Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Konferansta pofitikaya geçît yok
DUYGU DURGUN
IFLA'95 İstanbul Konferansı
çerçevesinde önceki gün "Yurtdışında
Yaşayan Tûrklere Verilen Kütüphane
Hizmetteri" tartışıldı.
Yıldız Sarayı Çit Kasn'ndaki Islam.
Tarih. Sanat ve Kültür AraşOrma
Merken'nde gerçekleştirilen
toplantıya, Türkiye'den Prof.
Dr.Bozkurt Güvenç, Prof. Dr. Nermin
Abadan Unat, Prof. Dr. Tülta
Sağkuntunç, Doç. Dr. Suat Karantay,
Doç. Dr. Mübeccel Gönen ve gazeteci
Haiuk Şahin. Almanya'dan Amerika
Gedenkbibliothek yöneticisi Tank
Seden, \e Hollanda, Amerika, tsveç ve
Kanada'dan çeşitli kütüphane
temsikileri katıldı.
Türk kültürûnün çeşitli yönlerinin de
yansıtıldığı toplantıda, Prof Dr.
Bozkurt Güvenç, "Günümüz
Türidye'sinde Kültürel Hayat" başhklı
bir konuşma yaptı. Güvenç, tarihsel
süreç içerisinde Türk kimliğını
sorgulayan konuşmasında "Islamcı
akımlann yükseliş nedenkri" üzerinde
de durdu. Güvenç. çok kültürlülüğün
"Yurtta banş, dünyada banş" ilkesinin
en önemli dayanaklanndan bıri
olduğunu belirterek "Türkiye'de,
demokratikflkeierçerçevesinde, çok
çeşitli kültürlerin bir arada
banndınlması yolunda çaba sarf
edibnesi" gerektığini belirtti.
Toplantıya, Boğazıçi Üniversitesi'nden
katılan Prof. Dr. Suat Karantay.
edebiyatımızın Tanzimat'tan
günümüze, gelişim süreci üzerine bilgi
verdi.
Gazeteci Haluk Şahin ise "Türk
basuuıun bugünü" konulu bir konuşma
yaptı. Şahin, IFLA üyelerine,
Türkiye'de görsel medyanın gücü ve
yazılı basının promosyon yanşından
söz etti. Hacettepe Üniversitesi'nden
Prof. Dr. Tülin Sağlamtunç. halk
kütüphaneciliği konusunda
Türkiye'nin yasal bir düzenlemeye
gereksinim duyduğuna dikkat çekti.
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi
ve Uluslararası llişkiler Bölümü
öğretim görevlisi Prof. Dr. Nermin
Abadan Unat ise "Avrupa'ya Türk
göçü
T
"nün sosyal ve ekonomik yapıya
olan etkileri üzerine yaptığı
konuşmada, Türkiye'den işçi olarak
yurtdışına gidenlerin karşılaştığı
sonınlan ve yaşadıklan sosyal
değişimi anlattı.
Toplantıya katılan vurtdışındaki halk
kütüphaneleri temsilcileri ise
bulunduklan ülkelerde yaşayan
Türklere verilen kütüphane
hizmetlerinden söz ederken
yurtdışındaki Türklerin, ıçinde
bulunduklan kültürel ortama katılmak
konusunda geri planda kaldıklannı
belirttiler. Toplantıya Isveç'ten katılan
kütüphaneci Lena VVester yurtdışında
yaşayan Türk ailelerin okuma ve
kütüphaneye gitme alışkanhğı
/
FLA'95 Istanbul Genel
Konferansı'nda "Türkiye'de
Insan Haklan ve Kürt
Sorunu"konulu bildiri sunulamadı.
IFLA'nın Türkiye Organizasyon
Komitesi, ABD'nin Illinois
Üniversitesi'den IFLA Resmi
Yayınlar Bölümü Başkanı Alfred
Kagan ve Alabama
Üniversitesi'nden Michael
Malinconico hazırladıklan
bildirinin "toplantının politik bir
içeriği olmadığı" gerekçesiyle
sunulmasını engelledi.
Kûltür Bakanı İsmail Cem'in Yüdız Sarayı Hasbahçc'de \ erdiği resepsiyon oldukça renkli geçti. Belkıs Akkale ve İstan-
bul Devlet Modern Folk Topluluğunun konserine delegeler de kaölarak, dans ettiler. (Fotoğraflar: DE\ RİM BARAN)
olmadığını, dolayısıyla çocuklann da
kütüphane sevgisinden yoksun olarak
büyüdügünü söyledi. Berlin Halk
Kütüphanesi temsilcisi Tank Seden ise
Almanya'daki Türk toplumunun
kültürel açıdan yeniliklere kapalı ve
tutucu bir özellik taşıdığını belirterek
özellikle Berlin Halk Kütüphanesi
standartlannın, IFLA ölçütlennin çok
altında olduğuna dikkat çekti.
Kültür Bakanı Cem'in
resepsiyonu
Kültür Bakanı İsmail Cem'in IFLA
Genel Konferansı nedeniyle verdiği
resepsiyon, oldukça renkli geçti.
Yıldız Sarayı Hasbahçe'deki
resepsiyonda. otantik giysilere
bürünmüş sokak satıcılannın
bulunduğu standlar yoğun ilgi topladı.
Davetlilere önce geleneksel Türk
mutfağının örneklerinden oluşan bir
akşam yemeği verildi. Ardından,
İstanbul Devlet Modern Folk Müziği
Topluluğu bir konser verdi. llgiyle
izlenen konserden sonra sahneye çıkan
Belkıs Akkale, türküleriyle konuklan
coşturdu.
3000'e yakın IFLA üyesinin katıkhğı
gecede Kültür Bakanı tsmail Cem ve
IFLA Başkanı Robert YVedgeworth
sempatik tavırlanyla konuklann
neşesini paylaştılar. İsmail Cem, IFLA
konferansını "Fevkalade başanta'"
bulduğunu söyleyerek "organizasyona
emeği geçen herkesi kuduyorum"dedı.
'Kürt Sorunu' konulu bildiri
sunulamadı
IFLA '95 İstanbul Genel
Konferansı'nda "Türkiye'de İnsan
Haklan ve Kürt Sorunu"konulu bildiri
sunulamadı. IFLA'nın Türkiye
Organizasyon Komitesi. ABD'li
kütüphaneci Alfred Kagan'ın
hazırladığı bildirinin "toplantının
politik bir içeriği olmadığı"
gerekçesiyle sunulmayacağını açıkladı.
ABD'nin IUinois Üniversitesi dcn IFLA
Resmi Yayınlar Bölümü BaşkanıAlfred
Kagan ve Alabama Üniversitesı'nden
Michael Malinconico hazırladıklan
bildıride Türkiye'nin insan haklanna
ilişkın tutumuna yönelik eleştiriler yer
alıyor. Kagan ve Malinconico,
Türkiye'de, pek çok yazar, gazeteci ve
akademisyenin .düşüncelenni
kamuoyuna duyurduklan için,
yakalanıp tutuklandığına ve yargısız
infazlar da dahil obnak üzere, pek çok
insanın politik cinayetlere kurban
gittiğine dikkat çekiyorlar.
Uluslararası AfOrgütü'nün 1994
tarihli raporunda gözaltında kaybolan
ve işkence sırasında ölen çok sayıda
insandan söz edildiğini belirten Kagan
ve Malinconico, Kürt sorunu üzerinde
de durarak. IFLA'nın Evrensd İnsan
Haklan Beyannamesi'ne bağlılığını
yineliyorlar. Kagan ve Malinconico,
IFLA adına, insan haklan konusunda
Türk otoritelerine şu saptamalar ve
dileklerde bulunuyorlar:
1- IFLA herkesin, yaşadığı toplumun
kültürel hayatına serbestçe kaülımını
desteklemektedir.
2- IFLA, bilgilenme ve düşünceyi
özgürce ifade etme hakkının sonuna
kadar destekçisidir. Türkiye'de insan
haklan konusunda ciddi ihlaller ?
yaşanmaktadır. Bu ihlallerden en çok •
payını alan, basın organlan, politik
kurumlan ve halkıyla birlikte,
Kürtlerdir. Kürtler.etnik olarak
tanınmamakta ve dillerini siyasi
amaçlarla kullanmalanna izin
verilmemektedir. Türk
Parlementosu'ndaki DEP
miDetvekillerinin dokunulmazhklan
kaMınlmış ve düşünce suçlusu olarak
15 yüa kadar hapis cezanna
çarpönlmışlardır. IFLA, Türk
hükümetinden. Kürt nüfusa
demokratik haklar sağlamasmı ve bu
konuya ilişkin banşçı çözümler
bulmasını istemektedir.
(1.
Hasan Bülent Kahraman'm yeni çıkan kitabı yoğun bir araştırma ve tartışma ürünü
Sanatsal gerçeldMer ve öteleri...
CAMAN BEYKAL
Bu sütunlarda sergilerden, sanatçılar-
dan söz ettim çokluk. Ama bu kez sanat
üzerine bir kitaptan söz etmek istiyorum.
Temmuz ayı içinde Antalya'da rastlaştı-
ğım Hasan Bülent Kahraman,gönder-
mek üzere hazır ettiği kitabının masanın
üzerinde durduğunu söylemişti. O kita-
bın, masasının üzerinde durmaktansa ki-
taphğımda değerli yerini almasının da-
ha doğru olduğunu anımsatmıştım. Ben
Istanbul'a, o Ankara'ya döner dönmez
vaadini yerine getirmiş ve telefonla ki-
tabın yoîda olduğunu duyurmuştu.
Gerçekten de ertesi gün kitap elime
geçti. Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkan
bu kıtabın üzerinde Marcel Duchamp'ın
ünlü Pisuan'nın bulunuşu ironik bir dil-
le sanatsal gerçekliklere değinileceği ya-
nılsamasını uyarmıyor değil, ancak tanı-
dığım kadanyla Hasan Bülent'ın sanat
sorunlanna tıpkı kitabının adı kadar cid-
diyetle ve sorunlann ötelerine ulaşmak
isteğiyle eğildiğini biliyorum.
Yine de 'öteter' sözcüğü, sanınm pi-
suann başlattığı ve sanatın bu tarihten
sonra ulaştığı öteleri betimlemesiyle
bağlantılıydı. Hasan Bülent Kahraman
'öteler'i tanımlarken: var olanla yetin-
meyi aklından geçirmeyen bir kişi oldu-
ğunu ve yaşama bakışmın ve yaşamı al-
gılayış ve temellendiriş özünü iletmek
istemesinden dolayı sanatsal gerçeklik-
lerin ve olgulann 'ötelerine'değinerek
çerçeveyi kırmaya aday olduğunu belir-
tiyordu. Hasan Bülent'in ne denli dona-
nımlı bir entelektüel, sorunlann karma-
şası içinde gezinen ve kendini yitirme-
yen bir kültür adamı olduğunu biliyo-
rum. Onun dille ilgili kaygılannı, metne
yüklediği anlam ve okuma çoğulluğuna
verdiği önemin de farkındayım.
Yine de ülkemizin bu tür kültür adam-
lanmızın ürünlerini kaldıramayacak bir
güçsüzlük içinde olduğunu unutturmu-
y>r bütün bunlar. Bu tür kitaplara ilgisiz-
lığimizin, yazılı kültürün gücünün med-
yanın görsel kültürsüzlüğüyle yitmeye
başladığını görmenin bizleri üzmemesi
clanaksız. Sonunda yayımlanan bu tür
kitaplar, yazann da belirttiği gibı 'zor ve
anlamsız' olmaktadır. Yine de bu tür dü-
şünce kitaplanndan ve bu tür kitaplan
yayımlamaktan vazgeçmemize neden
duşturamaz olumsuzluklar diye düşü-
rüyorum.
Ve yine Hasan Bülent'le aynı kanıyı
üşıyorum ki; bir matematik metnı. bir tıp
\azısı, bir mühendıslık problemi ne ka-
car özel bir ilgi ve yoğunlaştırmayı ge-
Hasan Bülent Kahraman
sanatsal gerçekliklcr,
olgular ve ötcleri
T" T~asan Bülent Kahraman'ın ele aldığı konu
ğ—i öylesine çift yanlı bir aşkla ilgilidir ki
A. JL yüzyıllar boyunca birbirini inkâr ede ede,
birbirinden kopamayan, bir bütün içinde yaşamış ve
yaşamakta olan bir ilişki üzerine knrulmuştur. Bu
konu; sanat yapıtı mı felsefeden, felsefe mi sanat
yapıtından türer sorusuna dayanır.
A ntik Yunan'dan beri irdelenmekte olan ve
/ • sürekli birbiriyle yanşan felsefe ve sanatın
. Z İ bu aşkı, sonunda yazan bu konu
çerçevesinde son derece karmaşık problemlerle
başa çıkmak ve hatta var olan ve irdelenmekte olan
sorunlann bile ötelerini düşünmek zorunda bırakan
tek başma üstlendiği bir aşka dönüşüyor.
rektiriyorsa, estetik ve plastik sanatlara
değinen bir yazı, hatta herhangi bir yazı
da o kadannı bekler ve ister.
Hasan Bülent, yazıyı tek yanlı bir aşk
ilişkisine benzetiyor ve onun başlangiç-
sız ve sonsuz olduğundan dolayı kıskanç,
hırslı ve küstah olacağını yazıyor. Çün-
kü bu tür yazılar okuyanına paye kazan-
dırmadıgı gibi kariyerizmle de ilgisi yok-
tur, ama yaşamın içinden derlenmiştir
diyor. Bununla kalınmıyor tabii, sadece
okuyanına ve yazanna değil, aynı za-
manda yayınevine de paye kazandırmı-
yor. para hiç kazandırmıyor. O nedenle
yazan iki kez üzgün hissediyor kendini.
Okuyucusunun azlığından ve seçkinli-
ğinden sorumlu sanki kendisiymiş gibi
yayınevınin uğrayacağı zarann bedelini
tek yanlı aşkın kurbanı gibi hüsranlaöde-
meİc üzere kendi içine kapanıyor.
Oysa ele aldığı konu öylesine çift yan-
lı bir aşkla ilgilidir kı yüzyıllar boyunca
birbirini inkâr ede ede, birbinnden kopa-
mayan, bir bütün içinde yaşamış ve ya-
şamakta olan bir ilişki üzerine kurulmuş-
tur. Bu konu; sanat yapıtı mı felsefeden,
felsefe mi sanat yapıtından türer soru-
suna dayanır.
Antik Yunan'dan beri irdelenmekte
olan ve sürekli birbiriyle yanşan felsefe
ve sanatın bu aşkı, sonunda yazan bu ko-
nu çerçevesinde son derece karmaşık
problemlerle başa çıkmak ve hatta var
olan ve irdelenmekte olan sorunlann bi-
le ötelerini düşünmek zorunda bırakan
tek başına üstlendiği bir aşka dönüşüyor.
Bu kitap yoğun bir araştırma, tartışma
ürünüdür. Analitik bir kitap yazmak her
zaman zordur. Etraflıca tüm bilgilen de-
polamanız, bulgulann iyice farkına var-
manız ve yorumlamanız sonra da ortaya
koyduğunuzun yine de tartışılabilir bir
kuşku hakkını saklı tuttuğunu belirtme-
niz gerekmektedir. Tam doğruya ulaştı-
ğınızı sandığınızan, tıpkı kitap kapakla-
nnın aldatıcılığı gibi yenı bir bakış ve yo-
rum olasıhğı konuyu otopsi masasına ye-
nıden yatırmanızı gerektirir.
Kuşkusuz bir kez değil, kezlerce oku-
nup, irdelenmesi gereken bu kitap ka-
nımca son derece görsel bir sorun olan
sanatı, düşünce platformunda ele alma-
sıyla cesur bir girişimdir. Sanatın görün-
tüler dünyasını ve sorunlannı yazılı ve
düşünsel alanda ortaya koymaya kalkış-
mış olunmasıya bile yazan da yayınevi-
ni de kutlamak gerekir. Yine de Hasan
Bülent'in bütün düşüncelerini paylaşı-
yorum, anlamına gelmez. onun belirtti-
ği gibı uzlaşılması da gerekmez.
O nedenledir ki kitap okuyanına, öte-
len düşünme firsatı veriyor ve okuma
boyunca yazar ile okuyucunun tartışma-
lanna olanak hazırlıyor. Sanatsal kültü-
rümüzün gelişmesinin, sanat üzerine dü-
şünen kafalann oluşmasının tek yolunun
düşünce üreten yayınlar yoluyla olaca-
ğından hiç kuşkum yok.
Bol resimli, renkli, iyi kâğıtlara paha-
lı baskılı sanatçılar üzerine yapı Ian pek
çok kitabı n sanat yaşantımızı renklen-
dirdiği doğrudur, ama geliştirdiği pek
söylenemez. Bu tür kitaplar, genellikle
birer reklam aracı olarak yayımlanırlar.
Sanatçı için bir kitaba sahip olmak, su-
nucu için markette kitabı olan bir ressa-
mın satışını arttırmak ve bir referans gi-
bi kullanmak gibi ilişkiler ve amaçlardan
öte bir an 1ama sahip değillerdir. Böyle-
si kitaplann yazarlannın yazdıklan sa-
natçılar taraftndan bile okunmaz, ne ya-
zıldığıyla yayıncı bile ilgilenmez, hatta
kimin yazdığı bile umurunda değildır.
Hasan Bülent'in kitabında son derece
yoğun biçimde irdelediği Doğu ve Batı
kültürü arasındaki aynma bir not düş-
mek için iyi bir fırsat çıktı şimdi. Batı'da
bu tür kitaplann, ani görsel ağırlıklı ya-
yımlann kültürel hiyerarşisi yazarla be-
lirlenirken bizde ise hiyerarşisi sayfa
adedi ve bu kitap aracılığıyla yapılabilen
satışlabelirlenir. tşte yazan hiçe indirge-
menin nedeni budur. Kimin umurunda-
dır, böylesi bir kitabı kimin yazdığı, el-
den gelse yazar adını bile koymaya ge-
rek duymazlar.
Çünkü böylesi kitaplarda ne yazıldığı.
kim tarafindan yazıldığı değil, markete
sunulan sanatçının kitaplı bir sanatçı ol-
duğu, bu yüzden de değerli ve para et-
tiği, edeceği güvencesini içeren bir
garanti belgesi kimliğini taşıması önem-
lidir. Bu tür kitap yayımlan ne çift yan-
lı, ne tek yanlı aşkı tanır, gerçek olan
şudur ki aşksızdır bu yayımlar. Sanat-
çıya paye kazandınr, yayınevine de para.
Hatta yayınevi hiç zarar etmez. kitaptan
kazanmazsa bile o kitaplı sanatçıdan
para kazanır. Amaç da zaten budur.
Işte böylesi bir kültürel ortamda Yapı
Kredi Yayınlan'ndan çıkanlan kitabıyla,
Hasan Bülent Kahraman, 'kanramanca'
bir iş yapmaktadır. Tüm eleştirilere
hedef olmak da dahil, sanatsal gerçekhk-
ler, olgular ve ötelerini (kitap yayımlan-
nrtış olsa bile) bitmeyen bir tutku olarak
irdelemeye ömrünü vererek, bedelini
ödeyerek. Birkaç düşünen kafa, bu kitap
kanalıyla Hasan Bülent'le tartışmanın
büyük keyfine varsın. Bu kitabı sanat
öğrenimiyle ilgili tüm kurumlann öğ-
renci ve hocalanna olduğu kadar, sanat
üzerine düşünme üretmeyi gerekli bulan
ve bunu talep eden herkesin okumasını
salık veririm. Budüşüncelere katılmanız
hatta Hasan Bülent'le uzlaşmanız gerek-
mez. ama görüntünün ötesini tartışmaya
başlamak pek çok şeyi tartışmaya açmak
olacaktır. Kitabın okuyandan talebi de
budur.
ÜÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Açık Anlatım
Açık anlatmak çabası. yazartıkta, okura dönük es-
ki bir gelenektir. Düşüncelerinizi, söylemek istedik-
lerinizi herhangi bir okurun anlayacağı gibi, günlük
konuşmalardakullanılan sözcüklerle, yadırganmaya-
cak sözdizimleriyle aktarırsınız.
Aslında kimse kimseyı tam olarak anlayamaz. Hiç-
bir yazı, günlük konuşmalarda geçen sıradan sözler
kadar yoruma kapalı değildir.
"Bana su verl" dediğinizde size su verirler, ama
yazdığınız bir yazıyı okuyan kişi onu kendi dünyası-
nın, kendi deneyımlerinin, kendi çağrışımlannın süz-
gecinden geçirerek algılar.
Okurun yorumu yazardan çok uzaklara da düşe-
bilir. Bir şey söylemek, bir şey anlatmak amacında-
ki yazann bunu önlemeye çalışması doğaldır. Saptı-
ncı yorumlara karşı elindeki tek araç açıklıktır. Açık-
lığı ise dilin günlük kullanımı çerçevesinde kalmak
sağlar.
Demekki yazar, kafasında "dili günlük yaşamında
nasıl kullandığını bıldiği" bir okur tasarlıyor.
Bu konu üstünde hiç durmuyor görünse de, her ya-
zarın karşısına aldığı düşsel bir okur vardır. O düşsel
okur üzerine bilgileri bir özlem de olabılir. Gerçekte
olmayan, özledığı bir okura yazıyordur. Giderek oku-
runu yaratabilir de...
Söyleyecek sözü olan, açıklığa ulaşmak isteyen
yazar için ise ilk koşul sıradan okurun günlük dilin-
den uzaklaşmamaktadır.
ikinci koşul da anlattığı konuyu iyi bilmek...
Hiçbir yazar kendi kafasında açık olmayan şeyle-
ri, başkalanna açık olarak aktaramaz.
Peki, yazın dünyasına kapalılığı, zor anlaşılıriığı ge-
tiren nedir?
Anlatılmak istenen şeyin, içeriğin çetinliği...
Insanlann bildiklerı, sezdikleri, duyduklan her şeyi
anlatabildiklerini sanmamalıyız.
Orhan Veli, "Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
aniatamıyonım" der.
Duyguları, gizemlı şeyleri bir yana bırakın, yazar-
lar birtakım düşüncelerini anlatmakta bile zorluk çe-
kebilirler. Yazar, siler, karalar, gene yazar, gene siler,
olmaz bir türlü, sonunda vazgeçer. Belki o düşünce
kafasında açıklık kazanmadığından, belki de dili kul-
lanım gücündekı yetersizlıkten.
Ama vazgeçmeyenler de vardır...
Bilginler nasıl sıradan olmayan düşüncelerini açık-
lığa kavuşturabılmek, başkalanna aktarabilmek için
terimler yaratıyorlarsa, yazarlar da tıpkı öyle terimler,
kendilerine özgü sözcükler, sözcük kümeleri, deği-
şik söyleyişleryaratırlar...
Benzetmeler, imgeler. sanıldığı gibi salt süs değil,
düz olarak anlatılamayan şeyleri anlatma çabasının
zoruyla ortaya çıkmış anlatım araçlandırlar.
Diller bu araçları her düzlemde kullanır...
Günlük konuşmalar da benzetmelerie, imgelerle
doludur, bilimsel yapıtlar da... Ama kalıplaşmış, be-
lirli anlamlara sımsıkı bağlanmış olduklanndan, on-
ların ayırdına varmayız.
Şiirlerde genellikle sıradan olmayan düşünceler,
duygular işlendiği, belirsizlık alanlannda dolaşıldığı
için, anlatma çabaları şairleri sık sık kapalı görünen
söziere, aykın söyleyişlere çeker.
Anlamsızhğa kayma, benzetmeleri, imgeleri salt
süs olarak kullanma sonradan geliştirilmiş şeylerdir.
Işin yozlaşmasıyla ortaya çıkan birtakım oyunlar de-
nebilir.
Bir de okurun yapıta katkısının, yorum gücünün
boyutları bilimsel eleştin çalışmalanyla ortaya ko-
nunca, yoruma açık yapıt üretme düşüncesinin ge-
tirdiği belirsizlik aranışları var ki, bu da işin büsbütün
ayn biryönü...
Günümüzde her şeyin yerini beliriemek, çeşitli gö-
rüşlere göre neyın ne olduğunu ayırmak güç değil.
Açıklık sığlıktır, kapalılık derinliktir gibi yanlış düşün-
celere kapılmamalıyız.
Bu düşüncenın çok kötü bir sonucunu şiirimizde
boylu boyunca yaşıyoruz: Derın görünmek için ka-
palılığa öykünülüyor. Çetin ıçeriklerin getirdiği bir şi-
ire tersten girilerek içi boş güzellikler ardında koşu-
luyor.
Sığlık ya da derinlik düşüncelerde, duygulardadır,
onlan yansıtma araçlarında değil...
Bakanbktan özel
tiyatrolara 38 milyar
Kültür Senisi- Kültür
Bakanlığı. özel tiyatrolara
bu yıl toplam 3 7 milyar 600
milyon lira maddi destek
sağlayacak. Her yıl çeşitli
tartışmalan da berabennde
getiren maddi destek için
Kültür Bakanlığı'na bu yıl
68 profesyonel, 26 amatör,
9 geleneksel tıyatro ve 29
çocuk oyunu projesiy le top-
lam 132 özel tiyatro başvur-
du. Eylül ayında yapılacak
değerlendirme kurulu top-
lantısının ardından 15 gün
içinde sonuçlar açıklana-
cak.
Kültür Bakanlığı'na
maddi destek konusundaki
başvurulan değerlendir-
mek, desteklenecek tiyatro-
lan beliriemek ve destek
miktannı saptamak için,
Müsteşar Emre Kongar
başkanlığında. Kültür Ba-
kanlığı Müsteşar Yardımcı-
sı Cülşen Karakadıoğlu.
Devlet Tiyatroları Genel
Müdürü Bozkurt Kuruç,
Güzel Sanatlar Genel Mü-
dürü Mehmet Özel, YÖK
konservatuvar temsilcisi.
Tiyatro Oyunculan Derne-
ği temsilcisi, Telev izyon ve
Tiyatro Yazarlan Derneği
temsilcisi, Uluslararası Ti-
yatro Enstitüsü temsilcisi
ve Mılletlerarası Eleştir-
menler Birliği temsilcisin-
den oluşan bir değerlendir-
me kurulu oluşturuldu. Ey-
lül ayında toplanacak olan
değerlendırme kurulu, top-
lantı sonrasında 15 gün
içinde sonuçlan özel tiyat-
rolara bildirecek.
Bu y\\ ilk kez başlatılan
uygulamaya göre, bu des-
tek kapsamında. değerlen-
dirme kurulu, ödeneğın ta-
mamını ya da bir kısmını ti-
yatro salonu olabilecek ni-
telikteki mekânlan kirala-
ma ve bu mekâ.nlann ona-
rımı, donanımı amacıyla
kullanma karan alabilecek.
Tiyatro sanatının yaygınla-
şıp sevılmesini sağlamak,
yerli oyun yazarlannı teş\ ik
etmek, oynanan oyunların
kalitesini yükseltmek ama-
cıyla 1982 yılındanbu yana
özel tiyatrolara devlet dcs-
teği sağlayan Kültür Bakan-
lığı, geçen yıl da toplam 16
milyar 120 milyon lira ver-
miş, ancak değerlendirme-
de haksızlık yapıldığı ge-
rekçesiyle çeşitli tartış-
malara yol açmıştı.
Aziz Nesin'i anma gecesi
BURSA (AA)- Geçen ay ölen Çağdaş Gazeteciler
Derneği (ÇGD) Onur Kurulu Başkanı. ünlü mizah
yazan Aziz Nesin, derneğin Güney Marmara
Şubesi'nce düzenlenen biretkınlikle anılacak. Nesin'i
anmak amacıyla, 26 Ağustos Cumartesi günü
ÇGD'nin Kültürpark'taki lokalinde "'Aziz Nesin ile
Adım Adım Insanlık" adı verilen bir fotoğraf sergisi
açılacak. Savaş Ocak'ın derlediği fotoğraflardan
oluşan sergınin ardından, gece de bir dia gösterisi
yapılacak. Anma gecesinde, ünlü yazarla ilgili çeşitli
anılar dile getırilecek ve şiirler okunacak.