Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 OCAK 1996 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Işçiye yüzdeli ücret zammı mücadelesi veren Türk-lş yöneticileri, maaşlannı enflasyon oranında arttırdı
Iş'te çifte standartGUNEŞGIRSON
AN'KARA - 240 bin işçinin katıldığı
;grev dalgasıyla mücadele vererek geçen
yıl 540 bin kamu işçisine yüzde 25 ile
yüzde 29 oranlannda ücret zammı alın-
masını sağlayan Türk-İş yöneticileri,
kendi maaşlannı enflasyon oranında art-
lırarak 'çiftestandart'uyguladı. Türk-lş
Yönetim Kurulu. maaşlann enflasyon
^oranında arttınlmaması yolunda genel
kurulda ittifakla kabul edilen önergeye
"karşın, kendı ücretlerini 1 Aralık 1995 ta-
rihinden ıtibaren Devlet İstatistik Ensti-
tüsü'nün (DİE) tüketici fiyatlan endek-
Iimrag'dan
-Unutmadık
SeııT seti
ANKARA(CumhuriyetBürosu)-Lğur
_Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı
_ttım:ag) ya>ın birimı ilk ürününü verdi.
um:ag, katledüen vazanmız UğurMum-
'cu'nun 25 Ağustos 1975 tarihinde yazdı-
ğı "Sesleniş" başlıklı yazısını çizerimiz
>uri Kurtcebe'nin çizgi-anlatımıyla bir-
•Jikte kitaplaştırdı. Kitapla birlikte bir set
Oİuşturan kasette dc müzisyen Fikret Kı-
zılok'un "Sesleniş" için bestelediği senfo-
nik beste ycraldı.
um:ag, bir kitap ve bir kaserten oluşan
T'nutmadık SenPbaşiıklı seti yayımla-
dı. Ürünün adı. Mumcu'nun "Sesleniş"
başlıklı yazısında sık sık yinelenen "Vu-
ruiduke> haikun! Lnutma Bizü" tümce-
sınden esinlenerck kondu. Setin kapsa-
mında bulunan kitapta. gazeteci-yazar AB
Sirroenın Mumcu'yu anlatan bir yazısı y-
er aldı. Mumcu'nun katledilişinin ardın-
•dan devlet yetkıJiîerinin yaptıklan açıkla-
malan da içeren çalışmada. Mumcu'nun
bu açıklamalara verdiği yanıtlar yazan-
mız Işık Kansu'nun derlemesiyle anlatı-
lıyor.Kitabın tamamlayıcısı olarak sette
bulunan kasette de besteci Fikret Ktn-
lok'un "SesJeniş"ya7isı için yazdığı sen-
fonik mü7İk sunuldu. Cumhuriyet'ten De-
niz Som'un yayına hazırladığı kitaptaki
fotoğraflar, Cumhurıyet gazetesi foto mu-
Habiri Rıza Ezer'e ait. Setın tasanmını
IVIurat Dorkip ve Çiğdem Erdinç yaptı.
Çalışmalann eşgüdümü Mehmet Açıktan
tarafından vürütüldü.
Soruşturma açılıyor
6 bin tez
incelenecek
• 1 Arahk 1995 -1 Aralık 1996 tarihleri arasında Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral'in eüne geçecek
aylık maaşı, 107 milyon 872 bin liraya yükseldi. Türk-İş Genel Sekreteri Şemsi Denizer, Türk-lş Genel
Mali Sekreteri Enver Toçoğlu ve Türk-lş Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Sabri Özdeş'in maaşlan 91
milyon 247 bin lira oldu. Türk-lş Genel Eğitim Sekreteri Salih Kılıç'ın maaşı ise kendi teşkilatından maaş
almadığı için yüzde 30 daha arttınlarak 115 milyon 294 bin liraya çıkanldı.
si oranında (yüzde 83.8) arttırdı.
Genel kurulun ardından. yönetim ku-
rulunun karanyla yapılan bu artışla
Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral'in
net 52 milyon 337 bin lira olan maaşı, I
Aralık 1995 tarihinden itibaren 107 mil-
yon 872 bin liraya (ikramiye hariç giy-
dirilmiş ücret) yükseldi. Bu artışın üze-
rine, I Aralık 1996 tarihinde uygulana-
cak yüzde 34.7 oranındaki zamla. Me-
ral'in maaşının 145 milyon 152 bin lira-
ya; I Aralık 1997 tarihinde uygulanacak
yüzde 41.6 oranındaki zamla da 205 mil-
yon 536 liraya çıkacağı hesaplandı.
Kamu kesimindeki işçi ücretlerine
1995 yılındaortalama yüzde 25.28.1996
yılı için de yüzde 29.8 oranında zam alın-
masını sağlayan Türk-lş yöneticileri,
enflasyon oranındaki artışın üzerine, bi-
rinci yılda yüzde 34.7, ikinci yılda yüz-
de 41.6 oranlannda ücret zammı uygu-
lanmasını kararlaştırdı. Görev süreleri-
nin üçüncü ve dördüncü yıllannda ise
kamu kesimi toplusözleşmelerinde veri-
Tünel 121. yaşını doldurduİstanbul HaberServisi- Beyoğlu-Karaköy
arasında çalışan ve günde yaklaşık 20 bin
yolcu taşıyan dünyanın en kısa mesafeli ve
ilk metrolanndan biri olarak kabul edilen,
Tarihi Tünel 121. yaşını doldurdu. 1867 yr-
lında etüdü yapılan Tünel-Karaköy metro-
su "The Metropolitan Raihvay of Constan-
tinopk From Galata-Pera" şirketi tarafın-
dan yapıldı.
Yaklaşık 150 bin Ingiliz lirasına mal olan
tünelin 17Ocak 1876'te hizmetegirmesiy-
le tstanbul taşıt tarihinde yeni bir sayfa açıl-
dı. 625 metre uzunluğundaki bir hatla şeh-
rin iki büyük semtini birbirine bağlayan ta-
rihi küçük metro, tarihi özellığını koruyor.
tstanbullularçalışmaya başladıgı ilk aylar-
da Tünel'e biraz da korku nedcniyle pek
fazla ilgi gösterilmedi. Bir süre bu korku
nedeniyle lünelde müşteri olarak hayvanlar
taşındı. Daha sonralan tünel en çok yolcu ta-
şıyan araçlar arasına girdi. Tünel'in işlet-
meye açılışının ilk yılı sonunda elde edilen
gelir 50 bin altın liraydı. Seyahat süresi 1.5
dakikayı geçmeyen tünelde günde ücretsiz-
lerle birlikte yaklaşık 20 bin, yılda ise 4 mil-
yon yolcu taşınıyor. Bugünkü Metro Han'ın
altında bulunan büyük buhar kazanlannm
adıyla hareket eden tünelin vagonlan bir sü-
re sonra, gördüğü rağbet üzerine bugünkü
kapalılanyla degiştirildi. Bu arada kayışı da
yenilendi. Tünelin kısa sürede büyük kar
sağladığını gören Ingıliz şirketi yöneticile-
ri ilk iş olarak kendilerine tünel düşüncesi-
ni veren ve projelerini hazırlayan mühendis
Henry Gawan'ı görevinden uzaklaştırdılar.
Gawan bu tavır üzerine ülkesine döndü. Şir-
ket, tüneli 35 yılı aşkın bir süre işlettikten
sonra 1914 yılında kurulan Osmanlı Şirke-
ti'ne devretti. Tramvay bu yıllarda elektrik-
le islemeye başladı. 1939yılınınmartayın-
da 1ETT idaresi Tünel'i 170 bin liraya şir-
ketten satın aldı.
\ FİCEN ATALAY
tstanbul Üniversitesi Sos-
yal Bilimler Enstitüsü'nde
yapılan inceleme sonucun-
da usulsüz, bilim ahlakıvja
bağdaşmayacak biçimde
alıntılann yapıldığı belirle-
. nen 20 yüksek lisans ve
doktora tezi sahibi hakkın-
' da soruşturma açıldı. Soruş-
turulan tez sahipleri arasın-
- da üniversıtelerde halen bö-
lüm başkanlığı ve ıdari gö-
revlerde bulunan öğretim
. elemanlan da var.
Yüksek lisans ve doktora
tezlerinde ''usulsüz alın-
n"nın inanılmaz boyutlan,
enstıtüde bir süre önce baş-
latılan incelemeler sonu-
cunda ortaya çıkmaya baş-
lamıştı. Bir haftalık incele-
me sonunda, l.C. tletişim
Fakültesi "nin uzman kadro-
sunda "Basın TekniğT der-
si veren, aynı zamanda Rad-
yo-TV-Sinema yüksek li-
sans öğrencisi olan Cengiz
Arkangil'in. bu dersi yük-
sek lisans dersi olarak alın-
ca kendi kendısinin öğrenci-
si olduğu ve yaptığı sınavda
kendısine "100" verdiği, bir
öğrencınin daha önce yazıl-
mış bir tezin fotokopisini,
yalnızca adını değiştirerek
kendi tezi olarak sunduğu
ve bir başka öğrencınin de
tngiltere'deki bir kitabı ay-
nen çevirerek "orijinal" tez
diye verdiği ortaya çıkanl-
mıştı.
300 tez incelendi
istanbul Üniversitesi Sos-
yal Bilimler Enstitüsü yetki-
lıleri, bu olayın su yüzüne
çıkanlmasından sonra
tt
buzdağı"nın su altında ka-
lan bölümünü incelemeye
başladılar. Bu. tam altı bin
tez demekti. Enstitü Müdür
Yardımcısı Yrd. Doç. Dr.
AteşOktar'ın verdiği bilgi-
ye göre. bugüne kadar altı
bin tezin yalnızca yüzde 5'i
ön incelemeden geçirilcbil-
miş. Ve bunlann 20'sinde
'usulsiiz abnü' yapıldığı be-
lirlenmiş. Bu tezler halen
hem YOK hem istanbul
Üniversitesi Rektörlüğü
hem de I.Ü. Sosyal Bilimler
Enstitüsü tarafından soruş-
turuluyor. Soruşturma so-
nuçlanna göre bu tezlerin
sahiplerinin diplomalannın
iptali söz konusu olacak.
20 tezde "usulsüz alıntı",
yani başka tezlerden ya da
kitaplardan referans belirtil-
meden sayfalar dolusu alın-
tı yapıldığı belirlendikten
sonra soruşturma başlatıl-
ması, öteki tüm tezlerin
yüksek lisans ya da doktora
diplomalannı hak edecek
düzeyde olduklannı göster-
miyor elbette. Örneğin, 30
sayfalık baştan savma bir
tezle doktora diploması al-
rnış olanlar var. Ancak, ens-
titünün bu konuda yapacak
bir şeyi yok. Yrd. Doç. Dr.
Ateş Öktar, "Jüri,30 sayfa-
bk tezi kabul etmiş, Ancak
bu konuda yapılabilecek bir
şey yok. Yalnızca usulsüz
alıntı vapdmış tezJeri soruş-
rurabilKoruz. Tezlerin diize-
yinl belirieme vetkisi jüriye
ait. Jüri kararlannın sorgu-
ianması ba/ı başka sorunla-
n da yanında getireceği için
bu tür tezler hakkında bir
şey >3pılamı\«r.Jürilerv tez-
lerin değeriendirilmesi ko-
nusunda çok büyük görev ve
sonımluluklar düşüjor" dı-
yor.
I.Ü. Sosyal Bilimler Ensi-
tüsü'nde lisansüstü çalışma-
ların kalitesinin yükseltil-
mesi ve bilim ahlakma uy-
gun olmayan usulsüz dav ra-
nışlann engellenmesi için
öncelikle fiziksel altyapı
iyileştirilmiş, mekân geniş-
letilmiş. Tez Kütüphanesi
ve Dokümantasyon Merke-
zi oluşturulmuş. Daha önce
kJlitli kapılarardında, tozlu,
pis odalarda farelere yem
olan yaklaşık altı bin tez,
şimdilik yalnızca görevlile-
rin incelemesine sunulabi-
lecek duruma getirilmiş. KJ-
sa bir süre sonra ise tüm
araştırmacılann yararlana-
bileceği duruma gelecek.
Yrd. Doç. Dr. AteşOktar,
usulsüzlük yapıldığı tespit
edilen tezlerin kesin olarak
iptali yoluna gidileceğini
vurgulayarak "Yönetim bu
konuda kararlıdır. Taviz ve-
rümevecektir" diye konuşu-
yor.
Diplomalann iptal edil-
mesi demek, kişilere diplo-
mayla verilen unvanların
geçersiz sayılması anlamına
geliyor.
lenzammın uygulanması öngörüldü. Bu
kararla. "Türk-İş yöneticilerinin görev
süreierinin birinci yılında (l Aralık 1995
-1 Aralık 1996 tarihleri arasında) viizde
34.7, ikinci yılında (1 Aralık 1996-1 Ara-
lık 1997 tarihleri arasında) yüzde 41.6
oranında, 1998 ve 1999 yıUarûıda da ka-
mu kesimi sö/leşmelerde verilen zam
oranlannda armnJmasına" ilişkin olan
ve genel kurulda ittifakla kabul edilen
önerge, yönetim tarafından "ddinmiş"
oldu. Kongrede 3. ve 4. yıllarda kamu ke-
siminde bağıtlanacak olan toplusözleş-
melerde verilen zam oranının verilmesi
yolunda önergeyle kabul ediien kararde-
ğiştirilerek, 4. yıl zammının
da I996'da yapılacak olan
genel kurulda belirlenmesi
öngörüldü.
Türk-tş'te çalışan perso-
nelin ücretlerine enflasyon
değil, yüzdeli oranlarda üc-
ret zammı yapmayı planla-
yan konfederasyon yöneti-
minin bu karan. sendika ku-
lislerinde "çifte standart"
olarak nitelendirildi. Türk-
lş Genel Mali Sekreteri En-
ver Toçoğlu, ücretlerinin ar-
tış oranıyla ilgili olarak
Cumhuriyet'c yaptığı açık-
lamada, "Genel kurulda,
mali bütçe kabul edildi. Ge-
nel kunıl kararlan, 1 ocak
19% tarihinden geçerli ol-
mak üzere kabul edildi. Bu-
na göre, 4 yıllık görc\ döne-
mindc enflasyon oranında
arbş yerint, 1 yıila sınırian-
dınlmışoldu"dedi. 1995 yı-
lı Aralık ayında yapılan
kongrede, delegelerin kabul
ettiği konfederasyon bütçe-
sinin 1 Aralık 1995 tarihin-
den itibaren geçerli olduğu-
na dikkat çeken Toçoğlu,
"Yönetim kurulu, genel ku-
rulun karaıiannı uygula-
dı"dedi. Türk-İş Genel Eği-
tim Sekreteri Salih Kıuç da
delegasyonun bütçeyi "ol-
duğu gibi" kabul ettiğini
vurgulayarak "Vtrilen öner-
gede 1. yıl, 2. yıl, 3. yıl ve 4. yıl
zamlan için yüzdeii artış ön-
göriilmüştü. 4. dilim zammı,
1 Aralık I999
1
daki genel ku-
rulda görüşülür" diye ko-
nuştu.
Akit gazetesi, şeriatçı terör örgütJerine 'hedef seçme rehberi' özelliğini sürdürüyor
Cumhııriyet'i hedef gösterdiİstanbul Haber Servisi - Şeriatçı
Akit gazetesi, Türk Silahlı Kuvvetle-
rı 'nı hedefgösteren yazılanna dün bir
yenisini daha ekledi. Gazete, "Kİm
bu küstah?" manşetıyle verdiği habe-
re, Hadımköy'deki zırhlı tugay kanti-
nme asıldığı öne sürülen bir yazıyı
gerekçe gösterdi. Zırhlı tugay kanti-
ninin kapısına asıldığı belirtilen yazı-
da. "çağdaş kıyafeüi olmayanlara sa-
üşımızyoktur" uyansının bulunduğu
belırtildi. Akit gazetesi aynca, emek-
li bir albayın kendilerine gönderdiği
bırmektuptanalıntılaryaparak, Cum-
hunyet gazetesini de hedef gösterdi.
Akit gazetesi, şeriatçı terör örgüt-
lerine "hedef seçmede rehber olma
özeUiği taşıvan" haberleri yayımlama-
ya devam ediyor. Daha önce de Gü-
müşhane Baro Başkanı Ali Günday'ı
"başörtü terörü"ne neden olduğu ge-
rekçesiyle manşet yapmış ve bu ha-
berden bir süre sonra Ali Günday uğ-
radığı silahlı saldın sonucu yaşamını
yitirmişti. Kırklareli'ndebirköy ima-
• 'Emekli Albay Nail
Özkan'dan anlamlı
açıklamalar' üst
başlığıyla verilen habere,
'Ordumuzu Cumhuriyet
gazetesi mi yönetiyor'
başlığı atıldı.
mını "laik" olduğu ıçın hedef tahtası
haline getiren gazete. yinc başörtüyû
gerekçe göstererek uzun bir süre İs-
tanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Bfilent Berkarda'yla ilgili haber ver-
me sınırlannı aşan yayımlaryapmış-
tı. Laik ımamlan, Atatürkçü avukat-
lan, öğretim üyelerını hedef gösteren
yayımlannı sürdürmeye devam eden
Akit gazetesi, son olarak da Türk Si-
lahlı Kuvvetleri'ni hedefgösteren ha-
berler yayımlamaya başladı. Başya-
zarhğını Abdurrahman Dilipak'ın
yaptığı Akit gazetesi. dünkü sayısın-
da "Kim bu küstah?" manşetini attı.
Hadımköy 1. Zırhlı Tugay kantinine
asılan bir yazıdan yola çıkarak hazır-
lanan haberde. suçlanan veya suçla-
yan hıç kımsenın isminın yer alma-
ması dikkat çekti. Genelkurmay Baş-
kanlığı Basın ve Halkla llışkiler Da-
iresi yetkililerine dayanılarak.
u
Ge-
nelkurmav "ın böyle bir uygulamadan
haberdar" olmadığı şeklinde birgö-
rüş de haberde yer aldı. Gazete, man-
şetine kutu yaptığı bir başka haberde
degazetemizi^hedef gösterdi. 'Emek-
li Albay NailÖzkan'dan anlamlıaçık-
lamalar' üst başlığıyla verilen habe-
re. 'Ordumuzu Cumhuriyet gazetesi
mi yönetiyor' başlığı atıldı. Özkan'ın
açıklamalarına dayanılarak verilen
haberin spotlannda da şöyle denildi:
"1 Eylül 1995 tarihli Cumhuriyet
gazetesinde uydurma ve kaynağı be-
lirsiz bir haberin 1. Ordu Kümuta-
nı'nı harekete geçirdiğini belirten
Emekli Kurmay Albay Nail Özkan.
'komutan emir yaymlayarak çağdaş
kıyafetli olmayan hanımlann sosyal
tesislere alınmamasını istedi. Aynı
haber 3 Ekim 1995 tarihinde tekrar
yayıniandı ve bu sefer de pek çok ko-
mutana dayanak oldu.
Sonuçta Cumhuriyet gibi marjinal
bir gazetenin ideolojık haberi komu-
tanlara ölçü olmaktadır. Adeta or-
dumuzu Cumhuriyet gazetesi yönet-
mektedir' dedi."
KJÖRÜŞ /MUSTAFA YİĞİT *
HAFTAYA BAKIŞ
AHMET TANER KIŞLALI
Neyef
Niçin Hoşgöpü?
Her öğrenim yılının ilk dersinde öğrencilerimle pay-
laştığım bir örnek var.
Oturarak geniş birhalka oluşturmuş insanlar düşü-
nün. Halkanın tam merkezinde de bir fener... Ve siz
sırayla, herkese aynı soruyu yöneltiyorsunuz:
- Bu fenerin ortasındaki ışık ne renk?
Kimisi mavi diyor, kimisi san, kimisi kırmızı... Her ka-
fadan bir ses.
Kendinden farklı bir renk söyleyenler karşısında, ta-
kınılabilecek iki tutum olabilir: Ya "Benim gözlerimde
bir bozukluk olmadığına göre bozukluk onların gözle-
rinde veya satılmış oldukları için göz göre göre yalan
söylüyorlar" diye düşünebilirsiniz. Ve de tutumunuzu
ona göre beliriersiniz.
Ya da "Onlar da benim gibi bir insan, hepsi de renk
körü veya satılmış olamaz"dersiniz. Gidip, bir de on-
lann oturduğu yerden fenerin içindeki ışığa bakarsınız.
Ve her açıdan farklı bir rengin karşınıza çıktığını gö-
rünce de karannızı verırsinız: "Aslında ışık renksiz. A-
ma çok kenarlı bir fenerde, her kenara ayrı renkte bir
cam konmuş."
Bilge kişi der ki:
"Yanlış doğrunun tersi değildir, eksikbirdoğrudur!"
• • •
Aynı köşeyı paylaştığım, Toktamış Ateş'e yönelik
saldırılar sürüyor. O da kendisini çok güzel savunuyor.
Konu "hoşgörü"... Ve de Sayın Ateş'in dinci kesim
lerin toplantılannda, TV'lerinde sık sık konuşmacı ol-
ması.
Elbette ki, insanın kımın önünde, kimin yerinde ko-
nuştuğundan çok, ne söylediği önemli... Farklı bir ke-
sim önünde konuşurken -o kesimin hoşuna gitmek
amacı ile- ödün verip vermediği önemli... Ve hatta -
bunun karşılığında- nesnel ya da öznel bir çıkar sağ-
layıp sağlamadığı önemli.
Demokrasi de bir "hoşgörü ve uzlaşma rejımi" ol-
duğuna göre bu yöndeki her çabayı özendirmek ge-
rekir.
Ama burada iki soru kafalan kurcalıyor:
Bir... Sevgili Ateş'in bu özverili çabaları acaba ne işe
yanyor?
iki... Acaba niçin, "ilerici" diye nıtelendirebileceği-
miz bir kesimden tepki görüyor.
• • •
Toktamış Ateş'in tutariı bir düşünce yapısı var. Dü-
şündüklerini de yazılı olduğu kadar sözlü olarak da iyi
anlatıyor... Dinci fanatikler dışında, dınleyenlerin kafa-
sında en azından bazı soru ışaretlen doğurabildiğini
umuyorum.
Gerilım azaldıkça, duyguların yerıni akıl alır... Kema-
lizm ise duygulara değil akla seslenır!
Öyleyse tepkıler niçin?
Ortamı yumuşatma çabalan, bazen "ödün " gibi gö-
rüldüğü için... Mezarcı benzerı Atatürk e söven, say-
gı göstermeyen kişilere, TV'de "saygı" gösterildiği
için... Kemalizme saldırılann -dolaylı yollardan da ol-
sa- meşrulaştırıldığı, tartışılabilir olduğu izleniminin ve-
rildiği duşunulduğu için...
"Hoşgörü" ile yaklaşıp "yumuşama" yaratılmaya
çalışılan çevrelerin Sıvas kıyımına yaklaşımları değiş-
mediği için... Kubilay olayına bakış açılan degişme-
diğiiçin... Laiklikve demokrasi karşıtı tutumları değiş-
mediği için...
Uzlaşma, ancak uzlaşmayı isteyenle yapılabilir. Uz-
laşmanın ortamı ise, "demokrasi"dır. Sevgili Tokta-
mış'ın ekran arkadaşı Dilipak ise daha çıkış noktasın-
da demokrasiyi yadsıdığı ıçın...
Ve kimin kimi kullandığı -bazı durumlarda- birbirine
kanştığı için...
Toktamış Ateş'in tutumunu "temel"üe savundu-
ğumda, sık sık karşılaştığım bir soru var:
- Acaba "onlar" niçin toplantılanna, izlencelerine
çağınyortar? Gelip de, kendı yandaşlannı, dinci kesi-
mi ters yönde etkilesin diye mi? Demokrasiye olan
inançlanndan mı?.. Değilse, neden?
• • •
Sayın Ateş, savunmasının bir yerinde şöyle diyor:
"Atatürkçü Düşünce Derneği'nin birşube toplantı-
sında konuşmak yehne, Imam-Hatip Lısesi Mezunla-
n Derneği'nin bir toplantısında konuşmak, bence da-
ha önemli. Zira benim gibi düşünen insanlaha birlik-
te olmak sadece mutluluk ve moral veriyor. Fakat fark-
lı düşünce ve inançlan olan. ınsanlara düşüncelerimi
ve inançlarımı anlatmak, bence çok daha önemli."
Bir kere, ADD toplantılanna sadece aynı düşünce-
den insanlar gelmiyor.
ikincisi, gelenlerin bir kısmı Kemalizmi bilmiyor, bir
kısmı da farklı farklı yorumluyor... Doğru bilgi, doğru
yorum, bilinçlenmeyi getiriyor. O toplantılara gelenler,
sadece umut almıyorlar, giderek birer "bilinç taşıyıcı"
öncü oluyorlar.
Ve en önemlisi de...
Güç birlikten doğar. Aynı manç etrafında kol kola gir-.
miş "aydınlık" insanlar çoğaidıkça, "karanlık"\ax geri-
ler. "Farklı düşünce ve inançlan" olan insanlan aydın-
lığa çekmek de çok daha kolaylaşır!
'Suikastm DHKC tarafindan yapılması çok zor'
Toyota-Sa otomobil sa nayi-
inin Türkiye'deki kurucusu olan
Özdemir Sabancı ile yakın çalış-
ma arkadaşı Toyota-Sa Genel
Müdürü HalukGÖrgün ve sekre-
terleri Nilgün Hasefe insanlık dı-
şı bir saldın sonucu yaşamlannı
yitirmişlerdir.
Olay gerek Türk kamuoyunda,
gerekse dünyada geniş çapta yan-
kı uyandırmış ve lanetlenmiştir.
Uzun süreden beri ülkeınizde ya-
şanan terör dönemi, başbakanlık
da yapmış bazı devlet adamlan-
mızı, silahlı kuvvetlerimizin en
üst kademelerine kadar yüksel-
miş general ve subaylanmızı, gö-
revlerini yapmaktan başka hiçbir
kusuru olmayan erlerimizi, em-
niyet teşkilatımızın değerli amir
ve memurlannı, öğnetmenlerimi-
zi, hatta yargi mensuplanmızı, al-
çakça gerçekleştirdikJeri eylem-
leriyle aramızdan alıp götürmüş-
tür.
Bu olaylan teker teker gözden
geçirirsek; genellikle değişik
isimlerdeki örgütlerin intikam
heveslerinden kaynaklandığını
görürüz. Fakat Sabancı ailesinin
kişiliğinde Toyota-Sa sanayiinin
en üst düzeyindeki bu üç kişiye
karşı girişilen eylemde intikam
öğesini görebilmek pek olası de-
ğildir. Diğerbirtanımlamaylaör-
gütün gerçekleştirdiği operas-
yon, intikam operasyonu değil-
dir. Onun içindir ki olay iki ayn
aşamada değerlendirilmelidir.
Birinciasama: Eylemi gerçek-
leştirmiş olan canilerin ve onla-
ra yardım edenlerin kimlikleri-
nin saptanarak yakalanmalan ve
kanıtlan, yargıya ilişkin bölümü-
nü oluşturur ve polisin görevidir.
Görevinin bilincindeki İstanbul
Emniyeti bu aşamanın bir bölü-
münü yerine getirmiştir. Katil
zanlılannı ve onlara yardım etti-
ği belirtilen kızın kimlikJerini
saptamıştır. Kuşkusuz bu bir ba-
şandır.
İkinci aşama: intikam duygu-
sundan yoksun bu eylemin han-
gi örgüt veya örgütler için neyi
amaçlayarak gerçekleştirildiği-
nin saptanmasıdır. Konu, polisin
değil istihbaratın görevidir. Bu
ana çerçeve içerisinde bazı basın
ve televizyonlarda yeralan haber
ve görüntülere dayanarak şunla-
n söyleyebilmek olasıdır.
- Binanın ve binada çalışanla-
nn korunmasmda tekniğe önce-
lik verilmiş, insan unsuru ikinci
plana itilmiştir. Bu bir hatadır.
Korumada insan nusuru daima
birinci planda îutulmalıdır. Ne
derecede doğrudur bilemiyoruz.
Sayın Sabancı'nın korunması
için istanbul Emniyet Müdürlü-
ğü'nce görevlendirilmiş polis
memurlannın, Sabancı Center
yönetim katma çıkmalanna izin
verilmiyormuş. Katliam da bu
katta işlenmiştir.
- Örgüt altı ay önce zamanı ge-
lince kullanmaİc üzere, hedef ola-
rak seçtiği kişilerin çalışma ye-
rinde her zaman işi geregi bulu-
nacakelemanlannı monteetmiş-
tir.
- Örgütün bu elemanı, altı ay-
lık süre içinde bina. bina içinde-
ki faaliyetler ve binanın emniyet
sistemi ile sistemin zaaf noktala-
nnı örgütüne aktarmıştır.
- Örgüt bu bilgilere dayanarak
gerçekleştireceği eylemin planı-
nı safha safha yapmıştır. Plan
profesyonelce hazırlanmıştır. Bi-
naya giriş, eylemin kısa zaman-
da ve dakikalara göre ayarlanıp
yerine getirilmesi, özellikle ka-
çış safhası bu kanımızın kanıtıdır.
- Bu tip eylemlerde kaçış saf-
hası planın en önemli bölümü-
dür. Çünkü kaçış, başannın elde
edilmesinde en önemli etkendir.
Televizyondaki görüntülerde, te-
tikçilerkaçarken kendilerine yar-
dımcı olan işçi kız yanlannda gö-
rülmemektedir. Onlann ayn za-
manlarda kaçtıklannı düşünmek
doğru olur kı, bu da daha ewel
binaya girip keşif turlan yaptık-
lan olasılığını düşündürür. Zıra
emniyet sistemleri ile donatılmış
karmaşık yapılı bir binada cina-
yet işlendikten sonra iki kişinin
kimseye görünmeden çıkıp gide-
bilmesi mümkün değildir.
- Tetikçilere mükemmel bir si-
lah kullanma eğitimi verildiği aıı-
laşılmaktadır. Kullanılan silahla-
nn susturucu takılmış tabancalar
olduğu söylenmiştir. Susturucu
takılmış tabancalar cinayet silahı
değil, suikast silahıdır. Bugüne
Sabancı Center'daki saldırmın üzerinden 10 gün geçti
Soruşturmada ilerleme yokİstanbul Haber Servisi - Sabancı
Center'da, Özdemir Sabancı, Toyota-Sa
Genel Müdürü Haiuk Görgiin ve
sekreter Nilgün Hasefe'nin yaşamfnı
yitirdiği suikastia ilgili soruşturmada
herıüz ilerleme kaydedilemedi.
Saldınnın üzerinden on gün geçmesine
karşın katil zanlilannm yakalanmasına
yönelik somut adımlar atıiamadı.
Sanıklan kısa sürede belirleven istanbul
Emniyeti, olaydan sonra yaptığı çelişkili
açıklamalarla, soruşturmanın belli
noktalarda lıkandığının sınyallerinı verdi.
Cinayctlcrin ardından halktan yardım
isteyen yetkililer, yüzlerce ihban
değerlendirdiler.
Bu ihbarlann çoğunun asılsız çıkması.
"polis zaman kavbediyor" eleştinsine yol
açtı. MlT'in de soruşturmayı başka bir
yönden araştirdiğı, sanıklann
yakalanmasından çok, cinayetlerin kim ya
da kimlerin yardımıyla işlendiğini
saptamaya çalıştığı öğTenildi.
İstanbul Emniyet Müdürü Orhan
Taşanlarolayla ılgili açıklama>mda.
"Sabancı soruşturması çok \önlü olarak
sürdürülmcktedir.
Eldeki verüer en iyi şekikte
değerlendirUiyor. Bu konuda şu an fazla
bir şey söylemek istemiyorum" dedi.
kadar Türkiye'de değişik örgütle-
rin gerçekleştirdiği bu eylemler-
de, susturucu takılmış silah kul-
lanıldığı görülmemiştir.
- Eylem planını bu iki tetikçi
ile yardımcılan olan kızmilitanın
yapıp gerçekleştirmesi oianaksız
gözükmektedir.
- Eylemi üstlenen DHKC ku-
rucusu Dursun Karataş bir süre
önce Fransa'da yakalanıp tutuk-
lanmış. ancak Fransa ile aramız-
da suçlulann iadcsi anlaşması ol-
masına karşın, Türkiye'ye gön-
derilmeyıp serbest bırakılmıştır.
Dursun Karataş "ın orada hangi
scrvislerin kontrolünde olduğu-
nun saptanmasında da büyük fay-
da vardır.
- Böylesine mükemmel bir
planlamanın DHKC tarafından
yapılıp uygulamaya konularak
sonuçlandmlması çok zordur.
- Türkiye'de 24 Aralık 1995
gcnei milletvekili seçimleri ile
eylemin gerçekleştirildiği tarih
arasındaki kısa süre içinde böyle
bir planın gündeme gelmesi ola-
naksızdır. Onun için eylemin
Türk sı>asi yaşamına yönelik ol-
ması pek mümkün değildir.
- Bu tip olaylarda, "Katil kim"
diye değil. "Bu eylem kimin işi-
nv yarar" diye yaklaşmak daha
sağlıklı sonuca götürür.
( *) Mustafa Yigil (Terör Uz-
manı - Emniyet Genel Müdürlü-
ğü Teftiş Kurulu Eski Başkanı)