Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 1996 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
w
Taı-ilû Karllarda Yaşayan îstaıd>ııTKültür Servisi- "Dürryada bütün şe-
hiıier sönmeye mahkûmdur, ancak Is-
tanbul, insanİar var oldukça yaşayacak-
ür". 16. yüzyıl ortalannda antik döneme
ait eserleri araştırmak üzere İstanbul'a
gelen zoolog Fetnıs Gyllius (1495-
1555). tstanbul'a ilişkin duygularını
böyle açıklamış. 20. yüzyıl başlarında
hakında en fazla yazılmış üç dünya baş-
kentinden biri olan Istanbul'un tarihi
kartlarda yaşayan yüzü, Tür Tanıtım
Reklam Hizmetleri AŞ tarafindan kitap-
laşttnldı.
'Tarihi Kartlarda Yaşayan İstanbul/
Osmanlı Önccsi Anıtian' adını taşıyan
bu çalışma, Arkeoloji ve Sanat Yayınla-
n sahibi ve genel yönetmeni arkeoiog-
editör Nezih Başgelen ve Illinois Üniver-
sitesi Mimarlık Tarihi ve Restorasyon
Bölüm Başkanı Prof. RobertOuterhout
tarafindan, Osmanlı Imparatorluğu ile il-
gili büyük bir koleksiyondan seçilmi$
kartpostallardan oluşuyor.
Antik çağve Bizans kalınhlanyladün-
yanın ilgisini üzerinde toplamış görkem-
li kent istanbul'a ait gûzelliklerin bakım-
sızlık, ilgısizlik, rant kaygılan gibi ne-
denlerle yok olmaya yüz tuttuğu şu gün-
lerde, bizlere içinde yaşadığımız kentin
ne denli zengin bir tarih ve doğa mirası-
na sahip olduğunu yeniden anımsatıyor
'Tarihi KarrJarda Yaşayan İstanbul' (Os-
manlı öncesianıtlan)kitabı. Hattaanım-
satmaktan öte, Başgelen ve Outerho-
ut'un da belirttiği gibi çoğu yok olmuş
bu kültürel mirastan hiç olmazsa geriye
kalanlan korumamız gerektiğini gözler
önûne seriyor...
İçinde banndırdığı büyük tarihi miras,
pek çok Batılı gezgin, araştırmacı ve res-
samı bir zamaniar'dünyanuı kültür mer-
kezi' diye anılan İstanbul'a çekmış. Os-
manlı Imparatorluğu'nun en görkemli
günlerinde pek çok ülkeden elçilik he-
yetleri, seyyahlar, ressamlar, tüccarlar is-
tanbul'a adeta akjn edercesine gelmişler.
Pek çok sanatçının esin kaynağı olan bu
şehrin en eski resmi, 1420 yıllanna doğ-
ru IstanburugördügüsanıIanmimarBo-
undelmonti'ye ait. Aslında buna resim
demek doğru olmaz; çünkü Boundel-
montı Istanbul'u, çizdiği planla anlat-
mayı seçmiş. Flensburg'lu ressam M.
Lorichs ise, 1553 tarihli İstanbul pano-
ramasını yaparken "Tabiatsanki burası-
T"X oğal ve tarihi güzellikleriyle, yıllar boyu
/ 1 kartpostallann da vazgeçilmez konusu
I S olmuş Istanbul. Önceleri, Osmanlı
Imparatorluğu içinde kullanılan kartpostallar,
Avusturya ve Almanya'da basılıp getirilse de
19. yüzyılda fotoğraf stüdyolarının açılması ve
resimli kartpostahn ortaya çıkmasıyla İstanbul
fotoğraflan ve kartpostallan turistler tarafindan
kapışılmaya başlanmış. Yüzyılın son
dönemindeki gezginlere sunulan çok çeşitli
kartpostallar arasında lstanbul'un Bizans
anıtlannın resimleri şaşılacak denli çok.
Solda, Hipodrom sfendon temellerinin detayı ve bir Osmanlı
çeşmesi; sağda Ayasofya'nın içinden yapısal bir detayı veren
1927 tarihli fotoğraf.
nı dünyanın başkenri olarak yaratmış gi-
bi bundan daha güzel ve uygun bir yer-
de birşehirdüşünüleme/di" diyerek Ba-
tılı gezgınlenn istanbul'a hayranlığını
özetliyor.
Osmanlı öncesi anıtian
Fotoğrafın ıcadından sonra Robertsoa,
Abdullah Kardeşler, Berggren, Gülmez
Kardeşler, Sebah Joaliler, kentin şatafat-
lı günlerinden kalan son parçalan belge-
lemişler. Doğal ve tarihi güzellikleriyle,
yıllar boyu kartpostallann da vazgeçil-
mez konusu olmuş İstanbul. Öncelen,
Osmanlı Imparatorluğu içinde kullanılan
kartpostallar, Avusturya ve Almanya'da
basılıp getirilse de 19. yüzyılda fotoğraf
* stüdyolannın açılması ve resimli kart-
postahn ortaya çıkmasıyla İstanbul fo-
toğraflan ve kartpostallan turistler tara-
findan kapışılmaya başlanmış. Çoğun-
lukla azınlıklann el attığı fotoğrafçılığı,
zamanla Osmanlılar da öğrenip, stüdyo-
lannı kurmaya başlamışlar. 1845 yılın-
da ltalyan Naya Kardeşler tarafindan ku-
rulan ilk fotoğraf stüdyosunu Rum Ba-
sile Kargopoulo izlemış. Ancak Pascal
Sebah ile POucarpe Joaillier, kentin 19.
yüzyıl fotoğrafçılan arasında en tanın-
mış isimleri.. Bu kişiler, kartpostallann
1890'larda Istanbul'da kullanılmaya baş-
lanmasında ön ayak olmuş. tstanbul'da
kartpostal yayımlama işinin önde gelen
ismi ise dükkânını Pera'da açmış olan
Max Fruchtermann. Önceleri Avustur-
ya ve Almanya'dan aldığı kartpostallan
çok geçmeden kendisi üretmeye başla-
mış.
Tarih boyunca Byzantion, Constanti-
nople, Konstanniye, Stamboul gibi çok
çeşitli adlarla anılan Istanbul'dan yolla-
nan eski kartpostallann altında dikkat
çekici biryazı yeralıyor: 'SalutdeCons-
tantinopie' ya da 'Constantinople'den se-
lamlar'.Osmanlı egzotizmiyle süslenen
bu kartlardan da anlaşılacağı gibi Avru-
palının gözünde İstanbul hep yok olan
Bizans Irnparatorlugu'nun merkezi ola-
rak kalmış. (Ait yazıdaki Constantinop-
le'nin yerini tstanbul'a bırakması; Arap
harflerinin de Latin harfleriyle yerdeğiş-
tirmesi için cumhuriyetin kurulması ge-
rekmektedir).
Yüzyılın son dönemindeki gezginlere
sunulan çok çeşitli kartpostallar arasın-
da Istanbul'un Bizans amtlannın resim-
leri şaşılacak denli çok. 'Tarihi Kartlar-
da Yaşayan İstanbul' kitabının da konu-
sunu oluşturan bu anıtlar arasında Aya-
sofya, Aya trini, Kariye Camii, Zeyrek
Camii, Bodrum Camii gibi kartpostalla-
nn yanı sıra İstanbul surlan da yer alı-
yor. ICartlann, birasıröncesinin turistle-
rine, günümüz turistlerine oranla çok da-
ha fazla seçenek sunduğunu Robert Ous-
terhout ve Nezih Başgelen'in kitabmdan
öğreniyoruz. Bilgilendiğimiz bir başka
konu da 19. yy sonunda kente gelen tu-
ristlerin Bizans Istanbulu'na gösterdik-
leri ilgi ve sahip olduklan bilgi birikimi-
nin, bugünûn turistlerine kıyasla çok da-
ha fazla olduğu. Genellikle iyi egitim
görmüş, tarih kitaplannı okumuş bu in-
sanlar için egzotik Doğu'nun bir parça-
sı olan İstanbul, aynı zamanda ilkçağ ta-
rihinin Bizansı 'nı da içinde banndınyor-
du. Sanınz Istanbul'un eskimeyen çeki-
ciliğinin sırn da burada işte... Tarih bo-
yunca kucağını açtıği, büyüttüğü uygar-
lıklann, günümüz kent coğrafyasından
tutun da yasamlanmızdaki küçük aynn-
tılara dek uzanan izleri... Gündelik haya-
tın monoton ritmi içerisinde biraz soluk-
lanıp, çevremize göz atacak zaman bul-
duğumuzda, bir eski İstanbul mahallesi-
nin çıkmaz sokağında ya da her gün geç-
tiğimiz yolun kıyısında karşılaştığımız
izler..
İşte, Istanbul'un görkemli tanhinin
yalnızca bir bölümünü kapsayan bu al-
büm, 1996 Haziranrnda Bırleşmiş Mil-
letler HABITAT II Konferansı ile yeni-
den dünya gündemine gelecek olan ken-
timizin zengin tarihini tanımak ve yok
olmaya yüz tutan izlerin peşinden 19.
yüzyıla uzanan biryolculuğa çıkmak is-
teyenler için kaçınlmayacak bir firsat.
O£kenin dışayurumu; lıiizüıı..•
Mehmet Günsür 'ün "Caiuqe " adlıyapıtı Oğlak Yayınlan tlk Yapıtları dizisinden yayımlandı
TANERGEZER
. "... içimde sular birikecek. Rüzgârlar,
yosun ve tohumlan ve baiık yumurtalan
taşryacak. Hayat başlayacak."
Mehmet Günsür'ün Oğlak Yayınlan
tlk Yapıtları dizisinden çıkan "Caiuqe"
adlı öykü kitabı bu cümlelerle bitiyor.
<
*Cainqe", bir dönemin, bir kuşağın
birikimlerinin değerlendirilmesi, süzü-
lüşü, dökümü.
Mehmet Günsür'ün ilk öykü kitabı.
On yıldır tutulan notlann hikâyeleştiril-
mesinden, daha önce yazılanlann elden
geçmesinden oluşan bir kitap. Gecikmiş.
bir ilk kitap. Belki Mehmet Günsür de
içinde sulann birikmesini bekliyordu. Bu
gecikmeyi Günsür şöyle açıklıyor: "Ba-
n şeylerin olgunlaşmasını bekJemek ola-
bilir. Ya da araya zaman koyarak daha net
görmek/söylemek isteğL"
Caiuqe, Günsür'ün on yıldır tutulmuş
bazı notlannın hikâyeleştirilmesinden
oluşmuş bir kitap, daha önce yazılanJa-
nn da gözden geçirilmesiyle. "Bazı şey-
lerin olgunlaşmasını bekJemek"diyor ya
Mehmet Günsür, gerçekten de öykücü-
lügümüzün bu en durgun dönemlerin-
den birinde "olgun" bir yapıtla çıkmış
okuyucunun karşısına. 1995 yılı bütün
değerlendirmelerde, öykücülük için *ve-
rimsiz" biryıl olarak nitelendmldi. "E^-
ki kuşaklann ö> küdcn vazgeçtigi, venile-
rin basanlı ürünler veremödiği". İşte bu
olumsuz koşullarda çıktı Mehmet Gün-
sür'ün kitabı, öyküden vazgeçmeyenler
olduğunu da gösterdi. "Ben hikâvBdeme-
yitercihederim" diyor Günsür. "Özellik-
le kısa hikâye, söylemek istedikleriıni söy-
temek için bana en uygun gelen biçim"
Dilin ve duygulann -alçakgönüllü- ama
biraz da iddialı bir arkadaşlığı olarak de-
ğerlendiriyor Günsür hikâyeyi.
Öykülerde ilk göze çarpan şey hüzün.
Sanki yitirilen birşeylerin hüznü. Kitap-
tan bir bölüm, bir günlük: "Sevgili def-
arkasındaki can yakıcı
yoğunluğu keşfetmeye çalışan Mehmet
Günsür'ün 'Caiuqe' adlı yapıtında
yitirilen şeyler ve bunun yarattığı hüzün göze
çarpıyor. Günsür'e göre, hikayelerde rastlanan
hüzün, yalnızca kendisinin değil, çok şeyler
paylaştığı belli bir yaş ve düşünce grubunun
ortak hüznü. "Bu hüzün belki de bir öfkenin
dışa vuruluş biçimidir. Ne demeli?"
ter, nasüsın? Seninle uzun zamandır pav-
laştığım çok az şey oldu. biliyorsun, vine
biliyorsun ki ben pek çok zamandır pek
güzel şeyler yasamıvonım. kırgınım, ywr-
gunum, yalnızuğımı rastgele insanlarla
paylaşıp kendimi onlara taşıtmak ve piş-
man sanahlarda uyanmak istemediğimi
sana daha önce soylemiştim defter, bilir-
sinbcnL."
Yitirilen şeyler ve bunun yarattığı hü-
zün. Günsür'e göre, hikâyelerde rastla-
nan hüzün, yalnızca kendisinin değil.
çok şeyler paylaştığı belli bir yaş ve dü-
şünce grubunun ortak hüznü. Belirli yaş
ve düşünce grubu... Kırk yaş belki? "7e-
sadüfler, yaşanan bir sürü şey, lark vaş.
'Ne kadar ıatn yaşlandık' diye yccmıştı
bir arkadaşım. Yirmi beşyaşında bile de-
ğildik bunu yazdığında. Birkaç yıl içinde,
hayal dolu bir dünyadan, çokgerçek, çok
gündelik bir hayatın içine alılıvermiştik.
Şimdi etrafimızda küçük hzlar, oğlanlar
var: Çocuklarımız."
Yaşananlann oluşturduğu, yaşananla-
nn olgunlaştırdığı bir kuşak. Beiki de
yaşananlann biraz yorduğu bir kuşak..
Amapesettiremediği: "Bazı şeylerikabul
edemeyecek kadar akıllıysan, çarpışman
lazım. Umutetmekten vazgeçerek Çarpış-
makyani. Dikkat et, umulsuzluk demiyo-
rum... Daha büyük bir vaşam başka bir
yaşam anlamına gelmez. Beni amatör fi-
lozoflar gibi konuşturma..."
Günsür. Camus'nun "Şimdi ermişler
de silah altına alınmıştır" sözünü örnek
veriyor. "Bu hüzün belki de bir öfkenin
dışa vuruluş biçimidir. Ne demeti?"
Öykülerde sık sık karşımıza çıkan şey-
lerden biri de deniz. Kimi zaman engin-
liğiyle, kimi zaman sığmılan limanlany-
la. Denizde yollann hem belirli hem de
belirsiz olmasından, karaya denizden ba-
kabilmenin verdiği yoğun özgürlük duy-
gusundan bahsediyor Günsür. "li-
man ise herkesin kendi içinde... Za-
mana ve hayata. bir an için her şeyi
dondurup bakmayı, bir teknenin k>-
şı limanda geçirmesine benzetebili-
riz. Sular ve rüzgarlar yeniden uy-
gun olduğunda, liman terk cdilir, de-
nizeçıkılır. Bir kaçtşdeğil, dinjenme-
dir demek isterim."
Kitaptan bir bölüm de bu düşün-
ceyi destekliyor: "Ayncabu bırakma
lafinı çok sevdint hepint, amayan-
lış. Ben bırakmıyorum yelken ufaltı-
yorum. Rüzgâr artınca yelken ufalt-
man geretâr. Böylece hem hızın kesil-
mez, hem de alabora olmazsın."
Kitaptaki betimlemeler, bir resim
gibi çiziyordurumlan, kişileri. Bak-
mayı, görmeyi, gördüklerini tarif et-
meyi seviyor ve önemsiyor Günsür.
Birdönem resim de yapan Günsür'e
göre, yazı ve resimin kesiştiği yön-
ler de az deği I. "Yazı, bir ortam, bir
dıırum göstermeyi, tarif etmeyi
amaçladtğı zaman, resme çok ben-
ziyor. Yani, içinde bir mekân ve birbir-
leriyle beili ilişkiler içindeki insanların
yer aldıgı resimlerie. Kurgu olarak da
benziyor, verdiği duygular açısından da."
Öyküyü, "Yazınıngereksizsüslemeler-
dcn. barok gösterişlerden uzak durarak
kendisini bütün yabnJığp» la ortaya koyan
bir biçim" olduğu için tercıh ettiğinı
belirtmişti Günsür. Kendisi yazarken de
mümkiin olduğunca sade olmaya çalış-
tığını söylüyor. "Kısavesadeyazmakda
oldukçayorucu bir uğraş. Zaman ve ken-
di yazdiklaruıa karşı bir acımasızlık
gerektiriyor. Tıtizlik duygusu uy^ndıran,
yazüanlâruı defalarca yazıbp son hal-
lerini butanalanndan kaynaklanı> or ola-
bilir. Okumayı sevdiğim, zaman zaman
örnek aldığım yazarlarda beni en çok et-
kikyen hep sadcliklcri oluyor, bir de bu
sadeüğin arkasındaki can yakjcı yoğun-
luğu keşfetmeye çaJışmak."
'Cool caz 'ın ustası GerryMulligan öldü
Kültür Servisi- 'Cool
caz'ın ustalanndan,
bariton saksofoncu Gerry
Mulligan, gecen hafta
sonu Connecticut'takı
evinde öldü. 68 yaşında
olan sanatçı, 1992 yılında
İstanbul Müzik
Festivah'ne de katılmıştı.
Müzik yaşamına
Philadelphia'da piyano
çalarak başlayan Mulligan,
saksofonun en büyük
ustalanndan biri olarak
biliniyordu. Gene Knıpa
ve Claude Tbornhill gıbı
döneminin ünlü
müzisyenleriyle birlikte
çalışan sanatçının yaptığı
kimi besteler, 1940'lı
yıllarda Miks Davis ve Gill
Evans tarafindan
yorumlandı. 1952 yılında
ChetBaker.Chico
Hamüton ve Bob Whitlock ile bir
dörtlü kurdu. Pıyanoya yer verilmeyen
orkestra ile birlikte altın çağını da
yaşayan Mulligan, 1960 yılında ise
kendi orkestrası olan Concert Jazz
Band'i kurdu. Son 20 yıldır
çalışmalanna çeşitli konserler ve
68 yaşında ölen
sanatçının 'Night
At Tumtable',
'VValkingSnoes',
'Soft Shoes' ve
'Jeru' gibi
bcsteleri cool
cazın önemli
ömekleri
arasında yer
almakta.. Gerry
Mulligan. "Jazz
On Summer' (Bir
Yaz Gününde
Caz),'IWantto
Live' (Yaşamak
tstnonım), 'The
Subterraneans"
radyo- TV programlanyla devam eden
sanatçı 'cool caz' ekolünün kurallannı
ve tarzını belirleyen ad olarak ünlendi.
Teknik yönden kusursuz bir müzisyen
olarak tanımlanan sanatçı, cazcılann
salt sezgileriyle çaldıklan yolundaki
kuralın da yıkılmasına yol açtı.
Sanatçının 'Night At Tumtable',
Mtındakiler) gibi
çeşitli fîlmlerde de
rol almışta.
'\ValkingShoes", Soft.Shoes' ve 'Jeru'
gibi besteleri cool cazın önemli
örnekleri arasında yer almakta.. Gerry
Mulligan, 'Jazz On Summer' (Bir Yaz
Gününde Caz), 'I Want to Live'
(Yaşamak tstiyorum). 'The
Subterraneans' (Yerin Altmdakiler)
gibi çeşitli filmlerde de rol almıştı.
CUMHURİYET VAKFI
BÎR DAKtKALIK KISA FİLM YARIŞMASI
ŞARTNAME
Cumhuriyet Vakfi ile TÜRSAK (Türkiye Sınema ve Audiovısuel Kültür) Vak-
fı, ünıversıtelerimızin iletişitn ve sinema bölümlennde öğrenim gören gençlere
ve tüm amatör sınemacılara yönelık bir kısa fllm yanşması düzenlemiştir.
Amaç: Cumhunyet Vakfi ve TÜRSAK, bir yandan sınemaya katkıda buluna-
cak sinema öğrencilerinı desteklemek ve tecimsel şansı olmayan kısa film yapı-
mını özendirmek, dığer yandan 3-14 Haziran 19% tanhlerinde Istanbul'da ger-
çekleştırilecek HABITAT Insan Yerleşimleri Konferansı çerçevesınde. insan
yerleşimleri ve kentleşme sorunlanna farklı bakış acılan getırebilecek sıne-
matografık çalışmalan desteklemek amacıyla "Kent Konulu Kısa Film Yanş-
ması" düzenlemıştır.
Konu: Insan yerleşimleri ve kentleşme sorurtlan.
Kıpsam: Kumıaca, belgesel. eanlandırma ve deneyscl gibi farklı türlerdekı tüm
kısa fılmlere açıktır.
Katılma koşullan:
- Süresi I dakikavı aşmayan filmlcr katılabilir.
- Filmler video yada sinema (16mm. '35 mm.) filmi olarak çekilmiş olabılir.
Ancak yanşmacılar, yapımlannı bir adet VHS ve bir adet Betacam SP bandına
aktanlmış olarak teslim edeceklerdir. *
- Yanşmaya daha önce ödül almamış ve 1 Ocak 1994 tarihındcn itibaren yapılmış
filmler kabul edılir.
- Yanşmaya katılacak filmlerin en geç 1 Nisan 1996 tanhine kadar TÜRSAK
Vakfi'nın Gazetecı Erol Dernek Sokak Hanıf Han N c 11 '2 adresine teslim
edilmesi gerekmektedır.
- Yanşmacılar filmlennın kısa özetleri ile kendi özgeçmışlenni, adres ve telefonlan
ile teslim sırasında dolduracaklan başvuru belgelenni ve bir adet fotoğraflannı,
fiJmlennin VHS ve Betacam SP bantlanyla birlikte teslim edeceklerdir.
- Yanşmaya birden fazla filmle katılabılinir.
- Ödül kazanan filmlerin bir kopyası tecimsel amaç gütmeden çeşitli gösterimler
için TÜRSAK Vakfi arsivinde saklı tutulacaktır. Derece almayan filmler ise
sonuçlann açıklanmasını takıp eden onbeş gün içinde aynı adresten teslim
alınacaktır.
- Sonuçlar 1 Mayıs 1996 tarihinde duyunılacaktır.
Ödüller:
Bırincilik ödûlü
Ikincilik Ödülü
Üçüncülük ödülü
75.000 000 - TL.
50.000.000.- TL.
25 000.000 - TL.
Jün aynca gerek duyarsa mansiyon ya da özel ödül verebılır.
Secici Kurul: Süha Ann, Mehmet Açar, Dervif Pasin, Oktay Ekinci,
Rekin Teksoy, Vecdi Sayar. Oktay Kurtböke. Hilmi Etikan.
Şair Ercüment
Uçan öldü
Kültür Servisi- Şair Ercüment Uçan önceki akşam,
mide kanserinden yaşamını yitirdi. 1928 yılında tstan-
bul'da doğan Uçan, bir süre ücretli öğretmenlik, avukat-
lık yaptı. Yazmaya 1945- 46 yıllannda başladı. tlk şiiri
Bucak dergisinde çıktı. 'En
yalın öğeyi tersten gören, ne-
gatiffeştiren, saynlı bir du-
yarlılıkla' (Cemal Süreya)
imgeye dayalı, çağnşımlarla
gelişen, biçim ve öz açısın-
dan Ikinci Yeni şiirini sürdü-
ren bir şair olarak tanındı.
Yirmi beş yıl boyunca top-
lumsal gerçekçi akımı be-
nimseyenlerin dışında çeşit-
li dergilerde yazan Uçan'mn
yapıtları arasında 'Gümüş-
çübaşı' (1958), 'Et' (1960),
'Kuyuda Yusuf (1962), 'Av-
lanırken BirKorku' (1967),
'Albatros Adı Birgün Gele-
cek' (1971), 'Geçmiş Zaman Tevellüdü' (1988), 'Ziba
Sokağı' (1991), 'Ay Batarken Kancama' (1994) bulunu-
yordu. Uçan, dün Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa
verildi.
UT
Ben yaşarsam utlar gibi yaşanm
Eski zamanlarda gül bahçelerinde
Bir orman aydınlığını getirir meyvalann
Aşkın eğilmiş mor ağzından
Ben gözlerini severim ceylanlann
Kalbimi duyanm balıklar soluyunca mavilerde
Hanımelleri mantarlar kuzukulaklan
Unutulmuş aşklan kırlann
Ben ellerimi severim sabahleyin uyanınca
Büyülü masâllar limanında
En erken kalkan gemi benim
Rûzgânmda deniz kızlan
Ercüment LÇARI
'Sloganlaraşınır,
dizeler aşınmaz'
Kültür Servisi- Kübalı devrimci ve şair Jose Marti şi-
irin, müziğin ve dostluğun evrensel dilinin buluştuğu bir
geceyle anıldı TYS ve Jose Marti Dostlan Derneği'nin
önceki akşam AKM'de ortaklaşa düzenlediği gecede
Prof.Dr.Bittin Toker tüm yaşam alanlanmızın emperya-
lizmin kuşatriıası ve tehlikesi altında olduğuna değine-
rek "Jose Marti
ve Küba bizün
için tüm dünya-
dan sorumlu ol-
duğunu sanan
ABD'ye karşı di-
renlşin bu süper
güce karşı verilen
33 yılhk savaşın
slmgesSdir" dedı.
Toker aynca
Küba ve benzer
koşullan yaşayan
ülkelerde sanatçı-
lann çok önemli
bir işlevi oldugu-
nu, çünkü sanat-
çılann devrimi fi-
ilen başlatmama-
lanna rağmen,
devrimin ateşini
yaktıklannı belir-
terek, sloganlann
aşuıdıgını ama di-
zeler aşınmadığı-
nıvurguladı. Ata-
ol Behramoğlu ise
yaptığı konuşmada ozanı "Büyük bir savaşçı ve aynı za-
manda büyük bir demokrat ve şair" olarak tanımladı.
Behramoğlu, Marti'nin şiirinde sonsuz bir yalınlık,
büyük bir içtenlik olduğunu söyleyerek ozanın büyük ba-
şansının belki de onun "her şeyden önce sonsuzinsan olu-
şundan,içtenliginden" kaynakJandığını söyledi.
KÜLTÜR#Ç İ Z t K
K A M l L M A S A R A C I