18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12EYLÜL1995 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 12 EYLÜL'ÜN 15. YILINDA, ENFLASYON, BORÇ BATAĞIVEIMF GÖLGESlNDEN KURTULAMADIK Ekoııoıııik terör sürüyorSABİHA SEMERCt- HACER GEMİCÎ Küretimi ihtilaliy G arma ekonomiden liberal ekonomiye geçişi temsil eden 24 Ocak kararlan aslında bir bakıma 12 Eylül'ün gelişinin habercisi oldu. Enflasyonu düşürmek, Türkiye'yi dış borç kıskacından kurtarmak, üretimi arttırmak gibi hedeflerle ortaya konulan 24 Ocak Kararlan 12 Eylül ihtilaliyle kendine destek ve uygun ortam buldu. rev ve lokavtın önünü kesen. işçi ücretlerini sabitleştiren 12 Eylül yönetimi 24 Ocak KararlarTnın uygulanması için gerekli zemini oluşturdular. Amacından sapan ekonomik kararlar ve uygulamalar sonucunda enflasyon kronikleşıp dış ve iç borç patlarken, Türk ekonomisi de IMF'nin güdümüne girdi. 'amanın Başbakam Süleyman Demirerin "Milletimiz bu fedakârlıktan çekinmeyecektir"diye açıkladığı 24 Ocak Kararlan 12 Eylül'ün lideri Kenan Evren ve kurmaylan tarafından da desteklendi. 24 Ocak Kararlan'nın miman kabul edilen Başbakanlık Müsteşan Turgut Özal, ihtilalle birlikte Başbakan Yardımcılığrna getirilince kanrıa ekonomiden liberal ekonomiye geçiş süreci hızlandı ve Türkiye büyük bir yapısal dönüşüm yaşadı. 4 Ocak-12 Eylül birlikteliğinin üzerinden tam 15 yıl geçti. Ancak ne enflasyon tek haneli rakamlara çekilebildi. ne iç ve dış borç krizi atlatılabildi. Siyasi ve ekonomik istikrarsızlık tırmanırken son Başbakan Tansu Çiller yine aynı vaatlerle 5 Nisan istikrar paketini açtı. Ancak üzerinden 1.5 yıl geçmesine karşın yapısal tedbirlerle desteklenmeyen paketin faturası yine enflasyon ve işsizlik olarak vatandaşa çıkanldı. 7JLJ ı Karaı birlik ekon< 2 12 EYLÜL'ÜN GETİRDİKLERİ: • Karma ekonomi modelinden serbest piyasa ekonomisine geçildi, ekonomide yasaklar kalktı, ancak onun yerini başıbozukluk aldı. • Enflasyon azdı ve kronik hale geldi. • Gelir dağılımı ciddi biçimde bozuldu. • Kayıt dışı ekonomi artarken. mafya büyüdü. • Kamunun finansmanında, siyasi hesaplarla verginin yerine iç ve dış borç tercih edildi. • Ekonomi dışa açıldı, ihracat ve yabancı sermayede artış sağlandı, ancak ithalat da patladı ve kısa vadeli iç borca kaynak yaratarak, ülkenin kaynaklannı kemirdi. • Serbest kambiyo rejimi döviz artışma, dövizin dolaşım kolaylığına ve TL'nin uluslararası açılmasına olanak verdi, ancak dövizdeki spekülasyon arttı, büyük devalüasyonlar gündeme geldi. dövizdeki dalgalanmalar ekonomik krizlere yol açtı. • İç ve dış borçlar kritik boyutları aştı. • Kamu açıklan arttı, dış kredibilite azaldı ve yeniden IMF'nin güdümüne girildi. • 1982 Anayasası ile siyasal ve sendikal özgürlüklerin önüne engel konularak. çalışanlar ücret ve sosyal haklarda geriletildi. • Çalışanlann baskı altında tutulmasının yanı sıra, ayncalıklı ihaleler, teşvikler ve vergi kolaylıklan ile sermaye kesimine devlet eliyie kaynak aktanldı. • Yolsuzluk dosyalan art arda patladı. • Sigortasız-sendikasız işçi çalıştırma dalga dalga yayıldı, fason üretim artarken, işsizlik büyük boyutlara ulaştı. • Ekonomi üretimden vazgeçip ranta yöneldi. GORIŞLER 'Faturası ağır oldu' Prof. Dr. Mükerrem Hiç (t C tktisat Fakültesilngilizce tktisat Böiümü Başkanıj 12 Eylül müdahalesi kuşkusuz iyiniyetle başladı ve terör olaylan kısa sürede ön- lenıyor gözüktü. Fakat sosyal ve politik konularda bılgisizlik, yanlış teşhisler ve anlış seçilen danışmanlar sonucu bir süre sonra aynı sorunlar yeni bir çehre ile daha ağır olarak ortaya çıktı. Her şeyden önce 1982 Anayasası ile siyasi. sendikal hak ve hürrıyetlerin yanı sıra üniversite özgür- lüğünü de gereksız yere, gereksiz ölçüde kısıtladı. Yanlış ilkeler uygulandı, doğru lan ilkeler dahi yanlış uygulamalar içinde kayboldu. Sonuçta enflasyon azdı, adeta önlenemez duruma geldi. Gelir dağılımı ciddı bir biçimde bozuldu. Bu arada ödemeler dengesi bozulurken. IMF'in denetimine ginldi. 'Bedelini herkes ödüyor' Prof. Dr. Osman Altuğ (\t. C. 1İBF Muhasebe Finansman Anabilim Dalı Baskam) 7 2 Eylül yönetimi kamu finansmanı yönünden "vergi alma borç aL vergi alma imaj al" politikasını gütmüştür. Bu dönemde en büyük devlet adamı. Türkiye Cumhunyeti"ni en çok borçlandıran "bugûn borçian. yann Idm nasıl öderse ödesin^şeklınde bir anlayışla ıstıkbale poliçe çeken kişi olarak değerlendirilmiştir. 12 Eylül ekonomisinın miman Turgut Özal "Yüksek faiz politikasını izleyeceğii Bu yofla tasarruflan artrjracağız" diyordu. Türkiye. 12 E\lül yönetıminin bu hatalannın bedelini ödemektedir. 4 Mali politikalarla desteklenmedi' Dr. Veysi Seviğ (Marmara Üniversitesi Öğretim Cy-esi) 4 Ocak İ 980 tarihinde açıkJanan ve uygulanmaya başlanan istikrar rogramında sadece ekonomiyi liberalleştırme ve sıcak para politikası ile hareketlendirme düşüncesi yer almış, buna karşılık giderek ağırlaşan bütçe açıklannın kapatılmasına ve bozulan ;elır bölüşümünün yeniden dengelenmesine yönelik hiçbir mali politika gündeme getinlmemiştır. Bu aşamada 12 Eylül 1980'deki 12 Eylül müdahalesi. 24 Ocak Kararlart'nı aynen Kabullenerek bu kararlann hazırlayıcısı larak tanınan Ozal'ı kurulan hükümete başbakan yardımcısı yapmak suretiyle uygulamanın sürdürülmesine ortam hazırlamış, bir anlamda 24 Ocak Kararlan'nı askeri korumaya almıştır. Ekonominin bir böiümü beslendi' Prof. tzzettin Önder (/. C. tktisat Fakültesi lahve Böiümü Başkam) 980 politikalan, 24 Ocak ve 12 Eylül ayaklanna dayanır. Bin ekonomik kararlann. diğeri ise baskı rejiminin başlangıç tarihidir. 1980 politikalan çerçevesinde küçültülmeye çalışılan kamu kesiminin yarattığı boşluğu kendisine sağlanan tüm olanaklara rağmen özel kesim dolduramayınca, toplam sabit sermaye atınmlan reel olarak gerilemiştir. İCaldı ki kamu kesimi bu açığı da dolduramaz duruma itildi. 12 Eylül oğun bastırmalarla ekonominin bir bclümüne kaynak aktanmı gerçekleştirilmiştir. Fakat bu aktanm ne ;ereği biçimde tasarruf ve yatınmlan y^ikseltmiş ne de ekonomiyi olumlu bir raya oturtabılmiştır. Yükü adil dağıtmayan bir baskının hiçbir gcrekçesi olmadığı gibi böyle bir baskı toplumsal suç niteliği taşır. T vıuu\ 1 Vergi kagırmaya teşvik jç ve dlŞ borç kiskaci D ünya Bankası uzmanlan tarafından vergi toplamayı değil kaçırmayı teşvik edici nitelikte olarak tanjmlanan "Tiirk vergi sistemi" yıllardır reform sözleri ile oyalandı. 1980 sonrasında kamu idaresi gelir arttınmına gereksinim duyduğu zaman bazı değişikliklerle sadece vergi veren ve \ermeye hazır olan maaşlı kesim üzerine gidılirken kayıtdışı ekonominin büyümesine göz yumuldu. Bu arada kurumlar vergısi istisnalanndan dogan kayıplann bütçe açıklan üzerindeki etkisi de sürdü. 80'den sonra ihracatı artırmaya yönelik tedbirleri arasında yer alan ihracat teşvikleri ihracata vergi iadesi gibi uygulamalann bazı fırsatçılar tarafından istismar edilmesi vergi kaybına neden oldu. Sonuçta bir türlü toplanamayan ve artan giderler 1980'den sonra bütçe açığının artarak büyümesine neden oldu. 1993 yılında 129 trilyon lira olan bütçe açıgı I994'te 150 trilyonu aştı. Bütçenin I995'in ilk 4 ayında 130 trilyona yakın açık vermesi de bundan sonrası için karamsar bir tablo çızmeye devam ediyor. BUTÇE DENGESİ 1983 Bütçe açığı (milyar TL) 219 1984 508 1985 f 1 3 1986 . 1987 1988 1989 1990 1991, 1992 1993 1994 3p07İ0O 11İÖ0 »»- 33.300 43.600 129.500 149.935 Vergi gelir. (milyar TL) 2.385 2.900 3.829 " * 4.972 9.051 14.231 25.550 45.399 7&745 141.868 265.200 588.091 1 5 yıl önce ülkeyı kısa vadeli borç yükünden kurtulmak ve üretime yönelik büyümeyı sağlamak gıbı amaçları da ıçeren 24 Ocak Kararlan bu hedeflere ulaşamadığı gibi. ardında de\ boyutlara ulaşan iç ve dış borç rakamlan bıraktı. 1979'da 291 milyar lıra olan ıç borç toplamı sadece üç yıl ıçınde yüzde 10 kat artarak 3.1 tnlyona ulaştı. Geçen süre içensinde borçlanarak büyümeyı tercih eden hükümetlerin yapısal tedbirler almaması nedenı ile de bu rakam bu yılın ılk 7 ayında 1 katrilyon 115 trilyon lıra gıbı inamlmaz bir boyuta yükseldı. Bu arada ıç borçtaki acı tablo. dış borç cephesınde de aynı şekılde sürüyor. 1979 yılında 8.8 milyar dolar olan dış borç rakamı, 1995'in ilk üç aylık dönemınde 71.7 milyar dolan aştı. Türkiye, 1980'den sonra "yüksek faız kasırgasf'ıle karşılaştı. 1980 politikalan ile finans kesimi lıbere edılerek bu sektöre ağırlık verıldi. YILLARA GORE BORÇLAR 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1994 1994 Dış borç (mityon $) 8.861 15.163 16.861 17.619 18.385 20.659 25.476 32.101 40.228 40.722 41.751 49.035 50.489 55.592 67.356 65.601 iç borç (mityon $) 291 447 909 1.249 3.201 4.634 6.972 10.514 17.218 28.458 41.934 57.180 93.642 181.952 279.590 779.000 îstikrarsız büyüme 'stikrarsızlıklar ve iniş çıkışlarla dolu olsa da Türkiye 1980'den beri dışa açık bir büyüme statejisi izlemeye çalıştı. 12 EylüTe zemin hazırlayan olaylar aslında siyasal ağırlıklı olarak gözükse de, ekonomide yasanan darboğaz Yıllara göre gayri safi yurtiçi hasıla Yıllar [ 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1961 1982 1963 1984 1985 1966 1967 1968 1989 1990 1991 1992 1993 1994 )olar bazında 523 463 578 716 978 1.164 1.291 1.462 1.572 1.837 1.556 1.574 1.387 1.280 1.234 1.353 1.487 1.658 1.706 1.986 2.675 2.571 2.700 2.853 2.200 Deâişim <%) -7.7 -11.6 24.8 23.9 36.7 18.9 10.9 13.2 7.5 16.9 -15.3 1.1 -115 -7.7 -3.6 9.6 9.9 11.5 2.9 16.4 34.7 -3.9 5.0 5.7 •2JZ toplumsal çatışmayı körükleyen önemli bir etmen olarak ortaya çıkıyordu. Nitekim. Türkiye ekonomisi 1980 yılına küçülerek girmiştı. Asken yönetim de ekonomide büyümeyi gerçekleştıremedı. Gayn Safi Mıllı Hasıla, ancak sivıl bir ıktidara geçişle birlikte artış trendıne geçti. 1993 yılına kadar süren hızlı büyüme dönemi içinde sadece seçım yılı olan 1991 yılı sonunda binde l duzeyinde küçülmeyaşandı. Döviz krizinin yaşandığı 1994 yılı ekonomide rekor bir küçülmeyi ortaya çıkardı. GSMH, 1993 Temmuz ayında yüzde 11.1 oranında büyürken, 1994 sonunda yüzde 6 ile son 50 yılın en büyük düzeydekı küçülmesinı yaşadı. Ekonomi bu yılın ikınci 3 aylık dönemınde ıse geçen yıl aynı döneme göre yüzde 12.4 duzeyinde arttı. Bu arada kişı başına düşen millı gelir 1980 yılında yüzde 15.3 oranında genleyerek, bin 556 olarak gerçekJeştı Milli gelir 2 bin dolar sınınnı 1990 yılında aşarken. geçen yıl 2 bin 200 dolara ulaştı. Ancak gelir dağılımındakı adaletsizlik yüzünden, en alt gelir katmanındaki milyonlar. bir yılı 400 dolarlık gelirle geçirmeye devam ediyor. 1970'ten günümüze doların seyri 95* 11 Eylül rakamıdır. \ 8 .£ I $ 3 8 8 % 8. 8 8 8 8. 8 § 1 1 % I İ 5 5 3 | I I I I I I I I I I I I I I l I 71 72 73 74 75 76 77 78 7S S0 81 82 83 84 B5 86 87 88 89 9C 91 92 93 94 95" Dolar kasıp kavurdu 1 2 Eylül sonrası geçen 15 yıl Türk Lirası için tam anlamıyla bir çöküş dönemi olarak yaşandı. Enflasyon liranın satınalma gücünü törpülerken, devalüasyonlar da özellikle dolar karşısında belki de dünyanın en düşük değer ıfade eden parasını yaratti. 1980'de her ne kadar döviz kurlannın serbestçe belırlenecegi belirtılmişse de uygulamada bu böyle olmadı. Dövizin serbestçe alınıp satılmaya başlanmasından sonra bu paralara olan talep arttı. Hatta dolar, kullanılan ve milli para yerine geçen satınalma gücü halıne dönüştü. 1980 yılı öncesi ve sonrasında yapilan devalüasyonlarlarla dövize değer kazandınlırken. dövizin yükselişi durmadı. 1979 yılında I dolar 35 lirayken. yapılan devalüasyon dolan 1980'de 89 liraya tırmandırdı. 1993 yılı sonuna gelindiginde ıse dolar 15 bin liraya merdrven dayamıştı. Bu hızlı yükselişe rağmen, özellikle son 10 yılda enflasyondaki artışın gerisinde kaldı. 1994"ün ılk günlennde Türkiye'nin kredi notunun düşürülmesi ile yaşanan panik sonucu dolar patladı. 5 Nisan Kararlan'nın hemen ardından 40 bini gören. ancak uygulanan sıkı para politikalan ve faız rüşveti ile frenlenen dolann geleceği hâlâ belirsizlik taşıyor. Yıllık enflasyon oranları (95 Ağustos rakamıdır) 0.00 Toptan eşya fıyatlan genel endeksı % g 0.00 Tüketıa fıyatlan genel u> endeksi% 5 S co ~~ ın co W O CJ> 8 1 1 ] I I 1 I I I 1 I I I 1 I I I 1 1969 70 71 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 Enflasyon kronikleşti 2 4 Ocak kararlan ile tek haneli enflasyon sözünü Türk halkı sık sık duymasına rağmen hıç göremedi. I979 yılında yüzde 56 olan enflasyon 24 Ocak kararlan ile gelen zamlardan sonra yüzde 115'lere kadar tırmandı. Ardından gelen kemer sıkma politikası enflasyonu sadece yüzde 33"lere kadar çekerken uygulanan sıcak para politikası ile enflasyon yüzde 50-70 arasında kronikleşti. Döviz kurlanndaki artışın sürekli olarak enflasyon oranının altında tutulması netıcesinde "sıcak para" adıyla anılan "kısa vadeli dış kaynak fonlar" Türkiye'ye akmaya başlarken. aradaki kur makası ihracatı vurdu. Türkıye'yi 1994 krizine taşıyan bu gelişmeler sonunda 5 Nisan istikrar paketini doğurdu ve Türkiye tek haneli derken. yine üç haneli enflasyon rakamlan ile karşılaştı İŞÇİNİN EYRENİNDEN ŞUKRAN SONER İşçi Nenede? Tanm-iş grevleri, CHP Kurultayı, Türk-iş'in yürüyü- şü, işçilerle sosyal demokrat parti arasındaki ilişki ko- pukluğu sorununu, demokrasi için çok ciddi bir boş- luğu, tartışma gündemine getirdi. Medya yorumculan, "CHP'nin doğal tabanı işçiler, memuriar, esnaf ve köylü ile ilişki kuramadığı" gerçe- ğinin altını çizerek işi bitirdiler. Bu, madalyonun görü- nen yüzü. Şimdi bir an için, CHP'de bir mucize olduğunu, li- derden en alt örgüt birimine kadar tüm yönetim kad- rolannın büyük bir inanç ve çaba ile, sosyal demokra- sinin bütürt gereklerini yerine getirmek üzere yola çık- tıklarını düşünelim. Sosyal demokrat partı, doğal ta- banına, ışçilere, memurlara, esnaf ve köylüye ulaşa- bilir mi? Sorunlanna sahip çıkma, bağlantılı imaj değiştirme ve sonuç olarak da doğal tabanından daha fazla oy alma anlamında. belirli ölçülerde "evet". Ancak de- mokrasılerde yaşanan örgütlü birliktelik, iç içe olabil- me "olanaksız". Öncelikle Türkiye'de bütün özellikleri ile geçerli ve yürürlükte olan 12 Eylül düzeni ön engel. Sadece sen- dikalar, siyasi partiler, demokratik, sivil toplum örgüt- lerinin ilişkilerine getirdiği engellemeler ile değil. Siyasi partilerin gerçekten halkın her kesimine uza- nabilmesi, her yerde örgütlenebilmesine getirdiği ya- saklarla. Belki çok daha önemlisi, başta sendikalar, si- vıl toplum örgütlenmelerini güçsüz, tabela kurumlar haline getirmekle. Unutmayalım ki memurlannın sendikalaşma özgür- lüklerıni hâlâ kullanamadıklan, işçilerin ise sadece 900 bin kadarının sendikal çatı altında toplanabildıği, mil- yonlannın sendikasız sigortalı, milyonlannın da hem sendikasız hem de kayıtsız, kara sanayide çalıştırıldı- ğı bir ülkede ve düzende yaşıyoruz. Meslek örgütlenmeleri, işverenlerdışındaetkisiz, iş- levsız, tabanını temsil etmekten çok uzak bir konum- da. Var olan zayıf örgütlenmelerde de örgüt yönetimle- rinin tabanlarını temsil ettiklerinı söyleyebilme olana- ğımız var mı? işçinin dünyası, sorunları, ideolojisı ile en kuçük bir duygu, moral bağı bile kalmamış çoğun- luk sendika liderleri, esnafın. köylünün temsilcısi olma kimliklerıni tümden yıtınmiş birlik başkanları gerçeğini gözardı edebilir miyiz? Sosyal demokrat partide doğal tabanını arama yo- lundakı bir iyileşme, nıyet, olsa olsa bu çok boyutlu, sayısız engelin aşılması yolunda atılması gerekli adım- lan başlatabılir. Şüphesız sosyal demokratlar ideolojilerinden, işçi- den bu kadar kopmamış olsalardı, sağ parti ve ıdeolo- jilerin kucağında, ırkçı, şerıatçı ideolojiler ve partilerle bile ilişki içinde olabilen sendika liderleri sandıktan çı- kamazdı. Sınıf ıdeolojisi, işçi ile en küçük moral bağı kalmamış, kişısel saltanat sahibi çoğunluk lider kad- rolar oluşamazdı. Onların çıkarlarını ve iktidariannı koruma kaygısı ile, sendıkaların küçülmesine, enmesine, moral değerle- nnin yok edılmesıne goz yummaları, işçinin eğrtimsiz, ideolojisiz bırakılması olgusu yaşanmazdı. Aynı mantığı tam tersinden de yürütebiliriz. Bilinçli işçi, sendikal hareket, sivil toplum örgütlenmeleri ol- sa, sosyal demokrat parti ideolojisınden bu kadar bü- yük sapma. yozlaşma yaşayamazdı. Mantık yüruterek, olumsuzlukta "Bozukyumurtamı hasta tavuktan, hasta tavuk mu bozuk yumurtadan çıktı" gibi bir açmaza varabiliriz. Gerçek şu kı bugün erimiş sendikal hareketin, işlev- siz sıyil toplum örgütlennın, kuçülmüş sosyal demok- rat partinin toparlanması, karşılıklı bir şeyler yapma ça- bası içine girme, bir diğeri üzerınde ağırhğını koyabil- me ve iletişimi kesen engelleri aşma çabalanna, elbet- te ki öncelikle bu bilince varma ve iyi niyete bağlı gö- züküyor. Olumsuzluk açmazından çıkmak için bir yerierden, hem de her cepheden yola çıkılması bir zorunluluk. Yö- netımler buna niyetli mı? Tabanlar iticı güç oluşturabi- lecek mi? Sorunların çok büyük olması, bu anlamda iyimseriiği gerekli kılıyor. Olumsuz kişi ve kimliklerin, olumsuz etkilerini, sorunlann boyutu aşabilir. Yoksa, sosyal demokrat partinin doğal tabanından kopmuş olduğu gerçeği kadar önemli ve çarpıcı ger- çek, bugün işçi ve özellikle de sendıkasının, lider kad- rolannın, sınıf ideolojisi bilincinden tümden kopuk bir yerde, noktada olduklandır. Düşünün ki Tanm-lş'in Türkiye çapında dağınık ış- yerierinde, kamunun en yoksul, köylü kökenli işçisi ile başlattığı grev, 600 bin işçinin uyuşmazlık kapsamın- dadır. Ancak sanayi işçisine dayalı kimi büyük sendi- kalar, riskten uzak olma adına, kendi sozleşme yetki- lerini düşürerek, greve çıkma tarihlerini geciktirmişler, tanm işçisıni yalnız bırakmışlardır. Tanm işçisi, grevinin ertelenmesi, yasaklanması teh- didi altındadır. Bu koşullarda yine Türk-lş ve Başkan- lar Kurulu karan ile bir eylem programlanmıştır. Grev- ci tanm ışçileri Ankara'da toplanarak grev başlatmış- lardır. Ama aynı uyuşmazlığın içindeki diğer sendika- lann işçileri çok az olarak dayanışmaya gelmişlerdir. Gece yine Başkanlar Kurulu karan gereği sözde Türk-İş önünde yapılan geceleme eyleminde de tarım işçileri yalnızdır. CHP Kurultayı'na yürüyüş eyleminde de diğer sendikaların dayanışması, özellikle sağ ve büyük sendikalar açısından çok zayıf kalmıştır. En yaşamsal sorununda, 8 aydır bekletilen toplusöz- leşme uyuşmazlığı kavgasında, böylesıne niyetsız bir işçi, sendikacılık hareketinin yeri acaba nerede plabilir? Çahşan ezildi 7 2Evlül 1980ıhtilalı kuşkusuz en büyük darbeyi işçi kesimine vurdu. 12 Eylül yönetimi ve hazırlatılan 1982 Anayasası sendikalar, grev ve toplu ış sözleşmesinı yeniden ele alırken 1984 yılına kadar grev hakkını kaldırdı. 1980 sonrasında ücretlerdeki reel gelişmenın gerek kamu kesiminde gerekse özel kesimde eksi seviyelerde gittiği gözlendi. Bu dönemde işsizlik oranlan da yüzde 13"lerden yüzde 16'lara kadar tırmandı. Bu sırada sendikasızlaştııma ve sigortasız işçi çalıştırmaya yönelik fason üretim de arttı. Ucuz emek kullanımı ve ucuz maliyete dayalı bu politikalar daha sonra iş başına gelen ANAP ve koalisyon hükümeti tarafından da destek gördü. 30.0» 25000 20.CO0 İthalat ve İhracat (Mılyon Dolar) 15.000 10.000 5000 1975 İthalat, ihracattan hızlı arttı 1 980 öncesinde ihracat ithalatı karşılayamaz durumdayken, bu yıldan sonra Türk Lirası'nın devalüe edilmesi ve verilen teşviklerle ihracatta büyük sıçramalar yaşandı. Bu dönemde ithalatta da gelişmeler görüldü. 24 Ocak Kararları sonrasında ihracat ile ithalat arasındaki açık kapatılamadı ancak. ihracatın ithalatı karşılama oranında iyileşmeler yaşandı. 1980-1988 yıllan arasında Türkiye'nin ihracatında 24 Ocak Kararlan'nın olumlu etkisi hissedildi. Ancak bu yıldan sonra ihracattaki olumlu gelişme durdu. ihracatın ithalatı karşılama oranı düşüş kaydetti. 1990 yılında ihracatta bir kıpırdanma görülse de bu pek yeterli olmadı. 1993 yılında dış ticaret açığı ikiye katlandı. ithalat rakamı ürkütücü boyutlara ulaştı, ihracatın ithalatı karşılama oranı uzun yıllardan beri ilk kez yüzde 52.2 gibi "kritik" birnoktaya indi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle