Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA,
OLAYLAR VE GORUŞLER
Üniversite insanımıza, ülkemize ne verebilmeli...
Prof. Dr. BAKİ KOMSUOGLU Kocaeli Tıp Fak. Dekam
0 £ Ikemizin geleceğinin umu-
U
du. yol göstericisi. bilim üre-
ticisi. yeni ufuklar açıcısı.
aydınlık zihinler yetiştirici-
si bubılimyuvalarınınamaç
\e hedefleri yeniden gözden
geçirilmeli midir? Bu sorunun yanıtını
son günlerde birçok kişi düşünüyordur.
25 yıldır üni\ersitede çalışan öğretim
üyelerinden biri olarak üniversite prog-
ramlannı yeniden gözden geçirme zama-
nmın geldiğine inanıyorum. Çiinkü dün-
yanın bu karmaşık günlerinde -uygarlık
dönemi olmasına karşın- gerçek bir çö-
küntü yaşıyoruz. Önemli gördüğümüz
değeryargılanmız sarsılıyor ve üniversi-
teyi bitiren kişilerin bu dönemdeki tu-
tunılan yadsınıvor. Böyle bunalım dö-
nemlerindebirBosna-Hersek.birÇeçen-
ya. bir Somali. bir lrak olayında çözüm
üretilemiyorsa. üretilen çözüm uygula-
namıyorsa. çözümsüzlük ilk plana çık-
mışsa bizi yönetenlerin eğitimlerini de
tartışmamız gerekivor. Yol gösterenler
dinlenmiyorsa işin temelinde aksaklık
vardemektir.
Üniversiteye girecek gençlerimizin
tercih bildirdikleri bugünlerde. bu terci-
hin nedenlerimde bilmeiiyiz. Doktor Ay-
sel Ekşi'nin "Üniversiteli Gençler" kita-
bındaki anket sorularınınbiri de bu. Üni-
versitede öğrenim yapmayı neden iste-
dikleri sorulmuş. Yanıtlar gerçekten il-
ginç. Sadece yüzde 58.6"sı iş ve meslek
sağlayacak oldugundan diye yanıtlamış.
Üniversite bir dereceye kadar iş ve
meslek saglar. Oysa amaç iş ve meslek
sağlamak değildir. yüzde İ3.8"i bilimsel
araştırma ve çalışma yapmak için de-
mektedir.
Yinebüyükbiryanılgı var. Üniversite
öğrenimi dünyada iyi bir genel kültür
edinmeye yöneldiğinden. bir dalda uz-
manlaşmak amacını da kaybetmiştir.
Çünkü uzmanlık. üniversite egitimi ile
bitnıez. sadece başlar. Doktorluk mesle-
ği bununçarpıcı birörneğidir. Eğitim bit-
tiğindeögrencilertıpla ilgili genel birbil-
gi donanımına sahiptirler. ama uzmanlaş-
ma gerekiyorsa yeniden ve daha aynntı-
Iı bir eğitime devam etmelidirler. Üni-
versite eğitimi onlara bir dereceye kadar
bazı temel bilgileri vermiştır. Ögrencinin
edindigi diploma. sadece mesleğin en alt
düzeyde bir belgesidir. Meslege başladı-
gında aynntılarda bilgileri yok olup gi-
decek, ilerleme gerektiğinde uzmanîık
dal eüitimleri ya da temel bilimlerde ol-
dugu gibi doktora eğitimlerine gereksi-
nim doğacaktır.
Üniversiteye gençlerimizin bir kısmı
bilimsel çalışma ve araştırma için giriyor.
Daha başta hata yapıyor: genel kültür ve
alt düzeyde bir belge alacagi bir yerde na-
•sıl bilimsel çalışma ve araştırma yapabi-
lir? Nasıl başarılı olabilirler?
Yine bu ankette üniversiteye neden gir-
digini bilmeyen, elimde diploma olsun
diye giren ögrenci sayısı yüzde 27.2 ora-
nında. Her 4 öğrenciden biri üniversite-
deokurkenamaçsızbirçaba içinde. Ög-
rencilerin sadece yarısı (yüzde 51.3) is-
tediği bir dalda eğitimini sürdürdüğünü
söylüyor. Yani gençlerimizin öbüryansı
yine amaçsız olarak okuyorlar. Bunun
nedeni çok açık: Üniversiteye girecek öğ-
renci degil. üniversiteye hazırlık ve giriş
sistemi bozuklugu! Şu örneklerde görül-
düğü gibi yeniden çağa uygun bir eğitim
reformu gerekiyor. Bu reformun birçok
nedeni var:
1. Ortaöğretim ögrenciyi meslek terci-
hindeyönlendirememektedir. Ayııı mes-
lek hem ortaöğrenimde (meslek liseleri
ile) hem üniversitede öğrenilebilir. Orta-
öğretim kuvvetlendirilir ve yönlendiri-
lirseöğrencilerin bir kısmı üniversite eği-
timinegerek olmadan hayataatılabilirler.
2. Dünyada bugün hizla biriken bir bü-
gi birikimi vardır. Yılda 100 bine yakın
yazı (makale) üretimi yapılırken yeni
kavramlargelişiyorveyenibilgilereula-
şılıyor. Bunun yanında bilgiler hızla es-
kiyor. yeni buluşlar. yeni ve etkin sağal-
tım (tedavi) olanakları doğuruyor. On yıl
önce okuduğunuz gözde bir makalenin
bugün için hiçbir değeri kalmadığını gö-
rüyorsunuz. Üniversite öğrencisi bu bil-
gi hazinesini kovalayabilecek. yakalaya-
bilecek ve de araştırma yapabilecek do-
nanıma sahip degil. Bugün Türkiye'de.
dünyada üretilen bilgileri depolayacak
ve istenildiği anda hizmete sunabilecek
kütüphanemiz kaç tanedir? Bugün Istan-
bul'da o kadar üniversite olmamasına
karşın kitapveöbürbilgiyebaşvurulacak
kaç kürüphane vardır?
3. Bu nedenlerle son yıllarda üniversi-
teler ilgili birimlerinde temel egitimi. ya-
ni o biîimin kültüriinü verme yoluna gi-
diyor. Bu kültürün amacı. bilgi nasıl el-
de edilebilir. nasıl degerlendirilir. nasıl
yönlendirilirtemelleri üzerine oturuyor.
Eger doğru kültür alınıyorsa kişi evren-
sel oluyor. kişi pozitif bilime inanan. ya-
ni denenmiş ve sonucu kanıtlanmış bil-
gilerle donanmış sayılıyor. Bu iş de bi-
limsel olgunluk anlamı taşıdığından uy-
gar insan erkine ulaştığını gösteriyor.
4. Yanlış ve eksiklerimiz sadece bun-
lar değil, bilimsel kültürle donanmış in-
sanın topluma ne vermesi gerektiğine ba-
kılmasıdır. Ülkeyaranna. insanılığınya-
ranna ne katkı sağlıyor. aldığı bilgileri
topluma aktarabiliyor mu? Uygarlığın
gelişmesinde pozitif katkılı mı? Eğer üni-
versite mezunu biri. insanlık adına kritik
anlarda bilgisini olumlu yönde kullan-
maz ve yol göstermezse burada önemli
bir aksaklık var diye düşünülmeli ve dü-
zeltme yoluna gidilmelidir.
O zaman "üniversiteeğitiminin hedef-
leri ne olmalıdır"sorusunun özetini çı-
karmak ve bazı standartlan ortaya koy-
mak gerekir.
• Lniversiteli: düşünen, yol gösteren.
düşündüğünü olumlu yönde ve insanlık
yaranna uygulamak için çaba gösteren
diploma sahibi olmalıdır. Üniversitenin
özü bilgiyi araştırmaya yönelik genel
kültür vermek ise o bilgiyi alanında bu-
nu devam ettirmesi ve yanlışı eleştirme-
si ve fikir üretebilmesi gerekir.
• Üniversite öğrenimi almış kişi bu
genel kültürünü devamettirebilmeli. ya-
şamının heranında yeni bilgilere ulaşma-
nın yollannı bulmalıdır. Bu en önemli
koş_utlardan biridir. Çünkü bilgi devam-
lı dev rim içindedir. Okumadan, yeni bil-
gi almadan üniversite kültürünü koru-
mak mümkün görünmemektedir.
• Üniversiteler bilgiye ulaşılabilecek
merkezler haline dönüştürülmelidir.
Bunda da en önemli husus. bilgiyi üret-
meyenin ünrversitede olmamasıdır. üni-
versiteleri yönetmemesidir. Üniversite-
de bilgi üretenlerin bu işin başında bulun-
masıdır.
• Üniversiteliye genel kültür donanı-
mının yanı sıra hem bilgi ahfakı hem de
toplum ahlakı verilmelidir. Eğer üniver-
siteli bilgi ahlakından yoksunsa araştır-
malan güvenilir olmaz. İşte burada bil-
gi, erozyona uğramıştır ve bilimsellikte
çöküntü vardır;
• Bilgi donanımlı kişiler duyarlı dav-
ranmalı ve ilgili konularda fikir üretme-
lidirler. Bunu toplumsal bir sorumluluk
olarak görmeliyiz.
• Üniversite programlanmız yeniden
gözden geçirilmelidir. YÖK'ün son gün-
lerdeki çalışmalan bize ümit ışığı gibi
gelmektedir. Bilim üretiminin yeniden
düzenlenmesi. üretilen bilimin sınıflan-
dınlması. lisans ve lisansüstü eğitimin
ölçütlerinin (kriterlerinin) yeniden dü-
zenlenmesi bunlardan birkaçıdır.
• Bu konudaki çalışmalan destekle-
mek en önemli görevimiz olmalıdır. Eğer
Türkiye'de üretilen her 10 makaleden
9'unun hiçbir bilimsel degeri yoksaesas
yanfışlıkburadadır. Bilime katkı yapma-
yan bilgiyi üreten. boşa kürek çeken bin-
lerce bilim adamı var. YÖK bu gerçeği
fark etmiş görünüyor. bunu kutlamak ge-
rekir.
• Son olarak da şunu söylemek istiyo-
rum: Sanayi kesimimiz bilgi üretimin-
den yoksundur. Sanayinin her dalının
üniversitelerle iç içe olması gerekir. Her
zaman patenti dışandan alınan bilgi ül-
keyi zedeler. dünyayı hep geriden izle-
meye zorlar. Bilgi araştırmayı üniversi-
telerimize destek vererek sağlamalıyız.
Üniversiteler devlet bütçesinden değil.
sanayiden destek almalıdır. Bu konuda
çalışmalaryapılarak her sanayi kuruluşu-
nun. kazancının. örneğin yüzde 2'si üni-
versitelere otomatik olarak aktanlabil-
meli ve bu para sadece araştırmalarda
kullanılmalıdır. Böylece üniversiteleri-
miz araştırma kaynaklanna. sanayi kesi-
mimiz de kendi üretimindeki gelişmeye
kavuşur.
ARADABIR
BEHZAT AY
Irkçılık Virüsü
Üç yıldır Balkanlar'da kesintisiz süren insanük ayı-
bı savaşın haber ve göruntülerini TV'de, gazetelerde
izledikçe, "İnsan, henüz insan olma aşamasına ula-
şamadı" diye söylenmeden edemiyoruz.
Irk, din, mezhep savaşları insanlığın en büyük ayı-
bıdır. Günümüzde insanlığı tehdit eden AIDS ve EBO-
LAvirüslerindentehlikelidir ırkçılık virüsü... Bırakalım
uzak geçmişi, yüzyıhmızda yaşadığımız iki dünya sa-
vaşının acıları henüz tam olarak unutulmadığı halde,
yüzyılımızın sonunda Avrupa anakarasının göbeğin-
de insanlar birbirlerini yiyorlar yabanıl hayvanlar gi-
bi...
Birinci Dünya Savaşı. 81 yıl önce başlamıştı. Gö-
rünürde nedeni. Saraybosna'da Avusturya-Macaris-
tan Veliahtı Arşidük Ferdinand ve eşinin, Princip
adlı bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesiydi.
Olay, 28 Haziran 1914te olmuştu. Bu olaydan tam
bir ay sonra, 28 temmuz günü, Avusturya-Macaris-
tan orduları Sırbistan'a girdiler. Savaş böyle başladı.
ama orada kalmadı. Dünyayı kana buladı. insanlık,
onulmaz yaralar aldı. Bu savaş 1918 yılının kasım
ayında sona erdiğinde, ardında 8.5 milyon asker ve
13 milyon sivilden oluşan bir yitimler (kayıplar) ordu-
su bıraktı. Bütün ülkeler ne kadar ölü verdi, şu anda
• tam olarak elimdeki belgelerden öğrenebilmiş deği-
lim. Yalnız Osmanlı Imparatorluğu, 2 milyon 850 bin
askerle girdiği savaşta toplam 975 bin kayıp verdi.
Kayıpların çoğunu, savaşta yaralanan, salgın sayrı-
lık (hastalık) ve açlık nedeniyle ölen sivil halk oluştu-
ruyordu...
Nedir bu zavallı halkların çektikleri!.. Bir avuç ırkçı
yönetici savaşı başlatıyor, halklan ve halk çocukları-
nı birbirine kırdırıyor. Ölen milyonların yanında, elini,
ayağını, gözünü... yitirmişmilyonlarcasakatlarordu-
su da bırakıyor arkasında...
Irkçı Hitler'in 1939'da başlattığı Ikinci Dünya Sa-
vaşı aralıksız 5.5 yıl sürdükten sonra, 1945'te sona
erdiğinde ölü sayısı 50 milyonu aşmış... Bütün ülke-
lerin değil, ama kimi ülkelerin verdiği ölü sayıları şöy-
le, kimi belgelerde:
Sovyetler 18 milyon. Almanlar 4 milyon, Japonlar
2 milyon, Polonyalılar 6 milyon, Fransız ve ingilizler
500'er bin vb. Sakatların sayısı ise tam olarak biline-
miyor.
Büyük barış savaşçısı Nâzım, "Neyi Bildirir Sayı-
lar" adlı şiirinin bir bölümünde şöyle yazıyor:
"Dünya Savaşı: I
Dünya Savaşı: II
14'ten 18'e. 39^dan45'e10yıl ' .
54 milyon ölü
49 milyon sakat
Ölülerle sakatların memleketi
103 milyon nüfuslu bir memleket!"
Ikinci Dünya Savaşı'nı başlatan ırkçı Hitler, başka
ırkçılanyanına almakta güçlük çekmedi. "Özgürlük
kokuşmuş bir leştir. Tüfeği seçiniz, makineliye tapı-
nız ve kasaturayı unutmayınız!" diyen faşist buyur-
gan (diktatör) Mussolini'yi buldu önce...
Bu Nazist ve faşistlere karşı halk önderleri, halkla-
rın;n önüne düşüp kahramanca savaşıp. halklarını
ve yurtlarını ırkçılardan temizleyip yepyeni cumhuri-
yetler kurmuşlardı. Irkçılık savaşları, din, mezhep ay-
nlıkları unutulmuştu... Tito adlı yüce kahraman za-
manında Yugoslavya halklan birbirlerini yemiyorlar-
dı. Kafkaslar'daki sosyalist cumhuriyetler kardeşçe,
dayanışma içinde geçiniyorlardı. Sosyalizm öldü de-
yip sevinenler kına yaksınlar şimdi. Yalnız şu biline ki
sosyalizm ölmedi, ölmeyecek; bir gün gelecek ve
ırkçılık, ırk savaşlan da bitecek.
Tarihçilik, yayıncılık buysa...
SUREYYA ERYAŞAR
C
umhuriyet dönemindeki iktidar
kavgalannı konu edinen Fatih Çe-
kirge'nin televizyon izlencesine ta-
rihçi kimliğiyle çağnlan Cemal
Kuta>, Kurtuluş Savaşımızın Batı
Cephesi Komutanı. cumhuriyet
dönemimizin başbakanlarından. cunıhurbaşkan-
lanndan. Atatürk"ümüzün en yakın arkadaşıis-
met İnönü için. "O birdcvlct adamıdeğildi. \ta-
türk'ün verdigi göre> leri yerine getiren bir u> gu-
la> ıcı idi. Hiçbir zaman kendi başına variık göste-
retek. devlet adamlığı yapacak kapsamda değil-
di. Döneminde yaşasaydı Abdülhamit onu 33 vıl
sadrazam olarakgörwlendirirdi"gibi bir sav ile-
ri sürdü.
Bu savını kanıtlamak için de ismet Paşa'nın.
İnönü Savaşlan'nı kendi komutanlık yetenekle-
riyle değil de. Mustafa Kemal'in yönlendiımesiy-
le kazandığını: Lozan'daki görüs,melerde de. al-
dığı buyruklan yerine getirmekten başka bir var-
lılTgösteremedigini belirtti.
Bu açıklamalarbana, Alevi dedesi Prof. İzzet-
tin Doğan'ın. bir başka televizyon izlencesinde
söylediği. belleâime "Atatiirk'ten sonra devlet
adamı yetişmedi" diye yerleşen bir sözünü anım-
sattı.
Bu iki sav. "devlet adamı"kavramı üzerinde
yeniden durmayı gerektiriyor.
Sözlükveansiklopedilerde devlet adamı. "dev-
leti yöneten ya da devlet yönetiminde önemli gö-
revler üstlenen kimse' olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanım, Inönü'ye de. başka pek çok kişiye de
uymaktadır.
Tarihçi oldugunu ileri süren Cemal Kutay'ın.
onu tarihçi olarak izlencesine çagıran Çekirge'nin
nasıl bir tanımdan yola çıktıklannı, anılan izlen-
ceden çıkarabilmiş değilim. Diyelim ki devlet
adamlığı için Kutay'ın ima ettigi gibi. yönetim-
de en üst katta bulunmak ve kimseden buyruk al-
mamak gerekiyor: diyelim İsmet tnönü. Atatürk
yaşarken ne yapmışsa Ata'nın buyruğuyla yaptı.
nebecerdiyseonun yardımıyla becerdi. Peki ama
o. Ata'nın ölümünden sonra cumhurbaşkanlığı-
na hangi niteliklerinden ötürü seçildi'
1
Ülkeyi 2.
Dünya Savaşı bataklığından kimin buyruğuyla
kıırtardı? Atatürk'ün en büyük özlemi çok parti-
li demokrasiye geçmemizi sağlarken devletin en
üst katında değil miydi? 14 Mayıs 1950'deki se-
çim yenılgisi üzerine "Enbüyükyenilgim.en bü-
yük utkumdur" sözünü ona kim ögrerti? Talat
Aydemir'in darbe girişiminden demokrasiyi düz-
lüğe kim çıkardı.' En önemli karşıtı Celal Barar'ı
"kuyudan çıkarma" savaşınıı venrken kimden
akıl alıyordu.
Kıbnsbombardımanı üzeriheTürkiye'yi uydu
sanarak uyarmaya kalkan ABD Başkanı'na an-
cak onurlu bir başbakanın. bir devlet adamının
yazabilecegi o ünlü mektubu Kutay mı. yoksa
Çekirge mi kaleme aldı? Gencecik genel sekre-
teri Ecevit,kendisinin yerine genel başkan seçil-
diginde. yaşına. başına. deneyimine, tarihsel ki-
şiliğine karşın önünü ilikleyip yeni başkana say-
gılar sunma aklını ona kim verdi?
Daha da ilginci. Kutay'ın bu savı, izlencedeki
Atatürk-lnönüdargınlığıyla ilgili bölümünde or-
taya atmasıdır. 1yi ama, madem ki İnönü yalnız-
ca bir uygulayıcı. her şeye "peki" diyen bir me-
murdan ibarerti. kendi başına karar veremeyecek
biriydi de Atatürk gibi yüce. Atatürk gibi güçlü
bir önderle nasıl ters düşmüştü?
Bu tutarsızlıklan görünce Kutay'ın kendisini
tarihçi (!) diye tanıtmasına takıldım. Tarih ve ta-
rihçi konusunda çok derin olmasa da biraz araş-
tırma yaptım. Çeşitli tarih okullan b'ulunduğunu,
tarihçiligin çok önemli, o nedenle de çok özen is-
teyen bir alan oldugunu. kendine değil gerçekle-
re bağlı kalma zorunluluğunu; bir tarihçinin duy-
gusalhktan, öznellikten kaçınması: karşılaştığı
tek belgeye güvenmemesi, konuya ilişkin tüm
belgelere ulaşmaya çalışması: olabildiğince yan-
sız olması; olguları oluştuğu dönemin tüm koşul-
ları içinde degerlendirmesi gerektiğini. bunlara
benzerdaha pek çok gerekliliği bir kez daha gör-
düm.
Kutay'ın da. Çekirge'nin de cumhuriyetimizin
bir dönemini konu edinirken bu gerekliliklerin
hiçbirini bilmedikleri; tarihe ışık tutmak şöyle
dursun. binbir belgeyle aydınlanmış bir dönemi.
sanınm tümüyle kişisel kin ve nefret duygulany-
la karalama, kafalan kanştırma amacı güttükle-
ri kanısına vardım. Halkı aldatmaya çalışmak la-
netlenesi birtutum.
TARTIŞMA
Ayasofya'da yolsuzluk iddiasına cevabımız
C
umhuriyet
gazetesinin 30
Temmuz 1995
günlü sayjsında
"AvasofVa'da
yolsuzluk iddiası' başlığı
altmda yayımlanan yazı.
AyasotŞa'va gönül verenleri
gerçekten çok üzdü.
Bu yazıda Ayasofya Müzesı.
satış standlarında usulsüzlük
yapıldıgı ve bunun sorumlusu
olan miize yönetiminin.
yolsuzluklan üst düzey
bürokratlann bilgisiyle
yaptıgı söyleniyordu. Basma
bilgileri ise dernek stand satış
elemanı olan ve 15.8.1994
günü istifa ederek görevden
ayrılan ErhanÖzer vermiş ve
yüzü kızarmadan ıftiralannı
peş peşe sıralamıştı.
Ayasofya Müzesi'ni Koruma
ve Turizm Derneği 7.5.1973
yılında. Kültür Bakanlıgı'nın
yeterli olmayan ödeneklerine
Avasofva Müzesi'ne katkıda
bulunmak amacıyla
kurulmuştur. Ayasofya
Müzesi'nin Koruma ve
Turizm Dernegi. 1994 yılında
Istanbul Arkeoloji Müzeleri
ve Topkapı Sarayı Müzesi
dernekleriyle birlikte
bakanlık müfettişlerince
denetlenmiştir. Denetim
sırasında "AvasoKada
yolsuzluk kldiasını'* gazeteye
veren Erhan Özer ve onun
tavassutuyla birkaç ay önce
işe alınan Afi Işıkver'in satış
standında kayıt dışı fazla mal
olduğu iddia edilmiştir. Bu
durumun. yıl içerisinde
değişen kur farklarının
satıştaki malları
etkilemesinden olabileeegi
gibi önceki yıllardan
devreden emtıanın
miifettislerce dikkate
alınmamasından
kaynaklanmış olacağı da o
anda düşünülmüştü. Vlüze
müdürü ve dernek başkanı
olarak arkeoloji ve sanat
tarihi eğitimi gördüğümden.
maliye ve muhasebe bilgi
alanımın dışındadır. Bu
nedenle müzenin mali
müşaviri ve muhasebecısi
standlara verilen mallarla
ilgilenmektedir. Derneğimize
alış faruralanyla girip
envanter kayıtlannda olan
mallar standlardaki satış
elemanlarına venlirken satış
fiyatları üzerinden
zimmetlendirilir ve bu
fiyatlarla yapılan satışlar
ciromuzu ihtiva eder. Satış
elemanları ise mallan
sattığında V'ergi Usul Kanunu
uyannca müşterilere kasa fişi
vermek zorundadırlar.
Ayasofya Müzesi'ni Koruma
ve Turizm Dernegi hiçbir
şekilde kayıt dışı mal
almamış ve bunu firmalardan
aldığı yazılarla belgelemiştir.
Bütün bu belgeler.
müfettişlere ibraz edilmiştir
Standlarda mal fazlalıgı
sörülen Erhan Özer ile Ali
Bir şey olmaz canım(!)
KO2L\N SULH HUKUK MAHKEMESİ
495
Davacı \ekili tarafından (davacı Te\ FıkÇelik) Av. Ab-
durrahman Ekşi tarafından açılmışbulunan verasetin ip-
tali davasmda mahkememizce yapılan tüm aramalarda
davalılardan Cennet Çetin ve Hatıce Çetin ve Ayşe Çe-
lik'e ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizde yapılmakta olan verasetin iptali da-
vasının 1994 495 E. sayılı ve duruşması 27.9.1995 tari-
hine talik edilen duruşmaya adı geçen davalılann bizzat
gelmeleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri
ve gerekli savunmalannı yapmalan. oturuma katılmadı-
ğı ve savunmada bulunmadığı takdirde yokluğunda ka-
rar verileceSi hususu ilanen tebliğ olunur. 20.7.1995
Basın: 35491
MESENOTELAKÇAKOCA
Orman, Deniz. Sessizlik, Havuz. Plaj. Cuma-Pazar 2 gece 3 gün.
Oda+Kahvaltı 2 kişi: 3.500.000,- TL. Pazar-Perşembe 5 gün.
Oda+Kahvaltı 2 kişi: 7.875.000,- TL
Rez: 0374 611 44 36
36 78
ulus temsilcileri
Meclise girince
"Atatürk ilke
ve
inkılaplarına
bağlı kalacağıma..." diyerek
ant içiyor. Ama hiç de
azımsanmayacak sayıda
temsilciler içtikleri anta bağlı
kalmıyorlar Peki ne yapmalı
da bu temsilciler içtikleri anta
bağlı kalsınlar?
Cumhuriyetçilerdahil herkes
bu konuda düsünnıeli. çözüm
bulmalı. Atatürk'ün
ölümünden sonra. cumhuriyet
ilkelerinden ödün vennek
"bir şey ojmaz"kuralına
bağlandı. Ödün verdikçe de
ödünün arkası gelınedi. Eşekle
kurt öyküsüne döndü
denebilir: Kurt uluyonmus.
eşek "Bir şey olmaz,
ulusun"demiş. Kurt
yaklaşmış. kurdun soluğunu
eşek ensesinde duyuyormuş.
"Bir şey olmaz canım"
demiş. Kurt eşeğin
kuyruğundan vapışmış. eşek
"N'apışsın bir şey olmaz.
hepsi bir kuyruk değil mi"
demiş. Kurt. eşeğin
boynundaki $ah damanndan
vapışmış. eşek yapışsın canım
bir şey olmaz diyecekmiş ama.
sesi soluğu kesilmiş... En
belirgin ilk ödün. Türkçe
okunan ezanın Arapça
okutulmasıyla başfadı. Köy
Enstitüleri kapatıldı.
Nursîlerle kol kola gezildi.
Ardından 27 Mayıs geldi. ama
o da bu ödünlerin önüne
geçemedi'. . Kuran kurslan
Yardım kampanyalan
S
özlerime öğretmen
ağabeyimin
yaşadığı birolayla
başlamak
istiyorum: ll Milli
Eğitim Müdürlüğü
mülkiyetinde olan bir toplantı
salonu kamu hizmetlcri
dışında nişan-düğün için de
kiraya verilmektedir. Kira
bedelınin belirlcnmcsi.
paranın ahnması ve Milli
Eğitim içinde gcreklı yerlere
harcanması valilikçc
oluşturulan bir komisyonca
yürütülmektedir. Ağabeyim de
bu komisyonun içindedir.
Yapılan bir denetlemede
uygulamanın yanlış olduğu.
toplanan paranın Hazine'ye
mal edılmcsi. harcama emrinin
dc devletten gelmcsi gerektiği.
amırdurumundaki kamu
görevlilerinin de\ letin malını
kendi iradeleri ile
ışletemeyeceklen
anımsatılıyor vc soruşturma
açılıyor. Bu düşüncedcn
harcketie: günümüzde yardım
kampanyalarının açıldığını
görüyoruz. Ömeğın. sınırdışı
harekât için "Ordu ile El
Ele". Çanakkale Gelibolu
orman yangını için
"Gelibolu'ya Yardım
Kampanyası" gibi. Bcn.
düşüncelerimi Gelibolu orman
yardımında yoğunlaştırmak
istiyorum. Yardım
kampanyalan Onnan
Bakanlığınca açılmış ve bir
banRada hesap numarası
gösterilmistır. Yardımlarbu
hesapta toplanmıştır. Sonrası
kamuoyunca bilinmemektedir.
Yukandaki olaydan
csinlcnerck akla şu sorular
lşıkver"in herhangi bir
baskıya uğramadan istifa
etmeleri dikkat çekicidir.
Diger satış elemanı Cengiz
Sönmez'in askerlik görevine
aynı anda çağrıldığından
istıfası doğaldır. Teftişin
tamamlanmasından sonra
Erhan Özer. yeniden göreve
dönmek istemiştir. Ancak
teftış sırasında yeterince
aklanamamış oluşundan
yeniden işe alınmamıştır.
Bunun üzenne Erhan Özer.
sürekli olarak beni rahatsız
etnıeye başlamış ve işi
tehdide kadar götürmüştür.
Erhan Özer. bununla da
kalmamış Anıtlar ve Müzeler
Genel Miidür Yardımcısı
Vlğit Sa>ılgan'la birlikte
hazırladığı birdilekçe ile
Avasofya'ya yeni bir teftiş
açtırmıştır. Bu teftiş
sonucunda müze müdürü,
müdür yardımcısı ve büro
şefi 'kınanıa' ile
cezalandırılmıştır. Bunun
açılsın bir şey olmaz. tmam-
hatip okullan açılsın bir şey
olmaz. Eğitim birliği bozulsun
bir şey olmaz. Türban takılsın
bir şey olmaz. Okullarda din
dersleri zorunlu olsun bir şey
olmaz .. denildi. Ardından
Muammer Aksoy. Bahriye
Lçok, Turan Dursun. Uğur
Mumcu. Onat Kutlar
öldûrüldü; Sıvas"ta otuzyedi
kişi yakıldı .. Bir şey olmaz mı
denildi'' Dense de. denmese de
oldu. Sıvas'ta türbanlı
öğrencilere ant içirilmediği
gelmektedir:
î- Toplanan paralan kim
yönetmiştır?
2- Toplanan paralar Hazine'ye
gelir kaydedilmiş midir?
3- Harcamalar (orman kurma)
devlet harcama kurallanna
göre mi yâpılmıştır? (thale
Yasası işlemiş midir?)
4- Harcamalann tamamı
Gelibolu için mi yâpılmıştır.
yoksa Başbakanlık tasarruf
genelgesi yasaklan ile
alınamayan bazı alımlar
yapılmış mıdır gibi sorular
çogaltılabilir. II Milli Eğitim
üzerine Kültür BakanlığYna
bu kez Ayasofya Müzesi
Müdürü olarak başvurarak
teftişin bazı gerçekleri
yansıtmadıgını. yenilenmesi
talebinde bulunulmuştur.
Müze ve Dernek
yöneticilerinin malyarlıklan
ortada iken Erhan Özer"in
malvarlığımn kaynağı da
mutlak kendisinden
sorulmalıdır. "Belgelerini"
diye ortaya attıkları ise
imzasız. resmi konumu
olmayan fotokopi notlarından
başka bir şey değildir. Bu
arada. Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdür Yardımcısı
Yiğit Sayılgan'ın yetkilerinin
elinden alınışını. kendisiyle
bağdaştırması son derece
komik birolaydır. Gerçekçi
bir inceleme. bu olayın da
gerçek yüzünü ortaya
çıkaracaktır.
ERDEM YÜCEL
Ayasofya Müzesi Müdürü
için, Prof. Dr. Servet Özgür
görevinden oldu. Can
güvenliği tehlikeye girdi
gerekçesiyle Ankara"ya gitti.
Gümüşhane'de Baro
Başkanı Ali Güntlav
öldûrüldü. Pekiii şimdi
onulmaz gidişe kim dur
diyecek? Cumhuriyet
yasalarını krm işletecek?
Yoksa "Bir şey olmaz
canım" mı denecek?
VI. Demirel Babacanoğlu
Adana
Müdürlüğü denetlemesini
yapan tanımadığım denetçiyi
burada saygı ile anıyor,
düşüncelerine katıldığımı
belirtmek istiyorum. Bence
yardım kampanyalannda
uygulanacak yöntem. toplanan
paraların Hazine'ye mai
edilmesi. bütçeye girmesi,
Maliye Bakanlı'grnın uygun
gördügü miktarda kampanya
amacına döndürülmesi:
devletin parası. ciddiyeti ile
harcanmasıdır.
Alaettin Kendir Yük. Or.
Mühendisi ' Ankara
PENCERE
UNESCO Karamyla
Hoşgörü Yılı: 1995...
Her dinde yobaz da vardır.. _ . i
Hoşgörülü de vardır. . - .:
Hıristiyan yobazının marifetlerini engizisyon tarihi
yaza yaza bitiremez; ama, "tolerans" sözcüğünü
bulup hoşgörüyü benimseyen de Batı değil mi?.. .
Ya Islamda hoşgörü?..
•
Doç. Dr. Bedri Noyan'ın "Hacı Bektaş VeliDüşün-
cesinde Hoşgörü" başlıklı bir yazısından bir alıntı-
yapmak istiyorum:
Hazreti Muhammet, sahabelerle sohbetteyken
birisi geliyor, yakında bir evde kötülük oldugunu söy-
lüyor...
- Ne kötülüğü?..
- Bir kadınla bir erkek uygunsuz durumdalar...
Peygamber, oraya gitmek isteyen sahabeleri dur-
durarak Hazreti Ali'ye dönüyor:
- Ya Ali, sen git bak, doğru mu?..
Ali eve gidiyor, içeri girerken gözlerini yumuyor, do-
laşıp çıktıktan sonra dönüyor.
Hazreti Muhammet'e:
- Bütün evi dolaştım, diyor, kimseyi görmedim.
Peygamber: •
- Ya Ali, sen bu ümmetin fetâsısın!..
Feta, yiğit ve cömert anlamına gelen bir sözcük;
Ali için o dönemde "La fetâ illa Ali" denirmiş, yani
"Ali'den başka yiğit yoktur!.."
•
Ermiş bir kişi için derlermiş ki: ' • - ''
"Aslan ile kaplan onun yanında kedi ile köpek gi-
bi olur; hepsine hükmeder."
Gerçekten bu ermiş, ormanda kestiği odunları bir
aslana yükler, pazar yerinde satarmış; ama, öyle bir
karısı varmış ki, evlere şenlik!.. Evin kapısını çalan-
lan azarlar, horlar, suratsızlığın her türlüsünü yapar,
kovalarmış; bu yüzden ünü yayılmış...
Dostlanndan biri, ermiş kişiyi uyarmış:
- Vahşi hayvanlara söz geçihrsin de bu kadına
neden sabreder dayanırsın?.. .- l
Ermiş: . < • • - •
- Aman, diye yanıtlamış, ona hiçbir şey demeyin,
yolumda ne mertebe aldımsa, ona sabretmekten al- -
dım... , *
•
Lütfü Kaleli'ye Orhan Hançerlioğlu anlatmış: *
Mevlana'nın öğrencileri arasında Süryanos adlı
bir Rum delikanlısı varmış; açık sözlü bu genç, ulu-
orta konuşurken, yakalanıp Konya kadısının önüne
çıkarılmış. Kadı sorgulamaya başlamış:
- Sen Mevlana'ya Tanrı diyormuşsun, doğru
mu?..
- Yalan, diye yanıtlamış Süryanos, ben Mevla-
na'ya Tanrı demedim, Tanrı'yı yaratandır, dedim;
Tann benim, ama bunu yıllardır bilmiyordum, Tanrı
olduğumu bana Mevlana öğretti...
Kadı, gencin çıldırdığına hükmetmiş, "Akıldan
noksandır" diye salıvermiş...
Süryanos gelip yargılamayı Mevlana'ya anlattığı
zaman, Celaleddin-i Rumi:
- Kadıya deseydin ki yazıklarolsun sana, eğer sen
de Tann olamadıysan... ,*
"Enel hak" fıkri, insanı tanrılaştırmak, Tann'yı in-
sanlaştırmak üzerine Yaradan'la bütünleşmenin bir-
liğini savunan felsefedir; Islamda gelişmesi Müslü-
manlara ufuklar açmış; hoşgörünün kaynağını be-
reketlendirmiş; ama, yobazların sürekli saldırısına
uğramış...
UNESCO kararıyla 1995, Hoşgörü Yılı'dır; ama,
Türkiye'de insan asıp kesmek, karşıt düşüncelere
katlanamamak, katı inançları akıl ışığının süzgecin-
den geçirememek yobazlığı ne yazık ki gün geçtik-
çe ağır basıyor.
Inancın yobazlığı hiçbir dinde güzel değildir.
Ne demiş koca Yunus Emre: "•
Yaradılanı hoşgör, • . • • r.
Yaradandan ötürü.. ' k
TEŞEKKUR ,
Başarılı bir operasyonla beni eski sağlığıma
kavuşturan sevgili dostum KBB L'zmanı,
Doç. Dr.
DİLAVER
ÖZTURAN'a
teşekkürü bir borç bilirim.
EKREM EKMEKÇİOĞLU
Haserclcre kanji kokusıtz etkili ılaçlama:
Böcck Imdat Scrvısi
Se\
p
gi Hanım'ı anıyın lütfcn.
SATILIK DAIRE
Çengelköy Bulgurlu Attınköy 1 'de
satılık daire 1.850.000.000.-
Tel:5124737
SATILIK
NİSSAN SUNY SLK
0 km. plakasız 1995 model
7e/; 512 05 08 -492
SEKRETER
A R A N I Y O R
Yayınevinin günlük trafiğini düzenleyecek
sorumluluk sahibi hanım aranıyor.
Tel.:(0 212)518 76 19