23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 OCAK 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMt .Metal işçileri 'diken üstünde' Demaş'ta işine son verilen 173 çalışanm tazminatlannı ödemeyen Uzanlar, Metaş'ı rölantiye aldı; Aydın <da kurulu Testaş'ta ise işveren, iş yok gerekçesiyle işçileri zorunlu izne çıkarmaya çalışıyor ÜMİTOTAN • IMetal işçileri haklannı alamadan işten atılıp ya da mecburi izine çıkarıhrken Türk Metal Sendikası Izmir Şube Başkanı Yılmaz Turan, altyapısız özelleştirmeden yakınarak "Dünyanın hiçtoir yerinde işyerlerini peşkeş çekerek, işçileri solcağa atarak özelleştirme yapılmaz" dedi. Metal Sendikası Izmir Şube Başkanı Yılmaz Turan, me- tal işkolunda büyük bir işçi kıyımı yaşandığını belirte- rek "Dünyanın hiçbir yerin- de böyie bir özelleştirme ya- şanmamtştır. tşyerlerini peş- keş çekerek, işçileri sokağa atarak özelleştirme yapıl- maz" dedı. Uzan aılesi tarafından sa- tın alınan 600 işçinin çalış- tığı Metaş, 'rölanti'de. Hur- da demir işleyen ışletmede hiç hurda demir kalmazken siparişin de verilmemesi iş- çiler arastnda huzursuzluk yarattı. tşçilerin 'revizyon' adı altında çalıştınldığını ve bu işletmenin geleceğinden kuşkulu oldugunu belirten Turan, "Bugün sipariş veril- se hurda demir ancak bir ay sonra gelir. tşverenin böyle İZ.MİR- Metal işkolunda özel leştırmenin faturası ış- çiye çıkıyor. Metal işçileri haklannı alamadan işten atı- lıp y a da mecburi izine çıka- nlırken Türk Metal Sendi- kası yetkililen "altyapısız'' özel leştirmeden yakınıyor- lar. Uzan ailesinin satın aldı- ğı Metaş'ta hurda demirin tûkenip siparişin de verilme- mesi 600 işçiye 'diken üs- tünde' günler yaşatıyor. Yi- ne Uzanlar'ın Demaş'ında işlerinden atılan ve tazmi- natlan ödenmeyen 173 ışçi, icraya gitme hazırhğı yapar- ken Aydın'da kurulu Tes- taş'ta işveren 'işyok' gerek- çesiyle işçileri ücretsiz izine göndermek istiyor. Türk bir niyetide görûnmûyor. Ne yapmak istediğini aniayamı- yonız. tşçiler ve sendika ola- rak tedirginiz. Yetkililerin bir açıklama yapmasını bek- Uyoruz" dedi. Yine Uzanlar tarafından satın alınan ve Metaş'ın yan kuruluşu olan Demaş'ta 173 çalışanm bir gecede kapı önüne konuldugunu ve ala- caklannm da verilmediğini belirten Yılmaz, şunlan söy- ledi: "İşveren abJanlara ala- caklannın hemen ödeneceği sözii verdi. Aradan günler geçti,ses çıkmadı.Görüşme- leryapök. 'Iki taksıtle öde- yelim' dediler. İlk taksidi bu- giine degin yanrmalan gere- Idrdi, bu gerçekleşmedi. Bu- gün (dün) bir toplantı vapa- rak bir eylem takvimi belir- levecegiz. Alacaklarla iJgifi icraya başvuracagız." Aydm'da kurulu Testaş'ta dasorunlaryaşanıyor. Özel- leştirme sonrası işçileri 45 gün ücretsiz izine çıkarmak ısteyen işverene sendika 'şimdilik' engel oldu. Işvere- nin 'iş yok' gerekçesiyle iş- çileri izine çıkarmaya çalış- Metas işçileri, ihale sırasında işçi haklan maddesinde değişiklik yapıldığı gerekçesiyle uyan toplantısı düzenlemişti. tığını anlatan Yılmaz. "İş yoksa bu işletmeyi neden al- dı? Testaş'ın 130dönümüaş- kuı arazisi var. Bu ara/i için mi akülar? Demaş'ta da ay- nı durum var. Orası da kıv- metli arazi. Metal işkolunun yeni işverenleri herhalde fab- rikalan yıkıp apartman di- kecekler. Çünkü gidiş bunu gösteriyor" diye konuştu. Ote yandan Aliağa yakınla- nnda kurulu Çukurova De- mir Çelik'ten 173 işçinin •yangın bahanesi'yle atılma- sına da tepkiler sürüyor. Türk Metal Sendikası yetki- lileri bu konunun da takipçi- si olduklannı, ancak gelışen olaylann sendikalan aştığı- nı, hükümetin zaman geçır- meden gerekli kanunlan çı- karması gerektiğini, belirt- tiler. Hınıs ve Varto'daki afet evleri için 1 milyon liralık ödenek ayrıldı Deprem koııutları^ ödenek yoksuhı ERZURUM (Cumhuriyet) - Hınıs ve Varto'da 1966 yılında meydana gelen ve yüzlerce in- sanın ölümüne, binlerce evin yı- kılmasına neden olan depremin üzerinden 30 yıl geçmesine rağ- men, afetzedelerin yaralan ha- len sanlmadı. Bayındırlık Ba- kanlığı'nın 1992 yılında temeli atılan ve çürümeye terk edilen 200 afet konutunun tamamlan- ması için 1995 yılı bütçesinde 1 milyonluk ödenek ayırması tep- kilere yol açtı. Hınıs-Varto depreminden sonra, Türkiye'de birçok dep- rem meydana geldiğını, afetler- den hemen sonra afetzedelerin yaralannın sanldığını belirten Hınıs Belediye Başkanı Cafer Eren, ilçelerinin devlet tarafın- dan cezalandınldtğını ileri sür- dü. Belediye Başkanı Eren, şun- lan söyledi: "Yülardır verdiğimiz müca- Hınıs ve Varto'daki 5 bin vatanda>. e\ lerin tamamlanması için Bayındırlık Bakanlığı'na başvurdu. verdik. Bütçeye koyulan ödene- ği, bi/ iki katı\ la Ba> ındırlık Ba- kanlığı'na göndcrccegi/. Belki utanır. 19% bütçesine inşaatla- nn tamamlanması için gerekli ödeneği koyarlar." dele sonucu 200 afet evinin te- mclini attırmayı başardık. Bu afet e\ lerinin kaba inşaatlan ta- mamlandı. Daha sonra ise öde- nek yokluğu ncdeniylc inşaatlar yanm kaldı. Yapbğınuz tüm gi- rişimlere rağmen yanm kalan afet e\ lerinin tamamlanması için Bayındıriık Bakanlığı 1995 bütçesine 1 milyon liralık öde- nek koydu. Bu ödenek miktan- nı duyunca şok olduk. Karar Nemada uyutma politikası endişesiANKARA (ANKA) - Çaitşanlann yoğun tepkisinden sonra hükümet yetkililerinin zorunlu tasarruf hesaplannın 6'ncı dönem nema ödemelerinin şubat ayında yapılacağını açıklamalanna karşın henüz ödemelerin yapılmasını öngören bir Yüksek Planlama Kurulu (YPK) karannın imzaya açilmadığı öğrenildi. Maliye Bakanı İsmet Artila'nm. şubat ayındaki yoğun iç borç geri ödemelerini gerekçe göstererek 6'ncı dönem nema ödemelerinin yapılmasını öngören YPK karannı imzalamayip geri göndermesinden sonra nema ödemelerinin yapılması konusunda ısrarlı davranan Hazine'nin, Devlet Bakanı Aykon Dogan'a yaptığı başvurunun henüz Doğan tarafından bekletildiği ve herhangi Attila, ödeme ka- rannı im/atamadL bir işleme tabi tutulmadığı bıldirildi. Bu nedenle de geçen hafta cuma gününe kadar Yüksek Planlama Kurulu üyelerinın imzasına açılmış yeni bir karar bulunmadıgı belirlendı. Nema ödemeleriyle ilgilı YPK karannın çıkabilmesı ıçın Devlet Bakanı Aykon Doğan"ın Hazine'nin nema ödemelerinin yapılmasına ilışkin görüşünü içeren başvurusunu. sekreterliğıni kendisıne bağlı bulunan DPT'nin yaptığı Yüksek Planlama Kurulu'na sunarak bir karar oluşturulmasını sağlaması gerekiyor. Yüksek Planlama Kurulu uzun bir süreden bu yana toplanmadığı için YPK kararlan. genellıkle DPT'de hazırlandıktan sonra ilgili bakanlara elden imzalattınlıyor. DUNYA EKONOMİSÎNE BAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLULONDRA Son reformcu ilk reformcuya benzerken Ç ubais, Filatov ve Kozirev'in, ge- çen iki hafta içinde görevlerinden aynlmalanyla birlikte Yeltsin'in çevresinde hiç "reformcu ve Batıya" ya- kın polrtikacı kalmadı. Bu üçünün, Batı tarafından reformcu olduğu için destek- lenen Başkan Yeltsin tarafından görev- den uzaklaştınlmalan ise Rusya'da se- çimler yaklaşırken bir dönemin kapan- maya başladığına işaret ediyor. B u dönem kapanırken, Yeltsin'in ka- derınin de giderek, 1980'lerde re- form sürecini başlatan Gorba- çov'unkine benzemeye başlaması ise bir başka ilginç gelişme. Restorasyon gündemde mi? Yönetimde geçen hafta gerçekleşen değişikliklerle, Rusya'nın yönetici sınıf- lan içinde (unutmayın ki eski SSCB'yi yöneten bürokrasinin, idari ve askeri mekanizması olduğu gibi yerinde duru- yor) halkın reformlardan hoşnutsuzlu- ğunun had safhaya çıktığını görerek, bir "restorasyon" dönemine girmek gerek- tiğini savunanlar hâkrm duruma geldi. Tabü ki bu "restorasyon" SSCB'nin ya- pılanna geri dönmek anlamına gelmiyor. Şimdi gündemde, durmak, istikrar sağ- lamak ve güç toplamaya çalışmak var. Bu "restorasyon"', Rusya'nın yönetici sınıfı açısından reformlarla özelleştinme- lere ara vermek, ekonominin kontrolü- nü tekrar ele geçirmek ve kaynak dağı- tımını yaşam koşullanndaki bozulmayı azaltacak şekilde yeniden düzenleme- ye çalışmak anlamına geliyor. Bu "res- torasyon" çabalanna, Rusya ekonomi- sinin dışa açılması sırasında ortaya çı- kan, gelişen ve bugün de reformların devam etmesini isteyen yeni ö^el teşeb- büs sahipleri sınıfının bir engel oluştur- duğu düşünülebilir. Ancak bunlann, son Duma seçimlerinin de gösterdiği gibi kayda değer bir gücü yok. Bir diğer en- gel de Rusya'nın içinde olduğu büyük kaynak sıkıntısı. Böyle bir "restorasyon " çabası için Batı'dan destek almak da mümkün değil. Geriye, yeni kaynak ya- ratmak için, SSCB'nin eski etki alanla- nndaki ekonomik zenginliklere tekrar ve bir an evvel ulaşmaktan başka çare kal- mıyor. Bu yüzden, daha önce de bu kö- şedetartıştığımızgibi, "restorasyon"ça- balan en etkin bir şekilde, kendini ilk ön- ce Rusya'nın dış politika önceliklerinin giderek yeniden şekillenmesinde gös- termeye başladı. Suzan Crow imzalı bir NATO tartışma dokümanına göre 1993'te başlayan bu süreç, geçen sene tamamlandı; cumhuriyetler tekrar ana- vatanla bütünleşmek için baskı altına alınacaklar. NATO'nun Doğu'ya doğru genişlemesi engellenecek, ABD dış po- litikası, Bosna, Sırbistan, Iran, Irak ve Kuzey Kore gibi bölgelerde sürekli eleş- tirilecek ve bu arada Çin ıle Batı'ya kar- şı bir yakınlaşma sağlanacak. Ekonomide "u" dönüş Geçen hafta, aynlan Çubais ekonomi- den sorumluydu ve özelleştirmenin mi- man olarak biliniyordu ve üstelik önce Gaidar, sonra Federov'un istifası ile başlayan reform yanlılannın tavsiyesi sürecinde, Yeltsin ilk kadrosundan ayakta kalan son reformcuydu (The Economist 20/01/96.) Çubais'in istifa- sının ardından "doğru dürüst planlan- madan yürütülen özelleştirmelerin dur- durulacağı" ve "sosyal harcamaların arttırılacağı" yönünde yapılan açıklama- lar (Financial Times 21/01/96), ekono- mik alanda sert bir dönüşe işaret ediyor. ci görevi, eski Sovyet Rusya toprakla- nndaki bütünleşme eğilimlerini güçlen- dirmektir"(WaU StreetJoumal 9/01/96) demesinden, Primakov'un yeni dış po- litika yönelimi ile tam bir uygunluk ha- linde olduğu görülüyor. Primakov'un başka ilginç özellikleri de var. Örneğin, Primakov bir Ortadoğu uzmanı ve Sad- dam Hüseyin ile Körfez Savaşı sırasın- da ABD'ye giderek, Saddam'ı kurtara- cak bir çözüm aramaya kalkacak kadar da yakın ilişkisi var (Herald Tibune 13- 14/01/96). Geçen yıl içinde şekillenme- ye başlayan Rusya-Çin yakınlaşması- nın da mimarlanndan Primakov. Halen Rusya'nın en önemli silah alıcısı olan Çin ile Primakov döneminde, ilişkilerin da- ha da gelişmesi, sınıranlaşmazlıklannın Yettsin'in yönetici ekibinin başı olan libe- ral eğilimli Sergei Filatov'un daeski Mil- liyetler Bakanı, ve Çeçenistan'daki sa- vaşın çıkmasında önemli rol oynayan Yegarov'la değiştirilmesi (International Herald Tribune 18/06/96) reform yan- lılanna bir başka darbe oldu. KGB'den dışişlerine ~ Ancak en önemli değişiklik kuşkusuz, Kozirev'in istifası ile yerine KGB 1. Di- rektöriüğü'nün (Yani casusluk bölümü- nün) başı Yevgeni Primakov'un Dışiş- leri Bakanı olmasıydı. Primakov, askeri- sınai işletmelerde ve petrol işletmelerin- de etkin olan bürokrasinin adamı olarak biliniyor. Geçenlerde Komsomolskaya Pravda gazetesine KGB Başkanı olarak verdiği demeçte "haberalmaservislerinin birin- çözümlenmesi, Birieşmiş Milletler Gü- venlik KonseyindeÇin'in desteklenme- si ve Irak üzerindeki ambargonun kalk- ması için de Çin'in desteğinin istenme- si bekleniyor (Herald Tribune 16/01/96). Gözlemciler, Primakov'un yönetiminde dışişlerinin yeniden şekilleneceğıni ve Rusya'nın dış politikasında, ABD ile so- runu olan ülkelere ve akımlara daha faz- la destek sağlanacağını düşünüyorlar. Nihayet Primakov'un Dışişleri Bakanlığı sırasında ve Duma'da "komünistlerin" güçlü olduğu bir dönemde, nükleer si- lahîarın yok edilmesi için SALT-II anlaş- masının imzalanmasının da hiç bir şan- sının kalmadığını söylemek mümkün. Ve Gorbaçov'dan Yeltsin'e Ancak Primakov'un en ilginç özelliği her halde Gorbaçov düşerken de bu- günküne benzer bir şekilde öne çıkmış olması. Bu da bizi Yeltsin'in gittikçe Gor- baçov'u hatıriatmaya başlayan değiş- mesine getiriyor. 1991'de Gorbaçov reformlann yıkıct etkilerinden dolayı toplumsal desteği- nin azaldığını fark edınce, yerini koru- mak için reformlan yavaşlatmaktan ya- na olan siyasi rakiplerine yakınlaşmaya başlamış ve giderek onlann polrtikalan- nı benimsemişti. Ancak bildiğiniz gibi, bu, rakiplerinin güçlenmesinden başka bir işe yarama- dı. Primakov'u tam da bu sırada, 1991 Ağustos darbesinden üç ay önce sah- nede görüyoruz. Gorbaçov Batı'ya çok fazla taviz ver- diği yönündeki eleştirilere cevap vermek ve milliyetçi rakiplerini tatmin etmek için Primakov'u George Bush'la görüşme- ye gönderiyor. Primakov'un görevi Bush'a reformların neden yavaşlaması gerektiğini anlatmak. Sonuç: Prima- kov'u karşılannda gören ABD yönetimi SSCB'ye yardım paketini geciktiriyor, Bu, Gorbaçov'u daha da zayıfiatarak darbeye ve iktidannı kaybetmesine yol açıyor. Bu arada Primakov'un da Gor- baçov'u terk edip Yeltsin saflanna geç- tiğini görüyoruz. Bugün Yeltsin de Gorbaçov'a benzer bir durumda. Geçen yıl boyunca sürek- li milliyetçi ve Batı karşıtı olanlara taviz veren ve reform yanlılanna karşı tutum alan Yeltsin, hastaneden çıktıktan ve başkanlık seçimlerinde aday olmaya ka- rar verdikten sonra rakiplerinin politika- lannı daha fazla benimsemeye başladı. Bu dönüşümün içinde Primakov yine sahnede ve yine Batı'ya karşı bir tutum belirtmenin ve milliyetçileri memnun et- menin bir aracı. Ve yine büyük bir olası- lıkla, bu taviz ve uzlaşma politikası, Gor- baçov gibi Yeltsin'in de işine yaramaya- cak. Bunun iki güçlü nedeni var. Birincısı, Yeltsin seçimlere hasta bir adam ve re- formlann etkilerinden sorumlu bir polı- tikacı olarak giriyor. İkincisi, seçimlerde hava, rakiplerini reformlara karşı çık- makla suçlamaya uygun olmayacağına göre, elinde tek çare onlann, milliyet- çi/yayılmacı ve popülist politikalannı da- ha iyi savunmaya kalkmak kalıyor. Hem bu konuda inandıncı olması zor hem de rakipleri Yeltsin'den çok daha iyi örgütlüler. Bunlara ek olarak, en son Çe- çenya fiyaskosundan sonra, bu alanda- ki başarısızlığın faturasının seçimlerde Yeltsin'e çıkartılacağını da düşünmek gerekir. Bu koşullarda, eğer rakipleri bölün- mezse, reform yanlılan, her şeye rağ- men Yeltsin'in arkasında birleşmezlerse, Yeltsin'in seçimleri kazanması hemen hemen imkânsız gibi görünüyor. Bağ-Kur Prim alaeağı 52 trilyon ANKARA (AA) - Bağ- Kur Genel Müdürü Rıdvan Selçuk, 1 milyon 771 bin 782 sigortalının kuruma toplam 52 trilyon lıra pnm borcu bulunduğunu bildirerek, sigortalılara prim borçlannı hatırlatmak amacıyla şubat ayında mektup göndereceklerini kaydetti. Rıdvan Selçuk! Bağ-Kur sigortalısı ve emeklisine daha iyi saglık hizmetı sunmak üzere, çeşitli üniversite hastaneleri ile görüşmelerde bulunduklannı söyledi. Kunımun. 29 trilyon lirası prim, 23 trilyon lirası gecikme zammı olmak üzere toplam 52 tnlyon lıra alaeağı bulunduğunu vurgulayan Selçuk, toplam 1 milyon 870 bin 219 sigortalıdan 1 milyon 771 bin 782'sinin kuruma prim borcu bulunduğunu. 98 bin 437 sigortalının ise borcu olmadığını bildirdi. Selçuk, kuruma olan prim borçlannı anımsatmak amacıyla, prim borcu olan sigortalılara "Otomatik Mektup Servisi" aracılığı ile şubat ayından itıbaren mektup göndereceklerinı kaydetti. ANKARA PAZARI YAKL'P KEPENEK SevgHi Uğur Mumcu (H) Öldürülmenin üzerinden 24 Ocak'tatam üç yıl geç- miş olacak; sana son biryılın ekonomik ve siyasal ge- lişmelerinin kısa bir özetini vermek istiyorum. Seni öldürenler geçen yıl da bulunmadı. Siyasal amaçlı adam öldürmelerin sonu gelmiyor. Böyle bir "ortamın" ne ölçüde karanlık olduğu açıktır. Ancak, karanlığın da karanlığı varmış; senden son- ra "işleyeni bilinmeyen" adam öldürmelerin yerini, neredeyse tümüyle, "bilinen suçlusu açıklanmayan" öldürmeler aldı. "Gözaltında ya da cezaevinde ölen ve kaybolanlann sayısı" çoğaldıkça "katilleribulma- sı gerekenler katil mi oluyor" sorusuna takılan çeliş- kiyi yaşıyor, toplum. Bu olaylar karşısında basın-yayın kuruluşlannın eşi bulunamaz "duyarsızlığı" ve ülkeyi yönetenlerin yıl— lardır hainlik derecesinde süregelen "sorumsuzfu- ğu", tarihe geçecek "yıkım" özelliği taşıyor. * • • Siyasal çalkantılar artarak sürdü; yılın sonlannda er- kene alınan genel seçim yapıldı. Seçimlere katılım çok yüksekti. Aslında bu kadar siyasetle uğraşan ve bu ölçüde başansız olan bir toplum, öteki dünyada var mı bilemem, ama dünyada sanınm yoktur. Seçimlerden önce tüm partiler, ülke sorunlanna nasıl çözüm getireceklerini, toplum kesimleriyle oluş- turacak yerde "tarikat önderteriyie" görüşme yolunu tuttular. "Tarikatkulu" kesilen parti başkanlan, utan- madan "laik" olduklannı belirttiler; iyice birbirierine benzer bir duruma geldiler. Aralannda, ne demokra- tikleşme ne de ekonomik sorunlara çözüm bakımın- dan hiç fark kalmadı. Çok yetersiz siyasal önderierin elinde ülke, impa- ratorluğun son yıllannda Islamcı-çağdaş ikileminin kavgalarına gebe görünüyor. "Temiz bir düzen par- tisi" olduğu son günlerde verdiği sahte ödünlere da- yanılarak dinci partinin, örneğin "egemenliğin kayna- ğının" ulus mu Tanrı mı olduğu konusundâki görüşü ya da "kadınlann" eğitimde, işte ve evde "eşitliği" üzerine görüşleri açıkça sorgulanmıyor. Biliyorsun, bızde sıyasetçi sözde laik, özde laiklik karşıtı olma- nın "ticaretiyle" uğraşır. Yeni seçilen milletvekillerinin niteliği de oldukça karmaşık; büyük ölçüde "haklannda değişik suçlar- dan kovuşturma açılmış bulunanlar" aday gösteril- di. Buna karşılık çok sayıda polıs kökenli milletvekili seçildiğine göre "suçluları kovuşturma"nır\ TB- MM'nin içinde sürdürüleceği düşünülebilir. • •• Ekonomide, yüzde 10O'lere ulaşan enflasyonla ya- şamaya iyice alıştınlan toplum, sayılan çok gerekliy- miş gibi 550 yapılan milletvekillerini "kurtarmanın ulu- salmutluluğunu"', bayramını yaşıyor. Halk, yıllardır yüzde yüzlere ulaşan enflasyonla ya- şam savaşımı verirken milletvekillerine sağlanan "maaş, yolluk, sağlık ve kredi olanaklan" yani "doğ- rudan akçalı" çıkarların, seçenlerin maaş, ücret, çift- çı ve esnaf gelirlerıyle hiçbir "yakınlığı" kalmadı. Üs- telik bu tutara "olası hırsızlık veyolsuzlukolanaklan" da eklenince, ortalama milletvekili "getirisi", halkın deyişiyle bunlann "yedi sülalelerine yetecek" ölçü- lere yükseliyor. Bir milletvekili ailesi ortalama dört ki- şi alınırsa, 550 milletvekili seçtiğımıze göre toplam 2 bin 200 insanımızın iş. ücret, eğitim ve sağlık gibi so- runlannı kökten ve kalıcı olarak, en zengin ülkelerin en zenginlerine taş çıkartacak bir biçimde çözmüş oluyoruz. Ülke nüfusu yaklaşık 63 milyon olduğuna göre geriye kalan 62 milyon 997 bin 800 Türkün "kur- tuluşu " için sürekli olarak milletvekili seçimi yapılma" : hdır... Hazırlıksız gümrük biriiğine katılma ve beceriksiz özelleştirme gibi "tümüyle biçimsel" iki eksene otur- tulmaya çalışılan ülke ekonomisi artık iyice dikiş tut- muyor. Son günlerde IMF'nin geçici bir süre için "1a- iz-döviz kuru kıskacında " çırpınan bu hastadan umu- dunu kestığı haber veriliyor. Seçim sürecinde ekonominin sorunlan ele alınma- dığından kurulacak hükümetten hiç kimse ekonomik sorunlara, örneğin enflasyona çözüm beklemiyor. Tüm gözler yeni hükümetle ekonomiyi masaya yatır- masibeklenen,yıllann"5ierçe/(fe/ckurtanc/s/"IMF'ye ve onun "emekçi kesimi daha da yoksullaştırmak /ç/n"neler önereceğine çevrilmiş bulunmaktadır. Yoksullaştırmanın en ilginç göstergesi "ekmek fi- yafr "dır. Senin öldürüldüğün günlerde, ekmeğin "gra- mı" dört buçuk; "dörtte biri vergi olarak kesilmekte olan" asgari ücret de 1 milyon 499 bin liraydı. Bugün, ekmeğin gram fiyatı yaklaşık "on iki kat" bir artışla 52 lira, "brüt" asgari ücret de 5.6 kat artışla sekiz mil- yon 460 bin liradır. Sen öldürüldüğünde "brüt" asga- ri ücret ile 333 kilogram ekmek alınabilirdi, günümüz- de bu miktar yarı yanya azalarak 163'e düşmüş bu- lunmaktadır. ••• Türkiye, kendi insanınıyoksuüaştınmayadayalı "or- taçağ karanlığı "na sürüklenmenin boğuşmasıyla uğ- raşırken dünyada teknoloji alanında akıl almaz yeni- likler gerçekleşiyor. Geçen günlerde uzayda "güneş sistemi" sayısının "milyariarca", 50-100 milyar ara- sında olduğunun saptandığı açıklandı. Bilişim, elekt- ronik ve genetikte "insanyaratıcılığı", her gün bir "bi- linmeyeni bilinen" kılmanın olağanüstü heyecanını yaşatıyor. Bizde ise iyice çökertilen eğitim düzenin- de, insanların ya "beyinleri" birbirlerini boğazlama- lan için "bağlanıyor" ya da "yurtdışına göçlerinin" ola- nağı sağlanıyor. • • • Tüm bu olumsuzluklara karşın toplumsal devin- genlik sürüyor. "Cumhuriyet", çalışanlan sendikalı olabilen tek basın-yayın organı olarak ödünsüz kim- liğiyle, vartığını sürdürüyor. Yeniden sol/sosyalist par- ti çalışmalan yapılıyor. Gençler sporun hemen her daîında uluslararası başarılar kazanıyor. Dünyada yüzde 240 ile en yüksek orana ulaşan "faiz" kazan- cına karşın, yine de tanm ve sanayide üretim yapan- lar; hizmet verenler var. Senin öncülük ettiğin "araş- tırmacı gazetecitik" alanında önemli atılımlar oluyor; geleceğe umutla bakılmasını sağlayacak dürüst, na- muslu, özgür ve üretken kalemlerin sayısı, tüm bas- kılara, gözaltında öldürmelere inat, her gün artıyor. Kısaca, ektiğin tohumlar kaçınılmaz filizlerini veriyor. Sümerbank'ta yüksek ve güvenli M E V D U A T F A İ Z L E R I M I Z VADE 1 ay 3 ay 6 ay 1 yıl % % % % TL. 1OO 1O6 1O8 11O USD. % 8 % 9 % 9,5 % 1O DM. % 7 % 8 •O C7 % 1O,5 SÜMERBANKu ş a k t a n k u s a ğ a
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle