Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 19OCAK1996CUMA
12 DİZİYAZI
Tanrı 'nın erkekleri daha eşit
Şeriat
düzeninde
İranlı
kadın
Dr. ÎLDENİZ KURTULAN
ran Islam Cumhuriyeti Anayasası'nın 20.
maddesi, "Ulusun tüm bireyleri, bütün insansal,
siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel
haklardan Islamın belirleyici ölçüleri
çerçevesinde eşit olarak yararlanırlar" der.
Yasaya göre, kadınlar da erkeklerle eşit haklan
paylaşacaklar, ama İslamın belirleyici ölçülerine
uyarak. Ancak anayasayı düzenleyenler, kadm-erkek
eşitliğini koşullandınrken, aslında eşitsizliği
yasallaştırdıklannı kabul ederler.
SUNUŞ
24 Aralık 1995 seçim sonuçları, ge-
lecekte kurulması tasarlanan şeriat te-
melinde u
AdilDüzen"in. ülkemiz, özel-
likle kadmlarımız açmndan nelere mal
olacağım çagrıştırdı. Daha önce üze-
rinde çalıştıgım bir araştırmamı yeni-
den gözden geçirdim. Gerçekçi bir ba-
kış açısı kullanmaya çalışıp, ayrıntılar-
dan kaçındım.
Amacıtn kesinlikle teokrasiye bayrak
açmakya da ona karşı seçeneğini sap-
tamak değil. Teokratizmin karşıtı Ke-
malizmdir. başka seçenek aramak abes
düşer herhalde.
Herkes bilir ya, demokrasi yelpaze-
sinde her göriişe yer açmak gerekliligi
temel ilkedir. Kuşkusuz bu görüşlerle
tamşmak da bir o kadar vazgeçilmezdir.
Konuvu diişsel bir betimlemeyle ele
alan kimi "Adil Düzen " vandaşı yazar-
ların tersine. ben I7 yıldan beri aynı
şeriat hukukuna bağımlı olarak yöneti-
len İran İslam Cumhuriyeti 'ndeki uy-
gulamayı ve İranlı kadınlann üzgü do-
lu yaşamını irdelemeyi yegledim. Zor
olmadı, çünkü ne de olsa 20 yıl bu ül-
kede yaşamışlıgım var.
Bu yazımda iranlı yazar, araştırıcı
Ekrem Mirhoseyni'nin Los Angeles 'ta
yayımlanan "Rehavend"ve Toronto'da
yayımlanan "İran Star " dergilerindeki
yazüarından. ayrıca İranlı yazar Kerim
Lahici'nin Paris'te vayımlanan "Elif-
ba " dergisindeki yazılanndan yarar-
landım. Kendilerine teşekkür ederim.
- 1 -
Iran tslam Cumhuriyeti Anayasası.
ınsanlann renk, ırk ve dil gibi değişik
farklılıklanndan söz ederken "cins =
ejey" sözcüğünü kullanmaktan çekinir.
Tüm evrensel bildirilerde kadın-erkek
eşitliği titizlikle korunurken, İran Islam
Cumhuriyeti Anayasası, "fiküTve "şe-
riat" hükümlerine koşut olarak eşitliği
koşullandınr.
TDK'nin Türkçe Sözlük'üne göre, fı-
kıh. Islam hukukunda, din ve dünya iş-
leriyle ilgili ana kaynaklardan yararla-
narak konulmuş olan kurallann tümü;
şeriat ise, Kuran'daki ayetlerden, pey-
gamberin sözlerinden çıkanlan, dinsel
temellere dayanan Müslümanlıkyasası,
Islam hukukudur.
Kadının anayasadafcl yerl
İran tslam Cumhuriyeti Anayasa-
sı'nın 20. maddesi, açıkça, "Llusuntüm
bireyleri bütün insansaL siyasaL ekono-
mik, toplumsal ve kültürel haklardan İs-
lamın belirleyici ölçüleri çerçevesinde,
eşit olarak yararlanırlar" der. Yasa mad-
desinde, ulusun tüm bireylen dendığıne
göre, kadınlar da erkeklerle eşit hak pay-
laşacaklar. ama İslamın belirleyici öl-
çülerine uyarak (l).
Yasalan inceleyerek "ölçüyü" öğren-
miş olacağız. Ama hemen belirtelim,
anayasayı düzenleyenler, kadm-erkek
eşitliğini koşullandınrken aslında ken-
dilerine göre eşitsizliği yasallaştırdıkla-
nnı kabul ederler. Anayasanın 19. mad-
desinde iyice belirginleşen bu ilke, "Ev-
rensel İnsan Haklan Bildirgest"yle çeli-
şiyorsa çetişsin. Bir şey olmaz!
Ne varki, İran IslamCumhuriyeti'nin
de altmda imzası bulunan bildirinin 2.
maddesi, açıkça. yasalar karşısında ka-
dın-erkek eşitlik ilkesının anayasal gü-
vence alrına alınma gerekliliğini öngör-
müştür (2). Aynca bu madde, kadın-er-
kek eşitliğini zedeleyebüen tüm yasa.
H
978 yılında işbaşına gelen mollalar
yönetiminde güçlenen köktendinci ilkeler
gereği, kadın haklan ayaklar altma ahndı. İran
Ulusal Şûra Meclisi'nin 28 Eylül 1993 tarihli
birleşiminde, aile ve kadın işleri hakkında
'Kadın Komisyonu' kurulması için önerge verilince,
milletvekili Abbas Abbasi, "Islam, erkeğin kadın
üzerindeki üstünlüğünün güvencesidir! Kadın
komisyonu kurmanm, ne kadınlara ne de topluma bir
yaran olur" demişti.
Yalnız bu mu? Şeriat, kadını adalet
kurumundan da dışlar. Şöyle ki, anaya-
sanın 163. maddesine göre, yargıç ola-
bilme koşullannı fıkıh ilkeleri belirler.
Islam fıkıhınm hükümlerine göre kadın,
yargıç makamını işgal edebilecek yetki
ve yeteneğe sahip değildir. Fıkıha göre,
yargıçlar yalnızca "mümin olan, bülu-
ğa ermiş bulunan, Kuran ahkâmına tam
vakıf, adil olan, zinhar geri /ckâlı ve ka-
dın olmayanlar arasından seçilir."
Medeni yasada kadının
konumu
Iran'da 1978 yılında yönetime gelen
mollalar yönetiminde gün geçtikce da-
ha da güçlenen köktendinci ilkeler ge-
reğı, "aile" yasalan çerçevesinde kadın
haklan ayaklar altına alındı. Oysa des-
pot Pehlevi saltanatı döneminde bile
toplumsal konularda Batılı yasalar ör-
nek alınmıştı. Ancak o dönemde de me-
deni yasa, eskiden beri yürürlükte olan
şeriat ahkâmına dayalı olarak işliyor, de-
ğıştirilemiyordu. Dönemm kaçınılmaz
toplumsal devinimi 1967 yılında Şahı
zorladı, sonuçta şeriata bağımlı eski ya-
sanın kimi kısıtlayıcı ilkeleri yumuşatı-
larak. "Aileyi Koruma YasasT çıkanldı.
Ardından kadın haklan. ağır aksak da
olsa 1973 yılında yürürlüğe giren ta-
mamlayıcı yasalarla kısmen güvence
kapsamma alındı. Bu yasalar çerçeve-
sinde, erkeğin ailedeki sınırsız egemen-
liği biraz törpülendi ve kadınlara kimi
özgürlük ve özlük haklar tanındı. Geliş-
me yetersizdi, olsun kadınlar biraz so-
luklandı. Ama toplumsal bilincin bu ya-
salardan epeyce ileride olduğu yadsın-
maz bir gerçekti (5).
Ataerkll düzene dönü?
Bilindiği gibi saltanatın devrilmesiy-
le kurulan İran Islam Cumhuriyeti'nin
hukuk düzeni; ataerkil atle yapısının al-
dığı yaralan ivedilikle sardı, yerli yeri-
ne oturttu; kadının aile içinde ve toplum-
da kazandıği hakJannı sildi süpürdü. Ar-
tık Iran'da kadın hakiannm yada kadın-
erkek eşitliğınin sözü bile edilmez oldu
(6).
İran Ulusal Şûra Meclisi'nin 28 Ey-
lül 1993 tarihli birleşiminde, aile ve ka-
dın işleri hakkında, "Kadın Komisyo-
nu" kurmak için önerge verilince, mil-
letvekili Abbas Abbasi, ıtırazederek,bu
konuda son sözü söylemış oldu:
"İslam, erkeğin kadın üzerindeki üs-
tünlüğünün güvencesidir! Öyleyse,' Ka-
dın Komisyonu' kurmanın. ne kadınla-
ra ne de topluma bir yaran olur" (7).
Böylelikle saltanat döneminde zorbe-
la işlerlik kazanan "Aileyi Koruma Ya-
sası" lağvedilmiş. yerini şenat bağımlı-
sı yeni "Aile Yasası"do!durmuştu. Bu
yasaya dayanarak. "Özel Medeni Mah-
kemeler", "Aileyi Koruma Mahkemele-
ri"nin yerini almıştı.
iran'da 1978'de işbaşına gelen mollalar yonetimi, ataerkil düzenin yaralannı sararken, kadınlann ai-
le içinde ve toplumda zoriukla kazandıklan tüm haklan ellerinden aldı.
gelenek ve alışkanlıklann, yasalarla ge-
çersiz kılınması gerektiğini kaydeder, ki
bu da İran Islam Cumhuriyeti Anayasa-
sı'nı deler. Delse ne olur? Iran Islam
Cumhuriyeti. tüm evrensel bildirilen
kendi içişlerine kanşma gibi algılıyor.
Bu yüzden de 18 Aralık 1979'da ka'bul
edilen "Kadınlara ber türiü tacizin ön-
lenmesi maddesi",İran için hıçbiranlam
taşımaz.
Anayasanın 115. maddesini birlikte
okuyalım; "Cumhurbaşkanı,Tann'nııı
ERKEK'Ieri arasından seçilir!" Yorum
yok. Aynı maddede kadının Cumhur-
başkanlığı makamına vekâlet de edeme-
yeceği belirtilmektedir (3).
Şeriat, kadının yükselip toplumun
önünegeçmesine karşıdır. Eğerherhan-
gi bir kadın, bilimsel ya da dinsel dal-
larda eğitilip bu konularda ulaşılabilen
en yüksek kerteye ulaşmış olsa bile, şe-
riata göre dinsel önder ya da "Merce-i
Taklid" (başvurulacak güvenilir din
adamı) olamaz. İslamın bu gereği, ana-
yasanın 4. maddesinde şöyle perçinlen-
miş:
"Kadınlar, cemaat ve ümmet imamlı-
ğı, bilirkişi ve \edieminlik kurulu üyeli-
ği gibi siyasal ve dinsel makamlara geti-
rilemezler!" (4).
(l)Kenm Lahıcı, ' 'tran Islam Cumhuriyeti
Anayasası 'nın. Evrensel İnsan Haklan Bil-
dirgesi ile Çelistiği İlke ve Kiaddeleri'', Elif-
ba Dergisi, savı 5, 1995. Paris.
(2.3)a.gy
(4)Şirin Ebadi. "Ana ve Kadının Hukuk
Platformundakı Konumu'' fseminer konus-
ması), 27-28 Mart 1995. Paris.
(S)Nahid Yegâne. "Kadının İran Siyasal,
Dinsel ve Dünyevi Kültürdeki Yeri'', İranlı
Kadın Araştırıcılar vav. 1995, Paris.
(6)Ettelaat. günlükgazete. 8 Mart 1991,
Tahran
(7)Selam. günlük gazete. 29 Eylül 1993.
Tahran.
Yarın: çokkarılılık ve siga
Dünya sahnesînde içgüdüsel bir oyun
Dr. NECDET TUNA
Dünya kurulduğundan, daha doğrusu kendisinin
sahneye çıkmasından bu yana insan. yeryüzünde
oynanan oyunlarda hep başroldedir. Bu
oyunlardan. insan insan olarak kaldıği sürece
sahneden kalkmayacak biri de "Sevgi Oyunu". Bu
temel içgüdüsel oyun, aslında çok kapsamlı. Biz
sadece bir bölümünü, "Dedeler ve Torunlar"
perdesını ele alacağız. Nedeni de gelişmişlikle
birlikte yaklaşık yüz yıldır se\ gi oyununun bu
perdesinden yitirilenlerdır. Perde, yatakta doğum
sancılan içinde ıkınan anne, ebe ya da doktorla
açılır. Baba kapıda bekler, hep oiduğu gibi!
Zamanı gelince. dünyanın yeni vatandaşı, bilmem
kaçıncı milyann kaçıncısı, ağlayarak sahneye
çıkar... Kucaklaşmalar, öpüşmeler, kutlamalar...
Bundan sonrasını birlikte izleyelim... Yavru, ilk
sahnelerde, kâh annesinin kucağında, kâh
beşiğinde bazen gülücükler saçarken, bazen de
ağlarken görülür. Birkaç yıl sonra varsa
kardeşleri. arkadaşlanyla oynamaya başlar. Arada
sırada oyuna baba da katılır. Yaşını bulunca karşı
cinsleriyle oyunu sürdürür. Zamanı gelince de
yaşam arkadaşı, eşi sahneye çıkar. Dokuz ay on
gün aralıklarla, arada birkaç yıl da olabilir, ailenin
yeni bireyleri oyuna katılır. Yıllar, hep
sanıldığından hızlı geçer ya. torunlann da sahneye
çıkmasıyla tam kadro sahnededir artık. Dostlar,
ahbaplar, komşular da zaman zaman girip
çıkarlar. Anne ve baba hep sahnededir. Gelişen
olaylan kâh hüzün. kâh zevkle izlerler; bazen
katılır, bazen de yutkunurlar! Yıllar ilerledikçe.
hep olduğu gibi. sahne yenıden boşalmaya başlar:
Çocuklar seyrek girip çıkar. diyaloglar kısalır.
Eski dostlar da pek görünmez olurlar. Baş
aktörler, anne ve baba. genelde sahnede
yalnızdırlar artık. Camda oturur, kapı gözlerler..
Arada çocuklardan bıri uğrar, bir "Cee!" der
gider... Biraz otursunlar. iki laf etsinler isterler,
ama hep aynı mazeret; işler. işler...Yaşam
sahnesinin hemen hemen değiştnez kurallanndan
olan bu gelışimde, istısnalar kaideyi bozmaz!
Oyun sona yaklaştıkça sahneye girip çıkanlar
daha da azalır. Oyunu başlatan iki kişide belirgin
fıziksel değişiklikler dikkatı çeker.
Hareketleri ağırlaşmış, daha yavaş yürür. daha
yaşında çevirmişti. 70 yaşma gelmiş bir
politikacımız bugün hâlâ cumhurbaşkanımız!
Sevme, sevilme yeteneklerinden. bir şeyler ortaya
koyabilme arzulanndan yitirdikleri fazla bir şey
yoktur. Melih Cevdet Anday, 80. yaş günü için
düzenlenen onurlandırma gecesinde, "80 yaş nasıl
bir duygu" diye soranlara, "Yok öyle bir şey"
demıştılYaşlılar, yaşlanmış bırgövdeyle
yaşamlannı sürdüren, hareket yeteneğinin
azalması, görünüş, görme ve işitme bozukluklan
gibi fiziksel sorunlan olabilen, fakat
kişilikleriyle yaşam gereksinmeleri değişmeyen.
• Dünya kurulduğundan, daha doğrusu kendisinin sahneye
çıkmasından bu yana insan, yeryüzünde oynanan oyunlarda hep
başroldedir. Bu oyunlardan, insan insan olarak kaldığı sürece
sahneden kalkmayacak biri de "Sevgi Oyunu".
seven ve sevılmeyi bekleyen deneyimli kişilerdir.
Sevilme ve ilgiye gereksinimlerinde değişen bir
şey yoktur: ellerinde yipranmadan kalan tek
duygudur bu. Yalnız, ilişki kurma yetenekJeri
yavaşladığından ilk adımı karşıdan beklerler. Bir
temel içgüdü olan sevme ve sevilme duyusu, son
soluğa kadar yitirilmez ki! Çevrede, son anda
arananlar, hep sevilen ve sevenlerdir! Oyunun
sonlanna doğru torunlann sahneye daha sık girip
çıktıklan dikkati çeker. Onlar kapıyı aralayıp içeri
girince. tablo birdenbıre hareketlenir. Koşa koşa
gelir, dedenın, ninenin kucağına zıplar,
boyunlanna sanlırlar. Sahne bir anda şenlenir, bir
canlanir ki sorma gitsin: evde bayram havası eser!
Koşarlar. yerde yuvarlanırlar, orayı burayı
yavaş konuşur olmuşlardır: zor oturup kalkarlar.
yorgundurlar. Ama, sahnede kalmak için de
direnıp dururlar! Oysa, sahnede direnıp duran bu
yıllanmışlann yalnız kalmak istemeleri,
yaşamdan haz almamalan, sevmeyı, sevilmeyi
unutmalan, konuşmaktan kaçınmalan diye bir şey
söz konusu değildir. Sinemaya, tiyatroya,
konserlere gider, davetlere katılır, seyahata bile
çıkarlar. Bırçok bilim adamı ve sanatkârda en
güzel yapıtlannı ileri yaşlannda vermiştir. Ingiliz
doğabilimcı Charles Danvin, ünlü "Evrim
Teorisi"ni yazdığında 60: Arrur Rubinstein, New
York'ta en büyük resitallerinden birini verdiğinde
89 yaşındaydı John VVayne, Oscar ödülünü
kazandığı "Gerçek Kahramanlık'" filmini 62
kanştınrlar, durmadan konuşur, sorarlar.
sorarlar... Başka zaman yerinden kalkmaya
üşenen dedelerle nineler, onlann isteklerini yerine
getirebilmek için adeta yanş ederler Yaşlılar
gençleşmiş, torunlan da bebekleri olmuştur sanki.
Hiç kimse, başka birisini, torunu olsa bile, kendi
evladından daha çok sevemeyeceğine göre, bu
sahne oyunun başlanna bir özlem, bir nostaljidir
adeta. flk dekor yeniden kurutmuş gibidir.
Değişen, sadece seslenme şeklidir: "Anneciğün",
"babacığım'' sözcükleri, "dedeciğim",
"nineciğim" olmuştur. Ama onlar için "yavrum"
sözcüğü hiç değişmemiştir. Bir süre sonra,
günümüz yaşam kurallannın gereği midir, yoksa
"tek dişi kahnış canavar"ın marifeti midir
bilmem, sahne gene tenhalaşır. Sahneden hiç
çıkmayanlar, bazen çift bazen de tek, yeniden
kapıyı, pencereleri gözlemeye başlarlar.
Hediyeler, şekerlerhazırlanır... Yeterki gelsinler...
Ya uğramazlarsa! Oyun, bu ve benzer tablolarla
bir süre daha devam eder. Ne kadar mı, yazılı
olduğu kadar!.. Yalnız. bu oyunda bazı
belirsizlikler, anlaşmazlıklar var gibi! Aynı gizi,
sevgiyi betimlemede de görürüz. Birilerini
aramak, bir araya gelme isteği, sevgiyi mi, yoksa
yalnızlıktan kurtulmayı mı aramadır? Cok söz
edilen torunlar ihtiyaç duyulduğundan mı çok
sevilir; yoksa. sevildikleri için mi aranır? Ya da
kucaklanna oturan, boyunlanna sanlıp diller
döken. oyun oynayan, bu denli içten davranan
başka kimse kalmadığı için mi?
Öğle ya da böyle, nasıl olursa olsun; ama temel
içgüdü, sevme ve sevilme, oyunun başlannda
"mega slogan" olan yüce duygu, nasıl olur da tek
yönlü işler hale gelir!
ANKARA... ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Anayasa Mahkemesi'nde
Otuz dört yıl geçmiş aradan. Anayasa Mahkeme-
si'nin kuruluşunu anımsıyorum, mahkemeyi oluştu-
ran üyelerin seçimiyle ilgili kaygulan belirtirdik yazı-
larda 1961 Anayasası'nın doğrultusunda çağdaş bir
mahkeme kurulamazsa demokratik gelişme, ekono-
mik ve sosyal kalkınmanın gerçekleşmesi değişir di-
ye kuşku duyardık. Nitekim yanılmadık, Ceza Yasa-
sj'nın 141 ve 142. maddeleri örnek buna. Faşist Ital-
ya'dan aktanlan bu maddelerin yürüıiükten kaldınl-
ması için yapılan başvuruyu geri çevirdi Anayasa
Mahkemesi. Çevirmeseydi düşünce özgürlügü geli-
şir, demokratik yaşamda belli tıkanıklıklar olmazdı
bence. Uzun yıllar sonra yürüriükten kalktı o madde-
ler, ama başka yasalar aldı yerini!
Hafta başında iki yeni üyenin yemin törenini izler-
ken otuz dört yılın olaylan da canlandı gözümde.
Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday olanlar, kulisler,
kimi adaylar açıklandıktan sonra yaşanan düş kınk-
lığı, o düş kınklığını doğrulayan belli kararlar, mahke-
meye yönelen yasalar, tartışmalar, kimi zaman da ra-
hat bir soluk kamuoyunda. Hukukun üstünlüğünü
hissetmenin mutluluğu. Anayasamızın anti-demok-
ratik belli maddeleri değişirse o mutluluğu daha çok
duyanz elbet. Başkan Ozden de vurguladı törende:
"Yargı alanındaki sorunlar, yargı bağımsızlığı konu-
sundaki tartışmalan sona erdiren oluşumlaıia gide-
rilebilir." Ben de vurgulanm her zaman, aradan otuz
beş yıl geçti, ama 1961 Anayasası hâlâ çağdaş bir
belge; tersine onanmlar yerine, toplumdaki beklen-
tiler doğrultusunda değişiklik yapılsaydı, o anayasa
yaşama girseydi halkımız başka bir düzeyde olurdu
bugün.
Cumhurbaşkanı Demirel de var yemin töreninde.
Başkan özden de güzel sözlerle selamlıyor onu. Ki-
mi kurumlarda ve üniversitelerde laiklik karşıtlannın
örgütlenip kadrolaştığı endişeleri; Sayın Cumhurbaş-
kanı'nın üniversitelerimizi "laikliğin kalesi" olarak ni-
tetemeleri ve son günlerde Atatürk ve laiklik konu-
lanndaki anlamlı ve uyancı sözleriyle umuda ve gü-
vene dönüştü diyor. Sayın Demirel de gülümseyerek
dinliyor. Ben de "Günaydın " diyorum! Fulya Kantar-
ctoğlu ile Aysel Pekiner onun seçimiyle Anayasa
Mahkemesi'nde görev alıyor. Biri asıl, öteki yedek
üye. Elbet güzel bir olay. Dahası otuz dört yılda ger-
çekleşen bir olay. Mahkemenin on beş üyesi var, yal-
nız üç üye kadın. Geçmiş yılları anımsıyorum, Göz-
tepe'deki komşumuz Melahat Ruacan'ın Yargrtay
üyeliğini. Dünyada ilk kadın üye yargıtayda, kosko-
ca haritada önce ülkemizde, kuşkusuz Atatürk dev-
rimleri doğrultusunda. Ünlü bir ağır ceza yargıcı Me-
lahat Ruacan; korkunç cinayet davalanna bakıyor;
kararlan saygıyla karşılanıyor. Cumhuriyetimizin ilk
kuşak kadınlan Atatürk devrimlerini güzel yaşıyor.
Herdalda önemli tırmanışlan var. Dağlan aşıyor, at sır-
tında dolaşarak görev yapıyor kadın yargıçlar. Say-
gıyla, güvenle selamlanıyorlar. Sonra kadınlan dışla-
yan politikalar oluşuyor ülkemizde.
Kadın öğretmenlerin elini sıkmayan ilkokul müfet-
tişlerinden söz ettim bu köşede. Genç öğretmenin eli
havada kalıyor, küçük öğrenciler şaşınyor. Meclis'te-
ki kadın sayısının azlığı da kanıtlıyor dışlamayı. RP'li
kadınlann çabalan da yanda kalmadı mı? Cumhur-
başkanı'nın seçiminl bu nedenle önemli buluyorurrt
ben. CHP'li Içel Milletvekili Oya Araslı'nın grup baş-
kanvekilliğini de partinin kökenine, ilkelerine yaraşır
bir olay diye kutluyorum. Doğrusu Tansu Çiller de
iyi ömek verdi bu yolda, en çok kadın milletvekili
DYP'den girdi Meclis'e. Âyrı partilerde olabilirler, a-
ma yan yana güzel çabalar gösterebilirier pariamen-
toda. Gelecek dönem bu sayıyı birkaç kez katlaya-
cak yolu açabilirler.
• • •
Yazımı bitirmeden telefon çaldı. Yabancı bir diplo-
mat anyor. Dış politikayla ilgili sorunlar çok ülkemi-
zin gündeminde. Ne soracak, nasıl yanıtlanm diye dü-
şündüm bir an. Ama soru TV ekranlanndaki reklam-
larla ilgili. Ezan vaktini, iftan, sahuru bildiren saat ar-
mağanlara çok sevinmiş diplomat dostum. Yok, Müs-
lüman bir ülkenin değil, Batılı bir ülkentn diplomatı,
"Bu durumda hoparlörte ezan okumaya son verilir
mi" diye soruyor. Yanıt veremedim. Çünkü bu soru,
ezan vaktini haber veren saatler ekrana yasımadan,
armağan olmadan önce de geçerii bence. Namaz kı-
lanlar saatlerini bilir, camide ya da evinde hoparlörle
çağnya gerek olmadan da dinsel görevini yerine ge-
tirebilir değil mi? Bu teknolojiden önce namaz kılın-
mıyor muydu? Oysa hopartör uygulamasında tutar-
sızlık var. Belki de saat ayan nedeniyle yan yana ca-
milerin hoparlörleri erken ya da geç çağn yapıyor,
hangi çağnya katılacağına karar veremiyor insanlar.
Telefonu kapayıp yazımı bitiriyorum. Yine Anayasa
Mahkemesi'ne dönüyorum.
"Dinin siyasallaştınlması demokrasinin dinselleş-
mesiolur" diyor Anayasa Mahkemesi Başkanı. Hoş-
gönj konusu, son günlerde çok tartışılıyor, ama bu
uyanya duyarsız kalanlar hoşgörülür mü?
Yeni üyelere anayasal görevferinde başanlar drJryo-
rum.
BULMACA SEDAT \AŞAYAX
1 2 3 4 5 6
SOLDANSAĞA:
1/ Deride yer yer
beyazlaşma ile
belirgin den has-
talığı. 2/ Döl ver-
me yetkinliğine
eren... "Ey —•
senin yoluna /' Ca-
nım vereyüı Mev-
lâ" (Yunus Emre).
3/ Dili tutulmuş,
konuşamaz hale
gelmiş... Bir bag-
laç... Bakrnn sim-
gesi. 4/ Fazla bön,
avanak... lşyeri
olarak kullanılan birkaç kat-
lı yapı. 5/ Kırk dört okkalık
eski bir ağırlık birimi. 6/ Ça-
lışanlann giriş çıkış saatleri-
ni ışaretleyen kimse ya da ay-
gıt. 7/Parola... Birçemberin
360'ta birine eşit olan açı bi-
rimi. 8/ Çöl bölgelerinde ba-
zı çukurlann tabanını kapla-
yan çoğunlukla tuzlu ve killi
toprak... Küçük ağıl. 9/Tibet
sığın... Hamur topağı.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Bisiklete verilen bir başka ad. 2/ Asya'da bir ülke... Eski
Türklerde çocuklan koruyan tannça. 3/Hintliler'in, bağlı ol-
duklan tarikatı belirtmek için kül ya da renkJi tozla alınla-
nna çizdikleri ışaret... Eski Mısır inanışında insan ruhu. 4/
Küçük mağara... Sıcak ve kurak bölgelerde yetişen, sanm-
tırak küçük tohumlanndan kudret hel vasına benzer bir mad-
de elde edilen bitkı. 5/Ağaç çemberlerüzerineörülmüş tor-
ba biçiminde balık ağı. 6/ Düşünce... Evde ya da odada say-
gıdeğer kişilerin oturduğu baş köşe. II Çin ve Japonya'da
oynanan bir çeşit satranç... Arap yazısmda kısa ünlü yerine
kullanılan işaret. 8/ En tanınmış sinema ödülü... Fasikül. 9/
Gizli yer, köşe bucak... Sersem, ahmak.