Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
14
25 OCAK 1996 PERŞEMBE
KULTUR
Omer Uluç'un iki yıl aradan sonra Atatürk Kültür Merkezi'nde açtığı sergisi 31 ocak tarihine dek sürüyor
4
Rengi televizyona nn bırakacağız?!'
AHU ANTMEN
1950'Ii yıllann Amerikalı soyut
dışavurumcu sanatçilan, soguk savaşın
yarattığı karamsar ve umutsuz ortamda
dünyayı değiştiremeyecekleri gerçegi
karşısında çareyi kendi dünyalannı
sanat aracılığıyla kurmakta buldular.
Tuvallerinın bomboş yüzeyinde
kurdular o yeni dünyayı. Tuvali,
smırsız bir özgürlük alanı olarak
kullandılar. Resmi birölçüdebu
dönemin sanatçılanyJa
karşilaştınlabilecek sanatçı Ömer Uluç
ise Atatürk Kültür Merkezi'nde Galeri
Nev'in sergisinde bir araya getirdiğt
son dönem resimlerinin özellikle
ortaya koyduğu gibi, yeni bir dünya
deği! belkı, ama yeni bir 'soy'
yararmayı aklına koymuş. Bu da
aslında bir tür 'kurgu dürrya'.
Çoğu sanatctnın aksine figürden
soyuta değij, soyuttan figüre yönelen
bir sanatçı Ömer Uluç ve ruvalindeki
tek renk dalgalanmalar üzerine (bazen
de altına), yerleştirdiği belirsİ2 figürler
bu kurgu dünyanın öğelerini
oluşturuyor.
Zaman zaman bildiğimiz ya da en
azından ayırt edebileceğimiz figürleri
yerleştiriyor tuvaline Ömer Uluç...
Kuşlar, tavşanlar. balıklar... Kimi
zaman da algının sınırlanyla oynuyor,
belli belirsiz formlar aracılığıyla resme
bakanın hayal gücüne meydan
okuyor... YaratıkJar, hortJaklar,
ziyaretçilerle dolu bir dünyanın
kapılannı aralıyor (Uluç'un, kendi
resimierine verdiği başlıklar
aracılığıyla adı konulabiliyor bu belli
belirsiz formlann).
Bir soy yaratmak..
"Bir çeşit yarabkiar soyu üretiyorum"
diyor Ömer Uluç. "Bir gün bunlann
hepsine bir arada bakıldığı zaman, bir
cins çıkacak ortaya. Nedir bu cins?
Başka bir dünyadan gelmivor buniar,
uzaydan gelmhorlar... Gerçi
andırıvorlar uzay yaratıklannı bir
parça.' Bu dünyanın içinden, ama
nereden? Kimi dogal, kimisi vapay. Bir
soy yaratmak! Mesela, Fellini
ripltrindcn, Şario tipterinden söz
edilir_. Onun gibi bir şey._ Bir kitfe
yaratmak, bir sirk."
Aslında, tanımlamak da zorunlu mu
bunlan? Bir çerçeveye oturtmak?
"Gündemdeki Sanatçı" köşesine Ömer
Uluç'u konuk ettiği söyleşisinde Onat
Kutlar. şöyle yazmıştı Ömer Uluç'un
formlan üzerine (ki bu yorum,
Uluç'un görsel dünyasını ille de sözc
dökmek gerekiyorsa bir doğruya
olabildiğince yaklaşıyordu):
"Öncesi ve sonrası olmayan, kendi
kendileriyle tanımlanan, ancak bir
anın. bir devinirnin içinde ka\ ranan,
yaratıldıklan zaman var olan, ama bu
yaratma sürvci de noktalanmayan,
ancak bir yerde kesiierek bir tıival
haline gelen yaşamın resim parçalan ya
da resmin yaşam parçalan. Öyleyse
nedir buniar? Lzun uzun kafa
yorduktan sonra söyteyebüeceğiın tek
şe> bu: Bilmiyorum. Bilmem de
gerekmivor. Sadece onlann varhğını
Zaman zaman bildiğimiz ya da en azından
ayırdedebileceğimiz figürleri yerleştiriyor
tuvaline Ömer Uluç... kuşlar, tavşanlar,
balıklar... kimi zaman da algının sınırlanyla oynuyor,
belli belirsiz formlar aracılığıyla resme bakanın hayal
gücüne meydan okuyor... yaratıklar. hortlaklar,
'ziyaretçi'Ierle dolu bir dünyanın kapılannı aralıyor.
O
mer Uluç'un iki yıl önce yine AKM'de açtığı
sergi, kendi deyimiyle bir 'prova'
niteliğindeydi. Yeni sergisinde biraraya gelen
yapıtlan ise Uluç'un yönelimlerinin iyice
belirlendiğini ortaya koyuyor.
kabul ediyorum. Çiinkü ben, kabul
etmesem de varlar. Yaşamın kendisi
gibL" (lIEylül, 1993/Cumhurıyet).
Unlü sanatçı Man Ray, her sabah
uyandığında rüyasında gördüğü
imgelerin resmini yaparmış. Omer
Uluç'un imgelem dünyası da ışte böyle
bir izlenim uyandınyor: Yaşamın
içinden geçtikçe bilinçaltına itilen,
soyutlaşan bir anlar, zamanlar, olgular,
aynntılar zincirinin halkalan.
Yaşanılan zaman ile resmi arasında bir
başka bağlantı da var Ömer Uluç'un
sön dönem resimlerinde.
Katmanlardan olugan kimi ;;~~
tuvallerinde, farklı zaman dilimlerini
bir araya getiriyor ve görünür kılıyor.
Neredeyse, şeffaf takvim yapraklan
gibi, farklı zamanlara ait yüzeyleri üst
üste bindiriyor.
Bu yaratıklan bir hareketın, tuvalin
yüzeyinde sürekli devinen, şiddetle
dalgalanan renklerin üzerine ya da
altına yerleştiriyor Ömer Uluç.
Hareket. aslında sanatının anahtar
sözcüğü. Sergisinin kitapçıgına yazdığı
önsözde diyor ki: "Teoriye göre, Dogu
A/rika'daki büyük ormanlann yok
oluşundan sonra prehistorik insan,
yüksek ağaçlardan inmek zorunda
kalır ve kendini dev otlar arasında
bulur, çevresini daha i> i görebilmek ve
kcndine bir yaşam alanı yaratmak için
tarihinin en önemli hareketini yapar ve
ayaklan üzcrinde doğrulur.
Ben de kendi yaşamsal alanunı
yaratmak için hemen her şeyi
vapabildiğim o hareketime başladım,
umanm ki salt bir tekrariama yoktur."
„.. Hareket, anahtar sözcûk
ömer Uluç'un sanatının temel
dayanağı, sözünü ettiği, 'yaşamsal
alaıunı yaratmak için başladığı' o
hareket. Bu açıdan genellıkle başta
Jackson Poltock olmak üzere
Amerikan soyut dışavurumcu
sanatçılarla karşılaştınlan Ömer Uluç,
"PoUock'un jestüelliğiyle benim
jestüeUiğûn arasında bir Uişki varmtş
gibi görûnüyor. Ancak PoUock'un
resminde, resmin her santimetrekaresi
iletişime girvr. bir bütünJük vardır.
Benim resmimde ise bir daigalanma
var daha çok ve tabii araya giren
formlar» Toptan bir etkisi yok benim
resmimin. Poltock gibi. Sonra bir
Barnett Novman'ı eie alırsak örneğin,
onun ilginçligi de büyük bir espas
sanatçısı olması. Hatta meşhur bir lafl
vardır: 'Espası ilan ediyorum!' diyor.
Onun resminde, hiçbir işaret yok. Bir
boşluktasınız. Minimalizm— Öysa
bence minimalist sanat, biraz anıtsal
bir sanattır, annmtş bir sanattır. Bense,
an olmayan bir iş yapryorum" diyor.
Ömer Uİuç'a göre, "yalnızca öKiîn
andır".
T
Ömer Uluç'un iki yıl önce yine
Atatürk Kültür Merkezi'nde açtığı
sergi, kendi deyimiyle bir "prova"
niteliğindeydi, bu yıl bir ucu da PG
Art'ta olan AKM sergisinde biraraya
getirdiği yapıtlan ise Uluç'un
yönelimlerinin iyice belirlendiğini
ortaya koyuyor.
Uluç'un sanatı eskisine göre daha
yalın, ama aynı zamanda daha çeşitli.
Son dönem yapıtlannı, "aln farklı fül
diasiyle" açıkhyor Ömer Uluç ve bu
eylem çeşitliliği. sorunsallan
birbirinden farklı olan çok çeşitli bir
seçkı ortaya çıkanyon
"Döndürmek - dönüştürmek -
başkalaştırmak / Silmek - mmak -
çıkartmak / tırmalamak - kazımak -
saklamak / Pariatmak - aJevlendirmek -
yakmak / Kapatmak - göndermek -
kaybetmek / Verini değiştirmek -
dolanmak - tehdit etmek."
Resimlerindeki şiddet ögesi
Bu fiil dizesinin de ortaya koyduğu
gibi, Ömer Uluç, deyim yerindeyse,
debeleniyor tuvaliyle boyayla...
Sözünü ettiği o kurgu dünyayı tuvali
yerinde tırmalayarak yerinde kazıyarak
yerinde alevlendirereİc kuruyor. Şiddet,
belki başka bir anahtar sözcüğü
resminin. (AKM sergisinin
kataloğunda yer alan fotoğrafı da
aslında serginin bir parçası sayılabilir...
Burada Uluç, parmağında tuvali
tırmaladığı yüksüklerle, tehditkar ve
alaysı bir bakış fırlatıyor objektife...)
Ancak, patlak vermiş, çığnndan çıkrnış
bir şiddet değil Ömer Uluç'un
resmindeki. Sanatçı, tıpkı Ingilizlerin
büyük ressamı Francis Bacon gibi,
sınırlan belli biralanın içinde çılgın
bir devinim halinde sunuyor şiddeti...
"Bir patlama resmi değil benimki"
diyor Ömer Uluç. "Şiddet, bence bir
adamın bir hareketi yıllardan beri
günde alö >edi defa \apmasıdır. Bu
zaten yeterince şiddettir.' Ben
resimlerimden bir tanesini 'patlatsam',
bence o denli şiddetli ohnaz." Bu
noktada, resimlerini yırtarak
monokrom yapılannı kıran Fontana
ile 'dingin bir mekanın içine korkunç
bir dövüşme ve sevişme şiddeti'
yerleştiren Bacon'ı karşılaştınyoruz.
Uluç'un resmi de cam bir fanusun
içinde, bulantının şiddeti.
Ömer Uluç'un Atatürk Kültür
Merkezi'ndeki sergisine girer girmez
izleyeni çarpan başlıca özelliği ise en
sona kaldı: Renk.
Dünyayı algılayış biçimimiz
konusunda birbirinden ilginç ipuçlan
veren renk olgusu, Ömer Uluç'un
resimlerinin vazgeçilmez biröğesi. Bir
renk ustası Ömer Uluç. "Biraz üstüme
gehnirse, ağzımdan renk çıkannm!"
diyor. Son dönem resimlerinde, rengi
daha yalın, ama daha çarpıcı biçimde
kullsnıyor. Renkler dalgalanıyor,
deviniyor ve o kurgu dünyasının
yaratıklan tuvalinin çeşitli köşelerine
yerleşmemiş olsa, resmi neredeyse
'dajgab'monokromlara doğru yol almış
gibi görünüyor. Renkten söz ederken
şöyle diyor Uluç: . . . . .
"Enstalasyon yapan arkadaşlara karşı
bir tavnm yok, ancak hu sanatçılann
renk meselelerrvle ilgisi biraz farkb
(Auyor. Renkten tızaklaşıyortar. Oysa
renk gibi ha\ati bir unsuru
algılamamak ve kullanmamak bana
çok yadırgatıcı geü>T>r. Rengi,
televizyona mı bırakacagız?"
Ömer Uluç'un yapıtlan, Atatürk
Kültür Merkezi'nin yanı sıra şu sıralar
PG Artta da sergileniyor.
1ŞILDAKVEYELPAZE
ATtLLA BİKKİYE
Yeter ki Aşk, Olsun...
^ d i iŞimdiye kadar nere^y
Yıllar ve yıllar öncesı^.6 0
-a
^ sa\Ajnmanız gerekır-
ken; aşktan tek bir sö:c
9k
^ i e
etmediniz. Yıllarca ve
yıllarca... Doöru, benin*i biraz da sitem...
Hani ucundan tutsavdmız biraz biraz aşkın, ne çok
satardı şiir kitaplan Ç^k
ü s i z
gerçek okurlardınız...
Birdenbire karşımıza çıkıverdınız aşk ve devrim söz-
cükleriyle; alkışlamam.* ofanaklı mı, aşka ılışkin yazan
biri için; alkışladık, ama hani epeyce geç kaldınız...
Yıllar öncesinde; yıllardır aşkı yazarken siz nereler-
deydiniz. Hani biraz ucundan tutsaydınız...
Belki de tüm sorunlar aşka sahip çıkmamaktaydı. Bu
gerçekse ne mutlu size, sonunda gerçegi gördünüz.
Gördünüz ve dediniz kı, bunca ayrılıklan ve küskünlük-
leri bir kenara bırakalım. bizi birleştirecek olan iki söz-
cûk var, ki ne kadar dogruydu; aşk ve devrim.
Yıllar önce hani kanpca karannca kaleme almamış
mıydık:
Biz aşklan savunduk mu, devrimi savunduğumuz
gibi. Bir aşk uğnına kendimizi feda ettik mi, inandığı-
mız değerter uğnına ettiğimiz gibi.
Oysa bir başka "aşk" değil miydi yüreklerimizdeki;
bizi sonu görünmeyen bir serüvene doğru sürükleyen.
Sonu görülmeyen, ama umut edilen. Sonuna kadar
umut edilen bir serüvenm ana teması "aşk" değil miy-
di?
Aynhklara, acılara işkencelere, hüzünlere, yoksullu-
ğa, aşksızhğa, kırgınlıklara, bu "aşk" yüzünden katlan-
madık mı?
Yeryüzündeki belki de tek "tabu" vardır, o da aşktı;
ama bu söyiediğim, bir kadına, karşı cinse duyulan aşk
gibisinden... Hani parmak uçlarımızda duygulanmızı
taşıdığımız türden.
Büyük insanlar, bize büyük bir bileşke gösterdiler.
Nâzım gibi, Aragon gibi- Nâzım'ın dizelerinde, Pira-
ye ile devrim idesine olan aşk özleşerek ölümsüzleş-
mişti. Bundan doğal ne olabilirdi ki, insan âşık olduğu
zaman, örneğin bir kadını delicesine sevdiği zaman
ruhen ve bedenen kendisini tam anlamıyla "gerçekleş-
miş" bulmaz mı? Bu "gerçekleşme" özgürlükten baş-
ka nedir ki?
Kuramlarda imlenen, Manc'ta imlenen de özgür in-
san değil mi?
Bütün sorun özgürlüğün gerçek anlamda, yaşanır-
ken duyumsanması değil mi? Gerek toplumsal yaşam-
da gerekse bireysel yaşamda...
Neyse ki sonunda doğruyu buldunuz ve aşk ile dev-
rim sözcüğünü yan yana getirebildiniz. Böyiece, farkın-
da mısınız, siz de yan yana gelebildiniz.
Çok geç oldu, çok güç oldu, çok acılar yaşandı, an-
lamsız kırgınlıklar oldu, ama işte siz de aşk diyebildi-
niz. Yaşasın aşk, yaşasın devrim diyebildiniz.
Her ne kadar içimde küçük bir "kuşku" varsa da -
ama gençlerden hiç kuşkum yok- meydanlarda, kapa-
lı salonlarda, yürüyüşlerde bunu haykırmanız ne güzel.
Meğerse ne çok dönüşüme gereksiniminiz varmış...
Bütün sorunlann başı "aşksız insan" oJmaktaydı bel-
ki de...
Oktay Akbal'ın yıllar önce yazdığı "Aşksız Insanlar"
adlı hikâyesini anımsamamak olanaksız. Aşksız insan-
lann iç dünyasını, duyarlı bir biçimde dile getirir. Üste-
lik aşksız insan, yazann kendisidir ve dünyaya küstür.
Bıkkındır:
"Bir rüzgâriı akşamüstü şehrin en kalabalık cadde-
sinden geçerken bir mağaza vitrini bana ilk defa ola-
rakyeni bir aşksız insanı tanıttı. Bu, hayalsiz, umutsuz,
arzusuz, herhangi biriydi. Bir kaşı çatıktı, dudağında
gülümseme silinmişti. Bu bendim. Artık bütün şarkı-
lar bana yabancıydı. Aşk şiirlerine düşmandım. Park-
lar serseriler içindir diyordum. Hayal kurmak işsizlere
matisus..." •••
Ne var ki aşk da öyle kolay iş değil. Yaşasın aşk de-
mekle olmaz; yaşasın devrim demekle olmayacağı gi-
bi. Aşkı yaşamak gerekir; aşka sahip çıkmak gerekir.
Başkalannın aşkını savunmak gerekir; âşıklan koru-
mak gerekir; âşıklan dışlamak değil...
Mutluluğun yanında, her türlü acıyı ve hüznü yaşa-
mayı bilmek gerekir... Hâfız'ın dediği gibi:
"Sâki, döndür kadehi, herkese sun, bana ver. Çün-
kü aşk, önce kolay göründû ama sonradan çok müş-
küller meydane geîdi."
Neyse, yeter ki aşk olsun... •
Polar Muzik Ödülleri
Pierre Boulez ve Joni Mitchell
CÜRKAIVUÇKAN
STOCKHOLM- lsveç'ın en
büyük sanat ödüllerinden ve mü-
zik dünyasında saygın bir yeri
olan Polar Music Pnze'ın bu yıl-
kı sahıplen, Kanadalı pop şarkı-
cısı Joni Mitchell ile avangard
müzığın kuramcılarından, Fran-
sız bestecı Pîerre Boulez. Isveç' uı
gelmış geçmış en büyük pop top-
luluklanndan ABBA'nın kurucu-
su Stikkan Andersson Vakfı Mü-
zik Akademisı'nce kararlaştınlan
ödülün bu yılki miktan 1 'er mil-
yon kron (9 mılyon lira). Odüller,
8 mayısta Stockholm'ün taranmış
konser salonlarından Benvalld-
hallen'de yapılacak ve canlı ya-
yımlanacak görkemii bır törenle
Isveç Kralı tarafindan sahiplerine
verilecek. Her iki ödül sahibi de
törene katılacaklannı açıkladı.
Polar Ödülü, 5 yıllık tarihi süre-
since ilk kez bir kadın sanatçıya
verilmiş oluyor. 1968'deünlenen
Kanadalı şarkıcı Joni Mitchell, bir
süredir ABD"de yaşıyor. Farklı
yorum biçımlen denemesıyle ta-
nınan 52 yaşındaki sanatçının 20
kadaralbümü var En ünlü beste-
leri arasında, Judy Collins'ın söy-
lediği "Both Skles Now", "Help
Me, Free Man in Paris" ve "Big
Yeöow Tan" bulunuyor. Mitchell
zaman zaman caz ustası Charles
Mingus'la da ışbırliği yaptı.
Fransız müzısyen, yönetmen
\e teonsyen PierreBoulez,"avan-
gard müiik'* türünün temel taşla-
nndan. Yapıtlannın yorum olduk-
ça güç olduğundan kendısınden
"uzerinde en çok tarüşılan ama
yapıtlan en az çahnan besteci"
olarak sözedılır. Paris'tekı 1968
öğrenci olaylan sırasmda Opera
binasının havaya uçurulması ge-
rektigmı savunarak dikkat çek-
mişti. Ne var kı daha sonra aynı
binada VVagner'ın bır operasını
sahneye koymaktan geri kalma-
mıştı. Sochol'ın ünlü muzık an-
siklopedisinin 1975 baskısında
kendisine, Rus bestecı Şostako-
viç'e aynlan yerin iki katı aynl-
mıştır.
Joni Mitchell
Pierre Boulez
Yaşam Boyu Başan Odülü Robert Wise'ın
Kültür Senisi - Istanbul Kültür ve Sanat
Vakfı tarafindan düzenlenen 15. Uluslara-
rası Istanbul Fim Fesrivali'nin u
Yasam Bo-
yu Başan Ödülü" açıklandı. Bu ödülün sa-
hibi, geçen yıl da festivalin konuğu olan 82
yaşındaki Amerikalı yönetmen Robert Wi-
se.
Wise'ın meslek yaşamı, sinemayı yapa-
rak öğrenmenin en parlak ör-
neklerinden birini oluşturu-
yor. Robert VVise, büyük ikti-
sadi bunaiım nedeniyle gaze-
tecilik eğitimi gördüğü üni-
versiteden aynlmak zorunda
kaldı ve kaba kurgu asistanı
olarak RKO stüdyosuna gir-
di. Kısa sürede ses efekti kur-
gucusu, kurgu asistanı ve kur-
gucu oldu. Orson Welles'in
filmleri "Yurttaş Kane/Citi-
zen Kane" (1940) ve "Muh-
teşem Amberscnlar/The
Magnificent Ambersons"ın
(1942) kurguculuğunu yaptı.
Welles, savaş nedeniyle fılmi bitirmeden
aynlınca VVise, kurguyu tek başına yaptı ve
filmi katlettiği gerekçesiyle eleştiriler aldı.
Oysa şimdi birinci sınıf bir iş yaptığını dü-
şünenler var. Hatta yaşlı binbaşının ölüm
sahnesini de o yönetti.
1944 yıhnda Gunter Von Fritzch "The
CurseOfCat People"ı yapım talcvimine ye-
tişriremeyince, Robert VVise filmi on gün-
de tamamlayarak yönetmenliğe yükseldi.
Ertesı yıl korku filmi türünün klasiklerin-
den "The Body Snatcher"ı çekti. Gene
RKO'da 194O'lı yıllann ikıncıyansında çok
başanlı B kategorisi filmler gerçekleştir-
dikten sonra VVTse. 1949'da
boks dramalannın en iyisi sa-
yılan ve Cannes Film Festiva-
li'nde Eleştirmenler Ödü-
lü'nü alan "The Set Up"ı
yaptı.
Robert Wise'm 1950'liyıl-
lardaki ustaca kotanlmış, pı-
nltılı Filmleri arasında "Ese-
cutive Suite", "Somebody L p
There Likes Me", "I VVant to
Live", "Odds Against To-
morrov*" ve özellikle "The
!>a> The Earth Stood Stül"
.ıbi kaliteli yapımlar var.
Î960'lı yıllarda ise üç boyut-
lu ticari yönden başanlı filmler çekti. "The
Sound Of Ivlusic'' ve koreograf Jerome Rob-
bins ile yönettiği "West Skle Story" hem
akademi tarafindan En lyi Film seçildi, hem
de Robert VVise'a iki tane En tyi Yönetmen
Oscan getirdi.
•J
Doğayı Yeşertenlere Teşekkürler
S' t.v
"" Doğaya olan borcunuzu, sevinçlerinizi, kutlamalarınızı,
sevdiklerinizi yitirmenin acısını, bebeklerin ilk merhabasını "7 Ağaç"larla karşıladınız.
Ormanlanmız korularınızla güçlenerek büyüyor. •*•
A. Veli Menger Holding A.Ş. • A.B.D. Atatürk Cemiyeti • Açev Çalışanları • Active Tourism A.Ş. • Admar Reklam A.Ş. • Ak-kim
Kim. San. A.Ş. • Alba Tekstil A.Ş. • Ali Sunu • Almet Alüminyum Sanayi • Alsem Serv. ve Müh. Hiz. A.Ş. • Anadolu Hayat Emeklileri
• Ankara Emek Nakliyat Ltd. Şti. • Arda Kayalık • Arkadaş Halıcılık • Asım-Nurhan Kocabıyık • Ateş Unal Erzen • B. llkay Bayram
• Barvvil Univ. Denizcilik A.Ş. • Başak-Evren Ertay • Başak Kardeşler • Başaran Serbest Muh. • Bayrampaşa Rotary Kulübü • Beç
Promosyon Serv. A.Ş. • Bedirhan Çelik • Borusan Oto Serv. A.Ş. • Bosch Çalışanları • Cağaloğlu Lıons Kulübü • Canacan Tanıtım
Ltd. Şti. • Canan Göztepe • Çağdaş Dersane • Demirbank Genel Müdürlüğü • Deren Ambalaj • Dialog Bilgisayar • Didem-
Mehmet Duru • Dilek-Cengiz Tücüment • Doç. Dr. Ömer Taşer • Dormen 40. Yıl • Dovvntovvn Cafe • Dr. Izzet Imre • Duru
Turizm A.Ş. • Dışbank Genel Müdürlüğü • E&E Yönetim Danışmanlığı • E.T.S. End. Temizlik Servisi • Ebru-Kahraman Deniz •
Ebru-Serdar Giray • Efor Giyim San. A.Ş. • Ege Ceren Sarıtaş • Ege Medikal • Egemer Otomotiv • Elif Baran Akın • Elit Etiket
• Elmira-Erdem Girit • Ema Reklam Hizmetleri Ltd. • Esin Boduroglu • Esin Saka • Esra-Ali Yağız • Faik Tanman • Fenerbahçe
Altyapı Derneği • F.K.M. Dershanesi • Fıratpen • Gamze-Kasım Emre • Gamze Deri • Garanti Bankası Göztepe Şubesi • Garanti
Bankası Yatırım Araştırma Böl. • Gençtur Ltd. Şti. • Gizem Yazır-Deniz Doğan • Global Bilgisayar • Gonca-Ali Rıza Artunkal •
Good Year A.Ş. • Gülay-Sedat Kamaz • Güneş Nakliyat • Haldun Aksekili-Seda Güreyman • HaluK Tezonar • Hasan Hangül-Pınar
Turan • Hava Harp Okulu 69 Devre • Hevvlett Packard Bilgisayar A.Ş. • Ideko İç Mimari Dekorasyon • llyada Turizm Işl. A.Ş.
• llkadım Çocuk Yuvası • Intek Mühendislik • Intermedia Hiz. Ltd. Şti. • International Women of Istanbul • ıstanbul Kültür Sanat
Vakfı • lletişim Teknoloji Danışmanlık A.Ş. • Köksal Ailesi • KURA Kim. Mad. A.Ş. • Küre lletişim Grubu A.Ş. • Küşat Yazıcıoğlu
• Laf Lafı Açıyor • Leo Burnett A.Ş. • Link Bilgisayar • üzbon Büyükelçiliği • Maestro Reklamcılık Ltd. Şti. • Makro A.Ş. • Mali
Müşavirler ve Muhasebeciler Birliği Beyoğlu Şb. • Mega Denizcilik Ltd. Şti. • Mega Trans Ltd. Şti. • Melahat-Enver Bozyakalı
• Messe Tur Ltd. Şti. • Metin Ar • Mine-Yaman Eymür • Modernteks A.Ş. • Muharrem Nuri Birgi • Mukaddes Akça • Murat
Eczacıbaşı • Mutlu Akü • Nafiz Evirgen ve Eşi • Natnalie-Hakan Kodal • Nejat Polat • Nida-Can Taşpınar • Nilgün Kışlah • Numan
Oğuz • Osman Başman • Osmanlı Bankası Taksim Şubesi • Özel Musevi Lisesi • Perran Kutman • Peter-Brigıtte Ruyter Schmahl
• Pfizer llaçları • Pıran Ambalaj • Ren-Med Sağ. Hiz. A.Ş. • Ren-Med Tıbbi Ürünler Ltd. Şti. • Ruhi Su • Sar Makina Sanayi Tic.
A.Ş. • Sara Cem-Murat Girişken • Sedat Sağlam • Selen Gocay • Serpil Temel-Nezih Kubaç • Servier llaç ve Araş. A.Ş. • Spectrurri
Elektronik • T. İş Bankası Bireysel Bankacılık Bölümü • T.C. Atina Büyükelçiliği • T.C. Münster Başkonsolosluğu • T. Philips Med.
Sis. A.Ş. • T. Emlak Bankası Galleria Şb. • Tayfun Tercan • Tazı Daöıtım A.Ş. • Teknogon Teşhir Elemanları A.Ş. • Teknoteks Elek!
San. Ltd. Şti. • Telecity • Tempo Şirketler Topluluğu • Terakki Vakfı • Tesa Ltd. Şti. • Tilbe Saran • Tuba Ozan-Cenk Gogo • Türk
Petrol A.Ş. • Türk Sakura Bank A.Ş. çalışanları • Türk Ticaret Bankası Merter Şb. • Türkan Gürdül • Ünlü Muhasebe • Union
Carbide Turkey Inc. • Vefa Grubu • Veri Araştırma • Y.P.O. Istanbul • Yaman Başlangıç Noktası • Yeni Antalya Air Kargo A.Ş.
• Yılmazlar A.Ş. • Zeytinburnu Lions Kulübü • Ziraat Bankası Istanbul Şb. • Ziraat Bankası Salıpazarı Şb. • Ziraat Bankası
Selamiçeşme Şb. • Ziraat Bankası Ulus Şb. • Adlarını listemize alamadığımız onbinlerce doğasever
"7 Ağaç Ormanları" 1996'da da sevgiyle büyüyecek. Nice mutlu, nice yeşil, nice aydınlık yıllara...
_j-, t
CÜKÜL
ÇEKÜL/Çevre ve Küfrür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı
Istiklal Caddesi, Lale Han 87/6 Beyoğlu 80060 Istanbul Tel/Faks: (212) 251 54 44/45
Cumhuriyet Gazetesi'ne katkılanndan dolayı teşekkür ederiz.