı. Şostakoviç'in 90.. CJara Schumann \e Anton Bmckner'in 100. ölüm yıldönümü ve Edinburgh Festiva- li'nin 50. yılı olarak görünüyor. Bu yıl- dönümleri dünya çapında bir hareketli- lik yaratacak bu yıl içerisinde. Pittsburgh Senfoni Orkestrası şubat ayı içerisinde 100. yaşını Kanarya Ada- lan. Avusturya, Aiman>a. Ispanya. tngil- tere ve Fransadaki müzikse\erlerle pay- laşacak. \jıton Bnıckner. ölümünün 100. yı- lında bütün Avrupa'da anılacak. Viyana ise Bruckner"i 3haftalıkbirfestivalle ve yaz bo>oı açık kalacak bir sergiyle anma- ya hazırlanıyor. Londra. Bruckner'i, ocak ayı içinde. Sir Colin Davis yöneti- mindeki Londra Senfoni Orkesrrasrnın Bruckner'in senfonilerini seslendirece- ği bir konserle anacak. Bruckner'in senfonileri tsveç'te Stok- holm Kraliyet Flarmoni. Malmö ve Nörrkoping örkesrraları: Budapeşte. Amsterdam ve Paris'te, Berlin Filarmo- ni ve Cleveland orkestralan tarafından da sesjendirilecek. Ölümünün ardından 100 yıl geçen bir başka müzisyen de ClaraSchumann. Pi- yanist olarak tanınan Schumann 100. ölüm vıldönümünde besteci olarak da gündeme gelecek. Avrupa Kadınlar Or- kestrası. Clara Schumann onuruna çe- şitli konserlerplanlıyor. Bir başka ihmal edilen kadın müzisyen Kaija Saariaho da Salzburg Festivali sırasında gündeme ge- 1 996 yılı, György Kurtag'ın 70. yaşı, Şostakoviç'in 90., Clara Schumann ve Anton Bruckner'in 100. ölüm yıldönümü ve Edinburgh Festivali'nin 50. yılı olarak görünüyor. Bu yıldönümleri dünya çapında bir hareketlilik yaratacak bu yıl içerisinde. lecek. Festivalde. Saariaho'nun "Chate- au De L'Ame*" adlı yapıtının dünya prö- miyeri Salzburg Festivali sırasında ağus- tos ayında Londra Filarmoni Orkestrası tarafindan seslendirilecek. Buyılın önemli olaylarındanbirtane- si de Londra'nın Barbican Konser Salo- nu ile Berlin Konzerthaus arasındaki res- ıni işbirliği. Bu işbirliği. Avrupaodaor- kestralannın uluslararası niteliğini art- tırma>ı amaçlıyor. Ortaklaşa gerçekleş- tirilecek konserler dizisinin ilki. ocak ayında Ingiltere'de ve hemen ardından Almanya'da. lngiliz, Stockholm. Mo>- kova ve Viyana oda orkestralannın katı- lımıyla yapılacak. Bu konserlere katıla- cak şeflerden biri olan Yuri Bashmet. Kraliyet Filarmoni Orkestrası'yla birlik- te. Alexander Çaykovski'nin \iyola ve orkestra için > azdığı "HaroM In Russia" adlı yapıtını haziran a> ı içerisinde Lond- ra'da ilk kez seslendirecek. Stockholm'de yapılacak olan gelenek- sel Kraliyet Isveç Festivali bu yıl. !s\eç sanatının önemli isimlerinden Jenm Lind'e ağırlık \erecek. 1996. çellistler için. üç konçertonun dünya prömneriyle. yoğun geçeceğe benzi) or \em müziğin yorulmaz arayı- cısı Mstislav Rostropoviç. bu üç yeni konçertonon ikisini seslendirecek olan ısim. Çello için bestelenen bu vapıtlar ın- gilız besteciler Colin Matthe»s ile James. McMillan'a ait \e ağustosayı içerisinde, Londra Senfoni Orkestrasf nııı Rostro- po\iç'c eşliğiyle seslendirilecekler. Bu yıl içerisinde ilk kez \orumlanaeak olan. çello için yazılmış yapıtların üçüncüsü ise. Danimarkalı Pelle Gudmundsen'e ait. Bu vapıtr. Morten Zeuthen ve Dani- marka Radyo Senfoni Orkestrası. nisan ayı içerisinde. Kopenhag'da yapılacak Besteciler Bienali sırasında seslendiri- lecek. Besteciler Bienali. >aşlı ve genç 66 Danimarkalı besteciyi biraraya getire- cek. Bir çok konser de bıenal programı- na dahil. Danimarkalı besteciierin yapıt- lannın seslendirileceği konserlerin yanı sıra. Kopenhag. Ingiltere. Fransa. Hol- landa. Polonya. Finlandiya, Isveç ve Da- nimarka radyo orkestralanna da ev sa- hipliği yapacak. Haziran ayı içerisinde İngiltere'de ya- pılacak Avrupa Futbol Şanıpıyonası da sporla müzigi biraraya getirecek ve bir çok konsere sahne olacak. Berlin Filarmoni Orkestrası bu yıl da Shakespeare'in yapıtlanndan esenlene- rek bestelenen çalışmaları sunma gele- neğine Prokofiev'in "Romeo ve Juli- et"iyle devam ediyor. Frankfurt. lngiliz Besteci John Tave- ner'e. üç gününü ayınyor. Bu üç gün içe- nsinde Ta\ener'in "The ProtecringVeil" adlı yapıtının Almanya prömiyeri de Frankfurt Radyo Senfoni Orkestrası ta- rafından 3apılacak. Avrupa'nın en büvük müzik olayı ise ağustos a>ında 50. yaşını kutlayacak olan Edınburgh Festivali. Festivalin bu yılki konuklan arasında Nevs York Filar- moni. Cleveland, Rusya Ulusal ve Oslo Filarmoni orkestrası gibi ünlü orkestralar ver alıvor. ılPın devrim yıh yaptığı resfaıı sahte mi? Marc Chagall 'ın bir resminin Sothebys 'te satüamaması sahte olabileceği kıışkıısıınu uyandırdı Kültür Servisi - 20. yüzyılın en çok tanınan Rus ressamlarından Marc Chagall ın bir resminin. ünlü müzaye- de kuruluşu Sothebv's tarafından dü- zenlenen bir müzayedede alıcı bula- nıaması. bir kez daha sahte resim do- landırıcılığını gündeme getirdi. Re- simlerinde Rus kö> \aşamısını yansı- tan ünlü ressam. 1922 yılında Sovyet rejiminin resimlerini yasaklaması üze- nne ülkesıni terk etmişti. Chagall'ın, Sotheb\ "s'te ortaya çıkan resmi. 1917 Sovyet de\Timı'yle aynı tarihi taşıyan bir otoportre. Geçen ay \ew York'ta 5-7 mıKon dolar arasında başlangıç fı- yatıyla satışa sunulan resim eğer satı- labilmışolsaydı. bir Chagall rekorukı- rılmış olacaktı. Resmin satılamaması. orijinal olup olmadıgı yolunda çıkan söylentilere bağlanıyor. Sotheby's müzayede kata- loğunda \erilen bilgilere göre. resim, Chagall tarafından 1922 yılında Rus- ya'yı terk etmeden hemen önce kız- kardeşıne verılmıştı. Chagall'ın tam yedi kızkardeşı olması ise. "hangi kız- kardeşi'sorusunugetirıyorakla... Ka- taloğa göre, Chagall'ın bu otoportre- sı. 199O'lı yıllarda Rusya'dan Avru- pa'ya getirildi. Ancak Sotheby's'in herhangi bir ihracat belgesi göstere- 2 0. yüzyılın en ünlü Rus ressamlanndan Marc Chagall'ın 1917 Sovyet devrimiyle aynı tarihe rastlayan otoportresinin Sotheby's tarafından düzenlenen müzayedede alıcı bulamaması, resmin sahte olabileceği yolunda kuşkular uyandırdı. Chagall Komitesi'nin verdıği olumlu rapora karşın ortaya çıkan söyientiler. resim alıcılarını şüpheye düşürdü. memesi. resmin Rusya'dan \asal ol- mayan yollarla kaçırılmış olabileceği konusunu da gündeme getırdı. Aynca resmin yüze> ınde yeni sürülmüş boya izlerine rastlanması. sahte olup olma- dığı konusunda şüpheler de uyandırdı. Sothebv's'e göre. resim restore edıl- miş.Independent gazetesinde Geraldi- ne Norman'ın yaptığı bir araştırmaya göre. Marc Chagall'ın bu resminin öy- küsü. sanat tarihinden çok. bir casus- Iuk öyküsünü andınyor: Chagall. söz- konusu resmıni en se\ dığı kızkardeşi Lisa'ya vermış. Lisa ise. 50 yıl gibi uzun bir süre bu resmi kürk bir man- toya sanlmış birdurumda yatağının al- tında saklamış. (So\ y et rejımı sırasin- daChagaH'ınresımlenyasaklannııştı. Lisa bu resmi bulundurmaktan hapse gırebılırdı.) Chagall'ın kızkardeşı Li- sa, özellikle kızının bir Sov yet genera- liyle evlenmesini de gözönünde bu- lundurarak. aılesıne zarar aelmenıesı için Chagall'ın resminı yıllarca bir sır gıbı saklamış. Sonunda sırrını torunu Tgor Kornienko'ya açmış \e bundan tam 20 yıl öncesinde. ölmeden hemen önce. resmi ona teslim etmii;. Resmin şimdıki sahiplen. Komıenko'yu tanı- mı\or. Bazı kaynaklara göre. Kornı- enko da resmi İsrail'de yaşamını sür- düren kızı Oxana'ya vermiş. Resmin. 1990 y ılında Rusya'dan çıkanlmış ola- bileceği sanıhyor. (Ancak bu dönem- de. Rusya"da 1945 yılı öncesiyapılmış herhangi bir resmin Kültür Bakanlı- ğı'nın izni olmadan ülkeden çıkarıla- mayacağı yasası hâlâ geçerlılığinı ko- ruyordu.) Resim için herhangi bir ıh- racat belgesi gösterılememesı. rcjımın çöktüğü y ıllardakı karışıklığa bağla- nıyor. Bir zamanlar Chagall'ın kızı Ida'yla e\lı olan. Chagall uzmanı .sa- nat tarihçisı Franz Meyer, "Resmi gör- düğümde çok kirli ve harap durum- da\ dı ki bu da kompozisMjjıa dengesiz bir görünüm \eri\ordıı. Chagall'a ait olabileceği hissi uyandıran bvlümkri vardı ama güzel bir resim de0ldi. An- cak ikinci kez gördüğümde. bahçede günışığında baktım \e Kcsinlikle Cha- gall'a ait olduğununa karar u>rdim~ diyor. Batı sanat pıyasasında hıçbır Chagail resminin Meyerın ekspertizı olmadan satılamadığı gerçeğı gözü- nünde bulundurulursa. resmin sahte olamayacağı diisüncesi doğııyor. Bunun dîi ötesınde. Chagall'ın to- runlan Meret. Bella \e Piet \le\er ile Chagall'ın gavrımesru oğkı David McNeil'in de aralannda bulunduğıı uluslararası Chagall Komitesi'nin çe- şıtlı sanat tarıhçılerine danışarak yap- tıkları araştıımanın sonucu da resmin kesınlikle Chagall'a ait oldıığu \o!un- da. Chagall Komıtesf nmraporuna gö- re. resim bundan 40-50 \ıl önce bu Rus restoratör tarafından restore edil- nıış \ e bu işlem sırasında resmin kom- pozisyonundaki dcngebozulnuış. Rc- sinı. g,eçen a\kı Neu >brk müzayede- sineçıkmadanöncedc'birciladangeç- miş'... Lzmanlar resmin onjınallığı konusunda gihence \eııvor ama. re- sımle ilgıli çıkan söylentılerden nem kapan resim alıcılarının simdilık bu re>me >anaşıııa\ jcağı diılaşılıjor IŞDLDAKVEYELPAZE ATİLLA BİRKİYE Unutuşun Acısını mı Çekiyonuz? Sevmekten çok mu uzaklaştık? Birini sevmekten, bir canlıyı sevmekten çok mu uzaklara düştük? Duygularımız, artık bizimle birlikte değil mi; bede- nimızin bir parçası değil mi? Yitik aşkların ardından yaşanan hüzne, yitirilenle- rin derin acısına karşın; aldatılmaların, bırakılışlann ve terk edilişlerin; toplumsal acıların bıraktığı onarıl- maz yaralara karşın, hep sevgiyle yaklaşmak artık bir düş mü? Sevgi hiç olmadı mı? Yoksa onu da mı yitirdik. Öteki yitirdiklerimız gibi... Babası için ağlayan küçük bir çocuğun ağlamak- lı sesinin bir başkasında gözyaşlarına dönüştüğü günler çok mu gerilerde kaldı? Trende, vapurda sa- kız satan çocuğun görüntüsünü artık çok mu doğal karşılıyoruz? Birinin bize gönülden elini uzartığı; hiç karşılıksız elimizi uzattığımız günler de mi çok çok gerilerde kaldı? Ya umut ya umutsuzluk; ya mutlu ya mutsuz... Iki- lemleri hep biz yarattıysak, niye terazinin öteki kefe- si boş kaldı? Yani sevgi, umut, mutluluk... Bunca savaşın, kanın, haksızlığın içinde umutlu olunur mu? Bunca savaşın içinde yazılanlar ve ya- şanan aşklar ne peki?.. ikilemlerden uzaklaşıp yaşamayı denesek; hani tüm benliğimizle yaşamayı bir denesek. Nasıl olsa acılara alıştık. Ne acıdan, ne umutsuzluktan kurtu- lamadık kendimizi bildik bileli; o halde en büyük iş, yaşama nüfuz etmek değil mi?.. Tüm bunca yaşanmışlıklar bizi sevgisizliğe götür- dü demek, ne kadar da bize uygun. Çevremizi kuşatan acıları, mutsuzluğu, umutsuz- luğu, hüznü, ihaneti, işkenceyi, zulmü gördükçe, tüm bunları yıllarca ve yıllarca yaşadıkça sandık ki sevgi de yok... Her şey bir yana, kendimizi de sevmeyi unuttuk. Sevsek bu kadar haksızlık yapar mıydık kendimize. Düş kurmaktan bu kadar çok uzaklaşır mıydık. Bı- raktım gündüz düşlerini, gece düşlerinden bile vaz- geçtik. Düşlerimiz de sararan sonbahar yaprakları gibi toprağadüştü... Bir zamanki düşlerimize ne oldu? Yakamıza taktı- ğımız kırmızı karanfillerin kokusunu da unuttuk. Elin- den oyuncağı alınmış çocukların ağlamaklı sesi mi sardı dört bir yanımızı? Hiç yakıştı mı bize; sevgiyi yitirişimiz. Güne sevgiyle başlamak; güne sevgiyle uyanmak değil miydi mutlulukların en güzeli. Bir dokunuşu, duyguların taşındığı parmak uçlarının sıcaklığını yü- reğin üzerinde duyumsamak. turuncu bir ışığa göz- lerimizi açarken... Hepsini yaşayıp öğrendik de şu sevgiyi taşımayı bir türlü öğrenemedik galiba. Bir kimlik kartı gibi sev- giyi üzerimizde bir türlü taşıyamadık. Oysa kimlik kartlarımız bize hep soruldu. Galiba sevgiye bu yüzden yer kalmadı yüreğimizin üzerin- deki gömlek cebimizde taşıdığımız kişisel tarihimi- zin ipuçlarından. Ağaçlan kestik ya da yaktık: denizin maviliğini pet- ledik, naylonladık; köpeklere taş atmayı bir yetenek saydık, kedileri tekmelemekten utanmadık. Öteki canlılar da sevgisizliğimizden paylarına düşenleri ne yazık ki aldrlar. Meğerse içimizde taşıdığımız sevgi, ne kadar ge- çiciymiş. Sevgi, acı gibi, hüzün gibi, bedenimizin ve beynimizin bir parçası değil mi? Olumlulan unuttuk da olumsuzlukları hep yaşa- dık. Asıl unutmamamız gereken, sevginin kendisiydi. Düşmana inat içimizde yeşerecekti. Bizden önceki- lerden alınıp bizden sonrakilere devredilecekti. Ol- madı mı; olamadı mı? Yoksa hâlâ diyebilir miyiz, as- lında her şeye karşın zaman var daha... Hani zamana bırakmıştık ya aşkı, sevgiyi de öyle düşünmek gerek. Madem ki henüz zamanı doldur- madık, madem ki zamanı biz tanımladık, o halde hiç- bir şey için geç değildir, unutma... Ama, unutuşun acısını çekiyoruz galiba... Yeni biryıla başhyoruz. Belki de ötekılerden hiç far- kı olmayan bir yıl olacak... Belki yine yakınlarımızı yi- tireceğiz, yeryüzünde akan kan durmayacak; açlık, yoksulluk bitmeyecek. Bir başka açıdan bakarsak, nasıl ki hayat bütün- lüklüdür, yeni bir yıl. yarım bırakılmış işleri bitirmek için bir fırsat aslında. Adı üzerinde, yeni bir yıl. Yeni işler yapmanın da olanağı olmalı. Ama unutmak değil, geçmişe sünger çekmek de değıl; hep anımsamak, bunca belleksiz yaşamamı- za karşın bellekli olmayı da öğrenmek. Unutmak hiç değil; tam tersine unutmuş olduklarımızı da yeniden anımsamak: Sevgi gibi... Duyarlılık gibi... Aşk gibi... AKM'de İnsel Inal sergisi Kültür Servisi - insel İnal. Atatürk Kültür Merkezi'nde "Sistem" adını verdiği bir enstalasyon hazırlıyor. Günlük yaşam kaygılanndan oluşturulmuş sergide seyircinin oluşturacağı ses \e özel bir alet ve sharp vision ile görüntüye çevrilerek duvara düzenlenmiş asemblajlann üzerine yansıtılacak. Böylelikle seyircinin. günlük yaşamda olduğu gibi sergide de bu defa sergi sistemine katılması bekleniyor. tnal'ın sergisi 10 - 21 ocak tarihleri arasında AKM Küçük Salon'da izlenebilecek. Wainwpighttan Amerikan folk şarkıları Kültür Senisi - Amerikalı folk country şarkıcısı Loudon Wainwnght III. yann akşam saat 20.30'da Major Müzik Organizasyon işbirliğivle Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir konser verecek. 196! yılında Ne\vport Folk Festivali'nde gördüğü Bob Dylan'dan sonra bu sanatçıyı kendisine model olarak seçen ve müzik \aşamını uzun \ıllardır başanyla sürdüren VV'aınvvrıghı. 1985 yıiında Tm Alright" ve 1986"da "More Love Songs' adlı parçalarıyla Grammy'ye ada> gösterildi. Folk tarzında gösterilse de aslında Amerikan müzıklennin tümünü kullanan sanatçı çizgi dışı müziği ve sözleriyle de dikkat çekiyor. Pekin Operası yaşam savaşı veriyor PEKİN(AA) - Geleneksel Cin sanatlannın başında gelen Pekin Operasi; gerek sanatçı. gerekse izleyici açısmdan eski günlerini anyor. C'in'deki 300 opera türünden biri olan ve yaklaşık 200 yıllık geçmişe sahip olan Pekin Operası 1980'Ii yıllarda Cin'deki değişim rüzgârlarından etkilenerek modern sanatlar \e yeni eğlence türleri karşısında çekicilığini yıtirmeye başladı. Pekin Operası sanatçılanndan Zhu Shihui. Pekin Operası'nın 1950'lerdeki altın dönemiyle kıyaslandığında tarihinin en kötü günlerini yaşadığını belirterek "Bir şa.rkıcının bir şarkı sövleyerek kazandığını. ben. 10 yılda kazanamıyorıım. Pekin Operası sanatçıjan yaşam kavgası \enrken bu sanatı yeniden nasıl canlandıracaklarını düşünemi\orlar"' diye vakınıvor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle