Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
122 OCAK 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Tiyatro Ayna, Tuncer Cücenoğlu'nun 'Ziyaretçi' oyununu Dilek Türker'in yorumuyla sahneleyecek
Umutsuzhığu sevgiyle aşmak.•.
TANERGEZER
Küçük Sahne'nin kaloriferleri yanma-
yan soğuk salonlannda nice hastalıklara,
ameliyatlara katlanarak oyunlar çıkaran,
tiyatro içın çarpan bir yürek Dilek Tür-
ker. Şu sıralar, yine aynı koşullarla boğu-
şarak hazirlıklannı sürdûrdükleri oyun
da Türker'in ödün vermez, idealist yak-
laşımıyladenkdüşüyor. Sevgisiyle, inan-
cıyla oğlunu ölûmden kurtaran bir annc-
yi canlandınyorTürker. "Ziyaretçi" adlı
oyunda. Şu hastalıklı düzenin yarattığı
umutsuzluğu sevgisiyle aşan bir anne. Ti-
yatro Ayna, 26 Ocak Cuma gününden itı-
baren Tuncer Cücenoğlu'nun yazdığı
"Ziyaretçi" adlı oyunu DıJek Türker'in
yönetimiyle sahnelemeye başlıyor.
Oyunda, Dilek Türker'in yanı sıra Nazan
Kınlnuş, Recep Yener ve Miirsel Yaylab-
da rol alıyor.
Geçen dönem sahnelemeye başladıği,
bu yıl da devam eden Rosa Lıuemburg
oyunu ile "en iyiyönetnıen'' ve "en iyi ka-
dın oyuncu" ödüllerini alan Tiyatro Ay-
na, bu oyunla Türk yazaHannın oyunla-
nnı sergileme geleneğini sürdürüyor. Ti-
yatro Ayna geçen yıllarda Aziz Nesin,
Ataol Behramoğtu, Dinçer Sümer v e Re-
Idn Teksoy'un yazdıgi oyunlan sahnele-
mişti. "ZHaretçi" oyununun yazan Tun-
cer Cücenoğlu da "ÇıkmazSokak", "Ka-
dıncıklar" ve "Helikopter" gibi oyunlar-
la Türk tiyatrosunda önemli yer edinmiş
bir yazar. Yapıtlan 9 yabancı dile çevri-
len Cücenoğlu, yurt içi ve dışında toplam
lOödüIün sahibi.
Ziyaretçi'nin çevre düzenlemesi Ay-
han Doğan, giysileri GünnurÇaras. ışık
tasanmı Yüksel Aymaz'a ait. Yönetmen
Dilek Türker'in yardımcılığjnı ise Hüh/a
Çelikezer gerçek leştiriyor.
Ziyaretçi, sevgi üzerine bir oyun. Git-
tikçe daha çok yitirdiğimiz, yitirdikçe
kendimize ve dünyaya daha çok yaban-
cılaştığımız; bu çarpık, hastalıklı düzen
içindeki tek dayanağımız, sevgi.
Oyunda, yatalak ve kurtulma ümidi az
olan hasta. annesinin saf, karşılık bekle-
meyen sevgisiyle karşı koyar öliime, bo-
zuk. öldürücü düzene. Ancak sevgiyle
karşı çıkabiliriz düzenin biraz daha bozul-
Z1
Ü
iyaretçi,
sevgi
üzerine bir
oyun. Gittikçe
daha çok
yitirdiğimiz,
yitirdikçe
kendimize ve
dünyaya daha çok
yabancılaştığımız;
bu çarpık,
hastalıklı düzen
içindeki tek
dayanağımız,
sevgi. Oyunda,
yatalak ve
kurtulma ümidi az
olan hasta,
annesinin saf,
karşılık
beklemeyen
Tiyatro Ay na. 26 Ocak cuma gününden itibaren Tuncer Cücenoğlu'nun yazdığı ^
e v
^
ı s
!.y..
e a r
^
1
"Ziyaretçi"adh oyunu Dilek Türker'in yönetimiyle sahnetemeyebaşlıyor. Oyun-
k o v a r
Oiume,
da. Dilek Türker'in yanı sıra Nazan Kınlmış, Recep Yener ve Mürsel Yaylalı da
rol alıyor. (Fotograf:DEVRİM BARAN)
bozuk, öldürücü
düzene.
masına. Oyunda ve yaşamımızda.
Düzenin çeşitlı yöntemlen var. Kımı
zaman tatlı dille çıkar kurbanının karşısı-
na. Sundukian reddedilecek gibı değil-
dir. Kim istemez sıcak bir banyonun ar-
dından iyi bir uykuyu. Varsın bunun be-
deli bir insanın canı olsun. Bu sunulanlar,
kazanılanlar ve ka> bedilenler zaman za-
man, oyunda olduğu gıbi. değer çatışma-
lan yaratıyor. Bu çatışmalar, oyunda, ba-
zen günlük degerlcr içinde anlatılırken ki-
mi zaman da simgesel birdil kullanılmış.
"Bu bir fantezjdir" diyor Türker. "ama
hayaü anlatan bir fanteri." Türker'e göre
sevgisizlığın gıderek büyüdüğü, toplumu-
muzu da giderek kapladığı bırortamda bu
oyun sağhklı birtavırolarak yaşamın bir
saniyesini bile elden kaçırmadan, özen
göstererek yaşamayı sunuyor. saf ve ka-
tıksız sevginin insana ne kadar yakıştıgı-
nı anlatıvor.
Gerçek sevginin emek isteyen bir şey
olduğunu belırtiyor Türker. Fakat bu eme-
ğı, çabayı gösteren insan mutlu olabilir,
üretecek gücü kendisinde bulabilir ancak.
Sevgisızlik ise direnci yok eder, hayata
katlanmayı olanaksız kılar.
Aslında oyun ve Türkiye'de tiyatro yap-
mak belirli paralellikler göstenyor. Çar-
pık düzen kiminin yaşamaktan ümidini
keserken bazen de ınsanlann aklını çeli-
yor, para uğruna, maddi çıkarlar uğruna
gerçekten sanat yapmaktan vazgeçip
ucuzluklara yönelmelerine sebep oluyor.
Bu koşullar altında çok az insan oyunda-
ki anne gibi düzene direnmeyi, bir anlam-
da ölümü yenmeyi becerebiliyor. Dilek
Türker de Tiyatro Ayna'yı yaşatabilmek
uğruna, gerçekten tiyatro yapabılmek adı-
na olağanüstü çaba gösteren insanlardan
biri. Tıpkı oyundaki anne gibi. Küçük
Sahne'nin durumu da düzenin tiyatroya
bakışını ve sunduklannı anlatıyor zaten.
Kaloriferler çalışmıyor,jeneratör yok, bü-
tün oyuncular hasta. Devletyardımı zaten,
tıyatromuzun gündeminden inmeyen bir
konu. Bu yıl, iki taksitte vcrilen yardım
oyunun dekorlannı ancak karşılıyor. Bu
kötü koşullan Türker'in "Saraybosna'da
savaş sırasuıda tiyatro yapar gibiyiz" söz-
leri de gayct açık özetliyor.
KJşisel ilişkilerde de, kurumsal ilişki-
lerde de müthiş bir düzensizlik gören ve
birtakım külrürel değerlerin istenmeyen
yönde değiştığine üzülerek, kızarak tanık
olan Dilek Türker, insanlann kültürden,
tiyatrodan uzak kalmak için her bahane-
yi değerlendirdiği, bu tavırlar yüzünden
tiyatronun üzerine hergün birbombadüş-
tüğü bir ortamda oyunlanyla. tavnyla "Bu
yozlaşmaya dur demeyeçauşıyor, birölüm
kalım savaşı veriyor."
8 amehyat geçırmiş, tiyatro uğruna *fa-
renjitiyle, larenjitivle üretmeye çalışan"
bu insana bu gücü sanat veriyor, sanat
sevgisi veriyor. Başka birisı rahatlıklapes
edebilirdi bu ortamda. Hem, özel ve tü-
zel bütün kurumlar da uygulamalanyla
bu gidişi kolaylaştırmak için ellerinden
geleni yaparken.
"AJmanya'da iyi bir kariyerim oldu. Hâ-
lâ da tekliiîer geliyor. Oysa Türkiye'de bu
emeğe saygı gösteren tek bir kurum çık-
madı" dıyor Türker ve ekliyor: "Bizi
adam yerine koyan kunım yok. Medyatik
olnıayı da bir türiü beceremedik."
Bütün bunlara rağmen tiyatro yapma-
ya devam etmesini ise "Etimden başka bir
şey geJmez ki" diyerek açıklıyor Türker.
Tiyatro onun yaşam biçimi ve başka tür-
lü yaşamayı da bilmiyor.
Yaşamını yani tiyatroyu elinden geldi-
ğince güzel yaşayabilmek için de elinden
geleni yapıyor. büyük bir mücadele veri-
yor. Küçük Sahne'nin içinde bulunduğu
koşullar verilen, verilmesi gereken müca-
delenın boyutlannı gözler önüne seriyor.
Üstelik Küçük Sahne diğer salonlara
oranla iyi bile sayılabilir. Birçok tiyatro
çok daha kötü koşullarda çahşıyor. Birçok
yetenekli genç tiyatrocu, örneğin Bilsak
Tiyatro Atölyesi ve daha niceleri bütün bu
olumsuzluklara direniyor. Türker'e göre
sanat da yalnızca bunun içın var: Diren-
meyi anlatmak, öğretmek ve geliştirmek.
"Sanat, uyancı bir büyüdür ve mutlulu-
ğu bu yoida aramayı öğretir."
Hem Öyle bir izleyicisi var ki Türker' in,
asıl direnme gücü veren onlar. Türker'in
tiyatro için yaptıklan, belki resmi kurum-
larda karşılığını bulmuyor, ama izleyici
hakkını veriyor bu çabalann. Geçen haf-
ta Rosa Luxemburg'u sahnelerken başla-
nna geleni anlatıyor Türker. Oyunun ya-
nsında elektriklenn kesilmesi üzerine
Türker, izleyicilere gişeden paralannı ge-
ri alabileceklerini belirtmesine karşın, bir
kişi bile yerinden kalkmamış, Türker'i
yalnız bırakmamış. Oturup sohbet etmiş-
ler izleyicilerle birlikte, "Kûçük Sahne
Kararmasın" diye imza kampanyası baş-
latmışlar.
"Bu izleyici bırakılır mı" diye soruyor
Türker. "Verdiğim bütün mücadeleye
değer bu."
Müzikdünyası piyanist Shura Cherkassky V unutmayacak...
AlçakgönüHü bir
4
zaman fetişîsti'ydîKükür Servisi - Romantik piyanonun son
temsilcilerinden biri sayılan ünlü piyanist Shura
Cherkassky, genç bir ihtiyar olarak geçen yıhn son
günlerinde yaşama gözlerini yummuşru. Cherkassky,
yaşını unutmuş bir adamdı. hatta The European
Magazine muhabiriyle ölmeden kısa bir süre önce
yaptığı son söyleşide. 68 yasında olduğunu ama "hala en
iyi dönemini yaşadığını" söylemişti. Cherkassky'nin
iİerlemiş yaşındîı bile "en iyiler' arasında yeraldığı bir
gerçek. Ancak öldüğünde, 87 yaşındaydı Cherkassky.
Romantik piyanonun son temsılcisi olarak anılmasına
karşın, Cherkassky'nin aslında kategorize edilemeyecek
bir tarzı vardı; kendine özgü bir sanatçıydı.
Alçakgönüllülüğüyle ün
salmıştı: "Yaslıyun, ama hâlâ
ortalıktayim, benim
dönemimden berkes öldü diye
geüp beni dinliyoriar" demiştı.
Oysa dünyanın en iyi Chopin
ve Schumann yorumculanndan
bın olarak müzik tarihinde
çoktan yerini almıştı ünlü
piyanist. Shura
Cherkassky'nin resitallerinde.
daima yanîış çalınan bir nota
olurdu... Belki bundan
kaynaklanıyordu
konserlerindeki 'özrfbüyö'!
Bir yapıtı hep farklı biçimlerde
yorumJardı. hiçbiryorumu bir
öncekine benzemezdi. "İnsanlar bana farklı bir piyanist
okhığuınu söylüvorlar ama ben bildiğim gibi çalıyonını, o
kadar" demişti bir söyleşisinde. Cherkassky'nin bir
başka özelliği de zengin repertuvanydı. Chopin,
Shumann ve Liszt'in yanı sıra Bach, Mozart, Eteethoven
ve Schubertçalardı. Bu piyanistleri en iyi yorumlayan
sanatçılar arasında geçerdi adı hep. Ancak, modem ve
günümüz bestecilerine de önem veriyordu Cherkassky.
Messiaen, BouJez ve Stockhausen Aynca, 80. yaşgünü
için Charles Ives'ın "Three Page Sonata"sını özellikle
ögrenmişti. Bu arada resitallerinde müthiş bir enerjiyle
Aibeniz-Godowsky "Tango"suyia, Rahmaninof
"Polka"sını çalmadan edemezdi genellikle.
Resitallenne çıkmadan önce meyve yiyen, sahneye
daima sağ ayağıyla çıkan Shura Cherkassky,
geçriğimiz yıllarda Lluslararası Istanbul Müzik
Festivalı'nde de çalmıştı.
Yaşamının son 18 yılını Londraida. Regent's Park'ın
yanındaki White House Hotel'ın 158 numarah odasında
geçiren ünlü piyanist, bir 'zaman fetişisti''vdi. llerleyen
yaşına karşın, günde dört saat pratığini a&la aksatmayan
Cherkassky, arayan soran olursa 'çalınan zamanını'
ölçerck çalışmasınm sonuna ekliyordu.
1909 yilında Odessa'da doğan.
ancak 'harika çocuk'yıllannı
uzatmak için yaşını iki yıl
küçülten Shura Cherkassky,
genç yaşta Amerika'ya giderek
ünlü müzısyen Joseph
Hofmann ın öğrencisi
olmuştu.
Amerika'da bir dahi olarak
adlandınlan Cherkassky'nin
yaşamındaki dönüm noktası,
savaştan sonra Almanya'ya
konser vermek içın aldığı çağn
olmuştu. "İnsanlarorayagitme
dediler. Yahudi olan kimse
ora>a gitmez. Ancak içimden
bir ses "bu senin içın bir şans'
dedi ve ben hipnotize obnuş gibi çaldım. Eleştinnenler
Horou itz ve Rachmanmof tan bu yana böyİe bir konser
dinlemediklerini söylediler" demiştı Cherkassky, bu
konserin ardından. Yasamı boyunca bir konser piyanisti
olarak kalmayı yeğle>ip, ders vermeyi reddeden ("Asla
öğretmenlik yapamazdım, bir dakika için de oisa") ve
nefret ettigi 'standartlaşmav'a' tepkı olarak müzik
jürilerinde asla yer almayan Shura Cherkassky'nin
ölümü. piyano dünyasında büyük bir boşluk açtı
kuşkusuz.
Şakir Eczacıbaşı 'nın ûûz çalışmasınm ürünleri:
1
Istanbul Görüntüleri' ve 'Gülen Düşünceler'
îzmir DT'de huzursuzluk sürüyor
EBRU KAŞLI
IZMİR- lzmır Devlet Tıyarrosu,
Cengiz Yılmaz'ın görevden alınarak
Önder Alkım'ııı getirilmesinden doğan
müdürdeğışikliğiyleçalkantılıbirsüreç
yaşıyor. Yılmaz'ın görevden almmasın-
da sanatçılardan genel müdürlüğe gön-
derilen dilekçelerin etkıli olduğu belır-
tilirken Alkım'ın getirilmesine de soğuk
bakılıyor.Genel Müdür Kuruç'un ıstıfa
ısteğıne direndikten sonra görevınden
alınan Cengiz Yılmaz'ın mahkemeye
başvuracağı bıldırildi.
Edınilen bilgilere göre Yılmaz, gö-
revden alınmasının usulsüz ve yasadışı
olduğu gerekçesiyle dava açmaya hazır-
lanıyor. Bu arada görev değişikliği ti-
yatroda tartışmalara yol açtı.
Yılmaz'ın görevden alınmasından ön-
ce bir grup sanatçınm genel müdürlüğe
şikâyet dılekçesı gönderdıkleri öğrenıl-
di. Dilekçelerde Yılmaz'ın "çarpıkida-
ri vesanatsal uygulamalar" içinde oldu-
ğu öne sürülerek şu görüşlerin dıle geti-
rildiğı belırtıldı:
". Repertuvar, reji ve ıtrf dağıumlan
dengesiz olarak hazırianı\or.
. Eğifim yoklamasında ay alabilmek
için teknikve memur kadnna olma> acak
primk'rin da^tılmasından ka> nakîanan
durumun varatügı gerilim hala sürnıek-
tedir.
. Baa munlarda yevmiyeli figüranlar
reji asistanı olarak görevlendirilmekte-
dir. Bu durum çalışma banşını bozmak-
tadır
. Ne tür ilişkiler ve nasıl bir ölçütle ya-
pıldığı belli olmayan değeriendirmeler
sonucu bazı kadro dışı kişilcr 'tiyatro-
muzda bu rolü o>na\acak sanatçı yok'
mazeneriyleve misafir sanatçı kadrosuy-
la görevlendirilmekte, nice sanatçılann
yülardır o> na>amadığı kadarönemli rol-
iere çıkanlrnaktadır.
. Nazım Lçlemesi oyununda gelişen
olaylar anlatılmak isteniknlerin göster-
i d i O ö
natsal işleyişteki yanhşlann bu oyıına da
yansıması sonucu karşılaştıklan haksız-
İıklan duy urabilmek için sözleşmenin 24.
maddesiyle ilgili dilekçe maknnıa iletil-
miştir."
Ote yandan dilekçeler göndcnldıkten
sonra 29aralıkta Karşıyaka Sahnesi'nde
tarafların bıraraya gelerek sorunlan ko-
nuştuklan öğrenıldi.
Ankara'dan gelen Genel Müdür Yar-
dımcisı Yıldıray Şentürk. Baş Rejişör
Ergın Orbey ve Cengiz Yı Imaz'ın da ka-
tıldıgı toplantıda sanatçılar Yılmaz'ayö-
nelık eleştinlerinı sürdürdüler. Bu top-
lantıda şu eleştirilerın yöneltiIdiğı bildi-
rildi:
"Kadro yeterli olmasına karşın misa-
fir oyuncu adı altında dışardan oyuncu
getirilmişrir. İlayda adlı bir şirket kana-
lından geien Funda İlhan ve Ö/Jcm Sa-
raç'a usulsüz ödeme yapılmışDr. Tiyatro-
da misafir sanatçı statüsü ancak. alanın-
da tanınmtş \e kendini kanıtianıış olan-
lar içindir. Oy sa sözkonusu oy unculann
böyle nitelikleriyoktur. Kaktı ki buoyun-
culara fazladan ücret verilmiştir ""
Yılmaz'ın bu savlar üzenne, görev-
lendirmede herhangi bir usulsüzlük ol-
madığını söylediğı öğrenıldi. Ancak fâz-
la birödeme sözkonusuysa bunun düzel-
tıleceğini belirttıği vurgulandı.
Bu arada Genel Müdür Kuruç'un ya-
kmarkadaşı Önder Alkım'ı müdüryap-
mak içın Yılmaz'ı görevden aldığını sa-
\ unanlar da var. Bu çevreler, söz konu-
su iki bayan oyuncunun Yılmaz'dan ön-
ceki IDT müdürü Beyazıt Gülercan za-
manında "Mephisto" ve "Ali Ayşe'yi
Seviyo" oyunlannda başrol oynadığını
belırtiyorlar. Yine bu çevTeler, birçok
oyunda da konuk oyunculann kullanıl-
dığı, bunlann kabulü sırasında da Yıl-
maz' ı göre\ den alan genel müdür ve baş
rejısörün onaylannın altndığını savunu-
yorlar. Bu arada yenı müdür Alkım'a
yönelik tepkilenn de olduğu öğrenildı.
Edınilen bilgilere göre Alkım'ın müdür-
lük görevini sürdürecek niteliklen taşı-
madığını savunan bazı sanatçılar. iDT'yi
bundan sonrada sıkıntılı bir sürecın bek-
lcdiğını bclirtıyorlar.
Şakir
Kczacıbası'nın
"Gülen
Düşünceler"i
insanın adeta
çevresindeki
karamsaıiık
perdesini
aralamasını ve
yaşanmakta
oianlara yine
aynı kaygıyla,
ama bu kez
Bernard
Shavt'ın
süzgecinden
gecerek biraz
daha
gülümseyen
gözferie
bakmasmı
sağnyor.
t sanatçı ve ikikitap
DtKMEN GÜRÜN UÇARER
Yeni yıhn ılkgünlerinde iki yeni kitap ba-
şucu kitaplanm arasına giriverdi. Biri "İs-
tanbul Görüntüleri". diğeri "Gülen Düşün-
celer": Şakir Eczacıbaşı'nın titiz çalışması-
nm ürünleri.
"Istanbul Görüntüleri" Ara Güler, Şakir
Eczacıbaşı. >usret Nurdan Eren,ŞemsiGü-
ner, İzzet Kcribar, IVevzat Çakır, Haluk
Özözlü, Ahmet Kuzik ve Manuel Çıtak'ın
fotoğraflan ile Melih C«det Anday. Çetin
Altan,Talat Halman, Ferit Edgü,Orhan Pa-
muk'ıın yazılanndan oluşuyor. Kitabm ön-
sözünde ne güzel tanımlıyor İstanbuFu Şa-
kir Eczacıbaşı: "_.Sürekli göçlere uğrayan,
endüstrinin gelişmesiy le değişen, genişleyea,
büyüyen, kimliğini yitirdiği söylenen, ama
belki de değişimi kimlik edinen, olayh, devi-
nimli, çatışmalı bir kent_" Evet. her Istan-
bul'a kızdığımda, her fstanbul'dan bezdi-
ğimde, herlstanbura yandığımda " ^ r ü n -
tüler"in arasına dalarak onun her şeye kar-
şın yitıp gitmeyen çekiciliğini bir kez daha
sindiriyorum içime,
Değer yargılannın paramparça edildiği.
hoşgörünün anlamını yitirdiği. siyasetin
ucuz ayak oyunlannadönüştüğü, eğitim sis-
temının hızla çöküşe geçtiği, sanatin "yük-
sclen değerler" fırtınasına yakalandığı şu
dönemlerde Şakir Eczacıbaşı'nın "Gülen
Düşünceler"i insanın adeta çevresindeki ka-
ramsarlık perdesini aralamasını ve yaşan-
makta oianlara yine aynı kaygıyla, ama bu
kez Bernard Shaw'ın süzgecinden geçerek
biraz daha gülüm-wyen gözlerle bakmasını
sağlıyor. "İnsanlann öimesiylcyaşamın gü-
Kinçlüğü nasıl değismezse insanlann gülme-
siyle de yaşamın ciddiliği değişmez."
Şakir Eczacıbaşı. bir Shavv hayranı olma-
nın ötesinde bir araştırmact ve incelemeci
de. Bernard Shavv 'a, 1950'deonun ölümüy-
le fllizlenen sevgisi 1961 de "Yeni Ufiıklar''
için bir özdeyişler dizisinin başlangıcını
oluşturur.
"Gülen Düşünceler''in yaşama geçmesi
yolunda atılan ilk adımdır bu... O günden
bugüne gerçekleştirilen ise Bernard
Shaw"un dünyasına bir adım daha, bir adım
daha girmek. Onun yazdıklannı incelikle
damıtarak böylesine kapsamlı ve anlamlı bir
yapıtı ortaya koyTnak. Günümüzde bir kez
daha kulak verelim bu büyük ustanın deyiş-
lerine:
Tarihten hiçbir şey öğrenilemeyeceğini,
tarihten öğreniriz.
Tarih kendini yineliyorsa ve umulmadık
olaylar hep çıktyorsa; insanlar deneyim-
den ders almak konusunda ne kadar yete-
neksiz olmalüarl
İnsan denilen yaratıklann, kendilerin-
den başka nitelikteki bireylere duydukları
nefretyüzünden onlara nasıl kudurmuşça-
sına saldırdıklannı bilecek ve bundan çok
çekinecek kadar olgunum şitndL
Çıplak bedenler bizi korkutmuyor arttk..
çıplak kafaların korkunçluğudur dayana-
madığımız.
Herpratik siyaset adamı, zortamnca, bir
düzine andıgeveleyiverir ağzuıda, dümene
geçebilsin diye...
Değisiklik olmadan gelişme olmaz; önce
kafalarını değiştiremeyenler, hiçbirşeyi de-
ğiştiremezler. Körinançlar, dinsel fuırallar,
din kurumlanna bağlüık beynimizikemik-
leştirir ve değişimi olanaksız kılar.
Yüzümüzü görmek için cam aynaya, ru-
humuzu görmek için sanat yapıtına baka-
nz.
Tiyatronun bir düşüncefabrikası, birbi-
linç uyancısı, toplumsal davranışyorumcu-
su, umutsuzluğa ve kasvete karşı bir silah
deposu ve insanı yücelten bir tapınak ola-
bilmesi için kendini ciddiye almasıgerekir.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Kanlı Yaşam
"Kanlı Düğün"
"Vurulup bırakılmış sokağa
yüreğinde bir hançer.
Kimseler tanımıyor onu,
Nasıl da tithyor fener!
Anam,
Nasıl da titriyor fenercik,
sokakta!
Gün doğuyordu. Kimseler
yansımıyordu kuru ayazda
aralık kalan gözlerinde.
Sokakta bırakılmış bir ölü işte,
yüreğinde bir hançer
Ve onu kimseler tanımıyor."
(Şaşırtı, F.G. Lorca)
Cevat Çapan'ın Türkçesınden okuduğumuz bu
dizelerde de görüldüğü gibi insan öldürme barbarlı-
ğı karşısında duyduğu acıyı şiirsel titreşimlere dönüş-
türen bir şair Lorca.
Tüm yaşamı 1898-1936 arasında 38 yıl.
Bu 38 yıl boyunca öldürme ve öldürülme kıskacı-
na düşmüş/düşürülmüş bir Ispanya'da cenaze alay-
lan ve ağıtlar çizdi Lorca'nın dünyasını.
Sanatçınm başkaldınsı yaratma.
Duvarları "Kafatası ve çapraz kemik" resimleriyle
donatılmış, "ölümün pusuya yattığı" bir ülkede bile
yaşamı savunan sanat.
Iç savaşta, 3 milyon insanını yitiren Ispanya'nın yı-
kım öncesi acılarıyla bütünleşmiş bir şiir Lorca'nın şi-
iri.
Belleğinin tavanaralarında türküler.
Incelemecilerinin söylediğı gibı düşlerinde duymuş
o türküleri, özündeki sözcüklerle, deyimleri duyum-
sayarak yeniden yaratmış.
isyanla ağlama arasında.
Yaşananla gelecek arasında.
Ama içine kapanarak kötümserlığe düştüğü söy-
lenebilir mi Lorca'nın...
Aksine, insanoğlunun bilinç sılahı, umudu yitirme-
yen nice yaratı adamı gibı iyimser. Ve umutla bakı-
yor geleceğe.
"Gerçeği; şimdi, şimdi, şimdi diyenler değil, ya-
nn, yann, yann diyen ve memleketimizde söken şa-
fağın ilk ışıklannı uzaktan izleyenler görûyor."
Zaman haksız mı çıkardı Lorca'yı?
Ülkemizde de O'nun insan sesinı gelecegin adam-
ları duydu ilk kez 1945'ten bu yana Melih Cevdet-
Sabahattin Eyuboğlu, Sabri Altınel, Cemal Süre-
ya, Cevat Çapan. Sait Maden, Onat Kutiar, Ülkü
Tamer, A. Kadir-Afşar Timuçin değışik evrelerinden
şiirler çevirdi dilimize. Ne zamandır, bizden biri gibi
geliyor yetişen kuşaklara Lorca.
•
Lorca'nın 1915'te ilk şiirlerini yayınlamasıyla işle-
meye başlayan yaratı tezgâhı, Ispanyol faşistlerince
öldürülmesine değin susmadı.
İlk kez 1933'te Madrid'de sergilenen "Kanlı Dü-
ğün" de bu 20 yıllık uğraşının ürünlerinden.
Tıyatrosu'nu inceleyenlerden Angel de Rio'nun
"Kanlı Düğün'ü değerlendirirken önemli bulduğu bır-
kaç özellik var: w
,
Şiirsel öğelerdeki birlik. • t.
Gerilimin gerektirdiği dil.
Tragedyanın akıcı açıklığı.
Cyuna can katan halk yaşamının soluğu.
Haldun Taner Sahnesi'nde Turan Oflazoğlu'nun
Türkçesinden izlediğimiz "Kanlı Düğün" bu başat
özelliklere dikkatin ürünü bence. Yönetmen Başar
Sabuncu'nun yerel olanda evrensel olanı yansıtmak
isterken oyunun gizındeki şiirsellikten kopmayı birin-
cil tehlike olarak gördüğü belli; merak-gerilim süre-
cinde bile abartı öğelerine başvurmuyor. Belki bu
nedenle, 63 yıl sonra bile, "Kanlı Düğün"ü kanlı ya-
şamın bir parçası olarak duyumsayabiliyoruz.
Efes 96 takvimi: bir
Ara Güler yapıü
Kültür Servisi - Efes
içecekgrubunun 1996tak-
viminin fotoğraflan Ara
Güler imzasını taşıyor. Us-
ta fotoğrafçı, takvimde yer
alan fotoğraflan çekmek
için yaklaşık 15 bın mii yol
yaptı. Asya, Avrupa ve
Amerika kıtalannın 6 bü-
yük kentinde 2160 kare fo-
toğraf çekti ve 60 rulo film
kullandı.
Ara Güler fotoğraflan-
nı, 6 adet fotoğraf makine-
si kullanarak, New York,
Londra, Berlin, Bükreş,
Moskova ve İstanbul kent-
lerinde çekti. Efes Pilsen
içen insanlann görüntü-
lendiği fotoğraflardan olu-
şan ve tasanmını grafik sa-
natçısı Zeynep Ardağ'ın
yaptığı takvim için ilginç
bir konu seçildi: "Efes
dostluğun tadını dünyaya
ulaştınyor."
Türkan Şoray'a sinema onur ödiilü
• Kültür Servisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı
tarafından 30 mart - 14 nisan tarihleri arasında
düzenlenecek olan 15. Uluslararası tstanbul Film
Festivali'nın sinema onurödülü bu yıl Türkan Şoray'a
veriliyor. Türk sinemasına uzun yıllaremek vermış. bu
sinemanın gelişimine katkıda bulunmuş ve kendi
sanatçı kımliğını kanıtlamış kişilere verilen bu ödül
önceki yıllarda Lütfû Ö. Akad. Bedia Muvahhid. Nijat
Özön, Hürrem Erman, Atıf Yılmaz. Gani Turanlı ve
Memduh Ün'e verilmiştı.
Çok genç yaşta girdıği sınemada otuz beş yılı aşkın
bir süredir varlığını sürdüren Türkan Şoray'a sinema
ödülü öncelikle oyuncu olarak verilmekte. Şoray jön-
dam olarak girdiği sinemada tipini yıllarla birlikte
olumlu yönde değıştiren. rollerini dikkatle scçen bir
oyuncu olarak isım yaptı. Sanatçınm az sayıda ama
nitelikli filme yönetmen olarak imzasını aimış olması
da, ödülün gerekçelerinden biri. Türk. belki de dünya
sinemasında "star"lık statüsünü en uzun süreyle
korumuş sanatçılardan biri olan Türkan Şoray'a sinema
onurödülü 15. Uluslararası Istanbul Film Festivali
Kapanış Töreni'nde sunulacak.