28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA, OLAYLAR VE GORUŞLER Üniversite insanımıza, ülkemize ne verebilmeli... Prof. Dr. BAKİ KOMSUOGLU Kocaeli Tıp Fak. Dekam 0 £ Ikemizin geleceğinin umu- U du. yol göstericisi. bilim üre- ticisi. yeni ufuklar açıcısı. aydınlık zihinler yetiştirici- si bubılimyuvalarınınamaç \e hedefleri yeniden gözden geçirilmeli midir? Bu sorunun yanıtını son günlerde birçok kişi düşünüyordur. 25 yıldır üni\ersitede çalışan öğretim üyelerinden biri olarak üniversite prog- ramlannı yeniden gözden geçirme zama- nmın geldiğine inanıyorum. Çiinkü dün- yanın bu karmaşık günlerinde -uygarlık dönemi olmasına karşın- gerçek bir çö- küntü yaşıyoruz. Önemli gördüğümüz değeryargılanmız sarsılıyor ve üniversi- teyi bitiren kişilerin bu dönemdeki tu- tunılan yadsınıvor. Böyle bunalım dö- nemlerindebirBosna-Hersek.birÇeçen- ya. bir Somali. bir lrak olayında çözüm üretilemiyorsa. üretilen çözüm uygula- namıyorsa. çözümsüzlük ilk plana çık- mışsa bizi yönetenlerin eğitimlerini de tartışmamız gerekivor. Yol gösterenler dinlenmiyorsa işin temelinde aksaklık vardemektir. Üniversiteye girecek gençlerimizin tercih bildirdikleri bugünlerde. bu terci- hin nedenlerimde bilmeiiyiz. Doktor Ay- sel Ekşi'nin "Üniversiteli Gençler" kita- bındaki anket sorularınınbiri de bu. Üni- versitede öğrenim yapmayı neden iste- dikleri sorulmuş. Yanıtlar gerçekten il- ginç. Sadece yüzde 58.6"sı iş ve meslek sağlayacak oldugundan diye yanıtlamış. Üniversite bir dereceye kadar iş ve meslek saglar. Oysa amaç iş ve meslek sağlamak değildir. yüzde İ3.8"i bilimsel araştırma ve çalışma yapmak için de- mektedir. Yinebüyükbiryanılgı var. Üniversite öğrenimi dünyada iyi bir genel kültür edinmeye yöneldiğinden. bir dalda uz- manlaşmak amacını da kaybetmiştir. Çünkü uzmanlık. üniversite egitimi ile bitnıez. sadece başlar. Doktorluk mesle- ği bununçarpıcı birörneğidir. Eğitim bit- tiğindeögrencilertıpla ilgili genel birbil- gi donanımına sahiptirler. ama uzmanlaş- ma gerekiyorsa yeniden ve daha aynntı- Iı bir eğitime devam etmelidirler. Üni- versite eğitimi onlara bir dereceye kadar bazı temel bilgileri vermiştır. Ögrencinin edindigi diploma. sadece mesleğin en alt düzeyde bir belgesidir. Meslege başladı- gında aynntılarda bilgileri yok olup gi- decek, ilerleme gerektiğinde uzmanîık dal eüitimleri ya da temel bilimlerde ol- dugu gibi doktora eğitimlerine gereksi- nim doğacaktır. Üniversiteye gençlerimizin bir kısmı bilimsel çalışma ve araştırma için giriyor. Daha başta hata yapıyor: genel kültür ve alt düzeyde bir belge alacagi bir yerde na- •sıl bilimsel çalışma ve araştırma yapabi- lir? Nasıl başarılı olabilirler? Yine bu ankette üniversiteye neden gir- digini bilmeyen, elimde diploma olsun diye giren ögrenci sayısı yüzde 27.2 ora- nında. Her 4 öğrenciden biri üniversite- deokurkenamaçsızbirçaba içinde. Ög- rencilerin sadece yarısı (yüzde 51.3) is- tediği bir dalda eğitimini sürdürdüğünü söylüyor. Yani gençlerimizin öbüryansı yine amaçsız olarak okuyorlar. Bunun nedeni çok açık: Üniversiteye girecek öğ- renci degil. üniversiteye hazırlık ve giriş sistemi bozuklugu! Şu örneklerde görül- düğü gibi yeniden çağa uygun bir eğitim reformu gerekiyor. Bu reformun birçok nedeni var: 1. Ortaöğretim ögrenciyi meslek terci- hindeyönlendirememektedir. Ayııı mes- lek hem ortaöğrenimde (meslek liseleri ile) hem üniversitede öğrenilebilir. Orta- öğretim kuvvetlendirilir ve yönlendiri- lirseöğrencilerin bir kısmı üniversite eği- timinegerek olmadan hayataatılabilirler. 2. Dünyada bugün hizla biriken bir bü- gi birikimi vardır. Yılda 100 bine yakın yazı (makale) üretimi yapılırken yeni kavramlargelişiyorveyenibilgilereula- şılıyor. Bunun yanında bilgiler hızla es- kiyor. yeni buluşlar. yeni ve etkin sağal- tım (tedavi) olanakları doğuruyor. On yıl önce okuduğunuz gözde bir makalenin bugün için hiçbir değeri kalmadığını gö- rüyorsunuz. Üniversite öğrencisi bu bil- gi hazinesini kovalayabilecek. yakalaya- bilecek ve de araştırma yapabilecek do- nanıma sahip degil. Bugün Türkiye'de. dünyada üretilen bilgileri depolayacak ve istenildiği anda hizmete sunabilecek kütüphanemiz kaç tanedir? Bugün Istan- bul'da o kadar üniversite olmamasına karşın kitapveöbürbilgiyebaşvurulacak kaç kürüphane vardır? 3. Bu nedenlerle son yıllarda üniversi- teler ilgili birimlerinde temel egitimi. ya- ni o biîimin kültüriinü verme yoluna gi- diyor. Bu kültürün amacı. bilgi nasıl el- de edilebilir. nasıl degerlendirilir. nasıl yönlendirilirtemelleri üzerine oturuyor. Eger doğru kültür alınıyorsa kişi evren- sel oluyor. kişi pozitif bilime inanan. ya- ni denenmiş ve sonucu kanıtlanmış bil- gilerle donanmış sayılıyor. Bu iş de bi- limsel olgunluk anlamı taşıdığından uy- gar insan erkine ulaştığını gösteriyor. 4. Yanlış ve eksiklerimiz sadece bun- lar değil, bilimsel kültürle donanmış in- sanın topluma ne vermesi gerektiğine ba- kılmasıdır. Ülkeyaranna. insanılığınya- ranna ne katkı sağlıyor. aldığı bilgileri topluma aktarabiliyor mu? Uygarlığın gelişmesinde pozitif katkılı mı? Eğer üni- versite mezunu biri. insanlık adına kritik anlarda bilgisini olumlu yönde kullan- maz ve yol göstermezse burada önemli bir aksaklık var diye düşünülmeli ve dü- zeltme yoluna gidilmelidir. O zaman "üniversiteeğitiminin hedef- leri ne olmalıdır"sorusunun özetini çı- karmak ve bazı standartlan ortaya koy- mak gerekir. • Lniversiteli: düşünen, yol gösteren. düşündüğünü olumlu yönde ve insanlık yaranna uygulamak için çaba gösteren diploma sahibi olmalıdır. Üniversitenin özü bilgiyi araştırmaya yönelik genel kültür vermek ise o bilgiyi alanında bu- nu devam ettirmesi ve yanlışı eleştirme- si ve fikir üretebilmesi gerekir. • Üniversite öğrenimi almış kişi bu genel kültürünü devamettirebilmeli. ya- şamının heranında yeni bilgilere ulaşma- nın yollannı bulmalıdır. Bu en önemli koş_utlardan biridir. Çünkü bilgi devam- lı dev rim içindedir. Okumadan, yeni bil- gi almadan üniversite kültürünü koru- mak mümkün görünmemektedir. • Üniversiteler bilgiye ulaşılabilecek merkezler haline dönüştürülmelidir. Bunda da en önemli husus. bilgiyi üret- meyenin ünrversitede olmamasıdır. üni- versiteleri yönetmemesidir. Üniversite- de bilgi üretenlerin bu işin başında bulun- masıdır. • Üniversiteliye genel kültür donanı- mının yanı sıra hem bilgi ahfakı hem de toplum ahlakı verilmelidir. Eğer üniver- siteli bilgi ahlakından yoksunsa araştır- malan güvenilir olmaz. İşte burada bil- gi, erozyona uğramıştır ve bilimsellikte çöküntü vardır; • Bilgi donanımlı kişiler duyarlı dav- ranmalı ve ilgili konularda fikir üretme- lidirler. Bunu toplumsal bir sorumluluk olarak görmeliyiz. • Üniversite programlanmız yeniden gözden geçirilmelidir. YÖK'ün son gün- lerdeki çalışmalan bize ümit ışığı gibi gelmektedir. Bilim üretiminin yeniden düzenlenmesi. üretilen bilimin sınıflan- dınlması. lisans ve lisansüstü eğitimin ölçütlerinin (kriterlerinin) yeniden dü- zenlenmesi bunlardan birkaçıdır. • Bu konudaki çalışmalan destekle- mek en önemli görevimiz olmalıdır. Eğer Türkiye'de üretilen her 10 makaleden 9'unun hiçbir bilimsel degeri yoksaesas yanfışlıkburadadır. Bilime katkı yapma- yan bilgiyi üreten. boşa kürek çeken bin- lerce bilim adamı var. YÖK bu gerçeği fark etmiş görünüyor. bunu kutlamak ge- rekir. • Son olarak da şunu söylemek istiyo- rum: Sanayi kesimimiz bilgi üretimin- den yoksundur. Sanayinin her dalının üniversitelerle iç içe olması gerekir. Her zaman patenti dışandan alınan bilgi ül- keyi zedeler. dünyayı hep geriden izle- meye zorlar. Bilgi araştırmayı üniversi- telerimize destek vererek sağlamalıyız. Üniversiteler devlet bütçesinden değil. sanayiden destek almalıdır. Bu konuda çalışmalaryapılarak her sanayi kuruluşu- nun. kazancının. örneğin yüzde 2'si üni- versitelere otomatik olarak aktanlabil- meli ve bu para sadece araştırmalarda kullanılmalıdır. Böylece üniversiteleri- miz araştırma kaynaklanna. sanayi kesi- mimiz de kendi üretimindeki gelişmeye kavuşur. ARADABIR BEHZAT AY Irkçılık Virüsü Üç yıldır Balkanlar'da kesintisiz süren insanük ayı- bı savaşın haber ve göruntülerini TV'de, gazetelerde izledikçe, "İnsan, henüz insan olma aşamasına ula- şamadı" diye söylenmeden edemiyoruz. Irk, din, mezhep savaşları insanlığın en büyük ayı- bıdır. Günümüzde insanlığı tehdit eden AIDS ve EBO- LAvirüslerindentehlikelidir ırkçılık virüsü... Bırakalım uzak geçmişi, yüzyıhmızda yaşadığımız iki dünya sa- vaşının acıları henüz tam olarak unutulmadığı halde, yüzyılımızın sonunda Avrupa anakarasının göbeğin- de insanlar birbirlerini yiyorlar yabanıl hayvanlar gi- bi... Birinci Dünya Savaşı. 81 yıl önce başlamıştı. Gö- rünürde nedeni. Saraybosna'da Avusturya-Macaris- tan Veliahtı Arşidük Ferdinand ve eşinin, Princip adlı bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesiydi. Olay, 28 Haziran 1914te olmuştu. Bu olaydan tam bir ay sonra, 28 temmuz günü, Avusturya-Macaris- tan orduları Sırbistan'a girdiler. Savaş böyle başladı. ama orada kalmadı. Dünyayı kana buladı. insanlık, onulmaz yaralar aldı. Bu savaş 1918 yılının kasım ayında sona erdiğinde, ardında 8.5 milyon asker ve 13 milyon sivilden oluşan bir yitimler (kayıplar) ordu- su bıraktı. Bütün ülkeler ne kadar ölü verdi, şu anda • tam olarak elimdeki belgelerden öğrenebilmiş deği- lim. Yalnız Osmanlı Imparatorluğu, 2 milyon 850 bin askerle girdiği savaşta toplam 975 bin kayıp verdi. Kayıpların çoğunu, savaşta yaralanan, salgın sayrı- lık (hastalık) ve açlık nedeniyle ölen sivil halk oluştu- ruyordu... Nedir bu zavallı halkların çektikleri!.. Bir avuç ırkçı yönetici savaşı başlatıyor, halklan ve halk çocukları- nı birbirine kırdırıyor. Ölen milyonların yanında, elini, ayağını, gözünü... yitirmişmilyonlarcasakatlarordu- su da bırakıyor arkasında... Irkçı Hitler'in 1939'da başlattığı Ikinci Dünya Sa- vaşı aralıksız 5.5 yıl sürdükten sonra, 1945'te sona erdiğinde ölü sayısı 50 milyonu aşmış... Bütün ülke- lerin değil, ama kimi ülkelerin verdiği ölü sayıları şöy- le, kimi belgelerde: Sovyetler 18 milyon. Almanlar 4 milyon, Japonlar 2 milyon, Polonyalılar 6 milyon, Fransız ve ingilizler 500'er bin vb. Sakatların sayısı ise tam olarak biline- miyor. Büyük barış savaşçısı Nâzım, "Neyi Bildirir Sayı- lar" adlı şiirinin bir bölümünde şöyle yazıyor: "Dünya Savaşı: I Dünya Savaşı: II 14'ten 18'e. 39^dan45'e10yıl ' . 54 milyon ölü 49 milyon sakat Ölülerle sakatların memleketi 103 milyon nüfuslu bir memleket!" Ikinci Dünya Savaşı'nı başlatan ırkçı Hitler, başka ırkçılanyanına almakta güçlük çekmedi. "Özgürlük kokuşmuş bir leştir. Tüfeği seçiniz, makineliye tapı- nız ve kasaturayı unutmayınız!" diyen faşist buyur- gan (diktatör) Mussolini'yi buldu önce... Bu Nazist ve faşistlere karşı halk önderleri, halkla- rın;n önüne düşüp kahramanca savaşıp. halklarını ve yurtlarını ırkçılardan temizleyip yepyeni cumhuri- yetler kurmuşlardı. Irkçılık savaşları, din, mezhep ay- nlıkları unutulmuştu... Tito adlı yüce kahraman za- manında Yugoslavya halklan birbirlerini yemiyorlar- dı. Kafkaslar'daki sosyalist cumhuriyetler kardeşçe, dayanışma içinde geçiniyorlardı. Sosyalizm öldü de- yip sevinenler kına yaksınlar şimdi. Yalnız şu biline ki sosyalizm ölmedi, ölmeyecek; bir gün gelecek ve ırkçılık, ırk savaşlan da bitecek. Tarihçilik, yayıncılık buysa... SUREYYA ERYAŞAR C umhuriyet dönemindeki iktidar kavgalannı konu edinen Fatih Çe- kirge'nin televizyon izlencesine ta- rihçi kimliğiyle çağnlan Cemal Kuta>, Kurtuluş Savaşımızın Batı Cephesi Komutanı. cumhuriyet dönemimizin başbakanlarından. cunıhurbaşkan- lanndan. Atatürk"ümüzün en yakın arkadaşıis- met İnönü için. "O birdcvlct adamıdeğildi. \ta- türk'ün verdigi göre> leri yerine getiren bir u> gu- la> ıcı idi. Hiçbir zaman kendi başına variık göste- retek. devlet adamlığı yapacak kapsamda değil- di. Döneminde yaşasaydı Abdülhamit onu 33 vıl sadrazam olarakgörwlendirirdi"gibi bir sav ile- ri sürdü. Bu savını kanıtlamak için de ismet Paşa'nın. İnönü Savaşlan'nı kendi komutanlık yetenekle- riyle değil de. Mustafa Kemal'in yönlendiımesiy- le kazandığını: Lozan'daki görüs,melerde de. al- dığı buyruklan yerine getirmekten başka bir var- lılTgösteremedigini belirtti. Bu açıklamalarbana, Alevi dedesi Prof. İzzet- tin Doğan'ın. bir başka televizyon izlencesinde söylediği. belleâime "Atatiirk'ten sonra devlet adamı yetişmedi" diye yerleşen bir sözünü anım- sattı. Bu iki sav. "devlet adamı"kavramı üzerinde yeniden durmayı gerektiriyor. Sözlükveansiklopedilerde devlet adamı. "dev- leti yöneten ya da devlet yönetiminde önemli gö- revler üstlenen kimse' olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, Inönü'ye de. başka pek çok kişiye de uymaktadır. Tarihçi oldugunu ileri süren Cemal Kutay'ın. onu tarihçi olarak izlencesine çagıran Çekirge'nin nasıl bir tanımdan yola çıktıklannı, anılan izlen- ceden çıkarabilmiş değilim. Diyelim ki devlet adamlığı için Kutay'ın ima ettigi gibi. yönetim- de en üst katta bulunmak ve kimseden buyruk al- mamak gerekiyor: diyelim İsmet tnönü. Atatürk yaşarken ne yapmışsa Ata'nın buyruğuyla yaptı. nebecerdiyseonun yardımıyla becerdi. Peki ama o. Ata'nın ölümünden sonra cumhurbaşkanlığı- na hangi niteliklerinden ötürü seçildi' 1 Ülkeyi 2. Dünya Savaşı bataklığından kimin buyruğuyla kıırtardı? Atatürk'ün en büyük özlemi çok parti- li demokrasiye geçmemizi sağlarken devletin en üst katında değil miydi? 14 Mayıs 1950'deki se- çim yenılgisi üzerine "Enbüyükyenilgim.en bü- yük utkumdur" sözünü ona kim ögrerti? Talat Aydemir'in darbe girişiminden demokrasiyi düz- lüğe kim çıkardı.' En önemli karşıtı Celal Barar'ı "kuyudan çıkarma" savaşınıı venrken kimden akıl alıyordu. Kıbnsbombardımanı üzeriheTürkiye'yi uydu sanarak uyarmaya kalkan ABD Başkanı'na an- cak onurlu bir başbakanın. bir devlet adamının yazabilecegi o ünlü mektubu Kutay mı. yoksa Çekirge mi kaleme aldı? Gencecik genel sekre- teri Ecevit,kendisinin yerine genel başkan seçil- diginde. yaşına. başına. deneyimine, tarihsel ki- şiliğine karşın önünü ilikleyip yeni başkana say- gılar sunma aklını ona kim verdi? Daha da ilginci. Kutay'ın bu savı, izlencedeki Atatürk-lnönüdargınlığıyla ilgili bölümünde or- taya atmasıdır. 1yi ama, madem ki İnönü yalnız- ca bir uygulayıcı. her şeye "peki" diyen bir me- murdan ibarerti. kendi başına karar veremeyecek biriydi de Atatürk gibi yüce. Atatürk gibi güçlü bir önderle nasıl ters düşmüştü? Bu tutarsızlıklan görünce Kutay'ın kendisini tarihçi (!) diye tanıtmasına takıldım. Tarih ve ta- rihçi konusunda çok derin olmasa da biraz araş- tırma yaptım. Çeşitli tarih okullan b'ulunduğunu, tarihçiligin çok önemli, o nedenle de çok özen is- teyen bir alan oldugunu. kendine değil gerçekle- re bağlı kalma zorunluluğunu; bir tarihçinin duy- gusalhktan, öznellikten kaçınması: karşılaştığı tek belgeye güvenmemesi, konuya ilişkin tüm belgelere ulaşmaya çalışması: olabildiğince yan- sız olması; olguları oluştuğu dönemin tüm koşul- ları içinde degerlendirmesi gerektiğini. bunlara benzerdaha pek çok gerekliliği bir kez daha gör- düm. Kutay'ın da. Çekirge'nin de cumhuriyetimizin bir dönemini konu edinirken bu gerekliliklerin hiçbirini bilmedikleri; tarihe ışık tutmak şöyle dursun. binbir belgeyle aydınlanmış bir dönemi. sanınm tümüyle kişisel kin ve nefret duygulany- la karalama, kafalan kanştırma amacı güttükle- ri kanısına vardım. Halkı aldatmaya çalışmak la- netlenesi birtutum. TARTIŞMA Ayasofya'da yolsuzluk iddiasına cevabımız C umhuriyet gazetesinin 30 Temmuz 1995 günlü sayjsında "AvasofVa'da yolsuzluk iddiası' başlığı altmda yayımlanan yazı. AyasotŞa'va gönül verenleri gerçekten çok üzdü. Bu yazıda Ayasofya Müzesı. satış standlarında usulsüzlük yapıldıgı ve bunun sorumlusu olan miize yönetiminin. yolsuzluklan üst düzey bürokratlann bilgisiyle yaptıgı söyleniyordu. Basma bilgileri ise dernek stand satış elemanı olan ve 15.8.1994 günü istifa ederek görevden ayrılan ErhanÖzer vermiş ve yüzü kızarmadan ıftiralannı peş peşe sıralamıştı. Ayasofya Müzesi'ni Koruma ve Turizm Derneği 7.5.1973 yılında. Kültür Bakanlıgı'nın yeterli olmayan ödeneklerine Avasofva Müzesi'ne katkıda bulunmak amacıyla kurulmuştur. Ayasofya Müzesi'nin Koruma ve Turizm Dernegi. 1994 yılında Istanbul Arkeoloji Müzeleri ve Topkapı Sarayı Müzesi dernekleriyle birlikte bakanlık müfettişlerince denetlenmiştir. Denetim sırasında "AvasoKada yolsuzluk kldiasını'* gazeteye veren Erhan Özer ve onun tavassutuyla birkaç ay önce işe alınan Afi Işıkver'in satış standında kayıt dışı fazla mal olduğu iddia edilmiştir. Bu durumun. yıl içerisinde değişen kur farklarının satıştaki malları etkilemesinden olabileeegi gibi önceki yıllardan devreden emtıanın miifettislerce dikkate alınmamasından kaynaklanmış olacağı da o anda düşünülmüştü. Vlüze müdürü ve dernek başkanı olarak arkeoloji ve sanat tarihi eğitimi gördüğümden. maliye ve muhasebe bilgi alanımın dışındadır. Bu nedenle müzenin mali müşaviri ve muhasebecısi standlara verilen mallarla ilgilenmektedir. Derneğimize alış faruralanyla girip envanter kayıtlannda olan mallar standlardaki satış elemanlarına venlirken satış fiyatları üzerinden zimmetlendirilir ve bu fiyatlarla yapılan satışlar ciromuzu ihtiva eder. Satış elemanları ise mallan sattığında V'ergi Usul Kanunu uyannca müşterilere kasa fişi vermek zorundadırlar. Ayasofya Müzesi'ni Koruma ve Turizm Dernegi hiçbir şekilde kayıt dışı mal almamış ve bunu firmalardan aldığı yazılarla belgelemiştir. Bütün bu belgeler. müfettişlere ibraz edilmiştir Standlarda mal fazlalıgı sörülen Erhan Özer ile Ali Bir şey olmaz canım(!) KO2L\N SULH HUKUK MAHKEMESİ 495 Davacı \ekili tarafından (davacı Te\ FıkÇelik) Av. Ab- durrahman Ekşi tarafından açılmışbulunan verasetin ip- tali davasmda mahkememizce yapılan tüm aramalarda davalılardan Cennet Çetin ve Hatıce Çetin ve Ayşe Çe- lik'e ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Mahkememizde yapılmakta olan verasetin iptali da- vasının 1994 495 E. sayılı ve duruşması 27.9.1995 tari- hine talik edilen duruşmaya adı geçen davalılann bizzat gelmeleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri ve gerekli savunmalannı yapmalan. oturuma katılmadı- ğı ve savunmada bulunmadığı takdirde yokluğunda ka- rar verileceSi hususu ilanen tebliğ olunur. 20.7.1995 Basın: 35491 MESENOTELAKÇAKOCA Orman, Deniz. Sessizlik, Havuz. Plaj. Cuma-Pazar 2 gece 3 gün. Oda+Kahvaltı 2 kişi: 3.500.000,- TL. Pazar-Perşembe 5 gün. Oda+Kahvaltı 2 kişi: 7.875.000,- TL Rez: 0374 611 44 36 36 78 ulus temsilcileri Meclise girince "Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma..." diyerek ant içiyor. Ama hiç de azımsanmayacak sayıda temsilciler içtikleri anta bağlı kalmıyorlar Peki ne yapmalı da bu temsilciler içtikleri anta bağlı kalsınlar? Cumhuriyetçilerdahil herkes bu konuda düsünnıeli. çözüm bulmalı. Atatürk'ün ölümünden sonra. cumhuriyet ilkelerinden ödün vennek "bir şey ojmaz"kuralına bağlandı. Ödün verdikçe de ödünün arkası gelınedi. Eşekle kurt öyküsüne döndü denebilir: Kurt uluyonmus. eşek "Bir şey olmaz, ulusun"demiş. Kurt yaklaşmış. kurdun soluğunu eşek ensesinde duyuyormuş. "Bir şey olmaz canım" demiş. Kurt eşeğin kuyruğundan vapışmış. eşek "N'apışsın bir şey olmaz. hepsi bir kuyruk değil mi" demiş. Kurt. eşeğin boynundaki $ah damanndan vapışmış. eşek yapışsın canım bir şey olmaz diyecekmiş ama. sesi soluğu kesilmiş... En belirgin ilk ödün. Türkçe okunan ezanın Arapça okutulmasıyla başfadı. Köy Enstitüleri kapatıldı. Nursîlerle kol kola gezildi. Ardından 27 Mayıs geldi. ama o da bu ödünlerin önüne geçemedi'. . Kuran kurslan Yardım kampanyalan S özlerime öğretmen ağabeyimin yaşadığı birolayla başlamak istiyorum: ll Milli Eğitim Müdürlüğü mülkiyetinde olan bir toplantı salonu kamu hizmetlcri dışında nişan-düğün için de kiraya verilmektedir. Kira bedelınin belirlcnmcsi. paranın ahnması ve Milli Eğitim içinde gcreklı yerlere harcanması valilikçc oluşturulan bir komisyonca yürütülmektedir. Ağabeyim de bu komisyonun içindedir. Yapılan bir denetlemede uygulamanın yanlış olduğu. toplanan paranın Hazine'ye mal edılmcsi. harcama emrinin dc devletten gelmcsi gerektiği. amırdurumundaki kamu görevlilerinin de\ letin malını kendi iradeleri ile ışletemeyeceklen anımsatılıyor vc soruşturma açılıyor. Bu düşüncedcn harcketie: günümüzde yardım kampanyalarının açıldığını görüyoruz. Ömeğın. sınırdışı harekât için "Ordu ile El Ele". Çanakkale Gelibolu orman yangını için "Gelibolu'ya Yardım Kampanyası" gibi. Bcn. düşüncelerimi Gelibolu orman yardımında yoğunlaştırmak istiyorum. Yardım kampanyalan Onnan Bakanlığınca açılmış ve bir banRada hesap numarası gösterilmistır. Yardımlarbu hesapta toplanmıştır. Sonrası kamuoyunca bilinmemektedir. Yukandaki olaydan csinlcnerck akla şu sorular lşıkver"in herhangi bir baskıya uğramadan istifa etmeleri dikkat çekicidir. Diger satış elemanı Cengiz Sönmez'in askerlik görevine aynı anda çağrıldığından istıfası doğaldır. Teftişin tamamlanmasından sonra Erhan Özer. yeniden göreve dönmek istemiştir. Ancak teftış sırasında yeterince aklanamamış oluşundan yeniden işe alınmamıştır. Bunun üzenne Erhan Özer. sürekli olarak beni rahatsız etnıeye başlamış ve işi tehdide kadar götürmüştür. Erhan Özer. bununla da kalmamış Anıtlar ve Müzeler Genel Miidür Yardımcısı Vlğit Sa>ılgan'la birlikte hazırladığı birdilekçe ile Avasofya'ya yeni bir teftiş açtırmıştır. Bu teftiş sonucunda müze müdürü, müdür yardımcısı ve büro şefi 'kınanıa' ile cezalandırılmıştır. Bunun açılsın bir şey olmaz. tmam- hatip okullan açılsın bir şey olmaz. Eğitim birliği bozulsun bir şey olmaz. Türban takılsın bir şey olmaz. Okullarda din dersleri zorunlu olsun bir şey olmaz .. denildi. Ardından Muammer Aksoy. Bahriye Lçok, Turan Dursun. Uğur Mumcu. Onat Kutlar öldûrüldü; Sıvas"ta otuzyedi kişi yakıldı .. Bir şey olmaz mı denildi'' Dense de. denmese de oldu. Sıvas'ta türbanlı öğrencilere ant içirilmediği gelmektedir: î- Toplanan paralan kim yönetmiştır? 2- Toplanan paralar Hazine'ye gelir kaydedilmiş midir? 3- Harcamalar (orman kurma) devlet harcama kurallanna göre mi yâpılmıştır? (thale Yasası işlemiş midir?) 4- Harcamalann tamamı Gelibolu için mi yâpılmıştır. yoksa Başbakanlık tasarruf genelgesi yasaklan ile alınamayan bazı alımlar yapılmış mıdır gibi sorular çogaltılabilir. II Milli Eğitim üzerine Kültür BakanlığYna bu kez Ayasofya Müzesi Müdürü olarak başvurarak teftişin bazı gerçekleri yansıtmadıgını. yenilenmesi talebinde bulunulmuştur. Müze ve Dernek yöneticilerinin malyarlıklan ortada iken Erhan Özer"in malvarlığımn kaynağı da mutlak kendisinden sorulmalıdır. "Belgelerini" diye ortaya attıkları ise imzasız. resmi konumu olmayan fotokopi notlarından başka bir şey değildir. Bu arada. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yiğit Sayılgan'ın yetkilerinin elinden alınışını. kendisiyle bağdaştırması son derece komik birolaydır. Gerçekçi bir inceleme. bu olayın da gerçek yüzünü ortaya çıkaracaktır. ERDEM YÜCEL Ayasofya Müzesi Müdürü için, Prof. Dr. Servet Özgür görevinden oldu. Can güvenliği tehlikeye girdi gerekçesiyle Ankara"ya gitti. Gümüşhane'de Baro Başkanı Ali Güntlav öldûrüldü. Pekiii şimdi onulmaz gidişe kim dur diyecek? Cumhuriyet yasalarını krm işletecek? Yoksa "Bir şey olmaz canım" mı denecek? VI. Demirel Babacanoğlu Adana Müdürlüğü denetlemesini yapan tanımadığım denetçiyi burada saygı ile anıyor, düşüncelerine katıldığımı belirtmek istiyorum. Bence yardım kampanyalannda uygulanacak yöntem. toplanan paraların Hazine'ye mai edilmesi. bütçeye girmesi, Maliye Bakanlı'grnın uygun gördügü miktarda kampanya amacına döndürülmesi: devletin parası. ciddiyeti ile harcanmasıdır. Alaettin Kendir Yük. Or. Mühendisi ' Ankara PENCERE UNESCO Karamyla Hoşgörü Yılı: 1995... Her dinde yobaz da vardır.. _ . i Hoşgörülü de vardır. . - .: Hıristiyan yobazının marifetlerini engizisyon tarihi yaza yaza bitiremez; ama, "tolerans" sözcüğünü bulup hoşgörüyü benimseyen de Batı değil mi?.. . Ya Islamda hoşgörü?.. • Doç. Dr. Bedri Noyan'ın "Hacı Bektaş VeliDüşün- cesinde Hoşgörü" başlıklı bir yazısından bir alıntı- yapmak istiyorum: Hazreti Muhammet, sahabelerle sohbetteyken birisi geliyor, yakında bir evde kötülük oldugunu söy- lüyor... - Ne kötülüğü?.. - Bir kadınla bir erkek uygunsuz durumdalar... Peygamber, oraya gitmek isteyen sahabeleri dur- durarak Hazreti Ali'ye dönüyor: - Ya Ali, sen git bak, doğru mu?.. Ali eve gidiyor, içeri girerken gözlerini yumuyor, do- laşıp çıktıktan sonra dönüyor. Hazreti Muhammet'e: - Bütün evi dolaştım, diyor, kimseyi görmedim. Peygamber: • - Ya Ali, sen bu ümmetin fetâsısın!.. Feta, yiğit ve cömert anlamına gelen bir sözcük; Ali için o dönemde "La fetâ illa Ali" denirmiş, yani "Ali'den başka yiğit yoktur!.." • Ermiş bir kişi için derlermiş ki: ' • - '' "Aslan ile kaplan onun yanında kedi ile köpek gi- bi olur; hepsine hükmeder." Gerçekten bu ermiş, ormanda kestiği odunları bir aslana yükler, pazar yerinde satarmış; ama, öyle bir karısı varmış ki, evlere şenlik!.. Evin kapısını çalan- lan azarlar, horlar, suratsızlığın her türlüsünü yapar, kovalarmış; bu yüzden ünü yayılmış... Dostlanndan biri, ermiş kişiyi uyarmış: - Vahşi hayvanlara söz geçihrsin de bu kadına neden sabreder dayanırsın?.. .- l Ermiş: . < • • - • - Aman, diye yanıtlamış, ona hiçbir şey demeyin, yolumda ne mertebe aldımsa, ona sabretmekten al- - dım... , * • Lütfü Kaleli'ye Orhan Hançerlioğlu anlatmış: * Mevlana'nın öğrencileri arasında Süryanos adlı bir Rum delikanlısı varmış; açık sözlü bu genç, ulu- orta konuşurken, yakalanıp Konya kadısının önüne çıkarılmış. Kadı sorgulamaya başlamış: - Sen Mevlana'ya Tanrı diyormuşsun, doğru mu?.. - Yalan, diye yanıtlamış Süryanos, ben Mevla- na'ya Tanrı demedim, Tanrı'yı yaratandır, dedim; Tann benim, ama bunu yıllardır bilmiyordum, Tanrı olduğumu bana Mevlana öğretti... Kadı, gencin çıldırdığına hükmetmiş, "Akıldan noksandır" diye salıvermiş... Süryanos gelip yargılamayı Mevlana'ya anlattığı zaman, Celaleddin-i Rumi: - Kadıya deseydin ki yazıklarolsun sana, eğer sen de Tann olamadıysan... ,* "Enel hak" fıkri, insanı tanrılaştırmak, Tann'yı in- sanlaştırmak üzerine Yaradan'la bütünleşmenin bir- liğini savunan felsefedir; Islamda gelişmesi Müslü- manlara ufuklar açmış; hoşgörünün kaynağını be- reketlendirmiş; ama, yobazların sürekli saldırısına uğramış... UNESCO kararıyla 1995, Hoşgörü Yılı'dır; ama, Türkiye'de insan asıp kesmek, karşıt düşüncelere katlanamamak, katı inançları akıl ışığının süzgecin- den geçirememek yobazlığı ne yazık ki gün geçtik- çe ağır basıyor. Inancın yobazlığı hiçbir dinde güzel değildir. Ne demiş koca Yunus Emre: "• Yaradılanı hoşgör, • . • • r. Yaradandan ötürü.. ' k TEŞEKKUR , Başarılı bir operasyonla beni eski sağlığıma kavuşturan sevgili dostum KBB L'zmanı, Doç. Dr. DİLAVER ÖZTURAN'a teşekkürü bir borç bilirim. EKREM EKMEKÇİOĞLU Haserclcre kanji kokusıtz etkili ılaçlama: Böcck Imdat Scrvısi Se\ p gi Hanım'ı anıyın lütfcn. SATILIK DAIRE Çengelköy Bulgurlu Attınköy 1 'de satılık daire 1.850.000.000.- Tel:5124737 SATILIK NİSSAN SUNY SLK 0 km. plakasız 1995 model 7e/; 512 05 08 -492 SEKRETER A R A N I Y O R Yayınevinin günlük trafiğini düzenleyecek sorumluluk sahibi hanım aranıyor. Tel.:(0 212)518 76 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle