27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 1996 ÇARŞAMBA 14 KULTUR w Taı-ilû Karllarda Yaşayan îstaıd>ııTKültür Servisi- "Dürryada bütün şe- hiıier sönmeye mahkûmdur, ancak Is- tanbul, insanİar var oldukça yaşayacak- ür". 16. yüzyıl ortalannda antik döneme ait eserleri araştırmak üzere İstanbul'a gelen zoolog Fetnıs Gyllius (1495- 1555). tstanbul'a ilişkin duygularını böyle açıklamış. 20. yüzyıl başlarında hakında en fazla yazılmış üç dünya baş- kentinden biri olan Istanbul'un tarihi kartlarda yaşayan yüzü, Tür Tanıtım Reklam Hizmetleri AŞ tarafindan kitap- laşttnldı. 'Tarihi Kartlarda Yaşayan İstanbul/ Osmanlı Önccsi Anıtian' adını taşıyan bu çalışma, Arkeoloji ve Sanat Yayınla- n sahibi ve genel yönetmeni arkeoiog- editör Nezih Başgelen ve Illinois Üniver- sitesi Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Bölüm Başkanı Prof. RobertOuterhout tarafindan, Osmanlı Imparatorluğu ile il- gili büyük bir koleksiyondan seçilmi$ kartpostallardan oluşuyor. Antik çağve Bizans kalınhlanyladün- yanın ilgisini üzerinde toplamış görkem- li kent istanbul'a ait gûzelliklerin bakım- sızlık, ilgısizlik, rant kaygılan gibi ne- denlerle yok olmaya yüz tuttuğu şu gün- lerde, bizlere içinde yaşadığımız kentin ne denli zengin bir tarih ve doğa mirası- na sahip olduğunu yeniden anımsatıyor 'Tarihi KarrJarda Yaşayan İstanbul' (Os- manlı öncesianıtlan)kitabı. Hattaanım- satmaktan öte, Başgelen ve Outerho- ut'un da belirttiği gibi çoğu yok olmuş bu kültürel mirastan hiç olmazsa geriye kalanlan korumamız gerektiğini gözler önûne seriyor... İçinde banndırdığı büyük tarihi miras, pek çok Batılı gezgin, araştırmacı ve res- samı bir zamaniar'dünyanuı kültür mer- kezi' diye anılan İstanbul'a çekmış. Os- manlı Imparatorluğu'nun en görkemli günlerinde pek çok ülkeden elçilik he- yetleri, seyyahlar, ressamlar, tüccarlar is- tanbul'a adeta akjn edercesine gelmişler. Pek çok sanatçının esin kaynağı olan bu şehrin en eski resmi, 1420 yıllanna doğ- ru IstanburugördügüsanıIanmimarBo- undelmonti'ye ait. Aslında buna resim demek doğru olmaz; çünkü Boundel- montı Istanbul'u, çizdiği planla anlat- mayı seçmiş. Flensburg'lu ressam M. Lorichs ise, 1553 tarihli İstanbul pano- ramasını yaparken "Tabiatsanki burası- T"X oğal ve tarihi güzellikleriyle, yıllar boyu / 1 kartpostallann da vazgeçilmez konusu I S olmuş Istanbul. Önceleri, Osmanlı Imparatorluğu içinde kullanılan kartpostallar, Avusturya ve Almanya'da basılıp getirilse de 19. yüzyılda fotoğraf stüdyolarının açılması ve resimli kartpostahn ortaya çıkmasıyla İstanbul fotoğraflan ve kartpostallan turistler tarafindan kapışılmaya başlanmış. Yüzyılın son dönemindeki gezginlere sunulan çok çeşitli kartpostallar arasında lstanbul'un Bizans anıtlannın resimleri şaşılacak denli çok. Solda, Hipodrom sfendon temellerinin detayı ve bir Osmanlı çeşmesi; sağda Ayasofya'nın içinden yapısal bir detayı veren 1927 tarihli fotoğraf. nı dünyanın başkenri olarak yaratmış gi- bi bundan daha güzel ve uygun bir yer- de birşehirdüşünüleme/di" diyerek Ba- tılı gezgınlenn istanbul'a hayranlığını özetliyor. Osmanlı öncesi anıtian Fotoğrafın ıcadından sonra Robertsoa, Abdullah Kardeşler, Berggren, Gülmez Kardeşler, Sebah Joaliler, kentin şatafat- lı günlerinden kalan son parçalan belge- lemişler. Doğal ve tarihi güzellikleriyle, yıllar boyu kartpostallann da vazgeçil- mez konusu olmuş İstanbul. Öncelen, Osmanlı Imparatorluğu içinde kullanılan kartpostallar, Avusturya ve Almanya'da basılıp getirilse de 19. yüzyılda fotoğraf * stüdyolannın açılması ve resimli kart- postahn ortaya çıkmasıyla İstanbul fo- toğraflan ve kartpostallan turistler tara- findan kapışılmaya başlanmış. Çoğun- lukla azınlıklann el attığı fotoğrafçılığı, zamanla Osmanlılar da öğrenip, stüdyo- lannı kurmaya başlamışlar. 1845 yılın- da ltalyan Naya Kardeşler tarafindan ku- rulan ilk fotoğraf stüdyosunu Rum Ba- sile Kargopoulo izlemış. Ancak Pascal Sebah ile POucarpe Joaillier, kentin 19. yüzyıl fotoğrafçılan arasında en tanın- mış isimleri.. Bu kişiler, kartpostallann 1890'larda Istanbul'da kullanılmaya baş- lanmasında ön ayak olmuş. tstanbul'da kartpostal yayımlama işinin önde gelen ismi ise dükkânını Pera'da açmış olan Max Fruchtermann. Önceleri Avustur- ya ve Almanya'dan aldığı kartpostallan çok geçmeden kendisi üretmeye başla- mış. Tarih boyunca Byzantion, Constanti- nople, Konstanniye, Stamboul gibi çok çeşitli adlarla anılan Istanbul'dan yolla- nan eski kartpostallann altında dikkat çekici biryazı yeralıyor: 'SalutdeCons- tantinopie' ya da 'Constantinople'den se- lamlar'.Osmanlı egzotizmiyle süslenen bu kartlardan da anlaşılacağı gibi Avru- palının gözünde İstanbul hep yok olan Bizans Irnparatorlugu'nun merkezi ola- rak kalmış. (Ait yazıdaki Constantinop- le'nin yerini tstanbul'a bırakması; Arap harflerinin de Latin harfleriyle yerdeğiş- tirmesi için cumhuriyetin kurulması ge- rekmektedir). Yüzyılın son dönemindeki gezginlere sunulan çok çeşitli kartpostallar arasın- da Istanbul'un Bizans amtlannın resim- leri şaşılacak denli çok. 'Tarihi Kartlar- da Yaşayan İstanbul' kitabının da konu- sunu oluşturan bu anıtlar arasında Aya- sofya, Aya trini, Kariye Camii, Zeyrek Camii, Bodrum Camii gibi kartpostalla- nn yanı sıra İstanbul surlan da yer alı- yor. ICartlann, birasıröncesinin turistle- rine, günümüz turistlerine oranla çok da- ha fazla seçenek sunduğunu Robert Ous- terhout ve Nezih Başgelen'in kitabmdan öğreniyoruz. Bilgilendiğimiz bir başka konu da 19. yy sonunda kente gelen tu- ristlerin Bizans Istanbulu'na gösterdik- leri ilgi ve sahip olduklan bilgi birikimi- nin, bugünûn turistlerine kıyasla çok da- ha fazla olduğu. Genellikle iyi egitim görmüş, tarih kitaplannı okumuş bu in- sanlar için egzotik Doğu'nun bir parça- sı olan İstanbul, aynı zamanda ilkçağ ta- rihinin Bizansı 'nı da içinde banndınyor- du. Sanınz Istanbul'un eskimeyen çeki- ciliğinin sırn da burada işte... Tarih bo- yunca kucağını açtıği, büyüttüğü uygar- lıklann, günümüz kent coğrafyasından tutun da yasamlanmızdaki küçük aynn- tılara dek uzanan izleri... Gündelik haya- tın monoton ritmi içerisinde biraz soluk- lanıp, çevremize göz atacak zaman bul- duğumuzda, bir eski İstanbul mahallesi- nin çıkmaz sokağında ya da her gün geç- tiğimiz yolun kıyısında karşılaştığımız izler.. İşte, Istanbul'un görkemli tanhinin yalnızca bir bölümünü kapsayan bu al- büm, 1996 Haziranrnda Bırleşmiş Mil- letler HABITAT II Konferansı ile yeni- den dünya gündemine gelecek olan ken- timizin zengin tarihini tanımak ve yok olmaya yüz tutan izlerin peşinden 19. yüzyıla uzanan biryolculuğa çıkmak is- teyenler için kaçınlmayacak bir firsat. O£kenin dışayurumu; lıiizüıı..• Mehmet Günsür 'ün "Caiuqe " adlıyapıtı Oğlak Yayınlan tlk Yapıtları dizisinden yayımlandı TANERGEZER . "... içimde sular birikecek. Rüzgârlar, yosun ve tohumlan ve baiık yumurtalan taşryacak. Hayat başlayacak." Mehmet Günsür'ün Oğlak Yayınlan tlk Yapıtları dizisinden çıkan "Caiuqe" adlı öykü kitabı bu cümlelerle bitiyor. < *Cainqe", bir dönemin, bir kuşağın birikimlerinin değerlendirilmesi, süzü- lüşü, dökümü. Mehmet Günsür'ün ilk öykü kitabı. On yıldır tutulan notlann hikâyeleştiril- mesinden, daha önce yazılanlann elden geçmesinden oluşan bir kitap. Gecikmiş. bir ilk kitap. Belki Mehmet Günsür de içinde sulann birikmesini bekliyordu. Bu gecikmeyi Günsür şöyle açıklıyor: "Ba- n şeylerin olgunlaşmasını bekJemek ola- bilir. Ya da araya zaman koyarak daha net görmek/söylemek isteğL" Caiuqe, Günsür'ün on yıldır tutulmuş bazı notlannın hikâyeleştirilmesinden oluşmuş bir kitap, daha önce yazılanJa- nn da gözden geçirilmesiyle. "Bazı şey- lerin olgunlaşmasını bekJemek"diyor ya Mehmet Günsür, gerçekten de öykücü- lügümüzün bu en durgun dönemlerin- den birinde "olgun" bir yapıtla çıkmış okuyucunun karşısına. 1995 yılı bütün değerlendirmelerde, öykücülük için *ve- rimsiz" biryıl olarak nitelendmldi. "E^- ki kuşaklann ö> küdcn vazgeçtigi, venile- rin basanlı ürünler veremödiği". İşte bu olumsuz koşullarda çıktı Mehmet Gün- sür'ün kitabı, öyküden vazgeçmeyenler olduğunu da gösterdi. "Ben hikâvBdeme- yitercihederim" diyor Günsür. "Özellik- le kısa hikâye, söylemek istedikleriıni söy- temek için bana en uygun gelen biçim" Dilin ve duygulann -alçakgönüllü- ama biraz da iddialı bir arkadaşlığı olarak de- ğerlendiriyor Günsür hikâyeyi. Öykülerde ilk göze çarpan şey hüzün. Sanki yitirilen birşeylerin hüznü. Kitap- tan bir bölüm, bir günlük: "Sevgili def- arkasındaki can yakıcı yoğunluğu keşfetmeye çalışan Mehmet Günsür'ün 'Caiuqe' adlı yapıtında yitirilen şeyler ve bunun yarattığı hüzün göze çarpıyor. Günsür'e göre, hikayelerde rastlanan hüzün, yalnızca kendisinin değil, çok şeyler paylaştığı belli bir yaş ve düşünce grubunun ortak hüznü. "Bu hüzün belki de bir öfkenin dışa vuruluş biçimidir. Ne demeli?" ter, nasüsın? Seninle uzun zamandır pav- laştığım çok az şey oldu. biliyorsun, vine biliyorsun ki ben pek çok zamandır pek güzel şeyler yasamıvonım. kırgınım, ywr- gunum, yalnızuğımı rastgele insanlarla paylaşıp kendimi onlara taşıtmak ve piş- man sanahlarda uyanmak istemediğimi sana daha önce soylemiştim defter, bilir- sinbcnL." Yitirilen şeyler ve bunun yarattığı hü- zün. Günsür'e göre, hikâyelerde rastla- nan hüzün, yalnızca kendisinin değil. çok şeyler paylaştığı belli bir yaş ve dü- şünce grubunun ortak hüznü. Belirli yaş ve düşünce grubu... Kırk yaş belki? "7e- sadüfler, yaşanan bir sürü şey, lark vaş. 'Ne kadar ıatn yaşlandık' diye yccmıştı bir arkadaşım. Yirmi beşyaşında bile de- ğildik bunu yazdığında. Birkaç yıl içinde, hayal dolu bir dünyadan, çokgerçek, çok gündelik bir hayatın içine alılıvermiştik. Şimdi etrafimızda küçük hzlar, oğlanlar var: Çocuklarımız." Yaşananlann oluşturduğu, yaşananla- nn olgunlaştırdığı bir kuşak. Beiki de yaşananlann biraz yorduğu bir kuşak.. Amapesettiremediği: "Bazı şeylerikabul edemeyecek kadar akıllıysan, çarpışman lazım. Umutetmekten vazgeçerek Çarpış- makyani. Dikkat et, umulsuzluk demiyo- rum... Daha büyük bir vaşam başka bir yaşam anlamına gelmez. Beni amatör fi- lozoflar gibi konuşturma..." Günsür. Camus'nun "Şimdi ermişler de silah altına alınmıştır" sözünü örnek veriyor. "Bu hüzün belki de bir öfkenin dışa vuruluş biçimidir. Ne demeti?" Öykülerde sık sık karşımıza çıkan şey- lerden biri de deniz. Kimi zaman engin- liğiyle, kimi zaman sığmılan limanlany- la. Denizde yollann hem belirli hem de belirsiz olmasından, karaya denizden ba- kabilmenin verdiği yoğun özgürlük duy- gusundan bahsediyor Günsür. "li- man ise herkesin kendi içinde... Za- mana ve hayata. bir an için her şeyi dondurup bakmayı, bir teknenin k>- şı limanda geçirmesine benzetebili- riz. Sular ve rüzgarlar yeniden uy- gun olduğunda, liman terk cdilir, de- nizeçıkılır. Bir kaçtşdeğil, dinjenme- dir demek isterim." Kitaptan bir bölüm de bu düşün- ceyi destekliyor: "Ayncabu bırakma lafinı çok sevdint hepint, amayan- lış. Ben bırakmıyorum yelken ufaltı- yorum. Rüzgâr artınca yelken ufalt- man geretâr. Böylece hem hızın kesil- mez, hem de alabora olmazsın." Kitaptaki betimlemeler, bir resim gibi çiziyordurumlan, kişileri. Bak- mayı, görmeyi, gördüklerini tarif et- meyi seviyor ve önemsiyor Günsür. Birdönem resim de yapan Günsür'e göre, yazı ve resimin kesiştiği yön- ler de az deği I. "Yazı, bir ortam, bir dıırum göstermeyi, tarif etmeyi amaçladtğı zaman, resme çok ben- ziyor. Yani, içinde bir mekân ve birbir- leriyle beili ilişkiler içindeki insanların yer aldıgı resimlerie. Kurgu olarak da benziyor, verdiği duygular açısından da." Öyküyü, "Yazınıngereksizsüslemeler- dcn. barok gösterişlerden uzak durarak kendisini bütün yabnJığp» la ortaya koyan bir biçim" olduğu için tercıh ettiğinı belirtmişti Günsür. Kendisi yazarken de mümkiin olduğunca sade olmaya çalış- tığını söylüyor. "Kısavesadeyazmakda oldukçayorucu bir uğraş. Zaman ve ken- di yazdiklaruıa karşı bir acımasızlık gerektiriyor. Tıtizlik duygusu uy^ndıran, yazüanlâruı defalarca yazıbp son hal- lerini butanalanndan kaynaklanı> or ola- bilir. Okumayı sevdiğim, zaman zaman örnek aldığım yazarlarda beni en çok et- kikyen hep sadcliklcri oluyor, bir de bu sadeüğin arkasındaki can yakjcı yoğun- luğu keşfetmeye çaJışmak." 'Cool caz 'ın ustası GerryMulligan öldü Kültür Servisi- 'Cool caz'ın ustalanndan, bariton saksofoncu Gerry Mulligan, gecen hafta sonu Connecticut'takı evinde öldü. 68 yaşında olan sanatçı, 1992 yılında İstanbul Müzik Festivah'ne de katılmıştı. Müzik yaşamına Philadelphia'da piyano çalarak başlayan Mulligan, saksofonun en büyük ustalanndan biri olarak biliniyordu. Gene Knıpa ve Claude Tbornhill gıbı döneminin ünlü müzisyenleriyle birlikte çalışan sanatçının yaptığı kimi besteler, 1940'lı yıllarda Miks Davis ve Gill Evans tarafindan yorumlandı. 1952 yılında ChetBaker.Chico Hamüton ve Bob Whitlock ile bir dörtlü kurdu. Pıyanoya yer verilmeyen orkestra ile birlikte altın çağını da yaşayan Mulligan, 1960 yılında ise kendi orkestrası olan Concert Jazz Band'i kurdu. Son 20 yıldır çalışmalanna çeşitli konserler ve 68 yaşında ölen sanatçının 'Night At Tumtable', 'VValkingSnoes', 'Soft Shoes' ve 'Jeru' gibi bcsteleri cool cazın önemli ömekleri arasında yer almakta.. Gerry Mulligan. "Jazz On Summer' (Bir Yaz Gününde Caz),'IWantto Live' (Yaşamak tstnonım), 'The Subterraneans" radyo- TV programlanyla devam eden sanatçı 'cool caz' ekolünün kurallannı ve tarzını belirleyen ad olarak ünlendi. Teknik yönden kusursuz bir müzisyen olarak tanımlanan sanatçı, cazcılann salt sezgileriyle çaldıklan yolundaki kuralın da yıkılmasına yol açtı. Sanatçının 'Night At Tumtable', Mtındakiler) gibi çeşitli fîlmlerde de rol almışta. '\ValkingShoes", Soft.Shoes' ve 'Jeru' gibi besteleri cool cazın önemli örnekleri arasında yer almakta.. Gerry Mulligan, 'Jazz On Summer' (Bir Yaz Gününde Caz), 'I Want to Live' (Yaşamak tstiyorum). 'The Subterraneans' (Yerin Altmdakiler) gibi çeşitli filmlerde de rol almıştı. CUMHURİYET VAKFI BÎR DAKtKALIK KISA FİLM YARIŞMASI ŞARTNAME Cumhuriyet Vakfi ile TÜRSAK (Türkiye Sınema ve Audiovısuel Kültür) Vak- fı, ünıversıtelerimızin iletişitn ve sinema bölümlennde öğrenim gören gençlere ve tüm amatör sınemacılara yönelık bir kısa fllm yanşması düzenlemiştir. Amaç: Cumhunyet Vakfi ve TÜRSAK, bir yandan sınemaya katkıda buluna- cak sinema öğrencilerinı desteklemek ve tecimsel şansı olmayan kısa film yapı- mını özendirmek, dığer yandan 3-14 Haziran 19% tanhlerinde Istanbul'da ger- çekleştırilecek HABITAT Insan Yerleşimleri Konferansı çerçevesınde. insan yerleşimleri ve kentleşme sorunlanna farklı bakış acılan getırebilecek sıne- matografık çalışmalan desteklemek amacıyla "Kent Konulu Kısa Film Yanş- ması" düzenlemıştır. Konu: Insan yerleşimleri ve kentleşme sorurtlan. Kıpsam: Kumıaca, belgesel. eanlandırma ve deneyscl gibi farklı türlerdekı tüm kısa fılmlere açıktır. Katılma koşullan: - Süresi I dakikavı aşmayan filmlcr katılabilir. - Filmler video yada sinema (16mm. '35 mm.) filmi olarak çekilmiş olabılir. Ancak yanşmacılar, yapımlannı bir adet VHS ve bir adet Betacam SP bandına aktanlmış olarak teslim edeceklerdir. * - Yanşmaya daha önce ödül almamış ve 1 Ocak 1994 tarihındcn itibaren yapılmış filmler kabul edılir. - Yanşmaya katılacak filmlerin en geç 1 Nisan 1996 tanhine kadar TÜRSAK Vakfi'nın Gazetecı Erol Dernek Sokak Hanıf Han N c 11 '2 adresine teslim edilmesi gerekmektedır. - Yanşmacılar filmlennın kısa özetleri ile kendi özgeçmışlenni, adres ve telefonlan ile teslim sırasında dolduracaklan başvuru belgelenni ve bir adet fotoğraflannı, fiJmlennin VHS ve Betacam SP bantlanyla birlikte teslim edeceklerdir. - Yanşmaya birden fazla filmle katılabılinir. - Ödül kazanan filmlerin bir kopyası tecimsel amaç gütmeden çeşitli gösterimler için TÜRSAK Vakfi arsivinde saklı tutulacaktır. Derece almayan filmler ise sonuçlann açıklanmasını takıp eden onbeş gün içinde aynı adresten teslim alınacaktır. - Sonuçlar 1 Mayıs 1996 tarihinde duyunılacaktır. Ödüller: Bırincilik ödûlü Ikincilik Ödülü Üçüncülük ödülü 75.000 000 - TL. 50.000.000.- TL. 25 000.000 - TL. Jün aynca gerek duyarsa mansiyon ya da özel ödül verebılır. Secici Kurul: Süha Ann, Mehmet Açar, Dervif Pasin, Oktay Ekinci, Rekin Teksoy, Vecdi Sayar. Oktay Kurtböke. Hilmi Etikan. Şair Ercüment Uçan öldü Kültür Servisi- Şair Ercüment Uçan önceki akşam, mide kanserinden yaşamını yitirdi. 1928 yılında tstan- bul'da doğan Uçan, bir süre ücretli öğretmenlik, avukat- lık yaptı. Yazmaya 1945- 46 yıllannda başladı. tlk şiiri Bucak dergisinde çıktı. 'En yalın öğeyi tersten gören, ne- gatiffeştiren, saynlı bir du- yarlılıkla' (Cemal Süreya) imgeye dayalı, çağnşımlarla gelişen, biçim ve öz açısın- dan Ikinci Yeni şiirini sürdü- ren bir şair olarak tanındı. Yirmi beş yıl boyunca top- lumsal gerçekçi akımı be- nimseyenlerin dışında çeşit- li dergilerde yazan Uçan'mn yapıtları arasında 'Gümüş- çübaşı' (1958), 'Et' (1960), 'Kuyuda Yusuf (1962), 'Av- lanırken BirKorku' (1967), 'Albatros Adı Birgün Gele- cek' (1971), 'Geçmiş Zaman Tevellüdü' (1988), 'Ziba Sokağı' (1991), 'Ay Batarken Kancama' (1994) bulunu- yordu. Uçan, dün Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. UT Ben yaşarsam utlar gibi yaşanm Eski zamanlarda gül bahçelerinde Bir orman aydınlığını getirir meyvalann Aşkın eğilmiş mor ağzından Ben gözlerini severim ceylanlann Kalbimi duyanm balıklar soluyunca mavilerde Hanımelleri mantarlar kuzukulaklan Unutulmuş aşklan kırlann Ben ellerimi severim sabahleyin uyanınca Büyülü masâllar limanında En erken kalkan gemi benim Rûzgânmda deniz kızlan Ercüment LÇARI 'Sloganlaraşınır, dizeler aşınmaz' Kültür Servisi- Kübalı devrimci ve şair Jose Marti şi- irin, müziğin ve dostluğun evrensel dilinin buluştuğu bir geceyle anıldı TYS ve Jose Marti Dostlan Derneği'nin önceki akşam AKM'de ortaklaşa düzenlediği gecede Prof.Dr.Bittin Toker tüm yaşam alanlanmızın emperya- lizmin kuşatriıası ve tehlikesi altında olduğuna değine- rek "Jose Marti ve Küba bizün için tüm dünya- dan sorumlu ol- duğunu sanan ABD'ye karşı di- renlşin bu süper güce karşı verilen 33 yılhk savaşın slmgesSdir" dedı. Toker aynca Küba ve benzer koşullan yaşayan ülkelerde sanatçı- lann çok önemli bir işlevi oldugu- nu, çünkü sanat- çılann devrimi fi- ilen başlatmama- lanna rağmen, devrimin ateşini yaktıklannı belir- terek, sloganlann aşuıdıgını ama di- zeler aşınmadığı- nıvurguladı. Ata- ol Behramoğlu ise yaptığı konuşmada ozanı "Büyük bir savaşçı ve aynı za- manda büyük bir demokrat ve şair" olarak tanımladı. Behramoğlu, Marti'nin şiirinde sonsuz bir yalınlık, büyük bir içtenlik olduğunu söyleyerek ozanın büyük ba- şansının belki de onun "her şeyden önce sonsuzinsan olu- şundan,içtenliginden" kaynakJandığını söyledi. KÜLTÜR#Ç İ Z t K K A M l L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle