24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 OCAK 1996 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Işçiye yüzdeli ücret zammı mücadelesi veren Türk-lş yöneticileri, maaşlannı enflasyon oranında arttırdı Iş'te çifte standartGUNEŞGIRSON AN'KARA - 240 bin işçinin katıldığı ;grev dalgasıyla mücadele vererek geçen yıl 540 bin kamu işçisine yüzde 25 ile yüzde 29 oranlannda ücret zammı alın- masını sağlayan Türk-İş yöneticileri, kendi maaşlannı enflasyon oranında art- lırarak 'çiftestandart'uyguladı. Türk-lş Yönetim Kurulu. maaşlann enflasyon ^oranında arttınlmaması yolunda genel kurulda ittifakla kabul edilen önergeye "karşın, kendı ücretlerini 1 Aralık 1995 ta- rihinden ıtibaren Devlet İstatistik Ensti- tüsü'nün (DİE) tüketici fiyatlan endek- Iimrag'dan -Unutmadık SeııT seti ANKARA(CumhuriyetBürosu)-Lğur _Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı _ttım:ag) ya>ın birimı ilk ürününü verdi. um:ag, katledüen vazanmız UğurMum- 'cu'nun 25 Ağustos 1975 tarihinde yazdı- ğı "Sesleniş" başlıklı yazısını çizerimiz >uri Kurtcebe'nin çizgi-anlatımıyla bir- •Jikte kitaplaştırdı. Kitapla birlikte bir set Oİuşturan kasette dc müzisyen Fikret Kı- zılok'un "Sesleniş" için bestelediği senfo- nik beste ycraldı. um:ag, bir kitap ve bir kaserten oluşan T'nutmadık SenPbaşiıklı seti yayımla- dı. Ürünün adı. Mumcu'nun "Sesleniş" başlıklı yazısında sık sık yinelenen "Vu- ruiduke> haikun! Lnutma Bizü" tümce- sınden esinlenerck kondu. Setin kapsa- mında bulunan kitapta. gazeteci-yazar AB Sirroenın Mumcu'yu anlatan bir yazısı y- er aldı. Mumcu'nun katledilişinin ardın- •dan devlet yetkıJiîerinin yaptıklan açıkla- malan da içeren çalışmada. Mumcu'nun bu açıklamalara verdiği yanıtlar yazan- mız Işık Kansu'nun derlemesiyle anlatı- lıyor.Kitabın tamamlayıcısı olarak sette bulunan kasette de besteci Fikret Ktn- lok'un "SesJeniş"ya7isı için yazdığı sen- fonik mü7İk sunuldu. Cumhuriyet'ten De- niz Som'un yayına hazırladığı kitaptaki fotoğraflar, Cumhurıyet gazetesi foto mu- Habiri Rıza Ezer'e ait. Setın tasanmını IVIurat Dorkip ve Çiğdem Erdinç yaptı. Çalışmalann eşgüdümü Mehmet Açıktan tarafından vürütüldü. Soruşturma açılıyor 6 bin tez incelenecek • 1 Arahk 1995 -1 Aralık 1996 tarihleri arasında Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral'in eüne geçecek aylık maaşı, 107 milyon 872 bin liraya yükseldi. Türk-İş Genel Sekreteri Şemsi Denizer, Türk-lş Genel Mali Sekreteri Enver Toçoğlu ve Türk-lş Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Sabri Özdeş'in maaşlan 91 milyon 247 bin lira oldu. Türk-lş Genel Eğitim Sekreteri Salih Kılıç'ın maaşı ise kendi teşkilatından maaş almadığı için yüzde 30 daha arttınlarak 115 milyon 294 bin liraya çıkanldı. si oranında (yüzde 83.8) arttırdı. Genel kurulun ardından. yönetim ku- rulunun karanyla yapılan bu artışla Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral'in net 52 milyon 337 bin lira olan maaşı, I Aralık 1995 tarihinden itibaren 107 mil- yon 872 bin liraya (ikramiye hariç giy- dirilmiş ücret) yükseldi. Bu artışın üze- rine, I Aralık 1996 tarihinde uygulana- cak yüzde 34.7 oranındaki zamla. Me- ral'in maaşının 145 milyon 152 bin lira- ya; I Aralık 1997 tarihinde uygulanacak yüzde 41.6 oranındaki zamla da 205 mil- yon 536 liraya çıkacağı hesaplandı. Kamu kesimindeki işçi ücretlerine 1995 yılındaortalama yüzde 25.28.1996 yılı için de yüzde 29.8 oranında zam alın- masını sağlayan Türk-lş yöneticileri, enflasyon oranındaki artışın üzerine, bi- rinci yılda yüzde 34.7, ikinci yılda yüz- de 41.6 oranlannda ücret zammı uygu- lanmasını kararlaştırdı. Görev süreleri- nin üçüncü ve dördüncü yıllannda ise kamu kesimi toplusözleşmelerinde veri- Tünel 121. yaşını doldurduİstanbul HaberServisi- Beyoğlu-Karaköy arasında çalışan ve günde yaklaşık 20 bin yolcu taşıyan dünyanın en kısa mesafeli ve ilk metrolanndan biri olarak kabul edilen, Tarihi Tünel 121. yaşını doldurdu. 1867 yr- lında etüdü yapılan Tünel-Karaköy metro- su "The Metropolitan Raihvay of Constan- tinopk From Galata-Pera" şirketi tarafın- dan yapıldı. Yaklaşık 150 bin Ingiliz lirasına mal olan tünelin 17Ocak 1876'te hizmetegirmesiy- le tstanbul taşıt tarihinde yeni bir sayfa açıl- dı. 625 metre uzunluğundaki bir hatla şeh- rin iki büyük semtini birbirine bağlayan ta- rihi küçük metro, tarihi özellığını koruyor. tstanbullularçalışmaya başladıgı ilk aylar- da Tünel'e biraz da korku nedcniyle pek fazla ilgi gösterilmedi. Bir süre bu korku nedeniyle lünelde müşteri olarak hayvanlar taşındı. Daha sonralan tünel en çok yolcu ta- şıyan araçlar arasına girdi. Tünel'in işlet- meye açılışının ilk yılı sonunda elde edilen gelir 50 bin altın liraydı. Seyahat süresi 1.5 dakikayı geçmeyen tünelde günde ücretsiz- lerle birlikte yaklaşık 20 bin, yılda ise 4 mil- yon yolcu taşınıyor. Bugünkü Metro Han'ın altında bulunan büyük buhar kazanlannm adıyla hareket eden tünelin vagonlan bir sü- re sonra, gördüğü rağbet üzerine bugünkü kapalılanyla degiştirildi. Bu arada kayışı da yenilendi. Tünelin kısa sürede büyük kar sağladığını gören Ingıliz şirketi yöneticile- ri ilk iş olarak kendilerine tünel düşüncesi- ni veren ve projelerini hazırlayan mühendis Henry Gawan'ı görevinden uzaklaştırdılar. Gawan bu tavır üzerine ülkesine döndü. Şir- ket, tüneli 35 yılı aşkın bir süre işlettikten sonra 1914 yılında kurulan Osmanlı Şirke- ti'ne devretti. Tramvay bu yıllarda elektrik- le islemeye başladı. 1939yılınınmartayın- da 1ETT idaresi Tünel'i 170 bin liraya şir- ketten satın aldı. \ FİCEN ATALAY tstanbul Üniversitesi Sos- yal Bilimler Enstitüsü'nde yapılan inceleme sonucun- da usulsüz, bilim ahlakıvja bağdaşmayacak biçimde alıntılann yapıldığı belirle- . nen 20 yüksek lisans ve doktora tezi sahibi hakkın- ' da soruşturma açıldı. Soruş- turulan tez sahipleri arasın- - da üniversıtelerde halen bö- lüm başkanlığı ve ıdari gö- revlerde bulunan öğretim . elemanlan da var. Yüksek lisans ve doktora tezlerinde ''usulsüz alın- n"nın inanılmaz boyutlan, enstıtüde bir süre önce baş- latılan incelemeler sonu- cunda ortaya çıkmaya baş- lamıştı. Bir haftalık incele- me sonunda, l.C. tletişim Fakültesi "nin uzman kadro- sunda "Basın TekniğT der- si veren, aynı zamanda Rad- yo-TV-Sinema yüksek li- sans öğrencisi olan Cengiz Arkangil'in. bu dersi yük- sek lisans dersi olarak alın- ca kendi kendısinin öğrenci- si olduğu ve yaptığı sınavda kendısine "100" verdiği, bir öğrencınin daha önce yazıl- mış bir tezin fotokopisini, yalnızca adını değiştirerek kendi tezi olarak sunduğu ve bir başka öğrencınin de tngiltere'deki bir kitabı ay- nen çevirerek "orijinal" tez diye verdiği ortaya çıkanl- mıştı. 300 tez incelendi istanbul Üniversitesi Sos- yal Bilimler Enstitüsü yetki- lıleri, bu olayın su yüzüne çıkanlmasından sonra tt buzdağı"nın su altında ka- lan bölümünü incelemeye başladılar. Bu. tam altı bin tez demekti. Enstitü Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. AteşOktar'ın verdiği bilgi- ye göre. bugüne kadar altı bin tezin yalnızca yüzde 5'i ön incelemeden geçirilcbil- miş. Ve bunlann 20'sinde 'usulsiiz abnü' yapıldığı be- lirlenmiş. Bu tezler halen hem YOK hem istanbul Üniversitesi Rektörlüğü hem de I.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından soruş- turuluyor. Soruşturma so- nuçlanna göre bu tezlerin sahiplerinin diplomalannın iptali söz konusu olacak. 20 tezde "usulsüz alıntı", yani başka tezlerden ya da kitaplardan referans belirtil- meden sayfalar dolusu alın- tı yapıldığı belirlendikten sonra soruşturma başlatıl- ması, öteki tüm tezlerin yüksek lisans ya da doktora diplomalannı hak edecek düzeyde olduklannı göster- miyor elbette. Örneğin, 30 sayfalık baştan savma bir tezle doktora diploması al- rnış olanlar var. Ancak, ens- titünün bu konuda yapacak bir şeyi yok. Yrd. Doç. Dr. Ateş Öktar, "Jüri,30 sayfa- bk tezi kabul etmiş, Ancak bu konuda yapılabilecek bir şey yok. Yalnızca usulsüz alıntı vapdmış tezJeri soruş- rurabilKoruz. Tezlerin diize- yinl belirieme vetkisi jüriye ait. Jüri kararlannın sorgu- ianması ba/ı başka sorunla- n da yanında getireceği için bu tür tezler hakkında bir şey >3pılamı\«r.Jürilerv tez- lerin değeriendirilmesi ko- nusunda çok büyük görev ve sonımluluklar düşüjor" dı- yor. I.Ü. Sosyal Bilimler Ensi- tüsü'nde lisansüstü çalışma- ların kalitesinin yükseltil- mesi ve bilim ahlakma uy- gun olmayan usulsüz dav ra- nışlann engellenmesi için öncelikle fiziksel altyapı iyileştirilmiş, mekân geniş- letilmiş. Tez Kütüphanesi ve Dokümantasyon Merke- zi oluşturulmuş. Daha önce kJlitli kapılarardında, tozlu, pis odalarda farelere yem olan yaklaşık altı bin tez, şimdilik yalnızca görevlile- rin incelemesine sunulabi- lecek duruma getirilmiş. KJ- sa bir süre sonra ise tüm araştırmacılann yararlana- bileceği duruma gelecek. Yrd. Doç. Dr. AteşOktar, usulsüzlük yapıldığı tespit edilen tezlerin kesin olarak iptali yoluna gidileceğini vurgulayarak "Yönetim bu konuda kararlıdır. Taviz ve- rümevecektir" diye konuşu- yor. Diplomalann iptal edil- mesi demek, kişilere diplo- mayla verilen unvanların geçersiz sayılması anlamına geliyor. lenzammın uygulanması öngörüldü. Bu kararla. "Türk-İş yöneticilerinin görev süreierinin birinci yılında (l Aralık 1995 -1 Aralık 1996 tarihleri arasında) viizde 34.7, ikinci yılında (1 Aralık 1996-1 Ara- lık 1997 tarihleri arasında) yüzde 41.6 oranında, 1998 ve 1999 yıUarûıda da ka- mu kesimi sö/leşmelerde verilen zam oranlannda armnJmasına" ilişkin olan ve genel kurulda ittifakla kabul edilen önerge, yönetim tarafından "ddinmiş" oldu. Kongrede 3. ve 4. yıllarda kamu ke- siminde bağıtlanacak olan toplusözleş- melerde verilen zam oranının verilmesi yolunda önergeyle kabul ediien kararde- ğiştirilerek, 4. yıl zammının da I996'da yapılacak olan genel kurulda belirlenmesi öngörüldü. Türk-tş'te çalışan perso- nelin ücretlerine enflasyon değil, yüzdeli oranlarda üc- ret zammı yapmayı planla- yan konfederasyon yöneti- minin bu karan. sendika ku- lislerinde "çifte standart" olarak nitelendirildi. Türk- lş Genel Mali Sekreteri En- ver Toçoğlu, ücretlerinin ar- tış oranıyla ilgili olarak Cumhuriyet'c yaptığı açık- lamada, "Genel kurulda, mali bütçe kabul edildi. Ge- nel kunıl kararlan, 1 ocak 19% tarihinden geçerli ol- mak üzere kabul edildi. Bu- na göre, 4 yıllık görc\ döne- mindc enflasyon oranında arbş yerint, 1 yıila sınırian- dınlmışoldu"dedi. 1995 yı- lı Aralık ayında yapılan kongrede, delegelerin kabul ettiği konfederasyon bütçe- sinin 1 Aralık 1995 tarihin- den itibaren geçerli olduğu- na dikkat çeken Toçoğlu, "Yönetim kurulu, genel ku- rulun karaıiannı uygula- dı"dedi. Türk-İş Genel Eği- tim Sekreteri Salih Kıuç da delegasyonun bütçeyi "ol- duğu gibi" kabul ettiğini vurgulayarak "Vtrilen öner- gede 1. yıl, 2. yıl, 3. yıl ve 4. yıl zamlan için yüzdeii artış ön- göriilmüştü. 4. dilim zammı, 1 Aralık I999 1 daki genel ku- rulda görüşülür" diye ko- nuştu. Akit gazetesi, şeriatçı terör örgütJerine 'hedef seçme rehberi' özelliğini sürdürüyor Cumhııriyet'i hedef gösterdiİstanbul Haber Servisi - Şeriatçı Akit gazetesi, Türk Silahlı Kuvvetle- rı 'nı hedefgösteren yazılanna dün bir yenisini daha ekledi. Gazete, "Kİm bu küstah?" manşetıyle verdiği habe- re, Hadımköy'deki zırhlı tugay kanti- nme asıldığı öne sürülen bir yazıyı gerekçe gösterdi. Zırhlı tugay kanti- ninin kapısına asıldığı belirtilen yazı- da. "çağdaş kıyafeüi olmayanlara sa- üşımızyoktur" uyansının bulunduğu belırtildi. Akit gazetesi aynca, emek- li bir albayın kendilerine gönderdiği bırmektuptanalıntılaryaparak, Cum- hunyet gazetesini de hedef gösterdi. Akit gazetesi, şeriatçı terör örgüt- lerine "hedef seçmede rehber olma özeUiği taşıvan" haberleri yayımlama- ya devam ediyor. Daha önce de Gü- müşhane Baro Başkanı Ali Günday'ı "başörtü terörü"ne neden olduğu ge- rekçesiyle manşet yapmış ve bu ha- berden bir süre sonra Ali Günday uğ- radığı silahlı saldın sonucu yaşamını yitirmişti. Kırklareli'ndebirköy ima- • 'Emekli Albay Nail Özkan'dan anlamlı açıklamalar' üst başlığıyla verilen habere, 'Ordumuzu Cumhuriyet gazetesi mi yönetiyor' başlığı atıldı. mını "laik" olduğu ıçın hedef tahtası haline getiren gazete. yinc başörtüyû gerekçe göstererek uzun bir süre İs- tanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bfilent Berkarda'yla ilgili haber ver- me sınırlannı aşan yayımlaryapmış- tı. Laik ımamlan, Atatürkçü avukat- lan, öğretim üyelerını hedef gösteren yayımlannı sürdürmeye devam eden Akit gazetesi, son olarak da Türk Si- lahlı Kuvvetleri'ni hedefgösteren ha- berler yayımlamaya başladı. Başya- zarhğını Abdurrahman Dilipak'ın yaptığı Akit gazetesi. dünkü sayısın- da "Kim bu küstah?" manşetini attı. Hadımköy 1. Zırhlı Tugay kantinine asılan bir yazıdan yola çıkarak hazır- lanan haberde. suçlanan veya suçla- yan hıç kımsenın isminın yer alma- ması dikkat çekti. Genelkurmay Baş- kanlığı Basın ve Halkla llışkiler Da- iresi yetkililerine dayanılarak. u Ge- nelkurmav "ın böyle bir uygulamadan haberdar" olmadığı şeklinde birgö- rüş de haberde yer aldı. Gazete, man- şetine kutu yaptığı bir başka haberde degazetemizi^hedef gösterdi. 'Emek- li Albay NailÖzkan'dan anlamlıaçık- lamalar' üst başlığıyla verilen habe- re. 'Ordumuzu Cumhuriyet gazetesi mi yönetiyor' başlığı atıldı. Özkan'ın açıklamalarına dayanılarak verilen haberin spotlannda da şöyle denildi: "1 Eylül 1995 tarihli Cumhuriyet gazetesinde uydurma ve kaynağı be- lirsiz bir haberin 1. Ordu Kümuta- nı'nı harekete geçirdiğini belirten Emekli Kurmay Albay Nail Özkan. 'komutan emir yaymlayarak çağdaş kıyafetli olmayan hanımlann sosyal tesislere alınmamasını istedi. Aynı haber 3 Ekim 1995 tarihinde tekrar yayıniandı ve bu sefer de pek çok ko- mutana dayanak oldu. Sonuçta Cumhuriyet gibi marjinal bir gazetenin ideolojık haberi komu- tanlara ölçü olmaktadır. Adeta or- dumuzu Cumhuriyet gazetesi yönet- mektedir' dedi." KJÖRÜŞ /MUSTAFA YİĞİT * HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Neyef Niçin Hoşgöpü? Her öğrenim yılının ilk dersinde öğrencilerimle pay- laştığım bir örnek var. Oturarak geniş birhalka oluşturmuş insanlar düşü- nün. Halkanın tam merkezinde de bir fener... Ve siz sırayla, herkese aynı soruyu yöneltiyorsunuz: - Bu fenerin ortasındaki ışık ne renk? Kimisi mavi diyor, kimisi san, kimisi kırmızı... Her ka- fadan bir ses. Kendinden farklı bir renk söyleyenler karşısında, ta- kınılabilecek iki tutum olabilir: Ya "Benim gözlerimde bir bozukluk olmadığına göre bozukluk onların gözle- rinde veya satılmış oldukları için göz göre göre yalan söylüyorlar" diye düşünebilirsiniz. Ve de tutumunuzu ona göre beliriersiniz. Ya da "Onlar da benim gibi bir insan, hepsi de renk körü veya satılmış olamaz"dersiniz. Gidip, bir de on- lann oturduğu yerden fenerin içindeki ışığa bakarsınız. Ve her açıdan farklı bir rengin karşınıza çıktığını gö- rünce de karannızı verırsinız: "Aslında ışık renksiz. A- ma çok kenarlı bir fenerde, her kenara ayrı renkte bir cam konmuş." Bilge kişi der ki: "Yanlış doğrunun tersi değildir, eksikbirdoğrudur!" • • • Aynı köşeyı paylaştığım, Toktamış Ateş'e yönelik saldırılar sürüyor. O da kendisini çok güzel savunuyor. Konu "hoşgörü"... Ve de Sayın Ateş'in dinci kesim lerin toplantılannda, TV'lerinde sık sık konuşmacı ol- ması. Elbette ki, insanın kımın önünde, kimin yerinde ko- nuştuğundan çok, ne söylediği önemli... Farklı bir ke- sim önünde konuşurken -o kesimin hoşuna gitmek amacı ile- ödün verip vermediği önemli... Ve hatta - bunun karşılığında- nesnel ya da öznel bir çıkar sağ- layıp sağlamadığı önemli. Demokrasi de bir "hoşgörü ve uzlaşma rejımi" ol- duğuna göre bu yöndeki her çabayı özendirmek ge- rekir. Ama burada iki soru kafalan kurcalıyor: Bir... Sevgili Ateş'in bu özverili çabaları acaba ne işe yanyor? iki... Acaba niçin, "ilerici" diye nıtelendirebileceği- miz bir kesimden tepki görüyor. • • • Toktamış Ateş'in tutariı bir düşünce yapısı var. Dü- şündüklerini de yazılı olduğu kadar sözlü olarak da iyi anlatıyor... Dinci fanatikler dışında, dınleyenlerin kafa- sında en azından bazı soru ışaretlen doğurabildiğini umuyorum. Gerilım azaldıkça, duyguların yerıni akıl alır... Kema- lizm ise duygulara değil akla seslenır! Öyleyse tepkıler niçin? Ortamı yumuşatma çabalan, bazen "ödün " gibi gö- rüldüğü için... Mezarcı benzerı Atatürk e söven, say- gı göstermeyen kişilere, TV'de "saygı" gösterildiği için... Kemalizme saldırılann -dolaylı yollardan da ol- sa- meşrulaştırıldığı, tartışılabilir olduğu izleniminin ve- rildiği duşunulduğu için... "Hoşgörü" ile yaklaşıp "yumuşama" yaratılmaya çalışılan çevrelerin Sıvas kıyımına yaklaşımları değiş- mediği için... Kubilay olayına bakış açılan degişme- diğiiçin... Laiklikve demokrasi karşıtı tutumları değiş- mediği için... Uzlaşma, ancak uzlaşmayı isteyenle yapılabilir. Uz- laşmanın ortamı ise, "demokrasi"dır. Sevgili Tokta- mış'ın ekran arkadaşı Dilipak ise daha çıkış noktasın- da demokrasiyi yadsıdığı ıçın... Ve kimin kimi kullandığı -bazı durumlarda- birbirine kanştığı için... Toktamış Ateş'in tutumunu "temel"üe savundu- ğumda, sık sık karşılaştığım bir soru var: - Acaba "onlar" niçin toplantılanna, izlencelerine çağınyortar? Gelip de, kendı yandaşlannı, dinci kesi- mi ters yönde etkilesin diye mi? Demokrasiye olan inançlanndan mı?.. Değilse, neden? • • • Sayın Ateş, savunmasının bir yerinde şöyle diyor: "Atatürkçü Düşünce Derneği'nin birşube toplantı- sında konuşmak yehne, Imam-Hatip Lısesi Mezunla- n Derneği'nin bir toplantısında konuşmak, bence da- ha önemli. Zira benim gibi düşünen insanlaha birlik- te olmak sadece mutluluk ve moral veriyor. Fakat fark- lı düşünce ve inançlan olan. ınsanlara düşüncelerimi ve inançlarımı anlatmak, bence çok daha önemli." Bir kere, ADD toplantılanna sadece aynı düşünce- den insanlar gelmiyor. ikincisi, gelenlerin bir kısmı Kemalizmi bilmiyor, bir kısmı da farklı farklı yorumluyor... Doğru bilgi, doğru yorum, bilinçlenmeyi getiriyor. O toplantılara gelenler, sadece umut almıyorlar, giderek birer "bilinç taşıyıcı" öncü oluyorlar. Ve en önemlisi de... Güç birlikten doğar. Aynı manç etrafında kol kola gir-. miş "aydınlık" insanlar çoğaidıkça, "karanlık"\ax geri- ler. "Farklı düşünce ve inançlan" olan insanlan aydın- lığa çekmek de çok daha kolaylaşır! 'Suikastm DHKC tarafindan yapılması çok zor' Toyota-Sa otomobil sa nayi- inin Türkiye'deki kurucusu olan Özdemir Sabancı ile yakın çalış- ma arkadaşı Toyota-Sa Genel Müdürü HalukGÖrgün ve sekre- terleri Nilgün Hasefe insanlık dı- şı bir saldın sonucu yaşamlannı yitirmişlerdir. Olay gerek Türk kamuoyunda, gerekse dünyada geniş çapta yan- kı uyandırmış ve lanetlenmiştir. Uzun süreden beri ülkeınizde ya- şanan terör dönemi, başbakanlık da yapmış bazı devlet adamlan- mızı, silahlı kuvvetlerimizin en üst kademelerine kadar yüksel- miş general ve subaylanmızı, gö- revlerini yapmaktan başka hiçbir kusuru olmayan erlerimizi, em- niyet teşkilatımızın değerli amir ve memurlannı, öğnetmenlerimi- zi, hatta yargi mensuplanmızı, al- çakça gerçekleştirdikJeri eylem- leriyle aramızdan alıp götürmüş- tür. Bu olaylan teker teker gözden geçirirsek; genellikle değişik isimlerdeki örgütlerin intikam heveslerinden kaynaklandığını görürüz. Fakat Sabancı ailesinin kişiliğinde Toyota-Sa sanayiinin en üst düzeyindeki bu üç kişiye karşı girişilen eylemde intikam öğesini görebilmek pek olası de- ğildir. Diğerbirtanımlamaylaör- gütün gerçekleştirdiği operas- yon, intikam operasyonu değil- dir. Onun içindir ki olay iki ayn aşamada değerlendirilmelidir. Birinciasama: Eylemi gerçek- leştirmiş olan canilerin ve onla- ra yardım edenlerin kimlikleri- nin saptanarak yakalanmalan ve kanıtlan, yargıya ilişkin bölümü- nü oluşturur ve polisin görevidir. Görevinin bilincindeki İstanbul Emniyeti bu aşamanın bir bölü- münü yerine getirmiştir. Katil zanlılannı ve onlara yardım etti- ği belirtilen kızın kimlikJerini saptamıştır. Kuşkusuz bu bir ba- şandır. İkinci aşama: intikam duygu- sundan yoksun bu eylemin han- gi örgüt veya örgütler için neyi amaçlayarak gerçekleştirildiği- nin saptanmasıdır. Konu, polisin değil istihbaratın görevidir. Bu ana çerçeve içerisinde bazı basın ve televizyonlarda yeralan haber ve görüntülere dayanarak şunla- n söyleyebilmek olasıdır. - Binanın ve binada çalışanla- nn korunmasmda tekniğe önce- lik verilmiş, insan unsuru ikinci plana itilmiştir. Bu bir hatadır. Korumada insan nusuru daima birinci planda îutulmalıdır. Ne derecede doğrudur bilemiyoruz. Sayın Sabancı'nın korunması için istanbul Emniyet Müdürlü- ğü'nce görevlendirilmiş polis memurlannın, Sabancı Center yönetim katma çıkmalanna izin verilmiyormuş. Katliam da bu katta işlenmiştir. - Örgüt altı ay önce zamanı ge- lince kullanmaİc üzere, hedef ola- rak seçtiği kişilerin çalışma ye- rinde her zaman işi geregi bulu- nacakelemanlannı monteetmiş- tir. - Örgütün bu elemanı, altı ay- lık süre içinde bina. bina içinde- ki faaliyetler ve binanın emniyet sistemi ile sistemin zaaf noktala- nnı örgütüne aktarmıştır. - Örgüt bu bilgilere dayanarak gerçekleştireceği eylemin planı- nı safha safha yapmıştır. Plan profesyonelce hazırlanmıştır. Bi- naya giriş, eylemin kısa zaman- da ve dakikalara göre ayarlanıp yerine getirilmesi, özellikle ka- çış safhası bu kanımızın kanıtıdır. - Bu tip eylemlerde kaçış saf- hası planın en önemli bölümü- dür. Çünkü kaçış, başannın elde edilmesinde en önemli etkendir. Televizyondaki görüntülerde, te- tikçilerkaçarken kendilerine yar- dımcı olan işçi kız yanlannda gö- rülmemektedir. Onlann ayn za- manlarda kaçtıklannı düşünmek doğru olur kı, bu da daha ewel binaya girip keşif turlan yaptık- lan olasılığını düşündürür. Zıra emniyet sistemleri ile donatılmış karmaşık yapılı bir binada cina- yet işlendikten sonra iki kişinin kimseye görünmeden çıkıp gide- bilmesi mümkün değildir. - Tetikçilere mükemmel bir si- lah kullanma eğitimi verildiği aıı- laşılmaktadır. Kullanılan silahla- nn susturucu takılmış tabancalar olduğu söylenmiştir. Susturucu takılmış tabancalar cinayet silahı değil, suikast silahıdır. Bugüne Sabancı Center'daki saldırmın üzerinden 10 gün geçti Soruşturmada ilerleme yokİstanbul Haber Servisi - Sabancı Center'da, Özdemir Sabancı, Toyota-Sa Genel Müdürü Haiuk Görgiin ve sekreter Nilgün Hasefe'nin yaşamfnı yitirdiği suikastia ilgili soruşturmada herıüz ilerleme kaydedilemedi. Saldınnın üzerinden on gün geçmesine karşın katil zanlilannm yakalanmasına yönelik somut adımlar atıiamadı. Sanıklan kısa sürede belirleven istanbul Emniyeti, olaydan sonra yaptığı çelişkili açıklamalarla, soruşturmanın belli noktalarda lıkandığının sınyallerinı verdi. Cinayctlcrin ardından halktan yardım isteyen yetkililer, yüzlerce ihban değerlendirdiler. Bu ihbarlann çoğunun asılsız çıkması. "polis zaman kavbediyor" eleştinsine yol açtı. MlT'in de soruşturmayı başka bir yönden araştirdiğı, sanıklann yakalanmasından çok, cinayetlerin kim ya da kimlerin yardımıyla işlendiğini saptamaya çalıştığı öğTenildi. İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlarolayla ılgili açıklama>mda. "Sabancı soruşturması çok \önlü olarak sürdürülmcktedir. Eldeki verüer en iyi şekikte değerlendirUiyor. Bu konuda şu an fazla bir şey söylemek istemiyorum" dedi. kadar Türkiye'de değişik örgütle- rin gerçekleştirdiği bu eylemler- de, susturucu takılmış silah kul- lanıldığı görülmemiştir. - Eylem planını bu iki tetikçi ile yardımcılan olan kızmilitanın yapıp gerçekleştirmesi oianaksız gözükmektedir. - Eylemi üstlenen DHKC ku- rucusu Dursun Karataş bir süre önce Fransa'da yakalanıp tutuk- lanmış. ancak Fransa ile aramız- da suçlulann iadcsi anlaşması ol- masına karşın, Türkiye'ye gön- derilmeyıp serbest bırakılmıştır. Dursun Karataş "ın orada hangi scrvislerin kontrolünde olduğu- nun saptanmasında da büyük fay- da vardır. - Böylesine mükemmel bir planlamanın DHKC tarafından yapılıp uygulamaya konularak sonuçlandmlması çok zordur. - Türkiye'de 24 Aralık 1995 gcnei milletvekili seçimleri ile eylemin gerçekleştirildiği tarih arasındaki kısa süre içinde böyle bir planın gündeme gelmesi ola- naksızdır. Onun için eylemin Türk sı>asi yaşamına yönelik ol- ması pek mümkün değildir. - Bu tip olaylarda, "Katil kim" diye değil. "Bu eylem kimin işi- nv yarar" diye yaklaşmak daha sağlıklı sonuca götürür. ( *) Mustafa Yigil (Terör Uz- manı - Emniyet Genel Müdürlü- ğü Teftiş Kurulu Eski Başkanı)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle